kullanat – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Fri, 16 Feb 2018 09:25:35 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Kullan-at: “Umut Hakkı” – Merve Arkun https://meydan1.org/2018/02/16/kullan-at-umut-hakki-merve-arkun/ https://meydan1.org/2018/02/16/kullan-at-umut-hakki-merve-arkun/#respond Fri, 16 Feb 2018 09:25:35 +0000 https://test.meydan.org/2018/02/16/kullan-at-umut-hakki-merve-arkun/ Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler… Umut hakkı, müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan hükümlüye serbest kalma imkanının tanınmasıdır. Bu kavram, 1998 yılından beri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin tartıştığı bir kavramdır. Mahkeme bu konuda ilk kez 9 Temmuz 2013 tarihli “Vinter ve […]

The post Kullan-at: “Umut Hakkı” – Merve Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler…

Umut hakkı, müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan hükümlüye serbest kalma imkanının tanınmasıdır. Bu kavram, 1998 yılından beri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin tartıştığı bir kavramdır. Mahkeme bu konuda ilk kez 9 Temmuz 2013 tarihli “Vinter ve diğerleri – Birleşik Krallık” (Vinter ve başka diğer hükümlülerin Birleşik Krallık Devleti’ne karşı açtığı davanın ismi) davasında devletler hakkında olumsuz bir karara varmıştır.

Mahkemenin kararına göre, “müebbet (ya da ağırlaştırılmış müebbet) hapis cezası ile cezalandırılan bir mahkûmun, (hükmedilen) cezanın bir gün gözden geçirilerek serbest bırakılacağı ümidi olmadan, ölünceye kadar hürriyetinden mahrum bırakılması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesini (işkence yasağını) ihlal eder.”

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi verdiği bu kararla -hükümlünün sahip olduğu “salıverilmeyi umut etme hakkı”- müebbet hapis cezasının belirli aralıklarla gözden geçirilmesini gerekli kılmakta ve hükümlüye serbest kalma imkanı sunulup sunulmadığı ile ilgili olarak devletleri yargılamaktadır.

Tutsağa verilen müebbet hapis cezasının ardından ilk kez en geç kaç yıl sonra cezanın yeniden incelenmesi gerektiğine dair kesin bir hüküm yoktur. Ancak ilk incelemenin cezaya hükmedilen tarihten en geç 25 yıl sonra yapılması gerektiğine dair bir eğilimin bulunduğu hatırlatılmaktadır. Tutsağın cezası hakkındaki ilk incelemenin ardından daha sonra yeniden inceleme hakkı bulunmaktadır. Bu konu ile ilgili net bir süre belirtilmemiştir.

AİHM’in 2013 yılında verdiği bu karardan bir kaç ay sonra TC devleti de Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’daki müebbet hapis cezası maddeleri ile ilgili olarak yargılandı.

AİHM’in bu yargılamalarını “olumlu bir gelişme” ya da “kazanım” olarak görmek mümkündür. Anayasanın 90. maddesinin 5. fıkrasına göre eğer kanunlarla uluslararası sözleşmeler arasında çatışma varsa ve bu uluslararası sözleşme insan haklarıyla ilgiliyse, uluslararası sözleşme hükümleri uygulanacaktır. Bir kişinin AİHM’den böyle bir karar alması da iç hukukta yeniden yargılama anlamına gelmekte olup kişinin infazı -bu karar doğrultusunda- yani umut hakkı doğrultusunda düzenlenmelidir.

Umut kavramının kendisi, söz konusu “umut hakkı”nın ötesinde düşünmemizi de gerektirmektedir. Ezilenler için “umut”, kelimenin tam anlamıyla mücadele etmektir. Umut; ekonomik, sosyal ve siyasi tutsaklık sistemlerine, devlete ve kapitalizme karşı kendisinin ve kendisi gibi tüm ezilenlerin adalet ve özgürlük mücadelesini vermekte, bu mücadele uğruna devletlerin hapishanelerinde tutsakken bile direnmektedir. İçinde bulunduğumuz OHAL’e ve devletin tüm zorbalığına rağmen umut edebilme cesareti gösterebilmek ise özgürlüktür.

Merve Arkun

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 43. sayısında yayınlanmıştır.

