The post Kadın Düşmanı Serkan İnci Yine Şaşırtmadı: Suçu Katledilen Kadınlara Attı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Serkan İnci, her gün milyonlarca kadın erkekler tarafından taciz ediliyor, katlediliyor ve yaşamlarını tehdit altında geçiriyorken, tıpkı şiddet uygulayan bütün diğer erkekler gibi suçu kadına atarak, bir gün kendisinin de uygulamasının şaşırtıcı olmayacağı erkek şiddetini meşrulaştırıyor.
İnci, daha öncesinde yaptığı paylaşımlarda da katil katil erkeklerin yanında olmuş ve kadın cinayetleri üzerinden “şaka” malzemesi çıkartmıştı.
The post Kadın Düşmanı Serkan İnci Yine Şaşırtmadı: Suçu Katledilen Kadınlara Attı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Kadın Düşmanlığında Bugün: “Kadın Sporcuları Desteklemek Günahtır(!) “ appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Çaykur Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’nun kadın sporculara yapılan desteğin “günah olduğunu” söylediği ortaya çıktı. Kadın düşmanlığı konusunda, özellikle devletle bağlantılı kişi ve kurumları temsilen hemen her gün yeni bir açıklamanın yapıldığı coğrafyamızda, yaşanan son örnek, Kaçkar TV ekranlarında canlı yayınlanan “Telekulis” programında açıklandı. Rize Yeşilçay Spor Kulubü Kadın Futbol takımının 2. Başkanı ve Kaçkar TV Spor Müdürü Alaettin Onay, dün akşam Kaçkar TV ekranlarında canlı yayınında Kulüp Başkanı ve Teknik Direktörü İdris Ocak’ın destek bulmak amacıyla Çaykur Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu ile görüştüğünü ifade ederek, bu görüşmede Sütlüoğlu’nun kadın sporculara yardım etmenin “günah olduğu fetvası” verdiğini ifade etti.
The post Kadın Düşmanlığında Bugün: “Kadın Sporcuları Desteklemek Günahtır(!) “ appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Eski Eşinden Kaçarken 17 Yaşındaki Oğlu ve 21 Yaşındaki Kardeşi Tarafından Öldürüldü appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Erk’ek iktidarından kurtulmak için eşinden boşandıktan sonra Van’dan İstanbul’a gelip yaşam mücadelesi vermeye çalışan 35 yaşındaki Mercan Karaer, 17 yaşındaki oğlu ve 21 yaşındaki kardeşi tarafından boş bir araziye getirilerek öldürüldü.
Söz konusu erk’ek katliamı, dün yani 8 Aralık 2017’de meydana geldi. İstanbul’a geldikten sonra bir temizlik şirketinde çalışmaya başlayan Karaer, 8 Aralık 2017’de akşam 7 sıralarında boş bir arazide başından, kolundan ve göğsünden vurularak katledildi. Boş araziden yükselen silah seslerini duyan tanıklar, kaçan 2 kişiyi gördüklerini anlattı. Açılan soruşturmayla birlikte tespit edilen kamera görüntülerinden Mercan Karaer’i vuran kişilerin 17 yaşındaki oğlu ve 21 yaşındaki kardeşi olduğu belirlendi. Ancak cinayetten sadece oğlu ve kardeşinin değil onlara emri verenlerin de sorumlu olduğu açık.
Erk’ek iktidarından kurtulmak için eşinden boşanıp İstanbul’da bir hayat kurmaya çalışan Karaer’in kardeşi ve oğlu tarafından boş bir arazide vurulmasından sonra elimizde kalan sadece nüfus cüzdanından elde edildiği açık olan bir fotoğraf oldu.
The post Eski Eşinden Kaçarken 17 Yaşındaki Oğlu ve 21 Yaşındaki Kardeşi Tarafından Öldürüldü appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post AKP’li Başkan’dan İtiraf! “Kadınlar Öldürülüyorsa Ne Yapalım” appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Çorum İl Genel Meclisi’nin AK Partili başkanı Halil İbrahim Kaya, İl Genel Meclisi toplantısında meclis üyesi CHP’li kadın vekillerin, kadına yönelik şiddeti gündem eden konuşmalarının ardından, konuşmayı keserek, adeta itiraf niteliğinde açıklamalarda bulundu. Kaya’nın kadın düşmanlığını gözler önüne seren açıklamalar şu şekilde:
The post AKP’li Başkan’dan İtiraf! “Kadınlar Öldürülüyorsa Ne Yapalım” appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Kadın Düşmanlığının OHAL’i; MAŞİZM – Nergis Şen appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
Adana’da, çöpte bulunan bir kadın bacağının araştırılması üzerine, 3 Aralık gecesi 21 yaşındaki Songül Elçil’in parçalanarak öldürüldüğü ortaya çıktı. Songül’ü katlederek 6 parçaya ayıran Fatih K., olaydan bir süre sonra gözaltına alındığında cinayeti itiraf ederek detayları anlattı. Fatih K., kadını önce boğazlamış, sonra kafasına çekiçle vurarak katletmişti. Kadının cansız bedenini tuvalete taşıyarak bıçak ve çekiçle kafasını gövdesinden ayırmış, ardından kollarını ve bacaklarını da kesip ayrı çuvallara koyarak üç ayrı çöpe atmıştı. Katil tuvalette yere akan kanları yıkamış; sonra da yatıp uyumuştu. Katil Fatih K.’nın ifadesinde cinayetin nedeni ise “Kadın bana ’Ben 2-3 yıl dağda kaldım, PKK size az bile yapıyor. Biz eninde sonunda Kürdistan’ı kuracağız’ dedi, bu sözlere çok sinirlendim.” şeklindeydi.
