Maraş Katliamı – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Tue, 07 Jul 2020 19:44:56 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Kadınlar İçin Devlet Düşman https://meydan1.org/2020/07/07/kadinlar-icin-devlet-dusman/ https://meydan1.org/2020/07/07/kadinlar-icin-devlet-dusman/#respond Tue, 07 Jul 2020 19:42:03 +0000 https://meydan.org/?p=60783 10 gün önce gözaltına alındı Rojbin Çetin. Devletin evine yaptığı baskınla, baskına getirilen köpeğin saldırısıyla, işkenceyle… Rojbin’in gözaltı süresinin 4 gün daha uzatıldığını öğrendik 2 gün önce. Devlet kadına yönelik şiddeti, tacizi, işkenceyi yaşamın rutini haline getirmeye çalışırken devlete inat “Rojbin’in yanındayız” demenin ihtiyacını duyuyoruz. Çünkü kadınlar sokakta, iş yerinde, evde kısacası yaşamın her alanında […]

The post Kadınlar İçin Devlet Düşman appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

10 gün önce gözaltına alındı Rojbin Çetin. Devletin evine yaptığı baskınla, baskına getirilen köpeğin saldırısıyla, işkenceyle… Rojbin’in gözaltı süresinin 4 gün daha uzatıldığını öğrendik 2 gün önce. Devlet kadına yönelik şiddeti, tacizi, işkenceyi yaşamın rutini haline getirmeye çalışırken devlete inat “Rojbin’in yanındayız” demenin ihtiyacını duyuyoruz. Çünkü kadınlar sokakta, iş yerinde, evde kısacası yaşamın her alanında şiddete maruz kalırken bizler susmamayı, itaat etmemeyi seçiyoruz. Devletin gözaltında uyguladığı çıplak aramaya, cinsel şiddete ve işkenceye inat yılmıyoruz, yan yana olmaktan vazgeçmiyoruz. Çünkü biliyoruz, sessizlik sadece işkenceyi ve tacizi büyütecektir.

Devletin düşmanlığının güncel bir yansıması oldu Rojbin’in yaşadıkları. Halkların yüz yıllardır yaşadıkları toprakları işgalle kana bulayan devlet, kadınların bedenlerinde de sürdürdü işgalini. Nasıl ki yıkmaya çalıştı evlerimizi, öyle lime lime etmeye çalıştı bedenlerimizi. Ortadoğu’da, Bosna’da, Almanya’da ve nice coğrafyalarda yaşandı bu savaş. Halkların düşmanı devletler, cinsel işkenceleriyle kadınların iki kez düşmanı oldu.

Tarih boyunca devletlerin olduğu her yerde savaşı ve yıkımı görebiliriz. Ve elbette bu savaşlarda yine en çok kadınların bedeninin sömürüldüğünü; işkenceleri ve tecavüzleri…

Nazi askerleri örneğin, Yahudi kadınları ya da engelli kadınları türlü işkencelerle katletmişti. Gettolarda ve toplama kamplarında kadınlar tecavüze uğramış, ağır işlerde çalıştırılmıştı ve hatta insan deneylerinde kobay olarak kullanılmıştı. Nazi askerlerinin tecavüzlerinin ardından hala “iş görebilir” diye sınıflandırılan kadınlar Polonya’ya ve Sovyet Rusya’ya sürgüne gönderilmişti. Tecavüze uğrayıp sürgün edilen kadınlara yönelik saldırılar “ırk uzmanları” tarafından da bir devlet politikası olarak sürdürülüyordu. Hamile olan kadınlar “ırk uzmanları” tarafından muayene ediliyor, çocukları “Almanlaştırılabilecek” olan kadınların doğum yapmasına “izin” veriliyordu. Çocukları “Almanlaştırılamayacak” kadınlara ise zorla kürtaj yapılıyordu. Kadınlara yönelik tecavüz, sistematik bir şekilde sürekli hale getirilmişti.