The post Kullan-at: “Umut Hakkı” – Merve Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/02/16/kullan-at-umut-hakki-merve-arkun/feed/ 0
Anarşist Gazete Meydan Okuyoruz! https://meydan1.org/2015/04/17/anarsist-gazete-meydan-okuyoruz/ https://meydan1.org/2015/04/17/anarsist-gazete-meydan-okuyoruz/#respond Fri, 17 Apr 2015 11:51:20 +0000 https://test.meydan.org/2015/04/17/anarsist-gazete-meydan-okuyoruz/ 2012 yılının Mayıs ayında çıkan ilk sayısından itibaren, aylık olarak yayınlanan Meydan Gazetesi’nin 26. sayısını elinizde tutuyorsunuz şu anda. Gündelik işleyişe ve var olan gündeme dair anarşist bir perspektifle değerlendirmeler yapan ve bu değerlendirmeleri okuyucularıyla buluşturan anarşist gazete Meydan, yayınlandığı ilk günden bu yana, kolektif bir çabanın ürünü olarak hazırlanıyor ve ulaştırılıyor coğrafyanın dört bir […]

The post Anarşist Gazete Meydan Okuyoruz! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Meydan Gazetesi- Anarşist Gazete Meydan Okuyoruz!

2012 yılının Mayıs ayında çıkan ilk sayısından itibaren, aylık olarak yayınlanan Meydan Gazetesi’nin 26. sayısını elinizde tutuyorsunuz şu anda. Gündelik işleyişe ve var olan gündeme dair anarşist bir perspektifle değerlendirmeler yapan ve bu değerlendirmeleri okuyucularıyla buluşturan anarşist gazete Meydan, yayınlandığı ilk günden bu yana, kolektif bir çabanın ürünü olarak hazırlanıyor ve ulaştırılıyor coğrafyanın dört bir yanına.

Şüphesiz ki yalnızca yazınsal bir faaliyetten ibaret olmayan Meydan, ezilenlerin isyanının ve mücadelesinin var olduğu her alandan besleniyor ve bu mücadeleyi büyütmenin bir aracı olarak, okuyucularıyla direniş meydanlarında buluşuyor. Meydan, tüm ezilenlerle birlikte, her türlü tahakküm biçimine meydan okuyor.

Kışın yağmur yazın güneş demeden, sabahın erken saatinde işine gidenin, okuluna yürüyenin yoluna çıkar “patrona, ustabaşına, öğretmene, idarecilere” karşı direnenlerin gazetesi Meydan. Metrobüs durağından geçerken, otobüse binerken, üniversite koridorlarında yürürken, fabrikanın önünde patrona karşı direnirken yankılanır sesi: “Meydan direnenlerin gazetesi”. İktidarların dağıtımına bile tahammül edemediği ve her fırsatta saldırdığı Meydan, Taksim’den Kadıköy’e, Yalova’dan Amed’e, Antalya’dan Suruç’a kadar dört bir yanda dillendiriyor direnişin sesini.

Erkek olmayan toplumsal yaşamın kıyısına itilir; erkeklerin sevgisi her gün en az üç kadını katleder, LGBTİ bireyler ataerkinin dişlileri arasında öğütülürken Meydan, heteroseksizme ve cinsiyetçiliğe karşı direnenlerin meydanı oluyor. Kadınlar, “Katledilen Kadınlar İsyanımızdır” diye haykırırken; Meydan her Mart ayında sayfalarını bedenleri, kimlikleri, varoluşları yok sayılan kadınlara bırakıyor ve coğrafyanın dört bir yanında ataerkiye karşı Meydan okuyan kadınların sesi oluyor.

HES, RES, GES denilerek, ekolojik yıkımlar yaşam alanlarımızı talan ederken Meydan, Loç Vadisi’nde HES’lere, Bergama’da siyanüre, Gerze’de termiğe ve Akkuyu’da nükleere karşı yaşamı savunanların Meydan’ı oluyor, katil şirketlerin karşısına dikiliyor.

Çocukların eline verilen oyuncak silahlarla başlayan; milli marşlarla, nizami sıralarla, üniformalarla ve okullarla normalleştirilen; zorunlu askerlik hizmetiyle kendisini dayatan; kaza, şakalaşma, cinayet adı altında yaşanan “şüpheli ölümler”le yaşamlarımızı çalan militarizme inat Meydan, ölmeyi, öldürmeyi, kardeş kanı dökmeyi ve savaşmayı reddedenlerin meydanı oluyor.

