Kavalcıoğlu hakkında 7 ayrı arama kararı olduğu öğrenildi.
The post Savcı Eyüp Akbulut Görevden Uzaklaştırıldı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Viranşehir Savcısı Eyüp Akbulut hakkında göreve devamının yargı erkinin nüfuz ve itibarına zarar vereceği kanaatine ulaştığından, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) 2. Dairesi, oybirliği ile hakimler ve savcılar kanununun 77. maddesi gereğince geçici olarak görevden uzaklaştırıldı.
The post Savcı Eyüp Akbulut Görevden Uzaklaştırıldı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Yanmış Tarlada Emekli Savcıya Ait Cansız Beden Bulundu appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Muğla Salihpaşalar mahallesi Merdivenli mevkiinde bir tarlada çıkan yangına itfaiye ekiplerinin yaptığı müdahalenin ardından tarlanın ortasında bir erkeğe ait cansız bedene rastlandı.
Çıkan yangının söndürülmesinin ardından yapılan araştırmada cansız bedenin emekli savcı Zeki Sökmen’e ait olduğu belirlendi. Zeki Sökmen’in tarladaki yangına müdahale ederken dumandan zehirlenebileceği değerlendirildi.
The post Yanmış Tarlada Emekli Savcıya Ait Cansız Beden Bulundu appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Çukurova’da Öldük, Nusaybin’de Korktuk appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Lise Anarşist Faaliyet’ten Mısra Sapan
Polissin diyelim, düşünmesi bile kötü, kimsenin sana karşı çıkamayacağını öğrendiğin eğitimleri bitirmişsin. Eğitimde ilk öğrendiğinse devlet olduğun. Devlete kimse karşı çıkamaz. Devletin attığı tokat acıtmaz. Devlet şefkatlidir. Ne yapsa hakkıdır. Hakkı olup olmamasını da önemsemez çünkü hakkını, adaletini o belirler. İsterse normal, isterse anormal olur. Yasayı koyan da kaldıran da odur. Güç olmak böyle bir şeydir. Bu güç adaletinin sopasıdır. Sen de devletin sokaktaki sopasısın. Dayak da cennetten çıkma zaten, döve döve uygularsın adaleti. Nusaybin’de de cennetten bir kez daha çıkan dayağı, silah sesi efektiyle bol korkulu bir şekilde adalete dönüştürdün.
Kaymakamsın diyelim, düşünmesi bile kötü, sen daha lisedeyken hangi üniversiteyi kazanacağını, kaymakam olacağını söyleyen öğrencilerdensindir. Üniversiteyi, sağa karışıp sola karışmadan, sicilini kirletmeden bitirirsin. Tertemiz sicilinle girdiğin yazılı sınav sonrasında dört sözlü sınavda ne anlatırsın bilemeyiz ama anlatacağını anlatarak kaymakamlığı kaparsın. Görevin basittir. Sen ortacısındır. Üsttekilerle alttakilerin dengesini kurarsın, bir dört sözlüde öğrendiğin kıvırma da senin görevindir. Cahil cühela tayfası polisler dağıtırsa sen toparlarsın ortalığı. Polisi ezdirmeden olayları geçiştirirsin. Polis sekiz yaşında bir çocuğu apar topar yakalayıp sürükleyerek yürüttüğünde olay duyulmasın diye herkesi sen susturursun. Baktın olay gündemleşti, “münferit bir olay” atmosferinde açıklamalar yaparsın. Nusaybin olayı yaklaşık yirmi gün önce gerçekleşmiş. Görüntüler gündemleşince bir kaymakamlık açıklaması yapıldı. Polislere taş atan kişilerin kovalandığı gibi bir kıvırma için ancak ve ancak dört ayrı sözlü sınavı geçmek gerekir.
Savcısın diyelim, düşünmesi bile kötü, en sükseli hukuk fakültelerini kazanmış okumuş bitirmişssin. En zor sınavı atlatmış, savcılığı kazanmışsın. Kimsenin kayırmasına ihtiyacın yok. Kimse sana söz söyleyemez. Çünkü sen devletin adaletini sağlayacaksın. Bazen birileri kulağına fısıldayabilir, fısıltıları dinlersen ve söylenenleri yaparsan yükselirsin. Birilerini aldırıp birilerini bıraktırabilirsin. Birisinin evinden sokağa çıkmasını yasaklayabilirsin. Evden çıkartmayan ülkeden de çıkartmaz isterse. Çıkartmadın da uzattıkça uzattın ya bir annenin isteğini. Böylece dolaylı olarak kimin yaşayıp yaşamayacağını da belirledin. Senin vicdanın gerçeklerle alakalı değil gerekçelerle ve görevini yapıp yapmadığınla alakalıdır. Sen adaletin kılıcısın ya kestiğin el de kol da senindir.
