silah – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Thu, 09 Apr 2020 17:25:54 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Putin İçin Suriye, Ürettikleri Yeni Silahları Test Alanı https://meydan1.org/2020/04/09/putin-icin-suriye-urettikleri-yeni-silahlari-test-alani/ https://meydan1.org/2020/04/09/putin-icin-suriye-urettikleri-yeni-silahlari-test-alani/#respond Thu, 09 Apr 2020 17:25:54 +0000 https://meydan.org/?p=56989 Devletler için insanların yaşamlarının hiçbir önemi yoktur. Örneğin 2. Dünya Savaşı Öncesi Hitler, kendi ürettikleri silahları deneme amacıyla İberya ve İspanya’da kullanmıştı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de bugün bu yönde bir açıklama gerçekleştirdi. Putin, kendilerinin ürettikleri yeni silahları Suriye’de kullanarak deneyim elde ettiklerini söyledi. Rusya’nın yeni silahlarını Suriye’de test ettiğini söylemekte herhangi bir sıkıntı […]

The post Putin İçin Suriye, Ürettikleri Yeni Silahları Test Alanı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Devletler için insanların yaşamlarının hiçbir önemi yoktur. Örneğin 2. Dünya Savaşı Öncesi Hitler, kendi ürettikleri silahları deneme amacıyla İberya ve İspanya’da kullanmıştı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de bugün bu yönde bir açıklama gerçekleştirdi. Putin, kendilerinin ürettikleri yeni silahları Suriye’de kullanarak deneyim elde ettiklerini söyledi.

Rusya’nın yeni silahlarını Suriye’de test ettiğini söylemekte herhangi bir sıkıntı görmeyen Putin, “Suriye’de yerli silahların kullanımında deneyim elde ettik. Suriye’de parlak bir şekilde kendini gösteren yerli silahların savaş esnasında kullanımında elde edilen başarılı deneyim lehimize oynuyor. Etkinliği, keskinliği, güvenilirliği ve yeteneği küresel silah pazarındaki talebi belirleyen niteliklerdir. Rus askeri teçhizatının rekabet gücünün ve talebinin devam edeceğinden eminim.” ifadelerini kullandı.

Putin ayrıca, diğer devletlerle askeri-teknik iş birliği komisyonu toplantısında kendi propagandasını gerçekleştirdi. Gerçekleştirdikleri silah ticaretini öven Putin, “Yurt dışına değeri toplam 15 milyar doların üstünde askeri ekipman sevk ettik. Sipariş portföyümüz bugün 55 milyar dolardan fazla. Yaklaşık 100 ülke ile iş birliğimiz söz konusu.” dedi.

The post Putin İçin Suriye, Ürettikleri Yeni Silahları Test Alanı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/04/09/putin-icin-suriye-urettikleri-yeni-silahlari-test-alani/feed/ 0
Lokalde Gürültü Yüzünden Çıkan Kavgada 1 Kişi Öldürüldü https://meydan1.org/2020/03/15/lokalde-gurultu-yuzunden-cikan-kavgada-1-kisi-olduruldu/ https://meydan1.org/2020/03/15/lokalde-gurultu-yuzunden-cikan-kavgada-1-kisi-olduruldu/#respond Sun, 15 Mar 2020 13:40:14 +0000 https://meydan.org/?p=56056 İzmir’in Bayraklı ilçesinde, dün gece bir lokalde oyun oynayan 42 yaşındaki Burhan Bahar, gürültü yaptığı gerekçesiyle Şahin adlı kişiyle önce tartıştı. Tartışmanın büyümesi üzerine Burhan Bahar, Şahin adlı kişiyi darp etti. Lokalde bulunanların araya girmesiyle tartışma sonlandı. Olay sonrası lokalden ayrılan Şahin adlı kişi, bir süre sonra tabanca ile olay yerine gelerek Burhan Bahar’ı vurarak […]

The post Lokalde Gürültü Yüzünden Çıkan Kavgada 1 Kişi Öldürüldü appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

İzmir’in Bayraklı ilçesinde, dün gece bir lokalde oyun oynayan 42 yaşındaki Burhan Bahar, gürültü yaptığı gerekçesiyle Şahin adlı kişiyle önce tartıştı. Tartışmanın büyümesi üzerine Burhan Bahar, Şahin adlı kişiyi darp etti. Lokalde bulunanların araya girmesiyle tartışma sonlandı.

Olay sonrası lokalden ayrılan Şahin adlı kişi, bir süre sonra tabanca ile olay yerine gelerek Burhan Bahar’ı vurarak öldürdü. Şahin adlı kişi olay yerinden kaçarken Burhan Bahar olay yerinde yaşamını yitirdi.

Katil hala yakalanamadı.

The post Lokalde Gürültü Yüzünden Çıkan Kavgada 1 Kişi Öldürüldü appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/03/15/lokalde-gurultu-yuzunden-cikan-kavgada-1-kisi-olduruldu/feed/ 0
TC’nin Libya’ya Silah Sevkiyatına İtalya Engeli https://meydan1.org/2020/02/08/tcnin-libyaya-silah-sevkiyatina-italya-engeli/ https://meydan1.org/2020/02/08/tcnin-libyaya-silah-sevkiyatina-italya-engeli/#respond Sat, 08 Feb 2020 16:52:31 +0000 https://meydan.org/?p=54412 BBC Türkçe’nin haberine göre BANA adlı bir gemiye TC’den Libya’ya askeri araç sevkiyatında kullanıldığı söylenerek hafta başında İtalya’nın Cenova Limanı’nda elkonuldu. İtalyan basınına göre geminin kaptanı hakkında yasa dışı silah ticareti iddiasıyla soruşturma açıldı. İtalyan basınında yer alan haberlere göre gemide görevli bir kişi, İtalya’dan siyasi sığınma talep ederek polise ifade verdi. Lübnanlı olduğu belirtilen […]

The post TC’nin Libya’ya Silah Sevkiyatına İtalya Engeli appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

BBC Türkçe’nin haberine göre BANA adlı bir gemiye TC’den Libya’ya askeri araç sevkiyatında kullanıldığı söylenerek hafta başında İtalya’nın Cenova Limanı’nda elkonuldu. İtalyan basınına göre geminin kaptanı hakkında yasa dışı silah ticareti iddiasıyla soruşturma açıldı.

İtalyan basınında yer alan haberlere göre gemide görevli bir kişi, İtalya’dan siyasi sığınma talep ederek polise ifade verdi. Lübnanlı olduğu belirtilen bu gemi görevlisi, geminin TC’den Libya’ya silah taşımak için kullanıldığını öne sürdü.

Fransız basını da Türk Deniz Kuvvetleri’ne ait fırkateynlerin TC’den Trablus’a eşlik ettiği Bana gemisinin, Fransa ordusu tarafından tespit edildiğini yazmıştı.

The post TC’nin Libya’ya Silah Sevkiyatına İtalya Engeli appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/02/08/tcnin-libyaya-silah-sevkiyatina-italya-engeli/feed/ 0
Polis Olan Bir Veli, Tartıştığı Öğretmeni Vurdu https://meydan1.org/2018/04/11/polis-olan-bir-veli-tartistigi-ogretmeni-vurdu/ https://meydan1.org/2018/04/11/polis-olan-bir-veli-tartistigi-ogretmeni-vurdu/#respond Wed, 11 Apr 2018 07:25:31 +0000 https://seninmedyan.org/?p=35030 Bursa’da Şehit Piyade Er Kadir Çavuşoğlu ilkokulunda polis olduğu iddia edilen bir veli, okulun müdürünü ve öğretmeni silahla yaraladı. Yaralı eğitmenler hastaneye kaldırıldı. Polis ise polisler tarafından gözaltına alınarak karakola götürüldü.

