sayı 1 – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Sat, 21 Jun 2014 16:25:03 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 “Kapitalizmin Yapıbozumu BAUHAUS” – Deniz Tanfener https://meydan1.org/2014/06/21/kapitalizmin-yapibozumu-bauhaus-deniz-tanfener/ https://meydan1.org/2014/06/21/kapitalizmin-yapibozumu-bauhaus-deniz-tanfener/#respond Sat, 21 Jun 2014 16:25:03 +0000 https://test.meydan.org/2014/06/21/kapitalizmin-yapibozumu-bauhaus-deniz-tanfener/ Bir kazma sapına mı ihtiyacınız var? Yada bir saksı fesleğen, bir matkap, bir merdiven, sandalye, sunta da olabilir. Belki bir kutu boya, belki de basit bir falçata… Bunlardan birine ya da birkaçına ihtiyacınız varsa gideceğiniz yer şüphesiz bir yapı marketidir. Kat kat yükselen raflar, turuncu tulumlar giymiş işinin ehli personel, bir tarafından bakınca diğer ucunu […]

The post “Kapitalizmin Yapıbozumu BAUHAUS” – Deniz Tanfener appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Bir kazma sapına mı ihtiyacınız var? Yada bir saksı fesleğen, bir matkap, bir merdiven, sandalye, sunta da olabilir. Belki bir kutu boya, belki de basit bir falçata… Bunlardan birine ya da birkaçına ihtiyacınız varsa gideceğiniz yer şüphesiz bir yapı marketidir. Kat kat yükselen raflar, turuncu tulumlar giymiş işinin ehli personel, bir tarafından bakınca diğer ucunu göremediğin kocaman hangarlardan yaratılmış yeni bir tüketim cenneti. Evet, Bahaus’tan, Koçtaş’tan ve İkea’dan bahsediyoruz.

Evet, yavaş yavaş mobilyacıların, nalburların, marangozların yerini bu devasa marketler alıyor. Her şey belirli bir merkezde toplanıp tüketilmesi kolay hale getiriliyor. Başka bir deyişle, nakitler bu tekellere akarken, üretim nesneleri daha kolay satılır hale getiriliyor. Mobilyalar sözde kişileştirilirken ya da “sanat” haline getirilirken, gündelik yaşamın ekolojisi AVM’lere ve diğer tüketim cennetlerine sıkıştırılıp yok ediliyor.

Bunlar bildiklerimiz, bilmesek bile yavaş yavaş kapanan mahalle esnaflarının yerini alan bu soğuk cennetlerle her çarpıştığımızda alttan alta hissettiğimiz bir şey.

Yalnız bu marketlerden birinin biraz farklı bir hikayesi var. Günümüzde yapı market şirketi olan “Bauhaus’’ adını kelime kökeni olarak “bauhütte’’ kelimesinden almıştır. Bauhütte kelimesi, ortaçağda kapitalizm öncesi üretim koşullarında, kilise yapımlarında kullanılan “yapı kulübesi” anlamına gelmektedir. Adından belli olacağı üzere, Bauhaus yapı ile ilgilenen bir kurum ama tabii ki bir yapı market değil. Bir sanat okulu. 1918 yılında kurulan bu okul yenilikçi bir sanat anlayışıyla ilerlemiş, çok başarılı sanatçılar ve mimarlar yetişmiştir. Mimariye olan katkıları tiyatro sanatında da fazlaca etkilerini göstermiştir. Tiyatroyu çerçeve sahneden kurtarmış, yerine çember ve arena sahne anlayışını getirmiştir. Kostümler üzerine de değişiklikler getirmiştir Bauhaus. İşlevsel olan ile estetik olanı bir araya getirmiştir. Dünya sanatına en büyük katkısı da budur.

Her ne kadar bir okul olarak anılsa da, ortaçağın komünal atölyelerini andırmaktadır. Zaman zaman dışavurumcu etkiler gösterse de komünist olmakla itham edilmiş, dönemin devlet adamları tarafından defalarca hedef gösterilmiş, sonunda 1933 yılında 200 polis tarafından kuşatılarak, kapatılmıştır. Daha sonradan bazı üyelerin katılımıyla, başka bir isimle kendini sürdürmüştür.

Estetik ile işlevselliği bir araya getiren bir akım, tabi ki kapitalizm için bulunmaz bir nimettir. Yani bu akımın, bir market zinciri olarak karşımıza çıkmasının en temel sebebi budur. Çünkü kapitalizm, dokunduğu her şeyi dönüştürür, kendinde anlamlı olan her bir nesneyi, bir kâr nesnesi haline getirerek içini boşaltır, koflaştırır gerçek anlamından kopartıp, market raflarına dizilmiş ambalajlı saçmalıklara dönüştürür.

Her ne kadar o bize hayatımızı kolaylaştırdığını söylese de asıl yaptığı şey yaşamı çalmak, doğrusu “şey”lerin içindeki yaşamı öldürüp içine kocaman bir hiçlik yerleştirmektir. Tabi ki, bir domatesin, bir ağacın ya da bir taşın kaçamadığı dönüşümden kısmen sanat da kaçamamış, bir sanat akımı olarak yola çıkan Bahaus, bir yapı marketine dönüşmüştür.

Deniz Tanfener

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 19. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Kapitalizmin Yapıbozumu BAUHAUS” – Deniz Tanfener appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/06/21/kapitalizmin-yapibozumu-bauhaus-deniz-tanfener/feed/ 0
Çalınan Yaşamlarımızı Kazanıyoruz https://meydan1.org/2014/01/04/calinan-yasamlarimizi-kazaniyoruz/ https://meydan1.org/2014/01/04/calinan-yasamlarimizi-kazaniyoruz/#respond Sat, 04 Jan 2014 15:20:51 +0000 https://test.meydan.org/2014/01/04/calinan-yasamlarimizi-kazaniyoruz/   Taksim Dayanışması’nın çağrısıyla yolsuzluğa ve talana karşı binlerin Taksim meydanına çıkmasının hemen ardından Devrimci Anarşist Faaliyet yazılı bir açıklama gerçekleştirdi. Açıklamada, “Devlet yolsuzluğuna, yoksulluğumuza karşı elimiz her taşa gittiğinde, biz kazanıyoruz. Siyasi ve ekonomik iktidarların kalkınma yalanlarıyla çaldığı yaşamlarımızı kazanıyoruz.”denildi. Yapılan açıklama şu şekilde devam ediyor; “Roboski’de bundan iki yıl önce, yoksulluğa mahkum edilen […]

The post Çalınan Yaşamlarımızı Kazanıyoruz appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

 

Taksim Dayanışması’nın çağrısıyla yolsuzluğa ve talana karşı binlerin Taksim meydanına çıkmasının hemen ardından Devrimci Anarşist Faaliyet yazılı bir açıklama gerçekleştirdi. Açıklamada, “Devlet yolsuzluğuna, yoksulluğumuza karşı elimiz her taşa gittiğinde, biz kazanıyoruz. Siyasi ve ekonomik iktidarların kalkınma yalanlarıyla çaldığı yaşamlarımızı kazanıyoruz.”denildi. Yapılan açıklama şu şekilde devam ediyor;

“Roboski’de bundan iki yıl önce, yoksulluğa mahkum edilen 34 insan, sadece devletin çizdiği coğrafik çizgileri ihlal ettikleri için değil; bir halkın dilini, kültürünü, varlığını kısıtlayan çizgileri de ihlal ettikleri için katledildiler. Şimdiyse “barıştan” dem vuran devletin ikiyüzlülüğünü ifşa etmek için halkların, sömürülmesine, sürülmesine, duvarlarla kapatılmasına, bombalanarak katledilmesine karşı koyuyoruz. Özgürlüğümüzü kazanıyoruz.