Çocuklar ölüyor. Bazılarımızı yasalarınızla, bazılarımızı da yasalarınızı çiğneyerek öldürüyorsunuz. Bazen direkt vurarak öldürüyorsunuz bazen de dolaylı öldürüyorsunuz.
Çocuklar mutsuz. Bizi korkutuyorsunuz, korkuyla büyümemizi istiyorsunuz. Korkan itaatkârlaşır. Açlık ve yoksulluk içinde yaşıyoruz. Reklamları izletiyorsunuz ama izlediklerimize ulaşamadığımız bir dünya yaratıyorsunuz.
Sadece siz yoksunuz yaşamımızda, korkuyu cesarete çevirenlerle dolu dünya. Ve çocuk da olsak biliyoruz gerçek korkağın siz olduğunuzu.
Direkt ya da dolaylı olarak devletlerin öldürdüğü tüm çoçukları selamlayalım. Ve korkuttuğu ve yoksullaştırdığı çocuklara seslenelim: “Bir oyun oynayalım, devleti yıkma oyunu; yaratmak için mutlu dünyayı!”
Mısra Sapan
The post Çukurova’da Öldük, Nusaybin’de Korktuk appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post MİT TIR’ları Davasına Bakan Savcı Yaşar Kavalcıoğlu Gözaltına Alındı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Kavalcıoğlu hakkında 7 ayrı arama kararı olduğu öğrenildi.
The post MİT TIR’ları Davasına Bakan Savcı Yaşar Kavalcıoğlu Gözaltına Alındı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Kullan-at Kılavuz : “Sıkça Sorulan, Cevap Vermek Zorunda Olmadığımız Sorular” – Davut Erkan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler…
Adaletsizliklere karşı mücadele eden, örgütlenen ve eyleyen herkesin yolu sık sık karakollardan, adliyelerden geçer. Uluslararası insan hakları hukukunun ayrılmaz bir parçası ve temeli olan ifade özgürlüğü hakkını veya örgütlenme hakkını kullanan insanlar, devlet tarafından hukuk araç kılınarak, hukuk ihlal edilerek veya bazen hukuk askıya alınarak baskı altına alınmaya, sindirilmeye, hapsedilmeye çalışılır.
İşte bu süreçlerde; polisin, jandarmanın, savcının veya hakimin değişik kategorilerdeki sorularıyla karşı karşıya kalabiliriz. Bu soruların çok azına yasal olarak cevap verme zorunluluğumuz olsa da, çoğunlukla cevap vermek zorunda olmadığımız sorularla karşı karşıya kalırız. En sık karşılaştığımız birkaç örneği bu yazıda inceleyeceğiz.
DURDURMA-YAKALAMA ESNASINDA: Polis ya da jandarma, sizi yolda durdurduğunda ya da bir suç iddiasıyla yakaladığında, kimliğinizi ibraz etmek dışında hiçbir soruya cevap vermek zorunda değilsiniz. Çoğu zaman sarf ettiğiniz sözler çarpıtılarak ya da aleyhinize yorumlanarak yakalama tutanağında geçirilir ve bu da ilerde aleyhinize sonuçlar yaratabilir. Bu yüzden avukatınızla görüşmeden, onun hukuki yardımından faydalanmadan hiçbir soruya cevap vermemek yerinde olacaktır.
EMNİYETTE/POLİS-JANDARMA KARAKOLUNDA: Karakollarda en sık rastlanan durum, Terörle Mücadele polisinin ya da İstihbarat elemanlarının kişiyi bir odaya alarak mülakat adı altında yasadışı bir görüşme yapmasıdır. Bu görüşmeye avukatınız çağrılmaz ve değişik psikolojik ya da fiziki baskı yöntemleriyle karşılaşabilirsiniz. Gerçek dışı bilgiler verilerek itiraf alınmaya çalışılabilir ya da kendinize veya başkalarına dair bilgi vermeniz istenir. Bu görüşmeye kesinlikle gitmek zorunda değilsiniz, gitmemelisiniz. Rızanız dışında bu sorguya muhatap kaldığınız takdirde ise hiçbir soruya cevap vermeyiniz. Avukatınızla görüşmeden ve avukatınız yanınızda olmadan sorulan hiçbir soruya cevap vermeyiniz ve tek kelime konuşmayacağınızı beyan ederek yasadışı sorgunun derhal sonlandırılmasını talep ediniz.
