The post İşçiler Grev, OHAL’i Arkasına Alan Patronlar Lokavt Dedi! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Metal sektöründeki fabrikalarda toplu iş sözleşmesi sürecinde anlaşmanın sağlanamamasının ardından Birleşik Metal-İş Sendikası 2 Şubat’ta greve gideceğini açıklamıştı. Grevin başlama günü yaklaşırken, sektörün patronlar örgütü Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) de, işçilerin grevine yanıt olarak, patronun iş yerindeki faaliyetleri tamamen durdurması anlamına gelen lokavt kararı aldı. Aygaz, Türk Traktör, Tofaş, Ford Otosan, Karsan, Otokar ve Arçelik şirketleri, MESS’in, aldığı lokavt kararının başlama tarihini şirketlere önümüzdeki günlerde bildireceğini duyurdu.
MESS’in, işçilerin patron sömürüsüne karşı gerçekleştireceği greve verdiği lokavt yanıtı, akla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın patronlara yönelik, OHAL’i gerekçe göstererek söylediği, “OHAL’i iş dünyamız daha rahat çalışsın diye yapıyoruz. Grev tehdidi olan yere OHAL’den istifade ederek anında müdahale ediyoruz.” sözlerini getirdi.
The post İşçiler Grev, OHAL’i Arkasına Alan Patronlar Lokavt Dedi! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Patronlar Kaybedecek İşçiler Kazanacak appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
Metal işçilerinin MESS ve Türk Metal’e karşı direnişinin önemli adreslerinden biri olan Ankara ORS’de işçiler, Metal Direnişi’nden bu yana fabrika patronunun Türk Metal ve MESS ile beraber takındığı oyalamacı tavıra karşı mücadeleyi sürdürüyor.
ORS’de çalışan 1600 işçinin neredeyse tamamı Metal Direnişi sürecinde Türk Metal’den istifa etti. İşçiler kısa sürede kendi sözcülerini seçerek fabrika yönetiminin de bu sözcüleri tanımasını istedi. Ancak patron bu sözcülerden Kazım Ercan’ı tanımamakta diretti ve bunun üzerine işçiler bir günlük iş durdurma eylemi yaptılar. Bu eylem üzerine işveren, hem işçilerin seçtiği sözcüleri tanıdı hem de Renault’da verilen hakların çok daha fazlasını vereceğine söz verdi.
Ancak Metal Direnişi’nden bu yana aylar geçmesine rağmen verilen sözler tutulmadı; çeşitli bahanelerle oyalamacı bir politika izlendi. Fabrikanın temmuz ayında 1 aylık bakım gerekçesiyle kapanıp işçilerin ise yıllık izine gönderilmesi bu oyalamaların en sonuncusuydu. ORS işçileri yıllık izinden döndüklerinde patronun tutumu tamamen değişmişti. İşçilerin patrona sözlerini tutması için yaptığı uyarılara karşı patron sırtını MESS’e ve Türk Metal’e dayayarak tek taraflı bir sözleşme hazırladı. Bu sözleşmede ise patronun maddi konularda verdiği sözlerden hiç bahsedilmemesinin yanı sıra, herhangi bir grev durumunda işçilerin işten çıkarılacağı, işçinin işten çıkarılmasının tasarrufunun işverende olduğu gibi maddeler var. ORS işçi sözcüleri bu sözleşmeyi kabul etmeyince de patron “bunu imzalayan imzalar, istemeyen çeker gider” dedi ve işçilere saldırmaya başladı;işçi sözcüleri odalarından yaka paça çıkarıldılar. Ardından işçilerin telefonlarına işten çıkarıldıklarına dair mesajlar atıldı.
Tüm saldırılara karşı 26 Ağustos günü öğlen saatlerinde ORS’de üretim tamamen durdu. Patron toplu istifaları kabul etmedi. Metal işçileri bu defa tek tek istifa ettiler. Patron bunu da kabul etmeyince fabrikada fiilen grev başlamış oldu. Sonraki gün de sabah erken saatlerden itibaren fabrika önünde toplanan metal işçileri burada mücadeleye devam kararı alarak her gün sabah erken saatlerde ORS önünde bir araya geliyor.