Kentsel-kırsal dönüşüm adı altında evlerimizden atılmamıza, evlerimizin yıkılmasına, derelerimizin kurutulmasına, vadilerimizin betonlaştırılmasına, birilerinin daha fazla zenginleşmesi için yapılan talana ve yağmaya karşı durdurduğumuz her dozerde, kurduğumuz her barikatta, köyümüzü-mahallemizi kazanıyoruz.

Zamanımızın ve emeğimizin patronlar tarafından sömürülmesine, kar uğruna yaşamlarımızın yitmesine, iş cinayetlerine karşı işgal ettiğimiz her fabrikada, ekmeği kazanıyoruz.

Ali’lerin Ethem’lerin Medeni’lerin katillerinden hesap sorduğumuzda biz kazanıyoruz. Katillere karşı Elif Çermik oluyoruz. Birken binler yüzbinler oluyoruz, yoldaşlığı kazanıyoruz.

Devlet ve kapitalizm yaşamlarımızı çalıyor ve bizler çalınmış yaşamlarımızla yitiyoruz. Karşı koymamız bundandır, paylaşma ve dayanışmayla dolu özgür bir dünya istediğimizdendir. Özgür dünyayı yaratmanın yolu sözünü söylemekten, omuz omuza sokağa çıkmaktan elden ele verdiğimiz taşı atmaktan, yaşamımız için mücadele etmekten geçer. Attığımız taşın çatlattığı tek şey polisin kalkanı, TOMA’nın camı değil; attığımız her taşla ezen ve ezilen arasındaki çatlağı derinleştiriyoruz.

Sokak duvarlarla çevrelenmemiş özgürlüktür, her sokağa çıktığımızda sokağı kazanıyoruz.”

 

 istiklal1

The post Çalınan Yaşamlarımızı Kazanıyoruz appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/01/04/calinan-yasamlarimizi-kazaniyoruz/feed/ 0
Mapuches’liler Maden Projesi’ni İptal Ettirdi https://meydan1.org/2012/09/06/mapuchesliler-maden-projesini-iptal-ettirdi/ https://meydan1.org/2012/09/06/mapuchesliler-maden-projesini-iptal-ettirdi/#respond Thu, 06 Sep 2012 17:24:50 +0000 https://test.meydan.org/2012/09/06/mapuchesliler-maden-projesini-iptal-ettirdi/ Şili’de komüncüler ve Mapuches yerlileri Carahue bölgesinde önemli bir altın madeni projesini durdurdu. Bir çok semt örgütünün ayaklanması sonucu Şili’nin güneyinde altın çıkarma çalışmalarında bulunan “Copper Capital Minera La Montana” şirketi maden projesi iptal etmek zorunda kaldı. Açıklama yapan komüncüler ve Mapuches yerlileri; “Bir halk gerektiğinde kendi doğal varlıklarını koruyabilir, Copper şirketinin maden çalışmaları yapacağı […]

The post Mapuches’liler Maden Projesi’ni İptal Ettirdi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Şili’de komüncüler ve Mapuches yerlileri Carahue bölgesinde önemli bir altın madeni projesini durdurdu.

Bir çok semt örgütünün ayaklanması sonucu Şili’nin güneyinde altın çıkarma çalışmalarında bulunan “Copper Capital Minera La Montana” şirketi maden projesi iptal etmek zorunda kaldı. Açıklama yapan komüncüler ve Mapuches yerlileri; “Bir halk gerektiğinde kendi doğal varlıklarını koruyabilir, Copper şirketinin maden çalışmaları yapacağı yerde büyük bir nehir var. Bizim hayvanlarımız bu sudan içiyor, tarlalarımızı bu suyla suluyoruz. Bu yüzden bu projeyi reddediyoruz” dediler.

Yerlilerin projeye karşı çıkışından itibaren Carahue belediyesi eylemcilere destek verdi. Projenin iptalinde bölgenin “ulusal-doğal-ortak” alan ilan edilmesi projenin iptalinde önemli rol oynasa da yerel halk, bu proje ne kadar büyük para yatırımı olsa da projenin yapılmasına asla izin vermeyeceklerini belirttiler.

Copper şirketi bölgeden geri çekilirken 8 maden işçisine kendisine ait olduğunu iddia ettiği altınları çaldığı suçlamasıyla dava açtı.

The post Mapuches’liler Maden Projesi’ni İptal Ettirdi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2012/09/06/mapuchesliler-maden-projesini-iptal-ettirdi/feed/ 0
Kadifekale’liler TOKİ (Borç) Bataklığında https://meydan1.org/2012/09/06/kadifekaleliler-toki-borc-batakliginda/ https://meydan1.org/2012/09/06/kadifekaleliler-toki-borc-batakliginda/#respond Thu, 06 Sep 2012 17:21:43 +0000 https://test.meydan.org/2012/09/06/kadifekaleliler-toki-borc-batakliginda/ İzmir’in Konak ilçesine bağlı Kadifekale mahallesi kentsel dönüşüm projesi kapsamında heyelan, deprem ve kentsel dönüşüm bahanesiyle boşaltılmış, Kadifekale halkı Uzundere TOKİ konutlarına yerleştirilmişti. Yeni yerleştirildikleri bu konutlar için her ay belli bir miktar ödeme yapmak zorunda bırakılan ve yol, ısınma, asansör gibi ek masraflarla karşı karşıya kalan halk bu giderleri ödemekte zorlandığı için gittikçe borç batağına […]

The post Kadifekale’liler TOKİ (Borç) Bataklığında appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
İzmir’in Konak ilçesine bağlı Kadifekale mahallesi kentsel dönüşüm projesi kapsamında heyelan, deprem ve kentsel dönüşüm bahanesiyle boşaltılmış, Kadifekale halkı Uzundere TOKİ konutlarına yerleştirilmişti. Yeni yerleştirildikleri bu konutlar için her ay belli bir miktar ödeme yapmak zorunda bırakılan ve yol, ısınma, asansör gibi ek masraflarla karşı karşıya kalan halk bu giderleri ödemekte zorlandığı için gittikçe borç batağına saplanıyor. Üstelik bu rakamın her yıl memur maaş katsayısı ve üretici fiyat endeksi oranında zamlanacağı açıklandı.

