kıdem tazminatı – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Sun, 16 Jul 2017 08:36:27 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Röportaj: “Tehlikeli” İşçiyi İşten Attılar https://meydan1.org/2017/07/16/roportaj-tehlikeli-isciyi-isten-attilar-2/ https://meydan1.org/2017/07/16/roportaj-tehlikeli-isciyi-isten-attilar-2/#respond Sun, 16 Jul 2017 08:36:27 +0000 https://test.meydan.org/2017/07/16/roportaj-tehlikeli-isciyi-isten-attilar-2/ Meydan Gazetesi: Merhaba. Petkim’de işten çıkarıldınız. Bize çalışma koşullarından ve süreçten bahseder misiniz? Onur Ulu: Petkim 2008’de özelleştirildi. Bu özelleşmenin ardından kadrolu çalışan sayısı azaldı, taşeron sayısı arttı. Böyle olunca çalışma koşulları ve iş yükü de ağırlaştı. Benim işten çıkarılmam ise valilikten gelen bir yazıyla gerçekleşti. İzmir Valiliği 24 kişiden oluşan bir liste gönderdi “Listede […]

The post Röportaj: “Tehlikeli” İşçiyi İşten Attılar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>


İzmir Aliağa Petkim fabrikasında çalışan Onur Ulu, 11 Mayıs 2017 tarihinde işten çıkarıldı. “Hukuksuzca işten atılan işçiler geri alınsın!” diyerek direnen Onur Ulu’yla direnişinin 35. gününde gerçekleştirdiğimiz röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

Meydan Gazetesi: Merhaba. Petkim’de işten çıkarıldınız. Bize çalışma koşullarından ve süreçten bahseder misiniz?

Onur Ulu: Petkim 2008’de özelleştirildi. Bu özelleşmenin ardından kadrolu çalışan sayısı azaldı, taşeron sayısı arttı. Böyle olunca çalışma koşulları ve iş yükü de ağırlaştı.

Benim işten çıkarılmam ise valilikten gelen bir yazıyla gerçekleşti. İzmir Valiliği 24 kişiden oluşan bir liste gönderdi “Listede yer alan isimlerin bu iş yerinde çalışması tehlikelidir.” denildi. Valilik, bizim örgütlü olduğumuz Petrol-İş Sendikası’na da haber verdi. Sendika işten çıkarılma nedenimizi öğrenmek istedi. Neden olarak çeşitli örgütlerle ilişkili olduğumuzu söylemişler. Ancak bu duruma dair herhangi bir belgeleme yok, sadece söylemde kalan bir şey. Sonuç olarak işveren bizim çıkışımızı verdi. Bu hukuksuz işten çıkarılmanın ardından ben de direniş başlattım. Sendikamız bir basın açıklaması gerçekleştirdi, basın açıklamasına pek çok sendika ve örgüt dayanışma gösterdi.

Valilikten böyle bir yazı geldiğini işveren mi söyledi?

Evet. İşveren söyledikten sonra sendika teyit etmek için önce valilikle, ardından Emniyet Müdürlüğü’yle görüştü. Onlar da onayladı. İşten çıkarılan 24 işçiden 22’si sendikalı. Çeşitli örgütlerle ilişkili olduğumuzu söylüyorlar. Ancak listede geçen isimlere yönelik herhangi bir operasyon, gözaltı, tutuklama yok.

Daha önce de 80 işçi çıkarılmış.

Evet, OHAL ilan edildiğinde onlar da tamamen hukuksuz bir biçimde işten çıkarıldılar. Sendika bir şey yapmayınca, sendikada aktif olan işçileri işten çıkardılar. Şu an fabrikada büyük bir güvensizlik ortamı var.

Aynı iş yerinde çalışmaya devam eden arkadaşlarınız var mı? İşçiler direnişinizi nasıl değerlendiriyor?

İşçilerin büyük bir kısmı bu haksız işten çıkarılmanın farkında. Ancak onlar da “İşimden olurum” korkusuyla biraz geride duruyorlar. Sendika basın açıklamasından öte bir şey yapamadı. Daha önce, toplu sözleşmeye giderken işten çıkarılmalarla ilgili bir şey görüşmedik. Sadece ücret zammı ve iyileştirmelerle ilgili konuştuk. Sözleşme dönemi çok sert geçti, eylemler yaptık. Eylemler 3-4 gün sürdü. Sonrasında eylemlere polis saldırısı oldu; sendika temsilcisi, sendika yöneticisi ve başkanı dahi gözaltına alındı. Diğer sendikalardan ve örgütlerden büyük bir dayanışma oldu, o akşam serbest bırakıldılar. İşveren Yüksek Hakem Kurulu’na gitti. Yüksek Hakem Kurulu işverenle sendika arasında arabuluculuk yaptı. Sendika da bu dayatmaya karşılık sözleşmeyi imzalamak zorunda kaldı. Biz eyleme devam ederken sendikanın sözleşme imzalamasını onaylamadık. Ve imzalanan sözleşme 3 yıllık. Maalesef 3 yıl boyunca işten çıkarılanlarla ilgili mücadele zemini ortadan kalkmış oldu.

