NSA – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Sun, 14 May 2017 20:17:37 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Dünyada ve Şirketlerde “Fidye Virüsü” Paniği https://meydan1.org/2017/05/14/dunyada-sirketlerde-fidye-virusu-panigi/ https://meydan1.org/2017/05/14/dunyada-sirketlerde-fidye-virusu-panigi/#respond Sun, 14 May 2017 20:17:37 +0000 https://seninmedyan.org/?p=5612 Yeterince güvenlik önlemi olmayan ve Windows 10’un altındaki Windows işletim sistemlerine aniden dalan WannaCryp3r 3.0 isimli fidye virüsü 200.000’den fazla kullanıcının bilgisayarına girdi. WannaCry olarak da adlandırılan WannaCryp3r 2.0 virüsü son ortaya çıkan bilgilere göre 110 Bitcoin yani yaklaşık 194 bin dolar fidye topladı. Virüs, elde ettiği fidyeye kıyasla, şirketleri çok daha büyük zararlara uğrattı. […]

The post Dünyada ve Şirketlerde “Fidye Virüsü” Paniği appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Yeterince güvenlik önlemi olmayan ve Windows 10’un altındaki Windows işletim sistemlerine aniden dalan WannaCryp3r 3.0 isimli fidye virüsü 200.000’den fazla kullanıcının bilgisayarına girdi. WannaCry olarak da adlandırılan WannaCryp3r 2.0 virüsü son ortaya çıkan bilgilere göre 110 Bitcoin yani yaklaşık 194 bin dolar fidye topladı.

Virüs, elde ettiği fidyeye kıyasla, şirketleri çok daha büyük zararlara uğrattı. Bu virüsün bulaştığı birçok şirket bilgisayarı, faaliyetlerini durdurarak kapatılmak zorunda kaldı. Bu şirketlerden biri de otomotiv devi Renault idi.Şirket,Fransa , İngiltere, Almanya ,Rusya, Çin, ABD ve Türkiye gibi bir çok ülkede pazartesiye kadar vardiyaları iptal edip üretimi durdurdu. Renault dışında yine bir otomotiv şirketi olan Nissan da WannaCry’dan etkilenirken, FedEx de ABD’deki faaliyetlerini geçici olarak durdurdu.

Bu şirketlerin yanı sıra Çin’in köklü bankası Bank Of China ATM’leri ve şubeleri servis dışı oldu.  İspanya’da ise telefon ve yakıt istasyonları servis dışı kaldı. Rusya’da da İçişleri Bakanlığı’na ait 1000 sunucu ve bilgisayar kullanılamaz hale geldi.Özellikle hafta sonu sürecine denk geldiği için, bu virüsün uğrattığı maddi zarar henüz net olarak hesaplanamıyor, ancak yarın mesai saatine kadar bu virüsün önüne geçilemezse ortaya çıkan bu fidye virüsü tüm dünya ekonomisine zarar vereceği zarar çok daha artabilir. Europol başkanı Rob Wainwright saldırının önüne geçilemediğini itiraf ederken, tüm dünya için endişe ettiğini de aktardı.

Virüsün İngiltere’deki bazı hastanelerde kullanılan bilgisayarlarda ortaya çıktığı ve şimdilik, bilinen 99 ülkeye yayıldığı belirtiliyor.Bilişim güvenliği uzmanlığı bu durumu 2008’deki Conficker saldırısından beri en büyük “salgın” olarak değerlendiriyor.

Tam adı Ransom:Win32WannaCrypt olan virüsün “shadow brokers” adlı bilgisayar korsanı bir grup tarafından ilk kez nisan ayında yayıldığı biliniyor.Grup yayınladığı bildiride virüs yazılımının, ABD’nin istihbarat birimlerinden biri olan National Security Agency(NSA) ‘dan sızdırıldığını duyurmuştu. NSA’nın ise yazılımı,bilgisayarları izlemek kullandığı ve bu yazılımın da söz konusu korsan grubun eline geçtikten sonra modifiye edilerek,fidye istemek üzere kullanıldığı ortaya çıktı.

