The post Anarşist Yayınlar Dizisi (21): Ukrayna’da Anarşist Yayınlar – Meltem Çuhadar appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>“Kendi başlarına örgütlenmek ve yaşamlarının her alanında, doğru olduğunu düşündükleri tarzda karşılıklı anlayışa varmak işçilere ve köylülere düşer.”
Nestor Mahno, 1919
Ukrayna’da anarşizmin tarihinden bahsederken Rusya’da anarşizmin ve devrim mücadelesinin tarihinden bahsetmemek mümkün değildir. Birbiriyle iç içe geçmiş mücadelelerin yaşandığı bu komşu coğrafyalar, devrimci mücadeleye dair iki farklı yaklaşımın kendi koşullarında deneyimlendiği, bunun sonucunda anarşistlerin uzun yıllardır ısrarlı bir şekilde propagandasını yaptığı gibi “iktidar”ı ele geçirenlerin hızlı bir şekilde yozlaşacağı ve “çardan beter olacağı” öngörüsünü bilfiil kanıtlayan, talihsiz bir deneyime dönüştü. Aşağıda inceleyeceğimiz yayınların bazıları yazı dizimizin 16. bölümünde yayınlanan “Rusya’da Anarşist Yayınlar”la paralellik gösterebilir, zira o dönemde yayın yapan dergi ve gazetelerin bir kısmı hem Rusya hem de Ukrayna’da yayınlanıyordu.
Ukrayna’da Anarşist Devrim
Ukrayna’da anarşizm, diğer toplumsal hareketlerde olduğu gibi Mahnovist hareketin ortaya çıkışına kadarki süreçte pek de tanınan bir düşünce değildi. Dönemin halk özgürlük hareketlerinde olduğu gibi kimlik sorunlarıyla boğuşan, kendi dili ve kültürü yoğunluklu olarak Rusya’nın dili ve kültürü tarafından ezilen bir konumda küçük bir ülkeydi. Rusya’daki devrimciler de Ukrayna’nın sorunlarına uzak kalıyorlar, orayı Rusya’ya dahil bir yer gibi değerlendiriyorlardı.
Durumu başarılı bir şekilde kavrayan Nestor Mahno anılarında şöyle söylüyordu:
“Ukrayna, Ukraynaca konuşuyor ve dolayısıyla Ukrayna dilini konuşamayan yabancıları dinlemiyor. Bu zamana kadar anarşistlerin Ukrayna köylüsü üzerinde zayıf bir etki yaratması, şehirlerde toplanmalarıyla ve Ukrayna köylülerinin kendi dilini, kültürünü farkedememiş olmalarıyla alakalıdır.”*
Sonrasında hızlıca çalışmalara başlayan Mahno ve yoldaşları, halkın ihtiyaçları ve anarşizm ideallerinin gerçekleştirilmesi için çeşitli örgütlenmeler kurdu. O zamana kadar (Bolşevikler dahil) Ruslar tarafından “Rusya’nın güneyi” olarak görülen Ukrayna’yı anarşizmle özgürleştirmek için yola çıktılar. Pek çok Rus anarşist 1918’de Nabat Anarşist Örgütler Konfederasyonu’nun kuruluşuyla Ukrayna’daki anarşizm mücadelesine omuz vermek için faaliyet alanını genişletti.
Savaşın patlak vermesiyle beraber hızlıca toprakları kolektifleştiren, köy köy gezip resmi evrakları yakan, devleti ortadan kaldıran anarşistler kısa süre içerisinde farklı güç odaklarıyla karşı karşıya kaldı. Beyaz orduya ve Avusturyalı işgalcilere, Ukrayna’lı milliyetçilere ve de Bolşeviklere karşı aynı anda pek çok cephede savaştılar. Bu mücadeleler sırasında yer yer süreli yayınlar, yer yer bildiri ve broşürler, bazen de hiçbirinin basılamadığı koşullarda sözlü propagandayla yetindiler.
Ukrayna’da Anarşist Yayınlar: Golos Truda, Nabat, Dielo Truda
Ukrayna’daki anarşist yayıncılığın tarihini çıkarmak, derli toplu bir şekilde bir düzene sokmak halihazırda zor olmakla beraber, ilk kez Ukrayna ve anarşizm üzerine yazıların, Volin’in editörlüğünü yaptığı ünlü anarko-sendikalist dergi Golos Truda’da (Emeğin Sesi) yayınlanmaya başladığını görüyoruz. Golos Truda Rusya’dan sürgün yemiş ya da politik sebeplerle çıkmak zorunda kalmış devrimcilerin yazdığı, Rusça yayınlanan bir dergiydi. 1929’da Stalinist rejim tarafından tamamen kapatılana dek yayınını sürdürmüştü.