İşten çıkarılan 24 işçi vardı. Onlarla iletişiminiz var mı?

Biz valilik isteğiyle işten çıkarıldığımız için işsizlik maaşı bile alamıyoruz. O yüzden durumları biraz kötü. Kendi imkanlarıyla geçimlerini sağlamaya çalışıyorlar. Diğer işçilerle iletişim kurdum, onlara da direnmeleri için çağrıda bulundum. Ama başka öncelikleri olduğundan katılamayacaklarını söylediler.

35 gündür eylemdesin. Ne yapmayı düşünüyorsun?

Kamuoyu yaratmaya, işçilere ulaşmaya çalışıyorum. İşten çıkarmalara sessiz kalmayalım, başka işçiler de aynı sıkıntıları yaşamasın diye direniyorum. Aliağa’daki tüm işçilerin eylemi sahiplenmesini bekliyorum. Daha fazla işçiye ulaşabilmek için mücadelem sürecek. Bu şekilde geri adım attıracağımı düşünüyorum.

Son olarak eklemek istediğin bir şey var mı?

İşçi sınıfına yönelik çok büyük saldırılar söz konusu. Grev yasakları, toplu sözleşmelere müdahale, işten atılmalar, takvim değiştirmeler… Kıdem tazminatı hala gündemde. Hükümet hep patronun yanında. Her gün 5 işçinin öldüğü bir ülkede yaşıyoruz. İşçilerin çok fazla sıkıntısı var. Bu yüzden işçilerin bir araya gelmesi gerekiyor. İşçiler birlik olursa tüm sıkıntıların üstesinden gelebilir. İşçilerin yanında olduğunuz için, direnişimi duyurmaya destek olduğunuz için size de çok teşekkür ediyorum.

Bizler de Meydan Gazetesi olarak röportaj için teşekkür ediyor ve işçi sömürüsüne, kıyımına, katliamına karşı direnişini selamlıyoruz.

 

Bu röportaj Meydan Gazetesi’nin 39. sayısında yayınlanmıştır.

The post Röportaj: “Tehlikeli” İşçiyi İşten Attılar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/07/16/roportaj-tehlikeli-isciyi-isten-attilar-2/feed/ 0
Fetva Verildi: ‘Kıdem Tazminatı “Caiz” Değil’ (Video) https://meydan1.org/2017/06/13/fetva-verildi-kidem-tazminati-caiz-degil-video/ https://meydan1.org/2017/06/13/fetva-verildi-kidem-tazminati-caiz-degil-video/#respond Tue, 13 Jun 2017 11:18:28 +0000 https://seninmedyan.org/?p=9021 Devletin, yeni düzenlemeler yaparak el koymak istediği, işçilerin kıdem tazminatı hakları ile ilgili ‘Cübbeli Ahmet Hoca’ olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü adlı din tüccarı, “fetva” olarak algılanabilecek bir konuşma yaptı. Ünlü, Melih Gökçek’e ait Beyaz TV’de katıldığı bir programda kıdem tazminatının ‘caiz’ olmadığını söyledi. Programda, “İşten çıkarılınca kıdem tazminatı almak caiz midir?” şeklindeki soru üzerine Ahmet Mahmut […]

The post Fetva Verildi: ‘Kıdem Tazminatı “Caiz” Değil’ (Video) appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Devletin, yeni düzenlemeler yaparak el koymak istediği, işçilerin kıdem tazminatı hakları ile ilgili ‘Cübbeli Ahmet Hoca’ olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü adlı din tüccarı, “fetva” olarak algılanabilecek bir konuşma yaptı.