Buna göre; TOKİ evlerini satın alan insanlar her yıl daha fazla borç batağına sürükleniyor. Ayrıca taksidini 3 ay ödeyemeyenler ise sözleşmenin feshiyle beraber sokakta kalma tehlikesiyle karşı karşıyalar.

‘Bu borcu senin torunların bile ödeyemez’

Devletin oynadığı Alicengiz oyununu eski bir Kadifekale’li olan Mehmet Gergin şöyle özetliyor: “Benim Kadifekale’deki evime belediye 8 bin 500 lira değer biçti. Ben bin beş yüz TL üzerine ekleyerek, TOKİ’den şuan oturduğum evin peşinatı olarak saydırdım. TOKİ’ye toplamda 25 bin 800 lira borçlandım. Ödeme planı doğrultusunda şuana kadar her ay 140 lira olmak üzere toplamda 4 bin 500 lira para ödedim. Şu anda ise 2012 yılı enflasyon rakamları eklenmiş haliyle borcum 25 bin 500 TL olmuş. Yani borcumdan şuana kadar sadece 300 liralık bir azalma olmuş” dedi.

Konuyu konuşma üzere belediye başkanı ile görüşen Gergin sözlerine şöyle devam etti “Ben bu durumu görüşmek üzere İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na gittim. O da durumumuzu öğrenince şaşırdı. Bizim borcumuzu kendisi de hesapladı ve bana ‘bunu senin torunların bile ödeyemez’ dedi. Bunu bana söyleyen belediye başkanı. Ben şimdi ne yapabilirim?”

Toki evlerinin borcunu ödeyemeyen 72 yaşındaki Ümmü Şanlı ise  “Biz 7 nüfusuz. Evde çalışan kimse yok. Ben yaklaşık bir yıldır taksitlerimi ödeyemiyorum. Belediye sürekli bizi sıkıştırıyor, ‘sizi atarım’ diyor. Paramız yok, taksitleri ödeyemiyoruz. Kadifekale’deki evimizi yıktılar, burada da bizi sokağa atmakla tehdit ediyorlar” dedi.

Kadifekale halkı evleri yok pahasına satılmış, kendilerine vaadedilen modern, steril ev hayaliyle kandırılmış ve gözünü para hırsı bürümüş rantçıların aldatmacalarıyla bitmek bilmez bir borç batağına saplanmış durumdalar. Devletin “adalet”i, kapitalistlerin “vicdanı”na karşı yapabilecek tek şey ezilenlerin arasındaki dayanışmayı yükseltip, yaşamları için mücadele etmeleri.

Bu haber Meydan Gazetesi’nin 1. sayısında yayımlanmıştır.

The post Kadifekale’liler TOKİ (Borç) Bataklığında appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2012/09/06/kadifekaleliler-toki-borc-batakliginda/feed/ 0
İtalya-Fransa Hızlı Tren Hattına Susa Vadisi’nde Geçit Yok https://meydan1.org/2012/09/06/italya-fransa-hizli-tren-hattina-susa-vadisinde-gecit-yok/ https://meydan1.org/2012/09/06/italya-fransa-hizli-tren-hattina-susa-vadisinde-gecit-yok/#respond Thu, 06 Sep 2012 17:18:57 +0000 https://test.meydan.org/2012/09/06/italya-fransa-hizli-tren-hattina-susa-vadisinde-gecit-yok/ NO TAV (No to the High Speed Train – Yüksek Hızlı Trene Hayır) hareketinin, Fransa’nın Piemonte Bölgesi’nde Susa Vadisi’ne yapılması planlanan tren hattına karşı direnişleri sürüyor. Piemonte ve Fransa arasındaki mevcut tren yollarının yeterli olmasına karşın yapılmaya çalışan tren hattıyla yalnızca bölgenin ekolojik yapısı tahribata uğramakla kalmayacak, aynı zamanda ekonomik ve sosyal problemler de yaşanacak; […]

The post İtalya-Fransa Hızlı Tren Hattına Susa Vadisi’nde Geçit Yok appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
NO TAV (No to the High Speed Train – Yüksek Hızlı Trene Hayır) hareketinin, Fransa’nın Piemonte Bölgesi’nde Susa Vadisi’ne yapılması planlanan tren hattına karşı direnişleri sürüyor.

Piemonte ve Fransa arasındaki mevcut tren yollarının yeterli olmasına karşın yapılmaya çalışan tren hattıyla yalnızca bölgenin ekolojik yapısı tahribata uğramakla kalmayacak, aynı zamanda ekonomik ve sosyal problemler de yaşanacak; bölge halkının yaşam alanları talan edilecek, civar köylerde yaşayanlar zorunlu göç politikalarına tabi tutulacak. Bir AB projesi olan hızlı tren hattıyla yalnızca ulaşımın değil sermayenin dolaşımı da kolaylaştırılacak. Yapılması planlanan tren hattıyla, talancı şirketler bu zamana kadar ulaşamadıkları Susa Vadisi’ni de yok etmeye hazırlanıyor.

Devlet polisiyle, askeriyle saldırdığı bu direnişi kırabileceğini düşünürken, bölge halkı, 2005 yılından bu yana, direnişi tüm kararlılığıyla sürdürüyor. Susa Vadisi’ne, sermayenin dolaşımını kolaylaştırmak için, geçit yapmayı planlayan şirketlere ve devlete karşı halk bir kez daha yineliyor:

“Torino-Lyon hattına, bu vadide geçit yok. Emin olun ki burada geçit yok!”

Bu haber Meydan Gazetesi’nin 1. sayısında yayımlanmıştır.

The post İtalya-Fransa Hızlı Tren Hattına Susa Vadisi’nde Geçit Yok appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2012/09/06/italya-fransa-hizli-tren-hattina-susa-vadisinde-gecit-yok/feed/ 0
Solaklılılar İş Makinalarını Köye Sokmadı https://meydan1.org/2012/09/06/solaklililar-is-makinalarini-koye-sokmadi/ https://meydan1.org/2012/09/06/solaklililar-is-makinalarini-koye-sokmadi/#respond Thu, 06 Sep 2012 17:16:02 +0000 https://test.meydan.org/2012/09/06/solaklililar-is-makinalarini-koye-sokmadi/ Solaklı vadisine yapılması planlanan Çaykara HES projesine karşı çıkan Karaçam ve Köknar köylüleri HES şirketine ait iş makinalarının köye girmesine izin vermediler. Karaçam ve Köknar köylüleri sabahın erken saatleride Karaçam Köyü girişinde toplanıp, HES yapılacak alana giderek çalışmalara başlamak isteyen Bugato şirketine ait 3 iş makinası ve aralarında HES yetkililerinin de bulunduğu araç konvoyunun köye […]

The post Solaklılılar İş Makinalarını Köye Sokmadı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Solaklı vadisine yapılması planlanan Çaykara HES projesine karşı çıkan Karaçam ve Köknar köylüleri HES şirketine ait iş makinalarının köye girmesine izin vermediler.

