The post Sivas Valisi, 2 Temmuz Anmasına Katılacakların İsimlerini İstedi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Sivas Valiliği, 2 Temmuz 1993 yılında Madımak Oteli’nde yakılarak öldürülenler için yapılacak anmayı korona krizini bahane ederek engellemeye çalışıyor. Anmayı yalnızca 100 kişi ile sınırlandıran Valilik, anmaya katılacak olanların da isimlerinin önceden bildirilmesini istedi.
Seyrantepe Cemevi’nden Madımak önüne kadar yapılacak yürüyüşe de izin vermeyen Valilik, isimleri bildirilenler dışında Madımak önünde toplanan, gösteri ve yürüyüş yapanlar hakkında 2911 Gösteri ve Yürüyüşler Kanunu doğrultusunda işlem yapılacağı belirtilirken Hıfzıssıhha Kanunu’nun 282’nci maddesine göre 3150 TL, Kabahatler Kanunu’nun 32’nci maddesince 392 TL para cezası uygulanacağını bildirdi.
Madımak Katliamı Anma Komitesi ve Pir Sultan Abdal kültür Derneği Sivas Şube Başkanı Hidayet Yıldırım, katiller serbestçe dolaşırken bu kararların adeta anmayı yasaklamak anlamına geldiğini söyledi ve “Madımak’ın bir utanç müzesine dönüştürülmesi talebimizi sürdürüyoruz.” dedi.
The post Sivas Valisi, 2 Temmuz Anmasına Katılacakların İsimlerini İstedi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Madımak’ta Katledilen Hasret Gültekin’in Yaşamı Müzikal Oluyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>1993 yılında Sivas’ta Madımak Oteli’nde otuz iki kişiyle beraber katledilen ve 22 yıllık ömrüne sayısız müzikal başarı sığdıran ozan Hasret Gültekin’in yaşamı, Berlin merkezli Theater28’in ilk Türkiye prodüksiyonu “Hasret – Hasret Gültekin Türkü Müzikali” ile sahneye taşınıyor. Şirin Aktemur’un yazıp yönettiği oyunda, Gültekin’i canlandıran Devrim Evin’e müzisyen Deniz Türkan bağlamasıyla eşlik edecek. Hasret Gültekin’in bilinen yönlerinin yanı sıra, ailesi tarafından paylaşılan ve bugüne dek bilinmeyen değerlerini de anlatarak günümüze taşıyan “Hasret”, mart ayından itibaren sahnelenecek.
Üç yıllık uzun bir araştırmanın sonunda kaleme alınan “Hasret”, Hasret Gültekin’in ölümünden 27 yıl sonra sevdikleriyle, bağlamasıyla, türküleriyle bir buluşma niteliği taşıyor. Müzikalde Gültekin’in söylediği onlarca türkü, sahnede canlı olarak çalınacak.
Hasret Gültekin’in annesinin, oğlunun, eşi Yeter Gültekin’in ve Mazlum Çimen gibi yakın arkadaşlarının onunla ilgili özel anılarını sahneden seyircilerle paylaşacak olan müzikalde Mazlum Çimen’in anlattıkları gülümsetirken annesinin anlattıkları boğazları düğümlüyor; eşi Yeter Gültekin’in anlattıkları ise Madımak’la ilgili bilinmeyenleri aktarıyor. Şirin Aktemur oyunu, “Madımak Katliamı’nı hatırlamak, unutmamak, adının katliam olduğunu tanımlayabilmek, katillerin cezalandırılmaması ama kimsenin de intikam duygusu taşımaması, bugün de benzer şekilde hayatların yarım bırakılması ve hasretlik… Aslında sanatın hep gerçek olanla ilgilendiğini söyleyebilirim. Gerçeklik ne kadar samimiyetle anlatılırsa seyirci anlatılanı o denli yüreğine alır” sözleriyle anlatıyor.
Ne Zaman, Nerede İzlenebilir?
“Hasret – Hasret Gültekin Türkü Müzikali”nin sahneleneceği tarihler şöyle:
The post Madımak’ta Katledilen Hasret Gültekin’in Yaşamı Müzikal Oluyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Erdoğan, Sivas Katliamı Sorumlularından Birini “Affetti” appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Resmi Gazete ‘nin bugünkü sayısında yayımlanan kararda AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Sivas Katliamı sorumlularından Ahmet Turan Kılıç hakkında “sağlık sorunları nedeniyle” af kararı verildiği duyuruldu. Ahmet Turan Kılıç, tahliye edildi.
