kadın işçi – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Thu, 08 Mar 2018 08:39:02 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 İSİG Raporu: Son 5 Yılda 580 Kadın İşçi Yaşamını Yitirdi https://meydan1.org/2018/03/08/isig-raporu-son-5-yilda-580-kadin-isci-yasamini-yitirdi/ https://meydan1.org/2018/03/08/isig-raporu-son-5-yilda-580-kadin-isci-yasamini-yitirdi/#respond Thu, 08 Mar 2018 08:39:02 +0000 https://seninmedyan.org/?p=31313 İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla “İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanının ‘görünmeyenleri’: Kadın işçiler” başlıklı raporunu yayınladı. Raporda, iş cinayetlerinde yaşamını yitiren kadınların yüzde 90’ından fazlasının sendikasız olduğu, yüzde 75’inin ise kayıt dışı çalıştırıldığı belirtildi. Mevsimlik tarım işçilerinin Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) verilerinde yer almadığının da belirtildiği […]

The post İSİG Raporu: Son 5 Yılda 580 Kadın İşçi Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla “İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanının ‘görünmeyenleri’: Kadın işçiler” başlıklı raporunu yayınladı.

Raporda, iş cinayetlerinde yaşamını yitiren kadınların yüzde 90’ından fazlasının sendikasız olduğu, yüzde 75’inin ise kayıt dışı çalıştırıldığı belirtildi.

Mevsimlik tarım işçilerinin Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) verilerinde yer almadığının da belirtildiği raporda, “Ücretsiz aile işçiliği, ev eksenli üretim, gündelikçilik, bakıcılık gibi kadın istihdamının yoğun olduğu alanlar da yine verilerde yer verilmeyen kayıt dışı çalıştırma biçimleridir. Devletin, kadınlar açısından en çok iş kazasının yaşandığı sektörleri,verilerin dışında tutması ise kadın işçilerin emeklerinin ‘görünmez’liğini bilinçli bir politika ile hepten derinleştiriliyor” ifadelerine yer verildi.

Raporda 2013 ila 2017 yılları arasındaki yaşanan iş cinayetlerine ilişkin veriye göre ise beş yıllık süreçte en az 580 kadın yaşamını yitirdi.

Rapora göre 2017 yılında hayatını kaybeden 2006 işçiden 116’sı kadın. Kadınların  iş cinayeti sebebiyle en çok yaşamını yitirdiği işkolunun tarım/orman olduğu belirtildi.

The post İSİG Raporu: Son 5 Yılda 580 Kadın İşçi Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/03/08/isig-raporu-son-5-yilda-580-kadin-isci-yasamini-yitirdi/feed/ 0
Röportaj: “Taşerona Kadro Değil Kapının Önü Göründü Kapının Önünde Direniş Var” https://meydan1.org/2018/03/01/roportaj-taserona-kadro-degil-kapinin-onu-gorundu-kapinin-onunde-direnis-var/ https://meydan1.org/2018/03/01/roportaj-taserona-kadro-degil-kapinin-onu-gorundu-kapinin-onunde-direnis-var/#respond Thu, 01 Mar 2018 11:47:12 +0000 https://test.meydan.org/2018/03/01/roportaj-taserona-kadro-degil-kapinin-onu-gorundu-kapinin-onunde-direnis-var/   Meydan Gazetesi: Merhaba, taşeron işçisi bir kadın olarak –tam da taşerona kadro yalanlarının söylendiği tarihlerde- işten çıkartıldın, ardından direnişe başladın. Bu süreci bize anlatır mısın? Ayfer Dişkaya: Süreç Aralık ayında başladı. Çocuğum hastalandığı için şirketi arayıp izin istedim. İki gün işe gidemedim. Gittiğim gün beni ofise çağırdılar; -ihtar bile çekilmeden, yasal bildirim bile yapılmadan- […]

The post Röportaj: “Taşerona Kadro Değil Kapının Önü Göründü Kapının Önünde Direniş Var” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
 

Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi yemekhanesinde çalışırken 7 Aralık’ta işten çıkarılan taşeron işçisi Ayfer Dişkaya, 13 Aralık’tan bu yana direniyor.