Karaçam ve Köknar köylüleri sabahın erken saatleride Karaçam Köyü girişinde toplanıp, HES yapılacak alana giderek çalışmalara başlamak isteyen Bugato şirketine ait 3 iş makinası ve aralarında HES yetkililerinin de bulunduğu araç konvoyunun köye girmesine izin vermediler. HES yetkilileri köylüleri ikna etmeye çalışırken kısa süreli gerginlikler yaşandı. Bu sırada köylü kadınlar “HESlere hayır”, “Burada HES İstemiyoruz” şeklinde sloganlar attılar. Köylülerin kararlı duruşuyla HES şirketi konvoyunu köyün girişinden geri çevirmek zorunda kaldı.

Geçtiğimiz hafta da Bugato şirketine ait HES şantiyesinde bulunan iş makinaları gece ateşe verilmiş ve kullanılamaz duruma getirilmişti. Köylüler olayı şirketin provokasyonu olarak değerlendirmiş sonrasında 2 Solaklılı gözaltına alınmış sonra serbest bırakılmıştı.

The post Solaklılılar İş Makinalarını Köye Sokmadı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2012/09/06/solaklililar-is-makinalarini-koye-sokmadi/feed/ 0
Ne Obama’nın Şekeri Ne Esed’in Zekeri https://meydan1.org/2012/09/06/ne-obamanin-sekeri-ne-esedin-zekeri/ https://meydan1.org/2012/09/06/ne-obamanin-sekeri-ne-esedin-zekeri/#respond Thu, 06 Sep 2012 17:08:31 +0000 https://test.meydan.org/2012/09/06/ne-obamanin-sekeri-ne-esedin-zekeri/ Suriye’de bir yandan katliamlar devam ederken, Esad’ın önderliğinde somutlaşan devlet iktidarı bu katliamlar aracılığıyla, var olan konumunu korumak istiyor. Diğer taraftan, devletin bu şiddeti karşısında meşru direniş hattı, küresel iktidar odaklarının tam da manipüle etmeye çalıştıkları hattın da kendisi. Geçtiğimiz sene Mart ayından beri devam eden Suriye’deki toplumsal hareketlilik, Arap Bahar’ından oldukça etkilenmişti. 42 yıllık […]

The post Ne Obama’nın Şekeri Ne Esed’in Zekeri appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Suriye’de bir yandan katliamlar devam ederken, Esad’ın önderliğinde somutlaşan devlet iktidarı bu katliamlar aracılığıyla, var olan konumunu korumak istiyor. Diğer taraftan, devletin bu şiddeti karşısında meşru direniş hattı, küresel iktidar odaklarının tam da manipüle etmeye çalıştıkları hattın da kendisi.

Geçtiğimiz sene Mart ayından beri devam eden Suriye’deki toplumsal hareketlilik, Arap Bahar’ından oldukça etkilenmişti. 42 yıllık Esad rejimini hedef alan gösteriler, şu ana kadar yaklaşık 10 bin insanın ölümüne yol açarken, devletin muhaliflere yönelik müdahalesi bu süre boyunca artan bir şekilde sertleşti.

Özellikle Humus’ta yaşanılan çatışmalar sonucu ölen siviller, belki de Esad’ın beklemediği bu hareketlenme karşısında gösterilmiş en sert müdahale oldu. Çok değil hemen bir yıl öncesinde, Ortadoğu coğrafyasında yaşanan değişiklikler, ülke liderlerinin kişisel iktidarıyla bütünleşmiş rejimlerin, halk ayaklanmaları gibi başlayan süreçler sonunda alaşağı edilmesi, belki de bu sert müdahalelerin en önemli nedeni gibi gözüküyor.

Humus benzeri müdahaleleri, farklı şehirlere de bulunmaktan kaçınmayan devlet, aynı zamanda yarattığı bu kaos ortamıyla, insanların ülkeden kaçmasına (özellikle Türkiye’ye) neden olmakta. Devletin yarattığı bu terör ortamına, halktan gelen tepkinin yaratacağı etkiyi görmek mümkün olacak mı bilinmez, ancak bu meşru tepkiyi kendi çıkarları için kullanmaya hazır küresel iktidar odakları şimdiden kollarını sıvamış ve harekete geçmiş durumda.

Toplumsal Hareketin Manipülasyonu

Geçtiğimiz seneden bu yana, devletin halka karşı uygulamış olduğu baskı ve zulümler, halkı Esad iktidarı karşıtı bir noktaya götürmüş, haklı tepkilerini gösterecek bir zemin hazırlamıştı. Bu zemin, iradi bir nitelik kazanmaya yüz tutmuşken, küresel iktidarların Ortadoğu politikaları onları yalnız bırakmadı.
Kapitalizm, son dönemde özellikle Ortadoğu’da rahat rahat işleyişini sürdürmek için gerekli idari dönüşümleri hedeflemiş gibi gözüküyor. Bu idari dönüşümlerde, farklı iktidar odaklarının çıkar birlikteliği göze çarpıyor. Ancak asıl önemli olan, bu değişikliklerin o coğrafyadaki halkın yararınaymış gibi ve halkın iradesi tarafından gerçekleştiriliyormuş yanılsaması yaratması. Ancak bu tarz dönüşümlerin iradi olma yanılsamasının en güzel örnekleri, geçtiğimiz sene Tunus ve Mısır’da yaşanan dönüşümlerin hiçbirinin yaşanılan baskılara ve zulümlere çare olamadığıdır. Bugün Tunus ve Mısır’da halk hala daha sokaklarda ve yeni iktidara karşı mücadele etmekte. Yeni iktidar ise gücünün meşruiyetini küresel iktidar odaklarıyla yaptığı anlaşmalardan ve vaatlerden almakta.

T.C’nin Rolü

Özellikle Humus’ta yaşananların rahatsızlığı vurgulanarak, BM’nin ve komşu devletlerin (özellikle Türkiye’nin) müdahalesi gündeme geldi. Küresel kapitalist politikaları Suriye’ye müdahaleyi olumsuz gören Rusya ve Çin gibi devletler, BM müdahalesini veto edince kapitalizmin demokrasisini Suriye’ye sokma planlarında Türkiye önem kazandı.

Geçen seneden bu yana, Esad muhalifi güçleri finansal olarak desteklemek, silahlandırmak ve hatta sınırlarında barındırmakla, kendine biçilen küresel sorumluluğun gereklerini yerine getirmeye çalışan Türkiye, son süreçte ön plana çıktı. Ortadoğu’da kazanılan bu politik itibarla, T.C’nin siyasi ve ekonomik otoritesinin Ortadoğu halkları üzerinde yaratacağı etkiye yakında tanıklık edeceğiz. Sığınmacılara kapısını açarak, ‘insani duyarlılığı’nı gösteren Türkiye, küresel kapitalizmin ezilenler üzerinde yaratacağı baskılarla, zulümlerle, katliamlarla hangi ‘insanlığın duyarlılığı’nı göstereceğini iyi biliyor. İyi biliyor, çünkü aynı baskıyı, zulmü, katliamları hegemonik coğrafyasında uyguluyor.

