Moskova – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Fri, 19 Apr 2019 07:39:16 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Moskova’da Dolaşan Bakunin Hayaleti – Merve Arkun https://meydan1.org/2019/04/19/moskovada-dolasan-bakunin-hayaleti-merve-arkun/ https://meydan1.org/2019/04/19/moskovada-dolasan-bakunin-hayaleti-merve-arkun/#respond Fri, 19 Apr 2019 07:39:16 +0000 https://test.meydan.org/2019/04/19/moskovada-dolasan-bakunin-hayaleti-merve-arkun/ 1920’li yıllar, Rusya’da sadece devrimin “proleterya diktatörlüğü” adı altında ezildiği değil aynı zamanda yeni tahsis edilmeye çalışılan düzenin de toplumsal yaşama entegre edilmesi için yeni projelerin üretilmeye çalışıldığı bir zamanı tarif ediyor. İşte bu günlerde, devrim yılları öncesinden beri kültür-sanat dünyasında pek çok tabuyu yıkmış, dünyayı kasıp kavurmuş farklı akımlardan sanatçılar tıpkı diğer dünya devrimcileri […]

The post Moskova’da Dolaşan Bakunin Hayaleti – Merve Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

1920’li yıllar, Rusya’da sadece devrimin “proleterya diktatörlüğü” adı altında ezildiği değil aynı zamanda yeni tahsis edilmeye çalışılan düzenin de toplumsal yaşama entegre edilmesi için yeni projelerin üretilmeye çalışıldığı bir zamanı tarif ediyor. İşte bu günlerde, devrim yılları öncesinden beri kültür-sanat dünyasında pek çok tabuyu yıkmış, dünyayı kasıp kavurmuş farklı akımlardan sanatçılar tıpkı diğer dünya devrimcileri gibi soluğu bu topraklarda alıyordu. 1918’in Nisan ayında, Lenin’in aklına bu sanatçıları Bolşevik iktidar için kullanmak üzere “dahice” bir fikir geldi; “Anıtsal Propaganda Planı”

Ünlü sanat eleştirmeni Anatoli Lunaçarski’nin yönetimindeki Eğitim Halk Komiserliği’nin (NarKomPros) ilk projelerinden biri olan bu heykel serisi için Lenin’in talimatından sonra sanatçılarla görüşüldü. Ülkede toplanan avangard sanatçılarla bir toplantıda bir araya gelen Lunaçarski konuşmasında hem “sosyalist ajitasyonu güçlendirecek bir yol” hem de “gizli yetenekleri ortaya çıkaracak bir iş” olarak projenin ne kadar önemli olduğunu ve Lenin’in bu proje özelinde sanata ne kadar da önem verdiğini vurguladı. “İlk defa sanat doğrudan devlet işleri ve onun ideolojisiyle ilişkilendirilmişti”.

Anıtsal Propaganda Planı’nın hayata geçirilmesi için Vladimir Tatlin seçildi. Konstrüktivizm hareketinin bilinen ismi, tamamlanmış olsaydı Eyfel ve Pisa kulelerinin “kızıl” bir dengi olacak olan “Tatlin Kulesi” projesinin de mimarı olan bu gibi avangard sanatçıların proje için seçilmesinde, Bolşevik Parti’ye yakın olmalarının yanında bir tartışmanın etkisi vardı kuşkusuz. O yıllarda, Musorgski, Rahmaninof, Çaykovski, Skriabin gibi bestecilerin müzik alanında; Tolstoy, Dostoyevski, Turgenyev, Gogol ve daha nicesi gibi edebiyatçıların da kendi alanında devrimci mücadeleye fayda sağlaması için uğraştığı toplumsal gerçekçilerdense; fütüristlerin, konstrüktivistlerin, dadanın yükselişi göze çarpıyordu. Başta Lenin olmak üzere Bolşevik bürokratların bu durum hemen ilgisi çekti. Avangard sanat, sanatlar arenasında yükselişe geçmiş ve diğer dünya devletleri tarafından aşağılanmış akımların genel adı haline gelmişti. Ancak Bolşeviklerin bu alana olan ilgisi özellikle bu sanat akımlarına olan inançtan çok, söz konusu akımların yeni kurulacak olan devletin çıkarları noktasında kullanılabilecek iyi bir araç olmasından öte bir anlam ifade etmiyordu.

