kadın mücadelesi – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Tue, 07 Apr 2020 14:29:23 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 8 Mart’ta ve Her Gün Kadınlara Özgürlük – Şeyma Çopur https://meydan1.org/2020/04/07/8-martta-ve-her-gun-kadinlara-ozgurluk-seyma-copur/ https://meydan1.org/2020/04/07/8-martta-ve-her-gun-kadinlara-ozgurluk-seyma-copur/#respond Tue, 07 Apr 2020 14:29:22 +0000 https://meydan.org/?p=56886 Bir 8 Mart’ı daha ardımızda bıraktık. Ardımızda bıraktığımız yalnızca bir gün oldu. O gün tanıdığımız ya da hiç tanımadığımız yüzlerce, binlerce kadınla bir arada olmanın yarattığı güç, attığımız sloganların sokaklarda yankılanmasıyla hissettiğimiz özgüven ve örgütlü mücadelemize duyduğumuz inanç gibi pek çok şey ardımızda kalmadı. “Dünya yerinden oynar” diyoruz ya en coşkulu halimizle, işte o gün […]

The post 8 Mart’ta ve Her Gün Kadınlara Özgürlük – Şeyma Çopur appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Bir 8 Mart’ı daha ardımızda bıraktık. Ardımızda bıraktığımız yalnızca bir gün oldu. O gün tanıdığımız ya da hiç tanımadığımız yüzlerce, binlerce kadınla bir arada olmanın yarattığı güç, attığımız sloganların sokaklarda yankılanmasıyla hissettiğimiz özgüven ve örgütlü mücadelemize duyduğumuz inanç gibi pek çok şey ardımızda kalmadı. “Dünya yerinden oynar” diyoruz ya en coşkulu halimizle, işte o gün eyleme katılan her birimiz o sözü kazandık; söyleyebilme hatta düşünebilme cesaretinide.

Bizler de Anarşist Kadınlar olarak karamor bayraklarımızla, dövizlerimizle, sloganlarımızla sokaklardaydık. Ankara’da geçtiğimiz seneden bu yana kadınları “El ele özgürlüğe” çağıran her bir kadının ilmek ilmek ördüğü örgütlü mücadelemizle ve İstanbul’da 2010’dan bu yana büyüttüğümüz isyanla sokaklara taştık. Taşmak iyi geldi hepimize. Evlerden, işyerlerinden, okullardan, kapatıldığımız neresi varsa oradan… Kimliklerden, bedenlerden, kıyafetlerden taştık. Herkes olmak istediği yerde, olmak istediği haldeydi. İşte bu, umut verdi hepimize.

Umutsuzluğa Kapılırsan Bu Kalabalığı Hatırla

İstanbul’da gerçekleşen 18. Gece Yürüyüşü’nde herkes kendi sözünü yazdığı bir dövizle buluşma noktasındaydı. O sözlerden biri ise içinde bulunduğumuz süreçte hepimizin ihtiyacı olanı tek cümleyle dışa vurmuş gibiydi: “Umutsuzluğa Kapılırsan Bu Kalabalığı Hatırla”.

Kadınların yaşamını hedef alan şiddet sarmalı gün geçtikçe büyüyorken birbirimizle kurduğumuz kadın dayanışmasına, bizi harekete geçiren umuda daha çok ihtiyacımız var. Öyle bir sarmalın içindeyiz ki kadın katliamlarının arttığını biliyoruz, şiddetin -boyutu ve niteliği değişkenlik gösterse de- her bir kadını hedef aldığını biliyoruz. Biliyoruz ama bunca yıldır bize sorunlarla karşılaştığımızda başvurmamız gereken yetkili merci olarak gösterilen hiçbir devlet mekanizması yaşadığımız şiddetin önüne geçmiyorken bir çoğumuz ne yapacağımızı bilmiyoruz.

Kadınlar şiddete uğruyorken şiddetin faili olan erkekler tam da o mekanizmalar tarafından korunup kollanıyor, ödüllendiriliyor hatta. Nadira Kadirova’yı katleden erkeğin AKP milletvekili olduğu apaçık ortadayken davanın üzeri kapatılmaya çalışılıyor, Gülistan Doku 70 günü aşkın süredir bulunamadığı halde, şüpheli erkek hakkında hiçbir soruşturma yürütülmüyor. Nadira ve Gülistan gibi sayısız örnek de versek yetmiyor şiddetin boyutunu anlatmaya. Günbegün dünyayı bize dar edenlerin sarmalının içine çekiliyoruz. Bu sarmalın içindeyken her geçen gün erkeklerin tepemizde devlet kadar devletleştiğini, devletin tepemizde erkekler kadar erkekleştiğini görüyoruz. Çare ne birine katlanmak ne ötekine sığınmak, biliyoruz.

Bir Arada, Beraber Peki Ama Nasıl?

Yaşananlar karşısında umudumuz, bugüne kadar büyüyen kadın mücadelesiyle kendini var ediyor. Bugüne kadar başkalarının belirlediği yaşamlarımızı kendi ellerimize almak istediğimizde, bunun için tüm farklılıklarımıza rağmen, kadın olduğumuz için birlikte mücadele ettiğimizde hiçbir şeyin şimdiyle aynı olmayacağını,özgürlüğümüzü engelleyemeyeceklerini biliyoruz. Geçtiğimiz 8 Mart, bu umudu bir kez daha perçinlememizi sağladı.

Çünkü bu 8 Mart’ta devletin bütün bir toplumu, özellikle biz kadınları sıkıştırmaya çalıştığı çıkmazlardan sıyrılmanın türlü yollarını kadın dayanışmasının gücüyle ve örgütlü deneyimimizle yaratabildik. İstanbul’da kadınların 8 Mart Mitingi düzenlediği Kadıköy, yıllardır kadınlara türlü bahanelerle yasaklanıyordu ve devletin miting alanı olarak gösterdiği seçenekler kadınları izole etmenin ve kadın mücadelesini görünmez kılmanın bir yöntemi haline gelmişti.

Devletin kadınları izole etmek için getirdiği ilk yasaklama, 2016 8 Martı’nda karşımıza çıktı. Valilik Kadıköy’ü kadınlara tamamen yasakladığında “Özgürlük Yasaklanamaz” diyerek buna karşı koymuş ve o gün Kadıköy’ün tüm sokaklarını eylem alanına çevirmiştik. Sonraki senelerde ise en fazla kadına ulaşabilmeyi amaç edinerek farklı miting alanlarında 8 Mart eylemlerini düzenledik. Ancak bu sene farklı bir biçimi yaratmak için kollarımızı sıvadık. Yeni bir biçimi yaratma gündemi tabi ki yıllarca farklı kollardan büyüttüğümüz kadın mücadelesinin ihtiyaçları üzerinden ortaya çıktı, yürüttüğümüz tartışmalar da bu ihtiyaçla şekillendi. Ve ortaya çıkan da 8 Mart Kadıköy Kadın Buluşması oldu.

Elbette birçok konuda birbirimizden ayrı düştüğümüz birçok nokta var ancak kadın mücadelesinin gücü tam da buradan geliyor; birbirimizle ve sokağa çıktığımızda karşılaştığımız her bir kadınla, farklılıklarımıza rağmen aynı dili konuşabilmekten. Bu dil iktidarsız, kendisini dayatmayan, her parçanın bir bütünde kendini var edebildiği, ilkesi kadın dayanışması olan bir mücadele dili. Bugüne kadar bu dili ne kadar işlevsel kullanırsak o kadar kazandığımızı, bu dilden uzaklaşırsak kaybettiğimizi deneyimledik. Bu yıl bir araya geldiğimiz Kadıköy Kadın Buluşması’nın kadın mücadelesine kattığı deneyim işte böyle bir dille şekillenmiş oldu. Belki de umudunu yitirme noktasına gelmiş birçok kadının katılımı, yıllardır yasaklanan Kadıköy’de yeni bir zemin kazanmamızı sağladı.

Birlikte Olmanın, Dayanışmanın ve Deneyimin Gücü

Dayanışmayı kendisine amaç edinmiş kadınların bir araya geldiği her zemin yeni bir ilişki biçimini yaratırken her bir kadının gündelik yaşamında kurduğu ilişkileri ve kendi yaşam deneyimini de doğrudan etkiliyor. Kadın mücadelesinin yükselmesi, bir kadının metrobüste yaşadığı taciz karşısında ses çıkarmasını sağlıyor, özgüven ve cesarette kendisini var ediyor. Burada bireysel bir tepki olarak görünse de bir kadının yaşadığı tacize karşı çıkardığı ses, bir başka kadının daha yaşadığı şiddet karşısında ses çıkarmasıyla deneyim üretiyor. Kadınlar arasındaki etkileşimin birbirine dokunmak ve mücadele etmekten geçtiği kadın mücadelesini güçlü yapan bir başka nokta da bireysel deneyim ve topluluk deneyimlerinin arasında birbirini besleyen bir ilişki olması.

Her birimizin birey olarak yaşam deneyimi birbirinden çok farklı tabi. Ancak özelikle biz kadınlar arasında bilinçli ya da bilinçsiz şekilde gerçekleştirdiğimiz bir iletişim biçimi olarak deneyim aktarımı birbirimizin yaşamlarına dokunabilmenin ve birbirimizin yaşamlarını dönüştürebilmenin de bir aracı. Öyleyse deneyimi kadın mücadelesinde yer alan her birimizin de bir başka kadına değebilmek için kullandığı bir araç olarak düşünebilmeliyiz ve kadın mücadelesinin pratik ve teorik deneyimlerini de bir deneyim alanı olarak belleğimizde tutabilmeliyiz.

Deneyimlerimizi Anlamak ve Yeni Deneyimler Yaratmak

Deneyim dediğimizde, yapılan bir eylemin sonucuna işaret ediyormuşuz gibi görünebilir. Deneyim burada daha çok eylemin ortaya çıkış ve gerçekleşme sürecini sonuçlarıyla beraber değerlendirmeyi ve bir sonraki eylem için önizleme oluşturmayı kastediyor.

