The post 21. YY. Teslimiyet Teorileri ve Pratikleri: “Savaşı Görmeyip “Barışa Bak”anlar” – Merve Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>“Hükümetten bağımsız” ve “sivil” bir oluşum olarak ortaya çıktığı iddia edilen projenin yankıları sürerken, “Barışa Bak”ın amaçlarını, imzacılarını ve “ne yöne baktığı”nı tartışmakta fayda var.
Başlatılan bu projeyle “barışa bak”ma iddiasını taşıyanlar, yaşadığımız coğrafyada on yıllardır yaşanan savaşın, topraklarından edilen binlerce insanın, kaybedilen ve katledilen bir halkın hesabını yapmanın da ötesinde yaşamını savunmak için direnenleri -tıpkı iktidarın yaptığı gibi- “provakasyon”larla ve “darbe girişimleri”yle suçlarken; projeyle çizilmek istenen “barış”, tam da hükümetin Yeni Türkiye şablonuna bakarak çiziliyor. Devletin çözüm adı altında Kürt halkına yönelik işlettiği inkâr ve imha politikasına karşı girişilmiş mücadeleyi, barıştan uzaklaştırma olarak ilan eden “barışsever”lerin barıştan anladıklarının ne olduğu açık. AKP hükümetine yönelik müteşekkirliklerini her fırsatta dillendiren “Barışa Bak”çılar, kardeşlik altında devletin gizli stratejilerinin sürdürücüsü konumunda. Meşruluklarını, “biz ne o taraftanız, ne bu taraftanız” diyerek dayandırdıkları pozisyonlarıyla; devletçi algıyı farklı bir yerden zihinlere kazımaya, Kürt halkının mücadelesinin altını boşaltmaya çalışıyorlar.
Genellikle iktidar yanlısı akademisyen, yazar ve gazetecilerden oluşan “Barışa Bak” çağrıcıları toplam 69 imzadan oluşuyor.17 Aralık sürecinde iktidar paydaşları arasında belirginleşen AKP-Cemaat ayrışmasında, safını “paralel yapıya karşı seçilmiş hükümetten yana” koyan Barışa Bak projesi çağrıcılarından bazılarının, “iktidar yanlısı performanslarıyla” kısa özgeçmişleri şöyle:
Yıldıray Oğur
ODTÜ Siyaset Bilimi mezunu olan Yıldıray Oğur, 2003 yılında Genç Siviller hareketinin kurucuları arasında yer aldı. Radikal, Taraf gazeteleri ile Birikim dergisinde yazılar yazan Oğur, 2013 yılında, iktidarı açıktan destekleyen Türkiye gazetesinde yazmaya başladı. Türkiye’de yazmaya başladıktan sonra Erdoğan’ın fiili danışmanı haline gelen Oğur’un köşe yazıları, Erdoğan’ın bazı mitinglerinde tarihsel alıntılar yaptığı temel kaynak oldu.
Kobanê Direnişi süresince yazdığı köşe yazılarında, “çözüm süreci”nin muhataplarından Kürt hareketini eleştirmiş; devletle aynı perspektifte, devlet-polis şiddetinden kaynaklanan ölümlerden, hareketi sorumlu tutmuştu. Bu beyanlar, Yıldıray Oğur’un iktidarla yaşadığı söylemsel uyumun daha da belirginleşmesini sağladı. Meydan Gazetesi’nin yine aynı bölümünde “akil heyeti”ni deşifre ederken yer verdiğimiz Oğur, devletin “barış” söyleminin en önemli yaratıcılarından.
Oral Çalışlar
Aydınlık çevresinden eski bir sosyalist olan Oral Çalışlar bugüne dek Cumhuriyet, Taraf, Radikal gibi siyasi yelpazenin farklı kulvarlarından birçok gazetede köşe yazıları yazdı. “Akil İnsanlar” heyetinde yer almasının ardından iktidarla olan ilişkisini belirginleştiren TESEV üyesi Çalışlar, şimdilerde de liberal yazarların kendilerine yer bulduğu “serbestiyet.com” sitesinde yazıyor.
