Boğaziçi Üniersitesi’nde kayyum rektör Melih Bulu’dan boşalan yere hangi ismin getirileceğine dair nasıl bir süreç işletileceği belli oldu.

Buna göre; YÖK rektörlük başvurularını bir dosya halinde Cumhurbaşkanı’na sunacak. Cumhurbaşkanı adaylar içerisinden bir ismi rektör olarak atayacak. Böylece yeni atanacak isim de Melih Bulu gibi kayyum rektör olacak. Adaylık için belirlenen şartları taşıyanların, 2 Ağustos günü mesai saati bitimine kadar YÖK’e başvurabileceği belirtildi.

The post YÖK Adayları Belirleyecek, Erdoğan Atayacak appeared first on Meydan Gazetesi.

Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle atanan Boğaziçi Üniversitesi’nin kayyum rektörü Melih Bulu, 6.5 aylık direniş sonrası yine bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile görevden alındı.

Melih Bulu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 1 Ocak 2021 tarihli kararnamesi ile Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü görevine getirilmişti. Karar 2 Ocak’ta Resmi Gazete’de yayımlanmıştı. Bulu’nun bu göreve atanması sonrası Boğaziçi Üniversitesi içinde ve dışında, İstanbul başta olmak üzere diğer illerde başlayan eylemlerde polis saldırıları gerçekleşmiş, gözaltına alınanlar, tutuklananlar ve ev hapsi cezası alanlar olmuştu.

Eylemler devam ederken İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Twitter hesabında LGBTİ+’lar için ‘sapkın’ ifadesini kullanmış,  “Korumalı bir kategoriye karşı nefret suçu işlediği” için şikayet edilen tweet sonrası Soylu’nun paylaşımına Twitter tarafından  “nefret söylemi hakkındaki kurallarını ihlal ettiği” notu düşülmüştü. İktidar ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise kayyum rektör Bulu kararına direnenler için “haşarat” söylemini kullanmıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da, eylemler ve eylemciler için saldırgan bir üslup kullanırken, direnişe destek verenler arasında yer alan Prof. Dr. Ayşe Buğra’yı da hedef almıştı. Erdoğan “Osman Kavala denilen Soros temsilcisi olan kişinin karısı da Boğaziçi Üniversitesi’nde bu provokatörlerin içerisinde yer alan bir kadındır”  şeklinde ifadeler sarf etmişti.

Boğaziçi Direnişi’nin başlarında istifa çağrılarına yanıt olarak “Asla istifayı düşünmüyorum. Başta bu krizin 6 ay içinde biteceğini öngörmüştüm, öyle de olacak” diyen Melih Bulu, Boğaziçi Üniversitesi akademisyen ve öğrencilerinin bugün 6.5 ayını dolduran direniş sürerken bu görevde 7. ayını görememiş oldu. Boğaziçi Direnişi’nde son süreçte kayyum rektör tarafından “sağlık ve güvenlik risklerini” gerekçe göstererek kampüslere giriş ve çıkışlar 3 Temmuz’dan 5 Temmuz 2021 Pazartesi gününe kadar kısıtlanmış, tepki göstermek için kampüse giden akademisyenler ve öğrenciler, kolluk güçleri tarafından kampüse alınmamış, özel güvenlik adı altındaki şahıslar öğrencilere saldırmıştı.

Öte yandan kayyum rektör Melih Bulu’nun görevden alınması sonrası Boğaziçi Direnişi Twitter hesabından paylaşılan açıklamada “Gece yarısı atanan kayyum bir gece yarısı kararıyla görevden alındı. Direnişimiz süresince yinelediğimiz taleplerimizin hepsi karşılık bulana, tüm kayyumlar gidene kadar buradayız.” denildi.

Boğaziçi Üniversitesi’nde kayyum rektör tartışmaları 2016 yılında üniversitede rektörlük görevine ilk kez “seçilmiş” değil, “atanmış” bir rektörün getirilmesiyle başlamış, Prof. Dr. Mehmed Özkan’ın 2016 Kasım’ında atanması, “kayyum” eleştirilerinin başlamasına neden olmuştu. Rektörlük seçimlerinde Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu, oyların yüzde 86’sını alarak üniversite tarihinin rekorunu kırmış, ancak rektörlük seçimlerinde aday olmayan Prof. Dr. Mehmed Özkan Barbarosoğlu’nun yerine göreve atanmıştı. Mehmed Özkan ise Boğaziçi Üniversitesi ile akademik bir iltisakı olmayan, yüksek lisans ve doktora tezlerinde sistematik intihal saptanan Melih Bulu’ya görevi devretmişti.