Ahmet Turan Kılıç, Sivas’taki Madımak Oteli’nin 1993 yılında yakılması ve 33 kişinin katledilmesi sonrası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yer alan karar göre, Ahmet Turan Kılıç’ın kalan cezası, Adli Tıp Kurumu’nun verdiği sağlık raporu doğrultusunda, Anayasa’nın 104’üncü maddesinin 16’ıncı fıkrası hükmü uyarınca kaldırıldı.
İdam cezasına çarptırılan Kılıç’ın cezası, idam cezasının kaldırılmasının ardından ağırlaştırılmış müebbet hapse dönüştürülmüştü.
Recep Tayyip Erdoğan, Sivas katliamı davasında “zamanaşımı” kararı verilmesini “’Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun. Yıllar yılı içerde olan vatandaş, içlerinde kaçak olanlar vardı” sözleriyle karşılamıştı.
The post Erdoğan, Sivas Katliamı Sorumlularından Birini “Affetti” appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post |2 Temmuz 1993| Namı Hızır Paşa Aslı Devlettir: Devlet Katliamdır appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>2 Temmuz 1993’te Sivas’ta, devlet destekli sivil faşist çetelerin, çeşitli bahanelerle mobilize edilerek Alevilerin üzerine saldırtılması sonucu 35 kişi katledilmişti.
Kentte Pir Sultan Abdal’ı anma etkinlikleri nedeniyle bulunanlar saldırılardan korunmak için, konakladıkları Madımak Oteli’ne sığınmış, otelin etrafını saran saldırgan güruh, devletin kolluk güçlerinin bizzat gözetim ve korumasında binayı yakarak, içeridekileri katletmişti.
Dönemin iktidar sahipleri, devletin katliam tarihine yazılan bu olay için şunları söylemişti:
O dönem, cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel, saldırganları “tahrik edilen halk” şeklinde mazur göstermeye çalışarak, “Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş… Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır.” açıklaması yapmıştı.
Devlet yetkililerince o süreçte en dikkat çeken açıklamayı ise dönemin başbakanı Tansu Çiller yapmıştı. Çiller, tıpkı Demirel gibi katliamı devlet nezdinde üstlenen ve mazur gösteren bir şekilde, yine saldırgan güruhu kast ederek “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” demişti.
2 Temmuz 1993’te gerçekleşen Madımak Katliamı‘nı anlatan animasyon film “Merdivenler“
Katliam sonrası kurulan mahkemelerde, katiller benzer tüm davalarda olduğu gibi “Devletin adaletsizliğinden yararlanarak” zaman aşımına uğrayan davada beraat ettiler.
Sivas Madımak Katliamı‘nın üzerinden yaklaşık 19 yıl geçtikten sonra, dava 8 Mart 2012’de zaman aşımına uğrayarak düştü. Karar sonrası, o dönem başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, davada yargılanan katillerin “mağduriyetine” dikkat çekerek “hayırlı olsun” açıklaması yaptı.
The post |2 Temmuz 1993| Namı Hızır Paşa Aslı Devlettir: Devlet Katliamdır appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post ” Devletin Katliam Alevilerin İSYAN Geleneği VAR “- Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Güvenlik Birimlerinin “Gezi Analizi”, Fişlemenin Kanıtı
“Gezi Analizi” raporunda, 28 Mayıs’ta başlayıp Eylül’ün ilk haftasına kadar süren bu sürede gerçekleştirilen Gezi Parkı eylemlerin değerlendirmesinin ortaya konulduğu belirtildi. Raporun diliyle “Gezi Parkı olayları çerçevesinde”, 80 kentte (Bayburt hariç) 5 bin 532 eylem ya da etkinlik gerçekleştirildi. Eylemlere yaklaşık 3 milyon 600 bin kişi katıldı. 5 bin 513 kişi gözaltına alınarak soruşturma kapsamına alındı. Soruşturmalarda 189 kişi tutuklandı. 1 polis öldü, 697 polis yaralandı. 4 bin 329 direnişçi yaralandı, 5 direnişçi katledildi. Analizde tabi ki, Lice’de kalekol yapımına direnirken askerlerin açtığı ateş sonucu katledilen Medeni Yıldırım yok. Gözaltına alınanlar üzerinden hazırlanan raporda; kadın-erkek yüzdeleri, eğitim düzeyleri, ekonomik göstergeleriyle ilgili veriler de mevcut.