Orhan Miroğlu
1970’li yıllarda Kürt hareketi içerisinde yer alan; 1980 yılında girdiği cezaevinden 1988 yılında tahliye olan Miroğlu, Ülkede Özgür Gündem, Özgür Politika, Birgün ve Taraf gibi gazetelerde köşe yazarlığı yaptı. 2010 yılındaki Anayasa Referandumu sürecinde iktidara yakınlaşan Miroğlu, bu yakınlaşmayı ilerleyen yıllarda öylesine içselleştirdi ki; kendi geçmişini bile inkâr etmeye başladı. 12 Eylül döneminde, tutsak kaldığı Diyarbakır Cezaevi’nde sistematik işkenceye maruz kalan Miroğlu, yakın dönemde katıldığı bir TV programında “Devlet eliyle sistematik işkence kesinlikle yoktur!” diyerek, bu içselleştirmeyi somutluğa kavuşturdu.
Yaşadığı “politik değişiklik”in ardından, sınırlı sayıda gazetecinin binebildiği Erdoğan’ın uçağında kendisine yer buldu ve 2012 yılından itibaren iktidara yakınlığıyla bilinen Star Gazetesi’nde yazmaya başladı.
Nagehan Alçı
Boğaziçi Üniversitesi siyaset bölümü mezunu olan Nagehan Alçı, Hürriyet, Milliyet, Akşam gibi gazetelerde köşe yazarlığı ve Kanal D, Fox, CNN Türk gibi kanallarda da programlar yaptı. “Akil” heyette yer alan Alçı da, Barışa Bak projesi içerisindeki çoğu isim gibi, “zaman içerisinde saf değiştiren”lerden.
2009 yılında yazdığı “Bir Delikanlılık Portresi: Tayyip Erdoğan” yazısında Erdoğan’ı çokça eleştiren Nagehan Alçı; özellikle 17 Aralık sonrası, iktidarın hararetli savunucularından biri haline geldi.
Etyen Mahçupyan
Liberalliğiyle bilinen Etyen Mahçupyan, başbakan Davutoğlu’nun başdanışmanlığını yürütüyor.1996 yılına kadar kendi şirketlerinin yöneticiliğini yapan Mahçupyan, 1997’de Radikal’e, 2001’de ise Zaman’a geçti; siyasal çizgisinin “ne hızla” değiştiğini açıkça gösterdi.
TESEV Demokratikleşme Programı’nın 2012’den beri başkanı konumunda bulunan Etyen Mahçupyan, Hrant Dink’in 2007 yılında öldürülmesinden sonra Agos gazetesine geçmişti. Geçtiğimiz Mayıs ayından bu yana ise, iktidar yanlısı patron Ethem Sancak’ın gazetesi Akşam’da yazıyor.
Sinan Çetin
“Hiçbir düşünce kutsal değildir, her düşünce değişir ve gelişir, embesillerinki hariç” şeklindeki konuşmalarıyla, bir sosyalistten bir kapitaliste dönüşümünü rasyonalize eden Sinan Çetin; Plato adlı şirketinin patronluğunu yaparken, aynı zamanda emlak sektörüne de el atmış durumda. Cihangir’de sahip olduğu çok sayıda gayrimenkul üzerinden emlak ticaretine girişen Çetin, sektördeki “rant dostları”ndan Ali Ağaoğlu’nun da reklamlarını çekiyor.
Barışa Bak projesinin imzacılarından Atilla Yayla ile birlikte de bir yayınevinin patronluğunu yürüten Sinan Çetin, katıldığı her programda iktidar güzellemesi yapmaktan geri durmuyor.
Markar Esayan
AKP-Cemaat kavgası öncesi Taraf gazetesinde yazarlık ve yayın koordinatörlüğü yapan Markar Esayan, yaşanan ayrışma sonrasında Yeni Şafak’ta yazmaya başladı. Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde “Affedersiniz benim için de çok çirkin bir şekilde Ermeni dediler” şeklinde konuşan Erdoğan’ı, “Biz Ermeniyiz, tecrübe ile sabit, hakiki ırkçıları gözünden tanırız; merak edilmesin. 12 yıldır AK Parti’ye destek veren bir Türkiyeli olarak, bu pazar da Yeni Türkiye için Erdoğan’a oy vereceğim.” sözleriyle aklamıştı. %10 barajı tartışmalarında AKP’nin yanında yer alarak, barajın kaldırılmasına yönelik tepkisini gösteren Esayan, HDP’den de bağımsız adaylarla seçimlere girmesini istemiş. İstikrar sürsün diye…
Rasim Ozan Kütahyalı
“Havuz medya” grubu gazetelerinden Takvim ve Sabah’ta köşe yazarlığı yapan Rasim Ozan Kütahyalı, Melih Gökçek’in sahibi olduğu Beyaz TV’de de futbol yorumcusu. Nagehan Alçı ile olan evliliğinden doğan çocuklarının “isim babalığı”nı Erdoğan’a yaptıracak kadar iktidarla “içli dışlı” olan Kütahyalı, kendi jenerasyonundan birçok yazar gibi, devrimcilere ve devrimci mücadeleye olan kinini kusmaktan geri durmuyor. “Ben bu devlet için kellemi ortaya koyanlardanım!” diye ifadelerini dillendirmekten geri durmayan Kütahyalı, futboldan siyasete engin bilgi birikimlerini, hükümetin ona sunduğu tüm olanaklardan yararlanarak anlatmaktan geri durmuyor.
