The post Devlet Göreve İade Edilen KHK’lı Sağlıkçıların Faiz ve Alacak Hakkını Gasp Edecek appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>BİRGÜN’den İsmail Arı’nın haberine göre; Sağlık Bakanlığı’na bağlı Strateji Geliştirme Başkanlığı ile Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, KHK ile görevlerinden alınan ve İnceleme Komisyonu’nun göreve iade kararı verdiği sağlık çalışanları ile ilgili görüşünü açıkladı.
Açıklanan görüşe göre, göreve iade edilen sağlıkçıların bu zamana kadar el konulan maaşlarına faiz ya da tazminat uygulanmaması ve bu süreçte tepit edilen bir gelir elde ettilerse bu miktarın da alacaklarından düşülmesi gerektiği öneriliyor.
The post Devlet Göreve İade Edilen KHK’lı Sağlıkçıların Faiz ve Alacak Hakkını Gasp Edecek appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Önce KHK ile İhraç Edildi, Sonra İş Cinayetinde Yaşamını Yitirdi, Şimdiyse İşe İade Edildi?! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Urfa Viranşehir Hürriyet İlköğretim Okulu’nda öğretmenlik yaparken OHAL kapsamında çıkarılan 686 sayılı KHK ile ihraç edilen Aslan Durman, 14 Nisan 2019’da çalıştığı inşaatta yaşanan çökme sonucu yaşamını yitirmişti.
Aslan Durman’ın eşi Çiğdem Durman, verdiği bir röportajda eşinin KHK ile ihraç edildiği haberini şöyle aldıklarını anlatmıştı: “Her zamanki akşamlardan biriydi. İşten geldikten sonra yemek yapılıp yenmiş, üç yaşındaki oğulları çoktan uykuya dalmış, çay-kahve eşliğinde arkadaşlarıyla sohbet ediyorlardı. Memleket meseleleri, o gün başlarından geçen olaylar, hayaller, planlar konuşulurken arada, istek üzerine adam bağlama çalıp türkü söylüyor, isteyen eşlik ediyordu. Kadının telefonu çaldı, arayan öğretmen arkadaşlarından biriydi. ‘Az önce yeni bir liste yayınlandı, Aslan’ın da ismi var’ diyordu. Türküler sustu. Hemen haberler açıldı, resmi gazetenin sitesine girildi, listeler tarandı. Evet, 2324. sırada Aslan Durman – Öğretmen – Şanlıurfa Viranşehir, yazıyordu. 686 sayılı KHK (Kanun Hükmünde Kararname) ile Kamu Görevinden Çıkarılanlar… 7 Şubat 2017, Salı, saat 23.30 civarıydı. Bir anda hayatımız tepetaklak oldu.“
Aslan Durman’ın KHK zulmü ile tepetaklak olan yaşamı, 14 Nisan 2019’da çalıştığı inşaatta yaşanan iş cinayetiyle son bulmuştu.
14 yıllık öğretmen olan Eğitim Sen üyesi Durman’ın ihraç edilmesi sonrasında yaptığı işe iade başvurusu, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu tarafından incelendi ve geçtiğimiz günlerde sonuçlandı. Komisyon, yaşamını yitiren öğretmen hakkında işine iade karar verdi.
The post Önce KHK ile İhraç Edildi, Sonra İş Cinayetinde Yaşamını Yitirdi, Şimdiyse İşe İade Edildi?! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Kendinden Menkul Haklılaşma – Gökhan Soysal appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>İktidar, adli yılın açılışı olan 2 Eylül’de herhangi bir yargı kurumunda değil cumhurbaşkanının sarayında yapıldığı için birçok baronun katılmayacağını açıkladığı törende 4 yıllık bir yargı reformu stratejisi başlattığını duyurmuştu. Bu stratejinin ilk paketi meclisten geçerek kanunlaştı. Aylardan beri kamuoyunda beklentisi yaratılan afla ilgili bir düzenleme ise ilk pakette yok. Sızan bilgilere göre afla ilgili düzenlemeler ikinci pakette yer alacak, yargı reformu 2020 yılında güncelleme alacak.
Öte yandan iktidarın başındaki Erdoğan ilk paketi onaylarken “Sıra uygulamada, reform ancak iyi ve doğru bir şekilde hayata geçirildiğinde hedeflerine ulaşacaktır” dedi. Ancak bu açıklama bir boşluğa işaret ediyor. Çünkü uygulamada hukuka uygun karar vermek için bu değişikliklerin çoğuna gerek olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Buna en başta vurgulamış olduğumuz örgüt propagandası suçuna eklenen cümleyi örnek olarak verebiliriz. Haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamalarının artık suç olmaktan çıkarıldığını belirtilse de bu değişiklikten önce de haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları kâğıt üstünde de suç değildi! Yani sorun kağıt üstünden çok uygulamadaydı. Hemen uygulamaya ilişkin, uygulamayı uygulayanlara ilişkin esaslı bir değişiklik olduğu düşüncesine kapılmayın; çünkü bunun esamesi dahi okunmuyor.
İlk paket 39 maddeden oluşuyor ve oldukça farklı konularda oldukça farklı konular düzenliyor. Eskiden torba kanun olarak kamuoyuna sunulan düzenlemeler şimdi de reform paketleri olarak karşımıza çıkıyor. Bu yazıda öne çıkan başlıklar genel olarak değerlendirilecek.