The post Kararnameyle Geldi, Direnişle Gitti: Kayyum Rektör Melih Bulu Görevden Alındı appeared first on Meydan Gazetesi.

Ahmet Şık, Boğaziçi’ne atanan Melih Bulu’y karşı eylem yaptıkları ettikleri için gözaltına alınan öğrencilerin serbest bırakıldığı gün yaptığı açıklamada “Kimse seçimle gidiyorlar sayıklamasının peşinden gitmesin artık. Çünkü mafyayla; hukukla mücadele edilmez. Bunların hukuku ile mücadele edilmez. Evrensel hukuk normlarının olduğu bir hukukla mücadele etmek için herkes yurttaşlık görevini yerine getirmeli, bu mücadeleye omuz verilmeli. İsim vererek de söyleyeceğim Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı veli toplantısında anne babalara yaptığı çağrıyı kimse ciddiye almasın. Burada çok ağır bir yük var ve bu yükü kaldırmak sadece bu genç arkadaşların tek başına yüklenebileceği bir ağırlık değil bu. Hep birlikte ona el atmamız gerekiyor ve hep birlikte o taşı kaldırıp atacağız. O taşın adı saray rejimi” demişti.

The post Ankara Cumhuriyet Baş Savcılığı Ahmet Şık’ın Dokunulmazlığının Kaldırılması İçin Fezleke Düzenledi appeared first on Meydan Gazetesi.

Bursa’da, Bursa Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla Setbaşı Kütüphanesi önünde eylem gerçekleştirmek isteyenlere polis saldırısı gerçekleşti. En az 20 kişinin gözaltına alındığı öğrenildi.

The post Bursa’da Boğaziçi Üniversitesi İle Dayanışma Eylemine Polis Saldırısı appeared first on Meydan Gazetesi.

Esenyurt’ta da sokağa çıkan Halkevi üyeleri, gözlatına alınan arkadaşlarının derhal serbest bırakılmasını istedi.

Sokakta yürüyerek konuşma yapan halkevciler, “Başımızı öne eğemezsiniz sesimizi kesemezsiniz!” diyerek, gözaltına alınan, ev hapsinde tutulan, tutuklanan herkesin serbest bırakılmasını talep etti.

Polis, bugün sabah saatlerinde eylemi gerçekleştiren 3 Halkevleri üyesinin evine baskın düzenleyerek gözaltına aldı.

The post Esenyurt’ta Gözaltılara Karşı Eylem Gerçekleştiren 3 Kişi Gözaltına Alındı appeared first on Meydan Gazetesi.

9 Şubat günü gözaltına alındıktan sonra bugün yine adliyeye çıkarılan Hacıbeyoğlu, savcılık sorgusunun ardından tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Hacıbeyoğlu, çıkarıldığı mahkeme tarafından ‘görevi yaptırmamak için direnme suçlamasıyla” tutuklandı.

Avukat Abdullah Bişaroğlu, Hacıbeyoğlu’nun tutuklanmasına gerekçe olarak Kadıköy’deki Boğaziçi Üniversitesi’ne destek eylemlerinin gerekçe gösterildiğini ancak polis müdahalesi nedeniyle söz konusu eylemin gerçekleştirilemediğini belirtti.

Bişaroğlu, Hacıbeyoğlu’nun TCK’nın 265. maddesi uyarınca ‘görevi yaptırmamak suçundan’ tutuklandığını fakat suçlamanın gerçekleşememiş bir eylem nedeniyle yapıldığını vurguladı

The post Üniversite Öğrencisi Koral Hacıbeyoğlu Tutuklandı appeared first on Meydan Gazetesi.

