Lübnan – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Wed, 05 Aug 2020 09:05:41 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Beyrut Patlaması’nda Can Kaybı Arttı: En Az 100 Ölü https://meydan1.org/2020/08/05/beyrut-patlamasinda-can-kaybi-artti-en-az-100-olu/ https://meydan1.org/2020/08/05/beyrut-patlamasinda-can-kaybi-artti-en-az-100-olu/#respond Wed, 05 Aug 2020 09:03:43 +0000 https://meydan.org/?p=62105 Lübnan’ın Beyrut şehrinde dün akşam gerçekleşen patlamada can kaybı sayısı artmaya devam ediyor. Lübnan Kızıl Haçı’ndan gelen bilgilere göre patlamada 100’den fazla kişi yaşamını yitirirken, 4 binden fazla da yaralı bulunuyor. Lübnan’ın Beyrut şehrindeki liman bölgesinde dün akşam saat 18:00 sularında 12 numaralı depoda bir yangın başladı. Büyüyen yangın, kısa sürede patlamaya yol açtı ve […]

The post Beyrut Patlaması’nda Can Kaybı Arttı: En Az 100 Ölü appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Lübnan’ın Beyrut şehrinde dün akşam gerçekleşen patlamada can kaybı sayısı artmaya devam ediyor. Lübnan Kızıl Haçı’ndan gelen bilgilere göre patlamada 100’den fazla kişi yaşamını yitirirken, 4 binden fazla da yaralı bulunuyor.

Lübnan’ın Beyrut şehrindeki liman bölgesinde dün akşam saat 18:00 sularında 12 numaralı depoda bir yangın başladı. Büyüyen yangın, kısa sürede patlamaya yol açtı ve şehrin pek çok noktasını etkiledi.

Gelen ilk bilgilere göre yangının 6 yıl boyunca limandaki depoda herhangi bir güvenlik önlemi olmadan tutulan 2 bin 750 ton amonyum nitratın Afrika’da bir ülkeye nakliye edileceği sırada gerçekleştiği öğrenildi.

Patlama noktasının eski Lübnan Başbakanı Saad Hariri’nin evine yakın olması sebebiyle planlı saldırı iddiaları ortaya atılsa da bunlar yalanlandı.

Lübnan Kızıl Haçı’nın paylaştığı son verilere göre, patlamada yaşamını yitirenlerin sayısı 100’ü geçti ve 4 binden fazla kişi de yaralandı.

Patlamanın maddi zararının yaklaşık 5 milyar dolar olduğu tahmin edilirken Lübnan’da OHAL ilan edildi. Ülkelerden Libya için yardım çağrısı yapılırken, Rusya yardım için 5 uçak göndereceğini açıkladı

The post Beyrut Patlaması’nda Can Kaybı Arttı: En Az 100 Ölü appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/08/05/beyrut-patlamasinda-can-kaybi-artti-en-az-100-olu/feed/ 0
Korona Krizini Takip Eden Ekonomik Kriz Sonrası Lübnan’da Eylemler: Asker, Bir Eylemci Öldürdü https://meydan1.org/2020/04/30/korona-krizini-takip-eden-ekonomik-kriz-sonrasi-lubnanda-eylemler-asker-bir-eylemci-oldurdu/ https://meydan1.org/2020/04/30/korona-krizini-takip-eden-ekonomik-kriz-sonrasi-lubnanda-eylemler-asker-bir-eylemci-oldurdu/#respond Thu, 30 Apr 2020 14:25:07 +0000 https://meydan.org/?p=57667 Korona virüs krizinin de oldukça etkilediği ekonomik krizin sarstığı Lübnan’da bankalara karşı eylemler düzenliyor. Birçok şehirde eylem düzenlenirken banka genel merkezleri, şubeler ve ATM’ler hedef alındı. Lübnan’ın birçok şehrinde salgına rağmen gösteriler yapıldı. Eylemlerde eylemciler yolları kapattı, askeri araçlara saldırdı, başkentte bazı bankalara bu sabaha karşı motolof kokteylleri atıldı. Eylemleri bastırmaya çalışan askerler, Trablusşam kentindeki eylemlerde 26 […]

The post Korona Krizini Takip Eden Ekonomik Kriz Sonrası Lübnan’da Eylemler: Asker, Bir Eylemci Öldürdü appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Korona virüs krizinin de oldukça etkilediği ekonomik krizin sarstığı Lübnan’da bankalara karşı eylemler düzenliyor. Birçok şehirde eylem düzenlenirken banka genel merkezleri, şubeler ve ATM’ler hedef alındı.

Lübnan’ın birçok şehrinde salgına rağmen gösteriler yapıldı. Eylemlerde eylemciler yolları kapattı, askeri araçlara saldırdı, başkentte bazı bankalara bu sabaha karşı motolof kokteylleri atıldı.

Eylemleri bastırmaya çalışan askerler, Trablusşam kentindeki eylemlerde 26 yaşında bir eylemciyi öldürdü. Bir eylemcinin öldürülmesinden sonra eylemler şiddetini arttırırken kolluk kuvvetleri ve halk arasında yaşanan çatışmalarda ordu gerçek mermi kullandı. Halk kendisini gerçek mermi ve göz yaşartıcı gaza karşı taşlarla korumaya çalışıyor. Bu çatışmalarda 60 eylemci yaralandı.

Lübnan’da ekim ayından beri ülkenin dört bir yanında eylemler devam ederken korona krizi sürecinde durulmuştu. Enflasyondaki hızlı yükseliş ve para birimi Lübnan Lirası’nın (LBL) ABD doları karşısında ciddi bir şekilde düşmesi korona virüse rağmen eylemleri tekrar yükseltti.

The post Korona Krizini Takip Eden Ekonomik Kriz Sonrası Lübnan’da Eylemler: Asker, Bir Eylemci Öldürdü appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/04/30/korona-krizini-takip-eden-ekonomik-kriz-sonrasi-lubnanda-eylemler-asker-bir-eylemci-oldurdu/feed/ 0
Dünya Anarşistleri Korona Krizi’ni Değerlendiriyor – Lübnan https://meydan1.org/2020/04/14/dunya-anarsistleri-korona-krizini-degerlendiriyor-lubnan/ https://meydan1.org/2020/04/14/dunya-anarsistleri-korona-krizini-degerlendiriyor-lubnan/#respond Tue, 14 Apr 2020 19:19:17 +0000 https://meydan.org/?p=57203 Devrimci Anarşist Faaliyet’in (DAF) çağrısıyla dünyadan anarşist örgütler, Korona Krizi’nde kendi coğrafyalarında yaşananları, devletlerin kriz sürecindeki yanlış politikaları ve halkların dayanışmasını, çektikleri videolarda aktarıyorlar. Anarşistler arası örgütlü iletişim sayesinde, Korona Krizi ve devletlerin politikalarına karşı, halkların paylaşma ve dayanışmayla örgütledikleri yaşamların anlatıldığı ve DAF tarafından yayınlanan videoların dördüncüsü Lübnan’dan.

The post Dünya Anarşistleri Korona Krizi’ni Değerlendiriyor – Lübnan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Devrimci Anarşist Faaliyet’in (DAF) çağrısıyla dünyadan anarşist örgütler, Korona Krizi’nde kendi coğrafyalarında yaşananları, devletlerin kriz sürecindeki yanlış politikaları ve halkların dayanışmasını, çektikleri videolarda aktarıyorlar. Anarşistler arası örgütlü iletişim sayesinde, Korona Krizi ve devletlerin politikalarına karşı, halkların paylaşma ve dayanışmayla örgütledikleri yaşamların anlatıldığı ve DAF tarafından yayınlanan videoların dördüncüsü Lübnan’dan.

The post Dünya Anarşistleri Korona Krizi’ni Değerlendiriyor – Lübnan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/04/14/dunya-anarsistleri-korona-krizini-degerlendiriyor-lubnan/feed/ 0
Lübnan’da Halk Düzenin Değişmesini İstiyor – Lea Khalil https://meydan1.org/2019/11/09/lubnanda-halk-duzenin-degismesini-istiyor-lea-khalil/ https://meydan1.org/2019/11/09/lubnanda-halk-duzenin-degismesini-istiyor-lea-khalil/#respond Sat, 09 Nov 2019 06:24:23 +0000 https://test.meydan.org/2019/11/09/lubnanda-halk-duzenin-degismesini-istiyor-lea-khalil/ Lübnan’da yüz binlerce insanın rejimin yıkılması için çağrıda bulunduğu 17 Ekim’de başlayan eylemler devam ediyor. LiHaqqi adlı siyasi oluşumun çağrısıyla sokağa çıkanlar, Bakanlar Kurulu tarafından yapılan Whatsapp vergileri dahil olmak üzere, benzin ve tütün fiyatlarına eklenen ve artan KDV gibi vergilere karşı sokak eylemleri yapmaya başladılar. Hükümetin Whatsapp’a uyguladığı vergiyi geri çekmesine rağmen süren eylemler, […]

The post Lübnan’da Halk Düzenin Değişmesini İstiyor – Lea Khalil appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Lübnan’da yüz binlerce insanın rejimin yıkılması için çağrıda bulunduğu 17 Ekim’de başlayan eylemler devam ediyor.

