The post “Hem Elektrikten, Hem Sudan Çarpıyorlar” – Oğul Akdoğan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>İyisi mi biz gelecek faturalara hazırlıklı olalım. Çünkü bu ay, başlangıç zamlı tarifeler devreye girdi bile.
İSKİ, konutların tükettiği su fiyatlarında indirim yaptığı haberini yayarak, su faturalarında indirim havası estirse de, alttan alta zamlı tarifeye geçti bile. İSKİ, indirim yaptık diye sunduğu haberde, suyun metreküp birim fiyatını 4,13 TL’den 3,70 TL’ye indirdiğini duyurmuştu. Masumane baktığımızda “evet, dedikleri doğru” diyebiliriz. Çünkü suyun metreküp fiyatını gerçekten de indirmişler. Ayrıntılara biraz daha dikkatli baktığımızdaysa, indirim görünümlü zamlı tarifenin nasıl insanları kandırarak sunulduğunu görebiliyoruz.
İSKİ diyor ki, İstanbul’daki 5 milyon 600 bin abonemizin %82,16’sı konut kapsamına girmektedir. Biz de konut kapsamındaki abonelerimizin kademe 1 kapsamında olanlarında ücret indirimine gittik. Fakat konut 1 kademesine giren evlerin aylık 10 metreküp’ten daha az su tüketmeleri lazım ki, suyun metreküpüne 3,70 TL ödeyebilsinler. Eğer 10-20 metreküp arası su tüketirlerse, konut 2 kademesine girerek metreküp başına 5,70 TL, 20 metreküpten daha fazla tüketirlerse konut 3 kapsamında metreküp başına 7,90 TL ödemek zorunda kalacaklar. Bir ailenin de 10 metreküp sudan daha az tüketmesi için “dişlerini fırçalarken suyu kapaması” yetmiyor. Ailedeki kişi sayısının ikiyi geçmemesi gerekiyor. Ortalamaya göre 4 kişilik bir ailenin su kullanım miktarı 14-18 metreküp arası. Yaz aylarında ise bu rakam 22-30 metreküp arasına yükseliyor. Yani İSKİ, konut 1 kapsamındaki evlerin suyunda indirim yaptı ama diğer kademelerdeki su kullanım fiyatlarını arttırdı. Bakıldığında kimse 10 metreküp altında su tüketmiyorsa; bu da indirim görünümlü zammın, çaktırmadan bizlere yansıtıldığını gösteriyor.
Halkı Elektrik Çarptı
Devletin “acele kamulaştırma” kanununu arkasına alan şirketler, seneler önce başladıkları HES’lerle vadileri katletme, köylülerin yaşam alanlarını yok etme projelerinin ikinci evresi olarak 2010 yılında başlayan elektriğin özelleşmesi ile faturalarımızın sağ üst köşelerine logolarını koyarak evlerimizin içine kadar girdiler. Logolarıyla kalmadılar, elektrik faturasındaki çoğu zaman kayarak birbirine girmiş olan rakamlarda sürekli oynamalar yaparak düşük voltajda hissedilmeyen zamlarla halkı çarpmaya başladılar.
Son olarak, geçtiğimiz Ekim ayında %9’luk zamla, halkı biraz daha yüksek voltajla çarpan şirketler; kullanılmayan elektrik ücretlerini de sayıları 38 milyona ulaşan elektrik abonesine paylaştırarak daha fazla para kazanmanın peşindeler.
Geçtiğimiz ay Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun elektrikte kayıp/kaçak bedelinin faturalarla tahsil edilmesinin hukuka aykırı olduğu kararı üzerine birçok ilde halk, elektrik dağıtım şirketlerinin binalarının önünde uzuk kuyruklar oluşturarak senelerdir faturalarına yansıtılıp kendilerinden tahsil edilen ücretleri istemişlerdi. Hatta yoğunluk sebebiyle Enerji bakanı Taner Yıldız açıklama yaparak “Vatandaşların elektrik dağıtım şirketlerine gitmelerine gerek yok, yasalara uygun bir biçimde gerekli düzenleme yapılacaktır.” açıklamasında bulunmuştu.