Ünlü, Melih Gökçek’e ait Beyaz TV’de katıldığı bir programda kıdem tazminatının ‘caiz’ olmadığını söyledi. Programda, “İşten çıkarılınca kıdem tazminatı almak caiz midir?” şeklindeki soru üzerine Ahmet Mahmut Ünlü, “Caiz değil. Çünkü, kıdem tazminatı hakkı değil, maaşını almış. Kendi çıksa alamıyor, adam çıkarırsa alıyor. Hakkı olsa kendi çıksa da alması lazım. Demek ki hakkı değil” dedi.

 

 

Ahmet Mahmut Ünlü, mensubu olduğu İsmailağa (Çarşamba) Cemaati üzerinden kurduğu dini tandanslı şirketler aracılığıyla sattığı “ürünlerle de” gündeme gelmişti. İslam peygamberi Muhammedi “gösteren terlik”, Muhammed’in saçının yıkandığı suyun paketleme tesisi ve “cehennem ateşinde yakmayan kefen” , Ünlü’nün istismar aracı “ürünlerinden”  birkaçı.

The post Fetva Verildi: ‘Kıdem Tazminatı “Caiz” Değil’ (Video) appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/06/13/fetva-verildi-kidem-tazminati-caiz-degil-video/feed/ 0
DİSK’ten Kıdem Tazminatı Eylemleri https://meydan1.org/2017/06/07/diskten-kidem-tazminati-eylemi/ https://meydan1.org/2017/06/07/diskten-kidem-tazminati-eylemi/#respond Wed, 07 Jun 2017 16:52:45 +0000 https://seninmedyan.org/?p=8570 DİSK, kıdem tazminatı haklarının gasbına karşı bugün birçok yerde eylem gerçekleştirdi. İstanbul’daki eylemin adresi İş-Kur önüydü. Eylemde  ‘Kıdemi değil taşeronu kaldır’ sloganıyla, ‘Kıdem tazminatında fon değil garanti istiyoruz’ talebi dile getirildi. Ankara’da da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde basın açıklaması yapıldı. İzmir’de ise, DİSK’in düzenlediği TMMOB ve KESK’in de destek verdiği eylemde İş- Kur […]

The post DİSK’ten Kıdem Tazminatı Eylemleri appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

DİSK, kıdem tazminatı haklarının gasbına karşı bugün birçok yerde eylem gerçekleştirdi. İstanbul’daki eylemin adresi İş-Kur önüydü. Eylemde  ‘Kıdemi değil taşeronu kaldır’ sloganıyla, ‘Kıdem tazminatında fon değil garanti istiyoruz’ talebi dile getirildi.

Ankara’da da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde basın açıklaması yapıldı.

İzmir’de ise, DİSK’in düzenlediği TMMOB ve KESK’in de destek verdiği eylemde İş- Kur önünde bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

The post DİSK’ten Kıdem Tazminatı Eylemleri appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/06/07/diskten-kidem-tazminati-eylemi/feed/ 0
Devlet Yasaklar Devlet Aklar https://meydan1.org/2015/12/12/devlet-yasaklar-devlet-aklar-2/ https://meydan1.org/2015/12/12/devlet-yasaklar-devlet-aklar-2/#respond Sat, 12 Dec 2015 13:27:59 +0000 https://test.meydan.org/2015/12/12/devlet-yasaklar-devlet-aklar-2/ Yasak; bazen yasalar ya da yönetmelikler, bazen toplumsal kurallar, bazen de din ya da ahlak gibi kurumlar tarafından, bir yerde ya da bir topluluk içerisinde yapılmasına izin verilmeyen şey. Kimi zaman yazılı kimi zaman da sözlü olan; yaptırımı bazen hafif bazen de sert olan; ama dayanağını her zaman bir iktidar kurumundan alan engel. Yasaklamak; yukarıda […]

The post Devlet Yasaklar Devlet Aklar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Yasak; bazen yasalar ya da yönetmelikler, bazen toplumsal kurallar, bazen de din ya da ahlak gibi kurumlar tarafından, bir yerde ya da bir topluluk içerisinde yapılmasına izin verilmeyen şey. Kimi zaman yazılı kimi zaman da sözlü olan; yaptırımı bazen hafif bazen de sert olan; ama dayanağını her zaman bir iktidar kurumundan alan engel.

Yasaklamak; yukarıda sıralanmış farklı gerekçeler sebebiyle, bir kimse tarafından gerçekleştirilmek istenen bir eylemin, başka bir kimse ya da topluluk tarafından engellenmesi hali.