The post Dünyada ve Şirketlerde “Fidye Virüsü” Paniği appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/05/14/dunyada-sirketlerde-fidye-virusu-panigi/feed/ 0
Filistin İşgali’ni Eleştiren 43 İsrail Askeri Ordudan Atıldı https://meydan1.org/2015/02/14/filistin-isgalini-elestiren-43-israil-askeri-ordudan-atildi/ https://meydan1.org/2015/02/14/filistin-isgalini-elestiren-43-israil-askeri-ordudan-atildi/#respond Sat, 14 Feb 2015 17:00:00 +0000 https://test.meydan.org/2015/02/14/filistin-isgalini-elestiren-43-israil-askeri-ordudan-atildi/ Geçtiğimiz Eylül ayında, İsrail ordusunun, “8 bin 200” adlı istihbarat biriminde görevli 43 asker, İsrail’in Filistin halkına yönelik saldırılarına karşı orduyu eleştirmişti. 43 asker, İsrail Başbakanı Netanyahu, İsrail Ordusu Genelkurmay Başkanı Benny Gantz ve istihbarat birimlerinin başkanlarına yazdıkları mektupta, “İşgal altındaki topraklarda, askeri diktanın derinleştirilmesine araç olmayacaklarını” vurgulamış; görevli oldukları birimin, masum insanlara zarar verdiğini […]

The post Filistin İşgali’ni Eleştiren 43 İsrail Askeri Ordudan Atıldı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Geçtiğimiz Eylül ayında, İsrail ordusunun, “8 bin 200” adlı istihbarat biriminde görevli 43 asker, İsrail’in Filistin halkına yönelik saldırılarına karşı orduyu eleştirmişti.

43 asker, İsrail Başbakanı Netanyahu, İsrail Ordusu Genelkurmay Başkanı Benny Gantz ve istihbarat birimlerinin başkanlarına yazdıkları mektupta, “İşgal altındaki topraklarda, askeri diktanın derinleştirilmesine araç olmayacaklarını” vurgulamış; görevli oldukları birimin, masum insanlara zarar verdiğini ve “Filistinlilere yönelik siyasi zor kullanma ve işbirlikçiler edinme yolu ile Filistin toplumunu bölme yolunda kullanıldığını” belirtmişlerdi.

Yazdıkları mektupta, “Vicdanımız, bu sisteme hizmet etmeye ve milyonlarca insanın haklarını ihlal etmeye el vermiyor” diyen 43 askerin, yakın zamanda ordudan atıldığı belirtildi. İsrail ordusu yaptığı açıklamada, “İsrail ordusunda hizmet etmeyi reddetmek gibi bir durum söz konusu olamaz. Mevcut durumda da kendilerinden beklenen görevleri yerine getirmeyen 43 askerin görevine son verilmesine karar verilmiştir” dedi. ABD Ulusal Güvenlik Ajansı(NSA)’na benzeyen, dinleme ve izleme gibi istihbarat faaliyetleri yürüten, ismi açıklanmayan bir tuğgeneral tarafından yürütülen Urim Üssü’nde görevli 43 askerin, işgalci ordu karşısında gerçekleştirdikleri bu tutum küresel anlamda çokça ses getirirken, işgalci orduyu reddedenlerin başına başka neler gelebileceği ise merak konusu oluyor.

Bu haber Meydan Gazetesi’nin 24. sayısında yayımlanmıştır.

The post Filistin İşgali’ni Eleştiren 43 İsrail Askeri Ordudan Atıldı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/02/14/filistin-isgalini-elestiren-43-israil-askeri-ordudan-atildi/feed/ 0
“Google’ın Savaş Robotları” – Özgür Oktay https://meydan1.org/2014/06/25/googlein-savas-robotlari-ozgur-oktay/ https://meydan1.org/2014/06/25/googlein-savas-robotlari-ozgur-oktay/#respond Wed, 25 Jun 2014 12:52:40 +0000 https://test.meydan.org/2014/06/25/googlein-savas-robotlari-ozgur-oktay/ Google, arama motorunu, Gmail ve Maps(haritalar) gibi yüzlerce hizmetini bedava kullandırmasının karşılığında kullanıcıların bütün kişisel verilerini, sanal ve (Android telefon kullananların) fiziksel her hareketini kaydediyor. Bu sayede kullanıcılara özel reklamlar gösterebildiği için reklam sektörünün en çok kazanan şirketi ve dünyanın en değerli şirketlerinden biri. Ancak bu devasa veri kaynağı, elbette her şeyi kontrol etmeye çalışan […]