LiHaqqi adlı siyasi oluşumun çağrısıyla sokağa çıkanlar, Bakanlar Kurulu tarafından yapılan Whatsapp vergileri dahil olmak üzere, benzin ve tütün fiyatlarına eklenen ve artan KDV gibi vergilere karşı sokak eylemleri yapmaya başladılar.

Hükümetin Whatsapp’a uyguladığı vergiyi geri çekmesine rağmen süren eylemler, yıllardır kronikleşen ekonomik krize karşı, daha iyi yaşam koşulları ve yolsuzlukların sona ermesi talebiyle her yere yayıldı.

Eylemlerde halen yakın coğrafyalar da dahil olmak üzere, dünyanın farklı bölgelerinde süren direnişlere dayanışma gösteren pankartlar da açıldı. Benzer şekilde, Suriye, Filistin ve Mısır’da da Lübnan’daki direnişçilere selam gönderen eylemler yapıldı.

Dört gün içinde direnişçilerin sayısı tüm Lübnan’da iki milyonu aştı. Böylesi büyük katılımlı bir eylem Lübnan’da ilk defa oluyordu. Cumhurbaşkanı, meclis başkanı, parlamento üyelikleri ve başbakanlık makamlarının, dini ve mezhepsel dengeler gözetilerek dağılımının yapıldığı Lübnan’da uzunca bir süre hükümet kurulamaması sonrası geçtiğimiz Şubat ayında iktidara gelen Saad Hariri’nin ulusal birlik hükümetine karşı en ciddi meydan okuma bu oldu.

Eylemlerde ana yolların çoğu yanan lastiklerle kapatıldı. 21 Ekim’de yapılan çağrıyla eylemlerin ve genel grevin sürdürülmesi kararı alındı. Genel grev çağrısı ise beklenenin aksine sendikalar tarafından değil, sokak eylemlerini yönlendiren direnişçilerce sosyal medya üzerinden yapıldı.

Geçtiğimiz birkaç yılda Lübnan’da halkın farklı kesimleri farklı bölgelerden alternatif medya kanalları yaratmaya çok fazla enerji harcadılar. Bu medya kanalları eylemlerin örgütlenmesinde önemli bir rol oynadı. Alternatif medya kanallarının kullanılması ana akım medya tarafından verilen haberlerin güvenirliliğinin sorgulanmasına ve bu haberlerin bazı partiler tarafından finanse edildiğinin anlaşılmasına ya da medyayı daha şeffaf olmaya zorluyor.

Üniversitelerde akademisyen ve öğrencilerden, greve katıldığı için tacize uğrayan ve işten atılan işçilerin savunmasını üstlenen avukatlara dek, eylemlere halkın desteği söz konusuydu. Bununla birlikte Hariri yanlılarının güçlü olduğu Sünni ve Hizbullah etkisindeki, Lübnan’ın güney bölgelerinde de eylemlere katılım dikkat çekiciydi.

Yanan lastikler nedeniyle kapatılan yollardan alternatif yollara geçemleri için insanlara ücretsiz motosiklet servisleri yapıldı, ana arterler kapalı olduğundan, direnişçiler havaalanından insanları motosikletleriyle aldılar. Tüm bunlar toplumda dayanışma duygusunun güçlenmesini sağladı.

Öte yandan Roumieh ve Zahle Hapishaneleri’nde sokak eylemlerini desteklemek için ayaklanmalar olduğu öğrenildi . Eylemlerin caydırıcı etkisiyle Başbakan Saad el Hariri kabinesine ekonomik krize çözüm bulmak için 72 saat verdiğini söyledi. 72 saat sonra yeni bir vergi içermeyen ve bakanların maaşının %50 oranında düşürüldüğünü, iletişim sektöründe 2020 yılında yeni bir zam içermeyen bir plan açıkladı.

Ancak eylemlerini sürdüren halk bu planı reddederek, sokakları terk etmeyeceğini duyurdu. Eylemcilere, devletin kolluk güçlerinin yan sıra Hizbullah milislerinin de saldırılarının olduğu biliniyor.

29 Ekim’de Hariri, halkın taleplerine cevap veremediği için istifa etti. Direnişçiler kutlamalar yaptı ama daha fazla taleple sokakta kalmaya devam ettiler. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah direnişçileri ülkeyi kaos ve ekonomik dengesizliğin eşiğine getirmekle suçladı. Hizbullah’la birlikte 8 Mart İttifakı’ndan olan Cumhurbaşkanı Michel Aun’un bu istifada karar verici olacağını söyleyen Nasrallah, eylemlerde sık sık atılan “Halk bu düzenin değişmesini istiyor” sloganına atıfta bulunarak bu düzenin sona ermeyeceğini söyledi ve ülkede 1975-1990 arası yaşanan savaşı işaret edip üstü kapalı bir tehdit konuşması yaptı.

18 Ekim gecesi ordu çevik kuvvet polisini eylemleri bastırmak için görevlendirip sahaya indirdi. Resmi rakamlara göre 70 kişi gözaltına alındı ama eylemciler bu rakamın 300 civarında olduğunu söylüyor. Bazı direnişçiler bir gece gözaltında tutulduktan sonra Beyrut’taki Helou Polis Karakolu’ndan serbest bırakıldı. Gözaltına alınanların darp edildiği görüldü.

Parlamento sözcüsü Nabih Berri’nin Şii AMAL ( Afwaj Al-Muqawama Al-Lubnaniyya-Lübnan Direniş Tugayı) Hareketi’ne bağlı milisler Sour ve Nabatiyeh’de insanlara bıçak ve demir joplar ve bazen gerçek mermilerle saldırdı. Beyrut’ta bir kişinin bu milislerin saldırısında kalbinden vurularak öldürüldüğü rapor edildi. AMAL ve Hizbullah bayraklarını taşıyan milis çetelerinin konvoyları Beyrut’ta halkı terörize etmeyi denedi ama başaramadı. Eylemcilerin çadırlarını yakıp yıkmaya kapatılan yolları açmaya çalıştılar ama güçlü bir direnişle karşılaştılar.

Lübnan’da mücadele hala devam ediyor ve güçleniyor. Bankaların karına uygulanan vergiler, doğrudan olmayan vergilerin ve artan vergilerin azaltılması, politikacıları ve bakanları son 30 yıl boyunca hesap verebilir kılmak için bağımsız bir hukuk sistemi, kamusal alanların özelleştirilmesi problemi, kamusal paranın çalınmasının ve yolsuzluğun önlenmesi halen acil talepler arasında.

Lea Khalil

Çeviri: Ahmet Soykarcı

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 51. sayısında yayınlanmıştır.

The post Lübnan’da Halk Düzenin Değişmesini İstiyor – Lea Khalil appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/11/09/lubnanda-halk-duzenin-degismesini-istiyor-lea-khalil/feed/ 0
Lübnan’da Başbakan Hariri’nin İstifası Bu Sefer Kabul Edildi https://meydan1.org/2019/10/30/lubnanda-basbakan-haririnin-istifasi-bu-sefer-kabul-edildi/ https://meydan1.org/2019/10/30/lubnanda-basbakan-haririnin-istifasi-bu-sefer-kabul-edildi/#respond Wed, 30 Oct 2019 17:43:44 +0000 https://test.meydan.org/2019/10/30/lubnanda-basbakan-haririnin-istifasi-bu-sefer-kabul-edildi/ Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn, Başbakan Saad al-Hariri’nin istifasını kabul ederek yeni hükümet kurulana kadar başbakan dahil tüm kabinenin geçici görevde kalmasını istedi. Lübnan’da hükümetin sosyal iletişim ağı WhatsApp uygulamasına vergi getirme girişimi büyük sokak eylemleriyle tepki bulmuş, 17 Ekim’de başlayan hükümet karşıtı eylemler sürerken başbakan Saad el-Hariri istifa edeceğini duyurmuştu. Avn’ın Hariri’nin istifasını kabulü öncesi meclisteki […]

The post Lübnan’da Başbakan Hariri’nin İstifası Bu Sefer Kabul Edildi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn, Başbakan Saad al-Hariri’nin istifasını kabul ederek yeni hükümet kurulana kadar başbakan dahil tüm kabinenin geçici görevde kalmasını istedi.

Lübnan’da hükümetin sosyal iletişim ağı WhatsApp uygulamasına vergi getirme girişimi büyük sokak eylemleriyle tepki bulmuş, 17 Ekim’de başlayan hükümet karşıtı eylemler sürerken başbakan Saad el-Hariri istifa edeceğini duyurmuştu.

Avn’ın Hariri’nin istifasını kabulü öncesi meclisteki siyasi partilerle görüştüğü ve yeni hükümetin yakın bir zamanda kurulmasının uzak ihtimal olduğu belirtiliyor. Hariri, 2017’de de istifa etmiş ancak istifası kabul edilmemişti.