Zengini daha zengin ederken, bizleri daha da hiçleştiren emek sömürüsüne; patronların kar hırsı uğruna fabrikalarda, atölyelerde, inşaatlarda her gün yeni bir işçinin daha katledilmesine; Soma’da, Ermenek’te, Torunlar’da yüzlerce işçinin yaşamını yitirmesine karşı isyan edenler yaşamları için direnirken; Meydan da işte bu direniş meydanlarında, 1 Mayıs’larda yazılıyor, okunuyor.

Yeni bir dünya yaratmak için mücadele edenler zindanlara kapatılır, F tipleri, tecritler ve yasaklarla tutsakların benlikleri yok edilmek istenirken Meydan, “yalınayak” direnen özgür tutsakların kalemi, Metris’in, Kandıra’nın, Kırıklar’ın meydanı oluyor.

Halkın isyanı seçimlere kanalize edilip, öfkesi oy sandıklarına hapsedilmeye çalışılırken Meydan “Koltuk Sizin, Özgürlük Bizimdir” diye haykırıyor sokaklarda. Her yeni seçim döneminde parlamentarizme sıkıştırılan özgürlüğü, doğrudan demokrasi mücadelesinde, fabrika işgallerinde, özyönetim deneyimlerinde ve direniş çadırlarında yazıyor.

Bizleri çizdikleri sınırlara hapsedip birbirimize düşman eyleyenler dilimizi, kimliğimizi varoluşumuzu yasaklayıp, bizleri yok etmeye çalışsalar da Meydan, yerinden yurdundan ötelenenlerin, sürgün edilenlerin meydanı oluyor ve milliyetçiliğe karşı halkların kardeşliğini haykırıyor. Sokaklarda taş atan çocuklar, Kobane’de direnen halklar kazanırken Meydan, direniş halaylarında yazılıyor, Newroz meydanlarında okunuyor.

Devletin bakanı polisini korur, cumhurbaşkanı “vur emri”ni verir, sokaklar TOMA’lar, akrepler, gözaltı otobüsleriyle işgal edilirken, devlet terörüne karşı direnenler yine meydanlarda buluşuyor. Meydan, polisin copuna, silahına, mermisine, “iç güvenlik” adı altında sürdürülmek istenen faşizme geçit vermeyenlerin; ekmek, adalet ve özgürlük için sokaklara çıkanların meydanı, Taksim Meydanı, Kızılay Meydanı, Şişli Meydanı oluyor.

Şimdilerde, iktidar hırsıyla yanıp kavrulanlar “Meydan” adında yeni bir gazete çıkartıp, meydanlara çıkmaya niyetlenseler de, bilsinler ki bizim “Meydan”larımızda ne patronlara, ne hırsızlara, ne katillere ne de iktidarlara yer var. Bugüne dek nasıl ki isyanımızı sokaklara taşıdık, üzüntümüzü öfke eyleyip, yeni bir yaşam umuduyla doldurduysak sokakları, yine aynı şekilde dolduracağız “Meydan”ları. Bizi yok sayanlara, katledenlere, kaybedenlere inat özgürlük olacağız Taksim’de, Beyazıt’ta, Kızılay’da, Gündoğdu’da ve her Meydan’da, yayılacağız dalga dalga.

The post Anarşist Gazete Meydan Okuyoruz! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/04/17/anarsist-gazete-meydan-okuyoruz/feed/ 0
“Polisle Karşı Karşıyayken: Gözaltı”- Cengizhan Karaşin https://meydan1.org/2012/09/26/polisle-karsi-karsiyayken-gozalti-cengizhan-karasin/ https://meydan1.org/2012/09/26/polisle-karsi-karsiyayken-gozalti-cengizhan-karasin/#respond Wed, 26 Sep 2012 13:29:30 +0000 https://test.meydan.org/2012/09/26/polisle-karsi-karsiyayken-gozalti-cengizhan-karasin/ Terör, günümüzde ana akım medya tarafından sık sık kullanılan kelimelerden biridir. Örgüt terörü, trafik terörü, maganda terörü diyerek saya saya bitiremeyen ana akım medyanın gazeteleri ve televizyonları terörden geçilmez hale gelmiştir. Hal öyle bir boyuta gelir ki bazen medyanın örgüt terörü diyerek adlandırdığı eylemleri yorumlayış ve sunuş şeklinden dolayı yaratılan korku, orman yangınları veya herhangi […]