The post “Google’ın Savaş Robotları” – Özgür Oktay appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Google, arama motorunu, Gmail ve Maps(haritalar) gibi yüzlerce hizmetini bedava kullandırmasının karşılığında kullanıcıların bütün kişisel verilerini, sanal ve (Android telefon kullananların) fiziksel her hareketini kaydediyor. Bu sayede kullanıcılara özel reklamlar gösterebildiği için reklam sektörünün en çok kazanan şirketi ve dünyanın en değerli şirketlerinden biri.

Ancak bu devasa veri kaynağı, elbette her şeyi kontrol etmeye çalışan devletin de ilgisini çekiyor. ABD istihbarat teşkilatı NSA’nın eski çalışanı Edward Snowden, geçen yıl sızdırdığı belgelerle NSA’nın dünyada yaptığı yasadışı dinlemeleri ortaya çıkarmıştı (Bkz. Meydan sayı 12). Snowden’nın sızdırdığı belgelerle birlikte, NSA’nın Google veri merkezleri arasındaki hatların arasında yasadışı bir müdahale ile girerek tüm kullanıcı verilerine ulaştığı ortaya çıktı. Karizmaları çizilen sözde özgürlükçü Google çalışanları, NSA karşıtı küfürlü açıklamalar yapadursunlar, şirketin zaten uzun zamandır ABD devleti ve ordusu ile işbirliği içinde olduğu biliniyor. Üstelik dev teknoloji şirketi Google, ekonomik olarak güçlendikçe yeni alanlara atıldı ve sonunda kaçınılmaz biçimde kapitalizmin en karlı alanı olan savaş endüstrisine de girdi.

Google, son aylarda parasal gücünü kullanarak robotik alanındaki en yüksek teknolojileri bünyesinde topluyor. Google’ın aldığı şirketlerden ikisi doğrudan ordu ile çalışırken; Google, satın aldığı firmaların ordu ile yaptığı işleri durdurmayacağını açıkladı.

Özellikle Boston Dynamics’in internetteki tanıtım videoları, robotların terör estirdiği distopyaların yakında gerçek olabileceğini haber veriyor. Bu robotlar artık kendilerine yetebiliyorlar ve yakında tüm dünyayı saran ve güneş enerjisi ile çalışan (fişi çekilemeyen) bir iletişim ağı ile birbirlerine bağlanabilecekler.

Google’ın son dönemde satın aldığı robot firmaları:

Titan Aerospace: Titan Aerospace’in insansız hava araçları, üzerindeki güneş pilleriyle havada beş yıl kalabiliyor.

Boston Dynamics: Savaş robotları yapan firma, şimdiye kadar ABD ordusu için insana benzeyen, 28 hidrolik eklemli Atlas, büyük bir kediye benzeyen ve saatte 47km hızla koşabilen Cheetah ve 155 kilo taşıyabilen BigDog robotlarını yapmıştır.

Autofuss ve Bot&Dolly: Autofuss’ın tasarlayıp Bot&Dolly’nin ürettiği robotlar istenilen hareketleri benzerlerinden çok daha az hata ile yapabiliyor.

Holomni: Holomni şirketi, 360 derece hareket sağlayan hassas motorlarla kontrol edilen tekerlekler üretiyor.

Meka Robotics ve Redwood Robotics: Meka şirketinin ürettiği insansı robot kafaları ve Redwood şirketinin kolları, çevrelerine çok hızlı tepki veren bir sisteme sahipler.

Schaft: Endüstriyel robot kolları yapan firmanın en önemli buluşu yüksek kuvvetli motor teknolojisi. Firma, ABD ordusunun kuruluşu DARPA’nın 2014 robotik yarışmasında birinci oldu.

Industrial Perception Inc: IPI şirketinin uzmanlık alanı nesne tanıma ve derinlik algısı gibi görüntü işleme teknolojileridir.