The post Lübnan’da Başbakan Hariri’nin İstifası Bu Sefer Kabul Edildi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/10/30/lubnanda-basbakan-haririnin-istifasi-bu-sefer-kabul-edildi/feed/ 0
Lübnan’dan Boş Koltuklu Tillerson Mesajı https://meydan1.org/2018/02/15/lubnandan-bos-koltuklu-tillerson-mesaji/ https://meydan1.org/2018/02/15/lubnandan-bos-koltuklu-tillerson-mesaji/#respond Thu, 15 Feb 2018 11:21:23 +0000 https://seninmedyan.org/?p=29169 ABD  Dışişleri Bakanı Rex Tillerson  Türkiye, Mısır, Ürdün, Lübnan ve Kuveyt’i kapsayan Ortadoğu turu kapsamında, Türkiye ziyaretinin hemen öncesinde Lübnan’daydı. Ancak Tillerson’u Lübnan’da tatsız bir sürpriz bekliyordu. Lübnan Devlet Başkanı Michel Aoun, Tillerson’u dakikalarca görüşmenin yapıldığı salonda bekletti. Tillerson’un önüne su konulmadığı ve Aoun’un oturması gereken boş koltuğun bulunduğu görüntüler canlı olarak yayınlandı. Lübnan Dışişleri Bakanı  Gebran Bassil de, diplomatik teamüller […]

The post Lübnan’dan Boş Koltuklu Tillerson Mesajı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

ABD  Dışişleri Bakanı Rex Tillerson  Türkiye, Mısır, Ürdün, Lübnan ve Kuveyt’i kapsayan Ortadoğu turu kapsamında, Türkiye ziyaretinin hemen öncesinde Lübnan’daydı. Ancak Tillerson’u Lübnan’da tatsız bir sürpriz bekliyordu. Lübnan Devlet Başkanı Michel Aoun, Tillerson’u dakikalarca görüşmenin yapıldığı salonda bekletti. Tillerson’un önüne su konulmadığı ve Aoun’un oturması gereken boş koltuğun bulunduğu görüntüler canlı olarak yayınlandı. Lübnan Dışişleri Bakanı  Gebran Bassil de, diplomatik teamüller dışına çıkarak, ABD Dışişleri Bakanı’nı karşılamaya gelmedi.

Lübnan’da  Devlet Başkanı Michel Aoun, geçtiğimiz yıl yapılan seçimleri, ABD’nin “terör örgütü” olarak gördüğü ve İran’ın bölgedeki en sıkı müttefiki Hizbullah’ın adayı olarak kazanmıştı.  Söz konusu “boş koltuk” mesajının, 2017 sonlarında ABD müttefiki Suudi Arabistan’ın, başbakan Refik Hariri üzerinden yarattığı krizle Lübnan’ı istikrarsızlaştırma hamlesine, sembolik bir misilleme olarak verildiği sanılıyor.

The post Lübnan’dan Boş Koltuklu Tillerson Mesajı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/02/15/lubnandan-bos-koltuklu-tillerson-mesaji/feed/ 0
Lübnan ve İsrail Askerleri Arasında Gerilim https://meydan1.org/2017/11/12/lubnan-israil-askerleri-arasinda-gerilim/ https://meydan1.org/2017/11/12/lubnan-israil-askerleri-arasinda-gerilim/#respond Sun, 12 Nov 2017 09:24:22 +0000 https://seninmedyan.org/?p=20419 Lübnan-İsrail sınırında, İsrail askerlerinin Lübnan tarafında sis bombası attığı ve Lübnanlı askerlere hakaret ettiği, bu nedenle de taraflar arasında gerginlik yaşandığı öğrenildi. Öğle saatlerinde yaşanan olayda, sınırdaki İsrail askerlerinin silahlarını, Lübnan askerlerine doğru yönelttikleri, hakaret ettikleri ve sınırın Lübnan tarafına üç adet sis bombası attıkları belirtildi. İsrail ile Lübnan arasında mayınlı bir bölge bulunuyor. Mayınlı bölgenin […]

The post Lübnan ve İsrail Askerleri Arasında Gerilim appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Lübnan-İsrail sınırında, İsrail askerlerinin Lübnan tarafında sis bombası attığı ve Lübnanlı askerlere hakaret ettiği, bu nedenle de taraflar arasında gerginlik yaşandığı öğrenildi. Öğle saatlerinde yaşanan olayda, sınırdaki İsrail askerlerinin silahlarını, Lübnan askerlerine doğru yönelttikleri, hakaret ettikleri ve sınırın Lübnan tarafına üç adet sis bombası attıkları belirtildi.

İsrail ile Lübnan arasında mayınlı bir bölge bulunuyor. Mayınlı bölgenin İsrail tarafında elektrikli telleri ile çeşitli gözetleme ve istihbarat sistemleri bulunurken Lübnan tarafında ise sınır hattını sadece eski dikenli teller koruyor. Sınırın Lübnan tarafında, güvenliği Lübnan ordusuyla birlikte Hizbullah militanları sağlarken, İsrail tarafında orduya ait gözetleme merkezleri sınır güvenliğini için kullanılıyor. ‘Mavi Hat’ olarak isimlendirilen ara bölgede ise,  Birleşmiş Milletler Lübnan Barış Gücü  UNIFIL‘e ait üsler ve devriye araçları bulunuyor.

UNIFİL bölgede, Lübnan’da iç savaşın başladığı 1975 sonrası konuşlandırılmıştı.İsrail ile Hizbullah arasında 2006’daki Güney Lübnan savaşı sonrası söz konusu sınır hattında zaman zaman gerilim yaşanıyor. Söz konusu olayın, İsrail’in “örtük müttefiki” Suudi Arabistan ile Lübnan arasında, geçtiğimiz günlerde istifa eden Lübnan Başbakanı Saad Hariri üzerinden yaşanan gerilimle de ilgili olduğu sanılıyor. Hariri’nin istifa kararı, ülkedeki İran bağlantılı Hizbullah varlığını tehdit algılayan Suudi Arabistan’ın etkisinde verdiği şeklinde yorumlanmıştı.

The post Lübnan ve İsrail Askerleri Arasında Gerilim appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/11/12/lubnan-israil-askerleri-arasinda-gerilim/feed/ 0
“Kapıkulu” – Özgür Oktay https://meydan1.org/2015/11/03/kapikulu-ozgur-oktay/ https://meydan1.org/2015/11/03/kapikulu-ozgur-oktay/#respond Tue, 03 Nov 2015 18:10:33 +0000 https://test.meydan.org/2015/11/03/kapikulu-ozgur-oktay/ Suriye’de evini kaybeden 8 milyon insan var ve savaşın şiddeti, uzun bir süre daha azalacağa benzemiyor. Lübnan’da yaşayan her dört kişiden biri Suriye göçmeni, ancak Mayıs ayında yeni alımlar durduruldu. Halen iki milyon Suriyeli göçmenin bulunduğu TC sınırlarına, yüz binlercesi Avrupa’ya, en çok da Almanya’ya gitmek isteyen en az bir milyon göçmenin daha gelmesi bekleniyor. […]

The post “Kapıkulu” – Özgür Oktay appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Meydan Gazetesi-Kapıkulu - Özgür Oktay

Suriye’de evini kaybeden 8 milyon insan var ve savaşın şiddeti, uzun bir süre daha azalacağa benzemiyor. Lübnan’da yaşayan her dört kişiden biri Suriye göçmeni, ancak Mayıs ayında yeni alımlar durduruldu. Halen iki milyon Suriyeli göçmenin bulunduğu TC sınırlarına, yüz binlercesi Avrupa’ya, en çok da Almanya’ya gitmek isteyen en az bir milyon göçmenin daha gelmesi bekleniyor.

Avrupa devletleri, şu anda bile tümüyle kontrol altına alamadığı göçmenleri sınırlarının ötesinde durdurmadığı sürece istediği rahatlığa kavuşamayacak. Almanya şansölyesi Angela Merkel, elinden geldiğince cazip kılmaya çalıştığı ahlaksız teklifi, TC devletine sunmaya geldi.

Genişletilmiş Sınır Polisliği

Merkel, TC’den göçmenleri Avrupa sınırında, özellikle de Yunanistan deniz sınırında durdurmasını istiyor. Savaşla yaşamları yok edilen göçmenler, yaşamlarını tümüyle kaybetmek pahasına sınırlardan geçerken, onları durdurmak için yapılacak insanlık dışı uygulamaların faili olmak, Avrupa’nın “insancıllık” karizmasına ciddi zararlar verecektir. Şimdi ise bu işi, zorbalığını gizlemeye gerek duymayan bir taşerona verecek.