Kadınlara yönelik tecavüz ve katliamlar savaşın tek tarafının izlediği bir politika da değildi. Devletlerin savaşında her cephede hedefti kadınlar. Sovyet askerleri 1945 ve 1955 yılları arasında milyonlarca Alman kadına sistematik bir şekilde tecavüz etmişti. Almanya’da tecavüzlerle bağlantılı kadın ölümlerinin toplamda 240.000 olduğu tahmin edilir ve bu, “tarihteki en büyük kitlesel tecavüz” olarak bilinir. Gündeme gelen bu tecavüzlere dair Stalin ise “Binlerce kilometre öteden, kan ve ateşten geçerek gelen askerlerin kadınlarla biraz eğlenmesinin önemsenmemesi gerektiğini” söylemişti. 

1992 yılında başlayan Bosna Savaşı sırasında örneğin, Sırp askerleri tecavüz ve yağmalarla ilerlemişti. Bu askerler özellikle hedef aldıkları Müslüman kadınlar ve azınlık halklardan kadınlara yönelik kitlesel tecavüzler gerçekleştirmişti. Esir toplama kamplarında toplanan kadınların birçoğu da seks kölesi olmaya zorlanmıştı. 

Devletlerin kadın bedenine yönelik savaşlarının örneklerini uzak coğrafyalarda aramamıza da gerek yok. Yaşadığımız coğrafyada da 19-26 Aralık tarihinde devlet destekli çeteler Maraş Katliamı’nı gerçekleştirdi. Maraş’ta cihat çağrıları yapılırken alevi kadınlardan savaş ganimeti olarak bahsedilmişti. Bu katliamda katledilen 111 kişinin 17’si kadındı ve onlarca kadın tacize, tecavüze uğramıştı. Bu katliamın ardından hafızalarımıza en çok kazınanlar ise 8 aylık hamile olan Esma Suna ve gözleri görmeyen 80 yaşındaki Cennet Çimen’di. Esma Suna karnındaki bebeğiyle ağır işkencelere maruz bırakılarak sokak ortasında katledilmişti. Cennet Çimen ise saldırganlar tarafından “Gel, seni kurtaracağız.” sözleriyle kandırılıp önce gözleri oyulmuş ardından bir tuvalete kapatılıp vahşice katledilmişti.

Benzer örnekleri çok geçmiş tarihlerde aramamıza da gerek yok. Daha 2014 yılında IŞİD Ezidilerin yaşadığı Şengal bölgesinde toplu bir katliam gerçekleştirmişti. Savaş bu coğrafyada da yüzlerce can alıp kadınlara işkence, taciz, tecavüz ve zulüm getirmişti. Yüzlerce Ezidi kadın esir alınıp köle pazarlarında satılmış ve sistematik bir şekilde şiddete, tacize ve tecavüze maruz kalmıştı. 

2015 yılında Varto’da bir kadın gerilla öldürülmüştü, ismi Ekin Van… Devletin askerine öldürmek yetmediğinden cansız bedenine işkence edilmişti. Çırılçıplak soyulmuş, yerlerde sürüklenmiş ve çekilen fotoğrafları paylaşılmıştı. Devletlerin direnişi kuşanan kadınlara yönelik stratejisi daima böyleydi. “Devlet düşmanını cezalandırdı”yla meşrulaştırmaya çalışmıştı kimileri bu yaşatılanları. Yine aynı yıl içinde Silopi’deki sokağa çıkma yasakları sırasında 70 yaşındaki Taybet İnan keskin nişancılar tarafından evinin önünde vurularak katledilmiş ve cenazesi tam 7 gün sokak ortasında kalmıştı. Beyaz bayrak açıp bedenini almaya giden herkese devlet ateş açmıştı. Onun sokak ortasında 7 gün yatan bedeni, yaşadığımız topraklarda devletin kadın bedeninin ölüsüne dahi reva gördüklerini bir kez daha gözler önüne sermişti.

