The post TC, İran ve Rusya Devlet Başkanları Soçi’de Buluşuyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
IŞİD’in Suriye’deki tüm topraklarını kaybetmesinin ardından Rusya harekete geçti. Rusya Suriye hakkında bölge devletleriyle görüşmelere başladı. Bu görüşmeler çerçevesinde Rusya’nın Beşar Esad ile Soçi’de gerçekleştirdiği görüşmenin ardından bugün Erdoğan İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile görüşüyor.
Son bir hafta içerisinde üç ülkenin Dışişleri Bakanları Antalya’da, Genelkurmay Başkanları ise yine Soçi’de bir araya gelmişti.
The post TC, İran ve Rusya Devlet Başkanları Soçi’de Buluşuyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post İran’da Seçimler Yapılıyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>İran’da bugün gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, “ılımlı” ve “muhafazakâr” cephe arasında mücadele olarak geçmesi bekleniyor. Şu andaki Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin “ılımlı” kanadın favori ismi olarak yer aldığı seçimlerde, en yakın rakibi ise dini lider Ayetullah Ali Hamaney’e yakın eski başsavcı İbrahim Reisi.
İki turlu gerçekleştirilen İran Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda kazananın belli olması için adaylardan birinin yüzde 50’den fazla oy alması gerekiyor, aksi takdirde yarış ilk turda en çok oyu alan iki aday arasında ikinci tura kalacak.Seçim öncesi anketlere göre ılımlıların adayı Ruhani az farkla önde görünüyor.
Seçim öncesinde muhafazakâr adaylardan Tahran Belediye Başkanı Muhammed Bakır Galibaf, Reisi lehine adaylıktan çekilmiş, ardından da Ruhani lehine Cumhurbaşkanı Yardımcısı İshak Cihangiri adaylıktan vazgeçtiğini açıklamıştı.
Adaylardan Hasan Ruhani 2015 yılında ABD ile nükleer programının denetlenmesine yönelik anlaşmaya imza atmış,bu süreçle birlikte Batı ile İran arasındaki buzlar erime eğilimi kazanmıştı. Ancak ABD’de Trump yönetiminin işbaşı yapmasıyla birlikte, Washington’dan İsrail yanlısı, Sünni Körfez ittifakı vurgulu “geleneksel” söylemlerin yükselmesi, İran’daki muhafazakarlarda gerilim nedeni olmaya başlamıştı. Ruhani’nin izlediği politikalarla ABD ve İsrail karşısında “diz çöküldüğü” , muhafazakârların eleştirdiği icraatların başında geliyor.
Nükleer anlaşmayla birlikte kimi uluslararası yaptırımları geride bırakan İran buna karşın yine de ekonomik sıkıntılardan kurtulabilmiş değil.Buna bağlı olarak işsizlik oranlarının yüksekliği Ruhani liderliğindeki yönetime diğer sert eleştiriler arasında yer alıyor.
Seçimlerin diğer güçlü adayı İbrahim Reisi ise esi bir başsavcı ve İran’ın en güçlü devlet kurumu Devrim Muhafizları’ndan önemli oranda desteğe sahip. “Cellat” lakabıyla da bilinen Reisi, genç yaşında yargı kurumlarında hızlı bir yükseliş yaşamış,25 yaşında Tahran’ın savcı yardımcısı olmuştu. 1988’de “ölüm komisyonları” olarak adlandırılan ve binlerce muhalifi idama gönderen kararlara imza atan 4 kişilik yargıçlar heyetinde yer almıştı. Bu yargıçlar heyetinin idam kararı verdiği kişiler arasında, Iran-Irak savaşında Saddam Hüseyin ile işbirliği yaptıkları,askerden kaçtıkları ya da bir şekilde İran’daki rejime muhalif oldukları bilinen kişiler bulunuyordu.Reisi 2016’da,devlet içindeki bu etkisi nedeniyle İran’ın en zengin dini vakıflarından birinin başına atandı.Yıllık geliri 200 milyar doları bulan İmam Rıza Türbesi Vakfı,tarım, gıda, ilaç, ahşap, madencilik ve ulaştırma gibi sektörlerde faaliyet gösteren şirketleri çatısı altında toplayan bir holding niteliğine sahip.