Cengiz Alğan
“Barışa Bak” projesinin fikir sahibi denilebilecek Cengiz Alğan, eski bir DSİP yöneticisi. 2010 referandumunda “Yetmez Ama Evet” diyenlerden biri olan Alğan, 17 Aralık Yolsuzluk Operasyonu’ndan sonra, iktidar tarafındaki duruşunu iyice belirginleştirmiş; yolsuzluk operasyonun bütününü “seçilmiş hükümete darbe” şeklinde tanımlamıştı. Şimdilerde açıkça sürdürdüğü bu iktidar destekçiliğini Taksim-Gezi Direnişi sürecinde başlatan Cengiz Alğan, ortaya çıkan videolarda polisin sıktığı mermiyle katledildiği açıkça görülse de, Ethem Sarısülük’ün “karanlık güçlerce” öldürüldüğünü söylemişti.
Halil Berktay
“Barışa Bak” projesinin bir başka çağrıcısı, Oral Çalışlar gibi Aydınlık hareketinden olan eski sosyalist Halil Berktay, şimdilerde liberal bir akademisyen olarak tanınıyor. Çeşitli üniversitelerde öğretim üyeliği yaptı, bir dönem Taraf gazetesinde köşe yazıları yazdı, son dönemlerde ise iktidarı destekleyen isimlerin bir araya geldiği serbestiyet.com’da yazmaya başladı. Kendini anti-anti AKP’ci diye tanımlayan Halil Berktay, Taraf gazetesinde yazdığı dönemde 1 Mayıs 1977 katliamına ilişkin ortaya attığı bir iddia ile de gündeme gelmişti. Devlet tarafından gerçekleştirilen ve 36 kişinin yaşamını yitirdiği 1 Mayıs 1977 katliamına ilişkin Halil Berktay, “devrimci iki grubun çatışması” yorumunda bulunmuş; dolayısıyla bu katliamda kendince “devleti aklamıştı.”
Merve Arkun
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 23. sayısında yayımlanmıştır.
The post 21. YY. Teslimiyet Teorileri ve Pratikleri: “Savaşı Görmeyip “Barışa Bak”anlar” – Merve Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post 21. yy’da Teslimiyet Teorileri ve Pratikleri: Akil İnsanlar Heyeti appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
M. Rifat Hisarcıklıoğlu
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Hisarcıklıoğlu, akil insanların Akdeniz Heyeti başkanı. Yerel ve uluslararası birçok kurumun başkanı olma pozisyonu, onu neden heyet başkanı olduğunu açıklıyor. DEİK (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu), TEPAV (Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı), DTİK (Dünya Türk İş Konseyi) gibi yerel kurumlardaki başkanlıkları, Eurochambres (Avrupa Odalar Birliği), ICC (Milletlerarası Ticaret Odası), ICC G-20 Danışma Grubu, WCF (Dünya Odalar Federasyonu), PNB (Yeni bir Başlangıç için Ortaklar), CACCI (Asya Pasifik Ticaret ve Sanayi Odaları Konfederasyonu) gibi uluslararası kuruluşlardaki yönetici pozisyonları Hisarcıklıoğlu’nun heyette ne denli önemli biri olduğunu anlamamız açısından önem taşıyor! Yıllık 80 milyon USD cirosuyla Eskihisar Şirketler Grubu’nun da sahibi olan Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin önemli zenginleri arasında yer alıyor.
