The post 1932’den Bugüne Anarşist Gençlik Mücadelesi: “FIJL” – Zeynel Çuhadar appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>“İşçi, köylü, memur ya da asker, erkek veya kadın samimi genç insanlar, gerçek eşitlik ve özgürlüğü, gelecek devrimi hazırlamak amacıyla kardeşlerinizle beraber çalışmaya! Acı çeken, hakaret edilen bizler, hepimiz kocaman bir tufan gibiyiz. Gerçekleştirmeyi istediğimiz andan itibaren, adaleti örgütlemek için kısa bir zaman yeter bize.”
Peter Kropotkin, “Gençliğe Sesleniş”
Anarşizm tarihinin en heyecan verici deneyimlerinden olan, yalnızca faaliyet yürüttüğü yarımadanın değil, bütün dünya gençliğinin kapitalizme ve devletlere karşı mücadelesinde barikatların başında, kavgada olan bir örgütlenmeyi anlatacağız sayfalarımızda. İberya Devrimi’nin fabrikalardan tarlalara, tarlalardan atölyelere, atölyelerden dersliklere uzanan adalet ve özgürlük sloganlarını atan, örgütlü anarşizm tarihinden aldığı mücadeleyi bütün gücüyle taşıyan anarşist gençlik örgütlemesi olan FIJL’nin (İberya Özgürlükçü Gençlik Federasyonu) tarihi 1930’lu yılların başına dek uzanıyor.
Devrim yıllarında yalnızca Madrid’de 11 tane grubu bulunan FIJL, Barselona’da ise Özgürlükçü Gençlik Komitesi adıyla hareket ediyordu. Valensiya ve diğer grupların çabalarıyla yarımadaya yayılan örgütlenmenin bu sayede propaganda alanı da genişletilmiş oldu. Örneğin yalnızca Asturias’ta, 1934 yılında FIJL’de örgütlü 600 gencin olduğu bilinmektedir.
FIJL’nin ilk kongrede belirlediği ve özellikle Madrid, Barselona, Valensiya ve Granada’dan gelen grupların sözcüleri tarafından gerçekleşen görüşmeler sonucu ortaklaşılan “İlkeler, Taktikler ve Amaçlar” bildirisi bugün hala geçerliliğini korumaktadır. Onca yıllar mücadele ve sürgün yıllarının ardından yeniden canlandırılan örgütlenmenin omuriliği öylesine basit ve etkili bir şekilde oluşturulmuştur ki üzerinde çok az değişiklik yapılarak olduğu gibi kullanılmaya devam etmektedir.
Yayınlanan deklarasyonda kendilerini “Mülkiyete, otoriteye, devlete, politikaya ve dine karşı kavga” eden, her cinsiyetten ve cinsel yönelimden genç insanların ayrım gözetilmeden dahil olabileceği, adaletsizliklere karşı özgürlük ve eşitlik ilkelerini savunmak için çalışmalar yürüten bir gençlik örgütlenmesi olarak tanımladılar.
“Anarşistlerin karşılıklı destek ve dayanışması dışında hiçbir organizasyondan bağış/ödenek almıyoruz.”
FIJL’nin örgütsel şablonu ise federalizm temelinde şekillenmiştir. FIJL çeşitli örgütler tarafından oluşturulmuş bir federasyondur. İdeolojik bir yakınlık temelinde bağımsızlığını koruyan bir örgütlenme yapısını savunur. Federatif, yatay örgütlenme biçimini benimseyen FIJL’de genel sekreter ya da benzeri bir statü bulunmamaktadır. Yazışma, propaganda vb. işler için inisiyatifler belirlenir ancak bu inisiyatifler oybirliğiyle seçilme ve her zaman değiştirilebilme özelliğine sahiptir.
“Anarşist komünizm için mücadele ediyoruz!”
FIJL’nin neden özellikle anarşist bir gençlik örgütlenmesi olarak örgütlendiğine ilişkin de iki cevap verilmektedir. İlk olarak “Kendimizi anarşistler olarak örgütlememizin sebebi, bütünlüklü bir felsefe ve yaşam biçimi olan anarşizmi benimsiyor olmamızdır. Anarşistler arasındaki birlik ve dayanışma, toplumun örgütlenmesindeki temel mücadele hattını oluşturmalıdır. Devletten ve kapitalizmden özgürleşebilmemizin yegane yolu budur.” İkinci olarak ise “Gençlik olarak örgütleniyoruz çünkü ortak sorunlarımız var (henüz olgunlaşmamış zihinlerimiz ideolojik bir bombardımana maruz kalıyor, yaşamla kurduğumuz ilişkide kişisel tatminlerimizi henüz yaşamadan tercihler yapmaya zorlanıyoruz vb.) ve bunun yanında tabii ki görmezden gelinemez bir enerjimiz var; genciz!”
FIJL’ye Bağlı Yayınlar ve Kültürel Çalışmalar
“Konuşma, konferans, gazete, broşür ve işe yarar her türlü araç medyamız olarak kullanılacaktır.”
FIJL’nin ilk yayın organı, birinci kongrenin ardından hemen yayın hayatına başlayan “Anarşi” isimli gazeteydi. 1932’de yayınlanmaya başlanan gazete Granada’daki anarşist gençlik grubu tarafından hazırlanıyordu ve editörlüğünü Mateo Rodríguez üstleniyordu.