Yargı Reformu Mevcut Düzende Dahi Geri Bir Adım Olarak Öne Çıkıyor
Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde yayımlanan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile kamu görevinden ihraç edilen 130 binin üzerindeki kişinin pasaportlarına da el konulmuştu. Reform paketi olarak adlandırılan düzenlemeler sonucunda OHAL döneminde çıkartılan KHK’larla pasaportları iptal edilenlere, haklarındaki idari veya adli işlemler lehine sonuçlanmışsa pasaportları iade edilebilir. Bu şekilde pasaportları iptal edilenler veya pasaport talepleri reddedilenlere, kolluk birimlerince yapılacak araştırma sonucuna göre İçişleri Bakanlığınca pasaportları verilebilecek. Ancak haklarında aynı nedenlerden dolayı devam eden herhangi bir idari, adli soruşturma, kovuşturma bulunan kişiler bu düzenlemeden yararlanamayacak. Yeni düzenleme ile haklarında mahkûmiyet kararı bulunanlardan cezası tümüyle infaz edilenler veya ertelenenler ya da haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilenler de başvuru yapabilecek.
Ancak balık baştan kokar deyimi tam olarak bu duruma uyuyor. Çünkü zaten anayasaya göre bir kişinin seyahat özgürlüğünü kısıtlayabilmek -yani bu örnekte yurtdışına çıkışını engelleyebilmek- için kişi hakkında bir mahkemede tarafından verilmiş bir karar olması gerekiyordu. OHAL’de çıkarılan KHK’lerle anayasanın açık hükmüne itibar edilmemiş, Anayasa Mahkemesi de kendisininin bu KHK’leri denetleyebilecek yetkisinin olmadığını yönünde karar almıştı. Daha sonra OHAL kalkmasına rağmen ancak OHAL’de uygulanabilecek olan KHK’lerin uygulanmasına devam edilmişti. Şimdi bu kişilere pasaport verilmesi konusu, İçişleri Bakanlığı’nın oluruna bırakılmış durumda. Reform diye anlatılanın aslında varolan düzende bile bir geri adım olduğu sadece bu düzenlemeyle dahi bellidir.
OHAL döneminde mevzuata sokulan “iltisak” ve “irtibat” kelimeleri olağan dönemde bu düzenlemeyle birlikte kendisine Pasaport Kanunu’nda da olsa yer bulmuş durumda. Bu kavramlar nesnel ve bu nedenle hukuki olmaktan oldukça uzak kavramlar. Üstelik belirginleştirilmesi gerektiği söylenen Terörle Mücadele Kanunu gibi bir ceza kanuna bu ibarelerin girmesi ihtimali dahi, iktidarın istediğini terörist ilan etmesinde eline daha açık bir çek veriyor.
Tutukluluklara İlişkin Düzenlemeler
En önemli düzenlemelerden biri doğal olarak tutukluluk durumuna ilişkin düzenlemeler. Öncelikle belirtmek gerekir ki var olan toplam tutukluluk süresinde bir azalma söz konusu değil. Bu düzenlemenin amacı, hakkında düzenlenmiş herhangi bir iddianame olmadan uzun süre tutuklu kalan kişilerin durumunu düzenlemek. Çünkü tutuklanmalarına rağmen haklarında dava açılmayan binlerce insan söz konusu. Dava açılmadan önce yani soruşturma evresinde tutukluluk süresinin, ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işler bakımından altı ayı, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işler bakımından ise bir yılı geçemeyeceği yönünde düzenleme yapıldı. Ancak bunun bir istisnası olarak hemen politik tutuklamalar geliyor: “Devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar ve devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk; Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve toplu işlenen suçlar” bakımından tutuklama süresi 2 yıl olarak düzenlenmiş. İçeriği belirsiz olan ve politik amaçla kullanılan suçlamalar özel uygulamaya tabi olmaya devam ediyor.
Seri Muhakeme Usulü
Reform paketinde savcıların yetkileri de attırılıyor. Düzenlemede savcının dava açmayı erteleyebileceği suçların sayısı arttırılarak savcının daha önemli bir konuma getirildiğini söyleyebiliriz. Savcı bu yola gitmediği takdirde öngörülen ceza nispeten daha az olan suçlarda seri muhakeme usulü uygulanacağı hüküm altına alınmış. Yani savcı, bir suçu işlediği iddia edilen kişinin kabul etmesi halinde sayılan suçlarda, verilecek cezayı yarı oranında düşürebilecek. Ve verilecek hapis cezası ertelenebilecek, para cezasına çevrilebilecek ya da 5 yıl içinde yeni bir suç işlenmezse hiç verilmemiş gibi sayılacak. Sonuç olarak savcılığın bu tasarrufu hakkında son söz sahibi mahkeme olacak.
Basit Yargılama Usulü
Yargı reformu stratejisini hazırlayanların düzenlemelerin dili konusunda anlaşamadığını söyleyebiliriz. Soruşturma aşaması yani dava açılmadan önceki aşamada getirilen düzenleme, seri muhakeme usulü olarak adlandırılırken; kovuşturma yani dava açıldıktan sonra getirilen düzenleme, basit yargılama usulü olarak adlandırılmış. Muhakeme ile yargılama arasındaki farkın ne olduğunu eminiz ki kendileri de bilmiyor. Ancak bu durum, farklı adlandırmalara gitmelerini engellememiş.
Ceza hukukunda basit yargılama usulüne gelirsek. Bu usulde de 2 yılın altında ceza verilmesi söz konusu olan davalarda suç işlediği iddia edilen kişinin, kesin olarak mahkeme önünde dinlenmesi şartından vazgeçilmiş. Buna göre bu kişinin yazılı bir şekilde savunmasının alınması durumunda da artık mahkemeler kişinin sözlü ifadesini almadan karar verebilecek.
Seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulüne ilişkin hükümler 1 Ocak 2020 tarihinden itibaren uygulanacak. Bu iki düzenlemenin de amacının yargılamayı hızlandırmak olduğu açık. Ancak yargılamayı hızlandırırken bu yazıdan da anlaşılacağı üzere zaten karmakarışık olan hukuki düzenlemeler iyiden iyiye içinden çıkılması zor bir duruma sokulmuş durumda. Ve bu sıkışıklıkta barodan avukat isteme hakkına sahip olduğunu bilmeyen ve hakları kendilerine anlatılmayan ezilenlerin iyiden iyiye ezileceği açık. Özellikle seri muhakeme usulü gibi bir usulün mevcut düzene yepyeni bir açılım getirdiği açık.