Nabat Anarşist Örgütler Konfederasyonu’nun yayın organı olan Nabat dergisi ise özellikle Aaron Baron ve Volin’in ısrarlı emekleriyle yayın yapıyordu. Öncesinde Put k Svobode (Özgürlük Yolu) adıyla yayın yapan dergi birkaç ay içerisinde format değiştirdi ve Nabat’a dönüştü. 1923 ve 1924’te Nabat’ın Kharkov’lu üyeleri tarafından genç ve yaşlı Ukrayna’lılara yapılan başarılı propagandanın en önemli aracı haline gelmişti. Grup aynı zamanda bildiriler bastırıyor, anarşist bir yeraltı matbaası örgütlemek için çalışıyordu. Nabat’a bağlı Anarşist Gençlik grubundan Iuda Reidman’ın çabaları, savaşın dozunu arttırmasıyla sonuçsuz kaldı.
Nabat’ta tarımdan sanayiye, eğitimden güncel başka konu başlıklarına dair çeşitli bilgilendirmeler yapılırken ayrıca ateizme dair de propaganda metinleri yayınlanıyordu. Bu, Mahnovist hareketin Ukrayna köylüsüyle beraber verdiği anarşizm mücadelesinde, yerel papazların yaydığı korkuya karşı farkındalık edinilmesi için harcanan çabanın ürünüydü. Yine Nabat’ın bir parçası olan Ateistler Birliği tarafından yayınlanan yazıda “Tanrı, şeytan ve inanç; insanlık bu ürkütücü sözlerin bedelini bir kan deniziyle, gözyaşı seliyle ve sınırsız acılarla ödemiştir. Bu karabasana artık yeter!” deniyordu. Çeşitli şiirlere yer veriliyor, teorik yazıların yanında işçi hareketini edebi ajitasyonlarla da harekete geçirmeye çalışıyorlardı.
Mahnovist hareket için en önemli metinlerden biri, çeşitli dillerde, “Özgür Topraklar” deneyimi sırasında ve sonrasında sıkça dağıtılan “Liberter Komünistlerin Örgütsel Platformu” metniydi. Nestor Makhno ve Piotr Arshinov tarafından Paris’te sürgünde bulunan diğer Rus ve Ukraynalı anarşistlerle birlikte, 1925 yılında Dielo Truda adlı dergide yayınlanan metinde, dünya anarşistlerinin bir platform altında buluşması çağrısı yapılıyordu. Mahno, Fransa’da bulunduğu yıllarda da çeşitli anarşist toplantılara katılıp platformdan bahsediyor ve Dielo Truda’nın yayınlarına aktif olarak katılıyordu.
Son derece kapsamlı bir teorik yayın olan Dielo Truda, anarşist komünizmi benimsiyordu. İkili böyle bir dergi çıkarmayı yıllar önce, daha Moskova’daki Butirky hapishanesinde bulundukları günlerde tasarlamışlardı. Makhno, üç yıl süren yayını boyunca, Dielo Truda’nın hemen her sayısına bir makale yazdı. Rusya’dan kısa bir süre önce kaçan ve yazdığı Kronstadt Komünü adlı kitapçıkla Bolşevizmin maskesini düşüren Ida Mett, gruba 1926 yılında katıldı. “Anarşist Komünistlerin Örgütsel Platformu” da bu yıl içinde yayınlandı ve başta Malatesta’nın cevabı olmak üzere pek çok tartışmayı da beraberinde getirdi. Nestor Makhno, Piotr Arshinov, Gregori Maximoff, Ida Mett ve Nicholas Lazarevitch derginin değişmeyen yazar ekibini oluşturuyordu. Dielo Truda aynı ekiple 1939 yılına kadar yayınlandı. Sonrasında Gregori Maximoff tarafından Dielo Trouda-Probuzhdenie adını alarak 1950’ye kadar yayınını sürdürdü.
Ukrayna topraklarında anarşizm, Bolşevik diktatörlük yılları boyunca yoğun bir baskıya maruz kaldı ve sürgündeki anarşistler tarafından yurtdışında sürdürüldü. 1936 İberya Devrimi sürecinde dayanışma ilişkilerini sürdüren Ukraynalı anarşistlerin bir bölümü İspanya’ya gitti. Aradan geçen uzun yılların ardından Ukrayna’da Mahno, farklı siyasi gruplar tarafından sahiplenilen bir halk kahramanı haline geldi. Bugün irili ufaklı girişimlerle anarşist yayıncılık nefes aldığı topraklarda yeniden yeşermeye başlıyor…
*“Neskolko slov o natsionalnom voprose na Ukraine, Nestor Mahno”
Meltem Çuhadar
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 50. sayısında yayınlanmıştır.