1936 yılında FIJL günlük bir yayına ihtiyaç duyuyordu. Anarşizmin idealleri toplumsallaştıkça, coğrafyanın dört bir yanı sayısız anarşist yayınla dolup taşıyordu. “Juventud Libre” ve “Ruta” isimli yayınlar bu dönemde ortaya çıktı. Günlük gazete Juventud Libre; Juan Cazorla, Raul Carballeira ve diğer genç anarşistler tarafından yayınlanıyor ve dağıtılıyordu. Ruta ise Katalonya bölgesine özel bir yayındı. Savaş sona erene kadar Ruta’nın editörlüğünü sırasıyla Fidel Miro, Jose Peirats, Manuel Peres, Santana Calero, Benito Milla ve Benjamin Cano Ruiz üstlendi. Ruta’nın yetenekli yazarları, gençlik hareketinin meselelere yaklaşımında asla geri adım atmayan ve anarşizmin ilkelerinden taviz vermeyen bir duruş benimsenmesini sağlamıştır.
FIJL tarihinde Ruta’nın diğer yayınlardan ayrı bir değeri olmuştur. Gazetenin orta sayfalarında bir sütun bulunuyordu. Savaşın haftalık raporu burada tutuluyordu. Doktor Diego Ruiz yazılarıyla sağlık konularında gençlere tavsiyelerde bulunuyordu, kömür madenlerinden gelen ve işçi sınıfının sesini duyuran Higinio Noja Ruiz, şair Elias Garcia ve Fontaura edebi tonlarda yazıyordu. Fransa’da sürgündeki “Ruta” ve New York’taki “Cultura Proletaria” sayfalarında da yazdıktan sonra sürgünde yaşamını yitiren Cristobal Garcia yazarlardan bir diğeriydi. Ruta içinde kadın hareketinin de sesi duyuluyordu. Mujeres Libres’in kurucusu Lucia Sanchez Saornil’i ve hareketin öne çıkan diğer üyelerinden Soledad Estorach’ı ve Carmen Quintana’yı da Ruta’dan okuyabilirdiniz. Vicente Rodriguez Garcia (Viroga olarak da bilinir), Ivar Chevik, Liberto Sarrau, Amador Franco ve sayısız yazar Ruta sayfalarında yazıyordu. Bütün bunların yanında özellikle Sebastian Faure’dan yapılan çevirilere de rastlayabilirdiniz.
Ruta asla ölmeyen bir anka kuşu gibi, sürgün yıllarında Marsilya’da yeniden ortaya çıkmıştı. Bu kentin Özgürlükçü Gençlik’i, İspanya’da, savaş sırasında olduğu gibi, faşizme karşı direniş yıllarında devrimci anarşizm çizgisinde bir yayın olarak Ruta’yı yayınlamaya devam etti. Ruta’nın bu versiyonunun ilk yayın yönetmeni, Maresma’dan gelen Katalan anarşist Francisco Botey’di. Toulouse’da yayınlanan “Impulso” ve Paris’te yayınlanan “Solidaridad Obrera”, “El Rebelde” gibi yayınlarla dayanışma içindeydi. Ruta, sürgündeki anarşist hareketin, 1919’da CNT’nin “La Comedia” adını verdiği kongresinden ilham alıyor, kongrede kararlaşılan ilkelerle hareket ediyordu.
Yayınlandığı yıllar boyunca çok okunan ve ilgi gören Ruta; İngiltere, Meksika, Arjantin, Afrika, Belçika, Venezüella ve Fransa’da dağıtılıyordu. Felipe Alaiz, Jose Peirats, Benjamin Cano Ruiz, Liberto Sarrau, Cristobal Garcia ve Amador Franco gibi eskiler destek veriyor, Raul Carballeira, Cristobal Parra, Moises Martin, Jose gibi diğerleri de yayının yeni yüzlerini oluşturuyordu.
CNT ve FAI ile ilişkili gençlik hareketi “Juventudes” adını verdikleri her türlü yaratıcı faaliyetin gerçekleşebildiği kültür dernekleri çevresinde ise örgütlenme çalışmalarını yürütüyorlardı. Anarşist mücadelenin ruhunu tiyatro, konferans ve şiir dinletileri ile teşvik ediyorlardı.
Savaş Süreci ve Avrupa’da Antifaşist Mücadele
FIJL kurulup önemli bir faaliyet gösterdiği İspanya’daki savaş sürecinin ardından hareketin yeniden yapılandırılıp ülkeye geri döndürülmeye çalışıldığı sürgün yıllarında da varlığını ve çalışmalarını durmaksızın sürdürdü.
Devrim yılları öncesi FIJL’nin örgütsel yapısına ilişkin üç ayrı eğilim ağır basmaktaydı. İlk ortaya çıktığı şekliyle “FAI’nin Kültür ve Propaganda Birimi” olarak FAI içinde aktif örgütlenme yapmak, işçilerin bulunduğu alanlarda CNT’nin gençlik örgütlenmesi olarak hareket etmek ya da (Madrid FIJL’nin savunucusu olduğu gibi) CNT ve FAI’den fiziksel olarak bağımsız ideolojik olarak yakınlıklar temelinde bir dayanışma kuran gençlik örgütlenmesi olmak. Savaşın başlamasıyla ve anti-faşist dayanışmanın yükselmesiyle FIJL içi bu tartışmalar da rafa kalkmış olacaktı.
FIJL gibi diğer gençlik örgütlenmeleri (Juventudes Socialistas Unificadas -JSU- ve POUM Gençliği) ilk zamanlarda FIJL’nin kurucusu olduğu Anti Faşist Gençlik Birliği’ne güç verdi. Hep beraber 50.000 kişilik bir yürüyüş örgütlediler. Sosyalistler tarafından devrime ihanetin başladığı ve hareket içerisinde çatışmaların yaratıldığı Mayıs olaylarına kadarki süreçte bu dayanışma sürdü. Sosyalistlerin halk milislerinin savaşıyla devam eden mücadeleye karşı düzenli ordudaki ısrarı ile başlayan çatışmalarla bu birlik de dağılmış oldu. Anti faşist mücadelede barikatları bir saniye bile bırakmayan FIJL militanları, özellikle Barcelona’da son ana kadar direnişi sürdürdü. Zaman zaman -CNT-FAI’nin kararlarına aykırı olacak bir şekilde- milisler halinde çatışmaya devam ettikleri yerler de bulunuyordu.
