The post Dünyada ve Şirketlerde “Fidye Virüsü” Paniği appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Yeterince güvenlik önlemi olmayan ve Windows 10’un altındaki Windows işletim sistemlerine aniden dalan WannaCryp3r 3.0 isimli fidye virüsü 200.000’den fazla kullanıcının bilgisayarına girdi. WannaCry olarak da adlandırılan WannaCryp3r 2.0 virüsü son ortaya çıkan bilgilere göre 110 Bitcoin yani yaklaşık 194 bin dolar fidye topladı.
Virüs, elde ettiği fidyeye kıyasla, şirketleri çok daha büyük zararlara uğrattı. Bu virüsün bulaştığı birçok şirket bilgisayarı, faaliyetlerini durdurarak kapatılmak zorunda kaldı. Bu şirketlerden biri de otomotiv devi Renault idi.Şirket,Fransa , İngiltere, Almanya ,Rusya, Çin, ABD ve Türkiye gibi bir çok ülkede pazartesiye kadar vardiyaları iptal edip üretimi durdurdu. Renault dışında yine bir otomotiv şirketi olan Nissan da WannaCry’dan etkilenirken, FedEx de ABD’deki faaliyetlerini geçici olarak durdurdu.
Bu şirketlerin yanı sıra Çin’in köklü bankası Bank Of China ATM’leri ve şubeleri servis dışı oldu. İspanya’da ise telefon ve yakıt istasyonları servis dışı kaldı. Rusya’da da İçişleri Bakanlığı’na ait 1000 sunucu ve bilgisayar kullanılamaz hale geldi.Özellikle hafta sonu sürecine denk geldiği için, bu virüsün uğrattığı maddi zarar henüz net olarak hesaplanamıyor, ancak yarın mesai saatine kadar bu virüsün önüne geçilemezse ortaya çıkan bu fidye virüsü tüm dünya ekonomisine zarar vereceği zarar çok daha artabilir. Europol başkanı Rob Wainwright saldırının önüne geçilemediğini itiraf ederken, tüm dünya için endişe ettiğini de aktardı.
Virüsün İngiltere’deki bazı hastanelerde kullanılan bilgisayarlarda ortaya çıktığı ve şimdilik, bilinen 99 ülkeye yayıldığı belirtiliyor.Bilişim güvenliği uzmanlığı bu durumu 2008’deki Conficker saldırısından beri en büyük “salgın” olarak değerlendiriyor.
Tam adı Ransom:Win32WannaCrypt olan virüsün “shadow brokers” adlı bilgisayar korsanı bir grup tarafından ilk kez nisan ayında yayıldığı biliniyor.Grup yayınladığı bildiride virüs yazılımının, ABD’nin istihbarat birimlerinden biri olan National Security Agency(NSA) ‘dan sızdırıldığını duyurmuştu. NSA’nın ise yazılımı,bilgisayarları izlemek kullandığı ve bu yazılımın da söz konusu korsan grubun eline geçtikten sonra modifiye edilerek,fidye istemek üzere kullanıldığı ortaya çıktı.
The post Dünyada ve Şirketlerde “Fidye Virüsü” Paniği appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Fransa’da İşçilerden İşgal Eylemi (Video) appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Fransa’nın La Souterraine bölgesinde, GM&S otomotiv fabrikasında çalışan işçiler patronların 6 aydır işçilerin taleplerini yerine getirmemesine, Peugot ve Renault’nun olası işten çıkarmalarına karşı bulundukları fabrikayı işgal etti. 3 gündür direnişte olan işçiler her gün binlerce Euro değerindeki iş makinelerini parçalıyor. Fabrika çevresine gaz tankları yerleştiren 280 işçi eğer talepleri karşılanmazsa fabrikayı havaya uçuracaklarını söyledi.
The post Fransa’da İşçilerden İşgal Eylemi (Video) appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Metal Direnişi Dayanışmayla Büyüyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
Bursa Renault fabrikasında Türk Metal’den istifalar ile başlayan metal direnişi Ford’dan Ototrim’e sektörün neredeyse tüm markalarına yayıldı.