Analizin en dikkat çekici bölümü ise şöyle:
“Yine şüphelilerin yüzde 78’si Alevi kökenli olup bazı sendikalar/sivil toplum örgütleri, taraftar grupları içinde yer alanlar, ulusalcı, laik kesimler. Yüzde 12’si siyasi partilerle ilişkili, yüzde 6’sı marjinal sol oluşumlar içinde, yüzde 4’ü ise terör örgütleri ve yasal uzantıları içinde yer alıyor.”
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yapmış olduğu bu analiz, yıllardır “asılsız iddia” olduğunu ileri sürdüğü fişleme uygulamasına aleni kanıt niteliğinde. Alevileri görmezden gelen, hiçbir alanda tanımayan, fırsat buldukça da katleden devletin polisi, kimlerin Alevi olduğunun bilgisine sahip olduğunu ağzından kaçırarak açık verdi bir nevi.
Taksim Direnişi; Öfkenin, Sabrı Aşıp Sokaklara Taşması
Aslında evet, “Gezi protestoları, bir Alevi ayaklanmasıdır.” Taksim Direnişi, birbirinden farklı sınıfsal, etnik, inanç grupları ve toplumun çeşitli ezilen katmanlarını eylemde bir araya getirdi. Temmuz 2013 tarihli Meydan Gazetesi’nde Emrah Tekin’in “Gezi Parkı Direnişi, Sadece Gezi Parkı Direnişi Değildir!” başlıklı yazıda yazdığı gibi; Sünni-İslam merkezli yaklaşıma, kadın bedenine ve yaşamına müdahaleye, sınavlarla yaratılan rekabete ve adaletsizliğe, taşeronlaşmaya ve kapitalist sömürüye, kentsel dönüşüm bahanesiyle soylulaştırmaya ve yıkımlara, LGBTİ bireylere yönelik polis şiddetine ve linç girişimlerine, daha birçok baskı ve yasaklamaya karşı duyulan öfkenin, sabrı aşıp sokaklara taşmasıdır Taksim Direnişi. Dolayısıyla; evet, Gezi protestoları, bir Alevi isyanıdır. Aynı zamanda; bir kadın, bir trans, bir işçi, bir öğrenci, bir yaşam savunucusu, bir devrimci isyanıdır…
Alevilerin İsyan, Devletin Katliam Geleneği
Sünni-İslam algısındaki devletler, tarih boyunca Alevileri dışladı. Yok sayma, baskı, ötekileştirme, inkar, hatta imha politikaları dur durak bilmedi. Ne Alevilerin devlete isyanları bitti, ne de devletin Alevi katliamları.
Gazi ve Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi Katliamları
12 Mart 1995 tarihinde, Gazi Mahallesi’nde 4 kahvehane tarandı. 67 yaşındaki Alevi dedesi Halil Kaya yaşamını yitirdi. Olayın duyulması üzerine; Alevilerin çoğunlukta olduğu binlerce kişi, meselenin var olan bir Sünni- Alevi çatışmasından ziyade devlet provokasyonu olduğunun farkındalığıyla ve “Düşman camide değil, karakolda.” şiarıyla, Gazi Polis Karakolu’na doğru yürüyüşe geçti. Karakolda bulunan polisler tarafından, kalabalığın üzerine ateş açıldı ve bir kişi daha hayatını kaybetti. Ertesi gün, İstanbul’un çeşitli semtlerinden Aleviler ve devrimciler Gazi Mahallesi’ne doğru yürüyüşe geçti. Kolluk kuvvetleri doğrudan hedef gözeterek kalabalıkların üzerine ateş açtı. İlerleyen günlerde, devlet; mahallede sokağa çıkma yasağı ilan etti. Fakat bu, gösterilen direniş sayesinde fiilen hayata geçirilemedi. 15 Mart günü direniş ve beraberinde devlet şiddeti, Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi’ne sıçradı. Burada da kolluk kuvvetlerinin insanların üzerine ateş açması sonucu, 5 kişi yaşamını yitirdi. Gazi Mahallesi’ndeki olayların yatıştığı 16 Mart günü, 17 kişinin hayatını kaybettiği öğrenildi. Daha önce OHAL valiliği de yapan Hayri Kozakçıoğlu, katliam sırasında İstanbul valisi idi.
