The post Efrîn Saldırısına Karşı PKK’li ve PAJK’lı Tutsaklar Açlık Eylemine Başlıyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Efrîn Saldırısına Karşı PKK’li ve PAJK’lı Tutsaklar Açlık Eylemine Başlıyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Edirne’de PKK’li Tutsak Tecrit Koşullarına Karşı Bedenini Ateşe Verdi! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Yeni Özgür Politika’nın haberine göre; Edirne F Tipi Hapishanesi’nde, 13 yıldır tutsak olan PKK’li Yahya Özmen’in, Abdullah Öcalan’a yönelik tecridi ve hapishane koşullarını protesto etmek amacıyla beş gün önce bedenini poşet sararak ateşe verdiği öğrenildi.
Beş gündür yoğun bakımda olan Özmen’in hayati riskinin sürdüğü ve bedeninde ağır yanıklar oluştuğu ancak buna karşın hapishanede tutulduğu aktarıldı.
Özmen’in bedenini ateşe verdiği beş gün boyunca ailesine haber verilmedi. Hafta içinde ziyaret için hapishaneye giden ailesi, Özmen’in görüşe gelmemesi üzerine durumu öğrendi.
The post Edirne’de PKK’li Tutsak Tecrit Koşullarına Karşı Bedenini Ateşe Verdi! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Edirne F Tipi Hapishanesi’nde 56 Tutsak Açlık Grevine Başladı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın da 1 yılı aşkın süredir tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Hapishanesi’nde çoğunluğu PKK’li tutsak olan 56 devrimci tutsak, Abdullah Öcalan’ın avukatları ve yakınlarıyla görüştürülmediği gerekçesiyle açlık grevine başladı.
Öcalan üzerindeki tartışmalar, ‘öldüğü’ yönünde bazı haberlerin sosyal medyada yayılmasıyla başladı.
Bursa başsavcılığı, Öcalan’ın öldüğü haberlerini yalanladı. Ancak başta HDP ve DBP olmak üzere parti ve kurumlar Öcalan’la görüşme yapılmasını talep ediyor.
The post Edirne F Tipi Hapishanesi’nde 56 Tutsak Açlık Grevine Başladı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Kerkük’ün Tamamı İşgal Edildi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Kerkük’e yönelik sabah saatlerinde saldırı başlatan Irak Ordusu ve Haşd -eş Şabi kentin tamamını ele geçirdi. Haşd -eş Şabi, kentte resmi binalara bayrak astı.
Irak Ordusu ve Haşd -eş Şabi’nin Kerkük’e girmesiyle birlikte halkın büyük kesimi şehri terk edip, Hewler ve Süleymaniye’ye doğru yola çıktı.
The post Kerkük’ün Tamamı İşgal Edildi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Irak Federal Polisi Kerkük Valilik Binasını İşgal Etti appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Irak Federal Polisi Kerkük Valilik Binasını İşgal Ettihttps://t.co/B4r9SFYq8u pic.twitter.com/Vsr5518PwL
— Medyan Haber (@medyanhaber) 16 Ekim 2017
Irak Federal Polisi’nin Kerkük’teki valilik binasını işgal ettiği belirtiliyor. Binanın Peşmerge ile çatışma yaşanmadan alındığı duyuruldu.
The post Irak Federal Polisi Kerkük Valilik Binasını İşgal Etti appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Kerkük’te Peşmerge Çekildi, Halk Gerillalarla Birlikte Direniyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Haşd -eş Şabî ve Irak Ordusu’nun dün gece 02.00’den beri Kerkük’e gerçekleştirdiği saldırılar sonrası KYB Peşmergelerinin Kerkük’ten tamamen çekildiği ve HPG gerillalarının karşılık verdiği belirtiliyor. Çatışmaların Hewler yolu Rehimava civarında yayıldığı bildirildi.
ANF’nin verdiği bilgilerde sabah saatlerinden itibaren çatışmalar birçok yerde bitmiş ve Peşmergeler çekilmişti. Saat 10.00-11.00’a doğru bu sefer Daquq’da çatışmalar başladı ve Daquq, Tuzxurmatû, Taze, Tel Wert ele geçirildi.
Haşd -eş Şabî güçleri, saat 11.00’dan itibaren Keyvan’a doğru hareket etti ve burayı ele geçirdi. Peşmergeler, Keyvan’ı terk etmesinin ardından ise şehir içine doğru, Arafa tarafından gelmeye çalıştılar.
