sarı yelekliler – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Sun, 17 May 2020 08:14:13 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Sarı Yelekliler Yeniden Fransa Sokaklarında https://meydan1.org/2020/05/17/sari-yelekliler-yeniden-fransa-sokaklarinda/ https://meydan1.org/2020/05/17/sari-yelekliler-yeniden-fransa-sokaklarinda/#respond Sun, 17 May 2020 08:14:11 +0000 https://meydan.org/?p=58546 Fransa’da pandemi nedeniyle alınan tedbirlerin gevşetilmesinin ardından sarı yelekliler yeniden sokağa çıktı. Paris’teki Republique Meydanı’nda toplanan eylemciler, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve hükümet karşıtı sloganlar attı. Eylemde iki kişi gözaltına alınırken 10 kişiye para cezası kesildi. Sarı yelekliler Strazburg, Lyon, Nantes ve Besançon gibi kentlerde de eylemler yaptı.

The post Sarı Yelekliler Yeniden Fransa Sokaklarında appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Fransa’da pandemi nedeniyle alınan tedbirlerin gevşetilmesinin ardından sarı yelekliler yeniden sokağa çıktı.

Paris’teki Republique Meydanı’nda toplanan eylemciler, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve hükümet karşıtı sloganlar attı. Eylemde iki kişi gözaltına alınırken 10 kişiye para cezası kesildi.

Sarı yelekliler Strazburg, Lyon, Nantes ve Besançon gibi kentlerde de eylemler yaptı.

The post Sarı Yelekliler Yeniden Fransa Sokaklarında appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/05/17/sari-yelekliler-yeniden-fransa-sokaklarinda/feed/ 0
Sarı Yeleklilerin Bir Senesi Anarşist Bir Değerlendirme – CNT/AIT https://meydan1.org/2020/04/07/sari-yeleklilerin-bir-senesi-anarsist-bir-degerlendirme/ https://meydan1.org/2020/04/07/sari-yeleklilerin-bir-senesi-anarsist-bir-degerlendirme/#respond Tue, 07 Apr 2020 15:14:59 +0000 https://meydan.org/?p=56898 CNT-AIT, Uluslararası İşçiler Derneği’nin (IWA) Fransa’daki örgütlenmesidir. 1946’da, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sendikalardaki komünist liderliğe karşı olarak ve anarşist sendikalizmi geliştirmek amacıyla kuruldu. Bugün henüz oldukça küçük bir örgütüz ve 10 yıldan fazla bir süredir “otonom halk direnişi” kavramını geliştiriyoruz. Tüm işçi kategorilerinin bölgesel meclislerine dayanan, doğrudan eylem uygulayan ve herhangi bir temsiliyet biçimini reddeden […]

The post Sarı Yeleklilerin Bir Senesi Anarşist Bir Değerlendirme – CNT/AIT appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

CNT-AIT, Uluslararası İşçiler Derneği’nin (IWA) Fransa’daki örgütlenmesidir. 1946’da, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sendikalardaki komünist liderliğe karşı olarak ve anarşist sendikalizmi geliştirmek amacıyla kuruldu. Bugün henüz oldukça küçük bir örgütüz ve 10 yıldan fazla bir süredir “otonom halk direnişi” kavramını geliştiriyoruz. Tüm işçi kategorilerinin bölgesel meclislerine dayanan, doğrudan eylem uygulayan ve herhangi bir temsiliyet biçimini reddeden yatay bir organizasyonuz. İlham kaynaklarımız ise 1910-1930 yıllarının Arjantin FORA’sı, İspanyol CNT-AIT, 80’lerin İtalya’daki İşçi Otonomları… İlham kaynağımız 2001’de Cezayir Kemeri, 2001’de Arjantin’de Piqueteros, 2011’de Arap Baharı (ve özellikle Tunus), 2009’da Yunanistan işgalleri, Taksim direnişi vb… Ayrıca işyerlerinde, resmi “sendika” gibi değil, daha çok özerk işçi toplantıları düzenlemeye yönelik faaliyetler geliştiriyoruz. Bu toplantılar özerktir, yani sendikaların yasal çerçevesini kabul etmezler ve doğrudan eylemde bulunurlar.

Sarı Yelek Hareketi 17 Kasım 2018’de başladı. Bu spontane ve popüler hareket, Fransa’daki herkes gibi 2009’da bir kimlik işareti olarak sarı yelek giyerek kavşakları felç etmeyi örgütleyerek bizi de şaşırttı. Tabii ki, biz Sarı Yelekliler Hareketi’nin kökeni değiliz (10 yıl önce bu önseziyi yapmış olsak bile), ama bir şekilde onu anlamaya ve kabul etmeye meyilliydik ve bu yüzden sudaki bir balık kadar doğal bir şekilde yanlarında duruyoruz. Özellikle Toulouse ve Perpignan gibi hareketin çok yoğun ve radikal olduğu şehirler için medya sıklıkla bu şehirlerdeki anarşist gelenekten bahsetti.

Sarı Yelekliler Hareketi hem toplumsal hem de politik olarak heterojen bir hareket. Ancak başlangıçta hem (küçük) işverenleri hem de işçileri petrol vergisinin reddinin ortak paydasıyla bir araya getirdiyse de hareketin birleşenleri çok hızlı bir şekilde değişti, gelişti ve bugün neredeyse tamamen işçi, proleter ve yoksullardan oluşuyor. Bu hareketin birleşenleri ilk başta çok az politiklerdi ve militan “çevreden” gelmediler (iyi ki de gelmediler ve bu onları “çevre” saçmalığının yeniden üretilmesinden korudu).