Metal işçileri aylardan beridir sürdürdüğü mücadeleyi tüm kararlılığıyla “MESS’e Türk Metal’e ve ORS patronlarına diz çöktüreceğiz” şiarıyla sürdürüyor.
Bu haber Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.
The post Patronlar Kaybedecek İşçiler Kazanacak appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Şalter İnecek, Bu iş Bitecek!” – Fırat Binici appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Devletin, sermaye sınıfıyla işbirliği içinde, metal işçilerinin grevine karşı 29 Ocak’ta yayımladığı yasaklama kararı, son 13 yılda 7. grev yasağı. İşçilerin mücadele araçlarına ve örgütlenmesine karşı devletin saldırılarını yoğunlaştırdığı bu süreçte, metal işçilerinin 12 Eylül 1980 askeri darbesi öncesi gerçekleştirdiği MESS direnişlerinin, o dönemde bu önemli patron örgütlenmesini yenilgiye uğrattığını hatırlamak gerekir.
1959’da kurulan MESS(Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası), o yıllarda yavaş yavaş sendikal örgütlenmeye yüzünü dönen işçi sınıfının mücadele ivmesini yavaşlatmayı; metal iş kolu ve tüm iş kollarında “çalışma barışının sağlanması” adı altında işçilerin sermaye sınıfına karşı koşulsuz itaatini amaçlıyordu. Kuruluş bildirgesine bu maddeyi koyan MESS, öte yandan işçi ücretlerinin arttırılması, sosyal hakların geliştirilmesi, çalışma saatlerinin düşürülmesi, iş güvencesinin sağlanması gibi talepleri toplu sözleşme masasında müzakere etmeye bile yanaşmıyordu.
15-16 Haziran 1970’in büyük işçi direnişinde mücadele pratiği anlamında ilk kez işçilerin karşısına çıkan MESS, bu süreçte DİSK’in kurucu sendikalarından olan Maden-İş’e karşı bir karalama kampanyasına girişti. MESS yöneticileri, o yıllarda devletin muhalifleri üzerinde bir baskı aracı olarak yasalaşan DGM’yi (Devlet Güvenlik Mahkemeleri: Yakın zamana dek yürürlükte olan Özel Yetkili Mahkemeler’in benzeridir.) desteklediler ve Maden-İş kurucularının bu mahkemelerde yargılanması için kulisler yaptılar. Bu dönemde MESS yönetiminde, daha sonra başbakan ve cumhurbaşkanı olan Turgut Özal’ın bulunması, patron sınıfı ve devletin çıkar birlikteliğine dair iyi bir tarihsel örnek olmasının yanı sıra içinden geçtiğimiz süreçte yasaklanan metal işçileri grevinin önemini gösteriyor.
Anayasa Mahkemesi’nin 11 Ekim 1975’de iptal ettiği Devlet Güvenlik Mahkemeleri Yasası’nın 1976’da dönemin sağ partilerince (MHP-MSP-AP) oluşturulan Milliyetçi Cephe (MC) Hükümeti tarafından yeniden öne sürülmesi ve DGM’lerin yeniden yasallaştırılma girişimlerine karşı yaygın işçi direnişleri ve gösteriler başladı.
DİSK yönetiminin süreci geçiştirmeye yönelik göstermelik olarak siyah çelenk koyma “eylemlerine” ve işçilere somut bir mücadele hedefi koymaktan uzak “eylem konusunda işçilerin serbest bırakılacağı” kararı karşısında işçiler; İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa, Antalya, Adana, Mersin, Diyarbakır, Kayseri, Sakarya, Balıkesir’de iş bıraktı. Demir-Çelik işçilerinin yanı sıra Aliağa ve İpraş Rafinerileri, Erdemir, Türk Demir Döküm, Sungurlar, Pirelli, Goodyear, Tofaş, Renault fabrikalarında üretim “DGM’ye Hayır!”, “MC’ye Hayır!” sloganları eşliğinde tamamen durduruldu. DGM direnişi, yaşanan gözaltılara ve işten atmalara karşın başarıyla sonuçlandı ve DGM yasası engellendi.