Yargı Hızlanırken Muhalifler ve Devrimciler İçin Uzuyor
Birçok düzenlemeyle birlikte yargı süreçleri hızlandırılmaya çalışılırken politik sebeplerle verilen cezalarda itiraz edilebilecek yargı merci sayısı arttırılıyor. Bu düzenlemenin amacının Anayasa Mahkemesi’ne veyahut Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvuru sonucu ihlal kararı verilmesini engellemek için belki çare olur diye Yargıtay’ın yetkisi arttırılmaya çalışılıyor. Ancak bu iki mahkemeye nazaran Yargıtay’ın kararlarının insan hukuku bağlamında pek de iç açıcı olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu nedenle bu düzenlemenin pek işe yaramayacağı açık. Peki düzenleme hangi suçları kapsıyor? Ceza Kanunu’nda yer alan hakaret, halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit, suç işlemeye tahrik, suçu ve suçluyu övme, halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama, kanunlara uymamaya tahrik, cumhurbaşkanına hakaret, devletin egemenlik alametlerini, Türk milletini, TC Devleti’ni, kurum ve organlarını aşağılama, halkı askerlikten soğutma suçları nedeniyle verilen bölge adliye mahkemesi yani istinaf mahkemesinin kararları artık temyiz edilebilecek. Ayrıca örgüt propagandası yapmak suçuyla Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet ile direnme suçları nedeniyle de verilen bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları da temyiz edilebilecek.
Avukatlarla İlgili Düzenlemeler Neler?
Avukatları doğrudan ilgilendiren düzenlemeler olarak tutuklu avukatlar veyahut ezilenlerin avukatlığını yaptığı için haklarında çeşitli davalar açılan hatta ceza alan avukatlarla ilgili herhangi bir düzenleme yok. Yargı reformu en az 15 yıl kıdemi bulunan avukatlara hususi damgalı pasaport verilebileceği düzenlemesini getiriyor, o da 15 yıl kıdemi bulunan her avukata tanınmıyor. Yeşil pasaport için avukatlar hakkında Türk Ceza Kanunu’nda ayrıca belirtilen suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan dolayı soruşturma veya kovuşturma bulunmaması şartı aranacak. Yani suya sabuna dokunmayan avukatlar yeşil pasaport alabilecek.
“Avukat enflasyonu”na da bir çözüm olarak “Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı” getiriliyor. Yani hukuk fakültesini bitirmek artık avukat olmak için tek başına yeterli olmayacak, ayrıca bir sınava daha girilecek. Bu hüküm kanunun yürürlüğe girdiği tarih olan 24 Ekim 2019’dan sonra hukuk fakültesine kayıt olanları kapsayacak olup bu zamana kadar sınavsız bir şekilde avukat olabilecek onbinlerce avukatın halihazırda var olduğunu söyleyebiliriz.
İnternet Sitelerinin Yasaklanması
Bilindiği üzere başta Wikipedia gibi çok ünlü siteler olmak üzere onbinlerce internet sitesine yaşadığımız topraklarda “yasal yollar”la ulaşım sağlanamıyor. Yeni getirilen düzenlemelerle birlikte bazı suçlarda verilen erişimin engellenmesi kararları, ihlalin gerçekleştiği yayın, kısım, bölüm ile ilgili olarak (URL, vb. şeklinde) içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle verilecek. Ancak bunun da istisnası var: Teknik olarak ihlale ilişkin içeriğe erişimin engellenmesi yapılamadığı veya ilgili içeriğe erişimin engellenmesi yoluyla ihlalin önlenemediği durumlarda, internet sitesinin tümüne yönelik olarak erişimin engellenmesi kararı verilebilecek. Yani iktidar, politik sebeplerle engellemek istediği internet sitelerine “yasal yollar”dan ulaşımı engellemeye devam edebilecek.
Sonuç Olarak
Yargı reformu stratejisi olarak belirlenen sürecin ilk meyvesi zehirli. Geniş katılımlı bir tartışma süreci olmadan, baroların görüşü alınmadan, yeşil pasaportu avukatların en büyük sorunu olarak gören barolar birliği başkanı ile kendi mutfaklarında hazırlanan bu düzenlemelerin zehirli olduğu açık. Zehirli ağacın meyvesinin de zehirli olmasından başka bir yol zaten yok.
İkinci pakette yüzbinlerce insanı doğrudan ilgilendiren ve af anlamına gelecek olan infaz kanunlarındaki değişikliklerle birlikte kamuoyunda “tecavüzcüsüyle evlendirme” olarak bilinen cinsel işkenceye ilişkin düzenlemelerin olacağı konuşulan konular arasında.
Terörle Mücadele Kanunu’ndaki “terör” tanımı, “kapsamı ve belirginliği olmadığı” gerekçesiyle en çok eleştirilen konuların başını çekerken; Hakim ve Savcılar Kurulu’nun mevcut yapısı ile Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçimi gibi hususlarda düzenlemesi yapılması gerektiği yönündeki görüşte iktidar dışında birleşilmişken; Sulh Ceza Hakimlikleri gibi oldukça rahat bir şekilde tutuklama kararı verebilen yargı mercileriyle ilgili ayrıntılı düzenlemeler bekleme gafletinde bulunanlara bu reformun ilk paketi gayet açık bir cevap. Umarız ikinci paket daha büyük felaketlere yol açmaz.
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 51.sayısında yayınlanmıştır.
