The post Güvenlik Soruşturmalarına İşçiler Direniyor – Merve Demir appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Yıllar yılı konuşulan “taşeron işçilere kadro” meselesi, bu yıla da damgasını vurdu. Müjdeyi veren Erdoğan; bu lütfu bahşettiği işçiler için bazı sınavlar ve soruşturmalar hazırlandığını da duyurdu. Bu sınav ve soruşturmalardan biri de güvenlik sınavı ve soruşturmasıydı.
2018 yılının başlarında taşeron işçiler kadro almak için sınavlara girdi, bazı işçiler ise güvenlik soruşturmasına tabi tutuldu. Arşiv araştırması sonucunda işten çıkarılan birçok işçiden biri, “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma” sürecini şöyle anlatıyordu:
“2018 başında kadroya alınacağız diye büyük bir hevesle sınavlara girdik. Nisan başında sonuçlar açıklandı. Yaklaşık 300 işçi ‘arşiv araştırmasından olumsuz sonuç geldi’ veya ‘güvenlik soruşturmasına takıldınız’ gibi sözlerle işten çıkarılmış. Kadro beklerken, elimizdeki işten de olduk.”
Taşeron işçilere kadro verme vaadiyle açılan soruşturmaların ve yapılan sınavların asıl amacının, işçiye kadro değil kapının önünü göstermek olduğu, gözler önüne serildi. İşçinin bu sömürü ve oyuna karşı direniş ile cevap vermesi, birçok işçinin de sesine ses oldu.
Yaşanılanlardan sonra güvenlik soruşturmasının kriterlerinin ne olduğuna, patronların işçileri neye dayanarak işten çıkardığına yönelik sorulara, bakanlığın cevabı şöyle oldu:
“Güvenlik soruşturması kriterleri, gizli bir yöntem olduğu için bilgisinin verilmesi uygun görülmemiştir”.
Tabi ki bakanlıktan bu konuya dair işçileri aydınlatacak bir açıklama beklenilecek değildi. Yapılan açıklamanın alt okumasından anlaşıldığı gibi, aslında “biz istediğimizi yaparız siz de izlersiniz.” Ama öyle olmadı.
Kayseri’de Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde çalışan 150, İzmir’de Ege Üniversitesi’nde 400, İstanbul Zeytinburnu Belediyesi’nde 11, Ataşehir Belediyesi’nde 109, Beşiktaş Belediyesi’nde 40, Amed’de Bağlar Belediyesi’nde 250, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nde 300 işçi güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması bahanesiyle işten atıldı. Belediyelerin hemen hepsi “valilik kararı bu, yasalara uymak zorundayız” açıklamalarında bulunsa da Ataşehir Belediyesi işçilerinin direnişi kazandı. 109 işçi işe geri alındı ve bahanelerinin, yasallık kılıflarının işçilerin direnişlerinin önünde duramayacağı bir kez daha kanıtlandı.
Taşerona kadro vaat eden KHK’nın, kadroya geçebilecek işçilerin kapsamını dar tutması ve geçecekleri kadronun sadece statüsel değişiklikler içermesi, iktidarın “taşerona kadro verdik” söylemiyle göz boyamak istediğini kanıtlamıştı. Güvenlik soruşturması yoluyla gerçekleşen işten çıkarmaların ise taşerondan kadroya geçecek işçilerin sayısını belirli bir sınırda tutmak ve kendi görüşünden olmayan işçileri işten çıkarmak amaçlı olduğunu özellikle Şubat, Mart ve Nisan aylarında coğrafyanın her köşesine yayılan işten çıkarmalarla görmüş olduk. Bu durum karşısında neler yapılabileceğini de…
Merve Demir
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 45. sayısında yayınlanmıştır.
