The post Rize’de Gerçekleşen Selde 5 Kişi Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Devlet iktidarının ranta dayalı yapılaşma politikaları sonucu yaşanan sel ve heyelan “felaketlerine” bir yenisi daha eklendi.
Rize’nin Muradiye beldesi ve Güneysu ilçesi Tepebaşı köyünde dün akşam toplam 5 kişi yaşamını yitirdi, 3 kişi ise kayıp.
The post Rize’de Gerçekleşen Selde 5 Kişi Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Hindistan: Buzul Parçası Barajı Yıktı En Az 14 Kişi Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Hindistan’ın kuzeyinde bulunan Uttarakhand eyaletinde bulunan bir buzulun kopması sonucu baraj yıkıldı ve sel meydana geldi. meydana gelen sel sebebiyle en az 14 kişinin yaşamını yitirdiği ve 150 kişinin de kaybolduğu öğrenildi.
Himalayalar’daki buzulun kopması sonucu yıkılan barajdan taşan suyun oluşturduğu sel suyu vadi boyunca aktı Kaybolan bazı kişilerin bölgedeki iki hidroelektrik santralinde çalıştığı düşünülüyor.
The post Hindistan: Buzul Parçası Barajı Yıktı En Az 14 Kişi Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Fanon’un Özgürlük Üzerine Yazıları Yayınlandı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Irkçılık ve sömürgecilik kavramlarını ele aldığı Yeryüzünün Lanetlileri kitabıyla bilinen yazar ve psikiyatrist Frantz Fanon’un yayımlanmamış metinleri, “Yabancılaşma ve Özgürlük Üzerine Yazılar” adlı derlemede Sel Yayıncılık tarafından bir araya getirildi.
İçinde bulunduğumuz Şubat ayında yayınlanan kitap, Kahraman Çayırlı tarafından çevrildi.
Kitabın içeriği hakkında yayınevi sitesinde verilen bilgilere göre “Yabancılaşma ve Özgürlük Üzerine Yazılar’ın ilk bölümü olan Psikiyatri Yazıları’nda Fanon, sömürgeci unsurların tetiklediği yabancılaşma ve bu yabancılaşmanın akıl hastalıklarıyla ilişkisi üzerine yeni ve çarpıcı bir bakış açısı geliştirip, Avrupa gerçekliğini esas alan tedavilerin sömürgeci kodlarını teşhir etmeye girişiyor. Cezayir Bağımsızlık Savaşı’yla birlikte Ulusal Kurtuluş Cephesi saflarına katılan ve El Moudjahid gazetesinde yazmaya başlayan Fanon’un Siyasi Yazılar’ından müteşekkil ikinci bölümdeyse, hem savaşın geçirdiği evrim ve artık önlenemez bir güç olarak sokaklara taşan özgürlük istenci hem de bu devrimci mücadele uğrunda kaybedilenlerin hikâyeleri gözler önüne seriliyor.”
The post Fanon’un Özgürlük Üzerine Yazıları Yayınlandı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Endonezya’da Sel: Onlarca Kişi Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Endonezya’da şiddetli Mason yağmurları sonucunda yaşanan sel ve toprak kaymalarında en az 53 kişi hayatını kaybetti.
Yağışlar, yılbaşı gecesinden bu yana etkili oluyor. Yağışların 10 Ocak’a kadar süreceği tahmin ediliyor.
Endonezya’da yaşanan sel ve toprak kaymaları sonucunda geçici barınaklarda bulunanların sayısı 200 bine yaklaştı.
The post Endonezya’da Sel: Onlarca Kişi Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Sel Nedeniyle İki Köy Sular Altında Kaldı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Hakkari’nin (Colemerg) Yüksekova (Gever) ilçesine bağlı Adaklı (Alekanan) ve Kadıköy (Kadyan) köylerinde, 3 gündür devam eden sağnak yağış sebebiyle sel meydana geldi. Sel felaketi nedeniyle, köylerde bulunan birçok ev sular altında kaldı. Özellikle Alekanan köyünde Çemine deresinin taşması sonucu dere kenarıdaki evler boşaltıldı. İki köyün tamamı tahliye edildi. Sel felaketinden dolayı büyük maddi zararın oluştuğu kaydedildi.