İFADE SIRASINDA: Avukatınızla birlikte ifadeye girdiğinizde kimliğinize ilişkin sorulara doğru cevap vermeniz gerektiği ifade edilir. Yasal olarak sadece kimliğe yani kim olduğunuza dair sorulara cevap vermeniz gerekir: Bunlar ad-soyad, anne-baba adı, doğum yeri ve doğum tarihi gibi temel bilgilerdir. Mail adresi, telefon numarası, sosyal medya hesapları, özgeçmiş ve benzer sorular bunun kapsamında değildir, bunlara cevap verme zorunluluğunuz yoktur.
Bu başlıkta bahsedilmesi gereken bir husus da, en önemli haklardan olan susma hakkıdır. Karakolda, savcılıkta ya da mahkemede tarafınıza suçlamayla ilgili olarak yöneltilen sorulara cevap vermek zorunda değilsiniz. Susma hakkınızı isterseniz bazı sorular yönünden isterseniz de ifadenin tamamı bakımından kullanabilirsiniz. Tüm ifade bakımından susma hakkınızı kullandığınızı belirttikten sonra soru sormaya devam edilmesi, bir baskı yöntemidir ve başka soru duymak istemediğiniz takdirde bunu belirterek ifadenin sonlandırılmasını talep edin.
SOSYAL-EKONOMİK DURUM ARAŞTIRMASI: Hakkınızda bir ceza davası açıldığında ya da tazminat davası gibi bir davada taraf olduğunuzda mahkeme; polis ya da jandarmaya bir yazı göndererek Sosyal ve Ekonomik Durumunuzun araştırılmasını ister. Buna kısaca SED denilmektedir. Normalde bu araştırmanın, size sorularak değil, bağımsız kaynaklardan araştırılması gerekirken, hemen her zaman memurlar, bütün soruları size sorup kağıda yazarak bu işi bitirmeye çalışırlar. Üstelik bunun için evinizin ya da ailenizin evinin kapısı sürekli aşındırılır. Kimi zamansa defalarca telefonla arayarak karakola gitmenizi isterler. Belirtmek gerekir ki bu usul, yasaya aykırıdır ve bu durumda hiçbir şekilde karakola gitmek veya sorulara cevap vermek zorunda değilsiniz. Ancak siz cevap vermediğinizde, ailenizden ya da komşularınızdan bu bilgileri almaya çalışacaklardır, ki bu da bazen aleyhinize sonuçlar doğurabilir. Bu hususları da göz önünde bulundurarak bir tavır geliştirmeli ve her halükarda sadece ekonomik durumunuzu aydınlatacak gelir ve giderlere dair sorulara cevap vererek, bunun dışına çıkan sorular sorulmasını engellemelisiniz.
Sonuç olarak; akılda tutulması gereken devletin bir bütün olarak aleyhinize çalıştığıdır. Söylediğiniz her kelime ve özellikle atacağınız her imza aleyhinize delil olarak kullanılabilecektir. Bu nedenle sizin hak ve menfaatlerinizi koruyacağından emin olduğunuz profesyonel bir hukukçunun yani avukatınızın hukuki yardımından faydalanmadan hiçbir belgeye imza atmamanız, hiçbir soruya cevap vermemeniz önem taşımaktadır.
Av. Davut Erkan
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 29. sayısında yayımlanmıştır.
The post Kullan-at Kılavuz : “Sıkça Sorulan, Cevap Vermek Zorunda Olmadığımız Sorular” – Davut Erkan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Kullan-at Kılavuz : Gözaltı, Tutuklama, Ceza Davaları appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler…
Ezilenlerin, var olan tahakküm düzenini yıkarak yeni bir dünya yaratma mücadelesi, elbette bu tahakküm ilişkilerinin koruyucusu olan devletin “asayiş” mekanizmalarının hedefi olacaktır. Ezilenler zulme karşı seslerini her çıkardıklarında, sokağa her çıktıklarında düzenin koruyucusu olan polisle karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu karşılaşma kimi zaman savcıyla veya hakimle tanışma fırsatına da dönüşebilmektedir. (Burada hemen belirtmek gerekir ki, eylemlere polisçe müdahale edilmesi sonucunda gözaltına alınan insanların neredeyse tamamı ya dava dahi açılmadan ya da dava sonucunda beraat ederek suçlamalardan aklanmakta, hatta karşı dava açarak devleti tazminata dahi mahkum etmektedirler.)