Medya Propagandası

Esad’a karşı ayaklanmada ön plana çıkan “Özgür Suriye Ordusu”, uluslararası medya tarafından hareketlenmelerin yaşandığı ilk günden bu yana yükseltildi. Esad’ın katliamlarına karşılık, sözde “halkın haklı direnişinin temsilcisi”, Türkiye, Katar, Suudi Arabistan tarafından silahlandırılan ve finanse edilen bir gruptu. BBC ve benzeri şirket medya gruplarının bölgedeki görevinin ne olduğu tabi ki bizden saklananlar arasındaydı. Katil Esad figürünün yükseltilmesi, bahsi geçen silahlı grupların meşru görülmesi adına önemli bir paya sahipti. Esad iktidarının giriştiği katliamlardan bahsedilirken, bu silahlı grubun öldürmeye giriştiği siviller istatistiklere yansımadı. Savaş tek taraflı tutularak, bütün ölümlerin Esad iktidarı tarafından yapıldığı görünümü yaratıldı.
Bütün yaşananların yanında, bu tarz bir ayrıntıyla vurgulanmak istenen, tabi ki devlet iktidarının giriştiği katliamların diğer tarafla eşitliği üzerinden, haklı bir savaş olduğu görüntüsü değil. Özgür Suriye Ordusu’nun, Suriye’nin kuzeyindeki şehirlerde girişmiş olduğu benzer katliam girişimleridir. Medya propagandasıyla haklı gösterilmeye çalışılan Özgür Suriye Ordusu birlikleri, İngiltere ve Katar Özel Kuvvetleri desteğiyle, Suriye coğrafyasında efendilerin giriştiği iktidar kavgasında, meşruluğunu hiç de halktan almayan bir tarafın yüzüdür. Geçen yıl Libya’da yaşananları hatırlayacak olursak, bu ayrıntı sözde ‘isyancılar’ın konumunu ortaya koymak adına önemlidir. Devletin katliamlarına karşı girişilmiş haklı bir mücadele yanılgısına düşmek, tam da BBC ve benzeri uluslararası medya kuruluşlarının yapmak istediği şey olsa gerek.

Savaş

Sınırda yaşanan saldırı, ölen ve yaralananlarla yakın gelecek savaşa gebe görünüyor. Küresel hesapları olan farklı iktidar odaklarının Suriye’ye müdahalesi, geçen sene Tunus, Mısır, Libya’da yaşanan ‘demokratik ve iradi’ dönüşümle sonuçlanacağa benziyor. Suriye devletinin bütün bu yaşanacaklara karşı göstereceği tepkinin niteliği, bu dönüşümün hızını ve tarzını belirleyecek; küresel destekli sözde isyancıların öncülüğünde kanlı bir dönüşüm ya da siyasi bir iktidar değişikliğine razı olup 42 yıllık rejimin bittiğini kabul edecek Esad. Nasıl olursa olsun, şu zamana kadar yaşanan tüm katliamlara, sömürülere maruz kalmış; iradesi demokrasi adına manipüle edilmiş yine ezilenler olacak.

Bu haber Meydan Gazetesi’nin 1. sayısında yayımlanmıştır.

The post Ne Obama’nın Şekeri Ne Esed’in Zekeri appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2012/09/06/ne-obamanin-sekeri-ne-esedin-zekeri/feed/ 0
Devlet Adaletsizliktir https://meydan1.org/2012/09/06/devlet-adaletsizliktir/ https://meydan1.org/2012/09/06/devlet-adaletsizliktir/#respond Thu, 06 Sep 2012 17:04:03 +0000 https://test.meydan.org/2012/09/06/devlet-adaletsizliktir/ Devlet kaynağını, adaletsizliklerden alır. Dolayısıyla adalet kavramı, devletin, zenginlerin ve onların meşru kurumlarının ezilenlere bahşedebileceği bir kavram değildir. Dün efendilerin saraylarında kan kokan mermerlerden gelen adalet, bugün adliye saraylarında silahların, katliamların ucunda ve bütün bunları meşru kılan hukuk sisteminin içinde yeni kurbanlarını arıyor. Adaletin, devletin saraylarında kendini gösterdiğini ne zaman gördük? Eşitsizliğin, zulüm ve katliamların […]

The post Devlet Adaletsizliktir appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Devlet kaynağını, adaletsizliklerden alır. Dolayısıyla adalet kavramı, devletin, zenginlerin ve onların meşru kurumlarının ezilenlere bahşedebileceği bir kavram değildir.

Dün efendilerin saraylarında kan kokan mermerlerden gelen adalet, bugün adliye saraylarında silahların, katliamların ucunda ve bütün bunları meşru kılan hukuk sisteminin içinde yeni kurbanlarını arıyor.

Adaletin, devletin saraylarında kendini gösterdiğini ne zaman gördük? Eşitsizliğin, zulüm ve katliamların failleri, yalnızca kendilerine adildir. Kendileri dışındakini yok sayarak var olanların kanunları, sadece ezenlerin tarafındadır.

Devlet saraylarından mı çıktı adalet ki; şimdi adliye saraylarında yerini bulsun?

Bir Ermeni’yi organize bir şekilde katleden ve katliamın tetikçisi faillerine adaletini gösteren devlet, Pozantı’da çocuklara yönelik cinsel saldırıları sahiplendiğinde, Kürtlere yönelik tutuklamalarında, devrimcilere yönelik yıldırma niyetli, uzun süreli ceza infazlarında gösterdi adaletini.

Dersim’den Ortaca’ya, Elbistan’dan Kırıkhan’a, Malatya ve Maraş’a, Çorum’a, Sivas’a, Gazi’ye, Ranya’ya Roboski’ye… Devlet katlettikleriyle gösterdi kendi adaletini. Devletin adaleti, Engin Ceber’di, Uğur Kaymaz’dı, Baran Tursun’du, Solin Bebekti. Bu katliamların nedeni devletin adaleti değil mi?

Sistemli bir şekilde yok edilmeye çalışılan insanlara, bu katliamların failleri yargıç olur mu?

Adaleti yaşamlardan söküp alan devlet, kendi tekeline aldığı bu kavramı istediği ve işine geldiği şekilde kullanırken, “hak ve adalet” devletin zulümlerine birer sıfat oluyor.

Yaşama karşı yapılan her saldırı karşısında, baskı ve zorbalık karşısında, adalet ve özgürlük için verilen mücadelelerle adalet gerçekten adalet olacak.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 1. sayısında yayımlanmıştır.