Özgür Oktay

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 19. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Google’ın Savaş Robotları” – Özgür Oktay appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/06/25/googlein-savas-robotlari-ozgur-oktay/feed/ 0
Devleti Gözetlemek ve Utku Kalı https://meydan1.org/2013/11/10/devleti-gozetlemek-ve-utku-kali/ https://meydan1.org/2013/11/10/devleti-gozetlemek-ve-utku-kali/#respond Sun, 10 Nov 2013 18:42:11 +0000 https://test.meydan.org/2013/11/10/devleti-gozetlemek-ve-utku-kali/ Sızdırdı sızdırmadı, yaptı yapmadı, kanıt yok belge var vesaire, ne fark eder ki? Utku Kalı, tüm ulusal/uluslararası hukuk hiçe sayılarak yargılanıyor. Jeremy Bentham gözetim kavramını, Fransız Devrimci Millet Meclisi (1791) tarafından basılan Panoptikon adlı kitabında şöyle tanımlıyor; “bugüne kadar örneği görülmeyen, insan zihni üzerinde zihinsel iktidar elde eden yeni bir yöntem”. Gözetleme ve güvenlik kavramları bizleri tek bir […]

The post Devleti Gözetlemek ve Utku Kalı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Sızdırdı sızdırmadı, yaptı yapmadı, kanıt yok belge var vesaire, ne fark eder ki? Utku Kalı, tüm ulusal/uluslararası hukuk hiçe sayılarak yargılanıyor.

Jeremy Bentham gözetim kavramını, Fransız Devrimci Millet Meclisi (1791) tarafından basılan Panoptikon adlı kitabında şöyle tanımlıyor; “bugüne kadar örneği görülmeyen, insan zihni üzerinde zihinsel iktidar elde eden yeni bir yöntem”. Gözetleme ve güvenlik kavramları bizleri tek bir toplum yapısına doğru götürürken, özellikle 9/11‘den sonra çıkarılan yasalarla ve kolluk birimlerine tanınan sonsuz haklarla birlikte, Foucault‘nun tasvir ettiği toplumun içinde, iletişimin öznesi değil bilginin nesnesi olarak var oluyoruz ya da olamıyoruz. İşkence, soruşturma, fişlenme, yargısız infaz, hukuksuzluk vb. gibi kavramların içinde var olmaya, yaşamaya çalışıyoruz. Sakin miyiz, pek değil. Üstelik direniş üstadı Stéphane Hessel “Yetti artık! Olup bitenlere duyarsız kalmayın, liberal masallara kanmayın! Sizlere empoze edilen bir dünya bakışından tiksindiğinizi, kızdığınızı gösterecek, insana has en basit tepkileri verin! ÖFKELENİN!” derken biz nasıl sakin kalabiliriz ki?

İnternet ve isyan ağlarının toplumsal yapıya olan etkileri, günümüzde toplumların isteklerini karşılamayan klasik anlamdaki iktidar ilişkilerini de değiştiriyor, değişmeye zorluyor. İlişki dediysek, internet gibi karşılıklı, etkileşimli, gayri-merkezi bir ilişki/iletişim değil bu; sermaye ve rant üzerine kurulu bir yasak ilişki. Vatandaşlar mahremiyetlerini gittikçe yitirirken ve yine tüm hayatlarımız çevrimiçi vaziyette devletler, şirketler ve kurumlar tarafından rahatça izlenirken, yöneten iradeler gittikçe daha merkezi ve totaliter bir hale bürünüyor. Griye muhtaç devlet yurttaşlarıyla arasına ördüğü duvarları daha da kalınlaştırırken, bu duvarlardan sızıntılar da akmaya devam ediyor. Hiçbir zaman bilgi akışı üzerinde tam denetim sağlayamayan ama hep bunu arzulayan devlet-i aliyye daha ne bekliyor ve istiyor ki? İnsanlar gittikçe şeffaflaşıp en önemli sırlarını bile sosyal ağlar aracılığıyla ortaya dökerken, karşılığında da bir şey bekliyor; devletten şeffaflık. Karşılığında bunu göremeyince de, devletin aslında gerçek olan gizli bilgilerini/belgelerini ya da devletin o hiç de masum olmayan sırlarını ortaya döküyor!

