lgbtiq – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Sun, 07 Feb 2021 19:11:10 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 LGBTİQ+? Var Öyle Bir Şey! https://meydan1.org/2021/02/07/lgbtiq-var-oyle-bir-sey/ https://meydan1.org/2021/02/07/lgbtiq-var-oyle-bir-sey/#respond Sun, 07 Feb 2021 18:54:01 +0000 https://meydan1.org/?p=69843 LGBTİQ+ hareketi ve LGBTİQ+’lar son yıllarda mevcut iktidarın özellikle hedefi haline geldi. İsyanın tüm renklerini kuşanan bir karnaval havasında geçen onur yürüyüşleri yasaklandı. Diyanet tarafından -80’lerin Reagan Amerikası’nı hatırlatan bir biçimde- eşcinsellerin hastalık yaydığı söylenip lanetlendi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu “sapkınlar” ifadesini ağzından düşürmedi. Son olarak ise Recep Tayyip Erdoğan LGBTİQ+’lar hakkında “Öyle bir şey […]

The post LGBTİQ+? Var Öyle Bir Şey! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

LGBTİQ+ hareketi ve LGBTİQ+’lar son yıllarda mevcut iktidarın özellikle hedefi haline geldi. İsyanın tüm renklerini kuşanan bir karnaval havasında geçen onur yürüyüşleri yasaklandı. Diyanet tarafından -80’lerin Reagan Amerikası’nı hatırlatan bir biçimde- eşcinsellerin hastalık yaydığı söylenip lanetlendi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu “sapkınlar” ifadesini ağzından düşürmedi. Son olarak ise Recep Tayyip Erdoğan LGBTİQ+’lar hakkında “Öyle bir şey yok!” diyerek ilginç bir ontolojik yaklaşımda bulundu.

İktidarın hedef tahtasında sadece LGBTİQ+’lar yok tabi. Alevilerin cemevi “cümbüşevi”, Kürtlerin zerdüştlüğü(!), çok afedersin(!) Ermenilerin varlığı terörist olmaları için yeterli. Sabit veya akışkan bütün kimlikler iktidar tarafından ötekileştirilirken tek meşru kimlik olarak heteroseksüel türk ve sünni erkeklik dayatılıyor.


Peki Süleyman Soylu’ya göre LGBT veya daha doğru tabirle LGBTİQ+’lar coğrafyamızın tarihinde yok muydu sahiden?
Osmanlı tarihinden başlamadan önce coğrafyamızın yakınında yer almış Antik Yunan’dan örnek vermeye başlamak istiyorum. MÖ 378 yılında Tebli komutanlar Pelopidas ve Epaminondas tarafından kurulan Kutsal Tek Birliği birbirine aşık 150 eşcinselden oluşuyordu. Bu birlik, bugünkü kalıpların aksine cesaret, azim, onur gibi bugün masküliniteye atfedilen değerleri temsil ediyordu.

Osmanlı’ya geldiğimizde eşcinselliğin son derece yaygın olduğunu görüyoruz. Bu sosyal-kültürel gerçekliği günümüze kadar getiren birçok yazılı ve görsel eser mevcut. Osmanlı’nın minyatür illüstrasyonlarına baktığımızda birçok eşcinsel romantik ve erotik sahneyle karşılaşıyoruz. Yine birçok padişahın hayran olduğu erkeklere şiir yazdığı bilinmektedir. Örneğin Fatih Sultan Mehmet’in Avni mahlasıyla yazdığı bir gazelinde Veyis adında genç bir erkekten şu şekilde bahseder: “Ey Avni! Taliin iyi gitti ve o sevgili (Veyis) misafirin oldu/Fırsatı kaçırma; zira Veyis bin cana bedeldir.”