Öte yandan katılımcılar kolektif zeka ile büyük bir kapasite gösterebildiler ve hareket hızlı, derin bir siyasi olgunlaşma yaşadı. Hareket başlangıçtan itibaren herhangi bir temsili reddetti, yetkililerle yapılan müzakereleri reddetti, bunun yerine yatay örgütlenmeyi ve doğrudan eylemleri gerçekleştirdi. Ve bu pozisyon her hafta daha da güçlendi. Hareketin sınırları arasında işyerlerine ulaşmayı başaramamış olması da var. Bununla birlikte, özellikle en yoksullar için greve gitmek hala zor, çünkü Fransa’da mütevazı çalışanlar bile mülkiyetlerini satın almış ve her ay bankadaki krediyi geri ödemek zorunda kalmıştır. Bu nedenle, kendinizi ücretlerden mahrum etmek zordur. Cumartesi günkü gösteriler, kendi maaşınızı etkilemeden ekonomiyi sarsma grevine bir alternatifti: Cumartesi günleri şehir merkezlerinde ve özellikle burjuva merkezlerinde tezahür ederken, sarı yelekliler Fransız ekonomisinin önemli bir sektörü olan burjuva ticaretine ve turizm ekonomisine (otel, restoranlar) saldırıyor. Ekonomik kayıp rakamları da oldukça anlamlıydı.

Buna karşılık hükümet, hareketin gittikçe isyancı bir boyut kazandığı ilk korku evresinden sonra, Fransa’nın II. Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşamadığı son derece şiddetli bir baskı ile tepki vermeye karar verdi. Hareketle ilgili 11 ölüm meydana geldi (çoğunlukla arabalar tarafından ezildiler), 24’ten fazla protestocu polis plastik mermileri tarafından vuruldukları için gözlerini kaybetti, diğerleri bombalar tarafından parçalandı. 3000’den fazla daha az ciddi yaralanma meydana geldi. 10.000’den fazla gözaltı, en az 500 kişi cezaevinde olmak üzere 2.000 mahkumiyet kararı verildi. Kendimizle ilgili olarak, bazı yoldaşlarımız -neyse ki ciddi şekilde değil- yaralandı, gösteriler sırasında 3 arkadaşımız tutuklandı. Biri beraat etti, diğeri sembolik bir ceza aldı ve üçüncüsü duruşmayı bekliyor. Sarı yeleklileri direnmekten caydırmak için yapılan saldırılar gerçek bir polis terörüdür. Bu kısmen başarılı oldu, ancak her şeye rağmen hala her Cumartesi Fransa’nın farklı şehirlerinde buluşan on binlerce insan var.

Sendikalar her zaman sosyal konulardaki tekellerine meydan okuyan sarı yeleklilere karşı durdu. Ayrıca temsilcilerin olmadığı, kurumlar dışında, yatay örgütlenme prensibine dayanan, iktidar ile herhangi bir ortaklaşmanın reddedilmesi, herhangi bir müzakerenin reddedilmesi, her türlü sendikacılığın ve özellikle de hizmet sendikasının reddedilmesiydi. 10 Aralık’ta özellikle Paris’teki büyük ayaklanmalardan sonra, Başkan ekonomiye 17 milyar avro soktuğunu ve sendikaların kötü imajına son verdiğini açıkladı: Aslında sarı yelekliler sendikaların 30 yıllık müzakarede ortaya koyduklarından daha fazlasını 3 aylık gösteri ve doğrudan eylem süreciyle ortaya koydu. Sonuç olarak, bu yazdan bu yana patlak veren toplumsal hareketler (hastaneler, ulaşım, …) sarı yeleklilerin yöntemlerini benimsemeye başlıyor. Bu, müzakare edecek kimsenin bulunmamasından korkan hükümeti endişelendiriyor. Bu nedenle hükümet ve sendikalar, sendikanın toplumsal hareketin lideri konumunu sürdürmesini ve böylece yetkililer tarafından kontrol edilebilecek bir duruma dönmesini sağlamak için sarı yeleklileri etkisiz hale getirmeye çalışıyorlar. Bu manevra, demiryolu ve metropol mücadelelerinde halen sürmekte olan hareketle kısmen başarılı oldu. Bununla birlikte nüfusun çoğu ve özellikle işçiler arasında hoşnutsuzluk ve öfke büyümeye devam etmektedir.

Sarı yeleklilerin hareketini itibarsızlaştırmaya çalışmak için iktidar, medya ve sendikalar onları aşırı sağdan olmakla suçladılar. Hareketin başlangıcında, aşırı sağ eylemcilerin fikirlerini yaymak için toplaşmalarda ifade özgürlüğünden yararlanmaya çalıştıkları doğrudur. Ancak bu toplaşmalarda bizim de katkıda bulunduğumuz güçlü bir karşı koyuşla karşılaştılar ve gösterilerde protestocular tarafından saldırıya uğramadan ortalığa çıkamadılar (biz 1 Aralık 2018’de bir grup neo-naziye müdahalede bulunduk, o zamandan beri hâlâ saklanıyorlar). Sarı yeleklilerin hareketi sırasında bir İslamcı saldırı meydana geldiğine ve bunun hareket tarafından yabancı düşmanlığına veya ırkçılığa sebebiyet vermediğine dikkat edilmelidir.

Bu, aşırı sağ fikirlerin bu hareket üzerinde hiçbir etkiye sahip olmadığının kanıtıdır. Hükümet, muhafazakâr politikacılar, ve çevreciler Sarı Yelek Hareketi’ne saldırdılar, onların egoist olduklarını, çevreyi düşünmediklerini, arabalarını kullanarak doğayı daha fazla kirletme hakkını istediklerini vs. söylediler.

Sarı yeleklilerin tepkisi çok ilginçti ve yatay toplaşmalarda kolektif zekanın nasıl güçlü bir araç olabileceğini gösteriyordu: Bu soru yerel toplaşmaların çoğunda tartışıldı. Daha sonra sarı yeleklilerin işe, okula, süpermarkete gitmek için arabalarını kullanmalarının kendi aldıkları evrensel bir karar değil, toplumun örgütlenme şeklinin onları bunu yapmaya zorladığı ortaya çıktı.