The post Polis Olan Bir Veli, Tartıştığı Öğretmeni Vurdu appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Bursa’da Şehit Piyade Er Kadir Çavuşoğlu ilkokulunda polis olduğu iddia edilen bir veli, okulun müdürünü ve öğretmeni silahla yaraladı.

Yaralı eğitmenler hastaneye kaldırıldı. Polis ise polisler tarafından gözaltına alınarak karakola götürüldü.

The post Polis Olan Bir Veli, Tartıştığı Öğretmeni Vurdu appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/04/11/polis-olan-bir-veli-tartistigi-ogretmeni-vurdu/feed/ 0
Savaşa ve Çürümüşlüğe Karşı Dönüşüm https://meydan1.org/2017/11/29/savasa-curumusluge-karsi-donusum/ https://meydan1.org/2017/11/29/savasa-curumusluge-karsi-donusum/#respond Wed, 29 Nov 2017 06:15:56 +0000 https://seninmedyan.org/?p=22159 “Eğer bir şey çürümüşse, bozulmuşsa, onu farklı bir şekilde ele alarak güzel bir şey haline getirmek mümkündür” diyen Meksikalı Pedro Reyes topladığı binlerce silahtan bahçelerde kullanılacak kürek ve müzik aleti yaptı. Meksika’daki uyuşturucu satışının ve silahlı saldırıların yoğun olduğu Culiacan şehrinde yaşayan Reyes, “Görünür ve görünmez şiddet arasında bir fark var. Son 6 yılda Meksika’da meydana gelen […]

The post Savaşa ve Çürümüşlüğe Karşı Dönüşüm appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Eğer bir şey çürümüşse, bozulmuşsa, onu farklı bir şekilde ele alarak güzel bir şey haline getirmek mümkündür” diyen Meksikalı Pedro Reyes topladığı binlerce silahtan bahçelerde kullanılacak kürek ve müzik aleti yaptı.

Meksika’daki uyuşturucu satışının ve silahlı saldırıların yoğun olduğu Culiacan şehrinde yaşayan Reyes, Görünür ve görünmez şiddet arasında bir fark var. Son 6 yılda Meksika’da meydana gelen silahlı saldırılarda yaklaşık 80.000 insanın ölümü veya ABD’deki okul saldırıları şiddetin görünür tarafı. Görünmez olan taraf ise silahın bir ticaret unsuru olması ve savaş silahlarıyla ilgili yasakların ihlali. Tabi ki şirketlerin bunun üzerinden hissedar karı alması durumunu da unutmamak gerekir.  Bu, kültürel olarak reddedilmeyen büyük bir ölüm ve acı endüstrisidir.”  
Reyes, savaşlarda kullanılan silahları dönüştürmek istemesinin sebebini ise şöyle açıklıyor: Birçok canın bu silahlarla alındığını göz önünde bulundurmak önemlidir. Bunu bir şeytan çıkarma olarak da görebiliriz. Müzik, iblisleri kovdu ve kaybolan hayatların ağıdı oldu.
Reyes daha öncesinde 1527 silahtan ağaç dikilmesi için 1527 kürek yaptığı çalışmasının devamı niteliğinde olan “Imagine”  projesi dahilinde, 6700 bozuk silah 50 kullanılabilir müzik aletine dönüştürdü.

The post Savaşa ve Çürümüşlüğe Karşı Dönüşüm appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/11/29/savasa-curumusluge-karsi-donusum/feed/ 0
” Global Barış Global Sermaye ” – İlyas Seyrek https://meydan1.org/2015/09/15/global-baris-global-sermaye-ilyas-seyrek/ https://meydan1.org/2015/09/15/global-baris-global-sermaye-ilyas-seyrek/#respond Tue, 15 Sep 2015 06:37:32 +0000 https://test.meydan.org/2015/09/15/global-baris-global-sermaye-ilyas-seyrek/ S Dünyanın pek çok yerinde savaşlar ve katliamlar, devletlerin büyük çıkar çatışmaları üzerinden devam ediyor. Savaş, biz ezilenler için yıkım olurken, gelişmiş silah endüstrisi, savaş teknolojisi ve savaş sonrası inşaat sektörüyle birlikte devletler ve tabii ki şirketler için büyük bir fırsat, büyük bir rant, büyük bir ekonomik kaynak oluşturuyor. Ekonomiyi beslemek anlamında savaş, devletler ve […]

The post ” Global Barış Global Sermaye ” – İlyas Seyrek appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
SGPI

Dünyanın pek çok yerinde savaşlar ve katliamlar, devletlerin büyük çıkar çatışmaları üzerinden devam ediyor. Savaş, biz ezilenler için yıkım olurken, gelişmiş silah endüstrisi, savaş teknolojisi ve savaş sonrası inşaat sektörüyle birlikte devletler ve tabii ki şirketler için büyük bir fırsat, büyük bir rant, büyük bir ekonomik kaynak oluşturuyor. Ekonomiyi beslemek anlamında savaş, devletler ve şirketler için çoğu zaman vazgeçilemez bir yöntem.

Ancak devletler ve şirketler savaş yöntemini her zaman doğrudan kullanmıyorlar. Bazen barış da, rant ve sömürü için yöntemsel anlamda oldukça “kullanışlı” olabiliyor.

Küresel Barış Endeksi, Ranta Endeksli

Avustralya, Sidney merkezli Ekonomi ve Barış Enstitüsü… Enstitü’nün en önemli çalışması olan Küresel Barış Endeksi; Economist dergisi ve derginin istihbarat birimi tarafından derlenen veriler kullanılarak, barış enstitüleri ve düşünce kuruluşlarında görev alan ekonomistlerin yer aldığı uluslararası bir panelde hazırlanıyor.

Enstitünün hazırladığı tüm raporlar ve yapılan araştırmalardan derlenen veriler, devletler, şirketler, Birleşmiş Milletler, OECD ve Dünya Bankası gibi kurumların yanı sıra, onlara sahada asistanlık hizmeti veren küresel sivil toplum kuruluşları ve politika enstitüleri (think-tankler) tarafından kullanılıyor.

Enstitü, her yıl periyodik olarak yayınladığı ve “huzurlu ülkeler sıralaması” olarak da adlandırılan raporunu, geçtiğimiz haziran ayı sonunda açıkladı. Barış, ekonomi, siyasi istikrar gibi kriterler göz önünde bulundurularak hazırlanan raporda TC devleti, 36 Avrupa devleti arasında sonuncu sırada yer alırken, dünya sıralamasında 162 ülke arasında kendine ancak 135. sırada yer bulabildi. İlk üç sırada ise İzlanda, Danimarka ve Avusturya yer aldı. Barış Endeksi çalışması, dünyadaki çatışma ve savaş bölgelerinin ayrıntılı bir haritasını çıkartırken, bu coğrafyalarda ortaya çıkan durumların detaylı raporlarını hazırlıyor.