The post “Polisle Karşı Karşıyayken: Gözaltı”- Cengizhan Karaşin appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Terör, günümüzde ana akım medya tarafından sık sık kullanılan kelimelerden biridir. Örgüt terörü, trafik terörü, maganda terörü diyerek saya saya bitiremeyen ana akım medyanın gazeteleri ve televizyonları terörden geçilmez hale gelmiştir. Hal öyle bir boyuta gelir ki bazen medyanın örgüt terörü diyerek adlandırdığı eylemleri yorumlayış ve sunuş şeklinden dolayı yaratılan korku, orman yangınları veya herhangi bir yerde herhangi bir sebepten dolayı meydana gelmiş bir patlamayı bile hemen terör kelimesinin etkisiyle yorumlamamıza, yoksa bu da mı terör dememize sebep olmaktadır.

Yolda yürürken ayağı takılsa terör diye irkilen ana akım medya, konu sayılabilecek bütün terörlerden daha tehlikeli olan polis terörüne yani gözaltı terörüne geldi mi aniden üç maymunu oynamakta, mevcut hukuksuzları saklamaktadır. Aslında bir gün gözaltı terörüne maruz kaldığımızda medyanın yanımızda olmasını beklemek pek yerinde gözükmemektedir. Bu sebepten dolayı, olası bir gözaltı durumunda ne yapmamız gerektiğini bilmek hayati önem taşımaktadır. Kanunlarca belirtilen bazı hakları (ki bu haklar devlet tarafından lütfedilmiş değil mücadeleler sonucu elde edilmiştir) bilmemiz ve bu hakları kullanmamız faydalı olacaktır.

Gözaltına alındığında:

Öncelikle gözaltına almak isteyen kolluk kuvvetlerinin gözaltı için hukuki bir sebep belirtmeleri zorunludur. Yani polis, yürüttüğünü iddia edeceği soruşturma için gözaltı işlemi uyguluyor olmalıdır. Bunun için de suçun gerçekleştiğine dair kuvvetli emareler(ipucu) bulunmalıdır. Burada önemli olan polislerin sık sık başvurdukları fiili gözaltılardır. Kağıt üstünde gözaltına uğramamanıza rağmen kolluk kuvvetleri karakolda “misafir olmak’’ gibi bir durum uydurur. Bunun sebebi de kolluk kuvvetlerinin ileride “başlarının ağrımasını” istememeleridir. Resmi gözaltı halinde savcılığa dertlerini anlatmaları gerekeceğinden, keyfi uygulamalarının ortaya çıkmaması adına sadece fiilen “misafir etmek“ gibi bir yöntem seçebilirler. Böyle durumlarda gözaltı işlemi uygulayan kolluk kuvvetlerine sebep belirtmeleri gerektiği, eğer karakola gidiliyorsa Türk Ceza Kanunu ve Ceza muhakemesi Kanunu uyarınca işlem yapmaları gerektiği aksi halde karakola gidilmeyeceği belirtilmelidir. Sonuç olarak gözaltı işlemi uygulanmış ise polislerin iddia ettikleri suçu kişiye açıklamaları, anlatmaları gerekmektedir. Bunun yanı sıra kişinin kanundan gelen haklarının kişiye açıklanması zorunludur.

 Gözaltı süresi:

Bir diğer önemli husus da gözaltı süresidir. Kanunen bu süre 24 saati geçemez. Bu 24 saat içinde, varsa avukatınız veya aileniz yetkili Sulh Mahkemesi’ne giderek gözaltının kaldırılması için başvuruda bulunabilir. Sulh Mahkemesi gözaltının sona erdirilmesi yönünde karar verebilir. 24 saatlik gözaltı süresi ancak Cumhuriyet Savcısı’nın kararı ile 24 saat daha uzatılabilir. Bu uzatmalar da 3 günü geçemez. Ayrıca gözaltı süresinin uzatılması kanunen keyfi olmamalı, uzatmayı gerektiren bir durum olmalıdır. Örneğin delillerin çokluğu, toplanmasının uzun süreceği bir sebep olarak gösterilebilmektedir. Bu süre dolduğunda gözaltı hali devam ettirilemez ve gözaltına alınan kişi tekrar aynı suçtan dolayı sadece Cumhuriyet Savcısı’nın kararı ile gözaltına alınabilir. Yani polislerin tekrar aynı suçtan dolayı gözaltı yapabilmeleri için bu sefer ellerinde yazılı karar olmalıdır.