Meydan Gazetesi olarak, tam da taşerona kadro yalanlarının söylendiği tarihlerde işten çıkarılan Ayfer Dişkaya ile işten çıkarılma ve direniş sürecine, OHAL’de kadın ve taşeron işçisi olmaya, hastane- şirket yönetiminin direnişe yönelik tavrına ve büyütülen dayanışmaya dair bir röportaj gerçekleştirdik.

Meydan Gazetesi: Merhaba, taşeron işçisi bir kadın olarak –tam da taşerona kadro yalanlarının söylendiği tarihlerde- işten çıkartıldın, ardından direnişe başladın. Bu süreci bize anlatır mısın?

Ayfer Dişkaya: Süreç Aralık ayında başladı. Çocuğum hastalandığı için şirketi arayıp izin istedim. İki gün işe gidemedim. Gittiğim gün beni ofise çağırdılar; -ihtar bile çekilmeden, yasal bildirim bile yapılmadan- işten çıkartıldığımı söylediler. Uyumsuz olduğumu, işimde arkadaşlarımla geçimsiz olduğumu iddia ettiler, böyle bir problem yoktu. Ben de hiç bir şey söylemeden ofisten çıktım.

Ertesi gün arkadaşlarımın yardımıyla ve sendikamla birlikte görüşmeler gerçekleştirdik. Hiçbir şey olmamış gibi işime başlamamı söylediler, başladım. Sonra yeniden ofise çağırdılar. “Çıkartıldığımı söylediniz ama benim elimde bir kağıdım yok, bir imza atmadım, neye dayanarak beni işten çıkartıyorsunuz?” dedim. “Sizin imza atmanıza gerek yok. Siz çıksaydınız gerekirdi ama biz çıkarttığımız için imzaya gerek yok.” dediler, ofisten çıktım. İki hafta kadar hastane ve şirket yönetimiyle görüşmeye çalıştım, olmayınca direnişe geçtim. Hastane önünde 51 gün süren bir oturma eylemi, bir nöbet gerçekleştirdim.

İşten çıkarmaların rutin haline geldiği OHAL sürecinde, sen 51 gün yılmadan direndin. Bu süreçte hastane ve şirket yönetiminin baskısı oldu mu? Önceden arkadaşın olan işçilerin tepkileri nasıldı?

OHAL elbette biz işçilere değil patronlara yarayacaktı, öyle de oldu. Onlar jiplerine binip sıcak odalarında otururken bizi bu keyfiyetle işten atamamalılar. Yanlarına kâr kalmamalı.

Taşeron ve hastane yönetimi baştan itibaren vurdumduymazdı. Orada uzun süre kaldığım halde, kapının önünde duruyor olmam normalmiş gibi davrandılar. Rahatça önümden geçiyorlardı, beni görmüyormuş gibi.

İşçilerdense hiç olumsuz tepki görmedim. Ama onlar da maalesef yeterince sahip çıkmadılar bana. Hepsi işten atılma tehdidiyle karşı karşıyaydı sonuçta. Sendikam, Devrimci Turizm İşçileri Sendikası ise ilk günden itibaren yanımdaydı.

Saniye Evren (Dev-Turizm İş Marmara Bölge Şube Yöneticisi): Taşeronu kaldırdık diyorlar ama gerçekler bambaşka. Ayfer’in direnişinin en önemli kazanımlarından biriydi bu; taşerona kadro yalanını ayyuka çıkarması.

Tam da hastanede toplu sözleşmenin yapıldığı süreçte sendikalı bir taşeron işçisi olan Ayfer’i işten çıkarmak, sendikal mücadeleye patronların tehdidiydi. Ancak Ayfer’in direnişi, diğer işçilerin iş güvencesi haline geldi. Hastane de şirket de bundan sonra işçileri kolaylıkla işten çıkaramayacağını anladı.