Peki Bu Ne Anlama Geliyor?

Daha önce de belirtmiştik, Barış Endeksi’ni hazırlayan enstitü uzmanları Economist Dergisi ekibinden ve bu dergi, kapitalist şirketlerin en önem verdiği, verilerine güvendiği dergilerden biri. Yapılan çalışmaların, hazırlanan raporların şirketlerin çıkarına hizmet vermeyeceğini düşünmek gerçekçi değil.

Savaş kadar barışı da kendi çıkarlarına kullanmakta kararlı olan küresel sermaye güçlerine “barış dönemlerinde” bu desteği sağlayan en önemli kurumlardan birisi Ekonomi ve Barış Enstitüsü.

Hazırladığı “Küresel Barış Endeksi” çalışmasıyla dünyadaki çatışma ve savaş bölgelerinin ayrıntılı bir haritasını ve bu coğrafyalarda ortaya çıkan durumların raporlarını üreten Enstitü, kapitalistlere ve devletlere yatırım yapabilecekleri alanları belirterek sermayelerini artırmalarına yol açıyor.

Savaş ve çatışma bölgeleriyle ilgili tüm bu çalışmalar, gerek savaş sırasında o bölgede gerçekleşen büyük rantın hissedarlarını azaltacak şekilde, riski sevmeyen patronları oradan uzaklaştırarak, gerekse bölgenin savaş sonrası ihtiyaçlarını belirterek, gerçekleşecek olan bu daha büyük ve kapsamlı sömürüye ve sermaye akışına rehber oluyor.

Enstitü ayrıca, savaşların olmadığı coğrafyalarda da analizler yapıyor ve buralardaki ekonomik durum ile kapasiteleri saptayıp sermayedarlara yapabilecekleri yatırımlar hakkında seçenekler sunuyor.

Yayımlanan raporlarda ekonomik istikrarsızlıklara bolca dikkat çekilirken, devletlerin içeride yaşadığı çatışmalara ve siyasi istikrarsızlığa da neden olarak ekonomik krizler gösteriliyor. Bununla beraber, savaş ve çatışmaların da yine barış ekonomisine zarar verdiğini, barışı gerçekleştirmenin ekonomik açıdan istikrarı yakalamakla geleceğini söyleyerek bir tuzak kuruluyor. Böylelikle ezilen halkların paylaşma ve dayanışma içinde bir arada yaşamaları için olmazsa olmazlardan biri olan “barış” kavramı, söz konusu Enstitü tarafından, şirketlerin ve devletlerin sömürülerini artırmaları için onlara bir araç olarak sunuluyor.

Kapitalist Barış

Enstitünün şimdiye kadar yaptığı çalışmalarda kullandığı bir barış tanımı var. Pozitif ve negatif olmak üzere iki ayrı bağlamda ele alınıyor barış. Çalışmaya göre “negatif barış”, şiddetin olmadığı bir atmosferi tanımlamak için kullanılıyor. “Pozitif barış”ın ifade ettiğiyse, şiddet varlığının ve korkusunun toplumdaki durumundan çok daha fazlası. Pozitif barış, sadece siyasal olanla ilgili değil, aynı zamanda toplumun sosyo-ekonomik durumuyla da ilintili. Pozitif barış durumunun oluşması için toplumun ekonomik açıdan da iyi bir konumda bulunması şart koşuluyor.

Küresel Barış Endeksi ile enstitü, özellikle Pozitif Barış tanımının üzerinde duruyor. Barışçıl toplumları destekleyen ve ayakta tutan davranışları, yapıları ve organizasyonların desteklenmesi noktasının altını çiziyor.

Pozitif Barış tanımının kerameti burada ortaya çıkıyor. Sosyo-ekonomik durumun iyi olması için gerekli koşullar kapitalist dengelerle kuruluyken, bu dengenin, yani kapitalizmin o coğrafyalarda daha iyi işlemesi için desteklenmesi gereken kuruluşlar olarak kapitalist şirketler ve bu şirketlerle ilintili STK’lar ön plana çıkartılıyor.

Çalışma, işte bu barış tanımıyla birlikte hiç şüphesiz, şiddetin yanı sıra sistemin devamı için gerekli olan, kapitalist ekonominin çarklarını risk olmadan çalıştıracak bir barıştan bahsediyor. Yaptığı saptama ve analizlerle de kendince tasarlayıp çizdiği bu barış portresinin vücut bulması için şirketlere ve devletlere yol göstericiliğinde bulunuyor.

Bir yandan şirketlere sağladığı verilerle sermaye akışına uygun coğrafya arayan Ekonomi ve Barış Enstitüsü; öte yandan barış terimini yeniden anlamlandırıyor. Devletin ve şirketlerin barışının rant ve sömürü olduğu ortada. Kapitalizmin barış hali ve savaş hali…

İlyas Seyrek

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.

The post ” Global Barış Global Sermaye ” – İlyas Seyrek appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/09/15/global-baris-global-sermaye-ilyas-seyrek/feed/ 0
Kitap: “Karanlık Vardiya” https://meydan1.org/2015/09/13/kitap-karanlik-vardiya/ https://meydan1.org/2015/09/13/kitap-karanlik-vardiya/#respond Sun, 13 Sep 2015 18:02:21 +0000 https://test.meydan.org/2015/09/13/kitap-karanlik-vardiya/ Köyler boşaltılıyor, elleri arkadan kelepçeli insanlar yüzükoyun yerlerde yatırılıyor, askeri araçların içerisinden çocukların üzerine kurşunlar yağdırılıyor, uçaklar köyleri bombalıyor, evler basılıyor, yargısız infazlar yapılıyor, ormanlar yakılıyor… Televizyonda “Bizimkiler” dizisi yok, tetris oyununun modası çoktan geçti, o yılların fenomen yarışması “Hugo’nun yerinde yeller esiyor, Eurovision şarkı yarışmaları artık eskisi kadar popüler değil, çünkü 90’lardan bahsetmiyoruz. 2015’teyiz. […]

The post Kitap: “Karanlık Vardiya” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Meydan Gazetesi- Kitap Karanlık Vardiya Mine Yılmazoğlu

Köyler boşaltılıyor, elleri arkadan kelepçeli insanlar yüzükoyun yerlerde yatırılıyor, askeri araçların içerisinden çocukların üzerine kurşunlar yağdırılıyor, uçaklar köyleri bombalıyor, evler basılıyor, yargısız infazlar yapılıyor, ormanlar yakılıyor…

Televizyonda “Bizimkiler” dizisi yok, tetris oyununun modası çoktan geçti, o yılların fenomen yarışması “Hugo’nun yerinde yeller esiyor, Eurovision şarkı yarışmaları artık eskisi kadar popüler değil, çünkü 90’lardan bahsetmiyoruz. 2015’teyiz.

Ali Yılmaz, hazırladığı “Karanlık Vardiya” kitabında, sanki 90’ları değil de günümüzü anlatıyor. Kitap temel olarak, Antonio Gramsci’nin devletin zora başvurmadan ‘nasıl yönetebildiğini’ açıklamak için kullandığı “hegemonya” kavramını ele alıyor. Devletin, baskı aracılığıyla politik iktidar egemenliğini sağlamasının yanı sıra, kültürel iktidarı aracılığıyla da ideolojik bir hegemonya kurduğundan söz ederken; insanların kendini ve çevresini yanılsama içinde algılamasını sağlayan bu gücü sorguluyor.