“DGM’yi ezdik, sıra MESS’de” şiarıyla hareket eden işçiler, 1977 yılında, grev ve direniş süreçleri karşısında işten çıkarmalar ve lokavt gibi işçi düşmanı tavırlarını daha da katılaştıran MESS’e karşı mücadelesini büyüttü. 1977,78 ve 80 yıllarında gerçekleşen MESS direnişlerinin odağında aslında işçi ücretleri ve ekonomik taleplerden öte politik mücadelelerini önceleyen ve bu doğrultuda örgütlenme haklarının engellenmesine yönelik patron ve devlet saldırılarına karşı bir mücadele hattı vardı. Bu direnişlerin böylesi bir doğrultuda örülmesi ve dahası başarıya ulaşması, bu topraklardaki işçi ve ezilenler mücadelesinin bundan sonraki seyrine yönelik önemli ipuçları veriyor.
İşçi sınıfının örgütlülüğüne ağır bir darbe indiren 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra MESS, azgınca saldırıya girişti. DİSK ve Maden-İş darbeyle birlikte kapatılmıştı. Ama Türk-İş’e bağlı işbirlikçi Türk Metal’e dokunulmamıştı. MESS, 1983’te yasalarda yapılan değişikliklerden sonra, Maden-İş üyesi işçilerin kayıtlarını Türk Metal’e verdi ve Türk Metal’e üye olmalarını sağladı. O günden beri toplu sözleşme görüşmeleri, çoğunluğu elinde tutan Türk Metal’le MESS arasında yürütülüyor. Türk Metal, MESS’in her dayatmasına boyun eğiyor. Bu iki sendika, on binlerce metal işçisine ortak eğitim seminerleri adı altında uslu olmalarını, maaşlarını alıp seslerini çıkarmamalarını nasihat ediyorlar ve “Patron ne kadar kazanırsa, işçi de o kadar kazanır.” yalanına işçileri inandırmaya çalışıyorlar.
Metal işçilerinin tüm baskılara rağmen örgütledikleri grevin ikinci gününde, yasaklanma kararının açıklanmasıyla beraber greve çıkmaya hazırlanan işyerlerinde büyük bir öfke hakim oldu. İstanbul’da bulunan Ejot Tezmak ve Paksan Makina fabrikalarında işçiler vardiya çıkışlarında toplantılar alarak yasağa karşı işyeri işgalleri seçeneğini tartıştılar. Gebze’de bulunan ve metal sektörünün köklü fabrikalarından olan Sarkuysan’da ise benzeri bir filli durum, kısmen Birleşik Metal-İş’in tutumu nedeniyle hayata geçirilemedi. İşçiler yasağa karşı fiili durum yaratarak fabrika işgallerini kısmi de olsa gerçekleştirmeye başlarken, sendikadan, somut bir mücadele yöntemi önermekten uzak ve muğlak bir “yasağı tanımıyoruz” tavrı geldi. Mücadeleye devam edilecekti, ama nasıl?
Hem grev yasağına karşı sıcağı sıcağına karşılık verilememiş, hem de yasak kararının ertesi günü yapılan toplantının ardından, özellikle işgallerin sürdüğü iki işyerine yönelik olarak “pazartesiyi beklemeleri” salık verilmişti. Buna karşın Ejot Tezmak ve Paksan işçileri yaratmış oldukları fiili fabrika işgali durumunu koruyan açıklamalar yaptılar. “Biz bitti demeden bu grev bitmez” diyen Ejot işçileri, pazartesi günü fabrikaya girdiler, fakat üretim yapmadılar. Benzer biçimde Paksan işçileri de fabrikaya girdiler, fakat sendika önlüklerini giyerek tüm vardiyalarda üretimi durdurdular. Metal işçilerinin mücadelesi, bugün de MESS, devlet ve hatta sendika bürokrasisine karşı sürüyor. Tıpkı sınıf kardeşlerinin 1977-80 yılları arasında DGM’ye, MESS’e ve MC hükümetlerine karşı verdiği mücadelede olduğu gibi, sendikal bürokrasiye mahkum olmayıp kazanmak için yükselen sesleri duyuyoruz:
“Şalter İnecek, Bu İş Bitecek!”
Fırat Binici
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 24. sayısında yayımlanmıştır.
The post “Şalter İnecek, Bu iş Bitecek!” – Fırat Binici appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>