The post Kullan-at: “Umut Hakkı” – Merve Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Umut hakkı, müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan hükümlüye serbest kalma imkanının tanınmasıdır. Bu kavram, 1998 yılından beri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin tartıştığı bir kavramdır. Mahkeme bu konuda ilk kez 9 Temmuz 2013 tarihli “Vinter ve diğerleri – Birleşik Krallık” (Vinter ve başka diğer hükümlülerin Birleşik Krallık Devleti’ne karşı açtığı davanın ismi) davasında devletler hakkında olumsuz bir karara varmıştır.
Mahkemenin kararına göre, “müebbet (ya da ağırlaştırılmış müebbet) hapis cezası ile cezalandırılan bir mahkûmun, (hükmedilen) cezanın bir gün gözden geçirilerek serbest bırakılacağı ümidi olmadan, ölünceye kadar hürriyetinden mahrum bırakılması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesini (işkence yasağını) ihlal eder.”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi verdiği bu kararla -hükümlünün sahip olduğu “salıverilmeyi umut etme hakkı”- müebbet hapis cezasının belirli aralıklarla gözden geçirilmesini gerekli kılmakta ve hükümlüye serbest kalma imkanı sunulup sunulmadığı ile ilgili olarak devletleri yargılamaktadır.
Tutsağa verilen müebbet hapis cezasının ardından ilk kez en geç kaç yıl sonra cezanın yeniden incelenmesi gerektiğine dair kesin bir hüküm yoktur. Ancak ilk incelemenin cezaya hükmedilen tarihten en geç 25 yıl sonra yapılması gerektiğine dair bir eğilimin bulunduğu hatırlatılmaktadır. Tutsağın cezası hakkındaki ilk incelemenin ardından daha sonra yeniden inceleme hakkı bulunmaktadır. Bu konu ile ilgili net bir süre belirtilmemiştir.
AİHM’in 2013 yılında verdiği bu karardan bir kaç ay sonra TC devleti de Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’daki müebbet hapis cezası maddeleri ile ilgili olarak yargılandı.
AİHM’in bu yargılamalarını “olumlu bir gelişme” ya da “kazanım” olarak görmek mümkündür. Anayasanın 90. maddesinin 5. fıkrasına göre eğer kanunlarla uluslararası sözleşmeler arasında çatışma varsa ve bu uluslararası sözleşme insan haklarıyla ilgiliyse, uluslararası sözleşme hükümleri uygulanacaktır. Bir kişinin AİHM’den böyle bir karar alması da iç hukukta yeniden yargılama anlamına gelmekte olup kişinin infazı -bu karar doğrultusunda- yani umut hakkı doğrultusunda düzenlenmelidir.
Umut kavramının kendisi, söz konusu “umut hakkı”nın ötesinde düşünmemizi de gerektirmektedir. Ezilenler için “umut”, kelimenin tam anlamıyla mücadele etmektir. Umut; ekonomik, sosyal ve siyasi tutsaklık sistemlerine, devlete ve kapitalizme karşı kendisinin ve kendisi gibi tüm ezilenlerin adalet ve özgürlük mücadelesini vermekte, bu mücadele uğruna devletlerin hapishanelerinde tutsakken bile direnmektedir. İçinde bulunduğumuz OHAL’e ve devletin tüm zorbalığına rağmen umut edebilme cesareti gösterebilmek ise özgürlüktür.
Merve Arkun
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 43. sayısında yayınlanmıştır.
The post Kullan-at: “Umut Hakkı” – Merve Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Hapishanenin İyisi Olmaz appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>İzmir’de LGBTİ bireyler için yeni bir hapishane inşaatı sürerken, şu an çeşitli hapishanelerde bulunan LGBTİ mahkumlar, yaşadıklarını Rosida Koyuncu’nun hazırladığı Voltaçark kitabına anlattılar. Yirmiye yakın LGBTİ mahkum, tutuklanmalarından başlayarak koğuşlara ve hücrelere kadar, hapishanede geçirdikleri günleri, gardiyanların ve diğer mahkumların kendilerine yönelik homofobik-transfobik davranışlarını anlattılar.
Trans mahkumların en çok yakındıkları durumlar, mahkemeye gidiş gelişlerinde erkek gardiyanlara aratılmaları, görüşmeye gelenlerin de tıpkı mahkumlar gibi tacize maruz kalması, saçlarının zorla kesilmeye çalışılması, kendi kabul ettikleri isim yerine kimlikteki isimleriyle hitap edilmeleri olarak sıralanıyor. Sıkıntılar bunlardan ibaret değil. Kitaptaki anlatımlara göre, zorla psikolojik tedaviye gönderilmeleri sorunların başında yer alıyor. Ancak bu sıkıntıların yalnızca kendilerine özel olmadığının farkında olarak “ne olursa olsun hapishanenin iyisi olmaz” diyorlar.