Modern devlet teorisi, insan haklarını “kişi hak ve özgürlükleri” olarak tanımlar; devlete de -kendini temellendireceği anayasa ve çıkardığı yasaları ile- bu özgürlüklerin korunması görevini biçer. Aynı teori “başkalarının haklarının korunması amacı”yla yasakları da savunur. Oysa devlet, birazdan aşağıda detaylandırılacak olan yasakların bizatihi kaynağıdır.

Yine teorisyenler, yasakları çiğneyenlerin -devlete karşı suç işleyenlerin- cezalandırılması işlevini, yani adaletin tesisi rolünü yine devlete biçer. Hukuk devleti teorisiyle devletin tüm kademelerinin ve kurumlarının hukuk ile bağlı olduğu ve devletin de suç işlememe yükümlülüğü olduğu savunulsa da, aslında devlet doğası itibariyle tam bir suç makinesi ve suçluları aklama müessesesidir.

Devlet Aklar1

Devlet Yasaklar

Özgürlüklerin koruyucusu ve adaletin sağlayıcısı olduğu iddia edilen devlet, yasaklar. Kendinden olmayan, ona biat etmeyen ya da varlığını kabul etmeyen herkesi ve her şeyi yasaklar.

Devlet; zaten hakkı olanı isteyen, “esnek” sömürü koşullarına ve patronların kar hırsına karşı mücadele edenleri engeller. Daha insani koşullarda çalışmayı, kıdem ve ihbar tazminatını, sendikayı engeller. Engele uymayan olursa, işten attırmanın yolunu açar. Devlet, sömürüye karşı direnen işçilerin örgütlenmesini yasaklar.

Bir duvara afiş asmayı, sokakta bildiri dağıtmayı, bir meydanda basın açıklaması yapmayı yasaklar. Yürüyüş düzenlemeyi, stand açmayı, slogan atmayı yasaklar. Pankart açmayı ya da duvara yazı yazmayı da elbette… Devlete göre; düşündüğünü anlatmak ya da senin düşündüğünü başkalarının görmesini sağlamaya çalışmak yasak. Eğer uyulmazsa, para cezasına da, gözaltısına da, tutuklamasına da hazır olmak gerekir.

İçinde yaşadığımız gerçeklikte, düşünmemeli ya da düşündüğünü asla belli etmemeli. Çünkü devletin buyurduğuna göre, iktidarı eleştirmek, buna dair bir yazı kaleme almak ya da yalnızca konuşmak da yasak. Tahir Elçi gibi düşündüğünü dile getirmek ya da yine tıpkı onun gibi aslında failleri son derece meşhur olan kayıpların peşine düşmek, engellenir. Çünkü; devletin suçlarını ortaya çıkarmak yasak!

Savaşın talan ettiği topraklardan bir umutla kaçıp, hiç bilinmeyen bir coğrafyada yaşama tutunmak neredeyse imkansızdır. Açıkça konuşulmasa da, “umuda yolculuk”ların son durakları aslında ortadadır. Bu durak bazen ıssız bir sahil kenarı, bazen savaştan beter toplama kampları, bazen birer hapishaneye dönüşen geri gönderme merkezleridir. Devlet bir savaş coğrafyasından kaçışı da, yeni bir yaşam umudu için yürümeyi de engeller. Yaşamak için, devletlerin savaşından kaçmak da yasak.

Kadınlar için boşanmak da, kürtaj da, tacizciden ya da tecavüzcüden hesap sormak da yasak. Devlet, kadını her daim görünmez kılar ve hep ‘erk’eğin gerisinde sinikleşmeye mahkum etmek isterken; erkeği kollar, kadını yok sayar. Çünkü bir kadın olarak yaşamak da, yaşamak için direnmek de yasak.

Kesilen elektrik sebebiyle bahçede ateş yakıp yemek pişirmek, evde kalan son yiyeceklerin de tükenmesiyle yan komşuya gitmek yasak. Çünkü sokağa çıkmak yasak. Devlet Kürdistan topraklarında ilan ettiği olağanüstü hallerle sokağa çıkmayı engeller. Katillerden korunmak için sokak başlarına kazılan hendekleri, keskin nişancılardan korunmak için sokak aralarına gerilen bezleri engeller. Çünkü Kürdistan’da var olmak da, özgürlük için direnmek de yasak.

Devlet Aklar

Devlet Aklar

Devlet, yaptıklarını çoğu zaman gizler; işbirlikleri, kirli pazarlıkları, ortaklıkları ayyuka çıkmasın diye. Aksi olduğunda, yani bilinmemesi gereken bir durumun açığa çıkması söz konusu olursa ya da kendi çıkarları için yaptığı işbirliklerinin tehlikeye düşmesi ihtimali açığa çıkarsa; devlet aklar.

