The post Avcılar’da Metrobüsler Çarpıştı, 4 Kişi Yaralandı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>İstanbul Avcılar’da iki metrobüs kafa kafaya çarpıştı. Kazada ilk belirlemelere göre 4 kişi yaralandı. Kaza nedeniyle metrobüs seferleri iki yönlü olarak durdu.
Kaza, İstanbul’un Avcılar ilçesindeki İBB Sosyal Tesisleri ile Küçükçekmece istasyonları arasında meydana geldi. Metrobüs seferleri çift yönlü durunca yüzlerce yolcu araçlardan inerek yürümek zorunda kaldı.
The post Avcılar’da Metrobüsler Çarpıştı, 4 Kişi Yaralandı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Metrobüs Şoförüne Saldırıp Kaza Yaptıran Kişiye 11 Yıl Ceza appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>İstanbul’da seyir halindeki metrobüsün şoförüne elindeki şemsiyeyle saldırıp aracın kaza yapmasına ve birçok kişinin yaralanmasına neden olan Murat Akbulut’a 11 yıl yedi ay hapis cezası verildi.
İstanbul Anadolu 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nde bugün görülen davanın duruşmasında son sözleri alınan Murat Akbulut “Ben yaşlı insana yardımcı olmaya çalıştım. Olayın bu aşamaya gelmesi metrobüs şoförünün ettiği küfürden kaynaklanmaktadır. Üzgünüm” diye konuştu.
Akbulut’un şoföre vurduğu şemsiye silah sayıldı ve Akbulut’a 13 kişinin zarar görmesine neden olan yönelik eylemi nedeniyle “olası kastla silahla kasten yaralama” ve İETT metrobüsü zarar gördüğü için de “kamu malına zarar verme” suçlarından toplam 11 yıl yedi ay hapis cezası verildi. Akbulut’a yurt dışına çıkma yasağı verilerek ayrıca imza atmasına yönelik adli kontrol hükümleri uygulanmasına karar verildi.
The post Metrobüs Şoförüne Saldırıp Kaza Yaptıran Kişiye 11 Yıl Ceza appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Metrobüs Motosiklete Çarptı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Kaza, saat 20.45 sıralarında Mecidiyeköy ile Zincirlikuyu Metrobüs Durağı arasında yaşandı. Henüz kimliği öğrenilemeyen 34 BOZ 442 plakalı motosikletli bilinmeyen bir şekilde metrobüs yoluna girdi.
Bir süre ilerleyen motosikletliye Mecidiyeköy Köprüsü üzerinde metrobüs çarptı. Motosiklet sürücüsü ağır yaralandı. Metrobüs hattını trafiğe kapatarak önlem aldı.
The post Metrobüs Motosiklete Çarptı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Seyir Halindeki Bir Metrobüste Yangın Çıktı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Çağlayan’da, seyir halindeki metrobüsün motor kısmında yangın çıktı. Şoför kapıları açarak yolcuları tahliye ederken, yangın büyümeden söndürüldü.
Zincirlikuyu-Beylikdüzü seferini yapan metrobüs sürücüsü, 15:30 sıralarında Çağlayan durağından hareket ettiği sırada, aracın motor kısmından dumanlar çıktığını gördü. Metrobüsü durduran şoför, kapıları açarak yolcuları tahliye etti.
Yangın, şoför ve duraktaki görevlilerce büyümeden söndürüldü. Söndürme çalışmaları sırasında metrobüs seferlerinde kısa süreli bir aksama yaşandı.
The post Seyir Halindeki Bir Metrobüste Yangın Çıktı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Kadınlar, Yılın Son Gününde de Tacize Karşı Mücadelede appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Geçtiğimiz yıl boyunca kadına yönelik şiddetin ve şiddeti aklayan erkek adaletin karşısına kadınlar birçok alanda dayanışma gösterdi. Kadınlar, 2019’un son gününde Küçükçekmece Adliyesi’nde tacize karşı bir araya geldi.
Metrobüste Neşe Can’ı taciz eden Fatih Özdemir’in Küçükçekmece 20. Asliye Ceza Mahkemesi yargılandığı davanın bugün görülen duruşmasında kadınlar “Biz Susmayacağız, Siz Utanacaksınız!” diyerek bir araya geldi.