Franco’nun iktidarı ele geçirmesi sonrası ülke genelinde anti-anarşist/sosyalist bir şiddet dalgası başladı. 1940-1946 yılları arasında FIJL, CNT-FAI ve onlara bağlı gazeteler vb. kurumlar teker teker kapatıldı. Sadece bu yayın baskınlarında 5.600 militanın tutuklandığı tahmin edilmektedir. Sonrasında ise faşizme karşı mücadele Avrupa’nın genelinde misilleme eylemleri ve Maquis gerillalarının faaliyetleriyle devam etti.
Sürgünde geçen onlarca yıllık mücadelenin ardından faşizmin yenilgisi, antifaşist örgütlenmelerin direnişi sayesinde tamamlanıyordu. 1945’te Toulouse Kongresi’nde sayıları yaklaşık 25.000’i bulan anarşistler, kavgaya hiç durmadan devam ettiklerini haykırıyordu. Bu süreçte örgütlenme için José Peirats, Liberto Sarrau, Germinal Gracia, Abel Paz, Raul Carballeira, Juanito Pintado, Eduardo Vivancos ve diğerleri inisiyatif aldı. 1946’da Ruta gazetesi sürgünde yeniden yayınlandı. CNT, FAI ve FIJL, José Luis Facerías’ın sekreter olduğu bir savunma komitesi belirledi. Projeleri arasında, ismini “Özgürlükçü Direniş Hareketi” olarak değiştirecek olan “İber Direniş Hareketi” (MIR) örgütünün kurulması yer alıyordu.
Yakın Tarihte Anarşist Gençlik
60’lı yıllarda Fransa, Hollanda (Provolar), İtalya, Büyük Britanya ve Almanya’dan gençlerin katıldığı kongrelerle, Avrupa’da anarşizmin tekrar canlandırılması amaçlandı. Bu, 60’ların yeni anarşist gençliğini Avrupa’da yıllardır mücadele eden ve İberya anarşist hareketini temsil eden eski anarşist işçilerle tanıştırmanın bir yolu olarak görülüyordu.
Franco’nun ölümünün ardından 1982’de büyük bir kongre düzenlendi. Coğrafyanın farklı yerlerinden pek çok genç coşkuyla FIJL’yi doğduğu topraklara geri getirdi. 1993’te tekrar bir kongre yapıldı. Bu süreçte Jake Libertario dergisi yayın hayatına başladı. Binlerce genç anarşist, özgürlük için yeniden FIJL çatısı altında birleşmeye başlıyordu.
Sonrasındaki süreçte seçimlere karşı alınan tutumda değişmeler yaşayan CNT içinden bazı anarşistler bir tartışma sürecine girdi. Sonunda CGT’nin ortaya çıktığı bu süreçte FIJL içerisinde de ideolojik farklılıklar yaşandı. Bir süre FIJL ismini terk ederek farklı isimler altında örgütlenmeye devam eden gruplardan bazıları klasik anarşist çizgiden kopuşlar yaşadı. Birkaç yıl sonra FIJL; örgütlü, devrimci anarşizm düşüncesiyle yeniden örgütlendi.
1937 yılında 100.000 üyeye ulaşan FIJL’nin faaliyetleri bugün de aynı inançla sürdürülmektedir. Halen Asturias, Cadiz, Donosti, Granada, Lorca’da (Murcia) ve Madrid’de varlığını sürdüren; son yıllarda Alicante’de ve aynı ile bağlı Villena’da; Valencia’da, Aveiro’da (Portekiz), aynı zamanda Barselona’da, Mataró, Baza ve Motril’de, Granada’da, León, Salamanca ve Zamora’da kısacası İspanya’nın dört bir yanında örgütlenmeye, bütün otoriteleri ortadan kaldırana dek kara bayrakları dalgalandırmaya tüm hızıyla devam etmektedir. Tıpkı 1936’da, İberya’nın bir ucundan diğer ucuna özgürlüğü örgütleyen, yaşamı yeniden yaratan kavganın başardığı gibi… Yine yeniden!
*İspanyolca’nın dil kuralları gereği kısaltmalar tekrarla yazıldığından Juventudes Libertaries’in kısaltması JJLL’dir.
Kaynakça:
“Halk Silahlanınca”, Abel Paz, Nisan 1996
“Anarşizmin Tarihi, Anarşizmin Örgütlü Tarihidir”, Meydan Gazetesi, Sayı 13
https://fijl.noblogs.org/que-son-las-juventudes-libertarias/
https://fijl.noblogs.org/principiostacticas-y-finalidades-de-la-fijl/
http://www.estelnegre.org/fotos/
https://libcom.org/forums/history/fijl-spanish-revolution-21062006
https://libcom.org/history/1936-1967-history-spanish-anarchist-youth-paper-ruta
http://www.wikizero.biz/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lcy53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvRmVkZXJhY2nDs25fSWLDqXJpY2FfZGVfSnV2ZW50dWRlc19MaWJlcnRhcmlhcw
Zeynel Çuhadar
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 50. sayısında yayınlanmıştır.
The post 1932’den Bugüne Anarşist Gençlik Mücadelesi: “FIJL” – Zeynel Çuhadar appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Anarşizmin Tarihi, Anarşizmin Örgütlü Tarihidir appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
“Şimdi düşüncelerden bahsetmenin vakti değil, şimdi eylem vakti. Bugün her şeyden önce, proleter güçlerin örgütlenmesi gerek. Ancak bu örgütlenmeyi, proletaryanın kendisinin gerçekleştirmesi gerekiyor.”