Aslında “Anıtsal Propaganda Planı” fikri de Lenin’e ait özgün bir fikir değildi. İtalyan felsefesinin büyük ismi Tommaso Campanella’nın 1602 yılında kaleme aldığı “Güneş Ülkesi” isimli, sonrasında ilk sosyalistlere ilham kaynağı olacak olan ütopyasındaki bir temadan esinlenilmişti. Güneş Ülkesi’nde “ideal” bireyler üretmesi için birbiriyle eşleştirilen vatandaşlar, önceden planlanan “çiftleşme gecelerinde” büyük bilim, kültür insanlarının, toplumun “ileri gelenlerinin” heykellerinin dikili olduğu yerlerde birbirleriyle birlikte olurlar. Moskova’nın meydanına dikilecek olan büyük sosyalistlerin heykelleri de işte bu geleneğin devamcısı olacak, İtalyan Rönesansı gibi yeni bir çağın simgesi olacaktır.. Ancak işler planlandığı gibi gitmez.

Moskova’da Bir Hayalet Dolaşıyor…

Sanatçılarla yapılan toplantılardan sonra bir liste yapıldı. Devletin onayladığı “sosyalizm savaşçıları” listesinde yarısı Fransız olmak üzere 19 isim vardı. Danton, Marat, Babeuf ve Robespierre gibi Fransız devrimcilerinin yanında, Charles Fourier, Saint-Simon ve Robert Owen gibi ilk dönem sosyalistler, Garibaldi, Rosa Luxemburg, Karl Liebknecht ve tabii ki Marx ve Engels bulunuyordu. Devrimci mücadelenin “efsaneleri” de unutulmamıştı. Büyük köle isyancısı Spartacus, Romalı politikacı Gracchus ve Sezar’ın katili Brutus de heykeli dikilecek isimler arasındaydı. Kültür alanından şair Heinrich Heine ve besteci Frederic Chopin de devrimci sıfatıyla listeye girerken ressam Paul Cezanne’ın da ismi konuşuluyordu. Ancak bunca isim arasından iki tanesi göze çarpıyordu; Georgi Plehanov ve Mihail Bakunin.

“Anıtsal Propaganda Planı’nın” sekterlikten uzak olması gerektiğini düşünen Lenin, kendisinin en büyük eleştirmenlerinden Georgi Plehanov’un heykelinin dikilmesine izin vermişti! Yine de Plehanov, Marksist olması açısından sindirilebilirdi belki ama Bakunin de neyin nesiydi; hayatı boyunca devletlere karşı mücadele etmiş, Marx’ın devrime ihanet ettiğini düşünmüş ve anarşizmi örgütlemiş Bakunin’in Moskova Meydanı’nda olması bazı devlet büyüklerini rahatsız ettiyse de Lenin’in iradesinin üzerine kimse çıkamazdı elbette.
Ve nihayet heykeller yapılmaya başlandı. Çalışkanlığıyla diğerlerinden bir adım öne çıkan Boris Korolyov yapacaktı Bakunin heykelini. Anıtsal Propaganda Planı’nda form veya stil kısıtlaması olmadığı söylenmektedir. Korolyov’un, kübist-fütürist tarzda yaptığı denemeler ise bu form veya stil kısıtlamaları başlığında değerlendirilmemiş olacak ki geri çevrilmiştir. Ancak Korolyov pes etmez. Bakunin heykeli’ni herkesten önce bitirir, Moskova’da bulunan Ploshchod Turgeneva’ya dikilir. Diğer heykeller bitmeden açılış yapılamayacağı için etrafına tahtalar çakılır ve bekletilir.

Devrimci Sanatın İsyanı Mı, Sözde Devrimcilerin Sanata İsyanı Mı (!)

Moskova’da o sene soğuk pek bir çetindir. Çetindir çünkü halk sefalet içinde kalmıştır. Yakacak ihtiyacı büyük bir gerçeklik olarak devletin karşısında duruyorken, bu sorun “anıtsal propagandayla” ilgilenen devletin farklı bir yerden karşısına çıkacaktır.  Heykellerin ısınmaya yaramayacağını anlayan halk en azından etrafına dikilmiş tahtaları yakıt olarak kullanmaya karar verir. Bakunin heykelinin etrafındaki tahtalar teker teker çalınır ve herkesten önce Bakunin çıkar meydana! Lenin’in büyük devrimci liderler projesi Bakunin heykeliymiş söylentisi dolanmaya başlar. Yerel otoriteler huzursuzlanmaya başlar. Moskova halkının ne Rusya’daki anarşistlerle ne de tarihteki anarşistlerle bir sorunu vardır, ancak Bolşevik Parti üyelerinin tahammül seviyesi aşılmıştır.