The post Kendinden Menkul Haklılaşma – Gökhan Soysal appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post İşte Kriz: 6.000.000 İşsiz – Halil Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Kriz tamtamları çalıyor: “Kriz gelecek!”, “Kriz Teğet Geçecek!”, “Kriz geldi!”, “Kriz var mı yok mu?”, “Kriz varsa sonucu ne olacak?”, “Krizin bize etkisi nedir?”… İki yıldan fazla bir süredir hep aynı şeyi duyuyoruz; konuşuyoruz; tartışıyoruz. Ancak şimdi hepimizin varlığını çok net bir şekilde hissettiği KRİZ’i yaşamaya başladık. Kriz bir iktisat tanımı olmak ile beraber ezilenler tarafından denklemleri anlaşılmaz kılınan, devletin diğer dönemlere göre farklı bir ekonomi politikası güttüğü veya gütmek zorunda kaldığı bir süreçtir. Bir devletin ekonomisinin dünya ekonomisi denen piyasada durgunlaşmasıyla veya şahit olduğumuz gibi çok ciddi bir şekilde gerilemesiyle oluşan -veya oluşturulan- ekonomik yaşayamama halidir. Devletler için kriz, siyasi sebeplere, devlet iktidarına sahip olanların kişisel hırslarına, yakın veya uzak coğrafyalardaki savaşlara, devletin hükmettiği coğrafyaların şirketler için yatırım yapılamayacak kadar “güvensiz” bir yer halini almasına kadar bağlanabilir. İş işten geçmiş olsun veya olmasın uzun uzadıya bu sebepler araştırılır, tartıştırılır. İki yıl diyoruz ya daha da fazla bir zamandır televizyonlarda, gazetelerde kriz konusu çeşitli şekillerde konuşuldu, tartışıldı, yazıldı, çizildi. Şimdi artık yaşıyoruz. Her ne kadar devlet cephesinden konuşanlar “kriz mıriz yok, sakın ha bunlara aldırmayın” dese de artık kriz çalıştığımız iş yerinde, bindiğimiz metrobüste, yürüdüğümüz yollarda, evimizin içinde, her an bizimle.
İflas Ertelemenin Adı Konkordato Oldu
Yaşadığımız krizi öncekilerden ayıran en önemli özellik devlet iktidarını elinde bulunduranlar ile beraber onları destekleyenlerin krizin olmadığını söyleyerek kendi kendilerini kandırmalarıdır. Kriz ile ilgili her şeyi devlet, bypass yöntemi ile farklı bir yoldan göstermeye çalışıyor. Ekonomistlerin çok uzun bir zamandır yaptığı analizler, geleceğe dair tahminler, hükümetin hep başka bir yerden alıp tıkanıklığı aşma şeklindeki yöntemi ile boşa düşüyordu. Artık bugün hükümetin bypass yapacak kaynağı kalmadığı için şirketler tamamen batma aşamasına geldi. Devletleri krizden kurtaracak olanlar yatırım yapacak şirketler iken bugün bu şirketler de bir bir iflas ediyor. Her ne kadar OHAL dönemi KHK’ları ile artık şirketlerin iflas ertelemeleri konkordato yöntemine bağlanmış olsa da iflas kaçınılmaz oluyor. Ancak iflas erteleme yasaklandığı için uygulanan konkordato yöntemi de devletin başına bela olmaya başlıyor. Her güne yeni bir konkordato ile uyanıyoruz.
Yıl Sonunda Konkordato 10.000’i Bulacak
Hangi şirketlerin konkordato ilan ettiği veya edeceğine kapitalistler in açısından tahmin etmesi zor olmamakla beraber şaşırtıcı da olmuyor. Ancak ezilenler için durum farklı. Her konkordato bizler için “Vaay o da mı battı?” denecek düzeyde. Mesela Yörsan Gıda var yakın zamanda konkordato ilan edenler arasında. Yörsan’ı boykot süreçlerinden biliriz. 2007 yılının sonunda Balıkesir Susurluk’ta süt ve süt ürünleri üreten Yörsan fabrikasında 400 işçiyi sendikalı olduğu için işten çıkaran Yörsan’a karşı işçiler büyük bir direniş başlatmıştı. İşçilerin direnişi toplumsallaşmış, her kesimden insanın dayanışmasıyla Yörsan’a karşı bir boykot örgütlenmiş ve direniş kazanmıştı. Yine konkordato ilan eden şirketler arasında Yeşil Kundura, Beta Ayakkabı, Hotic gibi ayakkabı üreten şirketlerin yanı sıra 50 yıllık ambalaj üreticisi Eminiş Ambalaj, inşaat sektöründe yarım asra yakın bir süredir faaliyet gösteren Ankara merkezli Aker İnşaat, Fikirtepe ve Kartal’da kentsel dönüşüm ihalesi alan Ceylan İnşaat ile beraber 200’e yakın inşaat şirketi yer alıyor. Binlerce şirket konkordato ilan etmiş durumda. Sadece geçtiğimiz ekim ayında konkordato ilan ederek mahkemeye başvuran şirket sayısının yüze yakın olduğunu kaydeden araştırmalara göre, ağustos ayından bu yana konkordato başvuru sayısı 3000 civarında. Yıl sonuna kadar ise konkordato ilan etmiş olan şirket sayısının 10.000 civarında olması bekleniyor.
İşçiler İşsiz Kalıyor
Konkordato ilan eden şirketlerde ezilenler açısından en önemli mesele, işçi alacaklarının ödenmemesi oluyor. Şirketler, bırakın işçilerin tazminatlarını, çıplak ücretlerini dahi ödemeden konkordato ilan ediyor. Şirket, işçiye iflası öne sürüp ödeme yapılamayacağını söyleyerek işçilerin alacaklarının üstüne yatıyor. İşçi hem alacaklarını alamamış hem de işsiz kalmış oluyor. Bu durum çoğu şirkette böyle yaşanıyor. İŞKUR tarafından en son açıklanan Eylül 2018 dönemi verileriyle, işsizliğin aldığı boyut gözler önüne serilmiş oluyor. Ağustos 2018’de 2 milyon 752 olan kayıtlı işsiz sayısı bir ayda 381 bin artarak Eylül 2018 döneminde 3 milyon 133 bine ulaştı. Eylül 2017 döneminde 2 milyon 575 bin olan kayıtlı işsiz sayısı, Eylül 2018’de 558 bin artmış oldu.