Kadın bedeni üzerinden verilir tüm savaşlar… Tüm coğrafyalarda yüzyıllar önce de bugün de gördüğümüz gibi devletin adının önemi yoktur; devlet devlettir. Devlet katliamdır, tecavüzdür. Dün Ekin Van ve daha nice örneğin ardından bugün Rojbin Çetin’e evinde taciz edildi, işkence yapıldı. Yarın bunları hiçbir kadın yaşamasın diye mücadeleye sarılmaktan başka çaremiz yok! 

Devletle Uzlaşmayacağız, Asla İtaat Etmeyeceğiz

Devlet soykırımlarla yok edemediği gibi halkları, cinskırımlarla da yok edemez biz kadınları, mücadelemizi. Düşmanlığını gözaltında işkencelerle, savaşta toplu tecavüzlerle sergileyen devlet, erkektir ve kadınların düşmanıdır. 

Kadınların türlü işkencelere, tacizlere maruz kalmasına sebep olan devletle asla uzlaşmayacağız. Devletin teşvik ettiği erkeklerin tacizi, tecavüzü, şiddeti karşısında asla susmayacağız. Uzlaşmamızı ve susmamızı isteyen devlete asla itaat etmeyeceğiz!

Zeynep Tan

Kaynak: Anarşist Kadınlar

The post Kadınlar İçin Devlet Düşman appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/07/07/kadinlar-icin-devlet-dusman/feed/ 0
BBP’den “Malumun İlamı” : “Biz Sadece Bir Siyasi Parti Değiliz” https://meydan1.org/2018/03/01/bbpden-malumun-ilami-biz-sadece-bir-siyasi-parti-degiliz/ https://meydan1.org/2018/03/01/bbpden-malumun-ilami-biz-sadece-bir-siyasi-parti-degiliz/#respond Thu, 01 Mar 2018 11:59:34 +0000 https://seninmedyan.org/?p=30522 Şimdilik AKP  ve MHP tarafından oluşturulan, ancak BBP’nin de katılmasının gündemde olduğu Devlet Koalisyonu tartışmaları devam ediyor. Cumhur İttifakı olarak adlandırılan milliyetçi-muhafazakar koalisyona BBP’nin katılmasına, İslam-Türk sentezcisi faşist partinin “düşman ağabeyi” MHP şerh koymuştu. BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, MHP’nin bu tavrına,  partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında yanıt verdi. Destici açıklamasında, “…Büyük Birlik Partisi 25 […]

The post BBP’den “Malumun İlamı” : “Biz Sadece Bir Siyasi Parti Değiliz” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Şimdilik AKP  ve MHP tarafından oluşturulan, ancak BBP’nin de katılmasının gündemde olduğu Devlet Koalisyonu tartışmaları devam ediyor. Cumhur İttifakı olarak adlandırılan milliyetçi-muhafazakar koalisyona BBP’nin katılmasına, İslam-Türk sentezcisi faşist partinin “düşman ağabeyi” MHP şerh koymuştu.

BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, MHP’nin bu tavrına,  partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında yanıt verdi. Destici açıklamasında, “…Büyük Birlik Partisi 25 yıllık bir siyasi harekettir. Dikkat edin, bizler sadece bir siyasi parti değiliz, biz dinamik bir siyasi hareketiz…” ifadelerini kullandı. Partisinin “etkisinin” yasal mevzuatla sınırlanmış bir siyasi partiden öte “anlamlar” taşıdığını bir anlamda itiraf eden Destici’nin bu açıklaması akıllara, geçmişte 16 Mart, Maraş gibi katliamlarda yer almış Muhsin Yazıcıoğlu, Ökkeş Şendiller gibi BBP kadrolarını getirdi. Söz konusu katliamların yaşandığı dönemde paramiliter bir güç olarak devreye sokulan, “siyasi bir partiden öte anlamlar taşıyan” bu harekete yapılan ittifak çağrıları, yine Destici’nin “Bu noktada bize ihtiyaç duyulacaksa, ki duyuluyor” şeklindeki açıklamasıyla yorumlanabilir.