Duruşmada tacizci erkek, metrobüste cinsel saldırıda bulunduğu günden beri olduğu gibi yine erkek adalet tarafından kollandı. Neşe Can’ın avukatlarının gerçekleştirdiği tutuklama talebi, Fatih Özdemir’in kıyafelerinden çıkan sperm bulgularına rağmen reddedildi. Ayrıca mahkeme, tanık olarak dinlenilmesine karar verilen metrobüs şoförünün zorla getirilmesine karar verdi. Adli tıptan beklenen rapor gelmediği için davanın duruşması 7 Mayıs 2020’ye bırakıldı.
Duruşma sonrasında kadınlar Küçükçekmece Adliyesi önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
The post Kadınlar, Yılın Son Gününde de Tacize Karşı Mücadelede appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Metrobüs Arızalandı, Uzun Araç Kuyrukları Oluştu appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>İstanbul Bahçelievler durağında arızalanan bir metrobüs nedeniyle seferlerde aksamalar oluştu. Avcılar istikametinde seyreden metrobüsün yolda kalması sonucu duraklarda uzun araç kuyrukları meydana geldi. Arızalanan metrobüsü kaldırma çalışmaları devam ediyor.
The post Metrobüs Arızalandı, Uzun Araç Kuyrukları Oluştu appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Bugünden İtibaren Metrobüslerde Sivil Polisler Olacak appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
‘Güven Timleri’ne bağlı sivil polisler bugün itibariyle metrobüslerde olmaya başlayacak.
Timlerin çeşitli kılıklara gireceğini açıklayan Avcılar Kaymakamı Hulusi Doğan şunları söyledi:
Timlerimiz çeşitli kılık ve kıyafette polis güven görev yapmaya başladı.Vatandaşımızın can ve mal güvenliği için suçluların beklemediği yerde, beklemediği zamanda ve beklemediği kılıkta görev yapacaklar. Simitçi, kestaneci, pazarcı, çöp toplayan gibi hareket ederek suçluların yakalanması yapılacaktır. İyilerin yardımcısı suçluların korkulu rüyası olacaktır.
The post Bugünden İtibaren Metrobüslerde Sivil Polisler Olacak appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Metrobüs Yolcuya Çarptı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Metrobüs hattının ana duraklarından biri olan Cevizlibağ’da metrobüs bir yolcuya çarptı. Olay yerine gelen ambulans hemen yaralıyı hastaneye götürdü. Olayın ardından seferler durdurulunca Cevizlibağ-Avcılar metrobüs durağı doldu taştı.
The post Metrobüs Yolcuya Çarptı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Yol Aslında En Çok Duvara Benzer! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Bu Yol Nereye Gider Efendi?
Arter sözcüğü atardamar anlamına gelir, yani kalpten vücuda kan taşıyan damarlar. Fakat arter, aynı zamanda kara yolu anlamına gelir. Ara yollar, ana yollara bağlanır. Ana yollar merkezlere taşınır. Kapitalizm doğası gereği, sürekli merkezleri canlı tutmak, onları doyurmak durumundadır. O yüzden çevrede merkezi doyurabileceği ne varsa, onları yolları aracılığıyla merkeze taşır. Yollar, kapitalizmin damarlarıdır. Sürekli genişleme eğiliminde olan kapitalizm, yeni yollara, yeni damarlara ihtiyaç duyar. Dolayısıyla yeryüzü, mahallemiz, köyümüz, yaşam alanlarımız kötü niyetli bir cerrahın elinde tarumar edilir.
Bir Yol Hikayesi
Bu uzun süreden beri böyledir. Tarihte adını çok duyduğumuz İpek ve Baharat yollarından, Avrupalı soyluların sofralarını süsleyen tonla baharat, nazik tenlerini örten top top İpek geçer; medeniyet geçer; Asya ve Avrupalı efendilerin üzerinde yükseldikleri köleler geçer, ölüm ve zulüm geçer ama bir tek adalet geçmez. Üstelik yol sadece yerin üzerine değil, denizin üzerine de yapılır. Güney Kuzey Amerika’sına bakmadan Doğu Afrika’sından girilip Batı Afrika’sından çıkılır. Geride bağırsakları sökülmüş bir dolu coğrafya bırakılır; yüzlerinde aşağılanmanın, yok sayılmanın ve sömürülmenin yol yol yara yaptığı “üçüncü dünya ülkelerinin” sonuncu olmaya mahkum edilmiş yaşamları bırakılır.