Birey olarak her birimizin deneyiminin birbirinden farklı olduğunu yukarıda söyledik, tabi aynı farklılık topluluk deneyimlerimiz için de geçerli olabilir. Çünkü deneyimi oluşturan ve şekillendiren ne yalnızca olay ya da durum ne de sadece sonuç. Bunları ve daha birçok etkeni birbiriyle nasıl ilişkilendirdiğimiz, yani yorumumuz her bireyin ve topluluğun deneyimini farklılaştırabilir.

Kadın mücadelesinin farklı yorumlar etrafında şekillenmesi, her bir coğrafyada, şehirde, platformda birbirinden farklı noktaların ön plana çıkması da bahsettiğimiz deneyim farklılığını ortaya koyuyor. Elbette bu deneyim alanının ötesinde bizi bir araya getiren, hepimiz için aynı geçerlilikte olan ilkelerimiz var. Ancak olaylara bakış açımız, izlediğimiz yöntemler ve stratejiler birbirinden farklı, bu farklılığın önümüze nasıl süreçlerde çıktığı, çıktığında ortak biçimde hareket etmemizi ne oranda ve nasıl etkilediği uzunca tartışmalı bir konu.

8 Mart’ı Ele Alacak Olursak…

Dünyanın pek çok yerinde uzunca bir süredir kadınların sokağı ne olursa olsun asla terk etmediğini, isyanın giderek büyüdüğünü görüyoruz. Bu görüntü 8 Mart’ın ardından internette yayınlanan, milyonlarca kadının bir araya geldiği eylem fotoğraflarıyla daha da güçlendi. Bir kıvılcımla başlayan isyanların bugüne gelmesindeki süreci kendi coğrafyalarında mücadelenin içinde yer alan birçok kadının/ kadın örgütünün yorumlarıyla okuduk. Var olan koşullarda farklı coğrafyalardaki kadınların ortak deneyimler ürettiğine de şahit olduk. Biz de kendi coğrafyamızda, kadın mücadelesini kimi zaman bu deneyimlere dayanarak kimi zaman yeni deneyimler üreterek örgütlemeyi sürdürdük. Birbirimizden örnek aldığımız mücadele biçimleri olduğu gibi, coğrafyamızın toplumsal ve kültürel gerçekleri oranında birbirimizden farklılaştığımız biçimler de oldu. Üstelik kendi coğrafyamızın her bir parçasında da eş zamanlı olarak farklı deneyimlere şahit olduk.

Bir yandan Erzincan’da yasaklanan 8 Mart’ın, bir yandan Ankara’da polisin Kolej’de toplanıp Sakarya Caddesi’ne yürüyüş gerçekleştirecek kadınların önüne kurduğu barikatların haberini aldık. İstanbul’da ise yine 8 Mart’ta İstiklal Caddesi’nde yürümenin yasaklandığı bir gece yürüyüşü söz konusuydu. Hatta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu kadınlarla pazarlık yapmaya çalışıp “İstiklal Caddesi dışında her yerde yürüyüşe izin var.” açıklamasında bulundu.

Ancak yine binlerce kadın Taksim yasağına inat Taksim’de Sıraselviler Caddesi’nde toplandı. Bir saate yakın süren bekleyişin ardından kadınlar yine binlerce ağızdan çıkabilecek en güçlü sesle Karaköy’e doğru yürümeye başladı. Karaköy’e giden sokaklardaki evlerin pencerelerinden çıkan kadınların da eylemdeki her bir kişide yarattığı motivasyonla Karaköy’de trafik kapatıldı, yaklaşık bir saat boyunca kadınlar kalabalık halde yürüyüşü sürdürdü.

Sonrasında sosyal medyadan gördüğümüz fotoğraflardan -az önce binlerce kadının bulunduğu Sıraselviler’de- bir grup kadının gözaltına alındığını öğrendik.

Yani aynı zaman aralığında, aynı mekanda bile farklı iki deneyim söz konusuydu. Ertesi günlerde iki farklı deneyimi kıyaslayan ve birini savunurcasına öne çıkaran haberler, yazılar, yorumlar ve fotoğraflar ortaya çıktı.

Oysa bu iki farklı görüntüyü ve eylem biçimini bir başka biçimde değerlendirmek de mümkün. Ne Karaköy’e yürüyen kadınlar ne de bu yürüyüş yerine Taksim Meydanı’na çıkmak için polisle karşı karşıya gelen kadınlar… Daha iyi değiller!

Gece yürüyüşü her bir bireyin ya da topluluğun kendi iradesiyle katıldığı, toplantıları ve örgütlenmesi gönüllülük esasıyla işleyen bir eylem. Senelerdir feminist kadınların inisiyatifinde işleyen ve bugüne dek süren güçlü bir beraberlik.

Gece yürüyüşünün örgütlenme şekline ve biçimine dair birçok eleştiri yapmak elbette mümkün. Bu eleştirilerin en başında “yürüyüşün içeriğine ve yöntemine dair tartışılamaz kabul edilen bir alanın var olması”nı sayabiliriz. Ancak bu yazının amacı gece yürüyüşüne dair eleştirilerimizi sıralamak değil.

Konumuza dönecek olursak, o gün orada bulunan her birey ve topluluk kendi iradesiyle bulunmaktaydı. Tabi ki binlerce kadından söz ediyoruz ve bu binlerce kadının feminist olmadığını söylemek zorunda olduğumuz gibi her kadının eyleme katılma motivasyonunun da farklı olduğunu bilmeliyiz. Dolayısıyla bu yürüyüşte birçok farklı deneyim üretilebilir ve bu kadar heterojen bir toplulukta birbirinden farklı tepkilerin ortaya çıkması engellenemez. Bir başkasının iradesini yok saymadığı, bir başkasının eylemini engellemediği sürece “gece yürüyüşü bütün kadınlarındır” diyorsak farklı tepkilerin ve yaklaşımların olmasını engelleyemeyiz.

Diğer yandan böylesi bir yürüyüş içinde birbirinden farklı eğilimlerin ve eylemlerin kime tepki olarak ortaya konduğu da önemlidir. “Kadınlara özgürlük” için çıktığımız eylemde karşımıza aldığımız şey bütününde bize o yolu kapatanlar olmalıdır.

Hepsinden önemlisi tüm yaşananların o günle sınırlı kalmadığını, kadın mücadelesinin sürecini şekillendirdiğini, o gün orada başkaca bir deneyim üretildiğini görmemizdir. Bu deneyimi ancak yukarıda bahsettiğimiz, kadın mücadelesine bugüne dek kazandıran dili kullanarak şekillendirebiliriz.

Bahsetmeden geçmeyelim: O gün orada kimse Süleyman Soylu’yla anlaştığı için İstiklal Caddesi’nden “vazgeçmedi”. Kimse bir diğerinden daha cesur olduğu için gözaltına alınmadığı gibi, kimse korkarak kaçmadı da. O gün orada, kim kadın mücadelesinin nasıl yükseltileceğini düşünüyorsa, öyle eyledi. İstiklal Caddesi’ni zorlamak gerektiğini düşünen, her bir kadını ve bütününde kadın mücadelesini bu şekilde güçlendireceğini öngören kadınlar toplandığımız noktayı terk etmediler. Diğer yandan “Siz bize İstiklal’i vermezseniz, tüm sokaklar bizimdir. Trafiği de durdururuz, geceleri de terk etmeyiz!” diyerek kadınları olabildiğince kalabalık ve bir arada tutmayı amaç edinen kadınlar saatlerce sloganlarıyla yürüyüşü sürdürdüler. Bu iki farklı yorumun, öngörünün ve haliyle oluşan iki farklı görüntünün ortaklaşması, bir sorun olarak görülmesindense yeni bir tartışmanın önünü açması ve bir deneyim olarak mücadelemizi şekillendirmesi önceliğimiz olmalıdır. Yalnızca 8 Mart’tan önce başlayan ve sonrasında biten bir tartışma değil mücadelemizin sürekliliğini pekiştiren bir tartışma. Buna ihtiyacımız var.

Ve son olarak: O gün orada kadınlar her halleriyle direndi, beraberdi ve karşımızda olan, sesimizi kısmaya çalışan erkek-devletti.

Şeyma Çopur

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 52. sayısında yayınlanmıştır.

The post 8 Mart’ta ve Her Gün Kadınlara Özgürlük – Şeyma Çopur appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/04/07/8-martta-ve-her-gun-kadinlara-ozgurluk-seyma-copur/feed/ 0
Kadınlar, 8 Mart’ta Kadıköy’e Çağrı Yaptı https://meydan1.org/2020/02/17/kadinlar-8-martta-kadikoye-cagri-yapti/ https://meydan1.org/2020/02/17/kadinlar-8-martta-kadikoye-cagri-yapti/#respond Mon, 17 Feb 2020 09:53:19 +0000 https://meydan.org/?p=54760 8 Mart Platformu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde basın toplantısı düzenleyerek tüm kadınları 8 Mart’ta sokaklara çıkmaya ve Kadıköy’deki buluşmaya çağırdı. Platform adına açıklama yapan Sevda Erkılınç, bu yıl da şiddetsiz ve sömürüsüz bir yaşam, eşitlik ve özgürlük için sokaklara çıkacaklarını söyledi. Erkılınç, “Sahip olduğumuz tüm farklılıklara rağmen […]

The post Kadınlar, 8 Mart’ta Kadıköy’e Çağrı Yaptı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

8 Mart Platformu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde basın toplantısı düzenleyerek tüm kadınları 8 Mart’ta sokaklara çıkmaya ve Kadıköy’deki buluşmaya çağırdı.

Platform adına açıklama yapan Sevda Erkılınç, bu yıl da şiddetsiz ve sömürüsüz bir yaşam, eşitlik ve özgürlük için sokaklara çıkacaklarını söyledi. Erkılınç, “Sahip olduğumuz tüm farklılıklara rağmen biz kadınlar, erkek egemenliğine karşı yükselttiğimiz isyanda ortaklaşıyor, birbirimizi meydanlarda, sokaklarda, işyerlerinde, okullarda, evlerde verdiğimiz mücadeleden tanıyoruz” dedi.

