Resmi Gazete – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Mon, 25 Dec 2017 23:41:01 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Torbadayız – Mercan Doğan https://meydan1.org/2017/12/26/torbadayiz-mercan-dogan/ https://meydan1.org/2017/12/26/torbadayiz-mercan-dogan/#respond Mon, 25 Dec 2017 23:41:01 +0000 https://test.meydan.org/2017/12/26/torbadayiz-mercan-dogan/ Toplumun büyük kesimini etkileyecek olan yeni torba yasa, yani “7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları İle Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete’de yayımlandı. 124 maddeden oluşan bu torba yasanın -uzun tartışmalarla da olsa- yürürlüğe girmesinin ardından, devlet, bütçe açığının 28 milyar liralık bölümünü bu düzenlemeler ile kapatmayı planlıyor. Olan, torbaya kapatılan […]

The post Torbadayız – Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Toplumun büyük kesimini etkileyecek olan yeni torba yasa, yani “7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları İle Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete’de yayımlandı. 124 maddeden oluşan bu torba yasanın -uzun tartışmalarla da olsa- yürürlüğe girmesinin ardından, devlet, bütçe açığının 28 milyar liralık bölümünü bu düzenlemeler ile kapatmayı planlıyor. Olan, torbaya kapatılan ve nefessiz bırakılan biz ezilenlere oluyor.

Torbanın Dibinde Ne Var?

Tek tek yasalaştırılmaya çalışıldığında infial yaratacak meseleleri torba yasalarla oldu-bitti’ye getirmeyi rutinleştiren AKP iktidarı, daha önce de “öğrenci affı” geliyor diyerek gündem ettiği torba yasayla affın yanı sıra birçok zam maddesini sorunsuz bir şekilde geçirmiş, yaşamlarımızı zorlaştıran düzenlemeler yapmıştı. Ve bu tek örnek değildi, defalarca bu yöntemi kullanmıştı.

Kurnaz bir pazarcı edasıyla tezgahın önüne parlak elmalar dizen iktidar, çürükleri tezgahın ardına saklayıp torbanın dibine çürükleri, üste bir kaç tane de sağlam elma koyuyor. “Çalışanların ücretlerinin 2017 yılının son dört ayında bin 404 liranın altına düşmemesi için ilave asgari geçim indirimi sağlanacak.” maddesinin altına bol bol zam, yepyeni vergiler, özelleştirme ve ekolojik yıkım doldurarak çevirdiği tezgahını daimi kılmaya çalışıyor. Hoş, bu öyle bir tezgahtar ki, kimilerinin sağlam elma sandığının içi de çürük çıkıyor, “1404 liranın altına düşmemek”i lütfediyor.

Şurası açık ki, devleti devlet yapan şey çıkardığı yasalar ve bu yasaları uygulama biçimidir. Toplumu daimi bir şekilde kontrol etmenin yegane aracı yasalardır. Fakat amacı insanları kontrol altında tutmak olan yasaların bile, bu yasalara mahkum edilenlere az çok mantıklı gelecek şekilde düzenlenmesi usuldendir. Devletler işin bu kısmı için düşünmüş taşınmış, hukukçular bu konu üzerine tartışmalara girmişlerdir. Ki onlara göre bile torba yasanın elle tutulur yanı yoktur. Evet, yasa toplumların üzerinde bir zor aracıdır fakat torba yasa dedikleri şey; bu zorun en çıplak, insanın zekasını en fazla aşağılayan zor aygıtı olsa gerek.

Yasaların az da olsa akla yatkın olmasını bekleyen Quintus Caecilius Metellus Nepos ve Titus Didius isimli iki Roma konsülü Lex Caecilia Didia (Caecilius ve Didius Yasası) diye bir şey bulmuşlardır: “Aynı yasa tasarısında birbiriyle yakın ilişkisi olmayan konuların yer alması yasaklanmıştır. Bu şekilde, halkın kabul edeceğine inanılan teklifler, tek başına oylanırsa reddedileceği kesin olan tekliflerle beraber aynı yasa tasarısında yer alamaz.” demişler ve Roma Hukuku’ndan bu yana kullanılan bir ilke ortaya atmışlardır.

Fakat hukuk, tarih boyunca devletlerin keyfiyeti doğrultusunda kesip biçtiği bir şey olduğu için, bu tarz kurallar da devletin ihtiyaçları doğrultusunda bazen kullanılmış bazense kullanılmamıştır. Bugün bu topraklarda bu devleti yönetenler de, her alanda sürdürdükleri keyfiyeti, bu alanda da sürdürüp torba torba yasayı elimize tutuşturmuş; bizleri evimize doğru yollamıştır. Eve gidip boş buzdolabıyla, bekleyen kiralar ve keyifsiz bir yaşamla karşılaşan bizler ise elimizdeki torbaya bakıp torbanın içinde yasalar değil de kendi yaşamlarımızı görmüşüzdür.