Dünya Ticaret Örgütü (WTO), Dünya Bankası (WB), Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), Asya Kalkınma Bankası, İslam Kalkınma Bankası (IDB), Gelişen 8 (D-8) gibi tüm dünyada ekonomik sömürünün zenginlerin işine geldiği gibi işlemesini sağlayan küresel ekonomi tekelleriyle işbirliği kurma görevini T.C. adına başarıyla gerçekleştiren Hisarcıklıoğlu, bu küresel sömürünün yerelde de başarıyla uygulanması için büyük kapitalist projelerin yerel lideri konumunda. T.C.’nin Hisarcıklıoğlu’nun bu “başarılı işbirliği” kurma deneyimlerinden nasıl yararlanacağı büyük bir soru işareti. “Yeni dönem” öncesi programında, özellikle Yerel Kalkınma Ajansları ve onların küresel ekonomik örgütlerle işbirliğini esas alan yerel yönetimler politikasıyla devlet, Hisarcıklıoğlu’nu aktif bir şekilde kullanmayı planlıyor olsa gerek.
Hisarcıklıoğlu’nun “barış” için mi, yoksa ekonomik çıkarlar için mi samimi olduğunu anlamak çok da zor değil.
Nafiz Can Paker
Doğu Anadolu heyeti başkanlığını üstlenmiş Can Paker, medyada çok fazla ismi zikredilmeyen akillerden. Can Paker’in heyete seçilmesinde Türk Henkel, Sabancı Üniversitesi ve Sabancı Holding’deki yöneticilik deneyimlerinin etkisi olsa da, Meydan Gazetesi’nin altıncı sayısında 21.yy’da Teslimiyet Teorileri ve Pratikleri bölümünde “Kapitalizmin Düşünce Depoları; TESEV” başlığında eleştirdiğimiz TESEV’de 1997 yılında başkanlık koltuğuna oturması daha büyük etki ediyor olsa gerek. Küresel siyasi ve ekonomik yapılardan bağımsız olmayan, bu yapıların küresel stratejilerini yerelde uygulamaya çalışan TESEV’in ideolojisiz görünüm altında, küresel iktidarların niyetlerini nasıl sakladığını bahsi geçen yazıda ayrıntılarıyla ele almıştık. Paker’in 2002’deki Açık Toplum Enstitüsü başkanlığı bu durumu hayli pekiştirir nitelikte. Paker’in hangi liberal değerlerle heyette olduğunu anlamak için çok düşünmeye gerek yok. “Özgürlük” ve “barış” altındaki, Serbest Piyasa Özgürlüğü ve Küresel Kapitalist Barış değerleriyle…
Deniz Ülke Arıboğan
Başarılarla dolu bir akademik kariyer, Deniz Ülke Arıboğan’ı heyete girmesine yetebilir mi? Bu akademik kariyerin nasıl olduğuyla bağlantılı. 1998 yılında İskoçya’da St. Andrews Üniversitesi’nde uzmanlaştığı bölüm, devletin akillerin arasında Arıboğan’ı yerleştirmekle ne yapmak istediğinin görünmesi açısından önemli. Arıboğan, burada Uluslararası Güvenlik Okulu’nu bitirip, terör ve güvenlik konularında uzman olmakla kalmamış, IRA’ya silah bıraktırması övgüyle dile getirilen Liberal Enternasyonal eski başkanı ve Lordlar kamarası üyesi Lord Alderdic’la beraber çalışmalar yapmıştı. Bu ortak çalışma “başka bir başlık altında” sürmekte. Çalışma grubu “sorunlu alanlarda terörizm ve iç çatışmaların yarattığı olumsuz psikolojik etkiler”le ilgili çalışmalar yürütürken, Arıboğan’ın bu çalışma grubunda öğrendiklerini nerede ve nasıl uygulayacağını, Arıboğan’ın Akil Çalışmalarından takip etmek gerekiyor. “Sorunlu alan”, “terörizm” diye “yeni dönem”e yaklaşılması devletin samimiyetinin görünmesi açısından önemli. “Eski dönem” yaklaşımını Arıboğan’ın babası MİT ajanı Mahir Kaynak’ın yaptıklarıyla bir kenara koyan T.C., “yeni dönem” derin stratejilerini Mahir Kaynak’ın kızı üzerinden sürdüreceğe benziyor.