Basın açıklaması “Biliyoruz ki biz kadınları sömüren, katleden, susturmaya çalışan bu sistem ancak biz kadınların örgütlü mücadelesiyle yıkılacak. Şimdi, Şili’den İrana’a, Arjantin’den Lübnan’a, Rojava’dan İspanya’ya; dünyanın dört bir yanından yükselen kadın dayanışmasının gücüyle bütün kadınlara sesleniyoruz. Krize ve şiddete karşı dayanışmamızdan aldığımız cesaretle isyandayız! Geceleri, sokakları ve meydanları terk etmiyoruz. Tüm kadınları mücadelemizi büyütmek için 8 Mart Pazar günü Kadıköy kadın buluşmasına çağırıyoruz.” denilerek bitirildi.

The post Kadınlar, 8 Mart’ta Kadıköy’e Çağrı Yaptı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/02/17/kadinlar-8-martta-kadikoye-cagri-yapti/feed/ 0
Patlama Değil Kadın Cinayeti: Gamze’yi Odaya Kilitleyip Evi Ateşe Verdi https://meydan1.org/2020/01/23/patlama-degil-kadin-cinayeti-gamzeyi-odaya-kilitleyip-evi-atese-verdi/ https://meydan1.org/2020/01/23/patlama-degil-kadin-cinayeti-gamzeyi-odaya-kilitleyip-evi-atese-verdi/#respond Thu, 23 Jan 2020 15:07:10 +0000 https://meydan.org/?p=53648 Aydın Nazilli’de yaşadığı evde meydana gelen patlamada yaşamını yitiren Gamze Esen‘in cinayete kurban gittiği ortaya çıktı. Yapılan incelemede Esen’in erkek arkadaşı Fatih Alp Ü.‘nün benzin döküp evi ateşe verdiği anlaşıldı. Kızının cenazesinde fenalaşan baygınlık geçiren acılı anne ise Fatih Alp Ü.’nün evi ateşe vermeden önce Gamze Esen’i darp edip odaya kilitlediğini söyledi. Nazilli’nin Dallıca Mahallesi Nohutçu Kahveleri […]

The post Patlama Değil Kadın Cinayeti: Gamze’yi Odaya Kilitleyip Evi Ateşe Verdi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Aydın Nazilli’de yaşadığı evde meydana gelen patlamada yaşamını yitiren Gamze Esen‘in cinayete kurban gittiği ortaya çıktı. Yapılan incelemede Esen’in erkek arkadaşı Fatih Alp Ü.‘nün benzin döküp evi ateşe verdiği anlaşıldı. Kızının cenazesinde fenalaşan baygınlık geçiren acılı anne ise Fatih Alp Ü.’nün evi ateşe vermeden önce Gamze Esen’i darp edip odaya kilitlediğini söyledi.

Nazilli’nin Dallıca Mahallesi Nohutçu Kahveleri mevkisinde önceki gece Fatih Alp Ü. (41) ile Gamze Esen’in (37) birlikte yaşadıkları dubleks evde patlama meydana gelmişti. İtfaiye ekipleri tarafından evden yaralı olarak çıkartılan Gamze Esen ve kendi imkanlarıyla dışarıya çıkan Fatih Alp Ü., ilk müdahalelerinin ardından Nazilli Devlet Hastanesi’ne ardından da İzmir Bozyaka Devlet Hastanesi’ne sevk edilmişti. Vücudunun büyük bölümünde cam kesikleri ve yanıklar oluşan Gamze Esen, doktorların tüm müdahalelerine rağmen yaşamını yitirdi.

Kapıyı kilitleyip evi ateşe vermiş

Patlamayla ilgili olarak yapılan araştırmada, evi Fatih Alp Ü.’nün ateşe verdiği belirlendi. Dini nikahlı eşi Gamze Esen ile tartışan Fatih Alp Ü.’nün, Gamze Esen’i üst kattaki bir odaya kilitledikten sonra benzin döküp evi yaktığı öğrenildi.

“Gamze o evden asla çıkamazdı”

Katledilen Gamze Esen’in cenazesinde konuşan anne Şenay Alvan, “Söyleyecek bir şey yok. Yakmış kızımı. Önce darp etmiş, sonra kapıyı önünden kilitleyip ateşe vermiş. Dün gidip evi gördüm, savaş çıkmış gibiydi. Gamze o evden asla çıkamazdı, o evden kimse çıkamazdı. Her yer kan, her yer kandı. Kimse çıkamazdı” dedi.

The post Patlama Değil Kadın Cinayeti: Gamze’yi Odaya Kilitleyip Evi Ateşe Verdi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/01/23/patlama-degil-kadin-cinayeti-gamzeyi-odaya-kilitleyip-evi-atese-verdi/feed/ 0
Kadınlar Kazanacak, Devlet Kaybedecek – Şeyma Çopur https://meydan1.org/2019/11/09/kadinlar-kazanacak-devlet-kaybedecek-seyma-copur/ https://meydan1.org/2019/11/09/kadinlar-kazanacak-devlet-kaybedecek-seyma-copur/#respond Sat, 09 Nov 2019 06:48:36 +0000 https://test.meydan.org/2019/11/09/kadinlar-kazanacak-devlet-kaybedecek-seyma-copur/ Coğrafyamızda, kadın mücadelesinin son iki yıldır yoğun şekilde gündemini tutan, kadın örgütlerinin eylemini ve söylemini yoğunlaştırdığı bir mesele var: Kadınların “kazanılmış hak”larına yönelik saldırılar. Daha açık ifade etmek gerekirse kadınların uzun zaman içerisinde mücadele ederek edindiği hukuki birçok “kazanım”ın devlet tarafından yok sayılması, yok edilmeye çalışılması ve manipüle edilmesi. Kadınların gündemini iki yıldır belirlediğini söylesek […]

The post Kadınlar Kazanacak, Devlet Kaybedecek – Şeyma Çopur appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Coğrafyamızda, kadın mücadelesinin son iki yıldır yoğun şekilde gündemini tutan, kadın örgütlerinin eylemini ve söylemini yoğunlaştırdığı bir mesele var: Kadınların “kazanılmış hak”larına yönelik saldırılar. Daha açık ifade etmek gerekirse kadınların uzun zaman içerisinde mücadele ederek edindiği hukuki birçok “kazanım”ın devlet tarafından yok sayılması, yok edilmeye çalışılması ve manipüle edilmesi.

Kadınların gündemini iki yıldır belirlediğini söylesek de kadınların haklarına yönelik saldırıların ve saldırılara yönelik mücadelenin iki seneden de önceye dayandığını hatırlamakta fayda var.

Yakın geçmişte, 2017’de, çocuklara yönelik cinsel şiddet kapsamında düzenlemeleri içeren TCK madde 103’ün değiştirilmesiyle ilgili öneri gündeme gelmişti. Bu değişim, cinsel şiddete uğrayan çocukların “rıza” yaşının 15’ten 12’ye düşürülmesini beraberinde getiriyordu. Yani önceden 15 yaş ve 15 yaş altında bir çocuğun kendi rızasıyla bir cinsel ilişkide bulunamayacağı; gerçekleşen her cinsel eylemin cinsel şiddet kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ifade edilirken söz konusu maddenin değişimiyle 12- 15 yaş arasındaki çocukların uğradığı cinsel şiddetin aslında şiddet olmadığı, rıza sonucu yaşandığı iddia edilebilecekti. Ancak değişim önerisi, öneri olarak kaldı. Farklı kesimlerden birçok kadının bir araya gelerek verdiği mücadele sonucunda değişiklik kabul edilmedi. Devlet geri adım atmak zorunda kaldı.

Tartışmanın yaşanmasının hemen ardından, 2018’de, aynı yasa farklı şekilde tekrar değiştirilmek istendi. Rıza yaşının düşürülmesi tekrar gündeme geldi. Bununla da kalmadı, gerçekleşen cinsel ilişkinin “cebir ve şiddet” içerip içermediğinin sorgulanması gerektiği söylenmeye başlandı. Ancak meclis kulislerinde yayılan öneriyi kadınların erkenden gündemine alması ve hızlıca tepki örgütlemesiyle devlet yine karşısında kadınları buldu, amacına ulaşamadı.

Dün Kadın Dostu, Bugün Kadın Düşmanı?

Kadınlara yönelik saldırılar devletin ataerkilliğinin bir yansıması, bir sonucuyken kadın haklarına yönelik saldırıların patlak vermesinin bir başka önemli sebebi de iktidarda bulunan partinin başından beri benimsediği kadın düşmanı politikalar. Kadınları eve kapatmanın, evlendirmenin, susturmanın türlü yollarına başvuran iktidar her fırsatta niyetini belli etti: Kadınları susturmak, itaatkarlaştırmak ve aileye hapsetmek. Yani kadınları, tam da kendi terimleriyle, “muhafaza etmek”.

Bunu yaparken ise plansız/ programsız bir düşmanlıkla değil; aksine stratejik ve ardışık hamleler ile hareket etti. Kadınlara yönelik her saldırının arka planını aylar öncesinden başlayan algı operasyonlarıyla destekledi. Böylece kadınları bölmenin, politikalarına taraftar toplamanın, oluşacak tepkiyi kontrol edebilmenin fırsatını yaratabilirdi.

İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik başlayan saldırılar, yaşananların birebir örneği olarak görülebilir:

2014’te, Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu toplantısında imzaya açılan İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesini konu alan ve hukuki bağlayıcılığı bulunan ilk uluslararası belge sayılıyor. Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanı olduğu dönemde imzalanan bu sözleşme, yıllarca devletin gurur kaynağı olarak savunuldu. Sözleşmenin farklı ülkelerdeki uygulamalarının denetlenmesi için denetleme işleviyle GREVIO adında bir komisyon kuruldu. Kadın mücadelesinin içinde yer alan birçok avukat, akademisyen, milletvekili bu süreci yakından takip etti; meclisle görüşmeler gerçekleştirildi. Dolayısıyla İstanbul Sözleşmesi devletin dış politikada yarattığı bir imaj, iç politikada ise başlattığı bir açılım stratejisi olmasının ötesine geçti, kadın mücadelesinin temel meselelerinden biri haline geldi. Öyle ki İstanbul Sözleşmesi’nin ardından kadınlara yönelik şiddeti esas alarak hazırlanan 6284 sayılı kanun 5 maddeden oluşacakken kadınların çabasıyla 20 madde daha eklenerek 25 maddeyle yürürlüğe girdi.