Zengin burjuva bölgelerinde yaşamayı, bisikletle işlerine gitmeyi veya bilgisayarlarıyla çalışmak için evde kalmayı, organik ürünler tüketmeyi tercih ederlerdi… Ama iş bölümü ve sınıf sistemi nedeniyle başka seçenekleri yok. Böylece sarı yelekliler iki sorunun (ayın sonuna kadar nasıl hayatta kalacağı, dünyanın sonuna kadar nasıl hayatta kalacağı) bağlantılı olduğunu dile getirdi. Sosyal sorun ve ekolojik sorunlar birbiriyle bağlantılıdır. Bu yüzden toplumumuzu bir bütün olarak değiştirmemiz gerekiyor. Bugün her Cumartesi hala gösteri olsa bile hareket daha düşük yoğunluklu. Birçok insan çok zorlayıcı baskılardan dolayı yorgun ve korkmuş durumda. Ayrıca birçok insan, bu yıl boyunca neler olduğunu herhangi bir parti olmadan, herhangi bir birlik olmadan, herhangi bir temsilci olmadan kendi başlarına anlayabilmek, neler yapabildiklerini kavramak için zamana ihtiyaç duyuyor. Belki bu olgunlaşma süreci biraz zaman alacaktır. Ancak kendimize güveniyoruz, çünkü hastanelerde, taşımacılıkta, eğitimde olduğu gibi işyeri çatışmalarında işçilerin sarı yeleğin yatay meclislerinden ilham almaya başladığını görebiliyoruz.

Otonom Popüler Direniş: Gelecek Sarı Yeleklilere Aittir!

Haftalar sonra, aylar sonra, Sarı Yelek Hareketleri devam ediyor. Hafta boyunca meşgul olan kavşaklarda, Cumartesi günkü gösterilerde ve bazen depo veya ücretli geçişlerin tıkanmasında, hareket hala aniden ve sorgulamalara yol açan güzel bir kararlılık gösteriyor. Sarı yeleklileri motive eden nedir, enerjileri nereden geliyor, ne istiyorlar?

Birkaç yıldır bir slogan dergimizin kapağında: “Otonom Halk Direnişi”. Bu üç kelime, yalnızca sömürülen nüfusların siyasi partiler ve sendikalar dışında seferber edilmesinin kapitalist sistemin yıkıcı şiddetini engellemeyi mümkün kılacağını ve sadece halk kitlelerinin özerk eyleminin bu haksız, eşitsizliğe yol açan intihar sistemine son verebileceğini açıklıyor.

Sarı yelekliler bu sloganı gerçekliğe dönüştürdü: sadece sembol olan şey sosyal bir gerçeklik haline geldi. Yaşam koşullarımız çok zorlaştı; ay sonunu getirmek artık çok sıkıntılı, hayatımız boyunca çalışıp karşılığında aldığımız saçma emeklilik maaşlarından sıkıldık, istikrarsızlıktan sıkıldık, canımıza tak etti. Adaletsizliklerle dolduk taştık; paramızı çalan bizi işten çıkartan patronlara ödediğimiz saçma rakamlardan bıktık, TV’de dikenli dersler veren bütün dolandırıcılardan usandık, daimi yalancı ve sahtekar politikacılardan bıktık, zenginlere ayrılmış okullarda okudukları için kendilerinin yanılmaz olduğunu sanan ve yaptıkları politik, ekonomik, ekolojik felaketler getiren seçimlerin sonuçlarına fakirlerin katlanması gerektiğini düşünen sözde elitlerden usandık.

Yoksulluğun ve eşitsizliklerin artması, su ve havanın kirlenmesi, toprakların artifikasyonu, doğal alanların tahrip edilmesi, biyo-çeşitliliğin çöküşü, silah endüstrisinin gelişimi, fabrikaların taşınması, doğal kaynakların tükenmesi, küresel ısınma, vs. tüm bu trajediler, mülk sahipleri ve yöneticiler sınıfı tarafından yapılan politik seçimlerin sonucudur.

Ve bu insanlar, çok uluslu yapıların liderleri ya da politikacılar, bu seçimleri yalnızca kâr için doyumsuz susuzluklarını ve egemenlik arzusunu tatmin etmek için yaptılar. Güç ve para tutkuları yüzünden çıldırdılar ve denge duyularını kaybettiler. Onların tek ahlakı kâr olmuş: Bir projenin sosyal, sağlık veya ekolojik etkileri ne olursa olsun, onlar için sadece ne kazandıkları önemli.

Ve bu mantığın, bu genel yolsuzluk sisteminin sonuçları herkes tarafından görülebilir. Herkes, hegemonya arzusu ve iktidar arzusuyla takıntılı devletlerin yüzleşmesinin her zaman insanlık için ölümcül olabilecek bir nükleer savaşı tetikleyebileceğini görebilir. Aşırı sanayileşmenin yarattığı iklim bozukluklarının ve kar etme yarışının ölümcül bir tehdit oluşturduğunu reddetmeyi kim düşünebilir?

Gelecek nesiller hangi dünyada yaşayacak? Gezegenimize yönelik tehditler ve ilgilenmemiz gereken konular korkutucu derecede sayısız ve endişe verici. Çok korkutucu bir dünyada yaşıyoruz, bu giderek daha adil olmayan ve eşitsizliğin bize sunduğu gelecek karanlık ve tam da Sarı Yelekliler’in reddettiği perspektif bu. Peki nasıl karşı çıkılır? Bizi kim savunacak?