Kayıtlı işçilerde bile göze çarpan bu yüksek oran, işsizliğin aldığı boyutu gösteriyor. Yine TÜİK verilerine dayanarak yaptığı incelemede DİSK-AR (DİSK – Araştırma Dairesi) geniş tanımlı işsizlik sayısı olarak gerçek işsiz sayısını 6.3 milyon olarak hesapladığını açıkladı.
Kriz Ezilenlerin Yaşamına Mal Oldu
Yani 6 milyondan fazla insanın işsiz olduğu bir krizi yaşıyoruz. Devletler için kriz bir ekonomi politikası veya politikasızlık anlamına gelirken ezilenler bunu yaşamın her anında hissetmek zorunda kalıyor. İşsiz olmak sadece herhangi bir yerde çalışıp emeğini satamamak anlamı taşımıyor. İşsiz kalmanın tabi ki en başta ekonomik etkilerini yaşayan ezilenler, bu durumun bireysel psikolojik etkileri ve toplumsal etkileri ile boğuşmak zorunda kalıyorlar. İşsizlik kadın, erkek, genç, tüm işçiler için yaşamın her alanında tek başlarına altından kalkılamayacak ağır bir yüke dönüşüyor. Yükü kaldıramayan binlerce ezilen sayısız sorunla boğuşuyor. 15 yıl boyunca inşaatlarda çalışıp da işsiz kalan Sıtkı Aydoğmuş’un TBMM önünde bedenini ateşe vermesi, üniversitenin coğrafya bölümünden mezun olup iş bulamayan İbrahim Yeşilbağ’ın işsizlik yüzünden intiharı, İsmail Devrim’in “Çocuğuma okul pantolonu bile alamıyorsam yaşamamın ne anlamı var?” diyerek intihar etmesi ezilenlerin bu yükü kaldıramadığının en açık göstergelerindendir. İşsizliğin ezilenleri intihara kadar sürüklemesi her ne kadar manipüle edilerek yok sayılmak istense de son aylarda oldukça ciddi boyut almış durumdadır. Devletlerin siyasi veya ekonomik çıkarlarının çatışması sonucu yaşadığımız sürecin faturasını ezilenler, işçi olsalar da işsiz olsalar da kanlarıyla canlarıyla ödemek zorunda kalıyor.
Devlet Krizi Atlatır
Ekonomik krizlerden kurtulmanın yollarını devletler iyi bilirler. Daha önce defalarca yaşamışlardır. Mesela 2001’de “Kara Çarşamba” olarak bilinen ekonomik kriz, coğrafyamızda yaşanmış büyük krizlerden biridir. Şubat 2001’de hiç öngörülmedik bir şekilde ekonomik daralmalar yaşanmış, ihracat azalmış hatta tamamen bitme noktasına gelmişti. Hatta dönemin başbakanı Bülent Ecevit, “Ülkede kriz var” açıklamasıyla dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile MGK toplantısında gerginlik yaşamış ve TL dünya para piyasasında resmen dibi görmüş, piyasalar alt üst olmuştu. Çözüm olarak ne mi yapılmıştı? Devlet ekonomisi Kemal Derviş’e teslim edilmiş, o da devletin ekonomisini rayına sokmuştu. Şu an devlet iktidarını ellerinde bulunduranların da yine bu 2001 krizinin sonucunda ortaya çıkarak devlet iktidarını aldıkları düşünülür. Şu an yaşadığımız kriz, 2001 krizi gibi öngörülemez değildi elbette ve bu süreçte devletin yönetim biçimi de değişiklik gösterdi. Ancak yine de devlet iktidarını elinde bulunduranlar “kriz var” diyemediler diyemiyorlar. Bugün devletin yaşadığı ekonomik ve siyasi krizin Kemal Derviş’i olarak McKinsey görülmüş ve şirketle anlaşmaya varılmışsa da hakkında çeşitli yorumlar yapılabilecek şekilde bu anlaşma bir anda bozulmuştu. Eskiyen “yeni ekonomik plan”ların yenilerini, onun da eskimesi durumunda ise yine yeniden yenilerini yapacaktır devlet yetkilileri!
Ezilenler Örgütlenmek Zorundadır
Devletin krize yaklaşımını değerlendirmek bir kenara, ezilenler için krizin devletsi denklemleri sohbet konusu olmaktan öteye gidebilecek bir nitelikte değildir. Bir kesim, devletin ve devletin başkanı Tayyip Erdoğan’ın sözüne bakarak ekonomik yaşamın gerçekliğine gözlerini kapatırken geriye kalanlar bu krize karşı koyamamanın çaresizliğini yaşamak zorunda kalıyorlar. Çaresizlik içerisindeki ezilenler bireysel kurtuluş yolları ile süreci kotarmanın derdiyle ve iş bulabilme umuduyla bir başka coğrafyada göçmen olmayı kurtuluş olarak görebiliyor. Ezilenlerin işçi olarak çalıştıkları şirketlerdeki pozisyonu; şirketi ayakta tutan, işlemesini sağlayan temel işleri yapmasıdır. Bu işi yaparken de emeğinin ücreti patronun kıstasları ile belirlenir. Emeğini satan ve işsiz kalmadan önce toplumsal işleyişte rolü bu şekilde belirlenmiş olan ezilenlerin, tekrar eski pozisyonunu kazanmak için ısrar etmesi elbette düşünülemez. Aslolan, öz örgütlülükle bir araya gelişlerin birer umut ışığı olmasıdır. İşsiz kalan ezilenler için yaşam, gündelik market ihtiyaçlarını dahi karşılayamamaya evrilmiş durumdadır. Bu sebeple yaşamın gündelik işleyişine müdahil olabilecek bir örgütlülük şarttır. Kapitalizmin dayattığı üretim dağıtım ve tüketim ağında bir gedik açmayı hedefleyen komün, kolektif ve kooperatifler ezilenlerin yaşamının paylaşma ve dayanışma temelinde dönüşümünde önemli rollere sahiptir. Krizin yaşamsal etkilerine karşı, bireysel kaçış/kurtulma stratejilerinden ziyade bir araya gelerek böylesi kolektif örgütlenmelerdir ihtiyacımız olan.