The post Devlet Adaletsizliktir appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2012/09/06/devlet-adaletsizliktir/feed/ 0
Hayatsız Kadın Ayşe https://meydan1.org/2012/09/06/hayatsiz-kadin-ayse/ https://meydan1.org/2012/09/06/hayatsiz-kadin-ayse/#respond Thu, 06 Sep 2012 16:59:03 +0000 https://test.meydan.org/2012/09/06/hayatsiz-kadin-ayse/ Ayşe Tükrükçü’nün genelevde yaşadığı yıllarının anlatıldığı kitap: Hayatsız Kadın Ayşe “Başkaydı genelevde yaşam… Gün erken başlıyor, geç bitiyordu. Sabah erken kalkılıyor, yıkanılıyordu önce. Sonra gün içinde ayaküstü yapılan yemekten çok aperatif tarzı öğle yemeğinin yerini de tutacak kahvaltıya oturuluyordu satılanlar. Günün en güzel anı, genelevin koşullarını göz önüne alındığında kahvaltının üzerine içilen bir fincan kahve ve bu ağır […]

The post Hayatsız Kadın Ayşe appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Ayşe Tükrükçü’nün genelevde yaşadığı yıllarının anlatıldığı kitap: Hayatsız Kadın Ayşe

“Başkaydı genelevde yaşam… Gün erken başlıyor, geç bitiyordu. Sabah erken kalkılıyor, yıkanılıyordu önce. Sonra gün içinde ayaküstü yapılan yemekten çok aperatif tarzı öğle yemeğinin yerini de tutacak kahvaltıya oturuluyordu satılanlar. Günün en güzel anı, genelevin koşullarını göz önüne alındığında kahvaltının üzerine içilen bir fincan kahve ve bu ağır emekçilerin nadiren ettikleri hoş sohbetler oluyordu. İçilen kahvenin ardından saçlara fön çekilir, tırnaklara oje sürülür ve bir erkeğe en güzel en cazip gelecek makyaj seremonisi saat en geç 11.00’de tamamlanırdı. Salona çıkıldıktan sonraysa akşamın 22.00’sine bazen 23.00’üne kadar çalışılırdı. Ortalama bir hayat kadını sıradan bir gününde 20-25 erkeğe sunulurdu.”

Ayşe Tükrükçü

The post Hayatsız Kadın Ayşe appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2012/09/06/hayatsiz-kadin-ayse/feed/ 0
İktidarsızlar Özgürdür https://meydan1.org/2012/09/06/iktidarsizlar-ozgurdur/ https://meydan1.org/2012/09/06/iktidarsizlar-ozgurdur/#respond Thu, 06 Sep 2012 16:54:21 +0000 https://test.meydan.org/2012/09/06/iktidarsizlar-ozgurdur/ Kadının konumu ve toplumsal cinsiyet Yaşadığımız toplum ve toplumun tüm değer yargıları cinsiyetçidir. Aile cinsiyetçidir. Dinsel öğretiler cinsiyetçidir. Kültürel ve ahlaki normlar, kurallar, yasalar, örf ve adetler cinsiyetçiliği normalleştirir. Kadınlık ve erkeklik kültürel olarak inşa edilen ve öğrenilen kalıplardır. Toplumsal olarak kurulan bu toplumsal cinsiyet kalıpları, kadın ve erkeğin toplum içindeki konumu ve bu konuma […]

The post İktidarsızlar Özgürdür appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Kadının konumu ve toplumsal cinsiyet

Yaşadığımız toplum ve toplumun tüm değer yargıları cinsiyetçidir. Aile cinsiyetçidir. Dinsel öğretiler cinsiyetçidir. Kültürel ve ahlaki normlar, kurallar, yasalar, örf ve adetler cinsiyetçiliği normalleştirir. Kadınlık ve erkeklik kültürel olarak inşa edilen ve öğrenilen kalıplardır. Toplumsal olarak kurulan bu toplumsal cinsiyet kalıpları, kadın ve erkeğin toplum içindeki konumu ve bu konuma uygun rollerini, kadın-erkeğin, özel ve kamusal alanda nerede duracağı, toplumsal hayata ne oranda katılacağı ve nasıl temsil edileceğini belirler. Toplumsal cinsiyet; biyolojik cinsiyetten farklı olarak toplumsal ve kültürel olarak belirlenen ve dolayısıyla içeriği toplumdan topluma olduğu kadar tarihsel olarak da değişebilen ‘cinsiyet konumu’ ya da ‘cins kimliği’ dir. Bu anlamıyla toplumsal cinsiyet yalnızca cinsiyet farklılığını belirlemekle kalmaz, aynı zamanda cinsler arasındaki iktidar ilişkilerini de belirler. Kadının konumunu, kadının ev içinde ve ev dışındaki konumunu belirleyen, kadının bedeni ile cinselliği üzerindeki kontrol ve cinsiyetler arası eşitsizliği besleyen, koruyan ve yeniden üreten durumlar üzerinden anlaşılabilir. Bu durumlar; küçük yaşta ya da istenmeyen zorla evlilikler, başlık parası, töre, boşanma kuralları, namus cinayetleri gibi aileye ilişkin toplumsal durumlar ile kadının eğitim durumu, çalışma olanakları, siyasal ve toplumsal hayata katılım düzeylerini gösteren daha çok ekonomik olan durumlardır. Kadın, cinsiyetçi iktidarın, erkek egemenliğinin sömürüsüne kaçınılmaz şekilde maruz kalmakta ve günümüz kapitalizmiyle birlikte sömürüye daha fazla saplanmaktadır. Sonuç olarak ise cinsiyete dayalı işbölümü temelinde bakarsak büyük oranda kadının ‘ev kadını’ ve “annelik” rollerine sıkıştırıldığını söyleyebiliriz.

Kadının özgürleşmesi kapitalizmin reddedilmesidir.

İnsanlığın, varoluşuna ve tüm yaşam kültürüne saldıran, sıçradığı her alanı piyasalaştıran kapitalizm, insanlık tarihi boyunca var olan kadın sömürüsünü önceki egemen sistemlerden devralıp dönüştürerek toplumsal bir boyuta taşımıştır. Cinsiyetçi toplumlar yaratmış, devletin tüm aygıtlarını erkek egemenliğini yeniden üretmek üzere şekillendirmiştir. Erkek; evde reis, iş yerinde patron, yaşamsal alanda koşulsuz iktidar olmuştur. Kadın; kapitalist toplumda emek sömürüsüyle beraber aynı zamanda beden sömürüsüne maruz bırakılmış ve kapitalizmin vahşi pazarında birer reklam unsuru ve cinsel obje olarak metalaştırılmıştır. Kapitalizmin eleştirisini yapmayan, kapitalist üretim ve tüketim ilişkilerini gözden geçirmeyen, yaşamsal olarak kapitalizmin yarattığı kültürel burjuvaziyi yaşamlardan söküp atamayan bir kadın mücadelesinden bahsetmek eksik olacaktır. Bu büyük eksiklik kadınları erkek egemenliğine karşı verilen mücadelede bireysel farkındalıklar yaratmaktan öteye geçiremez. Kapitalist toplumda kadının yoksullaşması ve kapitalizm kıskacında sömürülerek yoksunlaşması hali kaçınılmazdır. Bu durumda antikapitalist bir mücadeleye gereksinim ortaya çıkar. Kadın; kapitalizmle kurduğu sosyal ve ekonomik bağları ortadan kaldırarak, kolektif üretime dayalı tüketim zemininde ve kolektif yaşamsal ilişkilerde kendisini yeniden tanımlamalıdır. Bütünlüklü bir mücadele olarak Kapitalizm topyekün reddedilmelidir.