Daha sonra Heşdi Şabi Teyvan’dan Arafa ve Peylak’a doğru hareket etti. Heşdi Şabi burada KDP peşmergeleri ve asayişinin bıraktıkları asayiş merkezine girmeyi hedefledi. Bu sırada köprüde şiddetli çatışmalar yaşandı. Heşdi Şabi, tanklarla saldırıya geçti.
HPG’liler, halktan oluşan gönüllüler e ve şehri terk etmeyen bazı Peşmergeler çatışmalara karşılık vererek direnişi sürdürüyor.
Kerkük-Süleymaniye ve Kerkük-Hewler yolu başta olmak üzere bütün ana yollar geliş-gidişlere kapatıldı. Yolların olası saldırılar ve şehirden çıkmak isteyen bazı grupların engellenmesi için kapatıldığı bildirildi.
Kerkük’te gerillaların oluşturduğu birliklere çok sayıda gönüllü katılımın olduğu ve şehri hiçbir koşul altında terk etmeyeceklerini belirttiler.
The post Kerkük’te Peşmerge Çekildi, Halk Gerillalarla Birlikte Direniyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Adana Merkezli Ev Baskınları: En Az 34 Kişi Gözaltına Alındı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Adana, İstanbul, Ankara, Antep, Urfa ve Şırnak’ta düzenlenen operasyonlar ana akım medyada PKK/KCK’ye yönelik olduğuna dair servis edildi.
6 ilde yapılan operasyonda edinilen bilgilere göre en az 34 kişinin gözaltına alındığını öğrenildi.
The post Adana Merkezli Ev Baskınları: En Az 34 Kişi Gözaltına Alındı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Muğla’da Yapılan Operasyon Sonucu 5 Kişi Katledildi! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Edinilen bilgiye göre, bölgede operasyona çıkan polis ve jandarma, Köyceğiz ilçesi Toparlar bölgesindeki ormanlık alanda oldukları “tespit edilen” ve “PKK’li olduğu” iddia edilen kişilere yönelik saldırı gerçekleştirdi.
Yerel ajanslardan geçen bilgilere göre, bölgede herhangi bir çatışma gerçekleşmediği, operasyon sonucu 5 kişinin katledildiği ifade edildi.
Bölgede jandarma ve polis ablukası sürerken, operasyonların sürdüğü öğrenildi.
Fırat Haber Ajansı (ANF)’nın verdiği bilgilere göre ise, dün (04.10.2017) Muğla’nın Seydikemer ilçesinde 7 kişi PKK’li denilerek gözaltına alınmış ve çıplak bir şekilde kameraların da önünde teşhir edilmişti. Çıplak soyundurularak, işkenceyle gözaltı alınanların elleri de bağlanmıştı.
Yerel kaynaklar, bölgede herhangi bir çatışmanın yaşanmadığını belirtiyor.
İki gündür yaşanan gelişmeler, olayın çatışma süsü olduğunu düşündürüp, “devlet gözaltına alınanları mı infaz etti” sorusunu akıllara getirdi.
The post Muğla’da Yapılan Operasyon Sonucu 5 Kişi Katledildi! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Duvara Yazılama Yapmak ‘Örgüt Üyeliği’ Sayılacak appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Yargıtay 16. Ceza Dairesi, bir apartmanın garaj kapısına sprey boya ile “PKK” yazan sanığa Terörle Mücadele Yasası’nın ‘terör örgütü propagandası’ hükümlerine göre 1-5 yıl arası hapis öngören 7. maddesinin uygulanmasına ilişkin kararı kanuna aykırı buldu. Daire, Sivas’ın Örtülüpınar Mahallesi’nde yaşanan olayda, bir kişinin garaj kapısına PKK yazmasının, “silahlı terör örgütünü öven maddi nitelikte hareket” olduğunu ve 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis öngörülen terör örgütüne yardım suçu oluşturacağına karar verdi.
The post Duvara Yazılama Yapmak ‘Örgüt Üyeliği’ Sayılacak appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Tahir Elçi’nin Faili Meşhur” – Gökhan Soysal appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Ana akım medyanın en çok izlenen televizyon kanallarından birinde, “Bazı eylemleri terör niteliğinde olsa bile PKK silahlı siyasal bir harekettir. Siyasal talepleri olan, çok ciddi bir desteği olan bir siyasal harekettir” diyen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, bu açıklamasından bir buçuk ay sonra, “Çatışmalar bu alandan uzak olsun” dediği yerde katledildi.