The post Anarşist Yayınlar Dizisi (21): Ukrayna’da Anarşist Yayınlar – Meltem Çuhadar appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Ukrayna’da Kim Ne İster?” – Bozkurt Toral appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Geçtiğimiz yılın son aylarında Ukrayna’da can çekişen “Turuncu Devrim” son nefesini de verdi. Ukrayna’daki 2010 yılı seçimlerindeki açık yenilgiden sonra bile Ukrayna’dan umutlarını kesmeyen Avrupa-Atlantik birlikteliğinin Doğu Ortaklığı sürecine Yanukoviç (Eski Ukrayna Devlet Başkanı) ve Azarov (Eski Ukrayna Başbakanı) 21 Kasım 2013’te beklenmeyen bir cevap verdi. Hükümetin cevabını “ülkeye ihanet” olarak değerlendiren muhalefet partileri, Batı yanlıları ve bazı Batılı temsilciler Euromaidan olarak adlandıran protesto sürecini başlattılar.
Böylece 2004 seçimiyle başlayan ve sonra “Gül Devrimi”yle bağlaştırılan Ukrayna’nın yüzünü Batı’ya dönmesi ve ülkedeki ekonomik ve siyasi Rusya baskısını dengelemesini -bununla da kalmayıp sürecin Ukrayna taraflarınca AB ve NATO’ya kabulünü de- öngören Turuncu Devrim tamamen sona ermiş oldu.
21 Kasım’dan bu yana devam eden yeni süreciyse iki boyutta çözümlemek gerekiyor; siyasi iktidarların (Ukrayna Devleti, AB-Atlantik birlikteliği, Rusya vs.) bu coğrafyadaki ayrı ayrı stratejileri ve yine bu coğrafyadaki insanların beklentileri. Burada önemli olan -dünya üzerindeki diğer birçok hareketteki gibi- bu iki boyutun aynı coğrafyada ve aynı coğrafyaya ilişkin meydana gelmesiyle çakışık bir varoluşa sahip olmasıdır.
Siyasi İktidarlar
SSCB’nin dağılmasından sonra bağımsız bir siyasi yönetime dönüşen Ukrayna yönetimi bağımsızlığının ilk yıllarından itibaren günümüze kadar hiçbir zaman bölgede ayrı ayrı stratejilerini kuran diğer iki siyasal iktidardan bağımsız bir strateji kuramamıştır.
Bölge üzerinde strateji kuran önemli siyasi iktidarlardan biri Rusya’dır. Ukrayna nüfusunun beşte birinin Rus olması ve Rusya-Ukrayna ilişkisinin tarihsel arkaplanı Rusya’nın sadece ekonomik ve siyasi çıkarlarla hareket etmediğini göstermektedir. Rusya için Ukrayna’nın kendisine bağlı olması önemli bir moral değerdir ama Rusya-Ukrayna ilişkisinin bu boyutunun diğer boyutlarını maskelemek için kullanıldığı da muhakkaktır. Rusya için yurtdışındaki Rus nüfusu (özellikle Rusya’nın komşularındaki) sınırötesi siyasi, ekonomik ve özellikle de askeri yaptırımların meşruiyet kaynağı olarak görülmektedir. Rusya, Kırım’a yapılan askeri müdahalenin öncelikli nedenini Kırım’daki Rusların güvenliğini sağlamak olduğunu öne sürmüştü.
Diğer taraftan Rusya’nın o kadar da duygusal davranmadığını Ukrayna meselesinin Rusya açısından ekonomik ve güvenlikle ilgili boyutlarına bakmadan yapılacak bir yorum eksik kalacaktır. Şu anda halk oylamasıyla bağımsız cumhuriyetler haline gelen Donetsk ve Luhanks bölgelerinde Rus nüfusu ağırlığını gösterse de özellikle Donetsk bölgesinin ülkenin en zengin kesimini bulundurması ve SSCB zamanında SSCB’nin en gelişmiş sanayi bölgelerinden biri olması Donetsk ve Doğu Ukrayna’yı ülkenin geri kalanından daha önemli hala getiriyor.