The post İran’da Seçimler Yapılıyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Çekirdek Koalisyonun Komplo Teorisi IŞİD” – Emrah Tekin appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>ABD’nin Suriye politikasında değişiklik olacağını, Ağustos’un başında IŞİD’e yönelik bombalamadan anlamıştık. Sürecin başından bu yana, savaştan imtina eden ABD, Ağustos aynın başından bu yana özellikle Batılı müttefikleriyle yan yana gelmiş ve onlardan “IŞİD terörü”nü bitirmek için destek almıştı.
YEŞİL KUŞAK DOKTRİNİ NEDİR?
1945 Sonrası ABD ile SSCB arasında başlayan ve 1980’lerin sonlarına SSCB’nin ortadan kalkışına dek süren “Soğuk Savaş Dönemi”nde ABD’nin komünizm tehdidine karşı “panzehir tedbiri” olarak bölgesel taktik anlamında İslami akımları ve hareketleri desteklemesidir.
1977’de dönemin ABD başkanı Jimmy Cater’in ulusal güvenlik danışmanı Zbigniev Brzezinski tarafından geliştirilen projeye göre, SSCB’nin Basra Körfezi petrollerine ulaşmasını engellemek için Körfez ülkelerindeki İslami rejimler desteklenirken, aynı yıllarda gerçekleşen SSCB’nin Afganistan işgali karşısında, İslamcı mücahit güçler CİA denetimde, Pakistan topraklarında eğitildi. Diğer taraftan Afganistan’da ekilen haşhaşın, eroin olarak dünya piyasasına sürülmesine göz yumuldu ve elde edilen gelirle mücahit gruplara yoğun silah satışı yapıldı.
SSCB’nin güneyinden Afganistan, Pakistan, Şah döneminde İran, Irak ve hatta Türkiye’yi içine alan bölgede SSCB karşıtı yönetimler desteklendi. Başarısız olmuş bir proje olarak değerlendirilen “Yeşil Kuşak Doktrini”nin fiilen sona erdiği tarihin, eski bir Afganistan mücahidi Usame bin Ladin’in lideri olduğu El-Kaide tarafından ikiz kulelere intihar saldırılarının yapıldığı 11 Eylül 2001 olduğunu söyleyebiliriz.
11 Eylül saldırılarının yıldönümünde Suudi Arabistan’ın Cidde şehrindeki toplantı bu açıdan önemliydi. “Terörle mücadele” başlıklı toplantıya, Mısır, ABD, Irak, Ürdün, Lübnan, Katar, Kuveyt, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman, Türkiye, Suudi Arabistan dışişleri bakanları katıldı. Toplantının hedefi, IŞİD’e yönelik hava saldırılarını yoğunlaştırması noktasında bu devletlerin desteği, muhalifleri eğitmek ve silahlandırmaktı. Davutoğlu hükümetinin yeni Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “çekirdek koalisyon”a imza atmaması üzerine ABD Dışişleri Bakanı John Kerry Ankara’ya ziyarette bulundu.
ABD’nin stratejisine ilişkin bu mesafeli yaklaşımın arkasında Musul’da rehin alınan diplomatlar olduğu söylense de, temel mesele TC’nin bölge üzerindeki hesaplarıyla uyuşmama sorunu gibi görünüyordu. TC gibi toplantıya mesafeli yaklaşan bir başka devlet de İran’dı. İran genelkurmay başkan yardımcısının açıklamaları İran’ın net tavrını gözler önüne serdi; “İran ve ABD’nin IŞİD konusunda işbirliği yapması asla mümkün olamaz. Çünkü IŞİD’i kuran ABD’dir.”
İşlerin Karıştığı Yer
İranlı genelkurmayın sözleri işleri biraz karıştırmıştı. Öncelikle söz konusu devletlerarası ilişki ise, net tavır diye bir şey yoktur. Bunun en belirgin örneğini kendi devlet başkanları Ruhani’nin ılımlı politikalarında görmek mümkün.