Açıkçası sendikalar, siyasi partiler, teorik amacı olan tüm bu kurumlar sistem için basit bir mazeret haline gelmiştir. Kendilerini, patronların kendileri için yapılan yasalarına saygı göstermeleri için sınırlarlar. Büyük ölçüde devlet ve şirket sübvansiyonlarına finansal olarak bağımlı kuruluşlara nasıl güvenebiliriz? Sosyal isyanları yönetmek, çıkmaz sokaklara sürüklemek işletme okullarında öğrenilebilecek bir meslek haline geldi. Kaç sendika yetkilisi kıdemli memur, bakan veya CEO oldu?

Ve eğer çok sayıda sendikacı dürüst kalırsa ve kendilerini beden ve ruhları ile çalışanları savunmaya adamışlarsa sistemin idamesine kendi istekleri olmadan da olsa katılırlar. Politikacılara nasıl güvenilir? Herkes güç ve paranın kuzuları aslanlara dönüştürdüğünü görür, tarih dul ve yetimin koşulsuz destekçileri olduğunu iddia eden ve bir kez seçildiğinde gerçek köpekbalıkları olduğu ortaya çıkan çok sayıda basit ve dürüst bireyi gözümüzün önüne getirir.

Her şeyin satın alındığı, her şeyin mal olduğu bir dünyada, fikirler ve vicdanlar da satın alınır. Düşünce oluşturanlar, vicdan alıcıları; lobici dediğimiz bunlar değil mi? Ve çorba çok acıysa, sindirimi zorsa, medya en tatsız suyu lezzetli hale getirmek ve hokkabazların zirve kralına yükseltmek için oradadır.

Öyleyse sadece kendimize güvenelim Sarı Yelekliler diyelim, kendimiz hareket edelim, yine hayatımızın efendileri olalım. Tekrar direnin, her zaman devlete ve patronlara direnin, aranızda tartışın, birlikte detaylandırın, birlikte inşa edin!

CNT AIT/FRANSA

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 52. sayısında yayınlanmıştır.

The post Sarı Yeleklilerin Bir Senesi Anarşist Bir Değerlendirme – CNT/AIT appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/04/07/sari-yeleklilerin-bir-senesi-anarsist-bir-degerlendirme/feed/ 0
“Sosyal Devlet”in Çöküşü: Adaletin ve Özgürlüğün Karşısında Macron – Romain Dubier https://meydan1.org/2019/04/15/sosyal-devletin-cokusu-adaletin-ve-ozgurlugun-karsisinda-macron-romain-dubier/ https://meydan1.org/2019/04/15/sosyal-devletin-cokusu-adaletin-ve-ozgurlugun-karsisinda-macron-romain-dubier/#respond Mon, 15 Apr 2019 10:26:26 +0000 https://test.meydan.org/2019/04/15/sosyal-devletin-cokusu-adaletin-ve-ozgurlugun-karsisinda-macron-romain-dubier/ 2006’dan beri Fransa’nın deneyimlediği en büyük toplumsal hareketle karşı karşıya kalan Macron Paris’teki birçok kamu binasını koruması için orduyu gönderdi. Böylece altı aydır her hafta Sarı Yelekliler ve Kara Blok’la girdiği çatışmalarda “yıpranan” polisi ve jandarmayı rahatlatmayı amaçlıyor. Kolluk kuvvetleri, politikacılar ve köşe yazarları televizyon ve radyoda günlerdir askeri bir dilden konuşuyorlar. “Askerlere vur izni […]

The post “Sosyal Devlet”in Çöküşü: Adaletin ve Özgürlüğün Karşısında Macron – Romain Dubier appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

2006’dan beri Fransa’nın deneyimlediği en büyük toplumsal hareketle karşı karşıya kalan Macron Paris’teki birçok kamu binasını koruması için orduyu gönderdi. Böylece altı aydır her hafta Sarı Yelekliler ve Kara Blok’la girdiği çatışmalarda “yıpranan” polisi ve jandarmayı rahatlatmayı amaçlıyor. Kolluk kuvvetleri, politikacılar ve köşe yazarları televizyon ve radyoda günlerdir askeri bir dilden konuşuyorlar. “Askerlere vur izni verilecek” dedi birisi, “insanlar ölebilir” diye ekledi bir başkası. Ezen sınıfların temsilcileri savaşın retoriğini yaymaya başladı.

Devlet ağzıyla konuşacaksak “yabancı” bir orduya ya da “terörist” bir örgüte karşı verilen bir savaş değil bu iktidarın ezilenlere karşı, sözde kendi insanlarına karşı savaşı. Sürecin başından beri çeşitli imalı sözlerle Sarı Yelekliler’i ve burjuva dükkanlarını, restoranlarını yakmaya cesaret edenleri “iç düşman” olarak adlandırdılar.

Fransa devletinin kendi düzenini sağlamak için orduyu çağırması en son 1948’de yaşanmıştı. O yıl yükselen işçi hareketiyle toplumsallaşan grevler Fransa’yı sarsmıştı. Dönemin sosyalist içişleri bakanı, madencileri işlerinin başına dönmeye zorlamak için askerleri yollamıştı. O zamandan beri, kolonyal savaşlar dönemi hariç, ordu hiçbir zaman polis operasyonu yürütmemişti.

Sınıf Mücadelesini Sözde Refah Devletiyle Yatıştırmak

2. Dünya Savaşı’nın ardından Paris, işçi ve patron temsilcilerinin katıldığı birleşme görüşmeleri etrafında örgütlenen güçlü bir refah devleti inşasını başlatarak varlığını sürdüren ekonomik adaletsizliklere karşı sınıf mücadelesini yatıştırmaya çalıştı. Patron ve işçi ilişkileri, her iki tarafın katkıda bulunduğu bu “toplumsal güvenliği” tartışmak ve yönetmekle sınırlandırıldı. Sınıf mücadelesi tamamen ortadan kaybolmadıysa da yeni doğan “Sosyal Devlet” geniş ölçüde kabul gördü.