Bakunin hayaleti birkaç hafta Moskova’da dolaştıktan sonra heykel apar topar kaldırılır. Bakunin’in Moskova Meydanı’nda belirmesinde tarihi bir ironi de bulunmaktadır aslında. Yalnızca anarşistlerin değil, menşeviklerin ve diğer sosyalist partilerin de dünya devrimine bir ihanet olarak gördüğü Brest-Litovsk anlaşmasından hemen sonra hayata geçen “Anıtsal Propaganda Planı’nın” Bakunin’le başlaması haliyle büyük bir şaşkınlığa yol açmıştır. Diğer yandan Ukrayna’daki anarşist devrimi “bastırmakla” meşgul olanlar için ise farklı mesajlar içeriyor olması muhtemel bir olay olmuştur halihazırdaki durum…

Aradan yıllar geçti, bugün Moskova Meydanı’nda tarihten devrimcilerin heykelleri izlenmeye devam ediyor. Ancak bu sefer “Anıtsal Propaganda’nın” bir parçası olarak değil, Rusya devletinin turizm gelirleriyle dolduracağı kasasının bir hizmetkarı olarak. Bakunin hayaleti ise eskimiş meydanlarda değil; komünlerde, barikatlarda, özgürlük çığlığının yankı bulduğu her yerde gezmeye devam ediyor.  

 

Merve Arkun

[email protected]

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 49. sayısında yayınlanmıştır. 

The post Moskova’da Dolaşan Bakunin Hayaleti – Merve Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/04/19/moskovada-dolasan-bakunin-hayaleti-merve-arkun/feed/ 0
Rusya’da Bomba Paniği (Güncelleniyor) https://meydan1.org/2017/11/05/rusyada-bomba-panigi-guncelleniyor/ https://meydan1.org/2017/11/05/rusyada-bomba-panigi-guncelleniyor/#respond Sun, 05 Nov 2017 15:44:38 +0000 https://seninmedyan.org/?p=19876 Rus Medyası’nın aktarımlarına göre şu anda, Moskova’da bulunan Bolşoy Tiyatrosu tahliye ediliyor. Tahliyelerin  sebebi olarak polis merkezlerine gelen eş zamanlı bomba tehditleri içeren aramalar gösteriliyor. Geçtiğimiz Ekim ayında da yaklaşık 130 sahte bomba ihbarı yüzünden yaklaşık 100 bin kişi tahliye edilmişti Tiyatrodan şimdiye kadar en az 700 kişinin tahliye edildiği söyleniyor.   18.20: Moskova’da ki […]

The post Rusya’da Bomba Paniği (Güncelleniyor) appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Rus Medyası’nın aktarımlarına göre şu anda, Moskova’da bulunan Bolşoy Tiyatrosu tahliye ediliyor. Tahliyelerin  sebebi olarak polis merkezlerine gelen eş zamanlı bomba tehditleri içeren aramalar gösteriliyor.

Geçtiğimiz Ekim ayında da yaklaşık 130 sahte bomba ihbarı yüzünden yaklaşık 100 bin kişi tahliye edilmişti

Tiyatrodan şimdiye kadar en az 700 kişinin tahliye edildiği söyleniyor.

 

18.20: Moskova’da ki Fakel Sineması ve Metropol Oteli tamamen tahliye edildi.Bölgeden toplam 2 bin 800 kişi tahliye edilmiş oldu.

 

The post Rusya’da Bomba Paniği (Güncelleniyor) appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/11/05/rusyada-bomba-panigi-guncelleniyor/feed/ 0
Moskova’da Silahlı Saldırı: 4 Kişi Yaşamını Yitirdi https://meydan1.org/2017/06/10/moskovada-silahli-saldiri-4-kisi-yasamini-yitirdi/ https://meydan1.org/2017/06/10/moskovada-silahli-saldiri-4-kisi-yasamini-yitirdi/#respond Sat, 10 Jun 2017 20:55:40 +0000 https://seninmedyan.org/?p=8869   Rusya’da Moskova’nın Ramensky Mahallesi’nde bir kişi etrafa silahla ateş açtı,dört kişi öldü,yaralılar var.Bölgede polis, operasyon düzenleniyor. Saldırının nedeni henüz belirlenemedi.

The post Moskova’da Silahlı Saldırı: 4 Kişi Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

 

Rusya’da Moskova’nın Ramensky Mahallesi’nde bir kişi etrafa silahla ateş açtı,dört kişi öldü,yaralılar var.Bölgede polis, operasyon düzenleniyor. Saldırının nedeni henüz belirlenemedi.