Ayrıca Ukrayna, Rusya’nın güvenliği ve askeri stratejisinde oldukça önemli bir yer teşkil etmektedir. Rusya, 2010 seçimlerinden sonra Yanukoviç’in samimiyetini Kırım’daki Rus üssünün kiralama süresinin uzatılmasıyla deneyerek Ukrayna’ya verdiği askeri değeri göstermiştir. Rusya, Kırımı işgal ederek hem Ukrayna ve Batı ittifakına 21 Kasım sonrası süreç ile ilgili sert bir cevap vermiş hem de komşu ülkelerine bir gözdağı vermiştir. Olası bir Ukrayna-Kazakistan ittifakının Rusya’nın Kafkasya ile bağlantısını kesebileceği için ise Ukrayna’yı şimdilik bir bütün olarak tutmak yerine kendisi için ekonomik ve askeri stratejik öneme sahip bölgeleri Ukrayna’dan koparmayı tercih etmiştir.
Bölge üzerinde strateji kuran bir diğer siyasi iktidarsa AB ve ABD’nin oluşturduğu Batı bloğudur. Batı’nın bölgedeki hedefi, ekonomik olarak zor durumda olan Ukrayna’nın ekonomik ve siyasi reformlarla kısıtlı bir gelişimden sonra, Rusya’nın Doğu Avrupa’ya yönelik siyasi ve ekonomik politikalarının etkisini engelleyecek bir barikat haline getirmekti. Batı güdümlü yönetim iktidardayken AB ve NATO üyeliği hedefiyle propaganda yürütmüş, fakat zaten AB üyeliği hakkında herhangi bir vizyon göstermeyen Batı, siyasi ve ekonomik reformlarda da eksiklik gördüğü için Ukrayna’ya mesafeli durmayı tercih etmiştir. Yine de Doğu Ortaklığı Anlaşması’yla Rusya’nın vaaddettiğinden çok daha iyi ekonomik şartlar sunan Batı, Rus yanlısı Yanukoviç ve Azarov tarafından geri çevrilince resmi olarak “bekle-gör” politikası benimsediğini iddia etse bile Batı yanlısı muhalefeti açıktan açığa desteklemiştir.
Ukrayna’da Yaşayanlar
Yazının başında da belirtildiği gibi 21 Kasım sonrası sürecinin birbirine çakışık iki boyutta çözümlenmesi gerekiyor. Bu boyutlardan ikincisi de siyasi iktidarların mücadele alanında yaşayan insanların durumu.
Ukraynalılar, SSCB’nin son yıllarından itibaren Rusya’ya karşı mesafeli olmaya başlamışlardı ama bu durum SSCB sonrası dönemde de Ukrayna siyasetini ve ekonomisini Rusya’nın baskı altında tuttuğunu değiştirmedi. SSCB’nin dağımasından sonra Ukrayna’nın ne zaman kendi ekseninden sapmaya başladığını görse enerji meselesini ortaya çıkaran Rusya ile Ukrayna arasındaki gaz krizleri bunun bir göstergesidir. 21 Kasım’dan önceki süreçte ekseninden kayan Ukrayna için yaptırımlarla beraber yeni fırsatlar da sunan Rusya, bunu Ukraynalıların adeta gözüne girmek için yapmıştı, çünkü Batı’nın fırsatlarına eski “havuç-sopa” anlayışıyla bir alternatif getiremeyeceğini fark etmiştir.
Bu nokta da Ukraynalıların büyük bir kısmının neden Batı yanlısı olduğunu anlamak kolaylaşıyor. Rusya güdümündeki yönetimin olduğu ve bölge insanlarının ekonomik bir enkaz altında kaldığı ülkede insanlar, Batı’nın katılımcı demokrasisini, reformlarını ve sunduğu pazar imkânlarını kötünün iyisi olarak görüp çözüm olarak benimsemişlerdir.
Sonuç
Ukrayna’daki toplumsal hareketlilik başladığından bu yana, ölen insan sayısı yüzlerle ölçülmeye başlandı bile. Küresel ekonomik ve siyasi hesaplar arasında yaşamlarını sürdürmeye çalışan halk, Batı ya da Rusya güdümündeki siyasal iktidarlar tarafından katlediliyor.
Toplumsal mücadelenin, efendilerin siyasi ve ekonomik çıkarlarına hizmet etmediği bir üçüncü cephe, Ukrayna’da kendisini dayatıyor.
Bu çift cepheli savaş, bu coğrafyanın topraklarında yüzyıllardan beri devam ederken, hatırlanması gereken 20. yüzyıl başlarında, ezilenlerin bu coğrafya da yarattığı deneyimdir.
Ukrayna’daki Mahnovşçina deneyimini hatırlamaya sadece Ukrayna’da değil, efendilerin savaşlarının hüküm sürdüğü her yerde ihtiyacımız var.
The post “Ukrayna’da Kim Ne İster?” – Bozkurt Toral appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>