Sınır polisliği, Tc’nin mevcut kolluk kuvvetlerine ek bağlantılar ve kaynaklar sağlayacağı için de ayrıca cazip gelecektir. AB’nin kendi içinde tartışma yaratan fişleme önerileri burada hayata geçirilebilir. Göçmenlerin Avrupa’ya çıkışı konusunda söz sahibi olmak, iktidarın politik olarak da kullanabileceği bir olanaktır. Örneğin Alan Kürdi’nin ailesinin Kanada’ya yaptığı iltica başvurusu, kısmen TC’nin mülteci statüsüve çıkış vizesi vermemesi nedeniyle reddedilmişti.

Bu taşeronluk yerli savaş ekonomisini de canlandırarak iktidarın yakın dönemdeki baskıcı politikalarına destek verecektir. Yeni TOMA’lar belki de artık AB fonuyla alınacak.

Başvurular Göçmen Kamplarında

Merkel’le birlikte gelen Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere, Avrupa Birliği’nin (AB) iltica taleplerinin değerlendirileceği mülteci kamplarını Türkiye’de kurması gerektiğini söyledi. Şu anda 25 kampta 280 bin göçmen kalıyor ama bu mevcut göçmen nüfusunun bile ancak %15ini oluşturuyor.

Daha önce bu işi Yunanistan yapıyordu. Bu kamplar yıllarca skandal düzeyinde kötü koşullar ve ölümler olduktan sonra bu yıl içinde kapatıldı. Yunanistan’la sorunlu ilişkileri olan Almanya, göçmenler konusunda başka adres aramak zorundaydı. Ulusal baş müteahhit AB’den bu işi alırsa, TC ekonomisinin motoru olan inşaat sektörünü de canlandıracak.

Pazarlık Maddeleri

Merkel’in en güçlü pazarlık maddesi, 3 milyar avroluk nakit yardım. Diğer fon yardımları da düşünüldüğünde, bu haberle borsanın, son iki ayın en yüksek düzeyine çıkması şaşırtıcı değil.

Avrupa bürokrasisi düşünüldüğünde yakın zamanda vizesiz dolaşım hakkı çok gerçekçi gözükmese de, Merkel, sürecin hızlandırılacağını söyledi. Merkel ayrıca, TC’nin AB üyeliğine kabul edilmesi için bloke edilen maddelerinin açılmasında destek olacağını belirtti. Bu maddelerden en kritiği olan “demokratikleşmeye” ilişkin, “Seçimlerden sonra da özellikle, Kürtlerle yeniden barışma konusunun ön plana çıkarılmasını da diliyoruz” dedikten sonra, “Tabiki her ülke kendi demokratikleşmesini kendi iç kuvvetleriyle sağlayacaktır. Türkiye de bu konuda birçok önlem aldı” diyerek, bahsettiğinin nasıl bir barış olduğunu anlatmış oldu.

İç Politika Kaygıları

Bu görüşme, anlaşmanın tarafları olan iki iktidar için de iyi iç politika malzemesi sundu. Merkel’in bu çözümü gerçekleşirse, göçmen alımını artırması nedeniyle oyları düşen Hristiyan Demokratların pozisyonunu güçlendirecektir. TC tarafında ise, seçimlere iki hafta kala, daha yeni, TC’nin AB üyeliğini onaylamayan Merkel’in yardım istemek için İstanbul’a gelmesi, propagandasını güçlü gözükmek üzerine kuran Erdoğan’a eşsiz bir hediye oldu. Bu hediyeyi alırken AB’ye tam üyelik koşulunu öne sürmesini, sadece bu gösterinin parçası olarak değerlendirmek gerekir.

Sonuç

Göçmenlerin yaşamlarını yok eden savaşın sorumluları olan bu devletler; bir tarafta sınırlarda tekrar karşılarına dikilen Avrupa, diğer tarafta yükümlülükten kurtulmak için “misafirlerine” mülteci statüsü bile tanımayan TC, altın kaplamalı tahtların üzerinde anlaşmaya oturdular. Bu anlaşmayla Almanya, mülteci başvurularını, göçmen politikası bile olmayan bir devlete teslim ederken, TC göçmen katliamlarının doğrudan faili olacaktır. Bu anlaşma, devletlerin her anlaşması gibi, ezilenlerin yaşamlarını yok ederken iki devletin de çıkarına olacaktır.

Özgür Oktay

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 29. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Kapıkulu” – Özgür Oktay appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/11/03/kapikulu-ozgur-oktay/feed/ 0
“Göçmenlere Yollar Uzun Yaşamlar Kısa” – Sarp Can Bilgili https://meydan1.org/2015/09/04/gocmenlere-yollar-uzun-yasamlar-kisa-sarp-can-bilgili/ https://meydan1.org/2015/09/04/gocmenlere-yollar-uzun-yasamlar-kisa-sarp-can-bilgili/#respond Fri, 04 Sep 2015 16:03:28 +0000 https://test.meydan.org/2015/09/04/gocmenlere-yollar-uzun-yasamlar-kisa-sarp-can-bilgili/ Doğu Akdeniz’den Manş Tüneline Şavaştan Kaçan Göçmenler Suriye’deki savaş, bölgede yaşayan halkları katlederken, katliamlardan kaçabilenler ise yine bir ölüm-kalım mücadelesine giriyorlar. BM verilerine göre, yaşadığı yerleri zorunlu olarak terk edenlerin 7.6 milyon kadarı Suriye sınırları içinde, 1.6 milyonu TC’de, 1.2 milyonu Lübnan’da, 1 milyonu ise Irak ve Ürdün’de bulunuyor. Yarısından fazlası çocuk yaşta olan göçmenler, […]

The post “Göçmenlere Yollar Uzun Yaşamlar Kısa” – Sarp Can Bilgili appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Meydan Gazetesi- Göçmenlere Yollar Uzun Yaşamlar Kısa


Doğu Akdeniz’den Manş Tüneline Şavaştan Kaçan Göçmenler

Meydan Gazetesi-manştunnel

Suriye’deki savaş, bölgede yaşayan halkları katlederken, katliamlardan kaçabilenler ise yine bir ölüm-kalım mücadelesine giriyorlar. BM verilerine göre, yaşadığı yerleri zorunlu olarak terk edenlerin 7.6 milyon kadarı Suriye sınırları içinde, 1.6 milyonu TC’de, 1.2 milyonu Lübnan’da, 1 milyonu ise Irak ve Ürdün’de bulunuyor. Yarısından fazlası çocuk yaşta olan göçmenler, mülteci kampları ya da çadır kentler gibi dikenli tellerle çevrili bölgelerde ya da sokaklar ve parklarda kalırken yeteriz gıda, susuzluk ve salgın hastalık riskleriyle karşı karşıyalar. Suriye, Irak, Afganistan ve Libya gibi savaş bölgelerinden gittikçe artan sayıda insan ise Avrupa ülkelerine gitmeye çalışıyor.

Sadece Ağustos ayı içerisinde AB sınırlarını geçen 100 binden fazla göçmen var. 2015’in ilk 7 ayında sınırı geçen göçmenlerin sayısı 340 bine, önceki yılın aynı dönemdeki sayının 3 katına ulaşmış. Göçmenlerin yolculuğu, birbirleri arasında pasaport kontrolleri az olan hatta çeşitli yerlerde kontrol olmayan Schengen ülkeleri sınırlarına varana kadar oldukça zorlu geçiyor. Bazen denizden botlarla, bazen kamyonların içinde aşılan sınırlarda 2015’in başından beri yaşamları yitiren göçmenlerin sayısı ise 2500’ü geçiyor.

 

 

Fransa-İngiltere

Meydan Gazetesi-ingilteretır1

Kıta Avrupasından İngiltere’ye kara yoluyla geçişi sağlayan tek tünel, Manş Denizi’nin altından geçer. Manş tünelinin girişi olan Calais Sınır Kapısı’nın yakınında ise göçmenlerin kendi kampları bulunuyor. Göçmenler gece saatlerinde yollarda bekleyen kamyonların arka dorsesine ya da altına saklanarak, yoğun kontrollere rağmen İngiltere’ye geçiyorlar. Bir gecede yaklaşık 150 kişinin İngiltere’ye geçtiği sınırda yılın başından beri 18 bin göçmen gözaltına alınmış.

 

Libya-İtalya ve Malta

Meydan Gazetesi-malta

Birçok göçmen, önce Tunus ve Mısır üzerinden Libya’ya, oradan da deniz yoluyla İtalya ve Malta’ya geçmeye çalışıyor. Göçmenler, insan kaçakçılarının pusulası bozuk, yakıtı yetersiz tekneleriyle Akdeniz’i geçmek zorunda. Her gün yüzlerce göçmenin denize açıldığı bu kıyılardan, batan mülteci botlarının, kıyıya vuran cansız bedenlerin haberleri geliyor.

Güvertede yolculuk etmeye parası yetmeyenler kargo bölümüne kapatılıyor ve tekne battığı durumda bu bölmelerden çıkamadıkları için yaşama şansları kalmıyor. Batan gemilerden kurtulanlar ise Libya sahil güvenliği tarafından denizden alınıp “yasa dışı göçmenlerin” toplama kampına götürülüyor.