The post Moskova’da Silahlı Saldırı: 4 Kişi Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/06/10/moskovada-silahli-saldiri-4-kisi-yasamini-yitirdi/feed/ 0
“Suriye Savaşı’nda “Barış” Hali” – Emrah Tekin https://meydan1.org/2017/02/22/suriye-savasinda-baris-hali-emrah-tekin/ https://meydan1.org/2017/02/22/suriye-savasinda-baris-hali-emrah-tekin/#respond Wed, 22 Feb 2017 11:16:54 +0000 https://test.meydan.org/2017/02/22/suriye-savasinda-baris-hali-emrah-tekin/ Halep’in Rejim güçlerinin eline geçmesi sonrası, Moskova Deklarasyonu ile Suriye Savaşı’nın, 6 yılın ardından, “siyasi müzakereler” yolu ile sonlandırılması öngörülmüştü. Müzakereler sürecinin ilk adımı, Astana Görüşmeleri geçtiğimiz günlerde gerçekleşti. Görüşmelerin bitiminde garantör devletler (TC, Rusya – İran) tarafından sonuç metni yayınlandı. Öte taraftan TC’nin Fırat Kalkanı Operasyonu adıyla başlattığı işgal harekatı 5 ayı bitirirken, TSK […]

The post “Suriye Savaşı’nda “Barış” Hali” – Emrah Tekin appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Halep’in Rejim güçlerinin eline geçmesi sonrası, Moskova Deklarasyonu ile Suriye Savaşı’nın, 6 yılın ardından, “siyasi müzakereler” yolu ile sonlandırılması öngörülmüştü. Müzakereler sürecinin ilk adımı, Astana Görüşmeleri geçtiğimiz günlerde gerçekleşti. Görüşmelerin bitiminde garantör devletler (TC, Rusya – İran) tarafından sonuç metni yayınlandı.

Öte taraftan TC’nin Fırat Kalkanı Operasyonu adıyla başlattığı işgal harekatı 5 ayı bitirirken, TSK güçleri üç aydır El-Bab’da çakılı kaldı. Bölgede ağır kayıplar veren TC’nin harekatının geleceği, son günlerde ABD tarafından dillendirilen “güvenli bölge” söylemleriyle belirsizliğe büründü.

Trump’ın dillendirdiği güvenli bölgenin, TC’nin güvenli bölgesiyle aynı anlama geldiği şüpheli. Hatta bu güvenli bölgenin TC sınırında değil, ılımlı muhalif tanımına daha uygun Güney Cephesi’nin bulunduğu -yeni yönetimin İsrail korumacı konseptiyle paralel- İsrail-Ürdün sınırında ilan edilmesi ihtimal.

Halep’in Rejim güçlerinin eline geçmesiyle, Suriye Savaşı kendi içinde bir “iç savaş” doğurdu. Halep-İdlip hattında, IŞİD dışındaki cihatçı çeteler arasında yaşanan “iç savaş” devletlerin Suriye’deki savaşta “siyasi müzakerelerde” sahada görmek istediği “ılımlıları” tasarlama amacı taşıyor. Aslında bu “cihatçı iç savaşı”, çeteler arası iktidar kavgasının sonucu.

El-Bab: TC’nin Hezimet Kapısı

Geçtiğimiz Kasım’da başlayan El-Bab Operasyonu, TC’nin ağır kayıplarına rağmen sonlandırılamadı. Arapça “kapı” anlamına gelen El-Bab, TC açısından Suriye politikalarındaki askeri hezimet anlamında. El-Bab’da açılamayan kapının, TC’nin Suriye’deki diplomatik hezimetine dönüşme belirtileri “El-Bab’dan aşağıya inmeme” açıklamalarında gizli. Bu söylem şimdilik malum nedenlerle içeriye yansı(tıl)mayan hezimetin boyutlarını minimize ederek, referanduma olumsuz yansımalarını engellemek amacı taşıyor.

TC’nin bu kaybına, ABD nezdinde “güven kaybını” da eklemek gerek. TC ve vekili ÖSO’nun El-Bab’da yaşadığı yenilgi, TC’nin Rakka operasyonu için alternatif olarak sunduğu ÖSO nezdinde TC’nin yenilgisi olarak yorumlanacaktır.