The post Sel Nedeniyle İki Köy Sular Altında Kaldı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Karaman’da Ev ve İş Yerlerini Su Bastı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Bugün Karaman’da öğleden sonra etkili olan ve yaklaşık 1 saat süren yağmur, şehirde sele neden oldu. 1 saat aralıksız yağış caddeleri suyla kapladı. Sel nedeniyle araçlarıyla yolun ortasında mahsur kalanlar itfaiye ekipleri tarafından kurtarılırken, yaklaşık 20 ev ve iş yerini de su bastı.
The post Karaman’da Ev ve İş Yerlerini Su Bastı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Yunanistan’da Sel Baskını: En Az 15 Kişi Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Yapılan açıklamaya göre ülkede yıllardır eşi benzeri görülmemiş olan fırtına Atina’da büyük yıkıma yol açtı. Yaklaşık 500 evin kullanılamaz hale geldiği ve en az 15 kişinin yaşamını yitirdiği söyleniyor.
Bazı bölgelerde elektrik ve temiz su erişilemez durumda. Sel sebebiyle Yunanistan’da yas ilan edildi. Arama kurtarma çalışmaları devam ediyor.
The rains that hit west of Athens yesterday,killing at least 15ppl, are hitting the Greek capital now & expected d to last until Sat.
Some power cuts already#Greece #floods #Athens #storm pic.twitter.com/ZyDqL7GCyW— Iliana Mier-Lavin (@imlavin) 16 Kasım 2017
Fırtınanın cumartesi gününe kadar süreceği söyleniyor.
The post Yunanistan’da Sel Baskını: En Az 15 Kişi Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Malezya’da Şiddetli Fırtına: Tahliyeler Sürüyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Malezya Ana Karası’nı da etkileyen fırtına ve sel yüzünden yaklaşık 2 bin kişi sığınaklara doğru yönelmeye başladı. Meteoroloji ve ordu ülkedeki bazı bölgeler için ”kırmızı” alarm verdi ve bu bölgelerde yaşayanların evlerinden çıkmamaları duyurusu yapıldı.
Devrilen ağaçlar ve çatılar yolları kilitlerken yüksekliği 5 metreyi bulan sel suları sebebiyle bazı hastaneler tahliye edildi ancak şehirdeki diğer hastaneler hizmet verebiliyor.
Sel sırasında şimdiye kadar 2 kişinin yaşamını yitirdiği bilgisi geldi. Meteoroloji, fırtınanın şiddetini arttıracağını ve daha fazla kişinin tahliye edileceğini açıkladı. Arama kurtarma çalışmaları devam ediyor.
The post Malezya’da Şiddetli Fırtına: Tahliyeler Sürüyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Dersim, Hasankeyf, Sur… – Vahap Güler appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Devletin, kendi egemenliğine tehdit olarak gördüğü halklara yönelik yürüttüğü operasyonlar ve katliamlar yalnızca askeri alanda ve yalnızca silahlar kullanarak olmuyor. Örneklerini özellikle Dersim, Hasankeyf ve Sur’da gördüğümüz gibi, devlet, inşa ettiği barajlar ve çıkardığı orman yangınları gibi ekolojik tahribatlarla da bu bölgeleri insansızlaştırma ve kendince sorundan kurtulma planlarından vazgeçmiyor. Ama devletin tüm bu yaptıkları yalnızca insanlar üzerinde değil, çimeninden ağacına, arısından ceylanına kadar, bütün bir doğa üzerinde geri dönüşü mümkün olmayacak yıkım ve felaketleri de beraberinde getiriyor. Bu örneklerin çoğalması, devletin, ekolojiyi de bir savaş aracına dönüştürmüş olduğunu göstermesi bakımından önemli.
Dersim
Osmanlı’dan günümüze devletin sayısız katliamlarına karşı “Dersim’e sefer olur ama zafer olmaz” demiş Dersimliler. 1938’de de sefer olmuş, o zaman da uçaklardan bombalar yağdırmış, binlerce kişiyi katletmişti devlet ama yine de kazanamamıştı. Devlet bu kez de 1990’larda köyleri yakarak bölgeyi insansızlaştırmaya çalışmış ama bunu da tamamen başaramamıştı. Yakın dönemde ise Munzur üzerine kurmak istediği barajlarla Dersim’i Dersim olmaktan çıkarmaya gayret ediyor.