Başka bir açıdan bakıldığındaysa, devlet tam da bu ilkeye uygun hareket etmiştir. Çünkü ezilenlerin torbaya tıkılması ve ezenlerin önünün açılması, torba yasalardaki her bir ayrı yasanın ortak konusudur.

İktidarın el çabukluğuyla geçirdiği torba yasalara, geçtiğimiz 5 Aralık’ta bir yenisi daha eklendi. Bakalım bu torbadan ne kadar çürük, ne kadar dışı sağlam içi çürük elma çıkmış?

Bu Kez Torbadan Neler Çıktı?

5 Aralık’ta Resmi Gazete’de yayımlanan torba yasa ile; Motorlu Taşıt Vergileri, aracın niteliklerine göre yüzde 10 ile 15 zamlandı. Kurumlar Vergisi 2018, 2019 ve 2020 yılları için yüzde 22’ye yükseltildi. Özel İletişim Vergisi yüzde 7.5’a çıkarıldı. Şans oyunları, yarışma ve çekilişlerde kazanılan ikramiyeler için veraset ve intikal vergisi yüzde 10’dan yüzde 20’ye çıkarıldı. Toplumun her kesimini ilgilendiren onlarca zam daha geldi.

Elbette indirimler de oldu. Mesela büyük inşaat şirketlerinin patronları sevindirildi. İmalat Sanayi yatırım kapsamındaki inşaat harcamalarında KDV iadesi uygulamasının, 2018 yılında da devam etmesine karar verildi. Türkiye Taşkömür Kurumu (TTK) ile Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) “özelleştirildi”. Böylece hem kömür patronlarının karına kar katıldı, hem de işçi katliamlarında devletin suçu şirketlere atarak kendini aklamasının önü açıldı. Madenciler içinse bu yasa, daha fazla ölüm demekti.

ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) izinleri ve ormanlarla ilgili olan iki madde ile, orman sahasında yer alan madenlerin kullanımında “ağaçlandırma bedeli” ve “orman arazi bedeli” başta olmak üzere herhangi bir bedelin, işletmenin açılışından itibaren ilk on yıl alınmayacağı kesinleşti. Dolayısıyla madenler artacak, ormanlar hızla yok olacak.

“FETÖ izlerini silme” bahanesiyle bütün ders kitaplarının toplanacağı açıklandı. MEB’in (Milli Eğitim Bakanlığı) açacağı ihalelerle, 2019 yılına kadar yeni kitaplar bastırılacak. Yani 518 derse ait milyonlarca kitap çöpe atılacak, yeni kitapları basanların cepleri dolacak.

124 maddeden oluşan torba yasanın sadece on maddesinden bahsettiğimiz halde içiniz sıkıldı, değil mi? Bizim de öyle. Kaldı ki, o kadar ağır yükün altındayken bir de bir torbaya tıkılan insanlar olarak içimizin sıkılması, hatta ve hatta nefesimizin kesilmesi çok şaşırtıcı olmasa gerek.

Oksijensizliğe Ne Kadar Dayanabiliriz?

Nefesimizi kaç dakika tutabiliriz ki? Çok değil, ortalama bir-iki dakika. Sağlıklı ve genç bir insan, nefesini üç dakikaya kadar tutabilir. Solunum aleti olmadan dalan dalgıçların durumu biraz daha iyi. 214 metre derinliğe dalıp 4,5 dakika nefes almadan duran Herbert Nitch adlı dalgıç, rekor kırmıştı. Dalgıçlar suyun derinliklerinde aşırı basınç koşullarında bu kadar süreyle nefessiz kalırken daha olağan koşullarda daha uzun süre nefes almadan durmak da mümkün. 2012’de Danimarkalı dalgıç Stig Severinsen bir yüzme havuzunda tam 22 dakika su altında kalarak rekor kırmıştı. Yani çok değil, torbayı yırtarak oksijeni yeniden ciğerlerimize doldurmak için yeterli değil. Yeniden rahatça nefes alabilmek, yaşamayı sürdürebilmek için başka bir yönteme, savunmaya ihtiyacımız var.