Kitapta hegemonya, rızanın örgütlendiği yani şiddet ya da zora başvurmadan inşa edilen süreçler olarak tanımlanıyor. Devletin kendi varoluşunu sürekli ve vazgeçilmez kılabilmek için, bazen baskıya bazen de rıza üretmeye başvurmasının örnekleri sıralanıyor bir bir. Toplumun genelinin nasıl olup da kendilerine doğrudan hiç de faydası olmayan, hatta zarar veren ekonomik, politik, sosyal ve kültürel söylemleri -kimi zaman toplumsal huzur adına, kimi zaman eskiye dönme korkusuyla, kimi zaman da din ya da laiklik elden gidiyor paranoyasıyla- can-ı gönülden destekleyebildiklerini açıklamaya yarıyor.

Karanlık Vardiya, Brezilya’da 1964 seçiminden sonra yapılan darbenin ardından “ölüm filoları”nın binlerce kişiyi öldürmesinden, Vietnam’da tarım arazileri ve ormanların kimyasal silahlarla bombalanmasına kadar birçok rıza üretme örneğinden söz ediyor. 1980 darbesinin de rıza üretme amacıyla yapıldığına değinirken, o yıllar boyunca, spor salonlarının, depolar ve kışlaların, nasıl sorgu ve işkence merkezlerine çevrildiğini anlatıyor.

Devletin tüm bu zorbalık ve dayatmalarına karşı, 90’lı yıllarda cezaevlerinden başlayarak, üniversitelerde, fabrikalarda ve özellikle Kürt coğrafyasında karşı koyuşlar ve direnişler engellenemedi ve etkisi günümüze kadar devam eden isyanlara dönüştü. Tüm yasaklamalara karşın 1 Mayıs’ta sokağa çıkılmaktan vazgeçilmedi. Grev yasağına rağmen 1986’da Netaş’ta iş bırakan işçiler bu süreç boyunca hem patrona hem de devlete meydan okudu. Sonraki yıllarda “işçi baharı” olarak ivme kazanan işçi eylemleri 1990’lı yılların özelikle ilk yarısında kamu işçilerinin de katılımıyla büyümeye başladı. Cezaevlerindeki tek tip kıyafet dayatması ise, açlık grevleri ve ölüm oruçları ile yanıt buldu ve devlete geri adım attırdı. Üniversitelerde de örgütlenmeyi engellemek için dayatılmak istenen, üniversite yönetimlerinin kontrolündeki “tek tip” öğrenci dernekleri sistemine karşı direnişe geçilerek işgaller gerçekleştirildi.

Tüm bu ve benzeri direniş ve karşı koyuşlar, devletin 80 darbesiyle birlikte sarsılmaz gibi gösterdiği hegemonyasını kırmaya başlayınca; devlet, bu kez de resmi kolluk ve istihbarat güçlerinin yanı sıra koruculuk sistemi gibi para-militer güçlerle ve JİTEM gibi, varlığını hep inkar ettiği kontrgerilla örgütlenmeleriyle tüm toplum kesimleri üzerindeki baskısını daha da arttırmaya koyuldu. Bir yandan da faşist baskı uygulamalarının gün yüzüne çıkmasını engellemek amacıyla diyaneti, hukuk ve eğitim sistemlerini seferber etti; özellikle medyayı bu psikolojik savaşın özel bir silahı olarak kullanmayı ihmal etmedi.

Polisin sokak eylemlerine yaptığı saldırılarda katlettiği insanlar, infazlar, ev baskınları, soruşturmalar, polis sayısının artırılması, gözaltında tecavüz ve ölüm, okullara çevik kuvvetin girişi, basına uygulanan sansür, gazetelerin kapatılması, birçok gazetecinin silahlı ya da bombalı saldırıda ya da işkencede öldürülmesi, JİTEM tarafından öldürülenlerin cesetlerinin ayaklarından iple tanka bağlanarak sürüklenmesi ve çırılçıplak teşhir edilmeleri, köy baskınları, köylülere dışkı yedirme, korucuların tehditleri, ceset kuyuları, Kürt siyasetçilerin öldürülmesi, partilerin kapatılması, yeni hapishanelerin inşaası, yeni karakolların yapımı, arazilerin mayınlanması, yaylaların yasaklanması, olağanüstü hal, köy boşaltmalar, ilçelere giriş çıkışın yasaklanması yalnızca Karanlık Vardiya kitabında sıralanan olaylar ya da 90´lardaki bir televizyon kanalındaki haberlerden aklımızda kalanlar değil, günümüzde de aktörleri değişmiş olsa da, benzer biçimde sürdürülen, devletin hegemonya politikası.

 Mine Yılmazoğlu

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.

The post Kitap: “Karanlık Vardiya” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/09/13/kitap-karanlik-vardiya/feed/ 0
” Savunma Değil Katliam Fuarı ” – Merve Arkun https://meydan1.org/2015/06/13/savunma-degil-katliam-fuari-merve-arkun/ https://meydan1.org/2015/06/13/savunma-degil-katliam-fuari-merve-arkun/#respond Sat, 13 Jun 2015 14:12:09 +0000 https://test.meydan.org/2015/06/13/savunma-degil-katliam-fuari-merve-arkun/ Balistik füze sistemleri, topçu roketleri, insansız hava araçları, karakol ve çıkartma gemileri,  zırhlı muharebe araçları, mayına dayanıklı araçlar, uçaksavar topları… Siz hiç bir hücum botunu ya da lazer güdümlü bomba sistemlerini yakından görmüş müydünüz? Peki ya saniyede binlerce mermiyi kilometrelerce uzağa ateşleyebilen silahları ya da havada hedefine doğru yönünü değiştirebilme özelliği olan mermileri? Erdoğan’ın açılışını […]

The post ” Savunma Değil Katliam Fuarı ” – Merve Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
silahfuarı

Balistik füze sistemleri, topçu roketleri, insansız hava araçları, karakol ve çıkartma gemileri,  zırhlı muharebe araçları, mayına dayanıklı araçlar, uçaksavar topları…

Siz hiç bir hücum botunu ya da lazer güdümlü bomba sistemlerini yakından görmüş müydünüz? Peki ya saniyede binlerce mermiyi kilometrelerce uzağa ateşleyebilen silahları ya da havada hedefine doğru yönünü değiştirebilme özelliği olan mermileri?

Erdoğan’ın açılışını “tüm insanlığa hayırlı olsun” sözleriyle yaptığı IDEF 2015 fuarından, açmak gerekirse International Defence Industry Fair yani Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı’ndan söz edeceğim şimdi. Kimilerini yukarıda yazdığım nice askeri araçların/silahların tanıtımının yapıldığı, Mayıs ayının başında, TÜYAP Fuar Alanı’nda gerçekleştirilen fuardan.

1993 yılından bu yana Türkiye’de düzenlenen IDEF, “dünyanın en büyük dört savunma fuarından biri” olarak biliniyor. Bu sebeple de silah şirketlerinin ve üreticilerinin, devletlerin, daha fazla insanın hayatını almak için “savunma” adı altında ölüm teknolojileri geliştirenlerin buluşma noktası. Bu yıl da, üç gün süren fuarda, 53 farklı ülkeden, “savunma” sanayinde adı bilinen 781 şirket ürünlerini sergiledi; alıcı olarak, gelen onlarca genelkurmay başkanı, savunma bakanları, ordu ve donanma komutanları, fuar boyunca sayısız satış ya da sipariş anlaşması imzaladı. Ölüm teknolojilerinin bu denli aleni pazara çıkarıldığı bu fuarın, tüm insanlığa, hayırdan öte, aslında ölüm ve katliam getireceği kaçınılmaz bir gerçek.