Ama devletin saldırıları bununla da kalmıyor. Son aylarda neredeyse her ovasında, her vadisinde yangınlar çıkartılıyor Dersim’in. Bu bölgelerin askeri operasyon yapılan bölgeler olması hiç de tesadüf değil. Üstelik ilin valisi, kendisine sorulduğunda “öyle büyütülecek bir şey yok, yalnızca kuru otlar yanıyor, çatışmalar bitince söndürme çalışmalarına başlayacağız” diyerek yangınların özellikle çıkarıldığını gizlemiyor bile. Eskiden duymaya alışık olduğumuz “örgüt yaktı” gibi bir ifade kullanılmıyor bile. Bu, aslında yangının karakolların “güvenlikleri için” çıkarıldığının itirafı. Ama kimi kime şikayet edeceksin? OHAL ile birlikte belediyelere atanan kayyumların itfaiyeyi görevlendirmemesi bir yana halkın kendi imkanları ile söndürmesine de izin verilmiyor.
Dersim yanıyor, Dersim’in Merkez ilçesiyle beraber Xozat (Hozat), Qisle (Nazımiye), Pulur (Ovacık), Pilemûrîye (Pülümür) ilçeleri ile Çewlig’in (Bingöl) Xorxol (Yayladere), Gêğî (Kiğı) ve Xarpêt’in (Elazığ) Depe (Karakoçan) ilçeleri yanıyor. Bütün bir bitki örtüsü bu yangından tamamen etkilendi. Bir çok canlı varlık yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Toprak yeniden kullanılamaz halde. Sağ kalmayı başarabilen hayvanlar için yaşam bu bölgede neredeyse olanaksız. Yalnızca ekolojik bir yıkım söz konusu değil. Bu yangınla Dersimlilerin yaşam alanları, kültürel mekanları da alevlere karışıyor. Bu kez devlet hem insansızlaştırma hem de toplumsal belleği silme gayretinde.
Hasankeyf
20, bilemedin 30 yıllık enerji uğruna 12 bin yıllık yerleşim yeri Hasankeyf sular altında kalacak. Ilısu Barajı için su tutulmaya başlandı bile. Şimdi mağaralar betonla dolduruluyor, kayalar “tehlike arz ettiği” bahanesiyle dinamitle patlatılıyor. Oysa mağaralar yumuşak bir dokuya sahip olduğundan suyun sızması bu dökülen betonla engellenmesi mümkün değil. Amaç bu mağaraları tamamen kullanılamaz hale getirmek. Daha önce baraj inşaatı için dinamitlerle havaya uçurulan Darphane Kalesi’nin kalan parçaları da iş makineleriyle ortadan kaldırılıyor. Zaten hafriyat kamyonlarının geçişi için Dicle üzerine inşa edilen köprü yüzünden suyun akışı değişmiş, binlerce balık kıyıya vurmuştu. Bakan Veysel Eroğlu’nun haziran ayındaki ziyaretinden sonra hız verilen dinamitlemelerle ve barajın tamamen suyla dolmasıyla, 5 binden fazla mağara, 250’ye yakın höyük, 199 yerleşim yeri sular altında kalacak. Çok sayıda kültürel varlıkla beraber Dicle Vadisi’nin ekosistemi de tahrip edileceğinden hali hazırda bölgede yaşamlarını sürdüren canlılar da tamamen ortadan kaybolacak. Üstelik bu yıkımın etkileri yalnızca 331 km karelik baraj bölgesinde değil Dicle boyunca güneye indikçe de görülmeye devam edecek. Hasankeyf’in bütünüyle sular altında kalmasıyla 10 binden fazla insan da göç etmek zorunda kalacak.
Kalkınma ve enerji diye başlayan bu baraj macerasının ekonomik olarak çok bir şey kazandırmayacağı ortada iken bunu yapmaktaki ısrar, baraj bahanesiyle bölgedeki nüfus dağılımını değiştirmek. Ama barajda su tutulmaya başlamasıyla daha şimdiden ısı ve nem oranlarındaki değişiklik, zaten ekilmeye elverişli olmayan toprakların çölleşmesi tehlikesini de beraberinde getiriyor.