Şimdiye kadar hastane ya da taşeron şirket yönetiminden herhangi bir geri dönüş oldu mu?

Olumlu bir geri dönüş olmadı. Görüşmeler de olumsuz geçti. Zaten hastane yönetimi taşeron yönetimine yönlendirerek bu işten sıyrılmaya çalışıyor. Ancak işveren taşeron şirketse üst işveren de hastane. Hastane de taşeronun yaptıklarından sorumlu yani.

Taşeron şirket açık bir şekilde beni işe geri almayacaklarını söylüyor. Ama direnirken yasal süreci de başlattık. Haksız yere işten atıldım, elbette direnişe devam edeceğim.

Hastane kapısındaki direnişinin 51 gün sürdüğünü söyledin. Çeşitli sebeplerden nöbeti sonlandırdın ve başka bir işe girmek zorunda kaldın. Ama direnişi sürdüreceğini söylüyorsun. Bunu nasıl gerçekleştirmeyi düşünüyorsun, neler yapmayı planlıyorsun?

Önümüzdeki sürece dair pek çok planımız var; hastane önünde gerçekleştireceğimiz eylem ve etkinlikler, basın açıklamaları, farklı noktalarda bildiri dağıtımları sürecek. Direnen DHL işçilerini, Kod-A işçilerini de ziyarete gideceğiz. Şimdi başka bir yerde çalışmak zorunda olsam da, örgütlü bir taşeron işçisi olarak direnişi sürdürdüğümü, bu işin peşini bırakmayacağımı patronlar görecekler.

Saniye Evren: Örgütlü bir tepki bu. Sadece geçinemiyoruz deyip infial yaratmak değil, öfkeyi birleştirip örgütlemek ve kapitalizme yöneltmek bugünün ihtiyacı. Sıkıştığımız, çözemeyiz dediğimiz sorunlarımızı ancak böyle çözeriz.

Direnişin boyunca seninle dayanışmaya gelenler oldu. Bu dayanışma sana ne hissettirdi?

Bu dayanışma beni daha güçlü kıldı. Yanımda insanlar olduğunu bilmek, benim orada ayakta durmamı sağladı. Arkamın güçlü olduğunu bildiğim için direncim her gün biraz daha yükseldi. 51 günün sonunda oradan ayrılırken, ben ancak o gün işten çıkartıldığımı anladım, direniş boyunca her gün oradaydım ya…

Normal işe gidip döner gibi 51 gün gittim direniş alanıma. Öncesinde çocuklarımı evde bırakıp her gün nasıl gidiyorsam işe, çocuklarımın ve kendimin hakkını orada bırakmamak için her gün gittim hastane önüne. Herkes yanımdaydı, süreç boyunca hiç yalnız kalmamak önemli bir dayanışma örneğiydi.

Röportaj için teşekkür ederiz. Direnişini dayanışmayla selamlıyoruz.

 

Bu röportaj Meydan Gazetesi’nin 44. sayısında yayınlanmıştır.

 

 

The post Röportaj: “Taşerona Kadro Değil Kapının Önü Göründü Kapının Önünde Direniş Var” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/03/01/roportaj-taserona-kadro-degil-kapinin-onu-gorundu-kapinin-onunde-direnis-var/feed/ 0
Petrol-İş’te Kadının İşi Yok https://meydan1.org/2016/03/01/petrol-iste-kadinin-isi-yok/ https://meydan1.org/2016/03/01/petrol-iste-kadinin-isi-yok/#respond Tue, 01 Mar 2016 13:45:19 +0000 https://test.meydan.org/2016/03/01/petrol-iste-kadinin-isi-yok/ Geçtiğimiz aylarda Petrol-İş Sendikası’nda çalışırken “kadrolarda yenileme yapıyoruz” ve “kadın örgütlenme uzmanına ihtiyacımız yok” bahaneleriyle işten atılan Nuran Gülenç ve Elif Tuğba Şimşek ile işten atılmalarının asıl nedenlerini, sendika içinde yaşanan yoksayma ve ayrımcılık politikası üzerine konuştuk. Petrol-İş Sendikası’nda işten çıkarıldınız. Bu süreci kısaca anlatır mısınız? Elif Tuğba Şimşek: Petrol-İş’te 2 yıldan fazla bir süre […]