Adaletsizce faturalardan toplanan paralarının yasaya göre düzenlenmesi yerine, yasayı değiştiren bakanlık, aslında usulsüzlüğünü yasaya uydurdu. Bakan Taner Yıldız’ın “Elektrikte zam yok!” açıklamasını yaptığı saatlerde mecliste Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı sunuldu. Tasarıya göre, kaçak/kayıp elektrik miktarı 38 milyon aboneye bölüştürülerek faturalardan tahsil edilecek. Ayrıca elektrik kesme/bağlama, sayaç okuma bedelleri de sabitlenerek faturalara yansıtılacak.
Halkın Geri Aldığı Kayıp/Kaçak Kullanım Bedeli, Tekrar Halka Ödetilecek
Sunulan tasarı kabul edilirse, kayıp/kaçak elektrik bedelinin faturalara yansıtılması hukuksal zemine oturtulacak. Eski yasa ve yeni yasadaki boşluk ile bu bedeli 10 sene geriye dönük olarak alanlar ve alacak olanların aldıkları ücretler ve avukatlık ücretleriyle dava masrafları da, tekrar tüm abonmanların faturalarına yansıtılabilecek. Elektrik abonmanları hem zamlarla boğuşacak, hem kullanmadığı elektriği de ödemek zorunda kalacak. Üstelik buna karşı hakkını aradığında, avukatlık masrafı bile tüm abonelerin faturalarına yansıyacak.
Eee, boşuna dememişler “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır.” diye…
Oğul Akdoğan
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 24. sayısında yayımlanmıştır.
The post “Hem Elektrikten, Hem Sudan Çarpıyorlar” – Oğul Akdoğan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Fakirlere Dağıtılan Kömürü Zenginler mi Çıkarsın?” – Özgür Erdoğan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, son 10 yılda yardıma muhtaç ailelere yapılan kömür yardımı hakkında 1 Mart 2014 yılında yaptığı açıklamayla ne kadar kömürün dağıtıldığını belirtmişti. Açıklama 2003-2013 yılları arasında dağıtılan toplam kömür miktarının 17,2 milyon ton olduğu yönündeydi. Açıklamaya göre bu süre içerisinde yılda yaklaşık 1,7 milyon ton kömürün dağıtıldığı görülmektedir.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı resmi internet sitesi www.enerji.gov.tr’de 2012 yılında yayınlanan raporda 2011 yılında üretilen linyit kömürünün sektörlere göre kullanım oranları açıklanmaktadır. Rapora göre 2011 yılında 72,5 milyon ton linyit üretilmiştir. Bu miktarın %81,5’i elektrik üretimi amacıyla termik santrallerde %9’u sanayi sektörlerinde tüketilirken toplam üretimin sadece %9,4’ü konut ve işyerlerinde tüketilmektedir.
Bakanın yaptığı açıklamadaki 1,7 milyon tonluk kömür ise üretilen kömürün %2,3 ünü oluşturmaktadır.
Enerji Kimin İçin?
Enerjiye ihtiyacın kaçınılmaz olduğu tartışmaları muktedirler tarafından sıkça gündem ediliyor. Neredeyse her katliamın ardından halkın ortaya koyduğu tepkileri karşılamada devletin ve kapitalizmin asıl argümanı “bu katliamları sizin için yapıyoruz”’a çıkıyor. Nükleer, Termik, Hidrolik, Rüzgar, Güneş, Jeotermal dahil, yaşamı yok etmesi kaçınılmaz tüm enerji üretim tesislerinde, bunların “hammadde” ya da “kaynak” olarak nitelediği, yaşamın tüm bileşenlerinin işlenmesinde ve dönüştürülmesinde meydana gelen katliamlar bugün kömür madeninde yeniden belirdi.
Pek çok örnekte olduğu gibi Soma’da da insanların yıllardır yaşamlarını sürdürdükleri yaşam alanlarında, geçimlik tarım ve hayvancılık uygulamaları artık ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldi. İhtiyaçlarını karşılamak için zenginleri daha da zengin edecek fabrikalarda, inşaatlarda, santrallerde ve madenlerde yaşamak zorunda kalanların ölümü sözde “vatanın, milletin” refahı için olduğundan devlet tarafından “şehit” ilan edilmişler. Peki “şehit” ilan edilmek yeter mi kalkınma, ilerleme, büyüme, gelişme yanlısı siyasal ve ekonomik iktidarların yalanlarını örtmeye?
Özgür Erdoğan
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 18. Sayısında yayımlanmıştır.
The post “Fakirlere Dağıtılan Kömürü Zenginler mi Çıkarsın?” – Özgür Erdoğan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>