Tahir Elçi’nin öldürülmesinden sonra sosyal medyada, onu tanıyanlar veya avukatlık alanında onun dayanışma gösterdiği kişiler, Elçi’den bahsederken birçok defa Hrant Dink benzetmesi yaptı. Tahir Elçi öldürülürken sergilenen senaryoyu, daha önce Hrant Dink -devletin birçok ajanının da katıldığı- örgütlü bir şekilde katledildiğinde de görmüştük.
Peki, yargısız infazların, gözaltında kayıpların, faili meçhul cinayetlerin ve köyleri yakılanların avukatlığını yapan Elçi’nin katli nasıl bir sürecin parçası?
Yazının başında da vurgulanan sözler üzerine, Tahir Elçi’nin devlet tarafından, devletin kendi koyduğu kurallara dahi riayet edilmeden gözaltına alınmasıyla başladı aslında bu örgütlü cinayet süreci. Yaptığı konuşma sebebiyle hakkında soruşturma başlatıldığını basın yoluyla öğrenen Elçi, ifade vermeye gitmek için çağırılmayı bekliyordu. Ancak mahkemenin iddiasına göre “yurt içinde saklanan” Elçi, Diyarbakır Barosu’na gece saat 02:20’de düzenlenen “baskın”la gözaltına alındı. Neresinden tutarsanız elinizde kalacak olan bu senaryoyla birlikte Tahir Elçi, henüz hakkında bir dava bile açılmamışken, cezalandırılmak isteniyordu. Devlet, milyonlarca izleyicisine şov yaparcasına, Elçi’nin cezasını infaz etmeye niyetleniyordu.
Savcının, Elçi’yi mahkemeye sevk isteyip istemeyeceği henüz açıklanmamışken; savcının kararı her nasılsa kendisine malum olan Adalet Bakanı, Elçi’nin mahkemeye sevk edileceğini söylüyordu. Düzenlenen şovun gerektirdiği şekilde hâkim karşısına çıkan Tahir Elçi, herkes kadar kendisinin de şaşırdığı bir kararla tutuklanmadı. Mahkeme, Elçi’ye yalnızca yurtdışına çıkış yasağı getirmiş; Elçi de “hukuk kurallarının daha farklı uygulandığı” Kürdistan’a geri dönmüştü.
Bir yandan da ana akım medyada Tahir Elçi’ye dönük linç kampanyası hız kesmeden sürüyordu. Elçi’yi programına davet eden sunucu kendi köşe yazısında söz konusu açıklamayı reddediyor; Türkiye Barolar Birliği bir baro başkanının bu şekilde gözaltına alınmasına dair söz söylerken bile Elçi’nin “görüşlerine katılmadığını” vurguluyordu.
Tahir Elçi’nin amacı, doğru gördüğünü/bildiğini görünür kılmaktı. Elçi’nin bu inançlı ve mücadeleci tavrı, zaten yaşantısının bütününde de söz konusuydu. Avukat olduktan sonra insan hakları alanında çalışmalar yürütmesi “yüzünden” 30 meslektaşıyla birlikte devlet eliyle işkencelere maruz kalmış, buna rağmen mücadelesinden bir an geri adım atmamıştı. Can güvenliği olmadığından memleketi Cizre’yi terk etmek zorunda kalsa da, bu mücadelesini Amed’de de sürdürmüştü. 1993 yılında Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 16 kişinin öldürülmesi, 1993-1995 arası Cizre’de 21 kişinin katledilmesi dâhil onlarca “faili meçhul” vakasında yürüttüğü mücadelesiyle tanınıyordu Elçi.
Öyle ki onun kritik hamleleri, zamanaşımının dolmasına bir gün kala, devletin hukuk şovunun tüm seyrini değiştirdi. “Devlet benim” diyen birçok asker onun takip ettiği davalarda sanık sandalyesine oturdu.
Ama Tahir Elçi’yi ölüme götüren süreç son 1,5 ayda başlamadı. Yalnızca hızlandı demek daha doğru olur. Devletin tüm “yasal ve yasadışı uygulamalarıyla” yaşam hakkının yok edildiği Kürdistan’da, Elçi’nin adaletin peşine düşmüş olması, pek çok kişinin dikkatini çekti ve nefretini körükledi; elbette devletin de. Ancak Elçi’nin cenazesi için coğrafyanın dört bir yanından Amed’e gelen on binlerce insan, tüm bu nefrete karşı öfkeyle direndi; devletin kolluklarının tüm engellemelerine rağmen hesap sormaktan vazgeçmedi.