Kanun yürürlüğe girdi girmesine ama İstanbul Sözleşmesi de 6284 sayılı kanun da kadınların yaşadığı şiddeti engelleyemedi. Devlet sözleşmeyi imzaladı imzalamasına ama hiç uygulamadı. GREVIO, denetleme sonucunda yayınladığı raporda, “Türkiye’de uygulama eksikliği olduğunu” ortaya koydu ve devleti kadın hakları için göreve çağırdı. Ancak TC açısından hiçbir değişim söz konusu olmadı.

Bütün sürecin bir özeti olarak 2018’e gelindiğinde ise adeta öküz öldü ortaklık bozuldu. Ortaklığı bozan ise dış ve iç politikası değişen devlet oldu.

Yukarıda bahsettiğimiz üzere öncelikle algı operasyonu başlatıldı. Devletin İstanbul Sözleşmesi üzerinden kadınların kazanımlarına yönelik başlattığı saldırının ilk adımıydı bu. İstanbul Sözleşmesi’nin aile birlikteliğini bozduğu, aile kurumunu yıktığı söylendi. Hatta “kadınları kocasız bıraktığı”, mağdur ettiği savunuldu. İstanbul Sözleşmesi’ni savunanların ise asıl kadın düşmanı olduğu iddiası ortaya atıldı. Algı operasyonunu gerçekleştiren Yeni Şafak, Yeni Akit gibi gazetelerin yanı sıra bu konuda söz sahibi olarak görülen Sema Maraşlı gibi yazarlar ve eğitimciler de televizyon programlarına katılarak İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284 sayılı kanunun “zararlarını” anlattı.

Akit Tv’nin yayınında, ”İstanbul Sözleşmesini İmzalayarak Aslında Neyi İmzalıyoruz?” başlığında konuşan Sema Maraşlı 6284 sayılı kanun ve bu kanunun dayanağını oluşturan İstanbul Sözleşmesi’nin kadınları öldürdüğünü savundu. Birçok erkeğin çocuklara cinsel şiddet uygulamadığı halde bu kanundan dolayı cinsel şiddet uygulayanlarla aynı hapishanede tutulduğunu, kadınların beyanını esas alan bu kanun yüzünden erkeklerin cinsel şiddet uygulamasa bile küçücük taciz olaylarından dolayı cezalandırıldığını ve evli olduğu erkek hapishanedeyken kadınların kanlı gözyaşları içinde ağladığını söyleyen Maraşlı, aynı yayında “küçük yaşta evlendi diye hapishaneye tıkıyorlar” diyerek erkeklerin gerçekleştirdiği onca tacizi, cinsel şiddeti, katliamı meşrulaştırmaya çalıştı. Maraşlı sözlerine İstanbul Sözleşmesi’nin Batı’nın müslümanlar üzerinde bir oyunu olduğunu, müslüman ülkelerini kötü göstermek için bu sözleşmenin imzalatıldığını da ekledi.

İstanbul Sözleşmesi’ne yapılan saldırıyı aynı zamanda kadın mücadelesine yapılan bir saldırı olarak gören kadınlarsa “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” diyerek sözleşmeyi savunmayı sürdürdü. Kimi zaman polis tarafından kimi zaman Sema Maraşlı gibi kişiler tarafından hedef alınan kadınlar, seslerini daha çok kadına ulaştırmak için “hukuki kazanım”larını korumak için yola koyuldu.

Devletin Söz’üne Güven Olmaz!

Bu bölüme kadar devletin kadınlara yönelik saldırılarının bir bölümüne yer verdik. Saldırının sayısı ve boyutları yazılandan çok daha fazlası elbette. Ancak verilen örnekler iki sene içinde bardağı taşıran son damlalar olarak görüldüğünden önemliydi.

Peki bu bardak nasıl doldu?

Bu bardak, kadınların hayatında şiddetin münferit olarak yaşanmadığını, aslında her gün yüzlerce kadının erkek şiddetiyle yaşamak zorunda bırakıldığını görmemizle doldu.

Bu bardak, katledilen kadınların sayısının her gün artmasıyla doldu. Ve katillerin devlet tarafından ödüllendirilmesiyle.

Bu bardak, iş yerinde kadınların kadın oldukları için gördükleri baskı ve tacizle doldu.

Güvensiz sokaklarla, ulaşım araçlarıyla, ev içi şiddetle… Doldu, doldu bardak.

Kadınlar sabrettikçe, geçmesini bekledikçe, yaşadıklarına katlandıkça kadını daha da çok ezdi erk’ler. Hem erkekler hem de erk sahibi olan devletler.

Sonunda taştı bardak. Taştı taşmasına, yetti yetmesine… Ancak bitmedi, bu şekilde bitmez de.

Kadınların yaşamındaki şiddet, devletin imzalayacağı hiçbir sözleşmeyle sona ermez.

Yazıda da söylediğimiz gibi devlet, kadınlara verdiği sözü hiç tutmadı. İyi de madem tutmayacaktı bu sözü, İstanbul Sözleşmesi’ni kim için imzaladı? Kendisi için. Yani, kendi erk’ini korumak için. Sözleşmenin imzalandığı günden bugüne katledilen kadınların sayısı hiç azalmadı, üstelik arttı. Çünkü kadınlara sözde “söz” veren devlet, mahkeme salonlarında katil erkekleri korudu, yaşamını savunan kadınları ise cezalandırdı.

Tabii ki kadınlar mücadeleyi, sokağa çıkmayı, isyanı hep sürdürdü. Ancak bazen öfkeyle çıkılan sokaklarda kadınların sesi yükselirken bazen de devletin kadınları korumasını talep eden sesler yükseldi.

İşte sıkıntı da tam burada. Böylesi kadın düşmanı, böylesi ataerkil bir mekanizma olan devlete “Bizi koru”, “Bize verdiğin sözü tut” demekte.

Kadınlar Kazanacak, Devlet Kaybedecek!

Kadın mücadelesi veren her birey ve her yapının kadını toplumun neresinde konumlandırdığı çok önemli. “Kadınlar korunsun” demek, devletten kadınların korunması için talepte bulunmak, kadını korunması gereken bir özne haline getirir ve edilgenleştirir.

Diğer yandan, olmaz ama, devlet her ne kadar “kadın dostu” politika da uygulasa erkekleri cezalandırsa da hatta idam da etse toplumdaki ataerki yok olmadıkça kadınların yaşadığı şiddet son bulmaz. “Gerekirse içeri girer, paşa paşa yatarım” diyerek katliam yapan erkekleri hatırlayalım. Devletin “koruma” kararına rağmen katledilen kadınları hatırlayalım. Hatırlayalım ki kadına yönelik şiddet devletlerin hüküm sürdüğü yüzyıllar içerisinde asla azalmadı ve artarak sürüyor.

Öyleyse, şimdilik bir kenara bırakalım “kazanılmış” hakları. Çünkü yazının bu kısmına kadar gördük ki devletin bize sunduğu “kazanımlar” birer illüzyondan ibaret. Kazanımların ardında bir “kayıp” var. Kadınların kaybettiği özgürlük var.

Her bir kadın birbirini bulduğunda, iki kadının birbiriyle kurduğu dayanışma ilişkisi büyüyüp başka kadınlara ulaştığında, kadınlar kendi yaşamlarından başlayarak ataerkiye karşı koyduğunda… Kazanacağız. Birken iki, ikiyken beş, onlarca, yüzlerce kadın, örgütleneceğiz… Bizi gelip şiddetten kurtaracak birisini beklemeden, kanunlara ve devlete sığınmadan, kadın dayanışmasına sarılarak kazanacağız. Ve biz kazanırsak devlet kaybedecek!

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 51. sayısında yayınlanmıştır.

The post Kadınlar Kazanacak, Devlet Kaybedecek – Şeyma Çopur appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/11/09/kadinlar-kazanacak-devlet-kaybedecek-seyma-copur/feed/ 0
Şiddete Çare Mücadelemiz https://meydan1.org/2019/03/04/siddete-care-mucadelemiz/ https://meydan1.org/2019/03/04/siddete-care-mucadelemiz/#respond Mon, 04 Mar 2019 08:09:50 +0000 https://test.meydan.org/2019/03/04/siddete-care-mucadelemiz/ Ataerki her yerde. Ataerkiyi var eden iktidar her yerde. İktidarının sarsılmazlığını şiddetle sağlayan erkek her yerde. Erkek şiddetinin farklı halleri her yerde. Gel o zaman KADIN, katıl mücadelemize! Bir çöp kutusundan, dere kenarından, merdiven altından görünen el, ayak KADIN. Hunharca işlenen cinayetlerin maktulu olan, tanığı olan bazen kıl payı kurtulunca sanığı olan ama her defasında […]

The post Şiddete Çare Mücadelemiz appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Ataerki her yerde. Ataerkiyi var eden iktidar her yerde. İktidarının sarsılmazlığını şiddetle sağlayan erkek her yerde. Erkek şiddetinin farklı halleri her yerde. Gel o zaman KADIN, katıl mücadelemize!

Bir çöp kutusundan, dere kenarından, merdiven altından görünen el, ayak KADIN. Hunharca işlenen cinayetlerin maktulu olan, tanığı olan bazen kıl payı kurtulunca sanığı olan ama her defasında mağduru olup ölen de KADIN mahkum olup tutsak düşen de. Tecavüzcüsüyle evlendirilen, 12 yaşında bebeğini emziren, önce babasının sonra kocasının alıp sattığı, alıp satıldıkça yıpratılan, yıpratıldıkça kaybolan ruh da KADIN. Hastane koridorlarında, karakollarda, komşu kapılarında ağlayan gözler KADIN. Sevgiye inanan, inanıp da her şeyi göze alan, yaşama sarılan, sarıldıkça aldatılan, çaresizce katlanmak zorunda kalan, aldığı her darbeyle kırılan kalp KADIN.

Otobüsün sıkışıklığında bunalan, gecenin karanlığında korkan, üzerine dikilen iki çift gözle tedirginleşen, istemediği kollarda çırpınan vücut da KADIN. Yemek pişiren, çamaşır yıkayan, çocuk doğuran, hasta bakan, üstüne başka bir işte çalışıp eve katkı diye sömürülen, yine de beğenilmeyen, ne yapsa eleştirilen, aptallıkla yaftalanan akıl da KADIN. İş yerinde beceriksiz, toplumda her daim yetersiz, her konuda aciz görülen de KADIN.