Nitekim divan edebiyatında da eşcinsellik sık sık karşımıza çıkar. Lale devrinin en önemli şairlerinden Nedim: “Cuma namazına diye izin alıp anneden/ Bir gün uğurlayalım sitemkâr yüzleri/ İskeleye doğru dolaşıp ıssız yollardan/ Gidelim servi boylum yürü Sadabad’a.”

Başka örnekler de verelim ister misiniz? Abisiyle girdiği taht mücadelesinden bildiğimiz Cem Sultan, Fransa’da gördüğü hoş, gül yanaklı genç delikanlıları bakın nasıl anlatıyor: “Gül yanaklu mül dudaklu meh-lika mahbublar/ Hüsn içinde her biri mihr ü meh-i tabandur/ Bunlarunla iy şehenşeh-zade-i Sultan-ı Cem/ Bir gice zevk eylemek mi’rac-ı arş-istandur.”

İslam toplumlarında cinsiyet ve cinsellik alanında çalışmalar yapan İrvin Cemil Schick’e göre: “’L’ olsun, ‘G’ olsun, alfabenin diğer harfleri olsun, Osmanlı dili ve edebiyatında aynı cinsiyetten insanlarla duygusal ve cinsel ilişkide bulunanlar için o kadar zengin bir kelime dağarcığı var ki, muhterem ecdâdımızın bu işlerle bir hayli meşgul olduğuna hiç şüphe bırakmıyor.”

Ayrıca Osmanlı kahvehanelerinde müşteri çekmek için garsonlar genç erkeklerden seçilirken hamamlarda çalışan erkeklerin kayıtlı seks işçisi olduğunu da biliyoruz. Ancak homofobinin bunlardan çok sonraları, Osmanlı’nın son döneminde bu topraklara geldiğini söyleyebiliriz. Batının modern hukukundan esinlenen Osmanlı, Hristiyan inancının eşcinselliği tabu olarak görmesinden dolayı (hatta eşcinsellik 1974’e kadar Amerikan Psikiyatri Derneği tarafından hastalık olarak kabul ediliyordu.) homofobik zihniyetini de 19. yüzyılda benimsemeye başlamış ve homofobi kurumsallaşmıştı. Yani homofobi veya LGBTQİ+ fobi aslında bu coğrafyaya yabancıydı, batıdan ithal edilmişti.
Fakat fark etmişsinizdir ki; yazıda şu ana kadar erkek eşcinselliği dışındaki diğer cinsiyet kimliği ya da cinsel yönelimlere dair pek örnek yer almıyor. Çünkü erkek egemen zihniyetin toplumsal yaşamında ve tarih anlatısında bu kimlikler zaten yok sayılmıştı.

Aslında iki kişinin ev hapsine, iki kişinin de tutuklanmasına bahane olan ve ortasında Şahmeran figürü, köşelerinde gökkuşağı, lezbiyen, trans ve aseksüel bayrakları yer alan sanat çalışması tam olarak bu duruma dikkat çekiyordu. Yok sayılan, görmezden gelinen bu kimlikler tüm baskılara rağmen var olmayı sürdürüyordu.

LGBTİQ+’lar vardı, vardır ve var olmaya devam edecek. Aşağı bakmayanların mücadelesi devletin homofobik, transfobik, mizojinist, kayyumcu gri bulutlarını dağıtacak; rengarenk gökkuşağımız tüm görkemiyle görünmeyi sürdürecek.