Mikhail Bakunin,
Jura Federasyonu’ndaki Yoldaşlara Mektuplar, 1873
1860’ların sonu, 70’lerin başı… Bakunin’in yazınsal anlamda en verimli olduğu dönem. Birinci Enternasyonal’deki tartışmalardan yola çıkıp yazdığı yazıların büyük bir çoğunluğu iyi bir öngörü, iyi bir analiz ve anarşizmi olgunlaştıracağı düşünsel bir süreçten çıkmıştır. Tam da böyle bir dönemde, Bakunin’in düşünceleri, teori vs.ye ilişkin kaygısını bu kadar açık dile getirmesinin altında yatan nedeni iyi anlamak, anarşist felsefenin, hareketin, ideolojinin iyi anlaşılmasında önem taşır. Bakunin’in önem sırasında ilk yere örgütlenmenin verilmesinin nedenini kavramak, anarşizmin örgüt ve örgütlenmeyle ilişkisinin açık bir şekilde ortaya konmasında önem taşımaktadır. Bu kaygıyı iyi görmek gerek. Farklı coğrafyalarda anarşizm denildiğinde, o coğrafyada yaşayan insanların akıllarından oluşan şeyler, hatta sözcüğün kullanılabilir olması, kendine “anarşistim” diyenlerin çıkması, her şeyden önce düşünsel bir çabanın ürünü olmaktan önce, anarşizmin bir hareket olma özelliği ile açıklanabilir. Anarşizm, elde teorik bir kılavuzla çıkmaz yola. Yaşamsal pratiklerden geliştirdiği deneyimlerini sonrasında kullanmayı bilse de, eyler; eylediğini örgütler. Hareket olabilme toplumsallığının yakalanması, birbirinden bağımsız, kısmen ilgisiz kimselerin kendiliğinden, rastlantı eseri bir araya gelmesiyle ilintili değildir. Yeni bir toplumsallıkta oluşmuş bir hareket, birbirleriyle iktidarsız bir ilişki içerisinde olan bireylerin bir aradalıklarıyla oluşur. Bu bir aradalığın ismi ne kadar çok öyle ifade edilmekten kaçınılırsa kaçınılsın, bu örgüttür, örgütlülüktür. Bireyler, belli bir duygudaşlıkla yani yoldaşlıkla belli niyetleri gerçekleştirmek için beraberce eylemeye niyetlendikleri andan itibaren, örgütlü hareket ediyorlar demektir. Örgütlü hareket, topluluk halinde yaşayan canlıların doğasında vardır. İhtiyaçların karşılanması, bireylerin yaşamlarını devam ettirebilmelerindeki bu dayanışma hali, sadece insana has bir durum değildir. Topluluk halinde yaşayan bireyler, birbirleriyle ilişki kurmaktan imtina edemezlerse eğer, birbirleriyle kurdukları ilişki biçimini her halükarda tanımlamaları gerekecektir. Bu tanımın iktidarsız bir temelde yapılması, anarşizm için kaçınılmazdır; özgür bir insanın düşündüklerini eyleyebilmesi için kaçınılmazdır. Öyleyse, örgüt ve örgütlülüğün durduğu yer, bireyin toplumsal ilişkiler içerisinde özgür olabilmesiyle yakından ilişkilidir. Bu özgürleşme çabasına, anarşist hareketin vuku bulduğu tüm coğrafyalarda rastlanır. İktidar ilişkilerinden kurtulma mücadelesi veren bireyler, devlet gibi, din gibi, şirketler gibi varoluşsal olarak iktidarlı olan kurumlara karşı güçlü olabilmek adına bir araya gelmemişlerdir sadece. Aynı zamanda bu dayanışma hali, iktidarsız bir toplumun var olabilmesindeki koşuldur. Bireyler arasındaki ilişkilerin iktidarsız bir şekilde örgütlenmesiyse anarşist bir toplumda olması gereken bu dayanışma hali, bireylerin birbirleriyle aynı anda varlıklarını gerçekleştirebilmelerinin gereğidir. Anarşizm tarihi her şeyden önce, iktidara karşı verilen mücadelenin ve dayanışmayla bir arada yaşayabilmenin tarihidir. Farklı coğrafyalarda eşzamanlı bir şekilde yeşeren anarşizmin, o coğrafyalarda taşıdığı özgünlüğün kaynağı da budur. Farklı bireylerin oluşturdukları örgütlü çabalar, o yerelliğin özelliklerini de barındıracaktır. Bugün anarşizmden bahsedenler fark edeceklerdir ki, anarşizmin farklı coğrafyalarda deneyimlenen tarihi, anarşizmi o coğrafyalarda örgütlemişlerin tarihidir. Bir düşüncenin, hareketin ayakta kalmasının tek koşulu, o düşünceyi yaşatacak, o hareketi devam ettirecek bir örgütlülüğün olmasıdır.
Küba
Anarşizmin Avrupa dışında örgütlendiği yerler önemlidir. Çünkü anarşizm, farklı coğrafyalarda deneyimlenenlerle beraber olgunlaşabilmiştir. Bu coğrafyalardan biri Güney Amerika’dır.
Anarşizmin Küba ile tanışması, özellikle anarko-kolektivizmin ve anarko-sendikalizmin bu coğrafyada ezilen köylü ve işçileri etkilemesiyle oldu. Küba’nın İspanya Krallığı’nın bir kolonisi olmasının ve İspanya’dan göçen işçilerin burada diğer işçilerle beraber örgütlenmesinin, Küba’da anarşizmin ortaya çıkmasından etkisi vardır.1865’te bu ortak çabayla yayınlanan La Aurora, bunun en önemli örneğidir.
Tütün fabrikasında çalışan işçilerin, özellikle Barselona’dan göç eden işçilerle örgütlenmeye başlaması, 1885’te Circulo de Trabajadores’i ortaya çıkardı. Bu işçilerin ilk eylemi, Chicagolu anarşist işçiler için Havana’da yaptıkları destek mitingiydi. Çıkardıkları El Productor gazetesiyle, bu mitingi Küba çapında büyük bir kampanyaya dönüştürdüler. 1887’de Alianza Obrera’ya dönüşen bu işçi örgütü, Küba’da ilk 1 Mayıs’ı kutladı.