The post BBP’den “Malumun İlamı” : “Biz Sadece Bir Siyasi Parti Değiliz” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/03/01/bbpden-malumun-ilami-biz-sadece-bir-siyasi-parti-degiliz/feed/ 0
Maraş Katliamı’nın 39. Yıl Dönümü Öncesi Kentte Tüm Eylemler Yasaklandı https://meydan1.org/2017/12/16/maras-katliaminin-39-yil-donumu-oncesinde-kentte-tumeylemler-yasaklandi/ https://meydan1.org/2017/12/16/maras-katliaminin-39-yil-donumu-oncesinde-kentte-tumeylemler-yasaklandi/#respond Sat, 16 Dec 2017 08:56:29 +0000 https://seninmedyan.org/?p=23675 19 Aralık 1978’de yaşanan Maraş Katliamı’nın 39’uncu yıl dönümü öncesinde , Valilik anma, yürüyüş, basın açıklaması ve benzeri tüm etkinlikleri 12 Ocak 2018 tarihine kadar yasakladı. Valiliğin açıklaması şöyle: “İdarece; ilimiz sınırları içerisinde tesis olan huzur ve güven ortamı ile milli güvenlik ve kamu düzeninin bozulmaması, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla, […]

The post Maraş Katliamı’nın 39. Yıl Dönümü Öncesi Kentte Tüm Eylemler Yasaklandı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

19 Aralık 1978’de yaşanan Maraş Katliamı’nın 39’uncu yıl dönümü öncesinde , Valilik anma, yürüyüş, basın açıklaması ve benzeri tüm etkinlikleri 12 Ocak 2018 tarihine kadar yasakladı.

Valiliğin açıklaması şöyle:

“İdarece; ilimiz sınırları içerisinde tesis olan huzur ve güven ortamı ile milli güvenlik ve kamu düzeninin bozulmaması, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla, 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17. Maddesi, 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/C maddesi, 2935 Sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 11. Maddesi (m) bendi doğrultusunda il genelinde yapılacak toplantı, gösteri yürüyüşü, miting, anma etkinliği, çadır kurma, stant açma, basın açıklaması ve benzeri etkinliklerin 12 Aralık 2017 günü saat 08.00’den 12 Ocak 2018 günü saat 17.00’ye kadar yasaklanmıştır.”

The post Maraş Katliamı’nın 39. Yıl Dönümü Öncesi Kentte Tüm Eylemler Yasaklandı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/12/16/maras-katliaminin-39-yil-donumu-oncesinde-kentte-tumeylemler-yasaklandi/feed/ 0
” Devletin Katliam Alevilerin İSYAN Geleneği VAR “- Mercan Doğan https://meydan1.org/2014/01/13/devletin-katliam-alevilerin-isyan-gelenegi-var-mercan-dogan/ https://meydan1.org/2014/01/13/devletin-katliam-alevilerin-isyan-gelenegi-var-mercan-dogan/#respond Mon, 13 Jan 2014 18:44:06 +0000 https://test.meydan.org/2014/01/13/devletin-katliam-alevilerin-isyan-gelenegi-var-mercan-dogan/ “Gezi protestosu, bir Alevi ayaklanmasıdır.” şeklindeki açıklamalara neden olan ve öncesinde güvenlik birimleri hazırladı denilerek örtbas edilmeye çalışılan Emniyet Müdürlüğü’nün “gezi analizi” raporu, aslında devlet tarafından her bireyin nasıl fişlendiğinin bir göstergesi daha oldu. Güvenlik Birimlerinin “Gezi Analizi”, Fişlemenin Kanıtı “Gezi Analizi” raporunda, 28 Mayıs’ta başlayıp Eylül’ün ilk haftasına kadar süren bu sürede gerçekleştirilen Gezi […]