Meydan Gazetesi’nin 31. sayısında Deniz Benol, “Kung Fu’da Gözlem ve Empati: Hayvanı Tekrarlamak” yazısında budist rahiplerin, savunmayı temel alan Kung Fu’daki teknikleri, gözlemleri sonucu hayvanları tekrarlayarak öğrendiğini anlatmıştı. “…Rahipler, saygı gösterdikleri bu canlıları gözlemlemiş ve onların nasıl kavga ettiklerini, nasıl yemek bulduklarını ve bir tehdit altındayken kendilerini nasıl savunduklarını dikkatle incelemişlerdir. Bu gözlemler sonucu, ilk olarak Kung Fu’daki beş hayvan (kaplan, turna kuşu, peygamber devesi, yılan, maymun) tekniğini oluşturmuş; sonraki zamanlarda yine hayvanları gözlemleyerek bu tekniklerin arasına sayısız teknik eklemişlerdir…”

Nefes Alamıyorum Deme, Tüysüz Köstebek Faresi Ol!

Bilinen tüm memelilerin beyin hücreleri oksijen açlığına maruz kaldığında, vücutları enerji kaybetmeye başlar; hücreleri ölmektedir. Ama tüysüz köstebek farelerinin her zaman bir yedek planı vardır.

Tüysüz köstebek farelerinin beyin hücreleri, sadece bitkiler tarafından kullanılan metabolik yol vasıtasıyla oksijensiz halde enerji üreten fruktozu yakmaya başlar. Kolay bir şekilde metabolizmanın bazı temel yapı taşlarını düşük oksijen koşullarına uygun hale getirmek için yeniden düzenler. Dakikalar içerisinde bir insanı öldürmeye yetecek düşüklükteki oksijen seviyesinde hareket durumunu koruyup, enerji tasarrufu için solunum hızını ve nabzını hatırı sayılır derecede yavaşlatırlar ve ortamdaki oksijen seviyesi tekrar solunum için yeterli olana kadar fruktoz kullanımını sürdürürler.

Bizler de bu oksijensiz ortamdaki sıkışmışlıkta paniklemek, korkuya ve hatta umutsuzluğa kapılmak yerine torbadan çıkabilmek için tüysüz köstebek faresini tekrarlayalım. Yaşamayı, torbayı kemirerek geçirdiğimiz sürede hayatta kalmayı ve torbadan çıkmayı becerebilirsek kaplan tekniğini kullanarak devleti parçalamasını iyi biliriz. Yani dört yanımızı baskılar, dayatmalar, yasalar, yasaklar sarsa da; umut hala var!

Mercan Doğan

[email protected]

 

Bu röportaj Meydan Gazetesi’nin 42. sayısında yayınlanmıştır.

The post Torbadayız – Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/12/26/torbadayiz-mercan-dogan/feed/ 0
” İhbar Et, Para Kazan ‘Muhbir Vatandaş’ ” – Mercan Doğan https://meydan1.org/2015/09/04/ihbar-et-para-kazan-muhbir-vatandas-mercan-dogan/ https://meydan1.org/2015/09/04/ihbar-et-para-kazan-muhbir-vatandas-mercan-dogan/#respond Fri, 04 Sep 2015 20:22:26 +0000 https://test.meydan.org/2015/09/04/ihbar-et-para-kazan-muhbir-vatandas-mercan-dogan/ Devlet terörünün had safhaya ulaştığı günlerden geçerken, 31 ağustos 2015 tarihli resmi gazetede yayınlanan yönetmelik ile yürürlüğe yeni bir uygulama girdi. Kısaca “ihbar et, para kazan” olarak özetleyebileceğimiz “Muhbir Vatandaş” uygulaması, devlet iktidarlarının özellikle baskısını arttırdığı dönemlerde başvurduğu bir yöntem olarak karşımıza çıkar. ABD Tipi Terörle Mücadele Western filmleri denilen kovboy filmlerini düşündüğümüzde, gözümüzün önüne […]

The post ” İhbar Et, Para Kazan ‘Muhbir Vatandaş’ ” – Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Meydan Gazetesi- Muhbir Vatandaş

Devlet terörünün had safhaya ulaştığı günlerden geçerken, 31 ağustos 2015 tarihli resmi gazetede yayınlanan yönetmelik ile yürürlüğe yeni bir uygulama girdi. Kısaca “ihbar et, para kazan” olarak özetleyebileceğimiz “Muhbir Vatandaş” uygulaması, devlet iktidarlarının özellikle baskısını arttırdığı dönemlerde başvurduğu bir yöntem olarak karşımıza çıkar.

ABD Tipi Terörle Mücadele

Western filmleri denilen kovboy filmlerini düşündüğümüzde, gözümüzün önüne sallanan bar kapısı, çift tabancalı atlı kovboylardan sonra, üzerinde “Wanted”(Aranıyor) yazan ve kellesine ödül konulmuş haydut fotoğrafları gelir. Kasaba halkından biri bu hayduta rastladığında, halkın iyiliği için hemen şerife bildirip ödülü kapmalıdır. Elbette bu uygulama ABD’de, Teksas ve kovboy filmleriyle sınırlı değildir.

