Mercedes – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Tue, 23 May 2017 15:25:47 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Volkswagen’den Sonra, Mercedes’e “Emisyon Hilesi” Operasyonu https://meydan1.org/2017/05/23/volkswagenden-sonra-mercedese-emisyon-hilesi-operasyonu/ https://meydan1.org/2017/05/23/volkswagenden-sonra-mercedese-emisyon-hilesi-operasyonu/#respond Tue, 23 May 2017 15:25:47 +0000 https://seninmedyan.org/?p=6790 Alman otomotiv şirketi Mercedes’in Almanya’daki 11 merkezine polisler baskın düzenledi. Yapılan eş zamanlı operasyonlarda şirketin emisyon hilesi yaptığına ilişkin delil arandığı belirtiliyor. Şirketin  Berlin ve Baden-Württemberg eyaletlerinde de bulunan merkezlerine yapılan baskınlarda, yüzlerce polis ve 23 savcının katıldığı öğrenildi. 2015 yılında, Almanya’nın bir başka otomotiv devi şirketi Volkswagen hakkında, emisyon rakamları üzerinde hile yapma iddiaları […]

The post Volkswagen’den Sonra, Mercedes’e “Emisyon Hilesi” Operasyonu appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Alman otomotiv şirketi Mercedes’in Almanya’daki 11 merkezine polisler baskın düzenledi. Yapılan eş zamanlı operasyonlarda şirketin emisyon hilesi yaptığına ilişkin delil arandığı belirtiliyor. Şirketin  Berlin ve Baden-Württemberg eyaletlerinde de bulunan merkezlerine yapılan baskınlarda, yüzlerce polis ve 23 savcının katıldığı öğrenildi.

2015 yılında, Almanya’nın bir başka otomotiv devi şirketi Volkswagen hakkında, emisyon rakamları üzerinde hile yapma iddiaları gündeme gelmiş, şirket o dönem en az 22 milyar Euro para cezası ve tazminat ödemişti. Şirket,gündeme gelen emisyon ölçüm hileleri ile,  egzoslardan salınan fazla miktarda karbon emisyonu yüzünden erken yaşlarda insanların yaşamını yitirmesine neden olmakla suçlanmıştı. Şimdi bu söz konusu operasyonla, bir başka küresel şirket Mercedes de benzer suçlamalarla karşı karşıya kalabilir.

 

The post Volkswagen’den Sonra, Mercedes’e “Emisyon Hilesi” Operasyonu appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/05/23/volkswagenden-sonra-mercedese-emisyon-hilesi-operasyonu/feed/ 0
Devrimi Yaşayan ve Yaratan Özgür Kadınlar – Özlem Arkun https://meydan1.org/2017/03/04/devrimi-yasayan-ve-yaratan-ozgur-kadinlar-ozlem-arkun/ https://meydan1.org/2017/03/04/devrimi-yasayan-ve-yaratan-ozgur-kadinlar-ozlem-arkun/#respond Sat, 04 Mar 2017 17:31:02 +0000 https://test.meydan.org/2017/03/04/devrimi-yasayan-ve-yaratan-ozgur-kadinlar-ozlem-arkun/ İberya*, 1868’den 1936’ya kadar taş üstüne taş konarak hazırlanan bir devrim süreci yaşadı. İberya’daki anarşistler şöyle diyordu, “Devrim yoktan var olmayacak, devrim güçlü ve sağlam bir zemine ihtiyaç duyar, bunu yaratmanız gerekir.” İberya’nın anarşizmle tanıştığı 1868’den itibaren, anarşistler ilmek ilmek bir geleneği ördüler. Eşek üzerinde köy köy gezen anarşistler, gittikleri her yerde baskıya karşı halkın […]

The post Devrimi Yaşayan ve Yaratan Özgür Kadınlar – Özlem Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

İberya*, 1868’den 1936’ya kadar taş üstüne taş konarak hazırlanan bir devrim süreci yaşadı. İberya’daki anarşistler şöyle diyordu, “Devrim yoktan var olmayacak, devrim güçlü ve sağlam bir zemine ihtiyaç duyar, bunu yaratmanız gerekir.” İberya’nın anarşizmle tanıştığı 1868’den itibaren, anarşistler ilmek ilmek bir geleneği ördüler. Eşek üzerinde köy köy gezen anarşistler, gittikleri her yerde baskıya karşı halkın örgütlülüğünün kazanacağını anlattılar.