Halil Çelik
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 47. sayısında yayınlanmıştır.
The post İşte Kriz: 6.000.000 İşsiz – Halil Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Direniş Ankara Yolunda appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Zeytinburnu Belediyesi’nde taşeron işçi olarak çalışırken “güvenlik soruşturması” kapsamında işinden atılan Kenan Güngördü, 180 günü aşkın bir süredir direniyor. Meydan Gazetesi olarak “güvenlik soruşturmaları” ile işten atmaların gündemde olduğu bir dönemde Kenan Güngördü ile direnişini, yaşadığı zorlukları ve bundan sonra sürecin nasıl ilerleyeceğini konuştuk.
Meydan Gazetesi: 2 Nisan’da Zeytinburnu Belediyesi’nden, arkadaşlarınızla beraber işten çıkarıldınız. Bu süreçten bahseder misiniz ?
Kenan Güngördü: Ben 21 yıllık bir işçiyim. 3 yıl 3 aydır Zeytinburnu Belediyesi’nde çalışıyorken bir gün, mesai bitimine beş dakika kala 11 kişilik bir KHK listesinde ismimi gördüm ve işten çıkarıldım. İşten çıkarılma sebebimi defalarca sordum; yalnızca KHK ile ilgili olduğunu, polis soruşturmasını geçemediğimi söylediler. Oysa bir önceki polis arşiv soruşturmasında “başarılı” listesindeydim. Fakat bir anda, soruşturmaların bitmediği bahanesiyle işten çıkarıldım. Konuyla ilgili gizlilik kararı olduğu ve açıklama yapanlara da 3 ile 5 yıl arasında hapis cezası verilebileceği söylenerek bana hiçbir bilgi verilmedi. Tabii sadece ben değil onbinlerce insan, hiçbir bilgi verilmeden güvenlik soruşturmasını geçemediği bahane edilerek işten çıkarıldılar.
Direnişe tek başına başladın Kenan. Bunun zorlukları nelerdi, nelerle karşılaştın?
İhraç edildiğim günün ertesinde, bilgi almak için elimden geleni yaptım, belediye başkanıyla görüşme taleplerim oldu fakat başarısız oldum. Bir hafta sonra belediye önünde oturma eylemimi başlattım. Tek başına başlamamın zorlukları oldu. Sonuçta belediye AKP’nin ve zaten yasadışı örgüt üyesi diye yaftalanan bir işçiyim onların tabiriyle. Kaldı ki ben Zeytinburnu’nda etkili bir işçiyim, öncesinde iki defa muhtarlık adaylığım var, oradaki işçi örgütlenmelerinde de faaldim ve aynı zamanda evde sağlık hizmeti verdiğimiz için kapısını çalmadığımız, tanışmadığımız aile yok gibiydi. Bu yüzden eylemimi başlattıktan sonra birçok insan yanıma geldi, çünkü beni tanıyorlardı ve eylemimin meşru olduğunu biliyorlardı. Fakat faşist saldırılar da oldu, çünkü belediye hedef göstermişti. İki defa faşist saldırıya uğradım ve ardından telefonla tehditler aldım. Bu tehdit telefonlarının artmasının ardından İHD’de “başıma bir şey gelmesi durumunda sorumlusu Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın ve ekibidir” diye basın açıklaması düzenledim. Bu açıklamanın ardından saldırılar ve aramalar bitti, bugün direnişte 161. günüm.
Direnişin başladığı günden bugüne belediyenin tavrında herhangi bir değişiklik oldu mu? Hukuki mücadeleni de sürdürüyor musun?
Evet sürüyor, zaten ben bir dava açtım ve kazandım. Mahkemenin yürütmeyi durdurma kararından sonra belediyeye beni tekrar işe almaları için başvurdum, fakat başlatmadılar. Bunun üzerine ben de eylemimde “mahkeme kararını uygulayın” söylemini yükselttim. Galatasaray Lisesi önündeki eylem sonrası beni arayarak işe başlatacaklarını söylediler. Gittiğimde bunun da bir oyalama taktiği olduğunu gördüm. Bu kez “personel ihtiyacımız yok” diyerek işime son verdiler. Yani onlar çağırdıktan sonra da ben hiç işe başlamadan işten çıkarılmış oldum. İki saat sonra da yürütmeyi durdurma kararını kaldıran kararı getirdiler, yani her şey planlanmıştı zaten. Kaldı ki bunlar yaşanırken OHAL de kaldırılmıştı. Fakat mücadelemi hem direniş alanında hem de hukuki anlamda sürdürüyorum. Belediyede çalışan diğer işçi arkadaşlarımın benimle konuşması yasaklandı, işten atılmakla tehdit edildiler. Fakat ben mücadelemi sürdürmeseydim birçok işçi daha atılacaktı.
Son süreçte güvenlik soruşturması nedeniyle birçok işçi atılıyor, bunun yanında bazı direnişler de oluyor. Sizler de KHK’lılar gibi bir araya gelmeyi düşünüyor musunuz?