2 Temmuz 1993 Sivas Katliamı
2 Temmuz günü, Pir Sultan Abdal’ı anma etkinlikleri çerçevesinde kente birçok yerden insanlar gelmişti. Sivas’a gelenler arasında Aziz Nesin de bulunuyordu. Hintli yazar Salman Rüşdi’nin “Şeytan Ayetleri” adlı kitabını, gazetesinde yazı dizisi olarak basan Aziz Nesin, bir süredir radikal İslamcı kesimden tehditler alıyordu. Kitap tüm dünyadaki Müslüman camia tarafından yasaklanmış, yazarı hakkında ise ölüm fetvası çıkarılmıştı. 2 Temmuz günü Madımak Oteli önünde toplananlar, oteli ateşe verdiler ve burada 37 kişiyi yakarak öldürdüler. Dönemin başbakanı Tansu Çiller, “Otel çevresinde toplanan vatandaşlarımıza herhangi bir şey olmamıştır.” dedi. Olayların failleri olarak, daha sonra göstermelik olarak yargılanan sanık avukatlarından 8’i daha sonra AKP’den milletvekili oldu. Refah-Yol hükümetinin Adalet Bakanı Şevket Kazan, sanıkları cezaevinde ziyaret etti. Sivas davası, 13 Mart 2012 tarihinde zaman aşımından düştü. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, davanın düşmesiyle ilgili olarak; sanıkların “mağduriyetine” dikkat çekerken, “Bu karar milletimize hayırlı olsun.” dedi.
Maraş Katliamı 1978
19 Aralık akşamı, ülkücü tandanslı, “Güneş Ne Zaman Doğacak” adlı filmin gösterildiği sinemaya patlayıcı madde atılması üzerine, kentte bulunan faşistler çeşitli sendikalara ve bazı sol parti binalarına saldırdılar. Ertesi gün ise, Alevilerin yoğun yaşadığı Yörükselim Mahallesi’ne saldırarak Alevi dedelerinden Gıjgın Dede’yi öldürdüler. 26 Aralık tarihine dek süren saldırılarda, çoğunluğu Alevi 105 kişi yaşamını yitirdi. Sinemaya bomba atılmasından birkaç gün önce Alevilerin evleri işaretlendi ve bazı cami hutbelerinde bir Alevi öldürenin cennete gideceği söylendi. Bu söylenti kentte fısıltı gazetesi yoluyla yayıldı. Katliamın bir ve iki numaralı sanıkları olarak yargılanan iki yezid; Ökkeş Kenger ve Muhsin Yazıcıoğlu, daha sonra milletvekili seçilerek TC parlamentosuna girdi.
Çorum Katliamı
1980 yılının Mayıs ve Temmuz aylarında, kentte Alevilerin yaşadığı Milönü Mahallesi’ne yapılan faşist saldırılar sonucu 57 Alevi öldürüldü. Katliam, devletin televizyonu TRT’den, Alaaddin Camii’ne bomba atıldığı şeklinde yayımlanan yalan haber sonucu başladı ve kentte bulunan devlet destekli faşist gruplar infiale geçirildi. Yaşanan saldırılardan dolayı mahallelerinin girişine barikat kuran Aleviler ve devrimciler, daha sonra 12 Eylül darbesini yapan generallerden biri olan Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun tarafından tanklarla taranmakla tehdit edildi. Katliam sonrasında açıklama yapan dönemin içişleri bakanı Mustafa Gürcügil, “Çorum olayları solun bir tertibidir ve devleti yıkma eylemlerinden biridir. Devlete destek düşüncesiyle hareket eden sağ bir grup, bunların karşısına çıkmıştır.” şeklinde konuştu.
Malatya Katliamı
18 Nisan 1978’de, dönemin Adalet Partisi’nden belediye başkanı Hamit Fendoğlu’nun bombalı paketle öldürülmesi sonucu, kentte bulunan Alevilere yönelik saldırılarda 3 liseli Alevi genci katledildi.
Dersim Katliamı
Dersim, Osmanlı döneminden beri merkezi otoriteden bağımsız yaşıyordu. 25 Aralık 1935 tarihinde çıkarılan “Tunceli Kanunu” ile Dersim bölgesine “özel bir statü” getirildi. Buna göre bölgenin adı, iki yıl sonra TC devleti tarafından başlatılacak “Devletin Tunç Eli” operasyonuna ithafen, Tunceli olarak değiştirildi ve Dersim “yasak bölge” ilan edildi. 6 Ocak 1936’da ise, şimdiki Elazığ, Erzincan, Dersim ve Bingöl illerini kapsayan bölgede, “Genel Valilik” statüsü uygulamaya geçirilerek askeri vali sıfatıyla Abdullah Alpdoğan, Ankara yönetimince buraya atandı. Devlet bölgeye askeri yığınak yapması ve ablukaya alması karşısında direnişe geçen Dersim’liler 20-21 Mart 1937’de Pah köprüsünü yaktılar. 1938’de devletin ikinci kez askeri gücünü kullanarak, karadan ve havadan bomba yağdırması sonucu on binlerce insan yaşamını yitirdi. Daha sonra, 1936 yılında çıkarılmış olan ve kısaca, devlete Türk olmayanları başka yerlere sürme yetkisi veren “Zorunlu İskan Kanunu” uyarınca, on binlerce insan da topraklarından sürüldü.