Yakınlarını arama hakkı:

Gözaltına alınır alınmaz sahip olunan haklardan birisi de yakınlarını arama hakkıdır. Kişi gözaltı işlemi başladığı an bir yakınını arama hakkına sahiptir. Bunu kendi cep telefonundan da yapabilir. Eğer telefonu yoksa karakolda polislerin temin edeceği bir telefonda yapabilir. Bu konuda polislerin telefon sağlamaları kanunen öngörülmüştür. Böyle bir durumda karakol polisleri ifade alma işleminden hemen önce veya ifade sonrasında bu hakkınızı kullandırtmaya çalışabilirler. Ancak telefon kullanma hakkının geç kullanılması telafisi olmayan sonuçlara sebep olabilir. Telefon hakkınızı erken kullanmanız halinde yakınınız avukatınıza ulaşabilir veya avukat bulabilir. Bu yüzden yakınlara hemen haber edilmesi önemlidir. Burada bahsedilen yakın sadece aile üyeleri olarak algılanmamalı arkadaş yani tanıdıklarımızı da kapsamalıdır.

Sağlık kontrolü:

Gözaltına alınma halinde önemli olan hususlardan bir diğeri ise sağlık kontrolüdür. Gözaltı işlemi yapıldıktan sonra kişinin adli tıpta veya resmi sağlık kuruluşunda sağlık kontrolünden geçirilmesi zorunludur. Aynı durum gözaltı işlemi bittikten sonra da uygulanır. Burada önemli olan gözaltı işlemi yapan polislerin sağlık raporu için kişiye eşlik etmelerinin kanun tarafından yasaklanmasıdır. Kişiye başka polislerin eşlik etmesi zorunludur. Hastaneye gelindiği zaman kişinin doktorla yalnız görüşmesi esastır. Bu durumda polisler sizinle birlikte doktorun karşısına çıkmak isteyeceklerdir, ancak bu durum da kanunen yasaklanmıştır. Eğer gözaltı sırasında herhangi bir darp veya şiddete maruz kalınmış ise bu durum doktora belgeletilmelidir, ileride açılabilecek herhangi bir haksız gözaltı veya tazminat davasında bu belge işe yarayacaktır. Eğer doktor polislerin sizinle birlikte içerde bulunmalarını söyler ve bu duruma izin verirse doktorun ismi alınıp Türk Tabipler Birliği’ne şikayet edilebilir. Son olarak hastaneye götürülme esnasında kelepçe takılmaması gerekmektedir.

İfade tutanağı:

Gözaltı işlemi esnasında en dikkat edilmesi gereken konu ise ifade alma işlemidir. İşlemediğimiz bir suçtan dolayı hüküm giymemek ve polise karşı kendimizi koruyabilmemiz için mutlaka dikkat edilmesi gereken bir konudur. Pratikte polislerin uyguladığı ve herhangi bir hukuksal dayanağı olmayan yöntemlerden biri şifai tutanak denilen ancak ileriki süreçte karşımıza çıkabilecek olan bir yöntemdir. Şifai tutanakta polisler kişiyle ifade alma işleminden önce sohbetler gerçekleştirmekte ve bu sohbetleri tutanakla belgelemektedir. Gözaltı anının stresi ve polislerin yönlendirmesiyle bir nevi avukat olmadan yapılan ifade alma işlemi söz konusudur. Burada yapılması gereken avukatınız gelmedikçe susma hakkınızı kullanmaktır. Herhangi bir sohbete veya konuşmaya katılmanıza gerek olmadığı gibi sorulan sorulara cevap vermek zorunluluğu da söz konusu değildir. Eğer avukatınız yoksa ve tutacak paranız da yok ise barodan avukat istediğinizi polislere bildirmeniz veya telefon hakkınız ile ailenizi arayarak avukat bulmalarını söylemeniz önemlidir. En kötü ihtimalde avukatsız ifade verirseniz de mahkeme esnasında ifadenizi kabul etmeme hakkınız mevcuttur. İfade alma sırasında sadece kimlik bilgilerinizi vermeniz yeterlidir, başka türlü kişisel sorulara cevap vermek zorunluluğu yoktur. Eğer Terörle Mücadele polisleri tarafından terör suçundan dolayı gözaltına alındıysanız avukat seçiminiz de önemlidir. TEM polislerinin kadrolu avukatları olduğu devamlı insan hakları dernekleri tarafından deşifre edilen bir durumdur. Bu yüzden polislerin önerdiği avukatları seçmemeye dikkat etmek gerekmektedir. Gözaltında kayıpların, işkencenin, kaba dayağın ve psikolojik baskının her türlüsünün rahat rahat uygulanabildiği bir ülkede gözaltı işlemine maruz kalmak her an başımıza gelebilecek bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Gözaltı terörüne karşın dikkatli olmak ve haklarımızı bilmek, bu hakları sonuna kadar kullanmak hayati önem taşımaktadır.

Cengizhan Karaşin

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 3. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Polisle Karşı Karşıyayken: Gözaltı”- Cengizhan Karaşin appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2012/09/26/polisle-karsi-karsiyayken-gozalti-cengizhan-karasin/feed/ 0
“Polisle karşı karşıyayken: Afiş Asma”- Cengizhan Karaşin https://meydan1.org/2012/09/06/polisle-karsi-karsiyayken-afis-asma-cengizhan-karasin/ https://meydan1.org/2012/09/06/polisle-karsi-karsiyayken-afis-asma-cengizhan-karasin/#respond Wed, 05 Sep 2012 22:09:09 +0000 https://test.meydan.org/2012/09/06/polisle-karsi-karsiyayken-afis-asma-cengizhan-karasin/ Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler… Güncel hayatta karşılaştığımız bir başka hukuksuzluk, hak ihlali biçimi de 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun polis tarafından kasıtlı bir şekilde keyfi yorumlanması ve uygulanmasıdır. Devletin polisi; devletin, vatandaşının rızasını alabilmek için oluşturduğu sözde suç ve ceza olaylarını çözebilmek için […]

The post “Polisle karşı karşıyayken: Afiş Asma”- Cengizhan Karaşin appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler…

Güncel hayatta karşılaştığımız bir başka hukuksuzluk, hak ihlali biçimi de 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun polis tarafından kasıtlı bir şekilde keyfi yorumlanması ve uygulanmasıdır. Devletin polisi; devletin, vatandaşının rızasını alabilmek için oluşturduğu sözde suç ve ceza olaylarını çözebilmek için uydurduğu yasaları dahi uygulayamamaktadır.

Belirtmeliyim ki, öğrencilik ve avukatlık yaptığım yıllar süresince suç, ceza ve benzeri olayların gerçekliği olmayan, zorlama yasalarca çözülmeye çalışılmasında hukuk sisteminin saçmalığını deneyimledim. Bu deneyimden çıkarımlarım sonucu hiçbir şekilde ne devletin hukukundan ne de devletin polisinden vb. herhangi bir beklenti içerisinde değilim. Ve herhangi bir beklenti içinde olunmaması gerektiğini düşünüyorum.

Bahsettiklerimizin en yaygın örneklerinden biri, afiş asma eylemi esnasında polis uygulamalarıdır. Afiş asma eylemi gerçekleştirildiği takdirde kanundan da anlaşıldığı gibi, bu eylem karşılığındaki yaptırım idari para cezasıdır. Ancak polisin afiş asan kişilere rastladığı takdirde ilk yaptığı hukuksuzluk, kişiyi karakola götürmektir. Polis burada bunun doğal olduğunu, bu yetkiyi kanundan aldıklarını, hukukun bunu gerektirdiği yönünde bahaneler öne sürmektedir. Ancak hukuken polisin Kabahatler Kanunu’na dayanan bir eylemden dolayı vatandaşı gözaltına alma, “karakolda misafir etme” gibi bir hakkı yoktur. Kişinin idari para cezasını, kanunu ihlal eden fiilin işlendiği yerde, hemen o an kesilmesini istemesi gibi bir hakkı vardır. Kişi karakola gitmek zorunda değildir.