Daha fazla kar hırsıyla göz göre göre ölüme yollanan, bir rezidansın en üst katında ya da bir madenin en karanlık dibinde yaşamını yitiren işçilerin ardından katilleri aklar. Çoğu zaman kaza diyerek yaşamını yitiren işçiyi suçlar ya da kader diyerek yaşamını yitirenlerin ardında kalanları bu ölüme ikna etmenin yollarını arar; şehit der, cenazesini bayraklara sarar… Devlet; Marmara Park AVM’de, Ermenek’te, Soma’da, Torunlar’da ve daha sayılamayacak kadar çok olan işçi katliamlarında yaptığı gibi; her zaman patronları aklar.

Devlet, karşısında mücadele edenleri sinikleştirmek için türlü yola başvurur. Korkutmaya çalışır, gözaltına alır, işkence eder, tutuklar. Bu şekilde sindiremediklerini ise katleder. Katlettiği her bir kimsenin ardından ise türlü bahaneler sıralayarak, yaşananı meşrulaştırmaya çalışır. Zaman aşımlarıyla, meşhur olan failleri; bizatihi düzenlediği ‘güvenlik yasa’larıyla, ‘vur emrini’ verdiği polislerini; beyaz toroslarla terör estiren özel birliklerini; Esedullah Timleri’ni aklar… Devlet, gecenin bir vakti girdiği bir evde, doğudan hedef alınarak katledilen kadınların, Dilan’ın, Dilek’in, Günay’ın… katillerini, “çatışma çıktı, kendini savundu” diyerek aklar.

“Kaçakçı değil, terörist” diyerek Roboski’nin, “Güvenlik önlemi alınmasını kendileri istemedi” diyerek Suruç’un, “Güvenlik zaiyatı yok” diyerek Ankara’nın faillerini, yani aslında doğrudan kendini aklar devlet. Kürdistan’da yaşanan sayısız katliamda, köy yakmada, zorla göç ettirmede suçu sözde ‘terör’de bulur ve yaratıcısı olduğu bir talan sürecinde kendisini aklar.

Adına kimi zaman namus, kimi zaman ahlak der. Bahanesini kimi zaman “erkeklik gururu” kimi zaman “ağır tahrik” sayar; kadın katillerini aklar. Nefreti körükleyen ve nefret suçunu pekiştiren yasalarıyla eşcinsel ve trans bireylere yönelik şiddeti ve cinayeti meşrulaştırır. Şiddet uygulayanı, taciz edeni, katledeni aklar.

Devlet, 17-25 Aralık Operasyonları’nda milyarlar çaldıkları açığa çıkan bürokratlarını, yolsuzlukları ayan beyan ortaya çıkan bakanlarını, belediye başkanlarını, milletvekillerini aklar. Ayakkabı kutularına sığmayacak kadar çok çalan hırsızlarını, açığa çıkan rüşvet kayıtlarında isimleri geçenleri “Bu, siyasi bir algı operasyonudur, dış mihrakların oyunudur” diyerek aklar.

IŞİD çetelerine gönderdiği tırlar dolusu silaha ‘insani yardım’ diyerek; aynı çetelere asker olarak katılan eli kanlı katilleri Suriyeli mülteciler olarak servis ederek; yaptığı petrol anlaşmalarını ve para yardımlarını ‘muhaliflerle’ kurulan ilişkiler diye lanse ederek; devlet, Suriye Savaşı’ndaki rolünü aklar. IŞİD’e verilen lojistik destek ‘kararlı dış politika’ olur; atılan bombalar, yapılan operasyonlar ve katledilen halk ‘teröre karşı mücadele’…

Devlet, beraber iş tezgahladığı şirket patronlarını, finans zenginlerini, harici ve dahili kapitalist dostlarını aklar. Vergi kaçırmada, devlet arazilerinin peşkeş çekilmesinde, kara para aklamada elinden geleni ardına koymaz. Ağaoğulları, Zarrablar ve niceleri aklanır. Devlet, geçmişte beraber iş tuttuğu, daha nice işler tutacağı Ergenekoncuları, Balyozcuları aklar.

İşte, toplumsal düzeni inşa ettiği iddia edilen; hak ve özgürlüklerin kaynağı ve koruyucusu olarak yutturulmaya çalışılan devlet budur. Devlet yasaklamak üzerine kuruludur; yasaklara karşı özgürlüğü için mücadele edenleri susturmak ve yıldırmak için ezer, katleder.