Kadının özgürleşmesi iktidarın reddedilmesidir

Kadınların erkek egemen bir sistemde farklı tahakküm biçimleriyle sömürüye maruz kalmalarının en temel nedeni iktidarın varlığıdır. Anarşizm; sadece siyasal ve ekonomik iktidarı değil, hepsinden önce ve hepsinden öte, insanın insan üzerinde kurduğu iktidarın ortadan kaldırılması gerekliliğinden bahsetmektedir. ‘Muktedir olmak’, diğer yandan muktedir olana biat etmek her iki durumda da güç ilişkisinin bir sonucudur. İktidarın mutlaklaşmasının ölçüsü, iktidar olanın da ona tabi olanın da bu güce tapınma ölçüsüdür. İktidarın dayattığı güç ilişkisi tek taraflı değildir, iktidarın kendisi ve ona tabi olanın biatı olmadan iktidar süreklilik kazanamaz. Biat eden bu gücün kölesi haline gelir. İktidar ise gücü elinde bulundurmaya bağladığı oranda, gücünü yitirme kaygısı ile kendi gücünün kölesi olur. Günümüz erkek egemen sisteminde erkek ve kadın ilişkisini bu bağlamda ele alırsak kadının özgürleşmesi öncelikli olarak iktidarı elinde bulunduran erkeğe biat etmeyi reddetmekten geçmelidir. Böylece kadının özgürleşmesi iktidarın reddedilmesi ve iktidarın uyguladığı tüm tahakküm biçimlerinin ortadan kaldırılmasıyla mümkündür. Dolayısıyla erkek düşmanlar, erkekleşen kadın görünümlü düşmanlar, erkekleşmek için iktidarlaşmak zorunda kalmanın kaçınılmaz görüngüleridir.

Anarşist kadınlar özgürleşiyor

Tarih boyunca esaret altında bir kadın var. Kurtarılmayı bekleyen, kurtulması gereken kadın. Kurtulmaksa; hem karşı cinse savaş açmakla hem de eşit, adaletli ve özgür bir dünya yaratmak peşinde mücadele etmekle mümkün. Kurtulmak devrim. Devrim ise kadın için mutlak kurtuluş demek.

Anarşizm, bu tarihsel ezberi ve çizgisel mantığı reddeder. Anarşist kadınlar; kadınların devrimle gelecek kurtuluşundan değil, kendisini özgürleştirerek bugünden yaratacağı içsel devriminden bahsetmektedirler. Bu içsel devrim düşlediğini eyleyen hayatlarının kontrolünü bugünden eline alan özgürleşen insanların devrimidir. Kadınların mücadelesi bütünlüklü olmakla birlikte aynı zamanda tüm insanlığın dönüşümünü sağlayacak bir devrim mücadelesidir. Cinsiyetsiz ve iktidarsız bir toplumun, kapitalizmin ortadan kaldırılarak eşit ve adaletli bir dünyanın yaratılmasıdır. Dolayısıyla biz Anarşist kadınlar olarak bizlere dayatılan toplumsal cinsiyet rollerini, cins ayrımcılığını, erkek egemen anlayışı, iktidar mekanizmalarını ve hayatlarımızı çalan kapitalizmi reddediyoruz. Kolektif paylaşım alanlarımızı çoğaltarak sosyal ve ekonomik çözümlemelerimizi bugünden ortaklaştırıyoruz. Devletten ve devletin dili olan yasaların çözüm zeminlerinden medet ummayarak, dayanışmacı kolektif birlikteliği ve inancı yaratıyoruz. Dünyanın bir ucundan diğer bir ucuna duyuluyor; Brezilya’nın topraksız kadınlarından, Zapatistler’in özgür komünlerinden, Kürdistan’ın itaatsiz, Paris komününün kara bayraklı, İspanya’nın yürekli kadınlarından yükselen çığlıklar… Özgürleşen kadınların çığlıkları… İsyan çığlıkları…

Bu çığlığa kulak verelim…

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 1. sayısında yayımlanmıştır.

The post İktidarsızlar Özgürdür appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2012/09/06/iktidarsizlar-ozgurdur/feed/ 0
Ağaoğlu’ndan Ağakızına Araba https://meydan1.org/2012/09/06/agaoglundan-agakizina-araba/ https://meydan1.org/2012/09/06/agaoglundan-agakizina-araba/#respond Thu, 06 Sep 2012 16:48:29 +0000 https://test.meydan.org/2012/09/06/agaoglundan-agakizina-araba/ Ali Ağaoğlu geçtiğimiz ay 18 yaşını yeni dolduran kızı Sena’ya 550 bin Euro’luk son model bir araba aldı. Adını telaffuz ederken zorlandığımız Bentley Continental GTC marka araba’nın fiyatı asgari ücret alan bir işçinin 125 yıllık maaşına denk geliyor. Arabanın fiyatı hakkında sorulan sorulara “Önemli değil. Ben fiyat sormam, o işi muhasebem halleder” diyerek cevap verdi. […]

The post Ağaoğlu’ndan Ağakızına Araba appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Ali Ağaoğlu geçtiğimiz ay 18 yaşını yeni dolduran kızı Sena’ya 550 bin Euro’luk son model bir araba aldı. Adını telaffuz ederken zorlandığımız Bentley Continental GTC marka araba’nın fiyatı asgari ücret alan bir işçinin 125 yıllık maaşına denk geliyor. Arabanın fiyatı hakkında sorulan sorulara “Önemli değil. Ben fiyat sormam, o işi muhasebem halleder” diyerek cevap verdi. Kızı Sena’ya geçen sene doğum gününde helikopterle özel pasta getiren Ağaoğlu, kızına arabasını ehliyet alınca alacağını açıklamıştı.

Ağa’nın “Hobileri”
Güvenlik sebebiyle boğaz manzaralı bir villada oturduğunu söyleyen Ali Ağaoğlu’nun garajında “AGA” plakalı onlarca araba bulunuyor. Neredeyse her araba fuarında bir araba alan ağa, son olarak İngiltere’den Kraliyet izni ile 2.5 milyon dolarlık Roll Royce Phantom getirtmişti. Ağaoğlu’nun garajında, Rolls Royce, Bentley, Ferrari, Maserati, Tesla, Lamborghini, Porsche gibi her biri servet değerinde olan 10 milyon doların üzerinde 20’ye yakın otomobili bulunuyor.

Verdiği bir röportajda 20-30 tane saati olduğunu söyleyen Ağa’nın hobilerinden biri de saatlermiş. Ağa’nın aldığı en son saat ise 1 milyon 200 bin TL değerinde.

Bu kadar akıl almaz bir servete ulaşan Ali Ağaoğlu şirketler grubunun temeli, 12 Eylül darbesinden hemen sonra 1981’de atılıyor. Kenan Evren’in teşviklerinden yararlanarak zenginleşen ağa, birçok insanı evsiz bırakıp sokağa atan, insanların vadilerine HES yaparak sularını alıkoyan bir milyarder oluyor.

 

Milyarder ağa, zenginliğinin verdiği “asaletle” televizyonlardaki yardım programlarına çıkarak sözde kendinin ne kadar “vicdanlı” ne kadar“hayırsever” olduğunu göstermeye çalışıyor.