Toplumsal devrim sürecine giden 70 yıllık süreçte İberya’daki anarşistler kolektivizm ve komünizm eğilimlerini başarılı bir şekilde birleştirerek anarko-sendikalizmi yükseltmiş, toplumsal devrimci anarşizm adına tarihsel bir iş başarmışlardı. Bununla birlikte toplumsal dönüşüm iddiasını hem endüstriyel ve kırsal alanlardaki işçiler arasında da yaymışlardı. 1936 Temmuz’una gelindiğinde CNT’nin üye sayısı 1 milyonu aşmıştı ve hemen hemen tüm sektörlerde CNT’li işçilerin etkilerinden bahsedebilirdi. Bununla birlikte anarşistler, anarşizmin toplumsallaşması için sadece işçi mücadelesinin yeterli olmadığını biliyorlar ve her alanda toplumun tüm kesimlerine yönelik çalışmalar yürütüyorlardı.

Bu dönemde bir taraftan gençler ve yetişkinler için eğitim programları geliştirildi, kültür merkezleri açıldı, ülke çapında geniş tabanlı bir gençlik örgütlenmesi yürütüldü; diğer taraftan da kültür, politika ve sosyal meseleler üzerine anarşist bir perspektif geliştiren dergiler, gazeteler yayınlandı. Bu programların çeşitliliği, anarşist hareketin tarım işçilerinden ev kadınlarına, ev işçilerinden çocuklara kadar birçok kesim tarafından anlaşılmasına ve sahiplenilmesine fırsat verdi. Biz bu yazıda İberya’nın anarşist kadınlarına ve onların mücadele pratiklerine yoğunlaşacağız.

Özgür Kadınlar Buluşuyor

Toplumsal devrime doğru giden yolu, kadınlar da yıllardır arşınlıyordu. Özellikle tekstil sektöründe çalışan kadınlar hem direnişlerde hem sendikal faaliyetlerde aktif bir şekilde yer alıyorlardı. Katalonya’nın bazı endüstriyel bölgelerinde, diktatörlüğün son yıllarında bile kadın çalışması yürüten gruplar vardı. 1928’de, Terrassa’da CNT’li kadınlar, FAI’nin kültür merkezinde bir araya gelerek kendi sorunları üzerine tartışmaya ve eşit ücret, ücretli annelik izni gibi konuları sendika toplantılarında gündem etmeye başlamışlardı. Her ne kadar kadınların bütünlüklü gelişimini desteklemek adına kaynakları sınırlı olsa da, 1936 Temmuzu geldiğinde Terrassa’lı kadınlar devrime hazırlardı ve daha savaşın ilk günlerinde bir klinik ve bir hemşirelik okulu kurdular.

Barselona’da CNT’ye bağlı Kadın Kültür Grubu (Grupo Cultural Femenino) 1934 yılı sonlarına doğru Asturias İsyanı sonrasında kuruldu. Soledad Estorach’ın da içinde yer aldığı bu grup, kadınların sendika ve devrimci mücadele içerisinde daha aktif bir rol oynamasının önünü açtı.

Madrid’te Mercedes Comaposada ve Lucia Sanchez Saornil de benzer çalışmalar yapmışlardı. Sanchez, başından beri kadınların CNT içinde daha da aktifleşmesi için Barcelona’da yoğun çalışmalar yürütüyordu. Daha sonra Madrid’te Mercedes’le tanıştı ve birlikte, CNT içindeki sendikalarda ve sendika dışında örgütlenen kadın gruplarına bildiriler gönderiyorlar, kadınların hangi meseleler üzerinde yoğunlaşmak ve konuşmak istediklerine dair fikir alışverişinde bulunuyorlardı. Daha sonra bu ekibe Amparo Poch ve Gascon’un da dahil olmasıyla çıkaracakları Mujeres Libres (Özgür Kadınlar) dergisinin altyapısını oluşturmuş oldular.