Direnişime devam ederken evde hastam olduğundan dolayı bazı sıkıntılar da yaşıyorum. Mesela oturma eylemimi her gün gerçekleştiremiyorum. Bu arada diğer işçilerle de iletişimimi sürdürüyorum. İşten çıkarıldığım süreçte İstanbul’da 6000 işçi işten çıkarıldı. Daha sonra adli suçlardan dolayı atılanlar geri alındılar fakat biz muhalif işçiler hala alınmadık. Artık bizim ekonomik açıdan da kalmadı tahammülümüz. Ya çalışacağız ya da öleceğiz. Zaten KHK’larla amaçlanan, atılanların sigortalı olarak çalışamaması, ülkeyi terk edememesi. Yani devlet “gidemezsiniz de çalışamazsınız da, sadece ölün” diyor. Fakat bizler ölmemek için mücadele edeceğiz, örgütleneceğiz ve kazanacağız.
Önümüzdeki süreçte Ankara’ya yürüyeceksin, bundan da bahseder misin?
Direnişe başladığımdan beri gerek tek başıma gerekse işten atılan arkadaşlarımla beraber eylemler yaptım. Sesimi duyurmaya çalışıyorum. Bunun için en son İstanbul’dan Ankara’ya yürümeye karar verdim. Meclis 1 Ekim’de açılıyor. Bunun için Zeytinburnu Belediyesi önünde bir basın açıklaması yapıp Ankara’ya yürüyüşümü başlatacağım.
Son olarak eklemek istediğin, KHK’yla atılan işçilere söylemek istediklerin nelerdir?
Başlatacağım Ankara yürüyüşü umuttur. Dolayısıyla işinden çıkarılan bütün emekçilere çağrımdır, gelin hep beraber Ankara’ya yürüyelim. Eğer ben haklıyım diyorsanız, sizi Ankara yürüyüşüne çağırıyorum. Ya öleceğiz ya da son nefesimize kadar mücadele edeceğiz. Ben son nefesime kadar mücadele edeceğim.
Meydan Gazetesi olarak senin ve senin gibi direnen tüm işçilerin mücadelesini selamlıyoruz.
Zeytinburnu Belediyesi’nde taşeron işçi olarak çalışırken “güvenlik soruşturması” kapsamında işinden atılan Kenan Güngördü, 180 günü aşkın bir süredir direniyor. Meydan Gazetesi olarak “güvenlik soruşturmaları” ile işten atmaların gündemde olduğu bir dönemde Kenan Güngördü ile direnişini, yaşadığı zorlukları ve bundan sonra sürecin nasıl ilerleyeceğini konuştuk.
The post Direniş Ankara Yolunda appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Ahmet Işıkoğlu Açlık Eyleminin 10. Gününde appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>İzmir’de işine geri dönebilmek için eylem yapan Ahmet Işıkoğlu, açlık eyleminin 10. gününde.
Taşeron KHK’si ile “hükümlü” olduğu gerekçesiyle kadroya alınmayan Bornova Belediyesi işçisi Ahmet Işıkoğlu işyeri olan Uğur Mumcu Kültür Merkezi önünde oturma eylemi ve işe iadesi yapılana kadar süresiz açlık eylemine başlamıştı.
The post Ahmet Işıkoğlu Açlık Eyleminin 10. Gününde appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Özgür Gündem İmtiyaz Sahibi Kemal Sancılı Tutuklandı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Önce mahkeme kararıyla daha sona 29 Ekim 2016’da KHK ile kapatılan Özgür Gündem İmtiyaz Sahibi Kemal Sancılı’nın önceki gün Edirne’nin İpsala ilçesinde gözaltına alındığı öğrenildi.
2 gündür gözaltında bulunan Sancılı, emniyetteki işlemlerinin ardından İpsala Adliye’sine getirildi. Mahkemeye çıkarılan Sancılı tutuklanarak Silivri Hapishanesi’ne gönderildi.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı
The post Özgür Gündem İmtiyaz Sahibi Kemal Sancılı Tutuklandı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Direniş 61. Haftasında: Ayşe Öğretmen Serbest Bırakılsın appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>KHK ile ihraç edilen KESK üyelerinin Kadıköy ve Bakırköy’deki direnişleri 61. haftayı geride bıraktı. İşlerine geri dönebilmek için Kadıköy ve Bakırköy’de eylemlerine bugün de devam eden emekçiler, “Çocuklar öldürülmesin” dediği için bebeğiyle birlikte hapse atılan öğretmen Ayşe Çelik ile birlikte tutuklu olan KESK’lilere özgürlük istedi.
Kadıköy Altıyol’da bir araya gelen KESK üyeleri “KESK’li tutsaklar derhal serbest bırakılsın”, “KHK’lar gidecek biz kalacağız” pankartlarını açtı, “İşimizi geri alacağız”, “Zafer direnen emekçinin olacak”, “KESK’li tutsaklar onurumuzdur” sloganlarını haykırdı.
The post Direniş 61. Haftasında: Ayşe Öğretmen Serbest Bırakılsın appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post OHAL Komisyonu 12 Bin Dosyayı Karara Bağladığını Açıkladı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu, bugün KHK’lerle düzenlenen işlemlere yapılan itiraz başvuruları hakkında açıklama yaptı.
Komisyonun resmi internet sitesinden yapılan açıklamaya göre, bugün (13 Nisan 2018) itibariyle Komisyona yapılan başvuru sayısı 108 bin 660.
22 Aralık 2017’de karar verme sürecine başlamış olan Komisyon tarafından bugüne dek verilmiş olan karar sayısı ise şöyle:
* Başvurusu bulunan kişilerden KHK ile iade olanlara ilişkin verilen 1990 ön inceleme kararı,
* Başvuru dosyaları üzerinden verilen 310 kabul, 9 bin 700 ret ile 10 bin 10 inceleme kararı,
* Toplam 12 bin karar. Komisyon, incelemesi devam eden başvuru sayısının da 96 bin 660 olduğunu açıkladı.