Geçtiğimiz yıl yaşanan başka bir olayda ise; Z.E. adındaki bir kadın, Diyarbakır’dan Batman’a gitmek için otostop yaparak bir kamyona binmişti. Kamyon şoförü tarafından taciz edilince araçtan inmek istemiş, şoförün kapıları kilitlemesi üzerine cinsel saldırıya maruz kalmıştı. Kadını öldürmekle tehdit eden ve bıçak zoruyla iki kez tecavüz eden A.U, daha sonra kadını araçtan indirmişti. Z.E.’nin aynı akşam jandarmaya giderek şikayette bulunması üzerine tutuklanan A.U., geçtiğimiz günlerde çıkarıldığı mahkemede kendini “Para karşılığında ilişkiye girdik, bunun ardından şehit arkadaşımın bana verdiği türk bayrağını parçalayarak yırttı, ben de ona bir tokat atarak araçtan indirdim. Bu nedenle iftira atıyor olabilir.” sözleriyle savundu.
Kadın cinayetleri davalarında, katillerin “erkekliğime hakaret etti” savunmaları ve bunun paralelinde uygulanan “tahrik indirimleri” katiller ve katilleri koruyanlar tarafından hem mahkemelerde hem de toplumun gözünde meşrulaştırmak için sık kullanılan birer “bahane” olarak karşımıza çıkıyordu.
İçinde bulunduğumuz OHAL sürecinde, devletin toplumda yükselttiği milliyetçi muhafazakar söylemlerle birlikte kadına yönelik baskı ve uygulamalar da kendini açığa vurmaktadır. Yukarıda bahsettiğimiz örneklerde erkek için birer savunmaya dönüşen “bahaneler“ milliyetçiliği ve muhafazakarlaşmayı tetikleyerek daha da meşrulaştırmaktadır. Mersin’de bir parkta, hamile bir kadına spor yaptığı için saldıran potansiyel katilin serbest bırakılması da benzer bir başka örnektir. İktidarın söylemlerinin toplumda uygulanır hale gelmesiyle giderek yaygınlaşan bu anlayış, erkekliğin bilinçli ideolojik saldırısı olarak anlaşılmalıdır. Erkeklik tek başına biyolojik, tek başına sosyolojik olmadığı gibi, tek başına ideolojik de değildir. Bir bütün olarak erkeklik; cinsiyetçilik, milliyetçilik ve militarizmle iç içedir.
İktidarın milliyetçi muhafazakar politikaları sonucu, toplum giderek daha da militarize edilmektedir. Özellikle içinde olduğumuz süreçte yükseltilen şehitlik kavramı, kadının namusunun vatanın namusu gibi erkeğe emaneti, militarizmle beraber erkekliği de yüceltmektedir. Kürdistan’da devletin askerleri ve polisleri tarafından insanların evlerine “Kızlar geldik, yoktunuz” şeklinde yapılan yazılamalar, bir Kürt kadınının çıplak şekilde teşhir edilmek üzere şehir merkezinin orta yerine bırakılması gibi örnekler bu faşist politikaların bir sonucudur. Bunların yanı sıra; toplumun ahlakı bozuluyor denilerek hedef gösterilip katledilen eşcinseller ve translar, yine benzer şekilde göçmen kadınlara yönelik ırkçı yaklaşımlar da bu faşist politikaların birer sonucudur. Tüm bunlar, erkeğin eline tutuşturulmuş bir silah olarak doğrudan kadını hedef almaktadır. Bu süreçte biz kadınlar, devletin faşist politikalarına karşı mücadeleyi ve dayanışmayı daha da yükseltmeliyiz. Kadın düşmanlığına ve giderek yaygınlaşan maşizme karşı örgütlenmeliyiz.
Maşizm; Kadınlar üzerinde erkek egemenliğini davranışlarında yansıtan, aynı zamanda faşist yönelimli erkeklerin zihniyeti.
Nergis Şen
Bu Yazı Meydan Gazetesi’nin 35. Sayısında Yayınlanmıştır.