The post ” Devletin Katliam Alevilerin İSYAN Geleneği VAR “- Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
“Gezi protestosu, bir Alevi ayaklanmasıdır.” şeklindeki açıklamalara neden olan ve öncesinde güvenlik birimleri hazırladı denilerek örtbas edilmeye çalışılan Emniyet Müdürlüğü’nün “gezi analizi” raporu, aslında devlet tarafından her bireyin nasıl fişlendiğinin bir göstergesi daha oldu.

Güvenlik Birimlerinin “Gezi Analizi”, Fişlemenin Kanıtı

“Gezi Analizi” raporunda, 28 Mayıs’ta başlayıp Eylül’ün ilk haftasına kadar süren bu sürede gerçekleştirilen Gezi Parkı eylemlerin değerlendirmesinin ortaya konulduğu belirtildi. Raporun diliyle “Gezi Parkı olayları çerçevesinde”, 80 kentte (Bayburt hariç) 5 bin 532 eylem ya da etkinlik gerçekleştirildi. Eylemlere yaklaşık 3 milyon 600 bin kişi katıldı. 5 bin 513 kişi gözaltına alınarak soruşturma kapsamına alındı. Soruşturmalarda 189 kişi tutuklandı. 1 polis öldü, 697 polis yaralandı. 4 bin 329 direnişçi yaralandı, 5 direnişçi katledildi. Analizde tabi ki, Lice’de kalekol yapımına direnirken askerlerin açtığı ateş sonucu katledilen Medeni Yıldırım yok. Gözaltına alınanlar üzerinden hazırlanan raporda; kadın-erkek yüzdeleri, eğitim düzeyleri, ekonomik göstergeleriyle ilgili veriler de mevcut.

Analizin en dikkat çekici bölümü ise şöyle:

“Yine şüphelilerin yüzde 78’si Alevi kökenli olup bazı sendikalar/sivil toplum örgütleri, taraftar grupları içinde yer alanlar, ulusalcı, laik kesimler. Yüzde 12’si siyasi partilerle ilişkili, yüzde 6’sı marjinal sol oluşumlar içinde, yüzde 4’ü ise terör örgütleri ve yasal uzantıları içinde yer alıyor.”

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yapmış olduğu bu analiz, yıllardır “asılsız iddia” olduğunu ileri sürdüğü fişleme uygulamasına aleni kanıt niteliğinde. Alevileri görmezden gelen, hiçbir alanda tanımayan, fırsat buldukça da katleden devletin polisi, kimlerin Alevi olduğunun bilgisine sahip olduğunu ağzından kaçırarak açık verdi bir nevi.

Taksim Direnişi; Öfkenin, Sabrı Aşıp Sokaklara Taşması

Aslında evet, “Gezi protestoları, bir Alevi ayaklanmasıdır.” Taksim Direnişi, birbirinden farklı sınıfsal, etnik, inanç grupları ve toplumun çeşitli ezilen katmanlarını eylemde bir araya getirdi. Temmuz 2013 tarihli Meydan Gazetesi’nde Emrah Tekin’in “Gezi Parkı Direnişi, Sadece Gezi Parkı Direnişi Değildir!” başlıklı yazıda yazdığı gibi; Sünni-İslam merkezli yaklaşıma, kadın bedenine ve yaşamına müdahaleye, sınavlarla yaratılan rekabete ve adaletsizliğe, taşeronlaşmaya ve kapitalist sömürüye, kentsel dönüşüm bahanesiyle soylulaştırmaya ve yıkımlara, LGBTİ bireylere yönelik polis şiddetine ve linç girişimlerine, daha birçok baskı ve yasaklamaya karşı duyulan öfkenin, sabrı aşıp sokaklara taşmasıdır Taksim Direnişi. Dolayısıyla; evet, Gezi protestoları, bir Alevi isyanıdır. Aynı zamanda; bir kadın, bir trans, bir işçi, bir öğrenci, bir yaşam savunucusu, bir devrimci isyanıdır…