Arzuhan Doğan Yalçındağ
2007-2010 yılları arasında TÜSİAD başkanlığı yapmış Arzuhan Doğan Yalçındağ, birçok şirketin yöneticiliğini yapmış, birçok bankanın kuruluşunda yer almış, şu an Doğan TV Holding A.Ş. yönetim kurulu başkanlığını yürütmektedir. Arzuhan Doğan Yalçındağ sadece Türkiye’nin en zengin ailelerinden birinin kızı olmasıyla Türkiye kapitalizminin öncülerinden biri değil. Dünya Ekonomik Forumu tarafından Genç Global Lider olarak seçilmesiyle, AB Kadın İnisiyatifi kurucu başkanlarından biri olmasıyla küresel kapitalizmin küreselleşmesinin en önemli mimarlarından. Özellikle Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Güney Asya bölgeleri dahilinde sömürünün yerelden uygulayıcıları arasında.
Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın “yeni dönem”e destek vermesinde, heyet içerisinde yer alıyor olmasında “barış gönüllüsü” yanından çok, TÜSİAD’ın bölgedeki ekonomik, siyasi ve sosyal çıkarları var.
Levent Korkut
Heyet içerisinde bulunan o kadar fazla vakıf ve STK’cı varken, bu vakıf ve STK’ların küresel ekonomik odaklarla işbirliği kurmasına sağlayan, Türkiye’de sivil toplumu geliştirerek Türkiye’nin sözde daha demokratik bir yer olmasını sağlayacak, AB fonlu Sivil Toplum Geliştirme Merkezi başkanı Levent Korkut’un da heyet içerisinde olduğunu bilmek çok şaşırtıcı olmasa gerek.
STGM, AB Komisyonu tarafından yılda 1 milyon 800 bin Euroluk bir bütçeyle desteklenen, Türkiye’de sivil toplumun gelişmesini hedefleyen, STK’lara doğrudan maddi destek sağlayan bir yapı. Kapitalistlerin, toplumsal muhalefeti STK’larla ikame etme politikasının Türkiye yürütücüsü STGM başkanı, insan hakları hukukunda yetkinliği ile heyet içerisindeki konumunu belirginleştirmeye çalışsa da, küresel fonlu STK destekleyicisi bir kurumun başkanı olması gerçeğini gizleyemiyor.
Murat Belge
Heyet içerisindeki popüler akillerden biri de Murat Belge. Son 1 Mayıs’ta Taksim’de polisin saldırılarına maruz kalan devrimcileri darbecilikle suçlayan, liberal “taraf” yazılarıyla eski solcu kimliğinden utandığını sürekli anımsatan, Helsinki Yurttaşlar Derneği aktivisti Murat Belge, sadece devletin değil, TÜSİAD’ın da en sevdiği “sol”cular arasında. Devletin de, kapitalistlerin de sempatisini son yıllarda iyice pekiştiren Murat Belge heyetin nasıl bir proje olduğunu bilen ve bu bilinçle hareket eden bir “akil insan”.
Doğu Ergil
Heyetin akademisyen kadrolarından Doğu Ergil, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Uzmanlar Kurulu Üyeliği’nin yanında, NED’le (National Endowment for Democracy) yakın ilişkisi olan TOSAV’ın (Toplumsal Sorunları Araştırma Vakfı) başkanlığını yapıyor. TOSAV’ın yabancı uzmanları, vakfın amacını belirginleştirmek açısından önem taşıyor; ABD’nin Uluslararası Stratejik Çalışmalar Merkezi yöneticilerinden olan J. V. Montville, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da 23 yıl diplomatlık yapmış; ABD Dışişleri Bakanlığı’nda “Yakın Doğu Şefliği” ve “Küresel Sorunlar Direktörlüğü” yapmıştı. NED fonuyla ABD’de eğitim görmüş Doğu Ergil’in heyetteki tutumu ve NED’in Uluslararası Stratejisi çok da farklılık arz etmeyeceğe benziyor.
TOBB’da danışmanlık da yapan Ergil, TOBB’un ekonomik stratejileriyle orantılı raporlar hazırlayıp “Kürt kimliğine duyarlılığı” ile gündeme gelmişti. Bir zamanlar sol bir gazetede de yazıları bulunan Ergil, en son Barış Adaları Enstitüsü’nün, New York’ta düzenlediği Fetullah Gülen ve Gülen Hareketi isimli söyleşide konuşmacıydı.