The post Güvenlik Soruşturmalarına İşçiler Direniyor – Merve Demir appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Röportaj: “Taşerona Kadro Değil Kapının Önü Göründü Kapının Önünde Direniş Var” appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi yemekhanesinde çalışırken 7 Aralık’ta işten çıkarılan taşeron işçisi Ayfer Dişkaya, 13 Aralık’tan bu yana direniyor. Meydan Gazetesi olarak, tam da taşerona kadro yalanlarının söylendiği tarihlerde işten çıkarılan Ayfer Dişkaya ile işten çıkarılma ve direniş sürecine, OHAL’de kadın ve taşeron işçisi olmaya, hastane- şirket yönetiminin direnişe yönelik tavrına ve büyütülen dayanışmaya dair bir röportaj gerçekleştirdik.
Meydan Gazetesi: Merhaba, taşeron işçisi bir kadın olarak –tam da taşerona kadro yalanlarının söylendiği tarihlerde- işten çıkartıldın, ardından direnişe başladın. Bu süreci bize anlatır mısın?
Ayfer Dişkaya: Süreç Aralık ayında başladı. Çocuğum hastalandığı için şirketi arayıp izin istedim. İki gün işe gidemedim. Gittiğim gün beni ofise çağırdılar; -ihtar bile çekilmeden, yasal bildirim bile yapılmadan- işten çıkartıldığımı söylediler. Uyumsuz olduğumu, işimde arkadaşlarımla geçimsiz olduğumu iddia ettiler, böyle bir problem yoktu. Ben de hiç bir şey söylemeden ofisten çıktım.
Ertesi gün arkadaşlarımın yardımıyla ve sendikamla birlikte görüşmeler gerçekleştirdik. Hiçbir şey olmamış gibi işime başlamamı söylediler, başladım. Sonra yeniden ofise çağırdılar. “Çıkartıldığımı söylediniz ama benim elimde bir kağıdım yok, bir imza atmadım, neye dayanarak beni işten çıkartıyorsunuz?” dedim. “Sizin imza atmanıza gerek yok. Siz çıksaydınız gerekirdi ama biz çıkarttığımız için imzaya gerek yok.” dediler, ofisten çıktım. İki hafta kadar hastane ve şirket yönetimiyle görüşmeye çalıştım, olmayınca direnişe geçtim. Hastane önünde 51 gün süren bir oturma eylemi, bir nöbet gerçekleştirdim.
İşten çıkarmaların rutin haline geldiği OHAL sürecinde, sen 51 gün yılmadan direndin. Bu süreçte hastane ve şirket yönetiminin baskısı oldu mu? Önceden arkadaşın olan işçilerin tepkileri nasıldı?
OHAL elbette biz işçilere değil patronlara yarayacaktı, öyle de oldu. Onlar jiplerine binip sıcak odalarında otururken bizi bu keyfiyetle işten atamamalılar. Yanlarına kâr kalmamalı.
Taşeron ve hastane yönetimi baştan itibaren vurdumduymazdı. Orada uzun süre kaldığım halde, kapının önünde duruyor olmam normalmiş gibi davrandılar. Rahatça önümden geçiyorlardı, beni görmüyormuş gibi.
İşçilerdense hiç olumsuz tepki görmedim. Ama onlar da maalesef yeterince sahip çıkmadılar bana. Hepsi işten atılma tehdidiyle karşı karşıyaydı sonuçta. Sendikam, Devrimci Turizm İşçileri Sendikası ise ilk günden itibaren yanımdaydı.
Saniye Evren (Dev-Turizm İş Marmara Bölge Şube Yöneticisi): Taşeronu kaldırdık diyorlar ama gerçekler bambaşka. Ayfer’in direnişinin en önemli kazanımlarından biriydi bu; taşerona kadro yalanını ayyuka çıkarması.
Tam da hastanede toplu sözleşmenin yapıldığı süreçte sendikalı bir taşeron işçisi olan Ayfer’i işten çıkarmak, sendikal mücadeleye patronların tehdidiydi. Ancak Ayfer’in direnişi, diğer işçilerin iş güvencesi haline geldi. Hastane de şirket de bundan sonra işçileri kolaylıkla işten çıkaramayacağını anladı.