Alevilerin İsyan, Devletin Katliam Geleneği

Sünni-İslam algısındaki devletler, tarih boyunca Alevileri dışladı. Yok sayma, baskı, ötekileştirme, inkar, hatta imha politikaları dur durak bilmedi. Ne Alevilerin devlete isyanları bitti, ne de devletin Alevi katliamları.

Gazi ve Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi Katliamları

12 Mart 1995 tarihinde, Gazi Mahallesi’nde 4 kahvehane tarandı. 67 yaşındaki Alevi dedesi Halil Kaya yaşamını yitirdi. Olayın duyulması üzerine; Alevilerin çoğunlukta olduğu binlerce kişi, meselenin var olan bir Sünni- Alevi çatışmasından ziyade devlet provokasyonu olduğunun farkındalığıyla ve “Düşman camide değil, karakolda.” şiarıyla, Gazi Polis Karakolu’na doğru yürüyüşe geçti. Karakolda bulunan polisler tarafından, kalabalığın üzerine ateş açıldı ve bir kişi daha hayatını kaybetti. Ertesi gün, İstanbul’un çeşitli semtlerinden Aleviler ve devrimciler Gazi Mahallesi’ne doğru yürüyüşe geçti. Kolluk kuvvetleri doğrudan hedef gözeterek kalabalıkların üzerine ateş açtı. İlerleyen günlerde, devlet; mahallede sokağa çıkma yasağı ilan etti. Fakat bu, gösterilen direniş sayesinde fiilen hayata geçirilemedi. 15 Mart günü direniş ve beraberinde devlet şiddeti, Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi’ne sıçradı. Burada da kolluk kuvvetlerinin insanların üzerine ateş açması sonucu, 5 kişi yaşamını yitirdi. Gazi Mahallesi’ndeki olayların yatıştığı 16 Mart günü, 17 kişinin hayatını kaybettiği öğrenildi. Daha önce OHAL valiliği de yapan Hayri Kozakçıoğlu, katliam sırasında İstanbul valisi idi.

2 Temmuz 1993 Sivas Katliamı

2 Temmuz günü, Pir Sultan Abdal’ı anma etkinlikleri çerçevesinde kente birçok yerden insanlar gelmişti. Sivas’a gelenler arasında Aziz Nesin de bulunuyordu. Hintli yazar Salman Rüşdi’nin “Şeytan Ayetleri” adlı kitabını, gazetesinde yazı dizisi olarak basan Aziz Nesin, bir süredir radikal İslamcı kesimden tehditler alıyordu. Kitap tüm dünyadaki Müslüman camia tarafından yasaklanmış, yazarı hakkında ise ölüm fetvası çıkarılmıştı. 2 Temmuz günü Madımak Oteli önünde toplananlar, oteli ateşe verdiler ve burada 37 kişiyi yakarak öldürdüler. Dönemin başbakanı Tansu Çiller, “Otel çevresinde toplanan vatandaşlarımıza herhangi bir şey olmamıştır.” dedi. Olayların failleri olarak, daha sonra göstermelik olarak yargılanan sanık avukatlarından 8’i daha sonra AKP’den milletvekili oldu. Refah-Yol hükümetinin Adalet Bakanı Şevket Kazan, sanıkları cezaevinde ziyaret etti. Sivas davası, 13 Mart 2012 tarihinde zaman aşımından düştü. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, davanın düşmesiyle ilgili olarak; sanıkların “mağduriyetine” dikkat çekerken, “Bu karar milletimize hayırlı olsun.” dedi.