Komisyon, kararların sonuçlarıyla ilgili de şu bilgilendirmeyi yaptı: “Komisyon kararları tebliğ edilmek üzere kişilerin en son görev yaptığı kurumlara ivedilikle gönderiliyor. “Başvurusu kabul edilen kişiler, ilgisine göre Devlet Personel Başkanlığı ve Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından 15 gün içerisinde kadro unvanına uygun görevlere atanacak.”
“Komisyon kararlarına karşı, kararın tebliğinden itibaren altmış gün içinde Ankara 19. ve 20. İdare Mahkemeleri nezdinde ilgilinin en son görev yaptığı kurum veya kuruluş aleyhine iptal davası açılabilir.”
The post OHAL Komisyonu 12 Bin Dosyayı Karara Bağladığını Açıkladı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Beşiktaş Belediyesi’nde İşçiler Eylemde! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Beşiktaş Belediyesi’nde güvenlik soruşturması nedeniyle işten atılan taşeron işçiler, belediye önünde eyleme başladı. İlk aşamada 30’u aşkın işçinin işten atıldığı sürecin, güvenlik soruşturmaları nedeniyle devam edebileceği belirtildi.
Kadroya alınmayı beklerken işten atılan işçiler, “devlet sırrı” diye neden gösterilmeden atılmalarına karşı eylemi büyüteceklerini vurguladı.
Son süreçte özellikle CHP’li belediyelerinde işten atılmalar artarken, taşeron işçilerin eylemleri OHAL ile engelleniyor!
The post Beşiktaş Belediyesi’nde İşçiler Eylemde! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post İhraç Edilen Akademisyenlerden “KHK Öyküleri” Kitabı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Barış istedikleri için KHK ile işlerinden ihraç edilen akademisyenlerin kaleme aldığı öykülerden oluşan “Akademisyenlerden KHK Öyküleri” isimli kitap NotaBene Yayınları’ndan çıktı. Çıkan kitapta, khk ile işlerinden edilen 15 akademisyenin hikâyesi var.
Kuvvet Lordoğlu tarafından yayına hazırlanan kitapta öyküleri yer alan akademisyenler şöyle: Didem Dayı, Ahmet Özdemir Aktan, Serdar Ulaş Bayraktar, Filiz Arıöz, Kuvvet Lordoğlu, Ferda Fahrioğlu Akın, Gül Köksal, Cenk Yiğiter, Özgür Müftüoğlu, Tolga Tören, Nilay Etiler, Mustafa Oğuz Sinemilioğlu, Hafize Öztürk Türkmen, Nejla Kurul, İbrahim Kaboğlu.
Sema Kaygusuz, Ercan Kesal ve Burhan Sönmez tarafından tanıtılan kitapta Sema Kaygusuz’un kitaba dair sözleri şöyle:
“Fikirlerinden ve ruhsal donanımlarından başka hiçbir şeyleri olmayan Barış Akademisyenleri’nden, özel tarihlerini kaleme alan on beş yazarın anlatısını okurken barış fikrinin nelere mal olduğuna, hayatların nasıl başa yıkıldığına içeriden tanıklık edeceksiniz. Ama payınıza düşen sadece tanıklık değil. Mağdurun saf haysiyetinden doğan bu kitapta asıl işiteceğiniz şey, hepimizin hakkı olan uygarlığın dili olacak.”
Ercan Kesal ise “Bu kitabın içindeki öykülerin sahipleri, isimleri ve imzalarıyla sundukları cesareti şimdi yazdıklarıyla da sürdürmüşler. Homeros’tan bu yana bitmeyen bir dileğin ve umudun temsilcisi olarak şunları söylüyorlar: Başımıza gelenler, bizden sonra da bu dünyayı yaşamaya devam edecek çocuklarımızın dilinde şiir ya da şarkı olacaktır. Öykülerimiz çocuklarımızın söyleyeceği şarkıların kelimelerini taşıyorlar. Öyle okuyun!” tavsiyesinde bulunuyor.
Burhan Sönmez de kitap için “Sokrates’ten Bruno’ya, Behice Boran’dan Server Tanilli’ye, düşün dünyası onurlu adlarla doludur. Şu günlerde biz de tarihi anlama sahip süreçlerden geçiyoruz. Aynı iktidar hırsı hüküm sürüyor ve aynı onurlu sesler buna itiraz ediyor. Bu kitapta, itiraz edenlerin sesi yer alıyor. Günlük hayatların sıradan ayrıntıları, küçük beklentileri anlatılıyor. Her bir hikâye ve her bir kelime, büyük bedellerin tasviridir. Açlıklar, ağlayışlar, üzüntü ve öfkeler, daha iyi bir geleceğe olan umuda bağlanıyor. Kim yok edebilir o umudu?” diyor.
The post İhraç Edilen Akademisyenlerden “KHK Öyküleri” Kitabı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post İşten Çıkarılan Bağlar Belediyesi İşçilerinin Direnişi 2. Günündeydi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Çıkarılan KHK ile kadroya geçme şansı doğan taşeron işçiler, bu haktan yararlanmak için çalıştıkları kuruma başvuruda bulundu. Ancak Bağlar Belediyesi’nde çalışan 255 işçi önceki günlerde güvenlik soruşturmaları gerekçe gösterilerek işten çıkarıldı. Bunun üzerine savcılık ve valiliğe başvuran işçiler, haklarında soruşturma ya da adil sicil kaydı bulunmadığını öğrenince, işe geri alınmak için belediye önünde eyleme başladı.
İşçiler, Cuma günü başladıkları eylemi bugün de sürdürürken, belediye binasının etrafını saran polis, işçileri bir süre taciz etti.
The post İşten Çıkarılan Bağlar Belediyesi İşçilerinin Direnişi 2. Günündeydi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>