Kürt halkının “Barış elçimiz” dediği Tahir Elçi’nin böylesi bir cinayetle yaşamını yitirmesi, körüklenen nefretle göz göre göre planlanan ölümü, özellikle bölge halkı için bir dönüm noktası oluşturabilir. Meslek hayatı boyunca faili meçhullerin aydınlatılması, katillerin yargılanması için mücadele eden Elçi’nin -faili son derece meşhur bir şekilde- katledilmesi, katliamlar tarihinde asla unutulmayacaktır.
Hepimiz Tahir Elçi’yiz, Öldürmekle Bitmeyiz.
Gökhan Soysal
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 30. sayısında yayımlanmıştır.
The post “Tahir Elçi’nin Faili Meşhur” – Gökhan Soysal appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Ağrı Tendürek’te TSK Halka Saldırdı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Ağrı’nın Diyadin ilçesinde HDP ve DBP tarafından gerçekleştirilmesi planlanan fidan dikme etkinliğinde, PKK propagandası yapılacağı, seçimlerle ilgili halka baskı yapılacağı bahanesiyle TSK, 10 Nisan gecesi askerlerini bölgeye sevk etmiş, bir operasyon başlatmış;11 Nisan sabahı etkinlik için bölgeye gelen halka saldırmıştı.
Gerçekleştirilen saldırıda, askerler tarafından açılan ateş sonucunda, HDP Diyadin İlçe Eski Eş Başkanı Cezmi Budak yaşamını yitirirken, MEYA-DER temsilcisi Cenap İlboğa da yaralandı. Askerlerin saldırısı sonrasında yaşamını yitiren Cezmi Budak’ın cenazesi, çatışma bölgesinden alınarak Diyadin Devlet Hastanesi’ne getirildi.
Bu haber Meydan Gazetesi’nin 26. sayısında yayımlanmıştır
The post Ağrı Tendürek’te TSK Halka Saldırdı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Rojava’dan Lice’ye D(evletin) Planı Katliam” – Hüseyin Civan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Yine aynı yerde; Lice’de, 2009 yılında havan topuyla katledilen Ceylanların öfkesiyle kalekolların karşısına dikilmişti Ramazan Baran ve Baki Akdemir. 15 gün boyunca kalekollara karşı direnen Lice halkı, devletin sadece askeri stratejileriyle değil, psikolojik savaşına karşı da koydu.
Devlet, Ramazan ve Baki’yi de Lice’de katlettikleri gibi katletti.
Lice
Sadece Ceylanların, Medenilerin, Ramazanların, Bakilerin katledildiği yer değildi Lice. TC devletinin kuruluşundan bu yana, devletin savaş politikalarına karşı Kürt halkının direnişinin yeriydi.
1927’de, TSK Lice’ye bağlı 280 köyü yerle bir eder; binlerce insanı katleder. Şeyh Said İsyanı’nın bedelidir bu. Lice, bu tarihten sonra devletin sürekli kontrol altında tutmaya çalışacağı bir yer olacaktır. Ve tabi devlet hegemonyasına karşı örgütlü direnişin doğacağı yer de…
1950’li yıllarla beraber, Kürt siyasal hareketinin örgütlendiği bir yer haline gelmiştir. Büyük mitinglerin yapılmaya başlandığı Lice, devletin siyasal iktidarını dayatamadığı bir coğrafya haline gelmiştir.
1980’lerde Fis’le beraber anlamı büyür Lice’nin. Kürt Özgürlük Hareketi’nin temelleri burada atılır. 1990’larda devletin korucu yapma politikasına Lice halkı karşı çıkar. Yine köy boşaltmalar, zorunlu göçler. 2000’e kadarki süre içerisinde JİTEM’in insan kaybetme politikasının en yoğun işlediği yer haline gelir.
Lice’nin direnen tarihi, aslında TC’nin kuruluşundan bu yana, bölge üzerindeki planlarının yoğunlaştığı ama başarıya ulaşamamasının tarihidir. Sözde barış süreciyle Kürdistan coğrafyası, kalekollarla teslim alınmaya çalışılırken Lice halkının direnişi, bu coğrafyanın devletin gerçek yüzünü bilmesinden dolayıdır.
Barış Sürecinin Planları
Tayyip Erdoğan, Ağrı’da yaptığı konuşmasında “barış” sürecinin istenildiği gibi gitmediği bir durumda, uygulanabilir diğer planlarının olduğundan bahsetti. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde “çocuklarının PKK tarafından kaçırıldığı gerekçesiyle” oturma eylemi başlatan anneler, Ağrı’daki konuşmaya iyi bir arka plan oluşturdu. Sadece hükümet değil, CHP ve MHP de mevzubahis gündemin verimliliğinden yararlanmaya çalıştı.