Efendiler bir yere girdiklerinde oraya önce bir merkez, hemen ardından da yolları yaparlar. Yeşilçam filmlerinde taşrada “kasabaya-köye yol getirme” vaadiyle ortalarda dolanan işgüzar politikacılar, kapitalizmin kalp damar cerrahlarının neşterleridir. Yolun bağlandığı her yer, kapitalizmin besin kaynağına dönüşür. Bu damarlar kan vermez, onlar sondaj boruları gibi çalışır. Amasya’nın elması ile Güney Afrika’nın elması aynı mantıkla işleyen farklı yollardan yutularak merkezlere taşınır. Böylece tüm yaşam alanlarımız yollarla çevrilir. Yani kapitalizmin yaptığı tüm yollar kapitalistlerin kendileri için bir köprüye dönüşürken, biz ezilenler için hayatlarımızla kendimiz arasında birer sete dönüşür. Evet yol damara benzer, sondaj borusuna, yaşamlarımıza vurulmuş zehirli bir kırbaca. Ama aslında en çok duvara benzer!
Meselenin aslı şudur ki, ne zaman biri bize yol getireceğini söylese, aslında bizi yola getirmeye çalışıyordur. İktidarın getirdiği tüm yollar, yine kendisine çıkar. Yani yalan, talan ve ölüme…
Yol Aslında En Çok Duvara Benzer!
J.G Ballard, Beton Ada adlı kitabında, Londra’nın merkezinde işinden evine dönerken geçirdiği bir kaza sonucu, üç otoyolun kesiştiği bir noktadaki “beton ada”ya düşen bir karakterin hikayesini anlatır. O beton adada, yoldan gelip geçenlere kendisini kurtarmaları için sesini duyurmaya çalışan karakter için yollar, insanlar, dahası koca bir kent duvara dönüşmüştür. Ballard bu karakter üzerinden modern bir Robinson Crusoe hikayesi anlatır.
İşin fantastik kısmını ve Ballard’ın anlatı yeteneğini bir kenara koyacak olursak, durum bizim içinde pek farklı değil. Kentsel dönüşüm projeleri ile kentin dışına itilen ve itilmek istenen yoksullar, devasa otoyollar ile birbirinden ayrılmış mahallelerde, başka bir “tutsaklığın” parçası haline geliyorlar.
Bu tutsaklık kendini iki şekilde gösteriyor. Birincisi, geçmişte, büyük şehirlerden köylere, kasabalara açılan yollar vasıtası ile verimsizleştirilen yaşam alanlarından şehirlere göçmek zorunda kalan yoksullar, bugün de her gün mahallelerinden sürülüp, şehir merkezine göç etmek zorunda kalıyorlar. Sabahın çok erken saatlerinde üç kuruş para için sıkış tepiş otobüslere, metrolara, metrobüslere doluşan ezilenler; beylerin, efendilerin işlerini gördükleri fabrikalara, AVM’lere ve lüks semtlere gidip bütün gün çalıştırıldıktan sonra akşam yine aynı cefayı çekerek evlerine geri dönüyorlar. Kelime anlamlarından biri “ulaşımı sağlamak” olan yol, burada ezilenlerin mahalleri, aileleri dahası yaşamları ile kendileri arasında örülmüş bir duvara dönüşüyor.
Bir diğeri ise, daha doğrudan bir duvar işlevi görüyor. Devasa ana yolların arasına sıkışmış ve hemen dibindeki diğer mahalle ile bağlantısı kopmuş, adeta beton adalara dönüşmüş yaşam alanları. Böylesi bir yola/duvara verilebilecek en iyi örneklerden biri, 33 yıl önce TEM otoyolunun ortadan ikiye ayırdığı İstanbul Seyrantepe’deki Huzur Mahallesi olabilir. O dönemde mahalleyi ortadan ikiye bölenler, bir köprü yaparak durumu kurtarmaya çalıştıysa bile, 2010 yılında şu anda Galatasaray’ın kullandığı yeni stadın çevre düzenlemesi dahilinde söz konusu köprü yıkılmak istenmişti. 30 yıl önce komşularıyla aralarına koca bir yol giren Huzur Mahalleliler, ulaşımlarını sağladıkları köprünün yıkılmaması için ciddi bir direniş göstermişti. Huzur Mahalleliler köprünün yıkılmasına engel olamamış ve onun yerine yapılan üst geçitle avutulmaya çalışılmıştı. Fakat Huzur Mahallesi ve benzeri örnekler tüm İstanbul’da hatta neredeyse bütün büyük şehirlerde karşımıza çıkıyor. Eli kolu ana yollarla ve otobanlarla bağlanmış, nefessizlikten gözleri dışarıya çıkmış mahalleler.
“Yol Vermemek” Devrimci Bir Eylemdir!