İlk modern ordunun oluşturulmaya başladığı 19. yüzyıldan bu yana, en son savaş teknolojilerinin sergilendiği ve alıcısının beklendiği bu tarz fuarlar, isminde vurgulanan “savunma”nın aksine bir “saldırı fuarı”. Gerçekten de, bu yılki fuarda tanıtımları yapılan, ASELSAN’ın geliştirdiği yeni nesil tanksavar füze sistemleri, hedefini kilometrelerce öteden saptayan ve gönderdiği enerji ile hedefini katleden yine ASELSAN bandrollü “milli lazer silahı”, TSK’nın envanterlerinden olan ATAK helikopterleri, üretici şirket müdürünün de tanımıyla “tam bir taarruz aracı” gibi ürünlerin, savunma amacından çok saldırı niteliği taşıyor olması da bu tespiti doğrular nitelikte.

Londra’da düzenlenen ve dünyanın en büyük savunma sanayi fuarı olan, Uluslararası Savunma ve Güvenlik Ekipmanları Fuarı’nda bundan birkaç yıl önce tanıtılan ürünler de, savunma adı verilen fuarların gerçek yüzünü göstermesi açısından önemli. Çünkü, Birleşmiş Milletler’in, beş yıl önce hazırladığı konvansiyon ile yasakladığı “misket bombaları”, yine BM üyesi devletlerin de katılımcısı olduğu bu fuarda açılan stantlarda tanıtılmıştı. Özellikle Filistin topraklarında yoğun olarak kullanılan misket bombaları, dağıldığı bölgede uzun süre kalması ve tıpkı mayınlar gibi yoğunluklu olarak çocukların katledilmesiyle biliniyordu. Aynı fuarda tanıtılan tek saldırı aracı misket mayınları değildi elbet. Fuarda tanıtılan ve tanıtım broşürleri dağıtılan işkence aletleri de, basında çokça ses getirmişti. Silah üreticisi şirketlerle savaş politikaları üreten devletleri bir araya getiren fuarın yöneticileri ise “durumdan habersiz olduklarını” söyleyerek soruşturma başlatılacağını söylemişti.

Dünya çapında birçok farklı yerde düzenlenen savunma fuarlarının Türkiye ayağı olan IDEF, katılıma açık olduğu süre boyunca, birçok silah üreticisi şirkete ev sahipliği yaptı; sayısız askeri anlaşmaya zemin sağladı. 2014 yılında, dünya çapında yapılan ve toplamı 5 trilyona yaklaşan askeri harcamalar giderek artmaktayken, IDEF de bu harcamaların toplamını arttıracak nice “ileri savunma teknolojilerinin” tanıtıldığı ve sınır ötelerine yayıldığı bir merkez oldu.

Savaş karşıtları, dünyanın dört bir yanında düzenlenen savunma fuarlarına yönelik anti militarist eylemler gerçekleştirmekteyken; İstanbul’daki savaş karşıtları da TÜYAP’ta düzenlenen katliam fuarına karşı bir eylem gerçekleştirmek istediler. Ancak silah tüccarları ve devletler, yollarına konulacak taşlardan öylesine korkuyorlardı ki; İstanbul’da düzenlenen fuara karşı eylem yapmak isteyen savaş karşıtlarının ve vicdani retçilerin yolları, fuar içerisinde katliam makinalarını tanıtan devletlerin polisleri, gözaltı araçları, TOMA’larıyla kesildi. Eylemi engellemek istemelerinin gerekçesi ise “can güvenliğiniz riske girebilir”di.

Milyonlarca insanın yaşamını katleden; halkların yaşam alanları gasp eden; devletler ve silah üreticileridir. Köylerin boşaltılmasının, sayısız insanın göçe zorlanmasının ve “can güvenliklerinin riske edilmesinin” sebebi de… IDEF ve benzeri fuarlarla yapılmak istenen şey, bunun yalnızca somutlaşmasını sağlamak değil; aynı zaman da meşrulaşmasına da zemin sağlar. Savunma ardına gizlenen “saldırı” çıkar ve anlaşmaları sayısız katliamın belki de ilk aşaması olmaktadır.

Militarizm daha güçlü silahlara, daha güçlü silahları üreten şirketler de militarizme muhtaç. Bu döngüden ve katliamların mimarı bu ilişki biçiminden kurtulabilmenin tek yoluysa, silah üreticisi şirketlere ve savaş politikası üreten devletlere karşı mücadele etmektir. İnsansız hava araçları için hedeflerini otomatik olarak seçip ateş eden yapay zeka sistemleri, saniyede binlerce mermiyi kilometrelerce uzağa ateşleyebilen silahlar ve havada hedefine doğru yönünü değiştirebilen mermiler geliştirilip, yeni katliamların planları katliam fuarlarında normalleştirilirken; savaş karşıtları ve anti militaristler, tüm bunlara karşı, ne pahasına olursa olsun mücadele etmeye devam edecektir.

Merve Arkun

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 27. sayısında yayımlanmıştır.

 

The post ” Savunma Değil Katliam Fuarı ” – Merve Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/06/13/savunma-degil-katliam-fuari-merve-arkun/feed/ 0
Silah Fuarına Karşı Antimilitarist Eylem https://meydan1.org/2015/06/13/silah-fuarina-karsi-antimilitarist-eylem/ https://meydan1.org/2015/06/13/silah-fuarina-karsi-antimilitarist-eylem/#respond Sat, 13 Jun 2015 13:23:12 +0000 https://test.meydan.org/2015/06/13/silah-fuarina-karsi-antimilitarist-eylem/ İstanbul TÜYAP’ta düzenlenen IDEF 2015 Savunma Sanayii Fuarı, Vicdani Ret Derneği tarafından protesto edildi. “Savunma Değil Katliam Fuarı / Militarizmi Değil Barışı Savunuyoruz” yazılı pankart ile fuar önünde bir açıklama yapmak isteyen Vicdani Ret Derneği üyeleri, fuar önünde bekleyen sivil polisler tarafından engellenmek istendi. Polisin engellemelerine ve “fuar önüne gitmeniz sizin can güvenliğiniz için riskli” […]

The post Silah Fuarına Karşı Antimilitarist Eylem appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
silahfuarı

İstanbul TÜYAP’ta düzenlenen IDEF 2015 Savunma Sanayii Fuarı, Vicdani Ret Derneği tarafından protesto edildi.

“Savunma Değil Katliam Fuarı / Militarizmi Değil Barışı Savunuyoruz” yazılı pankart ile fuar önünde bir açıklama yapmak isteyen Vicdani Ret Derneği üyeleri, fuar önünde bekleyen sivil polisler tarafından engellenmek istendi.