Somali’de kapitalist şirketlerin yıllardır Afrika kıtasını sömürmesi nedeniyle ortaya çıkan açlığın sanki kendisi bir parçası değilmiş gibi, televizyonlardaki yardım programlarına çıkıyor. Binlerce insanın karşısında vicdansızca “Benim vicdanım el vermiyor” diyerek Somali’ye 2 buçuk milyon TL bağış yapıyor.

Ağa Somali’ye yardım yaptığı sıralarda Ayazma’da kendi dünyası “My World Europe” u kuruyordu. Ayazmadaki kentsel dönüşüm projesi kapsamında 1730 ailenin evlerini yıkıp, yerine zenginler için lüks siteler dikmişti. İnşaat sektöründe yoksulların gecekondularını yıkıp yerine site kentler dikerek parasına para katan ağa, hükümetin Van depreminden sonra kentsel dönüşümle depreme dayanıksız evleri ve kaçak evleri yıkmalıyız açıklamasına, “Sadece kaçakları değil eski binalar da yıkılıp yeniden yapılmalı. Bina stokumuzun asgari yüzde 50’sini yıkıp yeniden yapmalıyız. Bu da yaklaşık 9 milyon konuta tekabül eder.” diyerek destek çıkmıştı. Öyle görünüyor ki yıkımlarla beraber inşaat sektöründen milyar dolarlar kazanmayı planlayan ağa, torununun torununa alacağı milyon dolarlık arabayı garantilemek istiyor. Bu Ağaoğlu, insanları yoksullaştırmış, fakirleştirmiş, eziyet etmiş hangi ağanın oğludur bilemiyoruz ama bu ağanın oğlunun oğlunun oğlunun da Ağaoğlu olacağını çok iyi biliyoruz.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 1. sayısında yayımlanmıştır.

The post Ağaoğlu’ndan Ağakızına Araba appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2012/09/06/agaoglundan-agakizina-araba/feed/ 0
Asiye Nasıl Kurtulur? https://meydan1.org/2012/09/06/asiye-nasil-kurtulur/ https://meydan1.org/2012/09/06/asiye-nasil-kurtulur/#respond Thu, 06 Sep 2012 16:45:16 +0000 https://test.meydan.org/2012/09/06/asiye-nasil-kurtulur/ Kadına dair, kadınların yaşadığı sömürü, şiddet, tecavüz, taciz, ayrımcılık ve ölümlere dair çok yazıldı, çizildi, tartışıldı ve halen tartışılmaya devam ediliyor. Erkek egemen sistem içerisinde, devletin ve kapitalizmin işbirliği yaparak kadını her koşulda yok saymasına kader deyip, kaderine mahkûm olmasını emredenlere karşı, bir ses olabilmek için gazetemizin 3. sayfasına“Asiye Nasıl Kurtulur” başlığını atalım istedik. Peki, […]

The post Asiye Nasıl Kurtulur? appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Kadına dair, kadınların yaşadığı sömürü, şiddet, tecavüz, taciz, ayrımcılık ve ölümlere dair çok yazıldı, çizildi, tartışıldı ve halen tartışılmaya devam ediliyor. Erkek egemen sistem içerisinde, devletin ve kapitalizmin işbirliği yaparak kadını her koşulda yok saymasına kader deyip, kaderine mahkûm olmasını emredenlere karşı, bir ses olabilmek için gazetemizin 3. sayfasına“Asiye Nasıl Kurtulur” başlığını atalım istedik.

Peki, Asiye kimdir?

Asiye sokakta kocası tarafından öldürülen kadın, Asiye barış için yola çıktığında tecavüze uğrayıp öldürülen Pippa Bacca, Asiye sevgilisinin tehditlerinden dolayı gittiği adliye önünde öldürülen Sibel, Asiye kardeşinin borcu yüzünden kocası tarafından öldürülen Feride, Asiye boşanmasına rağmen sevgilisiyle konuştuğunu düşünen eski kocası tarafından öldürülen Sabahat, Asiye devlet memurları ve esnaf tarafından defalarca tecavüze uğrayan 13 yaşındaki N.Ç., Asiye 14 yaşında 22 kişinin tecavüzüne uğrayıp devlet tarafından zeka geriliği olduğu iddia edilen Ç.K, Asiye sendikalı olduğu için işinden kovulan Türkan, Asiye polis tarafından keyfe keder gözaltına alınıp karakolda dövülen Fevziye, Asiye başlık parası için iki kez ailesi tarafından zorla evlendirilen Yeliz, Asiye eşi tarafından fuhuşa sürüklenen Aysun, Asiye bütün kadınlardır.

Film deki senaryoya göre Asiye bir hayat kadınıdır ve Fuhuşla Mücadele Derneği’ne fuhuştan kurtulmak için bir mektup yazmıştır. Dernek başkanı Asiye’yi ziyarete geldiğinde genelevde Asiye adında birini bulamaz. Asiye’nin kim olduğunu bulabilmek için genelev çalışanları tarafından “Sayın Bayan’a” bir oyun teklif edilir. Asiye’nin hayatı canlandırılır, her dönüm noktasında dernek başkanına “Asiye’nin şimdi nasıl kurtulacağı” sorulur, başkanın verdiği cevaplara göre oyun her defasında yeniden kurulur.

Kapitalizmi simgeleyen Fuhuşla Mücadele Derneği başkanı olan” Sayın Bayan” filmde her seferinde Asiye için yeni bir senaryo yazmaktadır. Kapitalizm tarafından yazılan oyunları kurtuluşa gidecek bir yol olarak gören ve bunun için oynayan Asiye, her seferinde sömürülmekte, yıpranmakta, ötelenmekte, mutsuzlaşmakta, şiddet görmekte, öldürülmektedir. Sayın Bayan, Asiye’nin “mutlaka kurtulması gerekiyor” derken onun için tasarladığı her şey, Asiye’yi daha da kötüleştirir. Asiye her defasında yok oluşun eşiğine düşer, çaresizleşir ve aciz durumda bırakılır.

Oyunda, Fuhuşla Mücadele Derneği Başkanı Sayn Bayan “bu tip kadınlar” diye nitelendirdiği Asiyelere acımakta, zavallı, yazık diye hitap etmektedir. Bir yandan da toplumda fuhuşa sürüklenen kadınlara nasıl bakıldığını anlatmak isterken her seferinde kadınların ötelendiğine, dışlandığına ve kötü muamele gördüğüne tanık olunur. Oyunda, Asiye her defasında kaderine teslim olmakta ve yeniden bir kurtuluş senaryosu içinde kendini bulmaktadır.

Asiye Nasıl Kurtulur? sorusu her defasında yeniden sorulur. Oyunun sonunda Asiye bambaşka biri olarak çıkar karşımıza. Sayın Bayan ise genelevdeki ziyaretini sonlandırarak oyundan ayrılır. Devam edecek…

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 1. sayısında yayımlanmıştır.

The post Asiye Nasıl Kurtulur? appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2012/09/06/asiye-nasil-kurtulur/feed/ 0