 

 

Sırbistan-Bosna Hersek-Hırvatistan-Slovenya-Avusturya

Meydan Gazetesi- austria

Göçmenlerin, başka bir Schengen sınır kapısı olan Avusturya’ya geçişleri ise genelde yük kamyonlarının içinde oluyor. Birçok göçmen, kişi başı 1250 avro gibi para karşılığında, yük kamyonlarının içinde balık istifi halinde, havasızlıktan boğulma tehlikesi altında bu sınırdan geçebiliyor. Ağustos ayının son haftasında, 70 göçmen bir tavuk kamyonunun içinde yaşamlarını yitirdi.

 

Yunanistan-Makedonya-Sırbistan-Macaristan

Meydan Gazetesi- balkan

Makedonya’nın Yunanistan sınır kapısında, gümrük polisi toplu çıkış yapmak isteyen binlerce göçmene biber gazı ve ses bombalarıyla saldırdı. Bu olayın ardından yüzlerce asker sınır kapısına getirildi.

Sırbistan içinden kara ve demir yollarında araçla ya da yaya olarak geçen göçmenler, Macaristan sınırına ulaşmaya çalışıyorlar. Macaristan, Schengen blokuna dahil olduğu için bu sınırı geçmek, göçmenler için hayati önem taşıyor.

Macaristan devleti ise Sırbistan sınırından kaçak giren göçmenleri engellemek için 175 km’lik sınır boyunca “sınır avcılığı” yapacak binlerce polisi sınıra yığmayı ve 4m yüksekliğinde dikenli tel örmeyi planlıyor.

 

 

   Türkiye-Adalar Üzerinden Yunanistan

Meydan Gazetesi- kos-adasi-polis2

Suriye’den gelen ve BM kamplarında kalmak istemeyen göçmenler öncelikle Türkiye üzerinden deniz yoluyla Yunanistan adalarına, oradan da kuzeye gidiyorlar.

Ege Denizi’ni botlarla aşabilmek için kaçakçılara yüklü miktarda para vermek zorunda olan göçmenler, kaptansız botlarda denizle boğuşurken “korsanların” saldırısı ile da karşılaşabiliyor. Ancak bu saldırıların bazılarını, devletle işbirliği içindeki faşistlerin yaptığı konusunda ciddi şüpheler var. Geçen aylarda içinde iskelet maskeli 4 korsan tarafından silahlı saldırıya uğrayan göçmen botu kurşunlanarak batırılmıştı. Batırılan bottaki göçmenlerin paraları alınıp yanlarındaki tüm eşyalar ve pasaportlar denize atıldı. Geçtiğimiz günlerde ise batma tehlikesi geçiren bottaki görgü tanığı, yardıma gelen Yunanistan Sahil Güvenlik gemisinde iskelet maskeli bir adam gördüğünü belirtti.

Denizi aşabilen göçmenler Midilli, Sakız ve Kos adalarında önce turistlerin şaşkın bakışlarıyla, sonra da polis saldırıları ve kalabalıktan sıkışmaların yaşandığı mülteci kamplarıyla karşılanıyorlar. Kos Adası’nda kalabalıklaşan göçmenlere karşı devlet dört çevik kuvvet timi gönderdi. Göçmen kağıtlarını vermek üzere adadaki stadyuma getirtilen göçmenler, orada su, yemek ve tuvalet olmadan 20 saat bekletildikten sonra polis saldırısına uğradılar. Polis saldırısında birçok göçmen yaralandı.

Sarp Can Bilgili

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Göçmenlere Yollar Uzun Yaşamlar Kısa” – Sarp Can Bilgili appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/09/04/gocmenlere-yollar-uzun-yasamlar-kisa-sarp-can-bilgili/feed/ 0
“Türkiye’nin Yeni Komşusu IŞİD” – Mercan Doğan https://meydan1.org/2014/06/14/turkiyenin-yeni-komsusu-isid-mercan-dogan/ https://meydan1.org/2014/06/14/turkiyenin-yeni-komsusu-isid-mercan-dogan/#respond Sat, 14 Jun 2014 11:27:42 +0000 https://test.meydan.org/2014/06/14/turkiyenin-yeni-komsusu-isid-mercan-dogan/ Suriye’de 3 yılı aşkın bir süredir devam eden iç savaştan yararlanarak bölgeye Sünni bir şeriat devleti kurmak için birçok cihatçı örgüt gelmişti. Özellikle son bir yıldır, Suriye’nin, Rojava’yı da içine alan kuzey kesiminde gerçekleştirdiği katliamlarla gündeme gelen Irak Şam İslam Devleti(IŞİD), bu cihatçı örgütlerden biri. IŞİD, şu günlerde eylemlerini Suriye’ye komşu Irak’a taşıyarak yaşadığımız coğrafyanın […]

The post “Türkiye’nin Yeni Komşusu IŞİD” – Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Suriye’de 3 yılı aşkın bir süredir devam eden iç savaştan yararlanarak bölgeye Sünni bir şeriat devleti kurmak için birçok cihatçı örgüt gelmişti. Özellikle son bir yıldır, Suriye’nin, Rojava’yı da içine alan kuzey kesiminde gerçekleştirdiği katliamlarla gündeme gelen Irak Şam İslam Devleti(IŞİD), bu cihatçı örgütlerden biri. IŞİD, şu günlerde eylemlerini Suriye’ye komşu Irak’a taşıyarak yaşadığımız coğrafyanın ve dünya gündeminin dikkatini çekmekte. Irak’ın ikinci büyük kenti olan ve zengin petrol yataklarıyla bilinen Musul, çıkan çatışmalar sonrasında 10 Haziran günü Irak kolluk güçlerinin, silahlarını bırakarak bölgeyi terk etmesiyle tamamen örgütün kontrolüne girdi. Musul’daki merkez bankası kasasını boşaltan örgüt, toplam 429 milyon dolara el koydu. IŞİD bu kritik bölgeyi ele geçirerek, yine petrol zengini olan Rakka kentinden sonra, ikinci kilit bölgeye hakim oldu. Örgüt, Karkamış Sınır Kapısı’nın olduğu bölgeyi de alarak, TC’nin fiilen sınır komşusu oldu.

Musul’da bulunan TC Konsolosluğu’nu da basan örgüt, başkonsolos dâhil, konsolosluk çalışanlarından 15 civarında kişiyi rehin aldı.

Irak-Şam İslam Devleti Nedir?

Selefi İslam çizgisini benimseyen IŞİD bu doğrultuda Irak, Suriye, Filistin, Ürdün ve Lübnan topraklarını içine alan bölgede şeriat devleti kurmayı amaçlıyor. IŞİD, 2004 yılında “Tevhid ve Cihat” adıyla Ebu Musa Zerkavi tarafından Irak’ta kuruldu. El-Kaide’nin o zamanki lideri Usame Bin Ladin’e biatını açıklayan örgüt adını “Mezopotamya’da El-Kaide” olarak değiştirdi. Ebu Musa Zerkavi 2006’da ABD’nin Irak’ta düzenlediği bir operasyonda öldürülünce yerine Ebu Hamza el Muhacir geçti. Aynı yılın sonlarında, El-Kaide’ye yakın Ebu Ömer el Bağdadi “Irak İslam Devleti” örgütünü kurduklarını ilan etti. Nisan 2010’da Irak ve ABD güçleri ortak bir operasyonla Ebu Ömer el Bağdadi ve Ebu Hamza el Muhacir’in kaldıkları evi basarak her ikisini de öldürünce, Ebu Bekir el Bağdadi Irak İslam Devleti örgütünün yeni lideri oldu. 2011 sonlarında Ebu Muhammed Colani liderliğinde El-Kaide’nin Suriye kolu olarak El-Nusra Cephesi kuruldu. Aynı yıl Irak İslam Devleti lideri Ebu Bekir el Bağdadi El-Nusra Cephesi ile birleşerek Irak Şam İslam Devleti adını aldıklarını duyurdu. Ancak bir süre sonra Ebu Muhammed Colani iki örgütün IŞİD adıyla birleşmesine sıcak bakmadığını belirterek, El-Kaide lideri Eymen Zevahiri’ye biatını ilan etti. Zevahiri de 2013 başlarında IŞİD’ı tanımadığını ilan ederek örgüte, Suriye’yi terk etme çağrısı yaptı. Bu süreçten itibaren iki örgüt arasında şiddetli çatışmalar yaşandı. Çatışmalar, IŞİD’in, El-Nusra Cephesi kontrolündeki Deyr Ez-Zor kentini ele geçirmesiyle son buldu.

Suriye’de Muhalif Cihadcı Gruplar ve IŞİD

IŞİD’ın, kontrolü altında bulundurduğu petrol kenti Rakka’da çıkan petrolü Beşar Esad rejimine satma iddiaları ve kendisi dışındaki gruplara karşı çatışmacı tavrı nedeniyle Suriyeli muhaliflerin tepkisini çekiyordu. Geçen Ocak başlarında 7 muhalif gruptan oluşan İslami Cephe, IŞİD’in Cerablus kentindeki karargâhına Özgür Suriye Ordusu, Mücahitler Ordusu ve bazı muhalif grupların da destek verdiği bir operasyon düzenleyerek örgütün Cerablus ve muhaliflerin fiili başkenti sayılan Halep’ten çekilmesini sağladı. IŞİD buradaki kontrolünü kaybedince, saldırılarını Rojava’da yoğunlaştırmaya çalıştı.