Öğrenci Kolektifleri, Twitter üzerinden yaptığı paylaşımda “İstanbul’da bu sabah 5 Kolektifçi yazılama yaptıkları bahane edilerek gözaltına alındı. Boğaziçi Direnişinin sesi İstanbul sokaklarında yankılanıyor. Üniversitelilerin sesini duyurmak suç değildir. Arkadaşlarımızı serbest bırakın!” dedi.

The post Boğaziçi Tutuklamalarına Karşı Yazılama Yapılan 5 Öğrenci Gözaltına Alındı appeared first on Meydan Gazetesi.

Boğaziçi Üniversitesi’nde kayyum rektör Melih Bulu’ya karşı gerçekleştirilen eylemleri fotoğraflayan foto muhabir Ozan Acıdere, Pazartesi günü BOÜ Güney Kampüs önünde gözaltına alınmıştı.

Savcılığa çıkarılan Acıdere, “toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet ettiği” bahane edilerek tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Mahkemede ifade veren Acıdere, ev hapsi ile serbest bırakıldı.

The post Gözaltına Alınan Ozan Acıdere Ev Hapsi Verilerek Serbest Bırakıldı appeared first on Meydan Gazetesi.

The post İlahiyat Fakültesi Dekanı Boğaziçili Öğrencileri Tehdit Etti appeared first on Meydan Gazetesi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Gençlik Meclisi Üyesi Muhammed Ünal, sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek gözaltına alındı.

Twitter üzerinden, kendisine ait olmayan bir hesapla yapılan Boğaziçi eylemleri çağrısı bahane edilen Ünal evine yapılan baskınla gözaltına alınarak Çağlayan Adliyesi’ne götürüldü.İfadesi alınan Ünal, ifadesinin ardından tutuklanarak Metris T Tipi Hapishanesi’ne götürüldü.

The post Sosyal Medya Paylaşımları Bahane Gösterilen Muhammed Ünal Tutuklandı appeared first on Meydan Gazetesi.

1 Ocak 2021’de cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Melih Bulu Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyum olarak atandı. Atandığı günden beri Melih Bulu’yu ve kayyumluğu kabul etmeyen Boğaziçi öğrencileri devletle birçok kez karşı karşıya geldi. Devlet bu atamanın yasal olduğu ve Cumhurbaşkanı’nın böyle bir yetkisinin hali hazırda var olduğu teziyle kendini savunurken öğrenciler bu tartışmayı devletin çizdiği “yasallık” sınırından çıkardı, bu atamanın yasal olsa da meşru olmadığı savunuluyor.

Yasa devlet tarafından kısaca şöyle tanımlanıyor; yasama gücünce belli biçimlere uyularak düzenlenen ve yürürlüğe girdikten sonra herkesin uyması zorunlu olan, uyulmadığı zaman belli yaptırımlarla karşılaşılan kural. Devlet yasaların toplumsal düzenin sağlanması ve devam ettirilmesi için gerekli olduğunu iddia ediyor. Yani sınırsız ihtimalin eş zamanlı gerçekleştiği toplumsal ilişkileri, sınırlı yasalarla düzenlemeye çalışıyorlar ve biliyoruz ki genelde toplumsal düzeni bozup kaosa sürükleyen şeyler, bu yasalardan çıkıyor. Çünkü bir şeyin yasal (yasaya uygun) olması onu kabul edilebilir yani meşru kılmıyor. Bir şeyin meşru olup olmaması ise ondan etkilenen grup başta olmak üzere toplumsal adalet duygusunda/ toplumsal vicdanda karşılık bulup bulmaması ile ilişkili. En son örnekse Boğaziçi Direnişi. Boğaziçi öğrencilerinin yazdığı açık mektupta da aynı durum gözlemleniyor. Başkan’ın üniversitelere kayyum atama yetkisi yasayla sabit fakat bu durum o yasadan etkilenen toplumsal grup tarafından kabul edilebilir bir şey değil. Peki iktidarın içinde bulunduğu krizin yarattığı bu belirsiz durum neyi doğuruyor? Cevap toplumsal mücadelelerin hepsi için aynı: Direniş.