Adaletin sağlayıcısı ve koruyucusu diye yutturulmaya çalışılan devlet, tam da adaletsizlik üzerine kuruludur. Varlığı adaletsizliğin devamına bağlıdır, bu yüzden de adına ‘adalet sağlamak’ dediği her şey, esasen adaletsizliğin, baskının ve sömürünün devamlılığını sağlamaktır. Bunun için kullandığı araç ise, pisliklerini aklamaktır.

Meclisi, kabinesi; polisi, savcısı, mahkemesiyle bir bütün olarak devlet yapılanması işte bu iki amaç için vardır: Yasaklamak ve aklamak.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 30. sayısında yayımlanmıştır.

The post Devlet Yasaklar Devlet Aklar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/12/12/devlet-yasaklar-devlet-aklar-2/feed/ 0
Özel İstihdam Büroları Yeni “Amele Pazarları”dır – Halil Çelik https://meydan1.org/2015/02/11/ozel-istihdam-burolari-yeni-amele-pazarlaridir-halil-celik/ https://meydan1.org/2015/02/11/ozel-istihdam-burolari-yeni-amele-pazarlaridir-halil-celik/#respond Wed, 11 Feb 2015 17:00:39 +0000 https://test.meydan.org/2015/02/11/ozel-istihdam-burolari-yeni-amele-pazarlaridir-halil-celik/ Taşeron sisteminin iyice yaygınlaştığı günümüz çalışma sisteminde bir süredir uygulanan ve “modern köleliğin” en somut örneği olarak tariflenen Özel İstihdam Büroları, son yasal düzenlemeler ile beraber işçi kiralamaya başlayacak. On yılı aşkın bir süredir İŞKUR’a bağlı olarak çeşitli şekillerde varlığını sürdüren Özel İstihdam Büroları’na geçtiğimiz Ocak ayı sonunda meclise sunulan “Aile Paketi” tasarısında “geçici iş […]

The post Özel İstihdam Büroları Yeni “Amele Pazarları”dır – Halil Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Taşeron sisteminin iyice yaygınlaştığı günümüz çalışma sisteminde bir süredir uygulanan ve “modern köleliğin” en somut örneği olarak tariflenen Özel İstihdam Büroları, son yasal düzenlemeler ile beraber işçi kiralamaya başlayacak. On yılı aşkın bir süredir İŞKUR’a bağlı olarak çeşitli şekillerde varlığını sürdüren Özel İstihdam Büroları’na geçtiğimiz Ocak ayı sonunda meclise sunulan “Aile Paketi” tasarısında “geçici iş ilişkisi kurma” yetkisi verilerek, bu bürolara işçi kiralama yetkisi tanındı. Böylece bu bürolar iş ve işçi bulma görüntüsünü koruyarak patronlar için yeni bir “amele pazarı” anlamı taşırken, bugüne kadar kadrolu veya taşerona bağlı olarak çalışan işçi için ise gündelik ve hatta saatlik olarak kiralanabilecek bir çalışma yaşamını zorunlu kılacak.

Bu uygulama yeni bir proje olmamakla beraber 2000’li yılların başından itibaren AB’ye giriş kapsamında mevcut hükümet tarafından yasallaştırılmaya çalışılıyor. Çünkü AB üyesi hemen hemen tüm devletlerde uygulanan bu sistem devlete ve sermayeye taşeron sisteminden bile daha fazla kolaylık sağlıyor. İşçinin, ödünç alınıp verilebilen, kiralanabilen bir ticari mal ile eş değer olarak görüldüğü bu sistemin amacı “işsizlik ile mücadele” ve “istihdamı sürdürme” olarak açıklanıyor. Oysa amaç çok açık ve net olarak patronların ve devletin işçi karşısında sorumluluklarının en aza indirilmesi esasında sömürüyü arttırmaktır. 2003’ten bu yana kısmen ve yasal olmayan bir şekilde de olsa uygulanan bu sistem hali hazırda taşeronluk sistemi ile yoğun bir sömürüye maruz kalan işçi sınıfını daha önce mücadele edilerek, bedel ödenerek patronlardan ve devletten söke söke kazandığı birçok şeyden de yoksunlaştıracak.