Muhbir Vatandaşlık uygulaması, ABD’de 1950’lerde Wisconsin’in sağcı senatörü Joseph McCarthy döneminde yoğunlaşmıştır ve günümüzde de sürmektedir. Şu an uygulamada olan Dışişleri Bakanlığı’nın Diplomatik Güvenlik Bürosu’nun başlattığı “Uluslararası Terörizm ile Savaşma Yasası” kapsamında, muhbirlere 1 ile 25 milyon dolar arasında değişen para ödülleri verilir.

1984 yılından bugüne kadar ABD hükümeti, 60 muhbire toplamda 100 milyon dolar ödül vermiştir.

İstibdat Döneminin “Jurnalci”sinden Darbelerin “Sayın Muhbir Vatandaşlar”ına

Muhbirliğin tarihi, dünyanın dört bir yanında olduğu gibi bu topraklarda da oldukça eskilere dayanır. Resmi tarih yazıcılarının kaynaklarına göre, yasaklarıyla ünlü IV. Murat, muhbir kullanan ilk padişahtır. Ancak II. Abdülhamit’in 1877-1908 yılları arasında I. Meşruiyet’e son vererek uyguladığı baskıcı dönem denilen İstibdat döneminde, Balkanlar’da bulunan ittihatçiler başta olmak üzere tüm muhalif kesimlerin gammazlanmasıyla dilimizde ve aklımızda yer etmiştir jurnalcilik (muhbirlik).

TC’de ise özellikle 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 dönemlerinde başvurulan bir yöntem olmuştur. Bu dönemlerde sıkıyönetim komutanları halkı, postayla gönderdikleri “Sayın Muhbir Vatandaşlar” diye başlayan bildirilerle muhbirliğe teşvik etmiştir.

Erdoğan’ın Muhbirlik Çağrıları

Erdoğan’ın, 2013 Temmuzu’nda Taksim Direnişi ve sonrasında gerçekleştirilen tencere tava çalma eylemlerini işaret ederek komşuyu rahatsız etmenin suç olduğunu söylediğini hepimiz hatırlarız. Tencere tava çalanın, esasında kendisine biat etmeyenlerin, dava edilmesi gerektiğini halka salık vermişti Erdoğan.

2013’ün Kasım ayında ise, yine devlet iktidarının başlattığı “kızlı-erkekli ev” tartışmaları doruk noktasına ulaşmış; duyarlı insanların kızlı-erkekli kalan komşularını polise ihbar etmesi gerektiği konuşulmuştu. Polis de bu gençlerin ailelerine haber verecekti.

Aradan bir yıl geçip 2014 Kasımı’na gelindiğinde “Esnaf gerektiğinde askerdir, alperendir, kahramandır, polistir, hakimdir” sözleriyle esnaflara yaptığı çağrının ardından, 2015 Ağustosu’nda yaptığı Muhtarlar Toplantısı’nda Erdoğan, muhtarlara bu süreçte çok iş(!) düştüğünü söylemişti. “Benim muhtarım, hangi evde kim var? Gelecek, gayet uygun ve sakin bir şekilde kaymakamına, emniyet müdürüne bildirecek” demişti.

Devlet İktidarının Yeni Nesil Muhbirleri

Son olarak yürürlüğe giren bir uygulamayla, önceki açıklamaların kapsamı genişletilmiş ve detaylandırılmıştır denilebilir. Öncelikle ödüllendirilecek muhbirin sivil olması ve “teröristler” hakkında verdikleri bilgiyi istihbarattan, emniyetten, ordudan almamış olması gerekiyor. Ve herhangi bir şekilde, söz konusu suça katılmamış olması. Ödül miktarını, ihbar edilen bilginin niteliğine göre “Ödül Komisyonu” belirleyecek ve üst limit 200.000 tl olarak belirlenmiş durumda. Ancak “terör” örgütlerinin üst düzey yöneticileri yakalatıldığında bu ödül içişleri bakanının da onayıyla 20 kata kadar arttırılıp 4 milyon tl’yi bulabilir. Birden fazla kişiyi yakalatan, her biri için ayrı ödül alabilir.

Herkesin birbirine yöneltebileceği “terörist” suçlamasının önünü açan bu yönetmelik, devletin, toplumu genleriyle oynamaya yönelik bir politikasıdır. Devletin bu uygulamasıyla, baskısını arttırıp iktidarını güçlendirmeye çalışırken kendisine sorun yaratan -toplumda var olan- dayanışma genini değiştirerek paranoya ve düşmanlığa dönüştürmeye çalıştığını söyleyebiliriz.

Mercan Doğan

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.

The post ” İhbar Et, Para Kazan ‘Muhbir Vatandaş’ ” – Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/09/04/ihbar-et-para-kazan-muhbir-vatandas-mercan-dogan/feed/ 0