Polisin engellemelerine ve “fuar önüne gitmeniz sizin can güvenliğiniz için riskli” tehditlerine rağmen basın açıklamasını gerçekleştiren Vicdani Ret Derneği üyeleri ve antimilitaristler, fuarda tanıtılan son model silahlara, bombalara ve tanklara karşı, “Unutmayın, bütün bu silahlar her gün, dünyanın dört bir yanında insanları öldürmek için kullanılıyor. Hedef olma sırasının ne zaman size geleceğini asla bilemezsiniz. Militarizm öldürür” açıklaması yaptı.

Bu haber Meydan Gazetesi’nin 27. sayısında yayımlanmıştır.

The post Silah Fuarına Karşı Antimilitarist Eylem appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/06/13/silah-fuarina-karsi-antimilitarist-eylem/feed/ 0
Anarşistlerin Ekonomi Tartışmaları (14) : Sınıfsızlık Anarşizmle Mümkündür Anarşist Komünist Ekonomi Pratiği – 2 https://meydan1.org/2015/03/15/anarsistlerin-ekonomi-tartismalari-14-sinifsizlik-anarsizmle-mumkundur-anarsist-komunist-ekonomi-pratigi-2/ https://meydan1.org/2015/03/15/anarsistlerin-ekonomi-tartismalari-14-sinifsizlik-anarsizmle-mumkundur-anarsist-komunist-ekonomi-pratigi-2/#respond Sun, 15 Mar 2015 20:21:25 +0000 https://test.meydan.org/2015/03/15/anarsistlerin-ekonomi-tartismalari-14-sinifsizlik-anarsizmle-mumkundur-anarsist-komunist-ekonomi-pratigi-2/ Özgürlükçü Komünizm, Mücadele Eden Sınıfların Özlemi (2) Ekonominin iki ana alanı vardır: nasıl üretildiği ve nasıl paylaşıldığı. Komünist paylaşımın nasıl işleyebileceği konusunda birkaç farklı alternatif önerildi. İnsanların genelde kabul ettiği yaklaşım, atölyelerden fabrikalara kadar meclis demokrasisi ile, bölgesel ve küresel düzeyde ise meclislerin federasyonu ile örgütlenmektir. Doğrudan demokratik meclisler, kimsenin kimseyi temsil etmediği demokratik organlardır. […]

The post Anarşistlerin Ekonomi Tartışmaları (14) : Sınıfsızlık Anarşizmle Mümkündür Anarşist Komünist Ekonomi Pratiği – 2 appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Meydan Gazetesi- Anarşistlerin Ekonomi Tartışmaları 14

Meydan gazetesinin Anarşist Ekonomi Tartışmaları dizisine, Kuzey Amerika IWW üyesi, Scott Nappalos’un yazısının ikinci bölümüyle devam ediyoruz. Yazının odağında güncelliğini koruyan bir tartışma olan teorinin pratikte somutlaşması ve teorinin pratikten üretilmesi yer alıyor. Yazının bu bölümünde, anarşist komünist ekonomi teorisi içindeki iki ana akım, planlı ve plansız modeller, günümüzde popüler olan Katılımcı Ekonomi ile karşılaştırılarak inceleniyor ve önceki bölümde verilen pratikler, teorik tartışma içinde değerlendiriliyor. Uzunluğu nedeniyle üç bölümde yayınlayacağımız yazı, libcom’un dışında birçok uluslararası anarşist sitede yayınlanmış olma ve daha önceki yazı dizilerimizde içerisinden yazılarına yer verdiğimiz The Accumulation of Freedom: Writings on Anarchist Economics kitabındaki bölümlerden biri olma niteliği taşıyor.

Özgürlükçü Komünizm, Mücadele Eden Sınıfların Özlemi (2)

Ekonominin iki ana alanı vardır: nasıl üretildiği ve nasıl paylaşıldığı. Komünist paylaşımın nasıl işleyebileceği konusunda birkaç farklı alternatif önerildi. İnsanların genelde kabul ettiği yaklaşım, atölyelerden fabrikalara kadar meclis demokrasisi ile, bölgesel ve küresel düzeyde ise meclislerin federasyonu ile örgütlenmektir. Doğrudan demokratik meclisler, kimsenin kimseyi temsil etmediği demokratik organlardır. İşçiler ve toplum üyeleri bütün kararlarını doğrudan, açık toplantılarda alırlar. Halk meclislerinin ötesinde, işyerleri ve mahalleler arasındaki koordinasyonu komiteler ve temsilci heyetleri sağlar. Meclis, temsilcilere talimatlar verir ve temsilcinin meclisin iradesini uygulamasını bekler. Benzer şekilde, sınırlarını aşan temsilcilerin yetkileri anında geri alınabilir ve kararları meclisin onayına bağlıdır. Bunun tam olarak nasıl çalışacağı, temsilcilerin görevleri, vb. bence politik kararlardır ve en iyisini pratik belirler.

Neyin ne kadar üretileceğine karar vermek için mahalle meclisleri benzer şekilde yukarı doğru federe edilir. İşçiler nasıl çalışacaklarına karar verirken ilgili topluluklar atık ve kirlilik gibi konuları ele alarak en güvenli ve en adil nasıl üretileceğine karar verirler. Mevcut ekonominin içinde birçok değersiz endüstri ve ürün olmasının yanı sıra bazılarının nükleer silahlar gibi yok edici potansiyelleri olduğu için bu endüstrileri kolektifleştirmek yetmez, tasfiye edilmeleri gerekir. Ani yükselişler ve düşüşlerle örgütlenen, kar etmeye dayalı bir ekonomiyi, toplumun ihtiyaçlarını kullanıma dayalı olarak karşılayan bir ekonomiye dönüştürme süreci zaman alacaktır. İş sınıflarını yok etmek ve kötü işleri yeniden örgütleyerek adil paylaşmak gerekir. Toplumun ürettiklerinden faydalanmak için engeli olmayanlar en azından asgari miktarda emekle katkıda bulunmalıdır.[xi]

Paylaşımı ele alırsak, komünist ekonomik pratik ve düşünce içinde toplumun zenginliklerini paylaşmak için birkaç örgütlenme stratejisi önerilmiştir. Komünist ekonomik gelenek içerisinde iki ana çerçeve vardır: Planlı strateji ve kendiliğinden ortaya çıkan denilebilecek strateji. Teorilerin sayısı, mevcut düşüncedeki kutuplaşmaların sayısından azdır.

Planlı komünist ekonomi, genel olarak, paylaşımın halk meclislerinin federasyonu ile oluşturulan konseylerde yapılan üretim planına göre yapılmasını savunur. Bölgenin halkı düzenli olarak bir araya gelip hazırdaki malzeme ve emek miktarına göre ne üretileceğine karar verirken üretilenlerin paylaşılmasını bireylerin ve ailelerin ihtiyaçlarına göre düzenler (ücrete göre değil). Böyle bir komünist toplumda üretim iki faaliyet üzerine kurulur: insanların neyi ne kadar istediğini ölçmek ve bunları hem kolektif olarak, hem de sorumluluğu belli olacak biçimde üretmek.

Teknolojinin bugün geldiği seviye düşünüldüğünde insanların günlük tüketimini ölçmek çok basittir. Komünist bir toplumda, hem tüketim hem de üretim istatistiklerini otomatik olarak kaydetmek kolay olacaktır. Böylece neyin ne kadar gerektiğini tahmin edebilmek için tüketim örüntüleri (dönemsel ya da belli durumlarda gerçekleşen azalmalar ve çoğalmalar) hakkında anlık veri üretilebilir ve toplum, insanların istekleri için gereken kaynakları tahsis edebilir. Bu yolla kaynaklar durmadan değişen üreticilere demokratik olarak tahsis edilebilir.