Kitabın bir diğer amacı ise bu yıl yapımına başlanan ve 2017 yılında tamamlanması planlanan İzmir’deki LGBTİ hapishanesine dikkatleri çekmek. Bu da aslında LGBTİ mahkumlara uygulanan ayrımcılığın bir başka örneği.
Bu haber Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.
The post Hapishanenin İyisi Olmaz appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Erkek Şiddetine Karşı Bir İhtimal Daha Var…” – Merve Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Nevin, erkek baskısıyla susturulan; tehditle korkutulmak istenen; hapsedildiği küçük dünyasında “huzuru bozulmasın” diye susan kadınlardan yalnızca biriydi.
Ta ki canına tak edene kadar.
Nevin Yıldırım, Isparta Yalvaç’ta, kendisine silah zoruyla tecavüz eden Nurettin Gider’i öldürmüş; yıllardır mahkum bırakıldığı suskunluğun hesabını sormuştu. “Eşini de, çocuklarını da öldürürüm”, “Adını çıkarırım” diyerek kendisini tehdit eden, silah zoruyla tecavüz eden Nurettin Gider’in baskısına dayanamayan Nevin, 2012 yılının Ağustos’unda, yaşadıklarının hesabını sormuştu; tecavüzcüsünü önce öldürmüş, ardından kafasını kesmiş ve çuval içinde getirdiği başı “Arkamdan konuşmayın. Namusumla oynamayın. İşte namusumla oynayanın kellesi” diyerek köy meydanına atmıştı. Bizse onun adını televizyonlarda servis edilen “Kesikbaş cinayeti” ile gazetelerde yazılan “vahşet” ile duymuştuk.
Tabi ki hikayenin gerisinde kalanlar gizlenmiş, anlatılmamış ya da ısrarlıca yok sayılmıştı.
Kapatıldığı cezaevinde yaşadıklarını anlatan Nevin, tecavüzcüsünün bebeğini karnında taşırken yeniden duyduk onun adını. O, “doğurmak istemiyorum”, erkek devletin erkek yetkilileri ise “sen doğur, biz bakarız” demiş, Nevin’i tecavüz bebeğini doğurmaya mahkum etmişti.
Nevin’in işlediği cinayet sebebiyle yargılandığı dava yakın zamanda sonuçlandı ve o, “kasten adam öldürmek” suçundan müebbet hapse mahkum edildi. Kesinleşen cezanın ardından kadınlar sokaklara çıksa, “gerçek adalet” diye haykırsa da, erkek devletin erkek adaleti, Nevin için müebbet tutsaklık oldu.
Nevin, şimdi kapatıldığı cezaevinde, “yaptıklarının hesabını ödeyen” bir kadın olarak tutsak ediliyor. Ancak erkek devletin erkek adaletine güvenmeyen kadınlarsa, yaşamak için direnen Nevin’e dışarıdan bir ses oluyor.
Öldürmeseydi de olurdu diyenler, Nevin’i aynı caniliğe hapsetmek istese de; tecavüze uğradığı için aile meclisi tarafından katledilen Hasret Daşlı’yı, tecavüz bebeğini doğurduğu için katledilen Naile Erdaş’ı, namus saikiyle canından edilen Güldünya’yı hatırlamakta fayda var. Öldürmeseydi ne olurdu sorusununsa yalnızca birkaç yanıtı: Nevin, kocası, babası, abisi ya da kardeşi tarafından öldürülebilirdi; intihara mahkum edilebilirdi; aynı köyde yaşayan ve Nurettin Gider’in yaptıklarından haberdar olan başka erkeklerin de tecavüzüne uğrayabilirdi.
Ama olmadı; Nevin yaşam için direnmeyi seçti.
Bir mitolojik tanrı, bir roman kahramanı, bir destan karakteri olsa “intikam hikayesi” dillerden dillere dolaşacak olan Nevin Yıldırım, şimdi erkek adaletin mahkumiyetini çekmek zorunda bırakılsa da, erkek şiddetine direnişin bir örneğini yaşattı her birimize. Şiddete mahkum olmaktan, kaderine boyun eğmekten, sineye çekmekten başka bir ihtimal daha var…
Merve Arkun
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 26.sayısında yayımlanmıştır.
The post “Erkek Şiddetine Karşı Bir İhtimal Daha Var…” – Merve Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>