Sur
Amed deyince Sur, Sur deyince dar sokaklar, küçeler akla gelirdi iki yıl öncesine kadar. Şimdi bu sokakların bulunduğu mahalleler polis ablukası altında ve giriş çıkışa izin verilmiyor. Tahir Elçi’nin 4 ayaklı minare önünde 28 Kasım 2015 günü vurulmasının ardından başlatılan sokağa çıkma yasakları bugün hala pek çok yerde devam ediyor. Tahir Elçi, “operasyonlar durdurulsun, bu tarihi simge zarar görmesin” diye yapmıştı eylemini, ama bugün neredeyse eski Sur’dan hiç eser kalmamış durumda. 98 gün süren çatışmaların ardından polis ve jandarma ilçeden çekilmediği gibi daha da yerleşti. Üstelik devlet, direnişle karşılaştığı için giremediği Sur için “acele kamulaştırma” kararı çıkardı ve daha şimdiden 6 bin 300 parsel zorla kamulaştırıldı bile. Özellikle Alipaşa ve Lale Bey mahallelerinde “kentsel dönüşüm” adı altında yıkım sürüyor. Ama Sur halkı ne pahasına olursa olsun evlerinden çıkmamaya kararlı.
Sur’un dar sokaklarında ilerlerken eskiden karşımıza çıkan avlulu evler, kiliseler, hanlar, hamamlar artık yerle bir olmuş durumda. Pek çok camiinin de hasarlandığını, operasyonlar sürerken özel harekatçılarca taranıp “örgüt”e yıkıldığını biliyoruz.
Evlerini terk etmemekte ısrar eden halka devletin baskısı daha da ağırlaşıyor. Evlere elektrik verilmiyor, caddeden boşa akan su eve sokulmuyor. Bazen de evin içinde yaşayanlar varken yıkıma geliniyor. Yıkıntılar altında kalan fotoğrafların alınmasına bile izin verilmiyor. Unutulsun isteniyor, hatırlanmasın! Asıl yıkılmak istenen de bu.
Üstelik tüm bunlar, Sur, dünya mirası listesinde iken yapıldı. Yani korunması dünyanın ortak kültür değerleri adına da zorunluluk olan bu yerleşim gün be gün katlediliyor. Nice devletlerin nice zorba hükümdarlarına dayanan Sur, şimdi rantsal dönüşüm projeleriyle ortadan kaldırılmak isteniyor. Toledo olacağı söylenmişti Sur’un. Oysa şimdi yıkıntılara baktığımızda akla Toledo’dan çok IŞID’in havaya uçurduğu Palmira geliyor.
Devletin, kendi egemenliğine tehdit olarak gördüğü halklara yönelik yürüttüğü operasyonlar ve katliamlar yalnızca askeri alanda ve yalnızca silahlar kullanarak olmuyor. Örneklerini özellikle Dersim, Hasankeyf ve Sur’da gördüğümüz gibi, devlet, inşa ettiği barajlar ve çıkardığı orman yangınları gibi ekolojik tahribatlarla da bu bölgeleri insansızlaştırma ve kendince sorundan kurtulma planlarından vazgeçmiyor. Ama devletin tüm bu yaptıkları yalnızca insanlar üzerinde değil, çimeninden ağacına, arısından ceylanına kadar, bütün bir doğa üzerinde geri dönüşü mümkün olmayacak yıkım ve felaketleri de beraberinde getiriyor. Bu örneklerin çoğalması, devletin, ekolojiyi de bir savaş aracına dönüştürmüş olduğunu göstermesi bakımından önemli.
Vahap Güler
The post Dersim, Hasankeyf, Sur… – Vahap Güler appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Çamlıhemşin’de Fırtına Deresi Taştı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Rize’nin Çayeli İlçesi’ne 24 kilometre uzaklıktaki Gürpınar Köyü’nde şiddetli yağmur, sel ve heyelana neden oldu. Bölgede sağanak yağmurun ardından meydana gelen sel nedeniyle çöken bir evin enkazı altında kalan bir kişi yaşamını yitirdi, bir kişi de enkazın altından yaralı çıkarıldı. Seslidere, Yeşiltepe ile Kaptanpaşa köylerinde yollarda mahsur kalan yaklaşık 10 kişiyi kurtarmak için de bölgeye ekipler sevk edildi. Şiddetli yağış nedeniyle Çamlıhemşin ve Hemşin ilçelerinde taşımalı eğitime bir gün ara verildi. Çamlıhemşin-Rize karayolu 10 km’sinde meydana gelen heyelan nedeniyle ulaşıma kapandı.