Küba halkının karşılaştığı ekonomik sorun kapitalizmin dayattığı koşullarsa, siyasi anlamda da en büyük problem İspanya Krallığı’na karşı verilen özgürlük mücadelesiydi. İspanyol yoldaşları, Kübalıların bu özgürlük mücadelesine en çok destek verenlerdi. Var olan sorunlara karşı verilecek en büyük cevap, toplumun örgütlü hareketiydi. Küba halkının bu örgütlü hareketle tanışmasında anarşizmin rolü büyüktür. 1900’lerin başına gelindiğinde tütün işçileri, şeker işçileri, fırıncılar ve şoförler, örgütlü bir şekilde anarşist işçi sendikalarındaydı. Aynı tarihlerde kendisi için tehlikenin farkına varan devlet, İspanyol anarşistleri sınır dışı etmeye başladı. 1915’e kadar anarşistlerin baskın olduğu işçi hareketi, devletin yoğun baskısıyla bu baskınlığı yitirmeye başladı. Küba Komünist Partisi kurulduğunda, sene 1925’ti. 1930’lara gelindiğinde sosyalistler Ulusal İşçi Konfederasyon’unda daha etkinleşti. Ancak 1936’da kurulan “Özgürlükçü Gençlik”anarşizmin Küba’da tekrar güçlenmesini sağladı. Sonrasında Solidaridad Internacional Antifascista’yı (SIA) kuran gençlik, CNT-FAI’ye yardıma gitti.
1940’larda anarşizmin toplumda yine belirginleşmesiyle, baskı furyası devam eder. Kurulan Küba Anarşist Grupları Federasyonu örgütü ve sonraki adıyla Küba Özgürlükçü Birliği (ALC), Castro kapatana dek mücadelesine devam edecektir. 1950’de Batista hükümetine karşı sosyalistlerle beraber gerilla gruplarında geliştirilen birliktelik, Castro hükümetinin 1960’larda ALC’yi kapatmasıyla sona erdi. Bu tarihten sonra anarşistlerin büyük bir çoğunluğu, ülke dışına sürgün edildi.
Arjantin
Güney Amerika’da anarşizmin toplumsallaşabildiği bir başka yer de Arjantin. 1870’lerle beraber ilk anarşist örgütler oluşmaya başlamıştı. Hatta 1871’de Birinci Enternasyonel’de Buenos Aires’ten temsilciler göndermişti.
1876 yılında Bakunin’in düşüncelerinin etkisiyle İşçilerin Propaganda Merkezi isimli bir örgüt kuruldu. 1885’te Errico Malatesta, kısa bir süreliğine Arjantin’de yaşar. Malatesta’nın da etkisiyle, ilk anarşist işçi sendikası kuruldu. El Perseguido da aynı tarihlerde yayınlanan ilk anarşist gazeteydi.
Anarşistler bu dönemde yoğunluklu olarak işçi örgütlenmelerindeydi. 1891’de İspanya’dan ve İtalya’dan gelen göçmen işçiler arasında Pellicer Paraire ve Pietro Gori de vardı. Paraire’nin öncülüğünde La Protesta Humana gazetesi çıktı. Gazetenin savunduğu çizgi, ekonomi için militan işçi federasyonu, siyaset için de anarşist örgüttü.
1901’de kurulan ilk ulusal emek konfederasyonu “Arjantin İşçi Federasyonu”ydu (FOA). Örgütün temel prensiplerinin belirlenmesinde Paraire ve Gori’nin etkisi olsa da, örgüt sosyalistlerin de dahil olduğu ortak bir projeydi.
1902 tarihinde genel grev ilan eden ve Arjantin’in büyük bir kesiminde başarılı da olan FOA’ydı. Küba örneğinde olduğu gibi hemen “yabancılar yasası” çıktı. Hedeflenen etkili olan federasyon üyelerini ülkeden göndermekti. Ancak birçoğu Arjantin’e geri dönmek üzere Uruguay’a geçti.
1903’te La Protesta Humana isim değiştirdi, La Protesta oldu. FOA’daki anarşistlerin daha da güç kazanmasıyla, örgütün anarşist çizgisi daha belirgin hale geldi ve o da isim değiştirdi; FOAArjantin Bölgesi İşçi Federasyonu oldu (FORA). Zaten bunu izleyen süreçteki kongrede FORA, anarşist-komünizme bağlı olduğunu açıkladı.
1 Mayıs 1904’te, 70.000 işçinin Buenos Aires sokaklarında yürümesiyle anarşizmin etkisi yoğunlaştı. Ve dolayısıyla anarşistlere yönelik baskı da. 1920’li yıllarda gerçekleşen birçok isyanda FORA’nın etkisi büyüktü. 1935’te kurulan Arjantin Anarşist-Komünist Federasyonu, İspanya Devrimi’ne katıldı. 1940’ların ortalarında, Peron başkan olduğunda sadece iktidarı değil toplumun önemli bir kısmını da etkiledi. İşçi sendikalarının büyük bir bölümü Peronizmin etkisinde kalınca 1955’e kadar ( Arjantin Özgürlükçü Federasyonu-FLA kuruluncaya kadar) anarşist bir örgüt topluma etki edemedi. FLA ve FORA şu an hareket halindeki iki anarşist örgüt.
Güney Afrika
Anarşizmin farklı coğrafyalarda köklü bir geçmişi olduğunun bilinmesi, hareketin köklerini ve etkilediği mücadele biçimlerini anlamak açısından çok önemli. Güney Afrika’da son dönemde oluşan anarşizan toplumsal hareketlenmelerinin kökenini burada aramak gerek.