Kapitalizm gün be gün büyümek, yeryüzünün en ücra köşesine ulaşmak ve orayı kendisine dönüştürmek için çabalamaya devam ediyor. Dün Huzur Mahallesi’ni ikiye bölen yollar, bugün ODTÜ ormanını yutuyor, yarınsa başka bir yere duvar örmeye devam edecek. Fakat bununla beraber ve bunlara rağmen, ezilenler de “yol vermiyor”! Gazi’de ya da Gülsuyu’nda yaşadıkları yerin dibindeki ana arterleri kapatan mahalleliler, Buenos Aires’teki çevre yollarını tıkayarak hammaddelere el koyan Barikatçılar, Cape Town’da evlerini yıkmaya gelen dozerleri ana yolda bozguna uğratan Gecekondulular farkında olarak ya da olmayarak kapitalizmin işleyişini sekteye uğratıyor. Çünkü kapitalizmin can damarları olan yollar tıkanırsa, kangren kaçınılmazdır.
Çünkü “yol vermemek” bizim için duvara dönüşen yolları, onlar için kangrene hatta ve hatta tüm bir sistem için kalp krizine dönüştürmektir!
The post Yol Aslında En Çok Duvara Benzer! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Jetona %50 Zam geldi! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>İstanbul’da raylı taşıma ve vapurlarda kullanılan jetonlara %50 zam yapıldı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş bu fahiş zamları “Jetona yönelme olmasın diye yaptığımız bir çalışma” diyerek savundu. Topbaş, jetona yapılan zamlarla halkı elektronik kart kullanmaya teşvik ettiğini söyledi. Böylece elektronik kartla tek kullanım 1,95 lira iken, tek kullanımlık jeton ve tek kullanımlık kartlar 3 lira oldu. Özel halk otobüslerindeki biletçiler de bundan bir sene önce kaldırılmıştı. Jetonu bir anda kaldıramayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi jeton’a kullanılamayacak fiyatlar biçerek ulaşımda yalnızca elektronik karta dönülmesini sağlayacak. Elektronik karta para yüklenen makinalar sadece banknotlarla çalışıyor. Mesela bir yerden bir yere gitmek için her seferinde 2 lira verecekken, makina sadece kağıt para yüklediğinden daha fazlasını peşinen vermiş oluyoruz. Bunlarla beraber bu uygulama, devletin yıllardır Türkiye’ nin çeşitli illerinde denediği elektronik kimlik denemeleri için detaylı bir araştırma alanı da teşkil ediyor. Çünkü jeton, bilet, tek kullanımlık kart kullanımının son bulduğu gün şehir içinde yolculuk etmesi gereken herkeste en az bir kimlik kartının olması gerekecek.
The post Jetona %50 Zam geldi! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Pembe Metrobüs: Pozitif İktidar”- Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Kimileri laikliğin elden gittiğini düşünüp muasır medeniyetler seviyesine çıkamama kaygısıyla eleştirdi. Çıkmak için yüksek atlama antrenmanları yapmaktan yukarıda da taksilerde, otobüslerde, trenlerde böyle uygulamaların var olduğunu göremediler. Kimileri de kadınların tacizden, tecavüzden kurtuluşu olarak gördü bu fikri, metrobüsten inen kadının arka sokakta taciz edilebileceğini, tecavüze uğrayabileceğini tahmin edemedi. Kimse bu dahiyane fikirleri besleyenin ataerkillik, cinsiyetçilik olduğunu düşünmedi.
İyi madem; taciz edilme ihtimalleri olduğu için kadınları izole edelim. Uçkurumuza sahip çıkamayacağımız için kadını kapatalım, ötekileştirelim. Sadece metrobüs yetmez, bütün ulaşım araçlarının pembesini kullansınlar. Sokakları da pembeye boyayalım. Pembe panjurlu “hanım” apartmanlarında yaşasınlar. Pencerelerine seçici geçirgen teller takalım ki erkek sinekler giremesin. Pembe alanlarının dışına çıkmaya kalkan haddini bilmez kadınları da gönlümüzce şiddetle, tacizle, tecavüzle, ölümle cezalandıralım. Bunu şimdi de yapıyoruz ama meşru bir zeminde yapalım.
Cinsiyetçilik yerine ayrımcılık kelimesini kullanalım, önüne de “pozitif” sıfatını koyalım, sevimli görünsün.