Mercedes ve Lucia birçok grupla iletişim halinde olmalarına rağmen 1936 yılına kadar Barselona’daki Kadın Kültür Grubu ile bir araya gelmemişti. Onlarında bir araya gelmesiyle Mujeres Libres Federasyonu artık gerçek anlamıyla kurulmuştu.

Özgür kadınları bir araya getiren fikirler neydi?

Barselona ve Madrid’teki kadınların buluşmasının ardından kadınların özgürlük mücadelesi de ivme kazandı. Bu ivme hareket içerisinde bir kesim tarafından son derece olumlu karşılanırken, bir kesim ise hareketin “ayrılıkçılığa” neden olacağına ve bu grubun “feminizme” düşme tehlikesine dikkat çekerek bu hareketi eleştiriyorlardı. Fakat kadınlar bunu reddettiler. Mujeres Libres militanlarından Suceso Portales ise “Biz feminist değiliz ve hiç bir zaman olmadık.” diyordu. “ Biz erkeklere karşı savaşmıyorduk… Birlikte çalışmak ve birlikte mücadele etmek zorundayız, yoksa toplumsal devrimi asla başaramayız. Fakat biz bir kadın örgütlenmesine ihtiyaç duyduk çünkü kendimiz için mücadele etmeliydik.” Kadınların özgürleşmesinin “yok sayılarak köleleştirme, üretici olarak köleleştirme ve kadın olarak köleleştirme üçgenine” meydan okuyarak mümkün olacağını söylüyorlardı. Mujeres Libres, kadının özgürlüğünün, ancak kapitalizme ve devlete karşı verilen bütünlüklü bir mücadele ile anarşizmle mümkün olacağını savunuyordu.

Mujeres Libres’in kuruluşu, kadınların devrim sürecinde anarko-sendikalist hareket ve toplum içerisindeki yerlerine sahip çıkmaları adına önemli bir adım olmuştur. Oluşan bu birliktelik kadınlar arasında güçlü bir topluluk duygusu yaratmış ve bu birlikteliğin kendisi özgürleştirici bir nitelik kazanmıştır. Bireyin özgürleşmesi, topluluktaki diğer bireylerle güçlü bağlar kurmasının bir sonucudur ve oluşan bu topluluk duygusu, bu duyguyu paylaştıkları yıllar boyunca onları dönüştürmüş ve özgürleştirmiştir. Birlikte geçirilen zaman, yapılan planlar ve yeniden şekillendirilen toplumsal alanlarla; bir arada başardıkları her şey kendi potansiyellerine dair daha geniş bir farkındalık kazanmalarını sağlamıştır. Bunlar onların sadece hatıraları değil kendi bireysel dönüşümlerinin de gerçekliğidir. Bu, devrim sürecinden sonra, sürgün yıllarında ve sonrasındaki baskı dönemlerinde de onları güçlü ve bir arada tutan duygunun kaynağıdır.

Özgür kadınlar neler yaptılar?

Mujeres Libres, kadınların sadece mücadele ederek özgürleşebileceğini söylerken iki kavramı öne çıkartıyordu. Kendini gerçekleştime (capacitacion) ve örgütlenme (captacion). Bunlardan birinin eksik kalmasının, kadının özgürleşmesinin önüne geçeceğini savunuyor ve çalışmalarını her ikisinide sağlayabilecek şekilde tasarlıyor ve gerçekleştiriyordu; buda geniş ve çok yönlü bir yaklaşımı gerekli kılıyordu.

Kadınların kendini gerçekleştirmesinin yollarından biri bireysel gelişimdi. Kadınların okuma yazma bilmesini, cinsel sağlık, annelik ve çocuk gelişimi gibi konularda donanımlı olması gerektiğini söylüyor ve bu amaçla okullar açıyor, farkındalık yaratma grupları oluşturuyordu. Bu okullardan en bilineni Casal de la Dona Treballadora 1937’de Barselona’da açıldı. Bu okulda, okuma yazma ve temel bilimlerin dışında Dünya Tarihi, Fransızca, İngilizce, Rusça gibi dersler de veriliyordu. Ayrıca okulda meslek eğitimine yönelik daktilo, hemşirelik, terzilik, elektrik, tarım eğitimi ve sendikal örgütlenme, sosyoloji gibi konularda da dersler vardı. Buradaki derslere her gün 600-800 kadın katılıyordu.