1904’te Cape Town’da Sosyal Demokrasi Federasyonu’ndaki etkin anarşist kanattan önce, 1880’lerde Henry Glasse’nin çıkardığı gazeteler ve Kropotkin çevirileri, Güney Afrika’da anarşizmin kısmen bilinmesine yol açmıştı.
1915’te bu anarşist kanat Uluslararası Sosyalist Birlik’i (ISL) kursa da, süreç içerisinde etkisini yitirip 1921’de ISL, Güney Afrika Komünist Partisi’ne dönüşüyordu. Ancak, Dünya Sanayi İşçileri’nden (IWW) etkilenen bir kanat Afrika Sanayi İşçileri’ni (IWA) kurdu.
Güney Afrika’daki toplumsal hareketler, Afrika özgürlük mücadelesiyle çok ilişkili olduğundan; neredeyse tüm örgütlenmeler bu mücadelenin içinde yer almışlardır. Anarşistler de bu örgütlerin içinde yer alarak 1980’lere kadar anti-apartheid mücadelesi vermişlerdir. 1990’larla beraber Durban ve Johannesburg’da Anarşist Devrimci Hareket (ARM) kuruldu. ARM’ı kuranların çoğunluğunu öğrenciler ve anti-apartheid mücadelesi veren militanlar oluşturuyordu.
1995’te ARM, İşçi Dayanışma Federasyonu’na (WSF) dönüştü ve platformizmi benimsedi. Siyah işçi hareketi ve öğrenci hareketini birleştiren WSF, anarşizmi Zimbabwe, Tanzanya, Zambiya’da da örgütlemeye başladı. 1999’da WSF kapandı ve Bikisha Medya Kolektifi ve Zabalaza Kitap Kolektifi’ne dönüştü. İki grubun çıkardığı ve 2000’lere damgasını vuran Zabalazagazetesi, özelleştirmeye ve evlerden tahliyelere karşı toplumsal bir hareket örgütledi.
2003’te Zabalaza Anarşist Komünist Federasyonu ve 2007’de Zabalaza Anarşist Komünist Cephesi (ZACF) kuruldu. ZACF, sonraki süreçlerde yeni toplumsal hareketlere odaklandı, topraksız halk hareketini destekledi. Bunun bir parçası olan Abahlali baseMjondolo hareketi ile dayanışma halindeler.
ABD
ABD, anarşizmin birçok farklı ekolünün oluştuğu bir coğrafya. Bunda anarşizmin bu kadar çok toplumsallaşmasının rolü çok büyük. Öte yandan, halkın içinde bulunduğu olumsuz durumlardan kurtulmak için giriştikleri mücadelede de anarşizmin etkisi ve rolü büyük.
1800’lerin ortalarında ekonomisi ağırlıklı olarak köylü üretimine dayanan ABD’nin Proudhon’un fikirlerinden etkilenmesi bu yüzden kaçınılmazdı. Yüzyılın sonuna doğru gelindiğinde anarşist-komünizmin etkisi Freedom gibi aylık Devrimci Anarşist-Komünist gazetelerle iyice belirginleşir. Bunda toplumu da aynı ideallerle örgütleme faaliyetinin içerisinde olan Lucy Parsons ve Lizzy Holmes gibi isimlerin etkisi vardır. Bu örgütlenme faaliyetinin nereye gittiğini The Alarm’ın etkisiyle büyüyen işçi sınıfı mücadelesinde, 8 saatlik iş günü eylemlerinde ve Haymarket’te katledilen anarşist işçilerde görmek mümkün.
ABD’de işçi mücadelesi tarihi, örgütlü anarşizmin tarihiyle kol kola gider. Johann Most’ların, Emma Goldman’ların, Alexander Berkman’ların işçi hareketindeki önemli isimler olması bu biraradalıkla açıklanabilir. 8 saatlik iş günü eylemleriyle yükselen işçi hareketine ruhunu veren işçi grevlerini yaratanlar yoğunluklu olarak anarşistlerdi.
1 Mayıs 1886’da 340.000 işçiyi sokağa döken, genel greve iten aynı örgütlü anarşist çabaydı. Sacco ve Vanzetti gibi işçi mücadelesiyle özdeşleşmiş isimlerin anarşist olması bu yüzden rastlantı değildi. 1905’te Dünya Sanayi İşçileri (IWW) kurulduğunda bu kol kola giden mücadele bütünleşmiş oldu.
Örgütlü anarşizm, ABD’de sadece işçi hareketinin güçlenmesine değil, toplumsallaşmasına bağlı olarak toplumda rahatsızlık hissedilen Dünya Savaşı gibi konulara da söz üretebildi. Savaş karşıtlığını örgütleyebildi.
1960’larda Goodman, Bookchin, Dolgoff, Chomsky, Perlman gibi isimlerin ABD’den çıkması da, anarşizmin bu kadar farklı ekolleri yaratabilmesi de buradan bakıldığında şaşırtıcı değildir. ABD’de bu kadar toplumsallaşabilmiş bir hareket, ebetteki kendi özgün deneyimlerini oluşturacaktır. Anarşizmin örgütlü gücüne buradan bakabilmek önemlidir. Keza hareketin toplumsallaşması, düşünsel zenginliğe yol açacaktır; anarşizmin toplumdaki bireylerin algısındaki yansımaları bu şekilde açığa çıkacaktır.
1980’lerle beraber hareketsizleşen anarşizm, 1990’larla beraber önemli bir örgütlenme oluşturacaktır. Kuzeydoğu Anarşist Komünistlerin Federasyonu (NEFAC), platformist eğilimiyle anarşizmi, bu coğrafyada örgütlemeye devam etmektedir.