The post Petrol-İş’te Kadının İşi Yok appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
işçiröportaj

Geçtiğimiz aylarda Petrol-İş Sendikası’nda çalışırken “kadrolarda yenileme yapıyoruz” ve “kadın örgütlenme uzmanına ihtiyacımız yok” bahaneleriyle işten atılan Nuran Gülenç ve Elif Tuğba Şimşek ile işten atılmalarının asıl nedenlerini, sendika içinde yaşanan yoksayma ve ayrımcılık politikası üzerine konuştuk.

Petrol-İş Sendikası’nda işten çıkarıldınız. Bu süreci kısaca anlatır mısınız?

Elif Tuğba Şimşek: Petrol-İş’te 2 yıldan fazla bir süre çalıştım. Basın Servisi’ndeydim; internet ve yazı işleriyle ilgileniyordum. Sendika başkanı Ali Ufuk Yaşar, baştan beri beni istemiyordu. Kendi ideolojisine göre kadrolaşmaya gitmek istiyordu. Ben elimden geldiğince emek ekseninde haberler yapıyordum. Ancak yeni sendika başkanı ve yönetim, basın servisini kendi reklamları doğrultusunda kullanmak istedi. Yapmam gereken bütün işler başkasına yaptırılmaya başlandı. Baskı ve mobbing ile “sen artık istenmiyorsun, burada fazlasın” mesajı veriyorlardı. Uzun ve yıpratıcı bir süreç oldu. En sonunda Ali Ufuk Yaşar beni yanına çağırdı ve benimle çalışamayacağını belirtti. Bahaneleri hazırdı; “Basın servisinde bir düzenlemeye gidiyoruz, sana ihtiyacımız yok.” Nuran Gülenç zaten benden 1 hafta önce işten çıkarılmıştı.

Nuran Gülenç: Benim atılma sürecim bir anda gelişmedi. Ben Petrol-İş’te örgütlenme uzmanıydım. Zaten işe alındığım dönemde de benim alınmam ile ilgili problemler yaşanmış. “Kadından örgütlenme uzmanı mı olur?” deniyormuş. Ben alanda çalışıyordum; işçilerle temas ediyordum. Sendikal faaliyeti o işçilerle yürütüyoruz sonuçta. “Aslında biz senin, bir kadın olarak bu işi yapabileceğini düşünmemiştik. O dönemki yönetim sizi aldı.” dediler. Mesele, sendikadaki işi yapıp yapmamanın ötesinde, bir kadın olarak o alanlarda bulunup bulunmama meselesi. Kadınların örgütçü olması rahatsız ediyordu bunları. Bu tipler, AKP veya MHP kökenli kişilerdi. Sendikada da farklı problemler vardı. Mesela biz patronlara dava açıyorduk, geri çektiriliyordu. Yönetimin değişmesinin ardından, biz zaten işten çıkarılmayı bekliyorduk. İşten atıldığımız için işe iade davası açtık; ama derdimiz sadece bu değil.