Hadi ama biraz daha yaratıcı olalım, böyle faydalı fikirler üretmeye devam edelim. Mesela faşizmin önüne “pozitif” sıfatını koyup meşrulaştıralım. Pozitif faşistler olalım. Alevilere kırmızı sokaklar, kırmızı evler tahsis edelim. Bu kırmızı mahallenin adını da Madımak koyalım. Madımak’tan çıkana kötü gözle bakalım ki zamanla çıkmamaya başlasınlar. Böylece Maraş deneyimimizdeki gibi kapılarını işaretlemekle uğraşmadan, Madımak deneyimimizden beslenerek katledebilelim. Kürtler, “Kürdistan” deyince dizlerimizin titrediği bölgeden çıkamasın ki; teker teker karakollarda, cezaevlerinde, orduda işkenceyle, sokak aralarında kafalarına sıkıp faili meçhul diyerek ya da 30-40 kişilik gruplar için ayrı ayrı kimyasal silahlar kullanarak katletmekle uğraşmayalım. Tek bir kimyasal bombayla toptan halledelim. İnsan haklarına aykırı diyenler olacaktır; lakin ne de olsa kılıf uydurmak konusunda en deneyimli olduğumuz alan katliamlarımızdır.
Yüreklerinde yeni bir dünya taşıyan devrimcileri de teker teker vurmakla, kapatmakla, bombalamakla uğraşmayalım; aynı yöntemle katledelim. Böylece T.C. Devleti olarak her gün hunharca kullandığımız bombaların, silahların, gazın, suyun, copun, bir de “katlettiklerimizin ailelerini de katletmiş olacağımız için” teselli ikramiyesi gibi lütfettiğimiz tazminatın masrafından bayağı kısmış olduk. Bu tasarrufla ne yapalım?
Önce efendiliğin önüne “pozitif” sıfatını koyalım. Pozitif patronluk yapalım. İşçi dediğimiz kölelerimize özel gri metrobüsler, gri mahalleler tahsis edelim, altlarından gri nehirler akan gri köprüler yaptıralım. Her köşe başına çikolata kokulu açık hava spreyleri koyalım ki; hem canlarını çıkarttığımızda saldıkları kokuyu bastırmış olalım, hem mutlu olsunlar, hem de bizim geçen ay çikolata kokulu açık hava spreyi üreten fabrika açan amcaoğlu nemalansın. Kölelerimiz, sırça köşklerimizin, plazalarımızın sokaklarından geçemesinler. Geçmeye teşebbüs edeni ya da cahil cesaretiyle örgütlenmeye kalkanı sermayenin kolluk kuvveti olan polislerimiz alnının çatından vuruversin. Toprağı, suyu, dili, kimliği, yaşamı için mücadele veren diğer insanları da düşünelim. TOKİ onlara yeni mavi binalar yapsın. Kürdistan’da yüzyıllardır kafa patlatıp layığıyla beceremediğimiz asimilasyonu başta Karadeniz olmak üzere diğer bölgelerde pozitif şirketler aracılığıyla yapalım. HES yapalım, baraj yapalım, termik ve nükleer santraller yapalım. Dereleri kurusun, topraklarında ot bitmez olsun, zehir solusunlar. Göç etmek zorunda kalsınlar, biz zorlamayalım ki hem nihai asimilasyon hedefimize daha çabuk ulaşalım, hem de bir Dersim 38 vakası “bu kadar aleni yapınca işler sarpa sarabiliyor” daha yaşamayalım. Göçü kabullenenleri okullarımız, kışlalarımız başta olmak üzere yaşamın her alanındaki pozitif militarizmimizle yontar, şekillendiririz. Köylerini terk etmeyenler de yıkımlarımız vesilesiyle tez zamanda Hakk’ın rahmetine kavuşacaklardır. Pozitif homofobikler olalım; gaylere, lezbiyenlere gökkuşağı metrobüsler tahsis edelim. Bunları kullananları önce bakışlarımızla eshefle kınayalım, sonra sözlerimizle, o da olmazsa şiddetle. İflah olmayanları ve sağ kalanları tedavi edelim.
Bu arada daktilomuz bozuk değil. Pozitif dil katledicileri olarak bu topraklarda konuşulan diğer dillerle yetinmedik. Yazımızın belli bir b.lümünden sonra Türkçe’yi b.yle de okuyabileceğinizi, 28 harfin yeterli olduğunu düşündük, tasarrufa gittik: özgürlüğün “ö” sünü alfabeden kaldırdık.
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 1. sayısında yayımlanmıştır.
The post “Pembe Metrobüs: Pozitif İktidar”- Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>