Okan Şahin


Kaynaklar

The post LGBTİQ+? Var Öyle Bir Şey! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2021/02/07/lgbtiq-var-oyle-bir-sey/feed/ 0
Finlandiya’da Irkçı-Ayrımcı Kısırlaştırma Politikası https://meydan1.org/2018/11/02/finlandiyada-kadinlar-irkci-gerekcelerle-kisirlastirildi/ https://meydan1.org/2018/11/02/finlandiyada-kadinlar-irkci-gerekcelerle-kisirlastirildi/#respond Fri, 02 Nov 2018 10:20:02 +0000 https://seninmedyan.org/?p=44885 Filandiya’da 1929’da yürürlüğe giren “Evlenme Yasası”, doğuştan işitme engeli olan insanların birbiriyle evlenmesini cumhurbaşkanı onayına bağlarken, evlenenlerin kısırlaştırılması şart koşuyordu. Bu yasanın devamı niteliğindeki “Kısırlaştırma Yasası”yla, 7 bin beş yüz kadından fazlası “akıl sağlığının yerinde olmaması, farklı cinsel eğilimlerinin olması” gibi gerekçelerle kısırlaştırıldı. “Sağlıklı nesillerin yetişmesi” niyetiyle yapıldığı iddia edilen devletin bu ırkçı uygulamalarına, kiliselerin […]

The post Finlandiya’da Irkçı-Ayrımcı Kısırlaştırma Politikası appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Filandiya’da 1929’da yürürlüğe giren “Evlenme Yasası”, doğuştan işitme engeli olan insanların birbiriyle evlenmesini cumhurbaşkanı onayına bağlarken, evlenenlerin kısırlaştırılması şart koşuyordu.

Bu yasanın devamı niteliğindeki “Kısırlaştırma Yasası”yla, 7 bin beş yüz kadından fazlası “akıl sağlığının yerinde olmaması, farklı cinsel eğilimlerinin olması” gibi gerekçelerle kısırlaştırıldı. “Sağlıklı nesillerin yetişmesi” niyetiyle yapıldığı iddia edilen devletin bu ırkçı uygulamalarına, kiliselerin de destek verdiği biliniyor. Evlenmek isteyen işitme engelli çiftlerden, kısırlaştırma işlemini yapmayanlara kilisede nikah kıyılmıyor. Finlandiya’da konuyu gündeme getiren İşitme Engelliler Federasyonu, bu ırkçı uygulamanın sona ermesi için büyük bir çaba gösteriyor.

Bu ırkçı ve ayrımcı uygulamaların bir muhattabı da LGBTIQ bireyler. Finlandiya’da bu politikalara maruz kalan binlerce kişi bu durumu farklı zamanlarda protesto ediyor. LGBTIQ örgütler, uygulamaların devletin normal olarak görmediği “normal cinsel eğilimi” olmayan bireylere yönelik bilinçli bir politika olduğunun altını çiziyor.

Finlandiya’daki bu ırkçı uygulama, İsveç ve Norveç’teki benzer uygulamaları da gözler önüne sermişti. İsveç 1935-75 yılları arasında kısırlaştırdığı 63 bin kişiden özür dilemişti. Norveç ise II.Dünya Savaşı’nda Alman askerleriyle evlenen kadınlara benzer bir uygulama da bulunmuş ve dönemin politikalarından dolayı mağdurlardan özür dilemişti.

Dilenen özürlerle, devletlerin ırkçı politikalarının sonunun gelmeyeceği açık. Toplumda “eksik olarak görülen” engellilere, “anormal olarak görülen” LGBTİQ bireylere yönelik, bu ırkçı ve ayrımcı uygulamaların sürdüğü coğrafyalar, Batı demokrasisinin beşiği diye tabir edilen yerler. Liberallerin kutsadığı bu demokrasinin gerçekte ne olduğunu görmek açısından önemli örnekler. Bireylerin yaşamları üzerinde son söz söyleme yetkisi olan devletler ortadan kaldırılmadıkça, benzer uygulamalar dünyanın her yerinde vuku bulacaktır.