Bir çok direnişte en önde yer alan kadının sendikalar içerisindeki konumunu zaten yaşadınız. İşten çıkarılma sürecinizle birlikte, bu durum bir kez daha gözler önüne serilmiş oldu. Başta Petrol-İş Sendikası olmak üzere, diğer sendikalardaki kadının konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Elif: İşten çıkarılmamızın ardından kadın kurumları ve diğer sendikalardan kadınlar bizimle dayanışma gösterdi. Kadın hareketi açısından baktığımızda, Petrol-İş’in bana göre farklı bir yeri vardı. Sendikamızda yönetimden tamamen bağımsız bir kadın dergisi çıkartıyorduk, kadın eğitimleri düzenleniyorduk. Direnişlerde kadınlar her zaman ön plandaydı. Artık böyle değil. Yeni yönetim ile beraber Petrol-İş’te de kadının pozisyonu diğer sendikalardaki gibi bir hal aldı. Halihazırda sendikalardaki örgütlü kadınların sayısı, sendika yönetimindeki ve uzman kadın sayısı çok az. Petrol-İş’te de, bizim gibi güçlü duran kadınlara yönelik bu uygulamalar, AKP’nin sendikalardaki operasyonudur diyebiliriz.

Nuran: Mücadelede, örgütlenmede ya da direnişte kadınlar vardır. En öne çıkan kişidir kadın. Ama eylem biter, direniş biter, bir uzlaşmaya varılır ya; artık o kadınlar yoktur. Temsilci bile olamazlar. 16 aya varan direnişlerimiz oldu. Kadınlar gidip geldiler. Yeri geldi aileleriyle çatıştılar, yeri geldi babalarıyla çatıştılar, yeri geldi kendilerine kem gözle bakan etraftaki komşularıyla çatıştılar. Direniş bitinceyse “kadınlar evine”!

“Eğer bir iş yerinde yöneticilik yapılacaksa, biz yaparız; biz seni yönetiriz.” diyorlar, bunu hiç saklamadan uyguluyorlar. Bizim mücadelemiz, bunları ortadan kaldırmak için var.

İşçi mücadelesinde önemli bir araç olan, işçilerin örgütü olan sendikalar, bugün bürokrasi ve patronculuk oynuyor. Bu durumu siz nasıl değerlendiriyorsunuz, sizce nasıl bir sendikal mücadele olmalı?

Elif: Sendikal mücadelenin tabandan kopmaması gerekiyor. Petrol-İş’te bu durum şubelerin genel kurullarına müdahale eden merkez ile gerçekleşti. Kendileri itiraf ettiler bunu. Bürokrasinin kırılması, sendikacılar ile işçiler arasındaki uçurumun ortadan kalkması gerekiyor. Ben buna inanıyorum.

Nuran: Patrondan yana bir sendika olursan, işçi sınıfıyla hiçbir şey paylaşamazsın. Bu sendikal mücadeleye bakışla alakalı; Hak-İş, Türk-İş gibi örnekleri biliyor herkes. Bu sendikalar, sermayenin işçi sınıfı üzerindeki baskı aracına dönüşüyor. Günümüzde sendikacılık, baskının ve korkunun hakim olduğu bir yerde gidiyor. Bu nereye kadar böyle sürer? Sınıf, kendi öz sendikalarını bulmak zorunda. Sendikacılık bu değil.

Meydan Gazetesi’nden kadınlar olarak, mücadelenizi kadın dayanışması ile selamlıyoruz. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Elif: Yaptığınız çok önemli ve değerli. İşten atılmamızın ardından aylar geçmesine rağmen sahip çıkmanız çok önemli. Biz, sendika bürokrasisine karşı bir mücadeleye giriştik ve bu mücadele sürüyor. Bence sendikalar, hala işçiler için en önemli örgütlenme aracıdır. Biz de sendikaları sadece eleştirmemeli; değiştirmeli, dönüştürmeliyiz.

Nuran: Kadınlar her geçen gün daha da farkına varıyor. Bu mücadele sürecek. Kadınlar olması gereken yerde olacak. Biz her gün sancılarını çekiyoruz. Ama umarım bizden sonraki kuşaklar rahat edecekler.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 32. sayısında yayımlanmıştır.

The post Petrol-İş’te Kadının İşi Yok appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2016/03/01/petrol-iste-kadinin-isi-yok/feed/ 0