Devletler, teorik olarak kendi yasalarına, anayasalarına ve uluslararası sözleşmelere bağlıdırlar, bunların dışına çıkamazlar. Örneğin bir ifade özgürlüğü veya protesto hakkı konusunda belirlenmiş standartlara riayet etmek durumundadırlar. Gazetemizin 26. sayısında toplantı ve gösteri yürüyüşleri ile ilgili kılavuzu yayımlamıştık. Ancak belirtmek gerekir ki ne zaman ezilenlerin mücadelesi yükselse, devlet kendi koyduğu kuralları çiğneyerek, polisi-savcısı-hakimi ile halk üzerinde bir korku yaratmaya ve bu şekilde onları sokaklardan geri çekmeye çalışır.
Adaletsizliklere karşı mücadelede sokağa çıkmak, devlet terörü nedeniyle elbette belirli tedbirler almayı gerektirir. Kitleler, kendi güvenliklerini sağlamak için gerekli tedbirleri almak ve saldırıları püskürtmek için gerektiğinde öz-savunma yapmak durumundadırlar. Ancak bunun ötesinde devletin karakollarla ve adliyelerle yaratmaya çalıştığı korku psikolojisini aşmak önemlidir.
GÖZALTI
Gözaltı, devletin en sık başvurduğu korkutma yöntemidir. Çoğunlukla hukuksal bir amaçla değil, sadece sokağa çıkan insanların dağılmasını ve eylemin sonlanmasını sağlamak üzere başvurulan bir yöntemdir. Gözaltı işlemi -kabaca- polis tarafından alıkonulmayı ifade eder. Bu alıkonulma, eylem yerinde başlar, polis aracında ve karakolda devam eder, bazen de adliyede savcı tarafından ifade alınmasıyla sona erer. Gözaltında yapılan neredeyse tek işlem, ifade almaktır. Ortalama 15 dakika süren bir işlem için kişinin ortalama 15 saat tutulması, bunun hukuksal bir işlem olmaktan ziyade bir yıldırma yöntemi olduğunun en bariz göstergesidir.
TUTUKLAMA
Tutuklama bir ceza değil, soruşturmanın sağlıklı yürümesini sağlamak amacıyla başvurulması gereken bir tedbirdir. Tutuklamanın amacı, bir suç işlediği yönünde kuvvetli şüphe bulunan kişinin suçun delillerini yok etmesini ya da yargılamadan kaçmasını engellemektir. Tabii ki bu yola başvurulabilmesi için, kişinin bu sayılanları yapmaya çalıştığı yönünde delillerin olması gerekir. Ancak söz konusu siyasi soruşturmalar olduğunda tutuklama, “sen biraz içerde kal da aklın başına gelsin” amacıyla başvurulan bir araçtır. Evet, cezaevleri birçok özgürlüğü ortadan kaldıran ya da ciddi anlamda kısıtlayan yerlerdir. Ancak bilinmesi gerekir ki, cezaevinin içerisi ve dışarısı bir bütünün sadece duvarlarla çevrilmiş farklı parçalarıdır. Cezaevinde özgürlüğünden yoksun ama dışarıda özgür olduğunu sanmak, sistemin yaratmaya çalıştığı bir yanılsamadır. Oysa bu düzende dışarısı, sadece büyükçe bir cezaevidir.
CEZA DAVALARI
Devlet mücadele eden insanlara dava açarak, onları yargılamaktan daha çok, dışarıdaki insanlara bir gözdağı vermeyi amaçlar. En ufak bir eyleme katılan insanı, hukuk düzeni karşısında ona ceza veremeyeceğini bilmesine rağmen onlarca yıl hapis cezası istemiyle yargılayan sistem için yargılama süreci, karara varmak için kullanılan bir araç olmaktan çok amacın kendisidir. Böylece, yıllar süren davalarla yargılanan kişilerin, onların ailelerinin ve tanıdıklarının, davayı takip eden kamuoyu ve nihayet bütün bir toplumun, devletin nefesini ensesinde hissetmesi amaçlanır.
Devlet; adaletsizliğe, talana, sömürüye, savaşa ve katliama direnen insanları karakollar, adliyeler ve cezaevleri ile korkutmaya ve yıldırmaya çalışmaktadır. Ancak bizler biliriz ki, mücadele tam da hayatın bir cezaevine dönüştürülmesine karşı direnmenin adıdır. Bu yolda devlet elbette yıldırma politikaları izleyecektir. Ancak diz çökerek kölece yaşamaktansa, ayakta durarak mücadele etmek yeğdir.
[email protected]
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.
The post Kullan-at Kılavuz : Gözaltı, Tutuklama, Ceza Davaları appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>