The post Finlandiya’da Irkçı-Ayrımcı Kısırlaştırma Politikası appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/11/02/finlandiyada-kadinlar-irkci-gerekcelerle-kisirlastirildi/feed/ 0
Röportaj: Azerbaycan’da LGBTİQ Bireylere Devlet Baskısı https://meydan1.org/2017/11/07/roportaj-azerbaycanda-lgbtiq-bireylere-devlet-baskisi/ https://meydan1.org/2017/11/07/roportaj-azerbaycanda-lgbtiq-bireylere-devlet-baskisi/#respond Mon, 06 Nov 2017 21:09:59 +0000 https://test.meydan.org/2017/11/07/roportaj-azerbaycanda-lgbtiq-bireylere-devlet-baskisi/ Azerbaycan’da Eylül ayından bu yana, yüzlerce LGBTİQ birey gözaltına alındı. Son iki ay içerisinde sadece polis operasyonlarıyla değil, medya kanalları ve sağlık bakanının açıklamalarıyla nefret politikası sürdürülüyor. Gazeteci Durna Safarova, yazdığı yazılar ve bu şiddet mağduru bireylerle yaptığı röportajlarla, devlet şiddetini tüm boyutlarıyla ele alarak, meselenin tüm dünyada gündem edilmesini sağladı. Bakü’de yaşananları, LGBTİQ bireylere […]

The post Röportaj: Azerbaycan’da LGBTİQ Bireylere Devlet Baskısı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Azerbaycan’da Eylül ayından bu yana, yüzlerce LGBTİQ birey gözaltına alındı. Son iki ay içerisinde sadece polis operasyonlarıyla değil, medya kanalları ve sağlık bakanının açıklamalarıyla nefret politikası sürdürülüyor. Gazeteci Durna Safarova, yazdığı yazılar ve bu şiddet mağduru bireylerle yaptığı röportajlarla, devlet şiddetini tüm boyutlarıyla ele alarak, meselenin tüm dünyada gündem edilmesini sağladı. Bakü’de yaşananları, LGBTİQ bireylere yönelik bu devlet politikasını Durna Safarova’yla konuştuk.

Meydan Gazetesi: Azerbaycan’da Eylül ayından itibaren 100’e yakın LGBTİQ bireyin gözaltında tutulduğu süreç nasıl başladı?

Durna Safarova: Eylül ayının 15’inden 20’sine kadar yüzlerce kişi gözaltına alındı. Sokaklardan, evlerden, restoranda yemek yerken, kafede otururken, market çıkışında, işten eve giderken… Azerbaycan’da LGBTİQ bireylere yönelik ayrımcılık sistematik özelliğe sahip ve hayatımızın sıradan bir parçası. Heteronormatif toplumlarda LGBTİQ bireyler, günlük hayatta çeşitli ayrımcılıklara maruz kalmaktadır. Eylül ayında Azerbaycan’da polisin eşcinsel ve translara dönük operasyonları da onlara yönelik yapısal ayrımcılığın bir parçası. Ve bu tür operasyonlar periyodik olarak devam etmekte. Sadece bu sefer operasyonun çerçevesi daha büyük olduğu için ülke içinde ve dışında yankı buldu ve tepkiler geldi. Trans bireylerle röportajlarımda hiç şaşırmadıklarını belirttiler, hayatları zaten her gün polisle saklambaç oyunu oynar gibi geçiyor.

Devlet hangi bahanelerle LGBTİQ bireyleri gözaltına alıyor? Gözaltıları nasıl yasallaştırıyor? Yaşananlar karşısında mücadele veren örgütlenmelerin ve LGBTİQ ailelerin tutumları nasıl oldu?

Öncelikle şunu belirteyim ki, bu operasyonlar konusunda resmi makamlardan bilgi almak çok zor. Zaten Azerbaycan’da gazetecilerin bilgiye ulaşım hakları, her adımda ihlal edilmekte. Avukatlar ve gazeteciler, tutuklananların sayısını, nerede tutuklu kaldıklarına dair bilgileri şimdiye kadar netleştiremediler. Resmi rakam 83, ama bu gerçeği yansıtmıyor, tutsak bireylerin ifadeleriyle örtüşmeyen bir rakam bu.