Maraş Katliamı 1978

19 Aralık akşamı, ülkücü tandanslı, “Güneş Ne Zaman Doğacak” adlı filmin gösterildiği sinemaya patlayıcı madde atılması üzerine, kentte bulunan faşistler çeşitli sendikalara ve bazı sol parti binalarına saldırdılar. Ertesi gün ise, Alevilerin yoğun yaşadığı Yörükselim Mahallesi’ne saldırarak Alevi dedelerinden Gıjgın Dede’yi öldürdüler. 26 Aralık tarihine dek süren saldırılarda, çoğunluğu Alevi 105 kişi yaşamını yitirdi. Sinemaya bomba atılmasından birkaç gün önce Alevilerin evleri işaretlendi ve bazı cami hutbelerinde bir Alevi öldürenin cennete gideceği söylendi. Bu söylenti kentte fısıltı gazetesi yoluyla yayıldı. Katliamın bir ve iki numaralı sanıkları olarak yargılanan iki yezid; Ökkeş Kenger ve Muhsin Yazıcıoğlu, daha sonra milletvekili seçilerek TC parlamentosuna girdi.

Çorum Katliamı

1980 yılının Mayıs ve Temmuz aylarında, kentte Alevilerin yaşadığı Milönü Mahallesi’ne yapılan faşist saldırılar sonucu 57 Alevi öldürüldü. Katliam, devletin televizyonu TRT’den, Alaaddin Camii’ne bomba atıldığı şeklinde yayımlanan yalan haber sonucu başladı ve kentte bulunan devlet destekli faşist gruplar infiale geçirildi. Yaşanan saldırılardan dolayı mahallelerinin girişine barikat kuran Aleviler ve devrimciler, daha sonra 12 Eylül darbesini yapan generallerden biri olan Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun tarafından tanklarla taranmakla tehdit edildi. Katliam sonrasında açıklama yapan dönemin içişleri bakanı Mustafa Gürcügil, “Çorum olayları solun bir tertibidir ve devleti yıkma eylemlerinden biridir. Devlete destek düşüncesiyle hareket eden sağ bir grup, bunların karşısına çıkmıştır.” şeklinde konuştu.

Malatya Katliamı

18 Nisan 1978’de, dönemin Adalet Partisi’nden belediye başkanı Hamit Fendoğlu’nun bombalı paketle öldürülmesi sonucu, kentte bulunan Alevilere yönelik saldırılarda 3 liseli Alevi genci katledildi.

Dersim Katliamı

Dersim, Osmanlı döneminden beri merkezi otoriteden bağımsız yaşıyordu. 25 Aralık 1935 tarihinde çıkarılan “Tunceli Kanunu” ile Dersim bölgesine “özel bir statü” getirildi. Buna göre bölgenin adı, iki yıl sonra TC devleti tarafından başlatılacak “Devletin Tunç Eli” operasyonuna ithafen, Tunceli olarak değiştirildi ve Dersim “yasak bölge” ilan edildi. 6 Ocak 1936’da ise, şimdiki Elazığ, Erzincan, Dersim ve Bingöl illerini kapsayan bölgede, “Genel Valilik” statüsü uygulamaya geçirilerek askeri vali sıfatıyla Abdullah Alpdoğan, Ankara yönetimince buraya atandı. Devlet bölgeye askeri yığınak yapması ve ablukaya alması karşısında direnişe geçen Dersim’liler 20-21 Mart 1937’de Pah köprüsünü yaktılar. 1938’de devletin ikinci kez askeri gücünü kullanarak, karadan ve havadan bomba yağdırması sonucu on binlerce insan yaşamını yitirdi. Daha sonra, 1936 yılında çıkarılmış olan ve kısaca, devlete Türk olmayanları başka yerlere sürme yetkisi veren “Zorunlu İskan Kanunu” uyarınca, on binlerce insan da topraklarından sürüldü.