Bunun sonucu olarak korunması gereken düzen, sadece tek bir sınıfın düzeni olmaktan çıktı. “İç düşman” ortadan kayboldu. Fransız Çevik Polisi CRS, 1944’te askerlerin yerine kullanılmak için oluşturuldu. O zamandan beri düzeni sağlamak için ordu hiç çağrılmamıştı. Polis, askeri teçhizatla donatılmıştı ve yüksek oranda şiddet kullanarak baskıyı artırıyordu ama askerler kışlalarından hiç çıkmadı. Değişen hükümetler, uyuşmazlıkları sandıkta ve toplumsal müzakerelerle çözmeye devam etti.

İşler her zaman böyle “yolunda” gitmiyordu tabii. 1795’te Robespierre’in düşüşünden beri, öyle ya da böyle burjuvazinin yönetimdeydi ve zaman zaman çıkan ayaklanmaları ezmesi için orduya güveniyordu. 1871’de muhafazakar iktidarlar orduyu Paris Komünü’nün bastırılması için kullandı, binlerce komünar katledildi. Söylentilere göre katliamın sona ermesinin nedeni kanalizasyonun daha fazla insanın kanını kaldıramaması olmuştu.

1870’lerde Cumhuriyet bunun son olduğu ilan etse de, devlet birçok kez grevleri ve toplumsal hareketleri bastırmak için askerleri harekete geçirdi. 1906’da merkeziyetçi bir burjuva olan İçişleri Bakanı George Clemenceau, 1099 işçiyi katleden Avrupa’da meydana gelmiş en büyük maden katliamını yönetti. Courrière madencilerini işbaşı yapmaya zorlamak için 20.000 asker gönderdi. Bu kuralın bir istisnası 1907’de gerçekleşti. 17E hattındaki askerlerin Fransa’nın güneybatısında köylülere ateş etmeyi reddetmesi ve köylülere katılması özgürlük mücadelesinin bir sembolü haline gelmiştir.

Ne zaman ki askerler, işçiler ve köylüler I. Dünya Savaşı’nda aynı siperlerde beraber savaştılar, bu yan yana gelişin yarattığı risk nedeniyle düzeni sağlaması için orduya başvurmak zorlaşmaya başladı. 1936 Devrimi ve toplumsallaşmış genel grevin ardından alınan çeşitli kazanımlara rağmen 1944’e gelindiğinde Fransa hala pek çok yönden “geri kalmış” bir ülkeydi.

1940’larda “Sosyal Devlet”in inşası, toplumsal şiddetin ve polis baskısının bittiği anlamına gelmiyordu tabii ki. Fakat bütün sınıflara ait bir devlet kavramı iç düşman kavramını etkisiz hale getirdi. Ordu, toplumsal mücadelelerde hakem olamazdı çünkü bu durum varlığını borçlu olduğu devletin yok olması riskini taşıyordu. Bu yüzden düzeni koruma işi 60 yıldır “askersizleştirilmişti”.

İsyan Eden “Halk” mı Yoksa “Vahşi Kitleler” miyiz?

1871’de Komün’ün bastırılmasını planlayan Adolphe Thiers, 1850’lerde devleti destekleyen iyi “halk” ve “sarayları ve heykelleri yakan, Paris’e saldırıp kan dökenler” ayrımını yapıyordu. Bir yanda devlete teslim edilmiş bir “halk”, diğer yanda etkisiz hale getirilmesi gereken “vahşi bir kitle”. Yabancı bir istilacı gibi zaptedilmesi gereken bir düşman, barbar. Onu kontrol etmek ordunun işiydi.

Polis eylemcilerle çatışırken Macron’un bazı kamu binalarını koruması için orduyu göndermesi, bu mantalitenin geri döndüğünü ve “Sosyal Devlet”in başarısızlığını gösteriyor.

Macron seçildiğinden beri özelleştirmeyle, toplumsal yaşamı zayıflatmakla, emekli maaşlarını azaltmakla, tren hatlarını kapatmakla, kamu harcamalarını kısmakla ve kamu hizmetlerini azaltmakla meşgul. Kuşkusuz bunları başlatan Macron değildi. Ondan önceki Nicolas Sarkozy ve François Hollande’ın ikisi de canavarın derisini yüzmeye başlamıştı zaten. Fakat “Sosyal Devlet”in mezarını kazan Macron oldu.

Devlet ezelden beridir sadece tek bir sınıfa hizmet ediyor. Macron’un neo-liberal politikaları, sınıf mücadelesinin yeniden güçlenmesini sağladı. Yeni ezenler; onların “halkına” karşı “düşmanlar” olarak karakterize edilen muhalefet arasındaki, yeni toplumsal mücadelelerin yolunu açtı.

Eğer Sarı Yelekliler hareketinden öğrenilecek bir şey varsa o da toplumun kendini örgütlemesi için hiçbir parti ya da iktidarlı yapıya ihtiyacı olmadığıdır. Bu ayaklanma, halkın yönetim sürecine katılma isteğini göstermesiyle, temsiliyet konusunda devletin sorunlar yaşamasına yol açtı. Sokağa çıkanların iş yerlerindeki sömürüye ve iktidarların devletin olabileceğini düşündükleri şekliyle yok olmasına ilişkin talepleri vardı.

Hükümetin bu taleplerin hiçbirine hiçbir cevap vermemesi, ideolojisinin çöktüğü gerçeğini gösteriyor. Devlet iktidarlara aittir, onlara hizmet eder ve sistemlerini sürdürmek için ezilen sınıfların örgütlenmesini engellemeye çalışır.

Devletin sınıfların işbirliği ile örgütlenip herkese hizmet edebileceğine inanmak bir illüzyondan ibarettir. İktidarlar yeterince güçlendikleri anda ya da muhalefet yeterince zayıfladığı anda kendi gücünü yeniden geri alır. Kolluk kuvvetlerinin yani ordunun ve polisin şiddetiyle karşılaştığımızda, Elysée Reclus’nün 1905’te yazdığı gibi; “taviz vermeyeceğiz”.