Rojava Işid Tehdidi Altında

Bu yılın başlarında üç kantonlu özerk yönetimini ilan eden Rojava, Marttan itibaren IŞİD tehdidi altında. IŞİD üç kantondan oluşan Rojava’nın kritik noktası Kobani’ye, Arapça ismi olan Ayn el Arap(Arap Pınarı)’ı Ayn el İslam (İslam Pınarı) olarak değiştireceğini ilan ederek saldırdı. Bu saldırıların ilkinde çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 24 sivili katletti. Saldırılar, bölgenin öz savunma güçleri YPG ve YPJ tarafından püskürtüldü. Bu noktada muhaliflerle IŞİD arasındaki dengeleri de iyi gözeten Rojava Kürtleri, bu çatışmalarda Özgür Suriye Ordusu şemsiyesi altındaki Cephet-ül Akrad(Kürt Cephesi) savaşçılarının da kendileriyle iş birliği yapmasını sağlayarak askeri üstünlüğü ele geçirdi. IŞİD bu süreçten sonra Kürt savunma güçleriyle açık cephe savaşına girmekten kaçındı ancak sivillere yönelik katliamlara ve intihar saldırılarına devam etti. Bunlardan sonuncusu, YPG denetimindeki kanton merkezi Qamişlo’ya uzak bir bölge olan Tilliye’de yaşandı. Ezidi Kürtlerin yaşadığı bölgedeki bu saldırıda çoğunluğu Halep’ten göçmüş ve tarım işçisi olarak çalışan Araplar olan yaklaşık 30 kişi yaşamını yitirdi.

Kobani, stratejik olarak hem IŞİD, hem Rojava Kürtleri ve hatta TC için önemli. Rojava Kürtleri açısından bölgenin önemi Rojava Devrimi’nin başladığı yer olmasıyken, IŞİD açısından bu önem daha stratejik bir noktada. Kobani, IŞİD’in kontrolü altında bulundurduğu Rakka’nın Haleple bağlantısını kurması nedeniyle lojistik açıdan önemli. TC açısından ise bölgenin önemi, Suriye’de muhalif gruplar, cihatçı örgütler ve Suriye rejimi dışında, farklı deneyim yaratan ve öz yönetim ilan ettiğini söyleyen Rojava ile sınır komşusu olmaktan kaçınmak için Rojava Devrimi’nin karşısına tampon olarak IŞİD unsurlarını koymayı gerektiriyor. Bu anlamda geçtiğimiz 30 Mart seçimlerinde Kobani’nin hemen karşısındaki Ceylanpınar seçimlerinin şüpheye yer bırakmayacak şaibe iddialarıyla, AKP lehine sonuçlan(dırıl)masını da çerçevede düşünmek gerek.

Süleyman Şah Türbesi ve IŞİD-TC İlişkisi

Geçtiğimiz Mart ayında örgüt Suriye’de bulunan ve TC toprağı sayılan Süleyman Şah Türbesi’ndeki askerlerin üç gün içinde çekilmesini istedi ve aksi halde bölgeyi bombalayacağını duyurdu. Bunun üzerine Dışişleri Bakanlığı’nda aralarında istihbarat yetkilileri ve dışişleri bakanının bulunduğu bir toplantı yapılmış ve toplantının ses kaydı internete düşmüştü. Bu ses kaydında Suriye ile sıcak çatışmaya girmeye istekli olduğu aşikar olan TC yetkililerinin Suriye ile savaş çıkarma senaryoları konuşuluyordu. Toplam 25 dönümlük toprak parçasının IŞİD için nasıl bir öneme sahip olduğu tartışması bir yana, TC’nin Suriye’deki rejim muhalifi cihatçı gruplara askeri ve lojistik desteği bilinen bir gerçeklikti. 2014 başlarında Adana’da durdurulan MİT tırları uzun süre kamuoyu gündemini meşgul etmişti. Her ne kadar devlet yetkilileri tırların bölgedeki Türkmenlere gittiğini söylese de, gerek ÖSO şemsiyesi altında gerekse farklı oluşumlar içerisinde Türkmen grupların askeri ve politik ağırlığından söz etmek zor. Söz konusu tırların güzergâhındaki bölgeler arasında IŞİD’in kontrolündeki bölgeler de bulunuyor.

Felluce’den Musul’a IŞİD

IŞİD’in son Musul saldırısı ve işgali, aslında geçtiğimiz yıl sonlarında, Irak’ta bulunan, Sünnilerin yaşadığı bir başka merkez olan Felluce’ye yapılan saldırıları düşündüğümüzde çok şaşırtıcı değil. IŞİD bu saldırılarda Felluce’de kontrolü elinde tuttuysa da Maliki yönetimi kimi aşiretlerin de desteğiyle örgütü püskürtmüştü. Bu süreçteki çatışmalarda Musul’da “savunma bakanının” Samarra’da ise “tarım bakanının” öldürülmesi bölge özelinde örgütü sarsmıştı. Fakat bölgede son 5 yıldır, özellikle Musul’un varoşlarında kırsal bölgelerinde örgütlenmekte olan IŞİD için bu moral sarsıntı uzun sürmedi. Sünni nüfusun yoğun olarak yaşadığı bu bölgelerde Şii merkezi yönetimin otoriterliği de örgütün militan ve taban kazanması için uygun zemin sundu.

IŞİD,Küresel Kamuoyunun Gündeminde

IŞİD’in son Musul operasyonu sonrası başta bölge ülkeleri olmak üzere ABD ve AB üyesi ülkelerinin de “bir anda” gündemine girdi. ABD’de Beyaz Saray sözcüsü ve bazı AB üyesi ülkelerin sözcüleri bölgede yaşanan durumun “bölge barışı için kaygı verici olduğunu” belirten minvalde açıklamalarda bulundular. Bölgesel ve küresel finans çevreleri de Musul’un IŞİD tarafından ele geçirilmesi sonrası ciddi tepkiler verdi. İstanbul Borsası sert bir düşüş yaşarken ABD doları yükseliş kaydetti. Dünya borsalarında işlem gören Türk hisseleri ise ise özellikle Musul bölgesinde faaliyet gösteren Türk şirketleri nedeniyle düşüş yaşadı.

 

Mercan Doğan

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’bnin 19.sayısında yayımlanmıştır.

 

 

The post “Türkiye’nin Yeni Komşusu IŞİD” – Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/06/14/turkiyenin-yeni-komsusu-isid-mercan-dogan/feed/ 0
Kapitalizmin Barış Yelleri Estiğinde… https://meydan1.org/2013/10/13/kapitalizmin-baris-yelleri-estiginde/ https://meydan1.org/2013/10/13/kapitalizmin-baris-yelleri-estiginde/#respond Sun, 13 Oct 2013 10:32:40 +0000 https://test.meydan.org/2013/10/13/kapitalizmin-baris-yelleri-estiginde/ New York’taki BM Genel Toplantısı’nda ABD Başkanı Obama’nın Suriye ile ilgili “müdahale” konuşması, yakın coğrafyada olan ya da olmayan birçok devletin gündemini meşgul eden “Suriye Problemi”nin ulaştığı nokta açısından yapılacak bir tespite iyi bir dayanak oluşturuyor. Konuşmada Obama, müdahalenin ABD’nin çıkarlarına uyuşmadığını söylediğinde, son beş aylık süreçte ABD’nin saldırı yanlısı politikalarının neden öyleyse bu boyuta […]

The post Kapitalizmin Barış Yelleri Estiğinde… appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
New York’taki BM Genel Toplantısı’nda ABD Başkanı Obama’nın Suriye ile ilgili “müdahale” konuşması, yakın coğrafyada olan ya da olmayan birçok devletin gündemini meşgul eden “Suriye Problemi”nin ulaştığı nokta açısından yapılacak bir tespite iyi bir dayanak oluşturuyor. Konuşmada Obama, müdahalenin ABD’nin çıkarlarına uyuşmadığını söylediğinde, son beş aylık süreçte ABD’nin saldırı yanlısı politikalarının neden öyleyse bu boyuta (Patriotlar, TC sınırına NATO kuvvetlerinin konuşlanması, Akdeniz’de bekleyen ABD ağırlıklı filo, “barışçıl bombalama” senaryoları…) ulaştığı sorusunu akıllara getirdi? Yani aslında ABD, NATO korumasında, TC gibi savaştan alacağı geri dönüşlerin hesabını yapan devletlerin desteğiyle saldırı hazırlığı yaparken, Obama’nın söylediklerinin inandırıcı olacağını kimse beklemezdi. Obama konuşmasının devamında “Biliyorum ki bazıları askeri operasyon düzenlememiş olmamızdan dolayı hayal kırıklığı yaşıyor. Bazıları sınırlı operasyon açıklamamdan da rahatsız olmuş durumda. Amerika bölgeye karışmak istemiyor. Bir taraftan da ABD bölgeye müdahale etmediği için suçlanıyor. ABD’nin dünyadaki rolü belli fakat ABD halkının sesini duymak gerekiyor. ABD askeri seçenek de dahil olmak üzere bütün seçenekleri kullanarak çıkarlarını bölgede korumak istiyor.” diyerek savaş beklentisinde olanlara saldırmamanın nedenini açıkladı. Ya da en azından açıklamaya çalıştı.