Ankara, Eskişehir, Sakarya, Kırıkkale’ye yayılan direniş ile dayanışma eylemleri de sürüyor. Geçtiğimiz 21 Mayıs günü metal işçileri ile dayanışmak için KESK’in çağrısıyla MESS İstanbul temsilciliğine bir yürüyüş gerçekleştirildi. Metal İşçileri Birliği, BDSP, BHH, TKP-1920, Kaldıraç, İMD, EMEP ve Devrimci Anarşist Faaliyet gibi devrimci kurumların katılımı ile gerçekleşen yürüyüşte ayrıca gözaltına alınan MİB üyeleri ile dayanışma vurgusu yapıldı.
Bu haber Meydan Gazetesi’nin 27. sayısında yayımlanmıştır.
The post Metal Direnişi Dayanışmayla Büyüyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Şalter İnecek, Bu iş Bitecek!” – Fırat Binici appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Devletin, sermaye sınıfıyla işbirliği içinde, metal işçilerinin grevine karşı 29 Ocak’ta yayımladığı yasaklama kararı, son 13 yılda 7. grev yasağı. İşçilerin mücadele araçlarına ve örgütlenmesine karşı devletin saldırılarını yoğunlaştırdığı bu süreçte, metal işçilerinin 12 Eylül 1980 askeri darbesi öncesi gerçekleştirdiği MESS direnişlerinin, o dönemde bu önemli patron örgütlenmesini yenilgiye uğrattığını hatırlamak gerekir.
1959’da kurulan MESS(Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası), o yıllarda yavaş yavaş sendikal örgütlenmeye yüzünü dönen işçi sınıfının mücadele ivmesini yavaşlatmayı; metal iş kolu ve tüm iş kollarında “çalışma barışının sağlanması” adı altında işçilerin sermaye sınıfına karşı koşulsuz itaatini amaçlıyordu. Kuruluş bildirgesine bu maddeyi koyan MESS, öte yandan işçi ücretlerinin arttırılması, sosyal hakların geliştirilmesi, çalışma saatlerinin düşürülmesi, iş güvencesinin sağlanması gibi talepleri toplu sözleşme masasında müzakere etmeye bile yanaşmıyordu.
15-16 Haziran 1970’in büyük işçi direnişinde mücadele pratiği anlamında ilk kez işçilerin karşısına çıkan MESS, bu süreçte DİSK’in kurucu sendikalarından olan Maden-İş’e karşı bir karalama kampanyasına girişti. MESS yöneticileri, o yıllarda devletin muhalifleri üzerinde bir baskı aracı olarak yasalaşan DGM’yi (Devlet Güvenlik Mahkemeleri: Yakın zamana dek yürürlükte olan Özel Yetkili Mahkemeler’in benzeridir.) desteklediler ve Maden-İş kurucularının bu mahkemelerde yargılanması için kulisler yaptılar. Bu dönemde MESS yönetiminde, daha sonra başbakan ve cumhurbaşkanı olan Turgut Özal’ın bulunması, patron sınıfı ve devletin çıkar birlikteliğine dair iyi bir tarihsel örnek olmasının yanı sıra içinden geçtiğimiz süreçte yasaklanan metal işçileri grevinin önemini gösteriyor.
Anayasa Mahkemesi’nin 11 Ekim 1975’de iptal ettiği Devlet Güvenlik Mahkemeleri Yasası’nın 1976’da dönemin sağ partilerince (MHP-MSP-AP) oluşturulan Milliyetçi Cephe (MC) Hükümeti tarafından yeniden öne sürülmesi ve DGM’lerin yeniden yasallaştırılma girişimlerine karşı yaygın işçi direnişleri ve gösteriler başladı.
DİSK yönetiminin süreci geçiştirmeye yönelik göstermelik olarak siyah çelenk koyma “eylemlerine” ve işçilere somut bir mücadele hedefi koymaktan uzak “eylem konusunda işçilerin serbest bırakılacağı” kararı karşısında işçiler; İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa, Antalya, Adana, Mersin, Diyarbakır, Kayseri, Sakarya, Balıkesir’de iş bıraktı. Demir-Çelik işçilerinin yanı sıra Aliağa ve İpraş Rafinerileri, Erdemir, Türk Demir Döküm, Sungurlar, Pirelli, Goodyear, Tofaş, Renault fabrikalarında üretim “DGM’ye Hayır!”, “MC’ye Hayır!” sloganları eşliğinde tamamen durduruldu. DGM direnişi, yaşanan gözaltılara ve işten atmalara karşın başarıyla sonuçlandı ve DGM yasası engellendi.