Koçgiri Katliamı

1921 yılında, Sivas bölgesini de içine alan bölgede, yüzlerce Alevi-Kürdün yaşamını yitirdiği katliamdı. Katliamı gerçekleştiren devlet güçleri arasında, “Sakallı Nurettin” lakaplı Nurettin Paşa’nın komutasındaki Merkez Ordusu’nun emri altında, daha önce Pontus-Rum katliamlarını da yapan, o dönemin devlet tetikçisi denebilecek olan Topal Osman’ın Giresun Alayları da bulunuyordu.

TC Öncesi İsyan ve Katliamlar

1826 yılında Sultan 2. Mahmud’un gerçekleştirdiği Alevi katliamının yanı sıra, 1606-1611 arasında Kuyucu Murat Paşa katliamı, 1533-1534 arası Kanuni dönemi, 1514’te kan dökmeyeceğini söyleyip 40 binden fazla Alevi’yi diri gömerek idam ettiren, kafalarını kesip kuyulara attıran Yavuz Sultan Selim’in katliamları vardır. Ayrıca 1526 Baba Zünnun, 1527-1528 Şah Kalender Çelebi ve 1518 Bozoklu Şeyh Celal(Celali) isyanları-katliamları sayılabilir. Ayrıca Selçuklu Devleti döneminde 1236-1243 yılları arasında Baba İshak(Babailer) isyanları vardır.

Gelelim Günümüze

Devlet’in katliam geleneğini sürdüren AKP hükümeti döneminde, Alevilere yönelik birçok yeni politika geliştirildi elbette. Ve devletin Alevilerini yaratma çalışmaları yapıldı. Zorunlu din derslerinin kaldırılması, kimliklere Alevi yazılması, cemevlerinin ibadethane olduğunun kabul edilmesi gibi talepler görmezden gelindi misal. Devletin Dersim’le yüzleşmesi adı altında Dersim Katliamı meşrulaştırıldı. Sivas’ı yakanlar yargılanıyor denildi, dava zamanaşımına uğratıldı. 29 Mayıs 2013 tarihinde temeli atılan 3. Boğaz Köprüsü’ne, hükümdarlığı döneminde gerçekleştirdiği Alevi katliamlarıyla bilinen, Yavuz Sultan Selim’in isminin verileceği açıklandı. Bu açıklama, Alevilerde bir öfke patlamasına neden oldu. Devletin, Alevilere yönelik geleneksel Sünni İslam merkezli yaklaşımı, bu öfkenin asıl kırılma noktasını oluşturuyordu.

Taksim Direnişi, tam da bu süreçte gerçekleşti. Sonrasında, “o paket!” açıklandı. Demokrasi Paketi’nde bahsi geçen Hacı Bektaş-ı Veli Üniversitesi, Alevilere ağır bir hakaretti. Bir üniversite kurulacak, o üniversitenin bir İlahiyat Fakültesi olacak ve bu fakültede Sünni İslam okutulacak. Alevilere hediye paketinde sunuldu bu haber, alenen hakaretti. Bunlar dışında Cami-Cemevi projesi, İzzettin Doğan& Fethullah Gülen ilişkisi, Alevilerin yoğun yaşadığı bölgelerdeki rantsal dönüşüm projeleri, Maraş’ı anımsatacak bir şekilde Alevilerin dönem dönem kapılarının işaretlenmesi ve saymakla bitmeyecek uygulamalarla AKP hükümeti taşeronluğunda sürüyor devletin katliam geleneği, ta Yavuz’dan, hatta Muaviye’den beri. Ancak unutulmamalıdır ki, Alevilerin isyan geleneği de sürüyor, Hızır Paşa’ların inadına.

Mercan Doğan

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 15. sayısında yayımlanmıştır.

The post ” Devletin Katliam Alevilerin İSYAN Geleneği VAR “- Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/01/13/devletin-katliam-alevilerin-isyan-gelenegi-var-mercan-dogan/feed/ 0