Seçmediği rollere sıkıştırılan, kalıplarla etiketlenen, kadın olduğu için nefret edilen de, katledilen de KADIN. Her daim belirlenen kadınlık, erkeklik vb. toplumsal rollere hapsedilmeye çalışılan yine KADIN…

Bizim neyimiz kaldı geriye KADIN, mücadele vermekten başka? Bize dayatılanlara “yeter artık” demekten başka? Bizim kimimiz var ki birbirimizden başka? Ne çaremiz var birbirimize ve kendimize güvenmekten başka? Hayatımızı çileye çevirenlere beraber direnmekten başka çare var mı KADINIM diyene? Şiddete çare mücadelemiz, biz birbirimize çareyiz KADIN.

 

Biz Birbirimizin Çaresiyiz KADlN!

 

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 48. Sayısında yayınlanmıştır.

The post Şiddete Çare Mücadelemiz appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/03/04/siddete-care-mucadelemiz/feed/ 0
Kadınların Özgürleştiği Yeni Bir Dünya Kuracağız https://meydan1.org/2019/03/03/kadinlarin-ozgurlestigi-yeni-bir-dunya-kuracagiz/ https://meydan1.org/2019/03/03/kadinlarin-ozgurlestigi-yeni-bir-dunya-kuracagiz/#respond Sun, 03 Mar 2019 14:57:31 +0000 https://test.meydan.org/2019/03/03/kadinlarin-ozgurlestigi-yeni-bir-dunya-kuracagiz/ *Ataerki Karşıtı Grup’tan Kadınlarla Kadıköy 26A Atölye’de Yapılan Mor Atölye, 26 Ocak 2019 Ataerki Karşıtı Grup’un nasıl kurulduğundan biraz bahseder misiniz, özörgütlü bir anarşist kadın mücadelesine neden ihtiyaç var? Ataerki Karşıtı Grup’u APO’nun içinde kurduk çünkü sömürülen ve baskı altında tutulan bütün ezilenlerin yanında, kadınlar olarak cinsiyet alanındaki baskıyı deneyimlemiştik. Anarşistler olarak, baskılanmış yaşamların özgürlüğünün […]

The post Kadınların Özgürleştiği Yeni Bir Dünya Kuracağız appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

*Ataerki Karşıtı Grup’tan Kadınlarla Kadıköy 26A Atölye’de Yapılan Mor Atölye, 26 Ocak 2019

Yunanistan’daki Anarşist Politik Organizasyon’dan (APO) kadınlar tarafından iki yıl önce kurulan Ataerki Karşıtı Grup Ocak ayında Kadıköy 26A Mor Atölye’nin davetiyle İstanbul’daydı. APO bileşeni beş ayrı örgütlenmeden kadınlarla niçin bir kadın örgütlenmesinin ihtiyacını hissettiklerinden Yunanistan’da kadınların durumuna ve anarşist hareketin pratiklerine kadar pek çok konuya değinen bir röportaj gerçekleştirdik.

Ataerki Karşıtı Grup’un nasıl kurulduğundan biraz bahseder misiniz, özörgütlü bir anarşist kadın mücadelesine neden ihtiyaç var?

Ataerki Karşıtı Grup’u APO’nun içinde kurduk çünkü sömürülen ve baskı altında tutulan bütün ezilenlerin yanında, kadınlar olarak cinsiyet alanındaki baskıyı deneyimlemiştik.

Anarşistler olarak, baskılanmış yaşamların özgürlüğünün “aydınlanmış öncülerin” ellerinde değil ancak kendileri için eyleyecek olan ezilenlerin ellerinde olduğu fikrini savunduk. Biliyoruz ki özgürlük ne bahşedilebilir ne de hediye edilebilir ancak mücadeleyle kazanılabilir. Bu bakış açısıyla, kadınların kendilerini ataerkinin zincirlerinden özgürleştirmek için verdikleri mücadele, devlete ve kapitalist sisteme karşı toplumsal özgürlük için verilen mücadelenin bütünsel bir parçasıdır.

İki yıl önce, başlangıçtan beri öncelikli olarak dikkatli bir şekilde, küçük ama kararlı adımlarla ilerledik. Bu dönemde, Anarşist Kadınlar’la politik bağlar kurduk. Geçtiğimiz yıl İngiltere, Kolombiya, Slovenya, Şili ve New York’un aralarında bulunduğu, dünyanın farklı yerlerinden yoldaşların mesajlarıyla birlikte 8 Mart için özel olarak hazırlanan Meydan’ın kadın dayanışması için mesaj çağrısına cevap verdik. APO’nun yayınladığı “Toprak ve Özgürlük” gazetesinde de onların dayanışma mesajlarını yayınladık.

Bu süreçte karşılaştığınız zorluklar neler oldu? Anarşist mücadele içerisinden eleştirel düşüncelerle karşılaştınız mı?

Ataerki, kapitalist sistemden önce de vardı ve onun kurumsallaşması için kullanıldı. İç içe geçmiş sayısız farklı görünümünü barındırıyordu, tarihsel boyutuyla devlet ve kapitalizmin otoritesiyle olan bağından, modern versiyonu olan “ana akım feminizme” (kadınların taleplerinin otoriter sisteme katılımla denkleştirilerek kadın mücadelesinin deforme edilmesi), bu konunun kısmen ya da hatta tamamen akademik bir alana (ayrıcalıklara sınırlandırılmış bir erişimle) sıkıştırılmasıyla ezilenlerin mücadelesine karşı bir konuma geçti.

Biz anarşistlere göre, ataerki tek boyutlu değildir. Sınıfsal bir boyutu vardır; ırkçılıkla, dünyadaki kuzey-güney ayrımıyla, göç ve göçmenler meselesiyle, cinsellikle, şiddetle, kurumsal ve sosyal adaletsizliklerle vb. farklı görünüşleri vardır.

Amacımız, baskılanan ve sömürülenler için tek gerçekçi çözüm olarak ezilenlerin bu mücadele alanlarını yeniden domine etmesini sağlamak ve direnişi daha geniş bir bakış açısıyla toplumsal devrime kanalize etmek.

Batılı toplumlar kadınlar için daha liberal ya da “özgür” görünüyor olsa da biliyoruz ki kadınlar hala batı “demokrasilerinde” hiyerarşiyle, baskı ve şiddetle karşı karşıya kalıyor. Yunanistan’da kadınların ne gibi sorunlarla karşı karşıya olduğundan bahsedebilir misiniz?

Özellikle şu sıralar devlet ve kapitalizmin saldırısı Yunanistan’da devasa bir baskı ve sömürüyle devam ediyor. Şu anki durum toplumsal ve sınıfsal direnişlerle aynı zamanda süren iflas sisteminin yozlaşması ve uzun zamandır sınıfsal işbirliğini geçerek ulusal işbirliğine dönüşümü olarak özetlenebilir.

Sosyal yamyamlık iktidarlar için arzulanan bir durum. Çünkü toplumun öfkesini manipüle ediyor ve sınıf mücadelesini, dünyanın sefaletinin ve ezilenlerin süregiden yoksulluğunun gerçek sorumlularından uzakta bir yere naklediyor. Bu gerçekliğin içinde ataerki, otoriter dünyanın temel bir parçası olarak toplumu birbirine yabancılaştırıyor ve zayıflatıyor.

Bununla paralel olarak tecavüzcülerin aklanması, tecavüze karşı direnen kadınların tutsak edilmesi, HIV pozitif kadınların aşağılanması ve kapatılması, hamile kadınların işten kovulması, işyerlerinde kadınlara yönelik sömürünün artması, adaletsizliğin ve sömürünün karşısında duran kadın mücadelesine yönelen baskı ve saldırılar, binlerce göçmen kadının konsantrasyon kamplarına -korkunç koşullarda- kapatılması, kadın ve çocukların satıldığı uluslararası köle ticareti vb. sürüyor. Köle ticaretini sürdüren ve aklayanların, LGBTQI+ örgütlenmesinin eylemcisi Zak Kostopoulos/Zackie Oh’yu katledenlerin, güçlünün zayıfa karşı şiddetini yükseltenlerin, toplumsal ve sınıfsal piramitte yukarıda olanların şiddetinin cinsiyete dayalı ötekileştirme ve tacizle devam ettiğini görüyoruz.

Sonuç olarak her güne yayılan bir devrim idealiyle anarşizmi düşünüp kendimizi ve yaşamlarımızı özgürleştirmenin nasıl gerçekleşebileceği hakkındaki düşünceleriniz neler? Okurlarımıza ne söylemek istersiniz?

Mücadele edenler olarak -hem anarşist hem de kadın olarak- yapmamız gereken tek şey birbirimizle dayanışma içerisinde olmaktır; dünyanın her bir köşesinde, bütün ezilenlerle birlikte, ortak düşmanlarımıza karşı örgütlenmektir. 19. yüzyılda Amerika’daki göçmen kadınların kanlı grevlerinden İberya Devrimi’nde Mujeres Libres’li kadınlara, Chipas’taki Zapatist kadınlardan Rojava’nın ve Türkiye’nin militan kadınlarına, Arjantin’in ve Şili’nin Mapuche yerlilerinin topraklarını gasp edip yağmalayanlara karşı mücadele eden kadınlardan Standing Rock ve Black Lives Matter direnişçilerine; mücadele eden kadınlardan aldığımız ilhamla ataerki, devlet ve kapitalizmle kavga ediyoruz. Toplumsal eşitlikle; saygınlık, adalet ve özgürlükle dolu; kadınların özgürleştiği yeni bir dünya kuracağız yani toplumsal özyönetim, anarşizm ve özgürlükçü komünizmi.

Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?

Dünyanın her yerinde mücadele eden bütün kadınlarla, dayanışmayla!

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 48. sayısında yayınlanmıştır.