Direnişin ne olduğunu anlatmak için kendisini “anarşist mücadelenin dostu” olarak tanımlayan Chomsky’nin kullandığı bir benzetmeyi hatırlayalım. Kırmızı ışıkta durup yeşilin yanmasını beklerken birisinin elinde makineli tüfeğiyle kalabalığa ateş edeceğini görürsen -senin canın tehlikede değilse bile- kalabalığa ateş açmak isteyen kişinin üzerine kırmızı ışığı umursamayıp arabanı sürebilirsin. Kırmızı ışıkta geçmek devlete göre yasal olmayan bir eylem olmasına rağmen toplumsal vicdanda kabul göreceği için aklı başında hiçbir hâkim seni kırmızı ışıkta geçmekten suçlu bulamaz. Yani sen bir suçun oluşmasını engellemek için meşru ama yasal olmayan bir eylem yapabilirsin. Direniş tam da budur. Boğaziçi’nde başlayan ve bu coğrafyanın çeşitli yerlerine yayılan şey tam da budur. Yasal olana meşru olanla direnmek.

Bu direniş kısa sürede toplumsal muhalefetten karşılık buldu. 2 Şubat günü Boğaziçi öğrencilerinin çağrısıyla Kadıköy’de bir eylem gerçekleştirilecekti. İktidar partisinin kapalı alanlarda gerçekleştirdiği ve medya tarafından bir zafermiş gibi yayınlanan toplantılar serbestken öğrencilerin eylemi, eyleme saatler kala valilik tarafından koronavirüs bahanesiyle, dalga geçer gibi yasaklandı. Öğrenciler -devletin kendi yasasına bile aykırı olacak şekilde- eyleme gelememeleri için otobüslerden gözaltına alındılar. Boğaziçi kimliği olan öğrenciler vapura alınmadılar. Devlet aslında her zaman olduğu gibi tarafını tuttu, bu sefer sadece biraz daha açıktan yaptı bunu. Devlet bir kez daha gerçek yüzünü gösterdi. Toplumsal vicdana karşı suç işledi ve bu suçu durdurmak için meşru tepkilerini gösterenler, karşılarında yasanın koruyucusu devletin kolluk kuvvetlerini buldu.

Devlet birazdan TOMA’sını, suyunu, gazını, copunu kullanacak. Toplanan kalabalığın o an için tek isteği Rıhtım’a gitmek ve açıklamayı okumak ama devlet izin vermiyor. Kalkanlardan, bariyerlerden, gözaltı araçlarından set çekilmiş önlerine. “Dikkat dikkat! Kalabalık gruba sesleniyoruz, yaptığınız eylem kanunsuzdur!” Önlerinde iki seçenek var: Ya yasal olana yani haksızlığa, suça su taşımak; yüreğin ateşini devletin baskısıyla söndürmek ve aşağıya bakıp boyun eğmek. Ya da meşru olanı yapmak ve bu suçu, haksızlığı durdurmak için kırmızı ışıkta geçmek. Peki onlar ne yaptı?

O gün bu soruya direnişle cevap verenleri devlet hedef gösteriyor. Kırmızı ışıkta geçenleri, yüreği yetenleri, direnenleri ev hapisleriyle, tutuklamalarla, gözaltılarla yıldırmaya çalışıyor. Devlet her gün suç işliyor; katlediyor, sömürüyor, çalıyor, tecavüz ediyor. Aynı soru her gün karşımıza çıkıyor. Her gün bu haksızlıkları, bu suçları görüyoruz. Soru şu: Ne yapacağız? Aşağıya mı bakacağız? Kırmızı ışıkta geçmeyecek miyiz? Ya da yüreğimiz yetecek ve direnecek miyiz?

Burak Aktaş

The post Direnişe #YüreğimizYetiyor appeared first on Meydan Gazetesi.

Öğrenciler, gözaltı sırasında ufak bir tepki bile gösterdiklerinde kendilerine şiddet uygulandığını ve karakolda yalan tutanak imzalatılmaya çalışıldığını belirtti.

Bunların yanı sıra, avukatların öğrenciler için getirdiği yemeklerin öğrencilere verilmediği ve doktor kontrolü sırasında polisin de odada bulundurulduğu öğrenildi.

The post Bursa’da Gözaltına Alınan Öğrencilere Yalan Tutanak Dayatması appeared first on Meydan Gazetesi.