“DGM’yi ezdik, sıra MESS’de” şiarıyla hareket eden işçiler, 1977 yılında, grev ve direniş süreçleri karşısında işten çıkarmalar ve lokavt gibi işçi düşmanı tavırlarını daha da katılaştıran MESS’e karşı mücadelesini büyüttü. 1977,78 ve 80 yıllarında gerçekleşen MESS direnişlerinin odağında aslında işçi ücretleri ve ekonomik taleplerden öte politik mücadelelerini önceleyen ve bu doğrultuda örgütlenme haklarının engellenmesine yönelik patron ve devlet saldırılarına karşı bir mücadele hattı vardı. Bu direnişlerin böylesi bir doğrultuda örülmesi ve dahası başarıya ulaşması, bu topraklardaki işçi ve ezilenler mücadelesinin bundan sonraki seyrine yönelik önemli ipuçları veriyor.
İşçi sınıfının örgütlülüğüne ağır bir darbe indiren 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra MESS, azgınca saldırıya girişti. DİSK ve Maden-İş darbeyle birlikte kapatılmıştı. Ama Türk-İş’e bağlı işbirlikçi Türk Metal’e dokunulmamıştı. MESS, 1983’te yasalarda yapılan değişikliklerden sonra, Maden-İş üyesi işçilerin kayıtlarını Türk Metal’e verdi ve Türk Metal’e üye olmalarını sağladı. O günden beri toplu sözleşme görüşmeleri, çoğunluğu elinde tutan Türk Metal’le MESS arasında yürütülüyor. Türk Metal, MESS’in her dayatmasına boyun eğiyor. Bu iki sendika, on binlerce metal işçisine ortak eğitim seminerleri adı altında uslu olmalarını, maaşlarını alıp seslerini çıkarmamalarını nasihat ediyorlar ve “Patron ne kadar kazanırsa, işçi de o kadar kazanır.” yalanına işçileri inandırmaya çalışıyorlar.
Metal işçilerinin tüm baskılara rağmen örgütledikleri grevin ikinci gününde, yasaklanma kararının açıklanmasıyla beraber greve çıkmaya hazırlanan işyerlerinde büyük bir öfke hakim oldu. İstanbul’da bulunan Ejot Tezmak ve Paksan Makina fabrikalarında işçiler vardiya çıkışlarında toplantılar alarak yasağa karşı işyeri işgalleri seçeneğini tartıştılar. Gebze’de bulunan ve metal sektörünün köklü fabrikalarından olan Sarkuysan’da ise benzeri bir filli durum, kısmen Birleşik Metal-İş’in tutumu nedeniyle hayata geçirilemedi. İşçiler yasağa karşı fiili durum yaratarak fabrika işgallerini kısmi de olsa gerçekleştirmeye başlarken, sendikadan, somut bir mücadele yöntemi önermekten uzak ve muğlak bir “yasağı tanımıyoruz” tavrı geldi. Mücadeleye devam edilecekti, ama nasıl?
Hem grev yasağına karşı sıcağı sıcağına karşılık verilememiş, hem de yasak kararının ertesi günü yapılan toplantının ardından, özellikle işgallerin sürdüğü iki işyerine yönelik olarak “pazartesiyi beklemeleri” salık verilmişti. Buna karşın Ejot Tezmak ve Paksan işçileri yaratmış oldukları fiili fabrika işgali durumunu koruyan açıklamalar yaptılar. “Biz bitti demeden bu grev bitmez” diyen Ejot işçileri, pazartesi günü fabrikaya girdiler, fakat üretim yapmadılar. Benzer biçimde Paksan işçileri de fabrikaya girdiler, fakat sendika önlüklerini giyerek tüm vardiyalarda üretimi durdurdular. Metal işçilerinin mücadelesi, bugün de MESS, devlet ve hatta sendika bürokrasisine karşı sürüyor. Tıpkı sınıf kardeşlerinin 1977-80 yılları arasında DGM’ye, MESS’e ve MC hükümetlerine karşı verdiği mücadelede olduğu gibi, sendikal bürokrasiye mahkum olmayıp kazanmak için yükselen sesleri duyuyoruz:
“Şalter İnecek, Bu İş Bitecek!”
Fırat Binici
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 24. sayısında yayımlanmıştır.
The post “Şalter İnecek, Bu iş Bitecek!” – Fırat Binici appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>