“Ya adalet insanlığın idealidir ve bu durumda onu herkes için isteriz ya da sadece iktidar toplumları yönetir, o zaman düşmanlarımıza karşı güç kullanırız. Ya eşitlerin özgürlüğü ya da kısasa kısas.”

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 49. sayısında yayınlanmıştır.

Çeviri: Özgür Oktay

The post “Sosyal Devlet”in Çöküşü: Adaletin ve Özgürlüğün Karşısında Macron – Romain Dubier appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/04/15/sosyal-devletin-cokusu-adaletin-ve-ozgurlugun-karsisinda-macron-romain-dubier/feed/ 0
Sarı Yelekliler Eski Siyasal Sınıfların Sonu Mu?-Jerome Roos https://meydan1.org/2019/03/04/sari-yelekliler-eski-siyasal-siniflarin-sonu-mu-jerome-roos/ https://meydan1.org/2019/03/04/sari-yelekliler-eski-siyasal-siniflarin-sonu-mu-jerome-roos/#respond Mon, 04 Mar 2019 10:02:00 +0000 https://test.meydan.org/2019/03/04/sari-yelekliler-eski-siyasal-siniflarin-sonu-mu-jerome-roos/ “Gilets Jaunes Eski Siyasal Sınıfları Havaya Uçurdu” Fransa’nın neoliberal düzeni, Sarı Yelekliler eylemlerinin kurulu siyasi sözleşmeleri paramparça edişiyle titriyor. Yeni süreç, hem tehlike hem de fırsatlar sunuyor. Mevcut düzen, geleceğin düzensizliğidir. (Saint-Just/ 1767-1794) Düzinelerce zırhlı araç ve tomayla desteklenen çevik kuvvetin taktik değişimiyle karşı karşıya kalan Sarı Yelekliler, başkentin en zengin mahallelerinin bazılarının Mayıs 68’den […]

The post Sarı Yelekliler Eski Siyasal Sınıfların Sonu Mu?-Jerome Roos appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

“Gilets Jaunes Eski Siyasal Sınıfları Havaya Uçurdu”

Fransa’nın neoliberal düzeni, Sarı Yelekliler eylemlerinin kurulu siyasi sözleşmeleri paramparça edişiyle titriyor. Yeni süreç, hem tehlike hem de fırsatlar sunuyor.

Mevcut düzen, geleceğin düzensizliğidir. (Saint-Just/ 1767-1794)

Düzinelerce zırhlı araç ve tomayla desteklenen çevik kuvvetin taktik değişimiyle karşı karşıya kalan Sarı Yelekliler, başkentin en zengin mahallelerinin bazılarının Mayıs 68’den bu yana Paris’in merkezinde görülmemiş şekilde genel huzursuzluk duygusuyla karıştığı geçen iki hafta sonunda olduğu gibi güvenlik güçlerini alt etmeyi başaramadı. Yine de, ülke genelinde 89.000 çevik gücün mobilizasyonu ve 1700’den fazla protestocunun tutuklanması bile Sarı Yeleklileri “IV. Eylem”i için Champs Élysées‘e çıkan ana bulvarlara bir kere daha inmekten alıkoyamadı. Bir polis sözcüsü, mülk tahribatından kaynaklı genel hasarın, isyanların doğasının daha dağınık olması yüzünden, önceki haftalardan çok daha büyük ve yaygın olduğunu belirtti. Bordeaux, Toulouse, Lyon, Dijon, Nantes ve Marseille dâhil diğer pek çok Fransız kenti de şiddetli çatışmalara tanık oldu.

İki öfkeli kamyon şoförünün, Macron hükümeti tarafından getirilen yeni bir “ekolojik” yakıt vergisine karşı yerel karayollarını ve otoban gişe istasyonlarını engellemek üzere yaptığı yaygın Facebook çağrısına ülke çapında bir yanıt olarak başlayan eylemler, şimdi bankacı başkan ve açıkça temsil ettiği varlıklı şirket seçkinlerine karşı tam gelişmiş halk isyanına dönerek ilerliyor. Sarı Yelekliler hareketi -eğer bu şekilde doğru olarak tanımlanabilirse- sosyal bileşimi ve ideolojik yönelimi bakımından sarsıcı ve çelişkili kalsa da, Fransız siyasetinde büyük bir çatlak açtığına dair çok az şüphe var.

Sol için ortaya çıkan senaryo hem heyecan verici fırsatlar hem de bir dizi önemli politik risk sunuyor. Radikal ve otonom toplumsal güçler, önlerindeki tehlikeyi göze alarak kendilerini bu alışılmadık ve belirsiz duruma nasıl sokacaklar?

Krizin Derinleşen Algısı

Eylemcilerin halktan aldığı yaygın destek, hükümetin bu gelişmeler karşısındaki tıkanıklığını daha da güçlendiriyor. Anketler, Macron için yüzde 18’lik berbat onaylanma oranının tam karşıtlığını ortaya koyarak, ankete katılanların üçte ikisinden fazlasının Sarı Yelekliler’i onayladığını gösteriyor. İlginç bir şekilde, hükümet ve kurumsal medyası tarafından yürütülen, “gerçek” Sarı Yelekliler ile sol-kanadın aşırı ucu ve sağ-kanadın casseurs (kesicileri) ya da holiganları arasına sürekli bir takoz sıkıştırmayı amaçlayan ortak bir dezenformasyon kampanyasına rağmen, eylemcilerin kendileri bugüne kadar, bu hatlar arasında bölünmeyi reddetti.