The post Kadınların Özgürleştiği Yeni Bir Dünya Kuracağız appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/03/03/kadinlarin-ozgurlestigi-yeni-bir-dunya-kuracagiz/feed/ 0
Meydan Kadınların https://meydan1.org/2019/03/03/meydan-kadinlarin/ https://meydan1.org/2019/03/03/meydan-kadinlarin/#respond Sun, 03 Mar 2019 09:28:44 +0000 https://test.meydan.org/2019/03/03/meydan-kadinlarin/ Meydan Gazetesi’nin 48. sayısı, diğer martlarda olduğu gibi yine kadınlar tarafından hazırlandı. Yazımından tasarımına, taşınmasından dağıtımına kadar kadınların rengi, eli, emeği var bu 48 sayfada. Devletin kadın mücadelesine yönelik saldırısının, erkek şiddetinin, kadın katliamlarının daha fazla yükseldiği bu zor dönemde kadın dayanışmasıyla çıktı Meydan’ın yeni sayısı. Patronların sömürüsüne, iş yerindeki adaletsizliklere karşı koyan, sendikalı oldukları […]

The post Meydan Kadınların appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Meydan Gazetesi’nin 48. sayısı, diğer martlarda olduğu gibi yine kadınlar tarafından hazırlandı. Yazımından tasarımına, taşınmasından dağıtımına kadar kadınların rengi, eli, emeği var bu 48 sayfada.

Devletin kadın mücadelesine yönelik saldırısının, erkek şiddetinin, kadın katliamlarının daha fazla yükseldiği bu zor dönemde kadın dayanışmasıyla çıktı Meydan’ın yeni sayısı.

Patronların sömürüsüne, iş yerindeki adaletsizliklere karşı koyan, sendikalı oldukları için işten çıkarılan ve 283 gündür fabrika önünde direnişi sürdüren Flormar işçisi kadınlar var bu sayıda.

Ekonomi giderek kötü bir hal alırken devletin, ezilenleri içine sürüklediği krize karşı mücadele eden genç işçiler var.

Yerel seçimler yaklaşırken siyasi partilerin oy toplamak için hizmette sınır tanımadığı, seçime girecek adayların reklamını yapmaya başladığı dönemdeyiz. Bugüne kadar kadınların özgürlüğü adına tek bir cümle söylememiş üstüne bir de kadınlara sözleriyle, politikalarıyla saldıran siyasi partilerin bu seçimde planladıkları kadın aday stratejileri var bu sayıda.

İzmir’i Şirin’e, uyuyan güzele benzeten erkek politikaciların dilindeki ataerkiden kente yükledikleri anlama; tarihteki ilk örneklerinden bugüne ataerkiyle yükselen kentlere kadar kent ve kadının ilişkisi var.

İspanya’dan Fransa’ya, Yunanistan’dan İtalya’ya dünyanın dört bir yanında ataerkiye, erkek egemenliğine, iktidara karşı mücadele eden anarşist kadınların 8 Mart dayanışma mesajları, bizlere bıraktıkları anarşizm geleneğiyle ilham kaynağımız olan anarşist kadınların hikayeleri var.

Anarşist Kadınlar olarak her 8 Mart’ta olduğu gibi bütün kadınları sokaklara, meydanlara çağırıyoruz. Kadınların sesini Meydan’dan duyuruyoruz.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 48. sayısında yayınlanmıştır.

The post Meydan Kadınların appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/03/03/meydan-kadinlarin/feed/ 0
KARA MOR İSYANLA ÖZGÜRLÜĞE https://meydan1.org/2019/03/02/kara-mor-isyanla-ozgurluge/ https://meydan1.org/2019/03/02/kara-mor-isyanla-ozgurluge/#respond Sat, 02 Mar 2019 17:46:16 +0000 https://test.meydan.org/2019/03/02/kara-mor-isyanla-ozgurluge/ Kara Mor Bir İsyan Bizimkisi Siz hiç bir kelimeyi boğazınız acıyıncaya, sesiniz kısılıncaya, nefesiniz kesilinceye kadar haykırdınız mı? Hiç bir bez parçasının altında koştunuz mu ya da o bez parçasının bir ucundan sımsıkı tutup uzunca yollardan ya da kestirmelerden yürüdünüz mü? Hiç tanımadığınıza, bir selamlık tanıdığınıza ya da yıllardır aynı düşüncenin aynı yaşamın yolunda yoldaş […]

The post KARA MOR İSYANLA ÖZGÜRLÜĞE appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Kara Mor Bir İsyan Bizimkisi

Siz hiç bir kelimeyi boğazınız acıyıncaya, sesiniz kısılıncaya, nefesiniz kesilinceye kadar haykırdınız mı?

Hiç bir bez parçasının altında koştunuz mu ya da o bez parçasının bir ucundan sımsıkı tutup uzunca yollardan ya da kestirmelerden yürüdünüz mü?

Hiç tanımadığınıza, bir selamlık tanıdığınıza ya da yıllardır aynı düşüncenin aynı yaşamın yolunda yoldaş kaldığınıza el uzatmanın tadından geçtiniz mi?

Hiç düşlediniz mi benden başkaları da var mı, benim gibi düşünüp düşleyen diye?

Gümbür gümbür attı mı hiç yüreğiniz, duyuldu mu çok çok uzaklardan? Peki siz de duydunuz mu, başka yüreklerde çarpan heyecanı hissettiniz mi bitmeyecekmişcesine?

Hayal ettiniz mi hiç, bir ben daha olsa neler yapardım diye?

Korkmadığınız oldu mu kaybetmekten, vazgeçemediklerinizden vazgeçtiniz mi, her oyunu kazanmaktan bıktınız mı, beraberliğin çok güzel olduğunu hiç anlayabildiniz mi?

Karşılıksız, almadan bir şeyler vermenin, vermeden almanın imkansız olmadığını gördünüz mü hiç?

Sordun mu hiç uzakta, önünde, arkanda, belki yanıbaşında var mı senin gibisi?

Hoşgeldin, gir içeri…

Merhaba kızkardeşim, hoşgeldin!

Aynı dertten dertlendik, yorulduk. Demek ki aynı acı acıttı üzdü bizi, kızdırdı, korkuttu. Aynı sevinç coşturdu, aynı öfke büyüdü içimizde, aynı mücadele buluşturdu bizi. Ben buldum seni, sen buldun beni; kızkardeşim hoşgeldin!

Biz, biz olunca yorulmak bilmeyeceğiz; aşacağız tüm dertleri. Acımayacak artık ne bedenimiz ne de ruhumuz. Korkmayacağız gölgelerinden ve asla kaçmayacağız. Üzülmeyeceğiz, üzüntümüz öfkemizin tohumları olacak; onları ekeceğiz her yere ve biz yeniden birlikte yeşereceğiz. Sevinçlerimiz çoğalacak, her yerden duyulacak seslerimiz: Asla ama asla vazgeçmeyeceğiz! Biz buluştuk ya, mücadelemiz işte böyle böyle büyüyecek. Yenilmeyeceğiz, biz kazanacağız kızkardeşim!

Onlar bizim karşımızda, hep karşımızda olacaklar ve yasaklayacaklar ve saldıracaklar tüm güçleriyle. Biz de tam karşılarında olacağız ve dimdik duracağız, “Her yerde varız ve her yerde var olacağız!” demek için dimdik duracağız.

Kara mor bir isyan bizimkisi! Öylesine bir isyan ki bir güne sığmaz, öylesine bir isyan ki bir günü beklemez. Öylesine bir an ki şimdi şu an devrim olur. Biz her gün devrim olacağız, tüm iktidarları ve onların egemenliklerini kadınlarla yıkacağız!

Anarşist Kadınlar

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 48. sayısında yayınlanmıştır.

The post KARA MOR İSYANLA ÖZGÜRLÜĞE appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/03/02/kara-mor-isyanla-ozgurluge/feed/ 0
TOPRAK ve ÖZGÜRLÜK’ten: Patriarşi Karşıtı Grup 8 Mart’ta Sokaklardaydı! https://meydan1.org/2018/04/24/toprak-ve-ozgurlukten-patriarsi-karsiti-grup-8-martta-sokaklardaydi/ https://meydan1.org/2018/04/24/toprak-ve-ozgurlukten-patriarsi-karsiti-grup-8-martta-sokaklardaydi/#respond Tue, 24 Apr 2018 11:02:26 +0000 https://test.meydan.org/2018/04/24/toprak-ve-ozgurlukten-patriarsi-karsiti-grup-8-martta-sokaklardaydi/   Uluslararası Kadınlar Günü’nde, yani 8 Mart perşembe günü, Patriarşi Karşıtı Grup-APO (Anarşist Politik Örgütlenme) olarak Atina, Patras ve Selanik’te eylemler gerçekleştirdik. Kadın özgürlük mücadelesi, iktidarlar tarafından her ne kadar iktidardan pay alan, eşitlik talep eden kadınların yaptıkları gibi gizlenmeye çalışılsa da bu mücadelenin ardında kanlı bir tarih yatar. Mücadele eden kadınların baskılanmaya çalışmasının, katledilmesinin […]

The post TOPRAK ve ÖZGÜRLÜK’ten: Patriarşi Karşıtı Grup 8 Mart’ta Sokaklardaydı! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
 

Uluslararası Kadınlar Günü’nde, yani 8 Mart perşembe günü, Patriarşi Karşıtı Grup-APO (Anarşist Politik Örgütlenme) olarak Atina, Patras ve Selanik’te eylemler gerçekleştirdik.

Kadın özgürlük mücadelesi, iktidarlar tarafından her ne kadar iktidardan pay alan, eşitlik talep eden kadınların yaptıkları gibi gizlenmeye çalışılsa da bu mücadelenin ardında kanlı bir tarih yatar. Mücadele eden kadınların baskılanmaya çalışmasının, katledilmesinin tarihi yatar. 19. Yüzyılın sonlarından 20. Yüzyılın başlarına kadar devam eden direnişler ile grevlerin ve 8 Mart’ın başlatıcısı konumundaki ABD’de göçmen tekstil işçisi kadınlardan Mujeres Libres’e, kadın mücadelesinin büyüyen tarihi yatar.

Bu gizlenen tarihi; kadının mücadelesini haykırmak için Atina’da, Klathmonos Meydanı’nda buluştuk. Meksika’da mücadele eden kadınların örgütlediği uluslararası buluşmayı selamladığımız metinde, Türkiye’de, içinde bulundukları kadına yönelik şiddet ve nefret kültürünün arttığı bir ortamda, mücadele eden kadın yoldaşlarımızın aynı gün tüm kadın eylemlerini yasaklayan OHAL rejimine karşı mücadelesini selamladık.