The post Çamlıhemşin’de Fırtına Deresi Taştı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Devlet Medyasından “Sel ile Yaşam Rehberi” appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Bugün İstanbul’da yaşanan sel, daha önceki benzerleri gibi hayatı felç ederken, devlet yetkilileri de, yine daha önceki açıklamalarında olduğu gibi, fecaat arz eden manzaraları pişkin açıklamalar ya da “doğal afet” gibi anlaşılabilir tanımlamalarla geçiştirmeye çalıştı. İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş, benzer durumların Londra’da yaşandığını belirterek bir anlamda “endişeye mahal yok” dedi. Valilik ve ilgili bakanlık ise “afet” kavramının arkasına sığınmayı tercih etti.
#İstanbulmetrosu nun bircok istasyonunu saganak #yagmur nedeniyle #sel basti. #Valilik: İstanbullular evlerinizden cikmayin. pic.twitter.com/XvS9qZhFj6
— Seyahat Özgürlüğü (@seyahatozgurluk) 18 Temmuz 2017
Elbette valisiyle, belediye başkanı,bakanıyla devlet erkanı böyle açıklamalar yapınca “sahibinin sesi” medya da onlardan geri kalmadı. Patronu Ethem Sancak’ın, aynı zamanda iktidar partisinin Merkez Karar Yönetim Kurulu üyesi olduğu Star Gazetesi, bir bardak yağmur suyunun faydalarını anlatmakla bitirememiş. Yağmur suyu, belki de iyi bir şekilde arıtıldığında mutlaka çok sayıda fayda içerir. Ancak Star ve onun gibi devlet medyası, yaşama ve sağlığa olan bu “duyarlılıklarını”, devletin şirketlerle işbirliği içinde HES, kentsel talan, gibi katliam projelerine karşı gösterdiği oranda inandırıcı olabilir. Ötesi ise, kentsel talan ve betonlaşmanın bir sonucu olan selden “sağlıklı yaşam rehberi” çıkararak devletin bu suçlarını örtmeye çalışmaktır.
Bir bardak yağmur suyu içmenin sağlığa faydaları https://t.co/fCOUcWPCpA pic.twitter.com/6m2FD0HcDC
— Star SAĞLIK (@SaglikStar) 18 Temmuz 2017
Devlet medyasının bir diğer sözcüsü Yeni Akit ise, Star benzeri bir “sel ile yaşamak” içerikli bir haber paylaştı bugün. “Su Altında Kalan Otomobile Ne Yapılır? başlıklı haberinde Yeni Akit, araç sahibi okuyucularına hangi durumlarda kasko şirketinden para alınacağı konusunda bir dizi öneride bulundu. Yeni Akit “haberinde” , elbette selin, devlet iktidarının neden olduğu, siyasal, ekolojik ve sosyal politikaları paralelinde ortaya çıkan nedeniyle değil, “maddi ve akçeli” sonucuyla ilgilenerek, okuyucusunu bu doğrultuda “bilgilendirdi.”
The post Devlet Medyasından “Sel ile Yaşam Rehberi” appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Tek Kare, Üç Sözcükle Devletin Özeti: OHAL, Sel, Afet appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Bugün sabah saatlerinde başlayan şiddetli yağış, “megapol” İstanbul, alışıldık görüntülere sahne oldu. İstanbul Valiliği’nin ve bakanlığın yaşanan durumu afet şeklinde açıkladığı sıralarda, Başbakan Binali Yıldırım AKP Grubu’nda haftalık konuşmasını yapıyordu. Yıldırım, iktidarları döneminde İstanbul’un “cazibe merkezi” olduğunu söyledikten sonra, dün 4. kez uzatılarak bir yıla tamamlanan OHAL’e sözü getirdi ve OHAL boyunca “herkesin mitingini yapabildiğini” ve “işinin gücünün yerinde” olduğunu iddia etti. Binali Yıldırım’ın ekrandaki görüntüsü sırasında ise alt yazıdan akan “sel”, “afet” yazıları ve Binali Yıldırım’ın övücü sözlerle pazarladığı “OHAL” sözcükleri, tek kareye sığarak, devletin içinde bulunduğu duruma dair bir fikir veriyordu.
The post Tek Kare, Üç Sözcükle Devletin Özeti: OHAL, Sel, Afet appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>