Bu sisteme göre istihdam bürosuna bağlı olarak çalışacak olan işçi, büro tarafından isteyen şirkete 6 ayı geçmemek koşuluyla kiralanabilecek. Bu 6 aylık süre, işçinin hali hazırda kıdem tazminatı ve işe iade talebi gibi durumları ortadan kaldırması ile beraber işçinin kadrolu çalışması gibi bir durumu da tamamen yok sayıyor. 2003’ten bu yana faaliyet yürüten İŞKUR’a bağlı 500’den fazla Özel İstihdam Bürosu, önce iş bulma kurumu gibi hareket ederek işçiden buldukları iş için herhangi bir ücret talep etmiyordu. Ancak yeni düzenleme ile beraber kiralanan işçiden de hizmet bedeli adı altında ücret talep edilebilecek. Günlük veya saatlik dahi kiralanabilecek işçinin tüm “mali ve sosyal hakları” tamamen büroya ait olacağı gibi, bu bürolarla işsizliği önlemek bir yana daha çok işsiz yaratılacağından da şüphe yok. Görüldüğü üzere bu bürolar adeta işçi simsarlığı yapacak. Özel İstihdam Büroları’nın var olduğu günden bu yana bu bürolara bir karşı koyuş da elbette mevcuttur. Bu karşı koyuşun öznelerinden olan sendikalar, 2003’ten bu yana büroların sendikal örgütlenmeyi zorlaştırdığı, toplu sözleşmelerde büyük sorunlar yaratacağı üzerinden bir hat izliyor. Zaten aynı anlayışın taşeron sistemine karşı verdiği mücadele sınıfı bugün Özel İstihdam Büroları ile karşı karşıya bırakmadı mı?

Tüm sektörlerde kiralık işçi sistemine geçmek gibi bir misyona sahip Özel İstihdam Büroları’na karşı verilecek mücadeleyi amele pazarlarında dayıbaşılara karşı verilen mücadeleden farklı görmeyerek bu yönde mücadeleyi büyütecek bir öz örgütlenme anlayışıyla hareket etmek sınıf adına oldukça önemli bir noktada duruyor. Nasıl ki amele pazarlarında bekleyen işçilerin, dayıbaşıların yüreğine korku saldığı zamanlar yaşanıyorsa; bugün aynı korkuyu Özel İstihdam Büroları’na, taşeron patronlarının yüreğine de salmak gerekir.

Halil Çelik

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 24. sayısında yayımlanmıştır.

The post Özel İstihdam Büroları Yeni “Amele Pazarları”dır – Halil Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/02/11/ozel-istihdam-burolari-yeni-amele-pazarlaridir-halil-celik/feed/ 0
İşçinin Tazminatı Patronun Fonu https://meydan1.org/2013/11/09/iscinin-tazminati-patronun-fonu/ https://meydan1.org/2013/11/09/iscinin-tazminati-patronun-fonu/#respond Sat, 09 Nov 2013 17:44:34 +0000 https://test.meydan.org/2013/11/09/iscinin-tazminati-patronun-fonu/ Devlet kanadından hükümet; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile patronlar kanadından asıl işveren şirketleri, taşeron şirketler ve iş birlikçi sendikaların ortaklığı ile işçinin Kıdem Tazminatı kaldırılacak. Yerine Kıdem Fonu adıyla adeta bir “sus payı” tazminatı getirilecek. Devlet ve patronlar medya aracılığıyla “Kıdem Tazminatı Yasası’nda Herkese Müjde” gibi haberlerle işçide kafa karıştırmak istese de işçiler ve işçi […]

The post İşçinin Tazminatı Patronun Fonu appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Devlet kanadından hükümet; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile patronlar kanadından asıl işveren şirketleri, taşeron şirketler ve iş birlikçi sendikaların ortaklığı ile işçinin Kıdem Tazminatı kaldırılacak. Yerine Kıdem Fonu adıyla adeta bir “sus payı” tazminatı getirilecek. Devlet ve patronlar medya aracılığıyla “Kıdem Tazminatı Yasası’nda Herkese Müjde” gibi haberlerle işçide kafa karıştırmak istese de işçiler ve işçi örgütlenmeleri sürecin en başından beri yürüyüşlerle ve yayınladıkları bildirilerle tepkisini gösteriyor.

1936’dan bugüne işçiler kıdem tazminatını direnerek kazanıyor.