Wikileaks, Manning, Snowden, Aaron Swartz, Vanunu… Bunlar son yıllarda olanlar, ki “sızıntı” tarihi daha öncelere dayanıyor. Sızıntı ve ihbar kavramları –hatta köstebek vs.- günlük hayatta sıklıkla kullandığımız kelimelerdi fakat günümüz sızıntılarının eskilerinden biraz farkı var. İnternet ağları sayesinde bu belgeler/bilgiler kamuya açılıyor, insanların paylaşımına sunuluyor. “We Open Governments” iddiası ile yola çıkan Wikileaks bu iddiasını yüzbinlerce belgeyi açıklayarak gerçekleştirdi. G8, G20 gibi zirvelerde gülmekten bir hal olan, verdikleri samimi pozlarla aralarına su sızmadığını düşündüğümüz bu takım elbiseliler takımı, meğer birbirlerinin kuyusunu kazıyormuş! Sonrasını biliyorsunuz; Wikileaks ve Jullian Assange’a saldırılar, itibarsızlaştırmalar. Edward Snowden’ın durumu Bradley Manning’in durumundan biraz daha farklı. Daha önceki tecrübelerden biliyor, yakalanmaması gerek, hala birtakım belgeler elinde ve bunları paylaşmaya devam ediyor. ABD Milli Güvenlik Ajansı (NSA) sadece vatandaşları değil, herkesi dinlemiş, devlet başkanlarının kişisel e-postalarına kadar girip, o kadar derine ve özele inmiş. Bu dikizleme/izleme kültürü, aslında web 2.0’ın ana karakterini oluşturan, kurumların ve siyasi veri tabanlarının yürütücüsü bir karaktere sahiptir. Aaron Swartz ‘ı intihara sürükleyen sürece baktığımızda, Türkiye’de yaşanan olayla ilgili benzerlikler kurmak mümkündür Sızıntı konusunda Türkiye’de, tam anlamıyla az önce bahsettiğimiz örneklere benzer bir olay yok. Fakat bir olay var ki, tam anlamıyla içler acısı, yaralayıcı, yargısız, hukuksuz ve haksız infaz!

Sızdırdı sızdırmadı, yaptı yapmadı, kanıt yok belge var vesaire, ne fark eder ki? Utku Kalı, tüm ulusal/uluslararası hukuk hiçe sayılarak yargılanıyor. Bildiğimiz üzere, daha yargılama süreci başlamadan önce bizi öfkelendiren bir sürü şey okuduk, gördük ve duyduk.(Tekrara girmeye gerek yok, ablası ve avukatı Ceren Kalı’yı dinlemek, internette ufak bir araştırma yapmak, vahim durumları karşınıza çıkaracaktır.) Reyhanlı olayından sonra konan basın sansürü, şimdi de davada karşımıza çıkıyor; dava artık gizli, dosyalar çok gizli. Neden gizli? Neden bilgi almamız bir kez daha devlet erkanı ve mülkün temelinin temsilcileri tarafından engelleniyor? İktidarın sevdiği(!) davalarda, “yargıya söyledik” konseptiyle oluşturulan operasyonlarda bazı gazetecilere pazarlanması için belgeler giderken ve bu belgeler/bilgiler belli başlı yayın organlarına gönderilirken bu neyin gizliliği şimdi? Reyhanlı patlamasının sorumluları bulunup yargılanmazken neden Utku yargılanıyor? Patlamaların sebebi o mu? Yoksa sizin “savaş” planlarınız mı bozuldu? Muammer Güler belgenin “gizli” olmadığını sadece “bilgi notu” olduğunu söylemişti zamanında. 21 Ekim’deki davaya polislerin yerleştirilmesinden önce de bir sürü dolaplar çevrildi, oyunlar oynandı. Utku olayı dahil Türkiye’deki hukuksuzlukların, adil yargılanma hakkının yok sayılmasının, çifte standartlı adaletsiz davaların ve verilen cezalardaki uyumsuzluğun sebepleri nelerdir? Bunda, merkezi devlet yapısının giderek dağılması, yönetenlerin yurttaşların gözünde giderek “küçülmesi”, insanların bilinçlenmesi/haber alabilmesi ve katkı sunabilmesi, özyönetim haklarının önemi, dünyadaki isyan ağları vb. gibi unsurların da etkisi yok mu?