Koçgiri Katliamı
1921 yılında, Sivas bölgesini de içine alan bölgede, yüzlerce Alevi-Kürdün yaşamını yitirdiği katliamdı. Katliamı gerçekleştiren devlet güçleri arasında, “Sakallı Nurettin” lakaplı Nurettin Paşa’nın komutasındaki Merkez Ordusu’nun emri altında, daha önce Pontus-Rum katliamlarını da yapan, o dönemin devlet tetikçisi denebilecek olan Topal Osman’ın Giresun Alayları da bulunuyordu.
TC Öncesi İsyan ve Katliamlar
1826 yılında Sultan 2. Mahmud’un gerçekleştirdiği Alevi katliamının yanı sıra, 1606-1611 arasında Kuyucu Murat Paşa katliamı, 1533-1534 arası Kanuni dönemi, 1514’te kan dökmeyeceğini söyleyip 40 binden fazla Alevi’yi diri gömerek idam ettiren, kafalarını kesip kuyulara attıran Yavuz Sultan Selim’in katliamları vardır. Ayrıca 1526 Baba Zünnun, 1527-1528 Şah Kalender Çelebi ve 1518 Bozoklu Şeyh Celal(Celali) isyanları-katliamları sayılabilir. Ayrıca Selçuklu Devleti döneminde 1236-1243 yılları arasında Baba İshak(Babailer) isyanları vardır.
Gelelim Günümüze
Devlet’in katliam geleneğini sürdüren AKP hükümeti döneminde, Alevilere yönelik birçok yeni politika geliştirildi elbette. Ve devletin Alevilerini yaratma çalışmaları yapıldı. Zorunlu din derslerinin kaldırılması, kimliklere Alevi yazılması, cemevlerinin ibadethane olduğunun kabul edilmesi gibi talepler görmezden gelindi misal. Devletin Dersim’le yüzleşmesi adı altında Dersim Katliamı meşrulaştırıldı. Sivas’ı yakanlar yargılanıyor denildi, dava zamanaşımına uğratıldı. 29 Mayıs 2013 tarihinde temeli atılan 3. Boğaz Köprüsü’ne, hükümdarlığı döneminde gerçekleştirdiği Alevi katliamlarıyla bilinen, Yavuz Sultan Selim’in isminin verileceği açıklandı. Bu açıklama, Alevilerde bir öfke patlamasına neden oldu. Devletin, Alevilere yönelik geleneksel Sünni İslam merkezli yaklaşımı, bu öfkenin asıl kırılma noktasını oluşturuyordu.
Taksim Direnişi, tam da bu süreçte gerçekleşti. Sonrasında, “o paket!” açıklandı. Demokrasi Paketi’nde bahsi geçen Hacı Bektaş-ı Veli Üniversitesi, Alevilere ağır bir hakaretti. Bir üniversite kurulacak, o üniversitenin bir İlahiyat Fakültesi olacak ve bu fakültede Sünni İslam okutulacak. Alevilere hediye paketinde sunuldu bu haber, alenen hakaretti. Bunlar dışında Cami-Cemevi projesi, İzzettin Doğan& Fethullah Gülen ilişkisi, Alevilerin yoğun yaşadığı bölgelerdeki rantsal dönüşüm projeleri, Maraş’ı anımsatacak bir şekilde Alevilerin dönem dönem kapılarının işaretlenmesi ve saymakla bitmeyecek uygulamalarla AKP hükümeti taşeronluğunda sürüyor devletin katliam geleneği, ta Yavuz’dan, hatta Muaviye’den beri. Ancak unutulmamalıdır ki, Alevilerin isyan geleneği de sürüyor, Hızır Paşa’ların inadına.
Mercan Doğan
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 15. sayısında yayımlanmıştır.
The post ” Devletin Katliam Alevilerin İSYAN Geleneği VAR “- Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>