İşçinin emeğinin, işyerinde yıpranmasının kısmen karşılığı olarak görülen ve patronların keyfi işten atmalarının önünde bir engel olarak durduğu düşünülen kıdem tazminatı bu topraklarda ilk olarak 1936 yılında yasalaşıyor. 1940’lı yıllarda kurulan işçi örgütleri ve sendikaların mücadelesine karşılık yasal kısıtlama yapılmak istenirken kıdem tazminatındaki 5 yıllık süre, 1949 yılında çıkarılan yasada 3 yıla düşürülüyor. 60’lı yıllarda devletin ve patronların kabusu haline gelen grev ve direnişler 70’li yılların devrimci mücadelesiyle buluşunca kıdem tazminatında da 1975 yılında süre 1 yıla indirilirken, tazminat miktarı ise 30 güne çıkarılıyor. Ardından darbe sürecinde miktarı devletçe belirlenen bir tavan uygulaması getirilerek kıdem tazminatının önü kesilmek isteniyor.

77 yıllık bir mücadelenin sonucu olarak kazanılan kıdem tazminatında bugün geldiğimiz aşamada ise işçiler çeşitli bahanelerle kıdem tazminatı ödenmeden işten atıldı. Fabrika veya işyeri önüne kurdukları çadırlarla direnişe başlamayanların kıdem tazminatı ise yasal sürece, yani patronların yanına kar kaldı.

Kıdem Fonu işçilerin değil patronların “çözüm”üdür.

Patronların bir taktik olarak ödemediği kıdem tazminatında direniş arttıkça başta taşeron şirketler olmak üzere tüm devlet-şirket kanadında kıdem tazminatı bir sorun haline dönüştü. Bu sorun işçi ile patron arasında anlaşmazlık olarak dillendirilse de olayın özü patronların kıdem tazminatı ödememe taktiğini iflas göstererek, kaçarak, fabrikayı terk ederek sürdürmesidir. Yani bugün artık kıdem tazminatı patronlar için ayak bağından daha büyük bir sorun haline dönüşmüştür. Bu sorun ise geçtiğimiz ay gerçekleşen Çalışma Meclisi toplantılarında devlet yetkilileri, asıl işveren şirket patronları, taşeron şirket patronları ve işbirlikçi sendikaların bir kez daha tartıştığı ve kıdem tazminatının kalkmasının, yerine kıdem fonunun oluşturulmasının derhal yasalaşması gibi bir “çözüm”de anlaşmaya varıldı.

Bu anlaşmalar ve açıklamalar sonrası bir de “Kıdem Tazminatı Fonu Kanun Tasarısı” adıyla bir taslak yayınlandı. Taslağa göre artık işçi kıdem tazminatını patrondan söküp almak yerine, eğer muhatap bulunabilirse işçinin tazminatı, ya devletin denetiminde ortak kasa şeklinde ya da Bireysel Emeklilik Şirketleri’nde açılacak fondan ödenecek. Ancak eğer işçi 10 yıl içerisinde askere gitmek zorunda kalır ya da işten atılırsa, tazminat alamayacak. Kıdem fonuna yatırılacak para, her ay patron tarafından yatırılacak. İşçinin SGK girişini yapmayan yapsa da pirim yatırmamak için türlü hilelere başvuran patronlar, tazminat için fona ödeme yapacak patronlar! Aynı patronlar işçinin çok fazla kıdemi olduğu için işten atmakta tereddütte kalırken kıdem fonu ile beraber, işten çıkaramadığı işçisini işten çıkarabilecek. Çünkü artık patronların kıdem tazminatı gibi bir yükümlülüğü olmayacak. Taslak hali dahi kıdem tazminatının kimin için sorun, kıdem fonunun ise kimin için çözüm olduğunu ortaya koyuyor.

Kıdem fonunun ne zaman yasalaşacağına dair net bir tarih yok. Ancak yerel seçimler öncesi meclisten geçirilmesi tartışılıyor. Öte yandan kıdem tazminatının tek başına yasalaşmayacağı da yine Çalışma Meclisi’nin 9 yıl aradan sonra toplanması ile kesinleşti. Buradaki devlet patron ortaklığı taşeron işçiliği, esnek çalışma ve geçici işçilik ile ilgili bir paket hazırlayarak yeni saldırılara hazırlanıyor. Geçmişten bugüne kıdem tazminatlarını devlet ve patronlarla uzlaşarak ya da son yıllarda belli çevrelerin gerçekleştirdiği sınırlı imza kampanyalarıyla değil de sokakta barikatlarda yürüyüşlerle, fabrikalarda grevler direnişler ve işgallerle kazanan işçiler bu saldırılara da gereken cevabı verecektir.

Halil Çelil

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 14. sayısında yayımlanmıştır.

 

The post İşçinin Tazminatı Patronun Fonu appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2013/11/09/iscinin-tazminati-patronun-fonu/feed/ 0