Öte yandan, mevzu bahis coğrafya Ortadoğu’ysa, komplo teorisi ve gerçeklik arasındaki çizgi gittikçe incelir. Yani IŞİD’in ABD eliyle kurulması…
IŞİD ve ABD arasında ne olup bittiğini anlamak için, ABD’nin, kendisine bölgesel ya da küresel çapta oluşabilecek bir tehdit karşısında İslami unsurlara oynadığı yakın ve uzak tarihten örneklere bakmak yeterli olacaktır. 1979’da, SSCB’nin Afganistan’ı işgali sonrası ABD’nin, döneminin komünizm tehdidine karşı “Yeşil Kuşak Doktrini” uyarınca, Sovyet destekli hükümete karşı Afgan mücahitlere desteği biliniyordu. Şimdilerde konuşulmaya başlanan ve oluşturduğu tehditle Batı’yı oldukça tedirgin eden “Küresel Cihatçı” akımın varoluşsal çıkış noktasının Sovyet işgaline karşı savaşan Afgan mücahit hareketi olduğunu söyleyebiliriz.
Geçtiğimiz günlerde Edward Snowden’in ABD, İngiltere ve İsrail istihbaratları hakkındaki açıklamaları, eski senatör John Mccain’in IŞİD lideri Ebubekir El-Bağdadi ile aynı karedeki fotoğrafları, ABD eski başkan yardımcılarından Dick Cheney’in açıklamalarına komplo teorisi demezsek, ABD’nin (ya da sadece ABD’nin değil aynı zamanda küresel iktidarların) IŞİD’le nasıl bir gönül bağı olduğunu anlamak için adım atmış olabiliriz!
IŞİD Şeytanı
Batılı gazetecilerin kafasını kesip Batı’ya meydan okuyan IŞİD’in mesajı, küresel kamuoyunda oldukça yer etti. Bunun arkasından gelen ABD hamlesi çok şaşırtıcı değil. Hatta bu hamlenin 11 Eylül’ün yıldönümünde gerçekleşiyor olması, komplo teorisyenleri için oldukça verimli bir mecra gibi gözüküyor.
Batılı müttefikler, IŞİD’e ilişkin hava saldırısı ve yerel güçlerin desteklenmesi kararını her ne kadar yakın bir zamanda almış olsalar da, Batı’nın algısal saldırısı bundan çok önce başladı. IŞİD’in şeytan olarak ilan edilmesinin ardından, şeytanı yok edecek özne ihtiyacını karşılamak üzere yola çıktı küresel iktidarlar.
Uluslararası Kamuoyu IŞİD’i Sonunda Keşfetti(!)
Almanya Başbakanı Angela Merkel, Alman parlamentosunda yapılan ve bölgeye silah yardımının oylandığı oturumdaki konuşmasında IŞİD’in bölgedeki varlığının ve ilerlemesinin Almanya ve Avrupa için bir güvenlik tehdidi oluşturduğunu söyledi. Bu çerçevede Irak ve Güney Kürdistan bölgesel yönetimlerine askeri destekte bulunulacağını belirtti.
Fransa Cumhurbaşkanı Françoise Hollande ise yakın dönemde bölgeye yaptığı ziyarette, Fransa hava kuvvetlerinin askeri operasyonlarda aktif biçimde yer alacağını açıkladı. Bu durum ise, Libya’da 2011 yılında yapılan NATO saldırısında, Fransa’nın oynadığı rolü akıllara getiriyor.
Diğer Avrupa Birliği ülkelerindeki genel eğilim ise, IŞİD’e karşı savaşmak üzere gönderilecek silahların bölgedeki başka güçlerin eline geçme ihtimalinin yarattığı kaygı nedeniyle, bölgeye NATO kapsamında bir müdahale gerçekleştirilmesi noktasında. Eylül ayı başında Galler’de gerçekleştirilen NATO zirvesinde bu seçenek masaya yatırıldı.
Uluslararası siyasette komplo teorisi ile tarif edilene itibar her ne kadar düşük olsa da, komplo kelimesi bu alanda sık kullanılan kavramlardan biri. Komplo, bir kimseye ya da bir kuruluşa karşı alınmış gizli karar, gizli düzen, gizli plan ve tuzak anlamına geliyor. Aslında küresel iktidarlar arsındaki ilişkilerin dengesi bu gizli anlaşmalara, planlara dayanıyor. Küresel siyaset arenasında de facto olarak işleyen durum bu.
IŞİD’in “kötü”yle ilişkilendirilmesi, kafa kesen “şeytan” imajıyla yaratılan durumda saldırı, IŞİD’e olmaktan çok, sonrasında IŞİD adı altında Ortadoğu’ya yapılacak müdahaleyi meşru kılmak adına bize yapılıyor. Küresel iktidarların algısal saldırısının hedefinde, Ortadoğu’ya yapılacak saldırının karşısında duracaklar yer alıyor.