Yine El-Bab’a yönelik yapılan TC-Rus ortak hava operasyonları fiilen, güneyden bölgeye yaklaşan Rejim güçlerine “yol temizliği” yaparken; diğer yandan Rusya’nın TC üzerinden, ABD ile olası “büyük koalisyonu” için nabız yoklaması niteliğinde.

Halep Sonrası

Aralık sonunda İran ve Rusya destekli Rejim güçlerine geçen Halep, 2015 Eylül sonunda “yeni hale” evrilen Suriye Savaşı’nın gidişatında dönüm noktalarından biriydi. Rusya ve İran’ın askeri ağırlıklarını hissettirmeye başladıkları tarihten itibaren, ibrenin Rejim lehine dönerek Suriye Savaşı’nda “ikinci halin” belirginleştiği söylenebilir. Savaşın “ikinci halinde” Rejim açısından moral toparlanma yaşanırken; cihatçı çetelerde moral bozukluğu başladı.

Halep sonrası cihatçı çetelerde baş gösteren bu durum, TC’ye angaje, Fırat Kalkanı Operasyonu gruplarında, TC’nin kendilerini bu operasyon ve SDG/YPG’ye yönelik saldırılarda konumlandırmak istemesi nedeniyle savaşta bulunmalarına dair anlam yitimine dönüştü. 2011’de Rejim’i yıkmak için çıkılan bu yolda, fiilen, TC’nin politikalarına yedeklenildi.

Bu “ikinci halin” diğer yansıması TC’nin değişken ittifakları nedeniyle, cihatçı çetelerin bir bölümü nezdinde TC’ye duyulan “muhabbetin” azalmasıydı. Halep’e yönelik Rejim saldırıları sürerken, TC’nin kendisine yakın bazı çeteleri El-Bab’a kaydırması, Şam’ın Fethi Cephesi (Nusra) başta olmak üzere Halep’in kaybedilme gerekçeleri arasında. Bunun devamında ise Halep’i terk eden çetelerin, Nusra denetimindeki İdlib’e kaydırılması, statükolarının sarsılması endişesi taşıyan Nusra başta olmak üzere cihatçılarda gerilime yol açan nedenlerdendi.

Suriye Savaşı’nda Cihatçı İç Savaş

Şam’ın Fethi Cephesi (ŞFC), Halep yenilgisinin nedenleri arasında, suçlamalarını cihatçı müttefiklerine yöneltiyordu. Bu müttefikler, 2015 Nisan’ında İdlib’i ele geçirirken, TC-Katar-Suud sponsorluğunda kurulan Fetih Ordusu koalisyonunda birlikte hareket ettiği TC destekli Ahrar-uş Şam başta, Astana’daki süreci olumlayan eski ortaklardı. Astana Görüşmeleri’ni kendisine karşı bir ittifak olarak gören ŞFC, buraya katılanlara savaş açtı.

Ocak ortalarına doğru, taraflar arasında sıcak çatışmalar başladı; Ahrar ve ŞFC merkezli cepheleşmeler ortaya çıktı. ŞFC saldırılarına karşı birçok cihatçı çete Ahrar’a biat ederken; karşısında ŞFC merkezli ve TC’nin bölgedeki “eski gözdesi” Nureddin Zengi’nin de dahil olduğu ve 10’a yakın çeteyi içine alan Şam’ın Kurtuluşu Heyeti adlı bir oluşum ortaya çıktı.

Cihatçı iç savaş ile Suriye’de -IŞİD hariç cihadi cephede- TC desteğindeki Ahrar merkezli çeteler, bunun karşısında ŞFC merkezli koalisyon ve TC’nin Fırat Kalkanı’ndaki müttefiki ÖSO grupları şeklinde harita oluştu.

Bunlar dışında Nusra’nın ŞFC adını almasıyla bağlarını kopardığı, dolayısıyla Suriye’de temsilcisi kalmayan El-Kaide, “iç savaştan muzdarip” cihatçıların katılımıyla önümüzdeki süreçte yeni bir oluşuma gidebilir.

Cihatçılar arasında, Astana Görüşmeleri’nin sonrasında alevlenen “iç savaş” devletlerin Astana’da cihatçı saflarda öngördüğü kırılmayla doğru orantılı. TC-Rusya-İran ittifakının Astana’da ilan ettiği ateşkese uyma dışında, ateşkes harici tutulan ŞFC gibi gruplarla çatıştığı oranda çetelerle geliştirilecek ilişki, kırılmanın pratik sonuçları olacak.