Polislerin karakola gidilmesi yönünde ısrar etmesi halinde, polislere sorulması gereken bunun gözaltı işlemi olup olmadığıdır. Eğer polis gözaltı işlemi yaptığını ileri sürüyor ise, polisten Türk Ceza Kanunu ve Ceza Usul Hukuku’nda belirtilen prosedürü izlemesi, gözaltına almayı Türk Ceza Kanunu’nda belirtilen suçlardan birine göre yapması gerektiği söylenmelidir. Dolayısıyla polisin gözaltına alma işlemini yaptığını söylediği andan itibaren, kişinin avukat isteme hakkı mevcuttur, yani polisin Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca kişiye avukat isteme hakkını sorması, hatırlatması mecburidir. -Ki bunların olmasını beklemenin bana komik geliği gibi size de komik geleceğinin farkındayım, ama yine de bunları bilmek önemlidir.-

Ancak polisin gerçekleştirdiği hukuksuzluk sadece fiilen gözaltına alma, saatlerce karakolda bekletmekten ibaret değildir. İdari para cezasının kesilebilmesi için gerekli olan tutanak da polis tarafından genellikle yanlış bilgilerle doldurulmaktadır. Böyle bir durumda yapmamız gereken, tutanağı dikkatlice okumak ve imzadan imtina ederek tutanağı imzalamamaktır. Afişi asan kişinin tutanağı imzalaması zorunlu değildir, aynı şekilde idari para cezasının kesildiğine dair tebliği de kişinin imzalamama hakkı vardır. Tebliği imzalamamak, ceza kesilen kişiye fazladan zaman kazandırmakta ayrıca her idari para cezasına karşı açmaya hakkımız olan itiraz davaları için de şansımızı arttırmaktadır.

Polisin keyfi işlemlerine karşı ürettiği bahanelerden bir tanesi de afişlerin içerik incelemesinin karakolda yapılacağının söylenmesidir. Bu durum da polis tarafından uydurulmuş yöntemlerden biridir. İçerik incelemesi diye bahsedilenin afişin herhangi bir yasadışı unsur taşıyıp taşımadığının belirlenmesidir. Böyle bir durumda afişin içeriğinin ne olduğu sorusundan kaynaklı sorumluluk polis güçlerindedir. Kişinin bunu kanıtlamak gibi bir sorumluluğu yoktur. Polis afişin yasadışı içeriğe sahip olduğunu düşünüyor ise hemen orada gözaltı işlemine başlamalıdır. Polis böyle durumlarda kağıt üstünde gözaltı yaparak sorumluluk almak istemediğinden sanki afişin içeriğinin ne olduğunun kanıtlanması kişiye aitmiş gibi afiş asan kişiyi fiilen saatlerce gözaltında tutmakta, saatler sonunda içerikte sorun yok diyerek kişiyi serbest bırakmaktadır. Ve karakolda geçirilen bu süre resmen sanki hiç gerçekleşmemiş gibi gözükmektedir.

Polislerin afiş asanlara karşı bu keyfi uygulamaları polislerin bilgisizliğinden veya o an orada bulunan polislerin karakterleriyle alakalı olarak meydana gelmemektedir. Kendisinin bir hukuk devleti olduğunu iddia eden her devlet gibi yaşadığımız topraklara egemen olan devlet de, en demokratik hak olarak beyan ettiği fikir ve düşünce özgürlüğüne kağıt üstünde saldırmaktan zaman zaman çekindiği için, uygulamada bahsettiğimiz hukuksuzluklara başvurmaktadır. Yani afiş asarak gerçekleştirdiğimiz eylemin kağıt üstündeki sonucu idari para cezası olmakta, ancak fiili olarak maruz kaldığımız durum resmi olmayan bir gözaltı süreci, yıpratma ve yıldırma olmaktadır.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 1. sayısında yayımlanmıştır.

 

The post “Polisle karşı karşıyayken: Afiş Asma”- Cengizhan Karaşin appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2012/09/06/polisle-karsi-karsiyayken-afis-asma-cengizhan-karasin/feed/ 0