Hükümetiyle ana muhalefet partileriyle girişilen karalama kampanyası sırasında, meşrulaştırılmaya çalışılan, “barış” sürecinde devletin en önemli hamlelerinden biri haline gelen kalekol çalışmalarıydı. Hükümete yakın yayın organlarında son bir aydır iyice belirginleşen “uyuşturucu taciri” örgüt karalamasına, bir de “çocukları kaçıran” örgüt kampanyası eklenmişti.
Tabi ki bu karalama kampanyaları sadece kalekolların bir yandan rahatça işleyebilmesi için izlenen bir politika değildi sadece. Hedeflenen özellikle Kürt halkının gözünde özgürlük hareketinin meşruluğunu kırmaktı. Kalekol direnişlerinin başından bu yana gerillanın halkla beraber belirginleşen tavrı, bölge üzerindeki stratejileri rahatsız etmiş olacak ki, karalama kampanyalarının hedefine özgürlük hareketi alınmıştır.
Erdoğan’ın B ve C planları, Kürdistan coğrafyasında istediği karşılığı alamamıştır. Lice’den Mezopotamya ve Anadolu coğrafyasına yayılan eylemlikler bunun en belirgin örneğidir.
D Planı: Katliam
7 Haziran’da Lice’de yaşanan katliamdan sonra, valilikten yapılan açıklama; “07.06.2014 günü saat 18.00 sıralarında Diyarbakır – Bingöl karayolunun güvenliğini sağlayan güvenlik güçlerine yapılan silahlı saldırı sonucu, çıkan çatışmada 2 saldırgan yaralanmıştır” denilerek yapılan saldırı meşrulaştırılmaya çalışılmıştır.
Benzer şekilde askeri birlik komutanının eylemcilere, saldırı öncesinde yaptığı uyarı konuşmasında eyleme devam edilenlerin açık bir şekilde infaz edeceğini dile getirmesi de aynı saldırganlıktadır. Tayyip Erdoğan’ın gittikçe sertleşen söylemlerinin karşılığı devletin tüm kademelerinde kendini göstermektedir.
Devletin son süreçte uyguladığı plan, bu sertleşme planıdır. Bu planın bir parçası olarak katliam devlet gözünde bir politika haline gelmiştir.
Soma’da yaşanan katliam sonrası gerçekleşen eylemlerde devletin katlettiği insanlar, devletin eylemlere yönelik bir refleksi olmanın dışında, bilinçli bir korkutma politikasıdır. Katledilen insanlarla beraber gündemi kendi gücü lehine değiştirmekte ve bunun için moral motivasyona bazen ihtiyaç bile duymamaktadır.
Soma Katliamı sonrasında, iktidarının meşruiyetini hesaplayamadığı bir yerden kaybeden devlet, Soma eylemlerinde insanları katletmekten çekinmedi. Korkutma politikasıyla, hesaplayamadığı alanı (Soma’yı) unutturmaya çalışan devlet, aynı zamanda gündemi manipüle etmeyi başardı. Konuşulan şey tabi ki katil devletti, ancak kendinin belirleyebildiği alandan “katil” yüzünü konuşturttu devlet: Katliamlara, kendince haklılık oluşturabileceği bir alandan.
Soma’da devletin hesap edemediği, önceden kestiremediği bir alandan darbe almasıydı. “Katil Erdoğan” sloganı hiç beklemediği bir alanda atıldı. Devlet meşruiyetini hesaplayamadığı bir yerde yitirdi.
Soma sonrasında, devletin içine girdiği bu sert yönelim, Lice’de devletin izlediği politikanın da altyapısını oluşturmaktadır. Lice sonrasında, “bayrak meselesi” üzerinden başlatılan provokasyon, aynı önceden kestirilen katliam planlarının devamı niteliğindedir. Keza “bayrak meselesi” üzerinden devletin kışkırttığı milliyetçiliği bu topraklarda ilk kez deneyimlemiyoruz.
Erdoğan’ın Ağrı’da açıkladığı B ya da C planı nedir bilinmez, ama bu topraklardaki devletin değişmez planı katliamdır. Demokrasi maskesini yüzünden çoktan atmış, devlet yapılanması kendi diktatörlüğünü günden güne dayatırken önceden planladığı, gündem belirleyen devlet katliamlarını büyük bir farkındalıkla karşılamak ve muhalefet hattını buraya oturtmak gerekiyor.
Hüseyin Civan
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 19. sayısında yayımlanmıştır.
The post “Rojava’dan Lice’ye D(evletin) Planı Katliam” – Hüseyin Civan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>