Halep yenilgisi sonrası Körfez ittifakından Rus eksenine kayan TC’nin hamlesinin bir benzerini, Suudi Arabistan gerçekleştirebilir. “Halep’i fethetme” amacıyla kurulan TC-Suud ortaklığındaki Fetih Ordusu “iç savaşın” başlamasıyla çöktü. Bu nedenle denklem dışı kalan Suudi Arabistan, ABD’nin bölgedeki yeni “dengeleyici aktörü” Mısır aracılığıyla SDG çatısında Arap Koalisyonu hamlesi yapabilir.

Astana Sonrası, Trump Sonrası

Suriye’deki askeri başarılarını diplomasiye evriltmek isteyen Rusya, Astana’yı kotararak başarılı oldu. Cihatçılarla Rejim arasında “ateşkes” sağlamak dışında asıl diplomatik başarı Rejim -TC arasındaki “ateşkesle” belirginleşti. TC’nin Halep’le başlayan, Rejim’e dair söylem değişimi, Astana’da Rejim’in meşruluğu belirginleştirildi. TC’nin bu söylem değişimi, Suriye’de Kürtler dışında “kırmızı çizgisinin” kalmadığı anlamına da geliyor.

Astana’da Rojava delegasyonunun olmamasını kazanım gören TC, garantör olduğu görüşmelerde, “cihatçıların garantörü” olduğunu tescilledi. Bu durum Suriyeli muhataplarınca da dillendirilen TC, bu farkındalıkla cihatçıların “malum sicili” nedeniyle, diğer “sponsorlar” Katar ve Suudi Arabistan’ı görüşmelere katarak bu “sicile” onları da ortak etmek istedi; bu istek Rejim tarafından reddedildi.

Astana’ya büyükelçi bazında katılan ABD, süreci Başkanlık devir-teslimi belirsizliğinde karşıladı. Astana’da Rojava delegasyonunun bulunması gerektiğini söyleyen ABD, kendi inisiyatifindeki Cenevre toplantılarında Rojava’yı görmezden geldiğini “unutmuşa” benziyordu. Rusya ise Rojava delegasyonunun Astana’da olmamasını, görüşmeler bittikten sonra PYD heyetini Moskova’ya çağırıp, spekülatif amaçlı “Kürtlere özerklik” haberlerini “servis ederek” telafi etmek istiyordu.

Şubat sonu yapılması planlanan Cenevre-4’e Rojava delegasyonunun çağrılıp çağrılmaması polemiği bir yana, devletlerarası denklemlerin puslu havasında görülemeyense, Rojava halklarının 2012 Temmuz’undan beri verdiği mücadelenin, bu denklemde birbirlerine karşı kullanacakları “Kürt kartı” değersizliğine indirgenemeyeceğiydi.

Cihatçı terörizm karşısında “medeni dünyayı birleştirmeyi” vadeden yeni ABD yönetimi, cihatçı çetelerin bölgeden tasfiyesi için Rusya ile işbirliğinde sakınca görmeyebilir. Trump yönetiminin “içe kapanma” iddialarının aksine enerji kaynakları ve silah pazarı anlamında önemli olan Ortadoğu’ya ağırlık vermesi beklenebilir. Nitekim Trump’ın ayağının tozuyla çıkardığı kararnamede Suriye Savaşı için 430 milyon USD ek ödenek ayırması, Doğu Akdeniz’de 272 olan gemi sayısını 350’ye çıkarması, bölgedeki asker sayısını 70 bin artırması bu yöndeki somut veriler.

Suriye, Irak ve benzeri coğrafyalardaki (Libya-Yemen ) savaşlar görünürde, 4 devletin coğrafyasında sürmesine karşın buralarda 15 civarında “devletçiği” doğurdu. Bu savaşlar ABD’den Avrupa’ya etki yarattı.

Devletler, müsebbibi oldukları bu savaşları, soktukları “yeni halde” siyasi müzakerelerle sonlandırmaya çalışıyorlar. Ancak devletlerin birbirleriyle olan dengeleri, ”sağı-solu belli olmayan” yöneticileri ve bizzat devletler tarafından üretilmiş, onlar tarafından hizaya sokulmak istenen cihatçı terörizm, bu “yeni halin” Suriye başta olmak üzere, savaşları sonlandırmak bir yana, var olan ateşe odun taşıyacağının işaretlerini veriyor.

Emrah Tekin

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 36. sayısında yayınlanmıştır.

 

The post “Suriye Savaşı’nda “Barış” Hali” – Emrah Tekin appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/02/22/suriye-savasinda-baris-hali-emrah-tekin/feed/ 0