Gerçekleştirdiğimiz eylemde, “Yunanistan’dan Meksika’ya; Türkiye’den Filistin’e- Erkek Egemen Sisteme, Devlete ve Kapitalizme Karşı Uluslararası Kadın Dayanışması” yazılı pankartımız ve sloganlarımızla kadın mücadelesini güçlendirmenin ve toplumsal devrimin önemini vurguladık. Sömürülen, baskıya, şiddete ve cinsiyet ayrımcılığına maruz kalan kadınların özörgütlülükle mücadele vermesi gerektiğini, dağıttığımız bildirilerle anlattık.

Selanik’te Kamara’da gerçekleştirdiğimiz eylemde, “Kadın Özgürlüğü için Mücadele” başlıklı bildiriler dağıttık. Tüm kadınları, bu mücadeleye, attığımız sloganlarla çağırdık. Libertatia İşgal Evi için Balkan Dayanışması’ndan kadın örgütlerinin sömürüye ve baskıya karşı mücadele etmeye, kadın dayanışmasına çağıran 8 Mart metinlerini okuduk.

Patrsa’ta, Georgiou Meydanı’nda Patriarşi’ye Karşı Kadın İnisiyatifi ve Patriarşiye Karşı Grup-APO’nun beraber düzenlediği eylemde “8 Mart-Mücadele ve Direnişin Günü/Kadın Mücadelesi’nde Uluslararası ve Sınıf Dayanışması” pankartı açtık. Dağıttığımız bildiriler ve yaptığımız kuşlamalarla, kadının mücadelesinin yerinin sokaklar olduğunu vurguladık.

Bu yıl aynı zamanda, ilki düzenlenen Zapatista Kadınları’nın örgütlediği Mücadeleci Kadınların Birinci Uluslararası Politika, Sanat, Spor ve Kültür Buluşması’na katıldık. Buluşmada yaptığımız konuşmayla, her çeşit baskıya karşı bizi koruyacak kadın dayanışmasının önemini, eşitlik, dayanışma ve özgürlük için uluslararası mücadelenin önemini vurguladık. Meksika’dan Türkiye’ye, mücadele eden kadınlar olarak seslerimizi birleştirmenin önemini, kadın özgürlüğü ve toplumsal özgürlüğün ayrılmazlığını anlattık.

Yaşasın 8 Mart- Direniş ve Mücadele’nin Günü

Modern Totaliterliğe, Baskıya, Cins Ayrımcılığına Karşı Uluslararası Dayanışma

Yaşasın Toplumsal Devrim, Anarşi ve Liberter Komünizm

Group Against Patriarchy/A.P.O. 

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 45. sayısında yayınlanmıştır.

 

The post TOPRAK ve ÖZGÜRLÜK’ten: Patriarşi Karşıtı Grup 8 Mart’ta Sokaklardaydı! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/04/24/toprak-ve-ozgurlukten-patriarsi-karsiti-grup-8-martta-sokaklardaydi/feed/ 0
Filipinler’de Başkan Tecavüz Edemediği İçin Üzgün https://meydan1.org/2016/05/08/filipinlerde-baskan-tecavuz-edemedigi-icin-uzgun/ https://meydan1.org/2016/05/08/filipinlerde-baskan-tecavuz-edemedigi-icin-uzgun/#respond Sun, 08 May 2016 15:48:02 +0000 https://test.meydan.org/2016/05/08/filipinlerde-baskan-tecavuz-edemedigi-icin-uzgun/ Filipinler’de cumhurbaşkanı adayı olan Rodrigo Duterte “Bana öncelik tanımalılardı” diyerek, tecavüzü meşrulaştırmayı sürdürüyor. 1989 yılında Filipinler’de yaşanan hapishane isyanı sırasında Avustralyalı bir kadın tecavüze uğrayarak katledilmişti. O dönemde belediye başkanı olan Duterte, geçtiğimiz günlerde isyana ithafen yaptığı bir açıklamada, “Tüm kadınlara tecavüz ettiler. Aralarında şu Avustralyalı din görevlisi de vardı. Ne kadar yazık, hepsine tecavüz […]

The post Filipinler’de Başkan Tecavüz Edemediği İçin Üzgün appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Meydan Gazetesi- Filipinler'de Başkan Tecavüz Edemediği için Üzgün

Filipinler’de cumhurbaşkanı adayı olan Rodrigo Duterte “Bana öncelik tanımalılardı” diyerek, tecavüzü meşrulaştırmayı sürdürüyor.

1989 yılında Filipinler’de yaşanan hapishane isyanı sırasında Avustralyalı bir kadın tecavüze uğrayarak katledilmişti. O dönemde belediye başkanı olan Duterte, geçtiğimiz günlerde isyana ithafen yaptığı bir açıklamada, “Tüm kadınlara tecavüz ettiler. Aralarında şu Avustralyalı din görevlisi de vardı. Ne kadar yazık, hepsine tecavüz ettiler. Onun yüzünü gördüm. Ama çok güzeldi. Belediye başkanına öncelik tanımalılardı” şeklinde açıklamada bulundu.

Bu açıklamasının ardından birçok kadın örgütü, Duterte’ye tepki gösterdi.

Bu haber Meydan Gazetesi’nin 33. sayısında yayımlanmıştır.

The post Filipinler’de Başkan Tecavüz Edemediği İçin Üzgün appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2016/05/08/filipinlerde-baskan-tecavuz-edemedigi-icin-uzgun/feed/ 0
Kadınlar Mücadeleye Çağırıyor https://meydan1.org/2016/03/01/kadinlar-mucadeleye-cagiriyor-2/ https://meydan1.org/2016/03/01/kadinlar-mucadeleye-cagiriyor-2/#respond Tue, 01 Mar 2016 15:32:29 +0000 https://test.meydan.org/2016/03/01/kadinlar-mucadeleye-cagiriyor-2/ Biz kadınlar, içinde bulunduğumuz bu savaş koşullarında bir yandan sistematik olarak süren erkek şiddetine karşı direnirken, bir yandan da devletin savaş politikalarına, bedenlerimizin birer savaş aracına dönüştürülmesine karşı direniyoruz. Gazetemizin kadınlar olarak hazırladığımız bu sayısında, dünyanın birçok farklı yerinde bulunan kadın örgütlerinden ve anarşist örgütler içerisindeki kadınlarından gelen, tüm kadınları mücadeleye çağıran dayanışma mesajlarını sizlerle […]

The post Kadınlar Mücadeleye Çağırıyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

kadındayanışması

Biz kadınlar, içinde bulunduğumuz bu savaş koşullarında bir yandan sistematik olarak süren erkek şiddetine karşı direnirken, bir yandan da devletin savaş politikalarına, bedenlerimizin birer savaş aracına dönüştürülmesine karşı direniyoruz. Gazetemizin kadınlar olarak hazırladığımız bu sayısında, dünyanın birçok farklı yerinde bulunan kadın örgütlerinden ve anarşist örgütler içerisindeki kadınlarından gelen, tüm kadınları mücadeleye çağıran dayanışma mesajlarını sizlerle paylaşıyoruz.

Bulgaristan Anarşist Federasyonu’ndan Kadınlar

Bizler, FAB içerisinde mücadele etmekte olan anarşist kadınlar, Kuzey Kürdistan ve çevresinde yaşananları dikkatle izliyoruz. Devletin kardeşlerimize saldırısı karşısında dehşete düştük ancak buna şaşırmadık.

İnsanın insanı sömürüsü, erkek ya da kadın, barış ya da savaş ayırmıyor. İktidarın aracı haline gelen insanlar, cinsiyet farklılıklarını kullandığı zaman, tiksindirici oluyor. Katliamlarını işledikten sonra annelerinin, kız kardeşlerinin, eşlerinin ya da kızlarının yanında huzur bulabilmeleriyse daha da tiksindirici oluyor.

Kadınlar, tarih boyunca her zaman, iktidarların yarattığı savaşların bir parçası ve kurbanı olmuştur. Bugün, iktidarların Kürt halkına yönelmiş olan saldırılarına karşı, Kuzey Kürdistan’da bulunan farklı etnik kökenlerden tüm kız kardeşlerimizi, insanların özgürlüğü için, iktidarın baskılarına karşı direnmeye ve mücadele etmeye çağırıyoruz.

Her zaman özgürlük için! Her zaman tiranlığa karşı!

Rojava’yla Dayanışma İnisiyatifi’nden Kadınlar / Yunanistan

Hiyerarşik toplumsal yapının yok edilmesine karşı verilen toplumsal mücadelenin derinlerinde, kadınların ataerkiye karşı mücadelesi vardır. Çünkü kadınlar bu yapıları her açıdan sorgular. Bu yüzden, kadın mücadelesi, toplumdaki iktidarın hegemonik, eşitsiz ve saldırgan yapılarına karşı mücadeleden ayrılamaz.

Barış ise toplumsal bir süreçten başka bir şey değildir ve uzun vadede, cins, sınıf ve etnik ayrımlar olmaksızın sürdürülecek dayanışma, eşitlik ve öz-örgütlenme pratikleri yoluyla başarıya ulaşabilir. Bütünlüklü bir toplumsal özgürleşme, farklı sorunları aynı anda çözmeyi amaçlamalıdır; siyasette totaliter eğilimi, ekonomide kapitalizmi, toplumda ataerkilliği… Ve bu mücadele, kendinden sorumlu bir topluma ulaşmak için yatay örgütlenmeye, dayanışmaya ve iletişime dayanmalıdır.

Toplumsal özgürleşme yolunda her gün bir mücadeledir ve farklı cephelerde kurulacak birçok barikat vardır. Rojava’da kadınların yaşamı ve mücadelesi buna örnektir. Meksika’daki Zapatistalardan sonra bir başka toplumsal devrim, şimdi Rojava’nın üç kantonunda yaşanıyor. Rojava devletten, ataerkiden, cinslerin ve halkların yok sayılmasından uzakta; özgürlük, kendi geleceğini belirleme ve öz-örgütlülük temelleri üzerinde kurulan gerçek bir otonomi ve özgürleşme örneğidir.