İspanya
Anarşizm tarihinde İberya’nın rolü büyüktür. Bu topraklar, anarşist düşüncenin gerçekle buluştuğu, gerçeğin anarşist düşünceyi şekillendirdiği topraklardır. Yaratılan deneyimler, anarşizmin ne olduğunu, nasıl yaşanıldığını gösteren deneyimler olması açısından; neden anarşizmin örgütlü bir şekilde yaratılması gerekliliğinin anlaşılması için tekrar tekrar düşünülmesi gereken deneyimlerdir.
Buradan düşünüldüğünde ilk anarşist yayın El Porvenir’in, Ramon de la Sagna tarafından burada çıkartılması çok da şaşırtıcı değildir. Anarşizm örgütlenmeye ve toplumsallaşmaya erken tarihlerde başlar. 1868’de Fanelli öncülüğünde Birinci Enternasyonal’deki İspanya delegelerinin savundukları anarşizm bunun en büyük örneğidir.
Zengin ve fakir arasındaki ayrım açıldıkça, din ve devlet baskısı insanlar üzerinde arttıkça anarşizm de toplumsallaştı. İşçiler isyan etti, Luddist eylemler başladı, sendikalar ortaya çıktı. Anarşist düşünceler, konuşmalarla, tartışmalarla ve La Solidaridas gazetesiyle yayıldı.
20. yüzyılda sendikalizm fikri toplumda iyice yerleşiyor. Çünkü istenilen bir yaşamın somutlaşması için sendikanın önemli bir araç olduğu fark ediliyor. Patronsuz, devletsiz ve ruhban sınıfından uzak bir yaşamın gerçekleştirilmesinde önemli bir araç.
1900’lerde İspanya Bölgesi İşçi Toplulukları Federasyonu kuruldu. Ülke genelinde grev ilan edilmesi, kapitalizmin ne olduğunun anlaşılmasına olanak verdi. Federasyon sonrasında, İspanya Bölgesi Anarşist Örgütü’ne dönüştü. 1907’de Solidarida Obrera çıktı ve Solidaridad Obrera gazetesi, aynı zamanda CNT’nin kurulmasını sağlayacak ekip oldu. 1910’da CNT (Ulusal İşçi Konfederasyonu) kuruldu. 1917’ye gelindiğinde CNT’nin üye sayısı bir milyonu aşmıştı, devlet anarşistler üzerindeki baskısını arttırdı. CNT ise her seferinde genel grevle karşılık verdi.
1927’ye gelindiğinde, halk toplumsal işleyişin kontrolündeki devlet etkisini olabildiğince azaltmış ve CNT ile üretim ve tüketim süreçlerindeki kontrolü eline aldı. Böyle bir ortamda beliren siyasal bir ihtiyaçtan dolayı İberya Anarşist Federasyonu (FAI) oluşturuldu. FAI, bu yaşamsal örgütlenmenin sürekliliği için bir teminattır. Siyasal farkındalıklar FAI aracılığıyla arttırılıp, henüz yok olmayan devlet ve diğer iktidar mekanizmalarına karşı bir öz örgütlülük yaratılmıştır.
1930’ların ortalarında başlayan devrim sürecinde FAI üye sayısını, 5000’den 30000’e çıkarmıştır. Toplumsal devrimin ne demek olduğu, ’36 ile başlayan süreçte anlaşılmıştır. Franco’nun ordularına karşı bir yanda cephede olan halk, diğer yanda yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayacakları üretim-tüketim-dağıtım problemini CNT aracılığı ile çözmüştü. Bu süreç Juan Garcia Oliver’ların, Buenaventura Durruti’lerin ortaya çıktığı bir süreç olmuştur.
Yeni nesillerin, yeni değerlerle yetişmesi sorununa çözüm de bu toplumsal örgütlülükten gelmiş, Francesc Ferrer’in geliştirdiği tarzda özgürlükçü eğitim modelleri denenmiştir.
Anarşizmin, yarattığı örgütlenme algısı sadece toplumda ekonomik anlamda ezilen kesimlerde değil, erkek egemenliğinden kaynaklı ezilmişliğe karşı kadınların örgütlenmesinde de yer bulmuştur. Mujeres Libres, yarattığı bu örgütlülükle 38000 üyeye ulaşmıştır. Tabi ki etkisi, anarşist bir dünyanın deneyimlendiği tüm İberya toprakları olmuştur.
1939’da Franco faşizminin hedef aldığı şey de bu yüzden bu toplumsal örgütlenme olmuş, bu örgütlenmeyi kırmaya çalışmıştır. Dünya üzerindeki diğer faşist devletlerin desteğiyle, Katalonya’ya kadar anarşistlerin geri çekilmesine neden olsa da, mücadeleye devam eden Maqui’ler Katalonya’nın özgürlük mücadelesine yardımcı olmakla kalmamışlar, anarşizmin bu coğrafyadan kopartılamayacağının kanıtı olmuşlardır.
Ukrayna
Anarşizmin yaşandığı, toplumsallaştığı bir başka coğrafya da güneydoğu Ukrayna’dır. “Özgür Topraklar”, anarşist komünist ilkelerle yaşamın örgütlendiği bir coğrafyadır.
Bunda, 19 yüzyıldan itibaren başlayan anarşist örgütlenme çalışmalarının rolü çok büyük. Mykhailo Drahomanov’un Proudhon ve Bakunin etkisiyle yazdığı ve yaşama geçirmeye çalıştığı fikirler önemli yer tutuyor.
Özgür Topraklar’ın inşasında Nestor Makhno ve Devrimci İsyan Ordusu’nun rolü ne kadar önemliyse, bu topraklarda anarşizmin yaşamasında Nabat’ın (Anarşist Örgütlerin Konfederasyonu)rolü o kadar büyüktür. Nabat sadece Özgür Topraklar’da üretim, tüketim ve federalizm ilkesinin işlemesini sağlamaya çalışmıyor, aynı zamanda Güney Ukrayna’nın tüm şehirlerinde anarşizmi toplumsallaştırmaya çalışıyordu.