Hukukçu Günther Jakobs 1985 yılında “Düşman Ceza Hukuku” üzerine çalışırken, acaba gelecekte bunların olabileceğini öngörüyor muydu? Yönetenlerin onun tezlerinden yola çıkarak düşüncelerini daha da somutlaştırıp uygulayacağını? Devletin tüm vatandaşları “düşman/terörist“ olarak sınıflandırabileceğini ya da hukukta var olan “kişilik” haklarının “düşman unsurlar” dahilinde eritilebileceğini? Onun düşüncesine göre, düşmanın iç dünyası da tehlikelidir ve düşmanın iç dünyası bir suç unsuru olarak değerlendirilip, bunun cezai karşılıkları vardır. Şimdi bu cümledeki düşman kelimesi yerine vatandaş kelimesini koyun ve son zamanlarda çokça tartışılan “polis yetkilerini” düşünün. Peki Utku’yu neyle suçluyorlar? Utku bir düşman mı? Daha önce “klavyeli terör örgütü” olarak adlandırılan Redhack mi düşman yoksa kahraman? Yazının başında “9/11’den sonra çıkan yasalar”dan bahsetmiştik ve bu yasaların bizi nereye götürdüğünden. İşte sosyolog Jean-Claude Paye Hukuk Devletinin Sonu adlı çalışmasında 11 Eylül’den 45 gün sonra ABD’de imzalanan “Patriot Act” yasasına vurgu yaparken, insan hakları ihlalleri ve özel hayatın dokunulmazlığı gibi konularda yaşananlara dikkat çekmişti. Bu yasa “düşman ve teröristleri yakalama” kılıfı altında insanları, yönetime karşı girişilen her türlü gösteriyi, grevi, yürüyüşü,barışçıl eylemi terör suçları ile ilişkilendirilebilir kılıyordu. Bu yasanın getirdiği bir başka unsur da, “internet ya da farklı türden bir ağ üzerinden” makul şüphe olmadan devletin tüm iletişim yollarını izleyebilmesi, özel e-postaları bile takip edebilmesi ve gözetimi tüm yaşam/iletişim alanlarına yayabilmesidir. Şimdi lütfen bunları birleştirelim ve Utku Kalı’yı tekrar düşünelim.

Bu belgeyi kimin gönderdiği/sızdırdığı önemli değil, önemli olan, “bilginin özgürlüğü” meselesidir. Bilginin özgürlüğünün savunulması meselesidir. Devletin zaaflarını/suçlarını masum insanların üzerine yüklemesi meselesidir. Utku’nun davasına sahip çıkmak, sonuna kadar davanın takipçisi olmak, gözetim devletlerini gözetlemek, iletişim ve bilgi alma hakkımızı sonuna kadar savunmak dışında ne yapmalıyız? Mücadeleye devam etmeliyiz ama hangi yollarla? Sızıntıları daha güvenli hale getirerek mesela, “sızıntı gazeteciliği” için çabalayarak ve hem devletin hukuk dışı müdahalelerinden korunarak hem de internette kendimizi güvenli bir hale getirerek, şifrelemeyi önemseyerek… İhbar ya da belge sızdıracak kişileri anonimleştiren, güvenli iletişimi ve transferi sağlayan, standart mail sistemleri dışında başka türlü güvenli alanlar üretilerek ve gelen bilgileri/belgeleri editoryal süreçlerden geçirerek… Utku’nun ertelenen davası 11 Kasım’da, unutmayalım! Tüm bunları düşünerek, sorgulayarak ve iletişim halinde olarak izleyelim.

Şevket Uyanık

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 14. sayısında yayımlanmıştır.

The post Devleti Gözetlemek ve Utku Kalı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2013/11/10/devleti-gozetlemek-ve-utku-kali/feed/ 0