Avukatların ulaştığı kişiler idari gözaltı ve idari cezalara maruz kalan kişiler. Bakü’nün dört bir yanından o gece tutuklanan LGBTİQ bireylerinin hepsine İdare Suçları Kanunu 535.1. maddesi uyarınca ceza verilmiş. Yani Bakü’de yüzlerce kişi aynı anda “Kamu düzeni ve kamu güvenliğini bozmuş, vazifesini yerine getirirken polisin meşru taleplerine itaat etmemiş ve polise direnmiştir” diyor mahkeme kararları. Bu mahkeme kararları alınırken, gözaltına alınan hiçbir bireyin avukatı yoktu.

Bu yüzden hukuksuzca davranmaktan hiç çekinilmemiş. Her duruşma bir dakikaya yakın sürmüş. Duruşmalarda itham tarafı da polis, tanıklar da polis. Tutuklananların neredeyse hepsi, gönüllü avukatlar aracılığıyla sonradan Temyiz Mahkemesine başvuruda bulundular, bu suçları kabul etmediklerini belirtip polisin yaptığı hak ihlallerinden dolayı şikayette bulundular.

LGBİTQ örgütlenmelere gelince, ülke içerisinde örgütlenme hemen hemen yok denilecek kadar az. LGBTİQ bireylerin, özellikle trans bireylerin örgütlenmiş bir mücadelesi yok. Ailelerin çoğu, beklenmedik olsa da, çocuklarının cinsel kimliklerinden dolayı baskıya maruz kalışına ciddi tepki verdiler. Özellikle röportaj yaptığım trans bireylerin anne-babalarından duyduğum şey “Çocuklarımızın yanındayız, hiçbir suçları yok, onlarla beraber bu baskılara karşı mücadele vereceğiz.” cümlesiydi. Tabi bunu herkes için söyleyemeyiz. Gaylerin bu açıdan durumu daha kötü. Çoğunun ailesi habersiz, aniden kaybolmuş çocuklarını arayan ailelere polis, “oğlunuz i.ne, haberiniz yok mu?” şeklinde aşağılayıcı sözler söylemiş.

Gözaltına alınan/tutuklananlara yönelik uygulamalar nedir?

Gözaltındayken de, cezaevinde de dayak, sözlü taciz, aşağılama ve hakaret. Dinlediğim hikayeler içler acısı. Polis gözaltına alınanları zorla tıbbi muayeneye götürmüş. Trans kadınların saçları sıfıra kazıtılmış. Karşı çıkanları o kadar dövmüşler ki, 20 günlük hapisten sonra vücutlarındaki izleri ben de gördüm.

Duruşma zamanı birçok aşağılayıcı ifadeye herkes şahit oldu. Mesela, duruşmaların birinde hakim şöyle soru sordu “Sen şimdi erkek misin, yoksa başka meyillerin var mı?”. Başka bir örnek, cezaevinde çayı plastik şişede veriyorlarmış. “Bizden tiksiniyorlardı, kullandıktan sonra atmak için plastik şişede veriyorlardı, zaten içemiyorduk, orada çay mı içilir?” diye söyledi bir trans kadın. Bir ifadede şunu gördük: Ameliyat geçirmiş ve artık tamamen kadın vücuduna sahip bir kişiye polisler birkaç kere şöyle demiş, “Hadi ya, nasıl kadın olmuş bu, çıkar pantolonunu bakalım.” O kadını birkaç kere soymuşlar. Daha birçok örnekle sürüyor şiddet, bitmiyor. Bununla ilgili uluslararası kuruluşlar kısa bir zamanda yayınlanması için detaylı raporlar hazırlamakta.

Bir şey daha ekleyeyim işkencelerle ilgili. Bu söylediklerimin dışında, bir de Organize Suçlarla Mücadele Birimi’nin tutukladığı kişiler var. Onlara tutuklu da diyemiyoruz, açıkça insan hırsızlığı yapıldı. Onların tutuklanması herhangi bir resmi makamda kayıtlı da değil. Bu kurumun kaçırdığı kişilerden kimseden haber alamadık, ebeveynler çok perişandı. Orada tutulup bazı şartlarla serbest bırakılanlar anlattı, orada insanlara elektrikle işkence yapılmış.