Şükrü Karatepe
Heyet’te TÜSİAD gibi sermaye gruplarından isimler bulunurken, başka sermaye gruplarından isimler görmemek şaşırtıcı olurdu. Şükrü Karatepe’yi Refah Partisi’nden Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış bir isim olarak tanısak da, Karatepe’nin heyette bulunmasında MÜSİAD’la ilişkileri daha önemli bir paya sahip. MÜSİAD’ın siyasi danışmanlığını uzun süredir yapan Karatepe, MÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Üyeliği’ne kadar gelebilmişti. “Yeni dönem”in ekonomiye getirisi-götürüsünü TÜSİAD ve MÜSİAD’lılar anlatacak anlaşılan.
Oral Çalışlar
Çalışlar’ı heyete girmesini sağlayan ne Deniz Gezmiş’le beraber gerçekleştirdikleri İstanbul Üniversitesi işgali ne Fikir Kulübü başkanlığı ne de Türkiye İşçi Köylü Partisi başkanlık kurulu üyeliğiydi. Onu heyete sokan, geçmişte savunduğu değerleri elinin tersiyle iten liberal gazete genel yayın yönetmenliği ve yazarlığıydı. Unutmadan hatırlatmak lazım; Çalışlar da heyetin TESEV kadrosundan.
Etyen Mahçupyan
Heyette bu kadar fazla TESEV’li bulunurken, TESEV Demokratikleşme Programı’nın 2012’den beri başkanı konumunda bulunan Etyen Mahçupyan’ın Akil Heyet’te olması çok şaşırtıcı değil. “Demokrat Zihniyet”ini heyette gerçekleştirme fırsatı yakalayabilecek Mahçupyan, post-liberal değerlerini artık sadece Agos’ta, Radikal’de, Zaman’da yazmayacak. “Devletin barışı” adı altında insanlara anlatma fırsatı bulacak.
Mustafa Kumlu
Direnişteki işçilere işlerinin kıymetini bilmelerini öğütleyen Türk-İş Başkanı Kumlu, heyetle beraber “yaşadığınız ülkenin kıymetini bilin” demeye hazırlanıyor. İşçinin, emekçinin hakkının yenmesine ses çıkarmayan Kumlu’nun, “yeni dönemi” insanlara nasıl anlatacağı merak konusu.
Baskın Oran
Baskın Oran, “yeni dönem”e ilişkin neler düşündüğünü zaten en başından dillendirmişti; “Yiğidin hakkını yiğide vermeli. Sayın başbakan gibi cesur bir politikacı olmasaydı, biz hala birbirimizi yemeye devam edecektik. Heyet’in en çok koşuşturan isimlerinden biri olan Oran, bu görevini Avrupa Konseyi Ulusal İrtibat görevlisi olarak da yapıyor. TESEV’in Demokratikleşme Programı destekçilerinden olan Oran, sıkça tartışılan “akiller maaş alıyor mu?” sorusuna olumsuz yanıt verenlerden. Zaten Adalet Bakanı Sadullah Ergin de, Baskın Oran’ı onaylıyor; “Bunlar gönüllü hizmetlerdir. Ülkelerinin geleceklerini düşünen vatansever kişilerdir. Yaptıkları çalışmalar da kamu güvenliği müsteşarlığı tarafından organize edilmektedir.”
Yıldıray Oğur
Aslında Genç Siviller’den uzun bir süredir ses seda çıkmıyordu. Sansasyonel, “yaratıcı” eylemlerinden uzak kalmıştık! Siyasi iktidarı uzun süre elinde tutan bürokratik elitin artık gücünü yitirdiğini fark edince, yeni oluşan siyasal iktidarı selamlamaktan başka bir şey yapamazlardı zaten. Gerçi Genç Siviller başkanı Oğur, Taraf gazetesinde “özgürlük savunuculuğu”nun dibine vuruyordu ama! Oğur’un “akilliği” ile yeniden hareketlenen Genç Siviller, Suriye ile ilgili çalışmalarına başladılar bile. Tunus’un ABD onaylı, ılımlı İslam hareketi Nahda ile ortaklaşa etkinlikler düzenleyecek olan Genç Siviller, “yeni dönem”de heyet içerisindeki temsiliyetlerini Yıldıray Oğur ve Hilal Kaplan ile gerçekleştirecek.
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 10. sayısında yayımlamıştır.
The post 21. yy’da Teslimiyet Teorileri ve Pratikleri: Akil İnsanlar Heyeti appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>