ABD ve müttefikleri tüm hazırlıkları yapmış saldırı için gün sayıyorken, savaşta nereden nereye ve hangi silahlarla saldırılacağı konuşulurken, savaş haritaları açıklanırken, savaş sonrası Suriye senaryoları medyada en fazla konuşulanlardan biriyken, oluşan bu durumu nasıl okumak gerek?

Hizbullah ve İran’ın Caydırıcılığı

Suriye’de ÖSO ve Esad’ın ordusu arasındaki savaş başladığından bu yana, özellikle batılı devletlerin doğrudan saldırı yerine, bu savaşta ÖSO’ya destek vererek bir çatışma durumu yaratmaktan taraf olduğu sıkça dile getirildi. Çünkü Esad’a ve Esad’lı bir Suriye’ye yönelik desteğini en başından itibaren açıklayan İran’ın varlığı, bu doğrudan saldırıda en büyük çekincelerden biriydi. İran’ın Esad’ı desteklemesinin, Esad’dan ziyade bölgesel etkisiyle ilgili olduğu da uluslararası medyada sıklıkla yer buldu.

İran’ın dışında bir başka destek de Hizbullah’tan gelmişti. Özellikle ÖSO ve El-Nusra’ya karşı, Lübnan sınırından Suriye’ye girerek gerçekleştirdikleri saldırılarla Esad’ın arkasında olduklarını göstermişlerdi. Hizbullah’ın bu saldırılarla, Esad’ın ordusuna ne kadar destek olduğunu anlamak için özellikle El-Nusra’nın geri çekildiği Batı Suriye’ye bakmak yeterli.

Rusya’nın Rolü

Suriye’nin elindeki nükleer silahları denetlemek için aktif rol almasıyla Rusya, Suriye’ye olası bir saldırının karşısında yer alacaklarını bildiren Dışişleri Bakanı Lavrov ve Başkan Putin’in savaşın başından bu yana yaptıkları açıklamalarla, tutarlı bir tavır gösterdi. Esad’ın kimyasal saldırısının dünya gündemine oturduğu bir ortamda bile, görüntülerin komplo olduğunu söyleyerek Esad’lı bir Suriye’nin dış politikadaki çıkarlarıyla daha uyumlu olduğunu olabildiğince gösterdi. Suriye’ye ilişkin gerçekleşen Cenevre Konferansı gibi uluslararası konferansların tümünde, Ortadoğu’da yapıcı bir politikanın gerekliliğini vurgulayan Rusya, bölgede olası bir başka büyük hegemonyanın da önüne geçmeyi planlıyor. Şimdilik işler Rusya’nın öncülüğünde ve Ortadoğu’daki çıkarlarına uygun ilerliyor.

Müttefiklerdeki Kırılmalar

Obama’nın mevzubahis konuşmasında yer verdiği gibi, Suriye’ye saldırmaktan vazgeçilmesi bir kesimi rahatsız etse de, Afganistan ama özellikle Irak müdahalesinin olumsuz geri dönüşlerinden elde ettikleri deneyimlerle ABD halkının önemli bir kısmı bu müdahaleye karşıydı. Halkın bu düşüncesinin, kongrenin kararındaki etkisi nedir bilinmez ama daimi dost İngiltere’nin tavrının, ABD’nin değişen politikasında etkisi var. Savaşın bu kadar uzun sürmesine karşın Esad’ın siyasi iktidarı kaybetmemesi, Esad’ın karşısında yer alan devletleri sürecin seyrine ilişkin “yeniden düşünmeye” sevk etti.

Yeni Tehdit ve Hedef Değişikliği

Aslında Suriye’deki savaş en başından bu yana iki kesim arasında değildi. Esad’a karşı muhalefeti bir güç olarak toplamaya çalışan küresel güçlerin hesaplayamadığı durumlar ortaya çıktı. PYD’nin Kürtlerin yaşadığı yerleri hem Esad’ın ordusundan hem de ÖSO’dan koruması ilk hesaplanamaz durumdu. PYD, iki tarafın saldırılarına karşı halkı korurken sadece Esad’ın ve ÖSO’nun değil küresel güçlerin de planlarını altüst etti ve Rojava Devrimi’ni yarattı.

Öte yandan, en başta ÖSO’nun içinde gibi gözüküp batılıların ses çıkarmadığı El-Kaide ile ilintili gruplar, süreç içerisinde güçlerini arttırdılar. El-Nusra çetesi, Esad’ın ordusuna karşı girişilen savaşta son dönemde en çok bahsedilen grup haline gelmişti. El-Kaide’nin Suriye-Irak İslam Cumhuriyeti planlarına ilişkin giriştikleri eylemler, uzun vadede düşünülen küresel stratejinin altüst olmasının nedenleri arasında. Eylül ayı içerisinde 70’e yakın insanın ölümüyle sonuçlanan Kenya’daki AVM katliamının El-Kaide ile bağlantıları düşünüldüğünde, El-Kaide’nin yeniden büyük bir tehdit olarak batılı devletler karşısında belirdiğini söylemek güç değil.

Barış…

Bir yanda Suriye’ye yönelik saldırı politikasını askıya alan ABD, diğer yanda “barış”ın muhafazası için elinden geleni ardına koymayan Rusya… Dünyanın en büyük silah üreticisi ve tedarikçisi konumunda olan BM Güvenlik Konseyi’nde “Esad’lı barış” konuşulmaya başlandı bile. Yeni seçilen ılımlı cumhurbaşkanı Buhrani ile İran da dış politikada barış yelleri estiriyor. Nükleer silah konusundaki açıklamalarla ebedi düşman ABD ile aradaki buzları bir hayli eritmiş durumda.

Uluslararası savaşsızlık ortamının yarattığı “güven”le devletlerin dış politikalarında yumuşamalar gözleniyor. Böyle bir ortamda sermayenin “güven” içinde o coğrafyadan diğerine “barışçıl” bir şekilde dolanacağını öngörmek gerekir.

Devletlerarası siyasi gerilimler ve savaşla sonuçlanan siyasi süreçler karşısında savaşa karşı bir tavır takınmak, bu tavrı dile getirmek ve örgütlemek belki yüzyıllardan beri devam ediyor. Özellikle savaşların her coğrafyaya yayıldığı Dünya Savaşları süresince gösterilen bu tepkinin elbette daha başka bir anlamı var. Dünya üzerindeki iktidarların kavgalarına; devletsiz, sınıfsız, sınırsız ve özgür bir dünyanın savunusuyla karşı çıkanlar, aslında devletli sistemle donanmış kapitalist işleyişin sadece savaş sürecinde değil, barış sürecinde de bu söylemlerini yükseltirler.

Barış, devletlerin halklar üzerindeki sömürüsünün devam etmesi anlamına geldiğinde; kapitalizmin hammaddesi veya pazarı olabilecek tüm toprakların küresel sömürüye itaat etmesi koşuluyla var olabilecek bir durumdur. Küresel kapitalizmin hüküm sürdüğü pazarın işlemesiyse barış, naif anlamıyla savunulamaz. Devletlerin tüm yıkıcılıklarını gizledikleri bir dönemse barış, sahiplenilmez.

Suriye’de “barış”ın ne anlama geldiğini görmek için, yine küresel medyanın o çok paylaşılan videolarına bir göz atmak yeter. Ellerindeki sopadan silahlarıyla, oyundan da olsa arkadaşlarını “katletme oyununu” oynayan Suriyeli çocuklarda görmek gerek, kapitalizmin barışının ne demek, savaşının ne demek olduğunu.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 13. sayısında yayımlanmıştır.