Bu konuda yapılan açıklamaların, haberlerin devlet üzerinde nasıl bir etkisi oldu?

Bu kadar tepki beklemiyorlardı herhalde. 2 Ekim’de aniden İçişleri Bakanlığı’ndan açıklama yayınlandı ve tutukluların serbest bırakıldığı söylendi. Devlet kendi mahkemesinin kararına bile önem vermiyor Azerbaycan’da. Her şey tamamen birilerinin insiyatifine bağlı. Emir gelmiş, bırakın demişler, tutuklular da bırakılmış.

Yaşananlar devlet tarafından medya kanallarıyla topluma nasıl yansıtıldı?

Korkunç bir dille. Devletin resmi açıklamaları dahil, hükümet yanlısı, devletin propaganda aracı işlevi yerine getiren medya kuruluşları nefret söylemi kullandılar, aşağılayıcı ifadeler, hakaretler yazdılar. Zaten Azerbaycan’da özgür basın neredeyse kalmadı. Son 3 yıldır özgür basın can çekişiyor, gazeteciler baskı altında, faaliyetleri yasaklanmış durumda, gizli-saklı gazetecilik yapanların sayesinde bu haberleri alabiliyoruz. Ama ana akım medyanın her şeyde olduğu gibi LGBTİQ meselesinde de kışkırtıcı, cinsiyetçi, faşizan dili sürüyor. Onları hastalık kaynağı, AIDS’li, HIV’li olarak sundular, yasadışı fuhuş yaptıklarını vurguladılar, uyuşturucudan dolayı polisin bu operasyonları yaptıklarını yayınladılar. Kısacası, LGBTİQ bireylerinin topluma zararlı ve izole edilmeleri gerektiği fikrini iletmeye çalıştılar.

Şu an gözaltında tutulanlarla iletişim nasıl sağlanıyor? Hukuki süreç nasıl işliyor?

Şu an avukatlar herkesle bireysel görüşme yapıyor. Biraz zor süreç. Ciddi travma yaşamışlar tutukluyken ve yakın çevre dışında kimseyle konuşmak istemeyen, gözaltı sürecini hiç hatırlamak istemeyenler var. Onlarla çalışma, iletişim biraz zor geçiyor. Ama bazıları ilk günden itibaren avukatlarla anlaşma yapmış ve işi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar götürmek niyetinde olduklarını belirtmişler. Ama hala tutuklanmış kişilerden bir çoğuna ulaşılmıyor, haber alamıyoruz.

Bakü dışında herhangi bir yerde bu tip saldırılar yaşanıyor mu?

Başka illerden, şehirlerden o gün bir haber almadık. Hatta Bakü dışına çıkıyorlardı tutuklanma gecesi, belli ki diğer şehirlerdeki polislere böyle bir emir gelmemiş. Ama birkaç gün önce Gence şehrinde 3 kişinin gözaltına alındığı haberi geldi. Maalesef iletişim ve koordinasyon problemlerinden dolayı bu tür haberler takip edilemiyor.

Birçok kişinin fişlenmek ve gözaltına alınmak gibi kaygılarla Azerbaycan dışına çıktığı söyleniyor. Türkiye’ye gelenler burada karşılarında ne buldular? Onlar için şiddet burada da sürüyor mu?