Gelişmemiş ve Çelişkili Bir Hareket

Sonuç olarak, Sarı Yelekliler tüm Fransız halkını kesinlikle temsil etmezken, şu an rahatlıkla popüler bir hareket olarak sınıflandırılabilir. Aslında, katılımcılarının tanımına göre sosyal bileşimi ve ideolojik yönelimi daha geniş toplumda bulunan çeşitliliğin bir kısmını yansıtıyor – diğer bir deyişle bu hareket, çağdaş Fransa’da geniş ölçüde yinelenen aynı çelişkileri ve önceden var olan siyasal fay-hatlarını içeriyor. Eğer Sarı Yelekliler fenomeni kafası karışık ve politik anlamda tespiti zor olarak kalırsa, -muhtemelen Fransız işçi sınıfı tarafında varsayılan ahlaki çöküşten çok, ülkenin demokrasi sonrası geç kapitalist toplumunun iyice düzensiz ve depolitize edilmiş doğasındandır– bu bizzat kırk yıllık neoliberal yeniden yapılanma ve politik ayrışmanın bir sonucudur.

Riskler ve Fırsatlar

Sarı Yeleklileri birleştiren bir şey varsa, o da Başkan Macron nefretini paylaşmaları ve onun keskin yoksul-karşıtı politikalarına kolektif başkaldırıdır. Sarı Yelekli bir eylemcinin açıkladığı gibi, “Macron’un makamındaki ilk hamlesi, yoksul insanların kira yardımlarından para keserken, mega-zenginlerin servet vergisini düşürmekti. Bu ciddi bir adaletsizliktir.” Bu açıdan bakıldığında, geniş çapta küçültülmüş “ekolojik” yakıt vergisi gerçekten de, gelir kaybını telafi etmek ve iklim krizinin maliyetlerini işçi sınıfına yüklemek için yalnızca bir girişimdir –Macron’un politik rolünün temel kısmı, kapitalistler için Robin Hood’un tersidir; zenginlere vermek için fakirlerden çalmak.

Sarı Yeleklileri, hareketlerinin gelişmemiş ve çelişkili doğalarından ötürü küçümsemememiz gerekse bile, ırkçı, cinsiyetçi ve homofobik aşırı-sağ ile geniş bir mücadele alanı paylaşımının içerdiği tehlikelerden sakınabiliriz. Sarı Yelekliler gibi oldukça heterojen bir harekette bir dereceye kadar, aşırı-sağın katılımının kaçınılmaz olduğu söylenebilir. Bu durumda daha geniş bir toplumsal muhalefet için meydan okuma, bu tür “kirlilikleri” oturdukları rahat koltuklardan kınamak değil, o aşırı-sağ unsurların hareket içinde hegemonik bir konum yerleştirmesini önlemek olacaktır. İsyanın yükselmesine yol açan yaygın öfke yakın zamanda tamamen dağılacak gibi görünmediğinden, radikal ve otonom toplumsal güçlerin çok az seçeneği var, ama hareketin ırkçı ve ulusalcı eğilimlerini olabildiğince önemsizleştirme çabası içinde etkin olarak katılabilirler.

Tüm Şüphelerin En Güzeli

Yine de, ortaya çıkan bu fırsatlara ve yaygın devrimci coşkuya rağmen, bir takım ciddi zorluklar devam ediyor. Yoğun katılım, önümüzdeki haftalarda kademeli olarak azalmaya başladığında -özellikle de tatil günlerinin gelişiyle kaçınılmaz olacak- halkın kızgınlığı, ülkenin dört bir yanında içten içe kaynamaya devam edecek. Bu yaygın enerjinin bir kısmı kuşkusuz yeni toplumsal hareketlere ve taban girişimlerine kanalize edilecek olsa da, daha izole bireysel hayal kırıklıkları hemen verimli bir çıkış bulmakta çoğu zaman başarısız olacaktır. Bu hayal kırıklığı içinde, Sarı Yeleklilerin politik mirası hakkında daha geniş sorular ortaya çıkacak ve sol ve sağ muhalefet liderleri, büyük isyanın meşru “varisi” olarak tanınması için birbirleriyle çekişmeye devam edecek.

Bu bağlamda, popüler bir katılım ivmesi ile güçlendirilmiş bir Le Pen yönetiminin korkutucu senaryosu, ufukta uğursuz bir şekilde uzanıyor. 2013’te Brezilya’daki kalabalık gösterilerin ve 2014 Ukrayna’daki iç savaşın, 2013’te İtalya’daki protestoların siyasi başarısızlığı, bu riskin küçümsenmeyeceğini açıkça göstermektedir.

Bununla birlikte, bu kayda değer tehlikelere rağmen, olası bir Le Pen yönetiminin altında yatan nedenleri, neoliberal merkezin çöküşü için bir katalizör olarak Sarı Yelek ayaklanmasının rolüyle birleştirmemek önemlidir.

Sonuç olarak, Gilets Jaunes (Sarı Yelekliler) siyasal kurumu kuşatan derin meşruiyet krizinin bir belirtisidir. Şu anda bu eylemleri istismar etmeye çalışacak aşırı-sağ korkusunu belirten endişeli eylemciler haksız değildir, ancak 18 ay önce Sarı Yelek barikatları bile başlamadan Le Pen’in cumhurbaşkanlığını kazanmasına ramak kaldığı, hatta AB parlamento seçimi anketlerinde Macron’u geçtiği gerçeğini göz ardı etme eğilimindeler. Başka bir deyişle, Le Pen Fransa’nın bir sonraki cumhurbaşkanı olacak olursa, bu sarı yelekliler ayaklanmasından kaynaklanmayacaktır; kırk yıllık sınıf kutuplaşmasının ardından yapılan eski politika yönteminin iflasının bir sonucu olacaktır. Güvenilir ve ilham verici bir devrimci mücadelenin yokluğunda, neoliberal merkezin krizi zaten her zaman sağa doğru işaret etmektedir.

 

Çeviri: Betül Taylan

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 48. Sayısında yayınlanmıştır.