Yaratılan “şeytan”ın yaptıkları “kötü”nün de ötesinde olması, bu “şeytan”ı ortadan kaldırmak için girişilecek her saldırıyı, bu saldırıların hazırlandığı gizli planları meşru kılmaz.
Ortadoğu’da yerel siyasi ve ekonomik iktidarlar aracılığıyla da onaylanan bir müdahale, bu algısal saldırıyla meşru kılınmaya çalışılırken, şeytanı yok etmeye gelecek, melek rolüne soyunanların kim olduğunu iyi görmek gerekiyor.
Hele hele ABD ve IŞİD arasındaki ilişkinin ne olduğuna ilişkin konuşulanlar bu kadar güncelken, küresel iktidarların “melek” olmadıklarını söylemek komplo teorisi olmasa gerek…
Süren ABD Operasyonları, NATO’nun Çekirdek Koalisyonu ve TC’nin “İsteksizliği”
Irak’ta IŞİD’e karşı kaybedilen, stratejik öneme sahip bölgelerin geri alınması için Temmuz ayı başlarından itibaren ABD tarafından 200’e yakın hava saldırısı gerçekleştirildi. ABD’nin “şer ekseni” olarak ilan ettiği ülkelerden biri olan Suriye’den, IŞİD’in bu ülkedeki varlığına yönelik olarak da benzer askeri operasyonlar olduğu beklentisi dillendirildi. Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, ülkelerindeki IŞİD varlığına karşı “uluslararası toplum”un desteğine ve işbirliğine açık olduklarını belirtirken, ABD ise, Suriye’de “kendilerine karşı bir tehdit oluşturduğu noktada” IŞİD’e karşı bir operasyon olabileceği mesajı verdi. Nitekim bir süre sonra ABD özel kuvvetleri, örgütün elindeki ABD’li rehineleri kurtarmak amacıyla başarısız bir operasyon gerçekleştirdi.
ABD’nin operasyonları “şimdilik” Irak ile sınırlı olarak sürerken, NATO zirvesinden çıkan karara göre oluşturulması planlanan çekirdek koalisyonun ayrıntıları da ortaya çıkmaya başladı. ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Avustralya, İtalya, Danimarka, Kanada ve Polonya’dan oluşan 9 ülkeye, artı bir olarak özellikle ABD’nin “ısrarlı çağrıları” sonucu Türkiye’nin de eklenmesi gündeme geldi. “Çekirdek Koalisyon”daki ülke sayısının 9 mu 10 mu olduğu tartışmaları sürerken TC tarafından apar topar toplanan güvenlik zirvesi ve Kerry’nin sürpriz Türkiye ziyareti sonrası, koalisyonda aktif olarak yer alınmayacağı, ”insani yardım” ve istihbarat paylaşımı yapılacağı açıklandı.
Kerry, Türkiye ziyareti sonrası yaptığı açıklamada, “Çekirdek Koalisyon”un IŞİD’e karşı müdahale planını da ayrıntılandırdı. Buna göre NATO güçleri IŞİD’e kara operasyonu yapmayacak, hava operasyonları ağırlıklı bir politika izleyecek. Koalisyonun izleyeceği bir diğer yol ise bölgede IŞİD’e karşı mücadele eden Irak ordusu, Güney Kürdistan Bölgesel Yönetimi peşmergeleri ve diğer silahlı unsurlara askeri destek sağlanması.
Bazıları Selefi-Vahhabi İslam düşüncesine sahip Müslüman ülkeleri, IŞİD’e karşı harekete geçiren ABD, bir diğer taraftan, Obama’nın da vurguladığı, “gerçek İslam”ı temsil etmeyen IŞİD’in Somali’deki versiyonu denebilecek, El-Kaide bağlantılı Eş-Şebab örgütüne gerçekleştirdiği saldırıda örgüt lideri Ahmed Gudani’yi öldürerek, bu noktadaki kararlılığının, IŞİD’in var olduğu Ortadoğu coğrafyasıyla sınırlı olmadığını da ortaya koyuyordu.
Emrah Tekin
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 21. sayısında yayımlanmıştır.
The post “Çekirdek Koalisyonun Komplo Teorisi IŞİD” – Emrah Tekin appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>