Mujeres Libres bu enstitülerin tek başına amaca ulaşmaya yetmeyeceğini biliyordu ve kadınlar sosyal ve duygusal dönüşümünü sağlayabilmek için yöntemlerini sürekli çoğaltıyordu.

Henüz devrim sürecinden önce başlattıkları günlük çocuk bakım hizmeti, devrim sürecinde de geliştiriyorlardı. 1934’te Barselona’da çocuklu işçi kadınların mücadele alanlarında daha aktif yer alabilmesi için, gereken zamanlarda onların çocuklarına bakarak bir çözüm geliştirmeye başlamışlardı. O günleri anlatırken Soledad’ın gözleri parlıyordu; “Kadınların evlerine gittiğimizde onlara propaganda yapardık. Özgürlükçü komünizmden ve başka konulardan bahsederdik. Zavallı kadınlar toplantıdan çıktıktan sonra bir de bizim nutuklarımızı dinlerlerdi. Bazen kocaları da evde olur, bizim tartışmalarımıza katılırdı.” Sonrasında Mujeres Libres ilk kongresinde “çocuk bakımının bütün topluluğun bir sorumluluğu olduğunu” savunarak, tüm fabrikalarda ve atölyelerde emzirme ve çocuk bakımı için odalar kurmaya çağırdı ve bunların kurulmasında aktif olarak çalıştı.

Mujeres Libres’in işçi seksiyonu, fabrikalara düzenli olarak ziyaretler yapıyordu. O ziyaretleri şöyle anlatıyordu; “Oradaki işi bazen on beş yirmi dakikalığına bazen bir saatliğine durduruyor ve işçilerle konuşuyorduk. Bu elbette işçi komitesiyle görüşerek yapıyor ve sendikanın desteğini alıyorduk… Bu dersleri çok tekstilden metalurjiye, aydınlatmadan ağaç işçiliğine kadar çok farklı alanlarda tekrarladık. Bazı günler neredeyse elli fabrikaya gidiyorduk” Bu kolektiflere yapılan gezilerin hem kendini gerçekleştirmeye hem de örgütlenmeye denk düşen iki amacı vardı. Hem kadınlarla işyerindeki sorumlulukları hakkında toplumsal dönüşüm hakkında konuşuyor ve onları örgütlenmeye çağırıyorlar; hem de Mujeres Libres’in tüm işçi komitelerinde ve bütün fabrikalarda temsil edilmesinin önünü açıyorlardı.

İberya’da anarşist kadınlar toplumun her alanında propagandalarını yaygınlaştırmayı çok önemsiyorlardı. Bu amaçla 1936 yılında federasyonla aynı ismi taşıyan Mujeres Libres dergisini çıkarmaya başladılar. Dergide politik konulardan çocuk bakımına, güncel tartışmalardan film eleştirilerine, sağlıktan modaya, özgür aşktan seks işçiliğine kadar çok geniş bir yelpazede yazılar yazılıyor, tüm bu konular anarşist bir perspektiften bakılarak tartışılıyordu. Bu yayınların dağıtımını da organize ediyorlar, İberya’nın her yerine ulaşmasını sağlıyorlardı. Devrim sürecinde Barselona Ramblas’ta bir kulübe kurmuşlar ve yayınlarını buradan da dağıtmışlardı. Bu kulübeyi aynı zamanda halka açık sergiler ve yapılan başka etkinlikler için de kullanmışlardı.

Ülke çapında kültür ve propaganda grupları oluştururken, Barselona’da bir grup da düzenli radyo yayınını üstlenmişti. Başka bir grup ise basılı yayınların ve radyo yayınının ulaşmadığı yerlere, köylere giderek sözlü propaganda yapıyorlardı. Mercedes’ten aldığı derslerin ardından, güçlü bir hitabet yeteneğine sahip olan Pepita Carpena gezici propaganda turlarını üstlendi. Gezici kütüphaneler kurarak İberya’nın köylerini kasabalarını arşınladılar.