Üretimin gelişmesini planlamak amacıyla, bilgi merkezlerinde çalışmalar yapılarak bu veriler bir araya getirilip istatistikler düzenlenebilir. Bu tip bilgi merkezleri yerel, bölgesel ve küresel düzeylerde olabilir. En küçük yerel ölçekte, bilgi merkezleri yerel ihtiyaçları karşılamak için stok durumlarını ve üretim kapasitesini takip edebilir. Bölgesel bilgi merkezleri bu istatistikleri düzenleyerek bölge çapındaki durum tablosunu görebilir. Bunu görmenin bir yolu da bölgesel üretim birimlerinin stok durumlarını, üretim kapasitelerini ve ihtiyaçlarını anında izlemektir. Küresel bir bilgi merkezi benzer şekilde bölgesel istatistikleri düzenler. Bu küresel bilgi sistemi merkezsiz olarak birbirine bağlanabilir ve insanlara gereken her tür raporu sağlayabilir.[xii]

Bu, sadece günlük tüketim için üreteceğimiz anlamına gelmiyor. Komünizm, karı ve ekonomik eşitsizliği kaldırarak kapitalizmin aşırı-tüketici ihtiyaçları için yaratılan yapay ihtiyaçları tasfiye ederken, gelip geçici hevesler için değil, daha iyi bir dünya için arzumuzu yansıtan bir ekonomiyi ve toplumu inşa edebilmek isteriz. O zaman, toplumsal dönüşümle ilgili bu kararları ve güncel eğilimleri birbirine bağlayan bir mekanizmanın olması gerekir.

Kullanım tabloları, komün meclislerinde tartışılabilecek verileri sağlar ve meclisler bu verilere dayanarak, mevcut endüstrilere ve gelecekteki üretimi geliştirecek faaliyetle kaynakların nasıl tahsis edileceğine, yeni üretim birimlerinin kurulmasına ya da mevcut olanların büyütülmesine karar verir. Büyük olasılıkla yeni endüstriler ve ürünler yaratmak isteyen işçiler tekliflerini meclise sunarlar ve meclis eski emek ve malzeme kullanımı ile yenisi arasında karar verir. Bu kısmi planlama denebilecek süreçte, kaynaklar kolektif olarak tahsis edilirken düşünüp taşınılır, tartışılır ve kolektifin önceliklerine dayalı bir plan oluşturulur. Bu plan yukarı doğru ilerlerken meclislerin federasyonunda tartışılır ve değiştirilir. Mevcut endüstriler ve ürünlerse günlük kullanıma uyum sağlayacak esnekliğe sahip olurlar. Buna benzeyen bir sosyal bütçeleme biçiminde komünün zenginliği halkın önerilerine göre tahsis edilir. Federasyonlar bu kararları koordine etmek için verileri paylaşır, önerileri gözden geçirir ve etkilenen toplulukların gözden geçirmeleri için gönderir.[xiii]

Üretim çizelgeleri, doğrudan demokratik konseylerde belirlenen ve yukarı doğru federe edilen önceliklere dayanarak hazırlanır. Bu yolla ücretlere, fiyatlara ve sınıf eşitsizliğine dayanmayan birçok endüstrinin planları ve koordinasyonu yapılır. Neyin ne kadar üretileceğini belirleyen şey fiyat değil komünün önceliklerdir. Tüketim, ücrete değil ihtiyaca dayalıdır. Toplumsal üretimle ilgili kararlar kapitalizmin bireyci, ne-olursa-olsun-satılıyorsa-üret mantığıyla değil, bilinçli ve kolektif olacaktır. Kropotkin’in Ekmeğin Fethi ‘de bahsettiği komünist belediyeler muhtemelen böyledir. Katılımcı ekonominin önerdiği entegre, küresel bir ekonomi için planlama konseyleri teoride komünist olacak şekilde değiştirilebilir.[xiv]

Başka bir görüş, kendiliğinden ortaya çıkan ve uyum sağlayan bir ekonomiyi savunur. [xv] Komünist paylaşım hakkındaki bu görüş sezgilere güvenir ve toplumu birbirine bağımlı, yaşayan ve karmaşık bir organizma olarak görür. Bu görüşe teşvik eden iki kök sebep vardır. Birincisi burada bütün bir ekonomiyi başarılı, bilinçli ve net olarak planlama yeteneğimiz şüphelidir; ikincisi, komünist bir toplumda dinamik ve evrilen bir öz-planlama biçiminin hem savunucuları, hem de tarihsel öncülleri vardır. Macar ve İspanya devrimleri sırasında, halk ekonomiyi kendi eline alıp kar amaçlı üretimi kolektifleştirerek ortak kullanım amaçlı bir ekonomiye dönüştürmüş ve bazı durumlarda bunu çok kısa bir zamanda başarmıştır. Bu dönüşüm başlangıçta hiçbir birleşmiş planlama aygıtı olmadan gerçekleşmiştir. Bireylerin ve grupların sayısız inisiyatiflerinden evrilerek ortaya çıkan paylaşım, zamanla birlik olmuş, örgütlenmesi toplulukların ve savaşların yarattığı talepleri karşılamak için evrilmiştir. Burada söylenmek istenen, o dönemde örgütlülüğün olmadığı değil, iki modelin arasındaki farktır: biri yapısal ve tarihsel olarak açık görüşlü bir örgütlenme, yani kendiliğinden ortaya çıkan ve evrilen bir yapıyı ortaya çıkarabilecek bir örgütlenmedir; diğeri geniş çapta planlanmış, öngörülebilir ve oldukça durağan bir örgütlenmedir. Faaliyetlerini böyle programlara bağlı kalarak yönlendiren ve buna uygun koşullarda yaşayanlara sunacak çok az delil vardır. Birçok seviyede ortaya çıkan problemleri çözerken ortaya çıkan bir ekonomik faaliyeti ve dengeye ulaşabildiği anda bu faaliyetin kararlı duruma gelmesini anlayabiliyoruz. Maalesef bu tartışmalarda saklı kalan bir problem var; devrimci bir durumda dengenin nasıl sağlanacağı problemi, birçok açıdan, olası geleceklerin soyut modellerinden daha önemli bir problemdir. Elbette, sadece sağlam ve uyum sağlayan bir ekonomik biçimin ötesinde, (devrimci ve özgürlükçü) prensipler ve pratikler, çözümün bir parçasıdır.

Gelecekte ne isteyeceğimizi öngörme yeteneğimizi sorgulamanın haklı sebepler vardır.[xvi] Kapitalizm altında arzular; yaratılır, değiştirilir ve sömürülür. Kar ortadan kalktığında ihtiyaçlar kolektif ve organik hale gelir. Yine de ihtiyaçlar sabit değildir ve tahmin edilemez. Bilakis, insanların yaşamı dalgalanmalar ve öngörülemez değişimlerle doludur. Üstelik kendi tüketimimiz ve arzularımız hakkındaki algılarımızın hatasız olduğunu kesin olarak söyleyemeyiz. İnsanlar genellikle kendilerini yanlış nitelerler çünkü nasıl davrandıklarına göre değil, kendilerini nasıl görmek istediklerine göre düşünürler. Durumu politize edin ve milyonlarca insana genişletin ve işte karşınızda ben-yansımalarına dayalı bir ekonomiyi yaratırken görülen ciddi yapısal zayıflıklar. Cornelius Castoriadis 1960’lar ve 1970’lerde benzer itirazlarda bulunmuştur.[xvii] Castoriadis benzer gerekçelerle sıkı planlamayı reddeder.