Evet, birçok kişi bu tutuklamalar sonucunda Azerbaycan’dan çıktı. Ama çoğunluk hiçbir yere gitmek istemiyor. Sohbet ettiğim birçok kişi “Neden gideyim, burası benim de ülkem, çekip gitmekle neyi halledeceğiz?” diyor. Türkiye’ye gelenler var, birkaç ay kalıp geri dönecekler muhtemelen, temelli Azerbaycan’ı terk etmek istemiyorlar. Türkiye de LGBTİQ bireyleri için zor bir yer. Öldürülüyorlar, dövülüyorlar, her türlü aşağılanmalara maruz kalıyorlar. O yüzden trans bireyler, Türkiye’de de pek güvende hissetmiyorlar. Mesela, görüştüğüm trans kadınlardan biri Eylül ayında bir saldırıya maruz kalmış, bütün vücudu bıçakla kesilmiş, arkadaşları onu kanlar içinde hastanelere götürmüşler, saatlerce hiçbir hastane kabul etmemiş, en son devlet hastanelerinden birine yatırmışlar, fakat oraya da polis baskın yapmış ve onu bekleyen onlarca trans arkadaşını coplamış. Olayların video görüntüsünü izledim, dehşet verici. Ama buna rağmen Türkiye’ye geçici olarak sığınmalarının tek nedeni, evlerine polis girmiyor, devamlı polisten kaçma, saklanma gibi bir dertleri yok. Tabi böyle geçici çözümlerle nereye kadar devam edebilirler, belli değil.

LGBTİQ hareketi Azerbaycan’da nasıl zorluklar yaşıyor? Yaşadığı zorluklar karşısında izlenen mücadele hattı nedir?

LGBTİQ bireylerinin ciddi örgütlü mücadelesinden bahsedemeyiz. Her şey bireysel seviyede oluyor. Zaten olan bitenlerin çoğundan habersiz kalıyoruz, çünkü ülke içinde koordinasyon yok, örgüt yok, LGBTİQ bireylerinin her gün yüzleştikleri problemleri belgeleyen, kanıtları toplayan bir yapı yok. Azerbaycanda LGBTİQ sorunlarını ele alan bir kaç STK var, ancak yurtdışında faaliyet göstermekteler. Ama ülke içerisinde, günlük hayatta, LGBTİQ bireylerinin, seks işçilerinin başına gelenleri takip etmek ve ona karşı mücadele vermek için şu an herhangi bir yapı yok.

Azerbaycan’da LGBTİQ bireyler politize olmamış, bir hareket olarak var olamamış zaten. LGBTİQ bireyleri sivil toplum aktivistlerinden, muhaliflerden, sanatçılardan da destek görmüyor. Toplumda bu konuda tartışmalar, müzakereler yok, olanlar da çok dar bir mecrada, tartışma mevzusu da “onlar da insan, yaşamak onların da hakkı” seviyesinde. Toplumsal cinsiyet çalışmaları, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği, LGBT hareketi ve onun tarihsel temelleri, queer teorileri, seksizm ve heteroseksizm eleştirileri gibi önemli konuların tartışıldığı yok. Birkaç STK’nın Avrupa fonlarıyla beraber Azerbaycan’daki çalışmaları nelerden ibaret, biliyor musunuz? Seks işçilerinin ücretsiz muayenesinin sağlanması, onlara ara sıra prezervatif dağıtılması. LGBTİQ kavramını STK’lar da sadece seks işçiliği ile eşleştiriyorlarsa, LGBTİQ bireylerini kavramsal olarak seks endüstrisinden ibaret görüyorlarsa, hangi mücadeleden bahsetmek mümkün? Demokrasi ve özgürlükler mücadelesi veren kesimin üzerinde ciddi sorumluluk var bu açıdan. LGBTİQ bireyleri, rutin olarak kendilerini hedef alan polisle başbaşa kalmış durumda, ülkede LGBTİQ problemlerine başka bir gezegenin problemleriymiş gibi yaklaşıldığı görülüyor.

Bu röportaj Meydan Gazetesi’nin 41. Sayısında yayınlanmıştır. 

 

The post Röportaj: Azerbaycan’da LGBTİQ Bireylere Devlet Baskısı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/11/07/roportaj-azerbaycanda-lgbtiq-bireylere-devlet-baskisi/feed/ 0