Mujeres Libres bunların yanında Barselona’da yataklı bir doğum hastanesi kurdu. Casa de Maternidad adındaki doğumevinde, doğum ve doğum sonrası bakımın yanında anne sağlığı, doğum kontrolü, cinsellik ve bebek bakımı hakkında bilgilerde veriliyordu.

İberya’nın tamamında kolektifleştirmelerde, kooperatiflerin kurulmasında aktif olarak yer alan Mujeres Libres’li kadınlar toplumun ihtiyaç duyduğu her alanda çalışmalar yaptılar. Devrimin ilk günlerinden başlayarak herkes için yiyecek sağladılar, aşevleri açtılar. Çocuk gelişimine dair fikirlerini geliştirerek eğitime anarşist bir bakış getirdiler. Cinsellik üzerine bilgilendirme çalışmaları yaptılar ve seks işçilerinin özgürleşmesi için bir rehabilitasyon merkezleri kurdular. Mültecilerin yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak için programlar oluşturdular. Tüm bu faaliyetlerin yanında, kadınlar Franco ordusuna karşı cephede antifaşist mücadeleye de katıldılar.

İberya’da yeşeren bu devrim, ortaya konan pratiklerle, bugün hala hem anarşist mücadeleye hem de kadın mücadelesine ışık tutmaktadır. Kadınların kendilerini ilgilendiren kararları kendilerinin alması ve böylece tarihte aktif bir özne olmaları, bugün hem dünya çapında hem de yaşadığımız topraklardaki kadın mücadelesi için önemini kaybetmemiştir. Çünkü İberya’daki anarşistlerin söylediği gibi “Devrim yoktan var olmayacak,”, Çünkü devrimi ancak, bahanelere sığınmadan, yaşamlarını eline almak için elini taşın altına koyanlarla, kendi hayatlarının ve birbirlerinin sorumluluğunu almaktan kaçınmayanlarla, bitmez tükenmez enerji ve çabayla yaratabiliriz.

*1936 Devrimi tüm İberya Yarımadası’nda etkili oldu.

Özlem Arkun

[email protected]

 

The post Devrimi Yaşayan ve Yaratan Özgür Kadınlar – Özlem Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/03/04/devrimi-yasayan-ve-yaratan-ozgur-kadinlar-ozlem-arkun/feed/ 0
21. yy’da Teslimiyet Teorileri ve Pratikleri: Katil Şirketleri Yeşile Boyamak – Nergis Şen https://meydan1.org/2013/09/04/21-yyda-teslimiyet-teorileri-ve-pratikleri-katil-sirketleri-yesile-boyamak-nergis-sen/ https://meydan1.org/2013/09/04/21-yyda-teslimiyet-teorileri-ve-pratikleri-katil-sirketleri-yesile-boyamak-nergis-sen/#respond Wed, 04 Sep 2013 17:20:01 +0000 https://test.meydan.org/2013/09/04/21-yyda-teslimiyet-teorileri-ve-pratikleri-katil-sirketleri-yesile-boyamak-nergis-sen/ Havaya daha az CO2 salınımı yaptığı öne sürülen elektrikli çevreci otomobiller, A+++ sınıfı çevreci buzdolapları, tuvaletlerinde susuz pisuar kullanan çevreci şirketler, güneş, rüzgar ve su gibi asla yenilenemeyen doğal varlıkları elektriğe dönüştürerek kullanan çevreci kozmetikçiler, işçilerine güvenli çalışma çevresi temin eden petrol şirketleri… Hepsi ilgili reklamlara milyonlarca dolar harcıyor. Ancak bu tüketilen elektriğin hangi deredeki HES’ten, hangi nükleer, termik santralden geldiğinden bahsetmedikleri gibi lobicilik faaliyetlerinde verdikleri rüşvetlerden, kuruttukları su havzalarından, talan edilen yağmur […]