The post Kapitalizmin Barış Yelleri Estiğinde… appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2013/10/13/kapitalizmin-baris-yelleri-estiginde/feed/ 0
Ortadoğu’da Kapitalizmin Beklentileri Karşılanmıyor mu? https://meydan1.org/2012/10/19/ortadoguda-kapitalizmin-beklentileri-karsilanmiyor-mu/ https://meydan1.org/2012/10/19/ortadoguda-kapitalizmin-beklentileri-karsilanmiyor-mu/#respond Fri, 19 Oct 2012 09:03:43 +0000 https://test.meydan.org/2012/10/19/ortadoguda-kapitalizmin-beklentileri-karsilanmiyor-mu/ ABD, Libya’da bundan bir yıl önce Kaddafi’nin düşürülmesiyle son bulacak “değişim” sürecine açık bir şekilde destek vermişti. Tabi ki bu stratejik destek sadece Libya özelinde değildi. Başkan Obama, Ortadoğu’daki tiranlara karşı gerçekleşecek tüm değişikliklerin yanında olduğunu beyan etmişti. ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton bu “değişim”i güçlendirmek ve hızlandırmak adına Kaddafi devrilmeden iki gün önce Libya’daydı.Clinton […]

The post Ortadoğu’da Kapitalizmin Beklentileri Karşılanmıyor mu? appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
ABD, Libya’da bundan bir yıl önce Kaddafi’nin düşürülmesiyle son bulacak “değişim” sürecine açık bir şekilde destek vermişti. Tabi ki bu stratejik destek sadece Libya özelinde değildi. Başkan Obama, Ortadoğu’daki tiranlara karşı gerçekleşecek tüm değişikliklerin yanında olduğunu beyan etmişti.

ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton bu “değişim”i güçlendirmek ve hızlandırmak adına Kaddafi devrilmeden iki gün önce Libya’daydı.Clinton bu değişimi Obama kadar yürekten istemişti. Öyle ki Kaddafi’nin linç edilerek öldürüldüğü görüntüleri büyük bir sevinçle karşılayıp “demokrat yanını” gözler önüne sermişti.

Aynı Hilary Clinton Bingazi’de geçtiğimiz 11 Eylül’de ABD Konsolosluğu’na yapılan saldırı sonrası bir o kadar üzgün görünüyordu! Libya’daki “bahar”ın Kaddafi’yi devirmesini Clinton kadar gönülden destekleyen ABD Libya Konsolosu Christopher Stevens’ın üç konsolosluk görevlisiyle birlikte öldürülmesi, Hilary Clinton’ı çok üzmüş görünüyordu.

Stevens’ın gerçekten bu ülkeye ve değişime inandığını, saldırı sonrası gerçekleşen basın toplantılarının hepsinde vurguladı. “Stevens hayatını bir tiranı durdurmaya adadı ve daha iyi bir Libya kurmak için canını verdi. Dünyanın daha fazla Chris Stevens’lara ihtiyacı var.” diyerek Stevens’ın Arap Baharı sonrası yaratılan rejimdeki önemini bir kez daha gözler önüne serdi.

Peki daha iyi bir Libya’da, neden bu tarz bir saldırı gerçekleşti? Üstelik bu saldırı neden rejimin değişmesinden yana olan ve bunun için elinden geleni yapan bir konsolosun başına geldi? Bu soruların yanıtlarının hepsi, Arap Baharı sonrası Ortadoğu coğrafyasında, yeni hükümetlerin konumlarının ne olacağı ve küresel iktidarların çıkarlarını koruma yeterliliğinde olup olmayacağını gösterecek. Bütün bu yaşananlarla birlikte Arap Baharı gündemimize bu kez farklı bir biçimde tekrar girecek.

Müslümanların Masumiyeti isimli (filmin birkaç dakikalık özeti niteliğindeki) videonun Avusturalya’dan Pakistan’a, Sri Lanka’dan Yemen’e dünyanın birçok farklı bölgesinde yaşayan Müslümanı sokağa döküp, özellikle Ortadoğu coğrafyasında bu tarz bir etki yaratacağı kuşkusuz öngörülemezdi. Gerçi benzer bir durum 2005 yılında “karikatür” olayıyla açığa çıkmıştı. Ancak 11 Eylül’ün yıldönümünde Libya’daki konsolosluğa saldırmaya varacak bir etki yaratması beklenmiyordu.

Saldırı sonrası tartışılan ve merak konusu hale gelen filmin videosu, aslında Temmuz ayından bu yana internet üzerinden paylaşılıyordu. Filmin bu kadar merkez hale gelmesinde Libya’da yayımlanmakta olan yerel bir şeyhin programının etkisi var.

İki Farklı Bahar

Şeyhin programının etkisi ne kadar tartışılabilir gibi görünse de şeyh, “bahar” sırasında homojen gibi görünen değişim yanlılarının bir kutbunun temsilcisi. Bahar sonrası kazanılan ifade özgürlüğünden sadece Facebook üzerinden organize olup Arap Baharı’nın yüzü haline gelen liberal, eğitimli ve seküler gençler yararlanmıyor. Kaddafi’ye karşı değişimi destekleyen muhafazakârlar ve Batı karşıtı radikal İslamcılar da bu özgürlüğü olabildiğince kullanıyor. 11 Eylül’deki mobilize olan kitle, baharın çok da konuşulmayan bir yanıydı.

Tam da bu grubun öznesi olduğu eylemlikler Batılı medya tarafından büyük bir şaşkınlıkla karşılandı. Özgürleştirilmiş bir Libya’da bu tarz bir eylemin nasıl değerlendirileceği birçok farklı yorumun çıkmasına neden oldu.

“Peygamberlerine yapılan saygısızlık” tan dolayı sokağa çıkan kızgın Müslümanların gerçekleştirdiği bu eylem, kimi zaman spontane bir eylem gibi yorumlandı. Doğrudan El-Kaide’nin planlı bir saldırısıymış gibi kolayca hüküm verenler oldu. Gerçi eylem sonrası Christopher Stevens’ın günlüğünden çıkan (El-Kaide’nin listesinde olduğuna dair korkularını ifade ettiği) beyanlarla beraber düşünüldüğünde ikinci yorum medyada daha baskın geldi. Bu eylem sonrası Libya’ya saldırıp saldırmayacağı merakla beklenen ABD, yetkilileri aracılığıyla “planlı olmayan terörist bir saldırı” beyanatında bulundu.

Saldırıyı Ensar El-Şeria örgütü üstlendi. Ensar El-Şeria Kaddafi sonrası silahsızlandırılmayan, El-Kaide’yle bağları olan bu örgüte karşı sıkı bir önlem alınmış değildi. Kaddafi sonrası hükümetin lideri Mustafa Ebuşakir’in ve onun yönetimindekilerin bu tarz bir önleme muktedir olup olmadıkları önemli bir tartışma konusu.

Mısır’ın Değişken Tavrı

Arap Baharı’nda Libya kadar konuşulan Mısır’ın başında bulunan Muhammed Mursi’nin tavrı, Libya’da yaşananlar kadar ilginçti. Mursi, diğer Ortadoğu hükümetlerinin yapmaktan korktuğu bir şey yaptı. Film meselesinde ABD’yi eleştirmekten çekinmedi. Bu, Mursi’nin ABD’ye karşı gerçekleştirdiği ilk cesur hareketi değildi tabi ki. Mursi, Bağlantısızlar Zirvesi’nde Ahmedinejat’la samimi bir şekilde konuşmuş, öncesinde de “Suriye sorunu”nda İran’ın da mutlaka içinde olması önerdiği bir çözüm grubu sunmuştu. Bu gelişmeler üzerine Obama’ya sorulan Mısır’ın dost mu düşman mı olduğu sorusuna Obama’nın yanıtı “Yeni ve konumunu bulmaya çalışıyor.” olmuştu.

Arap Baharı süresince, bir kısım muhalif yazarlar baharın yönlendirilme tehlikelerinden bahsetmiş; başka bir kısımsa en başından itibaren küresel güçlerin kontrolünde olan bir baharın, halkların özgürlüklerini kazanacakları bir süreç olamayacağının altını çizmişti. İki eleştiriden hangisinin gerçek olduğu tartışması bir kenara, Libya ve Mısır gibi Arap Baharı’nın vuku bulduğu coğrafyalarda yeni hükümetlerin mevzu bahis küresel iktidarlara yakın politik tavırları dikkatlerden kaçmamıştı.

11 Eylül’de Lübnan’da yaşanan bu saldırıyla beraber bir başka gerçek ortaya çıkmış oldu. Arap Baharı sonrası kurulan hükümetler (Libya örneğinde olduğu gibi), bu Batılı küresel odakların temsilcisi olacak kadar yeterli olmayabilir. Öte yandan (Mısır örneğinde olduğu gibi), Batı’ya yakın gibi görünen yeni hükümetler, Ortadoğu coğrafyasında üst bir konum elde edebilmek için, bu “yakın politik tavırları” değiştirebilir. Arap Baharı süresince, homojen görünen “değişim” yanlılarının farklılıkları belirginleştikçe, bu belirginlik kendini radikal şekillerde gösterip taraflar arası çekişmelere yol açabilir. Üstelik, bu küresel iktidar odaklarına karşı yerel iktidar konumundaki El-Kaide benzeri oluşumlar, bu coğrafyalarda etkili bir şekilde hareket edebiliyorken, acemi hükümetlerin yerel iktidar odaklarıyla bir güç yarışına gireceği durumu Ortadoğu’da büyük bir krize dönüşebilir.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 4. sayısında yayımlanmıştır.

The post Ortadoğu’da Kapitalizmin Beklentileri Karşılanmıyor mu? appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2012/10/19/ortadoguda-kapitalizmin-beklentileri-karsilanmiyor-mu/feed/ 0