The post Kadın Düşmanlığının OHAL’i; MAŞİZM – Nergis Şen appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Devlet Politikası Olarak Muhafazakarlaştırma – Merve Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Toplum içerisindeki geleneksel kurumların sürdürülmesini savunan siyasi ya da toplumsal bir felsefe olarak tanımlanabilen muhafazakarlığın kökenlerini, Avrupa’da yükselişe geçen bir sınıfa karşı başka bir sınıfın mevcut konumunu “muhafaza etme” kaygısıyla giriştiği hareketliliğe kadar dayandırabiliriz. Tabiki bu sınıf aristokratlardı. 19. yüzyılda, kendi ekonomik, siyasi ve toplumsal düzenini oturtmaya çalışan burjuvaziye karşı, aristokrasinin eski değerler ve toplumsal işleyiş savunusu, aynı zamanda bu sınıfın ayrıcalıklı varlığını sürdürebilme çırpınışıydı.
Bu çırpınışın, şimdilerde bir siyasal söylem ve hareket üzerinden konumlanıyor oluşu, belki aristokrasinin yitip gitmesini engelleyemedi ancak toplumsal, ekonomik ya da siyasi konumunu “muhafaza” etmeye çalışan başkaca kesimlerin ortaya çıkmasına ve bu söylemi kullanmasına yol açtı.
Batılı tarihsel kökeniyle ilişkili ancak kendi dinamiklerinden beslenen bir olgu olarak, içinde bulunduğumuz coğrafyadaki muhafazakarlığın beslendiği en büyük değer kümelerinden biri de patriyarkadır.
Muhafazakarlık, din, devlet, militarizm, aile vb. kavramlar üzerinden temellenir. Bahsi geçen kavramlar, kadının ezilen ve erkeğin de ezen olduğu bir ilişki biçimini oluşturan, tahsis eden ve devamlılığını sağlayan mekanizmalardır.
İktidar, siyasal söylemini de bu mekanizmaları korumak, onlarla ilintili değerleri sahiplenmek üzerine oturtur. Yaşadığımız coğrafyada, II. Meşrutiyet’le beraber kurulan Ahrar Fırkası’ndan 1911’de kurulan Hüriyet ve İhtilaf Fırkası’na; muhafazakar siyasal söylemin popülist bir anlamına kavuştuğu Demokrat Parti’den, muhafazakarlığın daha özelde İslam’la ilişkilendirilerek algılandığı Milli Nizam Partisi’ne, aynı siyasal geleneğin “Milli Görüş”ü içinde yer alan diğer partilerinden bu siyasal gelenekten kopan “yenilikçi” kanadın AKP’sine kadar muhafazakarlık, kendi siyasal söylem ve hareketliliğini her daim bulabilmiştir.
Bu siyasi gelenekle ilişkili olarak, bugün, devlet eliyle işletilen “muhafazakar politikalar” içinde bulunduğumuz süreç yeni bir aşamaya tekabül etmektedir. Kadın, sadece ekonomik ve siyasi alanlardan soyutlanmamakta, statü sahibi erkeklerin tamamlayıcı parçaları olarak yeniden tanımlanmaktadır. Hareket alanı, kuralları ve biçimi erkek tarafından saptanmış bir çerçeve içinde toplumsal işleyişlere katılabilmektedir.
Savaş koşullarına dayalı bir siyasal işleyişin, faşizmi aratmayan uygulamalarının gerçekleşebilmesi için yaratılması gereken disiplin toplumu, kadın üzerinden denetlenebilir.
Siyasal iktidarların, “çok çocuk doğurmak” üzerinden şekillendirmeye çalıştıkları toplumsal mühendislik projeleriyle, biyolojik yeniden üretim; “kutsal annelik”i toplumsal bir değer haline getirmesiyle, gelecek neslin iktidarın değerleriyle yetişmesi hedeflenmektedir.
Kadının toplum içerisindeki konumu her geçen gün, sistematik erkek şiddetinin de etkisiyle, erkeğe bağlı ve bağımlı kılınmaya çalışılırken; patriyarkal ilişki ve cinsiyete dayalı işbölümü, devletin muhafazakar politikaları aracılığıyla sağlama alınmaktadır. Kadınlara yönelik cinsel saldırı ya da kadın cinayetlerinin önünü almayı değil; tam tersine pekiştirmeyi ilke edinmiş kadın politikalarıyla devlet; aile politikaları aracılığıyla kadını önce kocasına, sonra da yine bu politikaların etkisiyle, devlete tabi kılmaktadır.
Devletin yeni muhafazakar politikalarının neyi muhafaza etmeye çalıştığı açık; erkek iktidarını. Bu politikaların aynı zamanda neyi muhafaza altına almaya çalıştığı da; kadını. Buradan yola çıktığımızda, devletin, kadını muhafaza etme maskesi altında, muhafaza altına almasını meşrulaştırması da diyebiliriz muhafazakarlığa.
The post Devlet Politikası Olarak Muhafazakarlaştırma – Merve Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>