Kadınlar ve erkekler, TC’nin saldırıları ve baskısı altında, IŞİD yapılanmasına ve devlet baskısına karşı direnirken, aynı anda, yeni bir toplum inşa etmeye çalışıyorlar. Rojava’da ve Bakure’de direnen kadınlar, yeni bir yaşamı kendi elleriyle inşa ediyorlar.

“Haydi imkasızın hayalini kurmaya cüret edelim. İmkansızı gerçeğe dönüştürmekten asla vazgeçmeyelim.”

Jin, Jiyan, Azadî

Bijî Şoreşa Rojava!

Black Rose Anarşist Federasyonu’ndan Kadınlar / Amerika

İmparatorluğun kalbindeki ataerkil kapitalizme karşı mücadele eden bir örgüt olarak, taşıdığımız sorumluluğun ağırlığını ve buradaki hükümetin politikaları nedeniyle yaşamları şiddetle yok edilen insanlarla dayanışmanın önemini biliyoruz. Kadınları hükümetlerin, ailelerinin ve eşlerinin baskısından “özgürleştirmek” adına, kendilerinden önce gelenlerin neo-liberal politikalarını ilerleterek dünyadaki çocukların üstüne bombalar yağdıran kadın politikacıları destekleyen yalancı feminizme karşı çıkıyoruz. Anarşizm mücadelesi veren kadınlar olarak, özgürlüğün sadece tabandan gelebileceğine; baskı ve sömürü güçlerinin birbirlerini beslerken, bizi bireyler ve küresel işçi sınıfının üyeleri olarak boğan yapılarına karşı koymak için, bütün cinsiyetlerden insanların, ulusal sınırları tanımadan öz-örgütlenmesi gerektiğine inanıyoruz.

Black Rose Anarşist Federasyonu, rakip askeri güçlerin kesiştiği coğrafyada mücadele edenlerin yanındadır ve bizim de bu güçlere karşı koymamız gerektiğini savunur: Devlet, kapitalizm, silahlı din ve ataerki. Kavgamız, sadece barış içinde yaşayabileceğimiz bir fiziksel alan yaratmak değil, aynı zamanda kendi bedenlerimizin alanında kendi kararlarımızı almaktır. Kürtaj imkanlarını korumakla kalmayıp genişletmek için örgütleniyoruz. Üremeye ve ürememeye karar verme hakkımız, ataerkil kapitalizme karşı mücadelemizin esasıdır.

26 Şubat 2016, Trayvon Martin’in yaşamını çalan ve “Siyah Yaşamlar Önemlidir” hareketinin yükselişine yol açan faşist katliamın dördüncü yıl dönümü olacak. Polis şiddetine karşı genişleyen hareket, Ferguson ve Baltimore isyanları aracılığıyla uluslararası görünürlük kazanmışken; anarşist kadınlar olarak beyaz üstünlüğüne ve ırkçı baskılara karşı mücadeleye devam edeceğiz. Irkçılık yok olmadan kadın devrimi olamaz; kapitalizm ve ataerki yok olmadan toplum ırkçılıktan kurtulamaz. Devrimci anarşist kadın yoldaşları, günden güne sürdürdükleri direnişlerini selamlıyoruz ve özgürlük için sürekli olacak mücadeleye tüm kadınları çağırıyoruz.

Anarşist Kadınlar / Roma

Devrim ve Özgürlük

Amargi, insan dilinde özgürlüğü belirten ilk kelime olmuştur. Efendiler, tahakkümlerini, erkek egemenliği ve erkek merkezciliğin üzerine kurdular. Ataerkiyse, sınıf hiyerarşisini yarattı. Tüm bunların sonuçları, doğa ve toplum için yok edici oldu. Militarizm ve cinsiyetçilik… Toplumu ve bireyleri kontrol etmek amacıyla devletlerin çıkardığı savaşlar, sadece kağıt üzerinde haklar ve özgürlük yerine, kadın varlığının tümüyle yok sayılmasına sebep olur.

Tarih boyunca yaşananlar göstermiştir ki; özgür kadınların devrimi, topyekûn özgürleşmekte ve insanların devletlerden kurtuluşunda önemli rol oynamıştır.

Yaşasın Uluslararası Kadınların Dayanışması!

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 32. sayısında yayımlanmıştır.

The post Kadınlar Mücadeleye Çağırıyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2016/03/01/kadinlar-mucadeleye-cagiriyor-2/feed/ 0
Barışa 1000 Kadın – Nergis Şen https://meydan1.org/2016/02/10/barisa-1000-kadin-nergis-sen/ https://meydan1.org/2016/02/10/barisa-1000-kadin-nergis-sen/#respond Wed, 10 Feb 2016 07:08:09 +0000 https://test.meydan.org/2016/02/10/barisa-1000-kadin-nergis-sen/ Barış İçin Kadın Girişimi’nin #BARIŞA1000KADIN çağrısıyla “Devletlerin yarattığı savaşa rağmen, ölümden değil yaşamdan yanayız!” demek için, 31 Ocak’ta İstanbul Kadıköy İskele Meydanı’nda bir oturma eylemi gerçekleştirildi. Barış için 1000 kadının 6 Şubat’ta Diyarbakır’a barış nöbetine gideceği duyuruldu. Son süreçte İstanbul’da, Diyarbakır’da, Ankara’da, Antalya’da; farklı farklı birçok il ve ilçede bu minvalde eylemler yapıldı. Kadınlar sokaklara […]

The post Barışa 1000 Kadın – Nergis Şen appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
baris icin kadin 3

Barış İçin Kadın Girişimi’nin #BARIŞA1000KADIN çağrısıyla “Devletlerin yarattığı savaşa rağmen, ölümden değil yaşamdan yanayız!” demek için, 31 Ocak’ta İstanbul Kadıköy İskele Meydanı’nda bir oturma eylemi gerçekleştirildi. Barış için 1000 kadının 6 Şubat’ta Diyarbakır’a barış nöbetine gideceği duyuruldu. Son süreçte İstanbul’da, Diyarbakır’da, Ankara’da, Antalya’da; farklı farklı birçok il ve ilçede bu minvalde eylemler yapıldı.

Kadınlar sokaklara çıkıyor; çünkü yaşadığımız toprakların dört bir yanında kadın katliamları sürüyor. Kadınlar barışı haykırıyor; çünkü devlet, savaşını yükselttikçe yükseltiyor. Çünkü kimi zaman bir akşam yemek yapmadığımız için, eve geç gittiğimiz için, yaşamı savunduğumuz, özgürlük için mücadele ettiğimiz ve katil polise direndiğimiz için; çoğu zamansa -bir sebebe bile ihtiyaç duyulmadan- sadece var olduğumuz için yok ediliyoruz, katlediliyoruz “erk”ek-devlet tarafından.

Halbuki biz kadınlar, yaşamı var eden, yaşamı yaratanlarız. Daima yaşamdan yanayız. Ve bunu, iddia edilenin aksine pasif, edilgen bir nesne olarak değil; yaşamdan yana direngen birer özne olarak gerçekleştiririz. Binlerce yıllık kavgamız, yaşamı yok etmeye çalışanlara karşıdır.

Devlet Katliamdan, Kadın Yaşamdan Yana

Devlet, sınırlar çizer kendisine. Çizdiği bu yapay sınırların içinde kalan topraklara “anavatan” der. Sınırlarını korumak için, “sözde iç ve dış düşmanlar” yaratır; bu bahaneyle de savaşlar… Kanla beslenir, gelişir devlet ve katliamlarla büyür. Çıkardığı savaşlarla bir toprak parçasında kardeşçe yaşayanları ayrıştırır önce, sonra böler, parçalar. Kardeşi kardeşe kırdırır, sahte düşmanlar yaratır.

Bir toprak parçasında yaşamın uyumuyla, paylaşma ve dayanışmayla bir arada duranlara unutturur devlet, öz değerlerini. Sahte düşmanlar yaratarak değersizleştirir, hiçleştirir bu uyumu; yani yaşamı. Devlet sahtedir, vicdanı yoktur, özgürlük tanımaz. Ya öz değerlerinden kopararak sahteleştirir ya da değerlerini sahiplenip yaşama sarılanlara saldırır her defasında.

Sınırları bıçak kadar keskindir devletin. Yoksunlaştırılıp yoksullaştırılarak yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalan ve yeni bir yaşam kurabilme umuduyla sınırları aşanları “Dur ihtarına uymadılar.”, “Sınırdan geçmek yasak” diyerek katleder. 9 kişilik bir deniz botuna 28 kişiyi bindirerek boğan, bir köyü yakarak ocaklar söndüren, duvarlar örerek, tel örgüler çekerek halkları ayrıştıran, hapishanelerle yaşamı sınırlayarak özgürlükten koparan devlettir.

Devletin sınırları bundan ibaret değildir, yaşamlara da sınırlar koyar. “Benim sınırlarımın içinde yaşayacaksan, bana uyacaksın.” der her defasında yeni sınırlar koyar.

Katliamlarını meşrulaştırmak için sokağa çıkma yasakları ilan eder, evlere bombalar yağdırır. Bu bombalarla yaralanan 87 günlük bebeği beyaz bayraklarla hastaneye götürmeye çalışanlara ateş açar, mahalle arasında yürüyen kadını uçak savarla başından vurur, kapısının önüne çıkan hamile kadını tarar ve kadının bedeninden onlarca mermi çıkar, bazı kadınlar katledilen çocuklarının bedenlerini çürüyüp kokmasın diye derin dondurucuda ya da poşet poşet buzla saklamaya mecbur bırakılır. Bazılarıysa komşusundan evine dönerken sokak ortasında katledilir, cansız bedeni 7 gün boyunca -saldırılar yüzünden- vurulduğu yerde kalır. Çünkü bu kadınlar, sınırları aşmıştır.

Biz kadınlar devletin savaşına, yaşamı yok etmeye çalışan herkese ve her şeye karşı direnmeyi sürdüreceğiz.

Çünkü biz;

Yaşamaktan ve yaşatmaktan yanayız.

Çünkü biz;

Yaşamdan yanayız.

Yaşam var oldukça, biz de var olacağız.

Nergis Şen

[email protected]

Bu Yazı Meydan Gazetesi’nin 31. sayısında yayımlanmıştır.

The post Barışa 1000 Kadın – Nergis Şen appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2016/02/10/barisa-1000-kadin-nergis-sen/feed/ 0