The post Sarı Yelekliler Eski Siyasal Sınıfların Sonu Mu?-Jerome Roos appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/03/04/sari-yelekliler-eski-siyasal-siniflarin-sonu-mu-jerome-roos/feed/ 0
Sarı Yelekliler’in Eylemi Öncesinde 278 Kişi Gözaltına Alındı https://meydan1.org/2018/12/08/sari-yeleklilerin-eylemi-oncesinde-278-kisi-gozaltina-alindi/ https://meydan1.org/2018/12/08/sari-yeleklilerin-eylemi-oncesinde-278-kisi-gozaltina-alindi/#respond Sat, 08 Dec 2018 08:26:29 +0000 https://seninmedyan.org/?p=45826 Akaryakıt fiyatlarına getirilen zamların ardından eylemlerine başlayan Sarı Yelekliler,  eylemlerini sürdürüyor. Fransa’da siyasi iktidarın zamların askıya alınmasına yönelik adımına karşılık “Ekmek kırıntısı değil ekmeğin kendisini istiyoruz” diyen “Sarı Yelekliler” eylemleri bırakmayacağını açıklayarak bugün için Paris başta olmak üzere tüm Fransa’da meydanlarda olacak. Sarı Yelekliler’in geri adım atmaması üzerine Macron hükümeti ülkede adeta olağanüstü hal (OHAL) ilan etti. Başbakan Edouard Philippe, […]

The post Sarı Yelekliler’in Eylemi Öncesinde 278 Kişi Gözaltına Alındı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Akaryakıt fiyatlarına getirilen zamların ardından eylemlerine başlayan Sarı Yelekliler,  eylemlerini sürdürüyor. Fransa’da siyasi iktidarın zamların askıya alınmasına yönelik adımına karşılık “Ekmek kırıntısı değil ekmeğin kendisini istiyoruz” diyen “Sarı Yelekliler” eylemleri bırakmayacağını açıklayarak bugün için Paris başta olmak üzere tüm Fransa’da meydanlarda olacak.

Sarı Yelekliler’in geri adım atmaması üzerine Macron hükümeti ülkede adeta olağanüstü hal (OHAL) ilan etti. Başbakan Edouard Philippe, Sarı Yelekliler’in ülke genelinde düzenleyecekleri gösterilerde 89 bin polisin görev yapacağını ve sadece Paris’i 8 bin polisin yanı sıra bir düzine zırhlı aracın koruyacağını açıkladı. Ayrıca eylemler nedeniyle Paris’te mağazaların açılmayacağı, banka ve dükkanların da kapalı olacağı belirtildi.

Fransa’nın başkenti Paris’te Sarı Yelekliler’in düzenleyeceği eylem öncesi 278 kişi gözaltına alındı.

Fransa’da “Sarı Yelekliler”in bugün ülke genelinde düzenleyeceği protestolar öncesinde, başkent Paris’teki Charles de Gaulle Meydanı’nda bulunan Zafer Takı Anıtı çevresinde güvenlik önlemleri alındı.

 

 

 

 

 

 

The post Sarı Yelekliler’in Eylemi Öncesinde 278 Kişi Gözaltına Alındı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/12/08/sari-yeleklilerin-eylemi-oncesinde-278-kisi-gozaltina-alindi/feed/ 0
TC Kararsız: Sarı Yelekliler “Terörist mi” yoksa “Barışçı mı”? https://meydan1.org/2018/11/26/tc-kararsiz-sari-yelekliler-terorist-mi-yoksa-barisci-mi/ https://meydan1.org/2018/11/26/tc-kararsiz-sari-yelekliler-terorist-mi-yoksa-barisci-mi/#respond Mon, 26 Nov 2018 17:50:25 +0000 https://seninmedyan.org/?p=45672 Fransa’da akaryakıt zamlarının ateşlediği eylemler tüm şiddetiyle devam ederken T.C ise konuya nasıl yaklaşacağını henüz belirleyemedi “Orantısız Güç Kullanımı” T.C Devleti Dış İşleri Bakanlığı sözcüsü Hami Aksoy eylemler hakkında “…Fransız güvenlik güçlerinin göstericilere sertleşen müdahaleleri ve orantısız güç kullanmaya varan uygulamaları da kaygı vericidir” diye açıklama yaparken Recep Tayyip Erdoğan ise “Paris’te terör eylemleri var” […]

The post TC Kararsız: Sarı Yelekliler “Terörist mi” yoksa “Barışçı mı”? appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Fransa’da akaryakıt zamlarının ateşlediği eylemler tüm şiddetiyle devam ederken T.C ise konuya nasıl yaklaşacağını henüz belirleyemedi

“Orantısız Güç Kullanımı”

T.C Devleti Dış İşleri Bakanlığı sözcüsü Hami Aksoy eylemler hakkında “…Fransız güvenlik güçlerinin göstericilere sertleşen müdahaleleri ve orantısız güç kullanmaya varan uygulamaları da kaygı vericidir” diye açıklama yaparken Recep Tayyip Erdoğan ise “Paris’te terör eylemleri var” dedi.

“Terör Eylemleri”

Uluslararası Uyuşturucu Politikaları ve Halk Sağlığı Sempozyumu’nda konuşan Recep Tayyip Erdoğan Sarı Yelekliler hakkında  “Gezi olaylarında uluslararası medya sürekli Taksim’i gösterdi değil mi? Şu anda Paris’te terör eylemleri var, uluslararası medyada bir ses var mı, yok. Dünya sessiz, hiç Paris’i görmüyor. Niye görmüyorlar? Onların lekelenmesini istemiyorlar. İsteseniz de istemeseniz de dünya bunu takip ediyor” dedi

The post TC Kararsız: Sarı Yelekliler “Terörist mi” yoksa “Barışçı mı”? appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/11/26/tc-kararsiz-sari-yelekliler-terorist-mi-yoksa-barisci-mi/feed/ 0