Bir plan, tüketim mallarının eksiksiz bir listesini ya da bunların hangi oranlarda üretilmesi gerektiğini nihai bir hedef olarak öneremez. Böylesi bir öneri iki nedenle demokratik olmaz: Birincisi bu önerini hiçbir zaman “ilgili gerçeklerin tüm bilgisine”, yani herkesin tercihlerinin tüm bilgisine dayalı olamaz. İkicisi, bu yöntem çoğunluğun azınlık üstünde gereksiz bir tiranlığına eşdeğer olacaktır. Nüfusun %40’ı belli bir maddeyi tüketmek istiyorsa, kalan %60’ın başka bir şeyi tercih etmesi bahanesiyle bundan mahrum bırakılmaları için bir gerekçe yoktur. Hiçbir tercih ya da zevk diğerinden daha mantıklı değildir. Dahası, tüketici istekleri çoğu zaman birbirleriyle uyumlu değildir. Bu konuda çoğunluk oylaması yapmak karne vermeye denk düşer ve bu problemi çözmenin en anlamsız yoludur. Bu yüzden planlama kararları belli maddelere değil, genel yaşam standardına (toplam tüketim hacmi) yöneliktir. Bu tüketimin içeriğine detaylı olarak girilmez.[xviii]

Scott Nappalos

Çeviri : Özlem Arkun

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 25. sayısında yayımlanmıştır.

The post Anarşistlerin Ekonomi Tartışmaları (14) : Sınıfsızlık Anarşizmle Mümkündür Anarşist Komünist Ekonomi Pratiği – 2 appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/03/15/anarsistlerin-ekonomi-tartismalari-14-sinifsizlik-anarsizmle-mumkundur-anarsist-komunist-ekonomi-pratigi-2/feed/ 0
Kulan-at Kılavuz: Yeni İç Güvenlik Reformu https://meydan1.org/2014/10/27/kulan-at-kilavuz-yeni-ic-guvenlik-reformu/ https://meydan1.org/2014/10/27/kulan-at-kilavuz-yeni-ic-guvenlik-reformu/#respond Mon, 27 Oct 2014 14:00:12 +0000 https://test.meydan.org/2014/10/27/kulan-at-kilavuz-yeni-ic-guvenlik-reformu/ Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler… Kobanê’ye yönelik IŞİD saldırılarını ve TC’nin bu saldırılardaki rolünü protesto etmek için sokaklara çıkan insanlar, polis, jandarma ve hizbul-kontra çeteleri tarafından öldürülürken, Erdoğan kameraların karşısında arz-ı endam etti: “TBMM inşallah Salı’dan sonra yeni yasal düzenlemeleri gerçekleştirerek, hükümet idari […]

The post Kulan-at Kılavuz: Yeni İç Güvenlik Reformu appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler…

Kobanê’ye yönelik IŞİD saldırılarını ve TC’nin bu saldırılardaki rolünü protesto etmek için sokaklara çıkan insanlar, polis, jandarma ve hizbul-kontra çeteleri tarafından öldürülürken, Erdoğan kameraların karşısında arz-ı endam etti: “TBMM inşallah Salı’dan sonra yeni yasal düzenlemeleri gerçekleştirerek, hükümet idari tedbirleri alarak, diğer tüm kurumlarımız üzerine düşeni yaparak sokakları bu vandallardan süratle temizleyecektir” dedi. İki gün öncesinde söyledikleri bu yasal düzenlemelerin ne minvalde olacağının habercisiydi : “Artık ne polisimizin ne askerimizin kalkanla bu işin önüne geçmesi mümkün değil. Gereği neyse askerimiz de polisimiz de onu yapacaktır”.

Hükümet kendilerine verilen bu görevi derhal üstlenerek çalışmalara başladı ve adına da İç Güvenlik Reformu dedi. Bu paketle TCK ve CMK başta olmak üzere birçok yasada değişiklikler yapılacak. Peki neler var bu pakette, bir göz atalım.

– Yapılacak değişiklikle polise-jandarmaya daha ortada işlenmiş ya da işlenmekte olan bir suç olmasa da, suç işlenme olasılığı gerekçesiyle istediği kişileri 24 saate kadar gözaltında tutabilecek. Bunun için savcı emri veya hakim kararı aranmayacak.

– Arama kararı için somut delillere dayalı kuvvetli şüphe aranmaktayken artık ne idüğü belirsiz “makul şüphe” yeterli olacak.

– En basit bir basın açıklamasına dahi uygulanan “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşlerine Muhalefet” suçunun cezası arttırılacak.

– Daha önce birçok kez görülen duruma, gözaltına alınan kişilerin stadyum-otopark gibi yerlerde tutulması uygulamasına “güvenlikli bölge” kılıfıyla yasallık kazandırılacak.

– Polis istediği kişinin telefonlarını somut delil veya kuvvetli suç şüphesi olmasa da dinleyebilecek. Bu kararları tek hakimli sulh ceza hakimlikleri verecek.

– Yakın zamanda kaldırılan, soruşturma dosyasının avukatlara karşı gizliliği uygulaması geri dönecek. Avukatlar dosyayı inceleyemeyecek, delilleri öğrenemeyecek. Yine kitlesel eylemlerde gözaltına alınanların avukatla görüşmeleri engellenebilecek.

– Göstericilerin kullandığı molotof ateşli silah sayılarak cezası arttırılacak. Bu sayede polise-jandarmaya molotoflu kişiye “doğrudan ateş etme” yetkisi de verilmiş olacak.

– Polis ve jandarmanın toplumsal olaylara müdahale ederken işledikleri yaralama-işkence-cinayet suçları “görev suçu” kapsamına alınacak ve bu suçlardan soruşturma açmak valilik-bakanlığın izniyle mümkün olacak. Zaten cezasız kalan bu suçların işlenmesi için kolluğa yasal ve idari güvence verilmiş olacak.

– Katili koruyan devlet, katile laf edilmesinin cezasını da ağırlaştırılacak. “Katil polis hesap verecek” demenin bile “memuru tehdit” olarak algılandığı yargı düzeninde bu suçun cezası da arttırılacak.

Devlet, kanunları istediği gibi eğip bükerek toplumsal muhalefeti ezmeyi, insanları korkutup sokaklardan çekmeyi amaçlıyor. İnsan hakları, hukukun evrensel ilkeleri gibi normların fiilen geçersizliğini artık yasal güvenceye kavuşturuyor. Ancak devletin hesaplayamadığı bir şey var; o da, arttırmayı sürdürdüğü tehditlerine, gizlilik kararlarına, hapis cezalarına, sıkılacak her yeni mermisine rağmen mücadele etmeye, direnmeye devam edecek olanlar…

Davut Erkan
[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 22. sayısında yayımlanmıştır.

The post Kulan-at Kılavuz: Yeni İç Güvenlik Reformu appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/10/27/kulan-at-kilavuz-yeni-ic-guvenlik-reformu/feed/ 0