The post 21. yy’da Teslimiyet Teorileri ve Pratikleri: Katil Şirketleri Yeşile Boyamak – Nergis Şen appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Havaya daha az CO2 salınımı yaptığı öne sürülen elektrikli çevreci otomobiller, A+++ sınıfı çevreci buzdolapları, tuvaletlerinde susuz pisuar kullanan çevreci şirketler, güneş, rüzgar ve su gibi asla yenilenemeyen doğal varlıkları elektriğe dönüştürerek kullanan çevreci kozmetikçiler, işçilerine güvenli çalışma çevresi temin eden petrol şirketleri…

Hepsi ilgili reklamlara milyonlarca dolar harcıyor. Ancak bu tüketilen elektriğin hangi deredeki HES’ten, hangi nükleer, termik santralden geldiğinden bahsetmedikleri gibi lobicilik faaliyetlerinde verdikleri rüşvetlerden, kuruttukları su havzalarından, talan edilen yağmur ormanlarından, hayvanlar üzerine yaptıkları deneylerden, Nijerya’da paralı ordusuyla saysız işkence ve toplu katliamlar yapmalarından da bahsedilmiyor.

Interbrand adlı 1974 yılından bugüne “marka değeri yaratmak ve yönetmek” diye özetlediği işi yapan şirket, büyük markaları halkı nasıl daha kurnazca kandırabilecekleri yönünde desteklemekle kalmıyor, düzenli olarak en kurnaz şirketi de belirleyerek şirketlerin marka değerlerini de yükseltiyor. Interbrand aynı zamanda greenwashing denilen, şirketlerin çevreci hamlelerini de gündemleştirip onları doğaya zararsız, yaşama duyarlı gibi göstererek yaşamı yok eden projelerini örtbas etmeye çalışıyor. Ne yazık ki markaların bu yollarla logolarına iliştirdiği yeşil bir arka Katil Şirketleri Yeşile Boyamak plan görseli ya da yaprak sembolü, yeryüzündeki katliamlarını biraz daha meşrulaştırmalarını sağlayacak müşteri kitlesini de kendine çekiyor.

Ancak şirketlerin yaptıkları pek çok katliam, şirketlerin gerçek yüzünün gizlenmesini imkansızlaştırıyor. 2013 yılının en yeşil küresel şirketlerini belirleyen interbrand’ın listesinden birkaç örnek dahi gerçeklerin gün yüzüne çıkmasını sağlama

Toyota

Lobicileri; toyota mühendislerinin verimlilik standartlarının nasıl artırılacağını dahi bilmediğine inansa bile Toyota, arabalarını yeşille kaplatmak için, milyarlarca dolar rüşvet veren bir şirkettir. Ürünlerinin ve şirketin imajını yükseltmek için bir yılda 3 milyar dolardan fazla harcadı. Aynı yıl, kanun yapıcılara para aktaran lobi çalışmalarına, en az 7,7 milyon dolar harcadı.

Mc Donald’s
Yağmur ormanı olan toprakları meralaştırdığını ve bu alanların yeniden ormanlaşmasını engellediğini itiraf etmiştir. McDonalds fabrikalarında yetiştirilen hayvanlar temiz hava, gün ışığı ve hareket serbestisinden mahrum bırakılıyor. Kârı yüksek ve ücret giderlerini düşük tutma kaygısıyla şubelerde az sayıda işçi uzun mesailerle çalışmaktadır, dolayısıyla çalışanların daha çok ve daha hızlı iş yapmaları gerekmektedir.