1920 ve 21’de önce Menşeviklere sonra Bolşeviklere karşı girişilen bir dizi savaş, Özgür Topraklar’ın korunmasına yardımcı olsa da; sonrasında Kızıl Ordu’nun buraya girmesi ve birçok anarşisti katletmesiyle son buldu.
Çin
19. yüzyılda Rusya’daki örgütlü anarşizm, Çin’i de etkiledi. Ancak bu etkilenme Çin anarşizminin doğmasına yol açmadı. Özellikle Paris ve Tokyo’daki öğrencilerin, anarşist düşüncelerle uğraşmaya başlamasıyla anarşizm, Çin’de daha görünü bir hal aldı.
1906’da Li Shih-tsen gibi, Çin felsefesiyle anarşizmi ilişkilendiren düşünceler ortaya çıktı. Taoism ve Budizm’le karşılıkçılık ve federalizm fikrini birleştiren Çin düşünürleri ortaya çıktı. Bu süreçte, anarşizmin sadece Çin’deki düşünceleri etkilediği değil; aynı zamanda Çin felsefesinin de anarşizmin üzerinde etkisi olduğu sık konuşulanlar arasındadır. Özellikle anarşizmin birey vurgusuyla, Çin felsefesindeki birey vurgusu arasındaki ilişkinin bu etkilenme sonucu ortaya çıktığı söylenir.
Anarşizm’in Çin’de toplumsal bir hareket haline gelmesinde ABD’deki anarşistlerin etkisi var. 1911’de anarşizmin Çin’de geldiği konum, ABD’ye çalışmaya giden Çinli işçilerin etkisiyle oluşuyor. O dönem, Meksikalı ve Çinli işçilerin oluşturdukları işçi birlikleri anarşisttir. Bunda anarşistlerin, o dönemde siyah, Latin ya da Asyalı tüm işçileri kapsayan söylemlerinin etkisi var. 1890’larda Emma Goldman’ın, San Francisco’da yaptığı konuşmaya binlerce Çinli işçi katılır.
1908’de Çinli işçiler, IWW’de örgütlenir. IWW, aynı zamanda beyazların üstünlüğüne karşı çıkan, farklı ırklardan işçilerin örgütlendiği tek işçi birliğidir. Burada IWW’de örgütlenen işçiler, Çine geri döndüğünde, anarşizmin gelişmesine katkıda bulunurlar. 1914’te birçok işçi ve köylü anarşizme örgütlenir.
1919’dan sonra başlayan süreçte, özellikle 4 Mayıs Hareketi ile başlayan süreçte, Bolşeviklerle yakınlaşan anarşistler, Çin Komünist Partisi’yle etkilerini kısmen yitirseler de; Guangzhougrubu örgütlenme ve propaganda ilkelerini benimser ve anarşizmi ayakta tutar. Halkın Sesi isimli gazete çıkarırlar.
Komünist Parti’nin iktidarı sırasında etkilerini büyük ölçüde yitirirler. Çünkü örgütlenmenin önünde büyük bir engel vardır.
Anarşizmin Örgütlü Olduğu Coğrafyaları Düşünmek
Anarşizmin 19.yüzyıl itibarıyla, birçok farklı coğrafyada toplumsallaştığı bilinen bir gerçektir. Elbette anarşizmin örgütlenme alanı, farklı kıtalarda yer alan bu coğrafyalarla sınırlı değildir. Avustralya’dan Kanada’ya, Vietnam’dan Yunanistan’a kadar uzanmıştır anarşizmin örgütlenme alanı.
Anarşizmin örgütlenme tarihi, Birinci Enternasyonalleri, Paris Komünleri’ni, Haymarketleri, Özgür Toprakları, ’36 Devrimini, Kronştadları oluşturmamıştır sadece. Endonezya’da bir ulusal kurtuluş mücadelesinde çıkmıştır bu örgütlü tarih kimi zaman karşımıza, kimi zaman Meksika’da 1911’de Magonların özgürlük mücadelesinde. Kore’nin Japonya tarafından istilasına karşı giriştikleri bir çaba olmuştur anarşizm, kimi zaman Filistin’e saldırının bir parçası olmak istemeyen İsraillilerin vicdani retlerinde belirginleşmiştir.
Yazıda geçen örgüt isimleri, örgütlerdeki insan sayıları, çıkan gazeteler ve dergiler bir şeyi ispatlama çabasından çok, anarşizmin etkisini ve bu etkinin örgütlü olma nedenselliğini açıklamaya yöneliktir. Toplumsal bir düşünce ve hareket olarak anarşizm, toplumsallaşma kaygısı ve çabasının dışında düşünülemez. Bu durum anarşizmin, örgütlenme karşıtı, toplumsallaşma karşıtı, sistemin bireyci anlayışının bir uzantısı olarak göstermek isteyen tüm düşüncelere karşı verilmiş bir yanıttır.
Düşünceler toplumsallaştığı bir ortamda, hareket halindeyken özgünlük kazanır. Farklı anarşist ekollerin doğmasına yol açan da bu örgütlülük halidir. Anarşizmin iktidarsız bir ilişki bütünü olarak tanımlandığı düşüncelerin, tarihte deneyimlenebildiği coğrafyalar, yani toplumsal devrimlerin yaşandığı coğrafyalar, bu örgütlülük halinin ortaya çıktığı durumlardır. Örgüt ve örgütlenmenin farklı şeyler olduğunu söyleyecek olanlara verilecek en güzel cevap da, ezene karşı ezilenlerin oluşturduğu bu örgütlenmelerin birden çok anarşist örgütün varlığıyla oluştuğu gerçeğidir.
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 13. sayısında yayımlanmıştır.
The post Anarşizmin Tarihi, Anarşizmin Örgütlü Tarihidir appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>