Coca cola
Sinop-Gerze’de Termik Santral projesi için 5 Eylül 2011 günü sondaj çalışması yapmak için alana giren iş makineleri halkın büyük tepkisini çekti. İş makinelerini Gerze’ye sokmak istemeyen halk yollarda bekleyerek makinaların geçişlerini engelledi. Şirketin özel isteğiyle olaya Kolluk Kuvvetleri müdahele etti. Gaz Bombası ve Joplarla saldıran eden jandarma ve polis birçok köylüyü yaraladı. Kolombiya ve Guatemaladaki coca-cola işçileri sendikalaşarak haklarını elde etme çabasına giriştiler. 5 aralık 1996′da paramiliterler kolombiya carepa bölgesindeki “bebidas y alimientos” şişeleme fabrikasında sendika temsilcisi isidro segundo gil’i öldürdüler. Diğer sendika üyeleri de paramiliterler tarafından yakalanarak infaz edildi. Paramiliterler sendika bürolarını ateşe veriyor işçilerin ailelerini kaçırma ve öldürme ile tehdit ediyorlardı. Kolombiya Bogota’da 50 bin hektar alan son 50 yılda kirlilik nedeniyle işlevsiz hala geldi. 49 bin hektar sulak alansa Coca-Cola tarafından kurutuldu. Guatemala City’deki Coca-Cola şişeleme tesislerinde çalışan 450 işçi dokuz yıl boyunca işleri için, sendikaları için ve yaşamları için mücadele etti. İşçiler üç kez tesisi işgal etti, son işgal on üç ay sürdü. Sendikalarının üç genel sekreteri ve beş işçi öldürüldü. Dörtten fazlası kaçırıldı ve kayboldu. 2005 yılında, Türkiye’de Coca-Cola’nın İstanbul’daki şişeleme tesisinde çalışan 105 işçi sendikaya üye oldu ve işten çıkarıldı. Bazı işçiler, şirketin üst yönetimi ile görüşme halindeyken, şirket çevik kuvvetin, eşleri ve çocukları ile birlikte direnişteki diğer işçilere saldırmasını emretti. Yaklaşık 200 kişi kapalı alanda gaz bombasına maruz kalarak kötü bir şekilde darp edildi ve birçoğu hastaneye kaldırıldı.

Apple
2005-2009 yılları arasında, fabrikalardaki kötü koşullara dayanamayan Apple taşeronu 50 Foxconn işçisi intihar etti. 2010 yılında yatakhanelerinin çatısından atlayarak hayata veda eden 14 işçinin ardından, 4 işçi daha aynı yöntemi deneyip başarısız oldu.

Mercedes
Arjantin’deki 1976 darbesini silah ticareti ile destekledi. Fransa savunma bakanlığı ile M51 Nükleer füze projesi üretim ortaklığı kurdu.

Ford
Arjantin’deki 1976 darbesine silah sağladı. 1998 yılında Amerika’daki Ford fabrikalarında Güney Amerika kökenli ya da siyahi kadın işçilere düşük ücret uygulaması yapıldı.

Nestle
2006 yılında Fildişi sahillerinde kakao tarlalarında köleleştirilen çocuk işçileri çok düşük ücrete çalışmaya zorladı. Ülkedeki iç savaşı daha fazla kar için körükledi. 2005’te Afrika ve Güney Asya’da ücretsiz dağıttığı bebek mamalarını kirli suyla hazırlayarak 1.500.000 çocuğun ölümüne yol açtı. Sony Çin’in Dongguan şehrinde Lite-On Xuji Electronics şirketi bünyesinde gösterdiği 3000 kadar taşeron işçisini günde 12 saat çalıştırıyor. L’Oreal Asarak ve zincirleyerek etkisiz hale getirdiği hayvanlar üzerinde yeni ürettiği kozmetik ürünlerini test ediyor.

Shell
Nijerya Çevik Kuvvet Polisi, Rivers Eyaletinin Umuechem bölgesinde gençlerin yoğunlukta olduğu Shell karşıtı bir yürüyüşe müdahale ederek 80 kişiyi katletti ve 500 evi yerle bir etti. Ogoni bölgesinde; Shell karşıtı, kendi kaderini belirlemeye yönelik düzenlediği kampanya süresince 9 yerliyi idam edili. Bu süreçte polis 2000 kişiyi katletti, tecavüz edilen, işkence gören, sakat bırakılanların sayısı bilinmiyor.

 

Nergis Şen

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 12. sayısında yayımlanmıştır.

The post 21. yy’da Teslimiyet Teorileri ve Pratikleri: Katil Şirketleri Yeşile Boyamak – Nergis Şen appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2013/09/04/21-yyda-teslimiyet-teorileri-ve-pratikleri-katil-sirketleri-yesile-boyamak-nergis-sen/feed/ 0