Şimdiye kadar hastane ya da taşeron şirket yönetiminden herhangi bir geri dönüş oldu mu?
Olumlu bir geri dönüş olmadı. Görüşmeler de olumsuz geçti. Zaten hastane yönetimi taşeron yönetimine yönlendirerek bu işten sıyrılmaya çalışıyor. Ancak işveren taşeron şirketse üst işveren de hastane. Hastane de taşeronun yaptıklarından sorumlu yani.
Taşeron şirket açık bir şekilde beni işe geri almayacaklarını söylüyor. Ama direnirken yasal süreci de başlattık. Haksız yere işten atıldım, elbette direnişe devam edeceğim.
Hastane kapısındaki direnişinin 51 gün sürdüğünü söyledin. Çeşitli sebeplerden nöbeti sonlandırdın ve başka bir işe girmek zorunda kaldın. Ama direnişi sürdüreceğini söylüyorsun. Bunu nasıl gerçekleştirmeyi düşünüyorsun, neler yapmayı planlıyorsun?
Önümüzdeki sürece dair pek çok planımız var; hastane önünde gerçekleştireceğimiz eylem ve etkinlikler, basın açıklamaları, farklı noktalarda bildiri dağıtımları sürecek. Direnen DHL işçilerini, Kod-A işçilerini de ziyarete gideceğiz. Şimdi başka bir yerde çalışmak zorunda olsam da, örgütlü bir taşeron işçisi olarak direnişi sürdürdüğümü, bu işin peşini bırakmayacağımı patronlar görecekler.
Saniye Evren: Örgütlü bir tepki bu. Sadece geçinemiyoruz deyip infial yaratmak değil, öfkeyi birleştirip örgütlemek ve kapitalizme yöneltmek bugünün ihtiyacı. Sıkıştığımız, çözemeyiz dediğimiz sorunlarımızı ancak böyle çözeriz.
Direnişin boyunca seninle dayanışmaya gelenler oldu. Bu dayanışma sana ne hissettirdi?
Bu dayanışma beni daha güçlü kıldı. Yanımda insanlar olduğunu bilmek, benim orada ayakta durmamı sağladı. Arkamın güçlü olduğunu bildiğim için direncim her gün biraz daha yükseldi. 51 günün sonunda oradan ayrılırken, ben ancak o gün işten çıkartıldığımı anladım, direniş boyunca her gün oradaydım ya…
Normal işe gidip döner gibi 51 gün gittim direniş alanıma. Öncesinde çocuklarımı evde bırakıp her gün nasıl gidiyorsam işe, çocuklarımın ve kendimin hakkını orada bırakmamak için her gün gittim hastane önüne. Herkes yanımdaydı, süreç boyunca hiç yalnız kalmamak önemli bir dayanışma örneğiydi.
Röportaj için teşekkür ederiz. Direnişini dayanışmayla selamlıyoruz.
Bu röportaj Meydan Gazetesi’nin 44. sayısında yayınlanmıştır.
The post Röportaj: “Taşerona Kadro Değil Kapının Önü Göründü Kapının Önünde Direniş Var” appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Avcılar Belediyesi Taşeron İşçileri Gasp Edilen Maaşları İçin Eylemde appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
The post Avcılar Belediyesi Taşeron İşçileri Gasp Edilen Maaşları İçin Eylemde appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post İşçinin Tazminatı Patronun Fonu appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Devlet kanadından hükümet; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile patronlar kanadından asıl işveren şirketleri, taşeron şirketler ve iş birlikçi sendikaların ortaklığı ile işçinin Kıdem Tazminatı kaldırılacak. Yerine Kıdem Fonu adıyla adeta bir “sus payı” tazminatı getirilecek. Devlet ve patronlar medya aracılığıyla “Kıdem Tazminatı Yasası’nda Herkese Müjde” gibi haberlerle işçide kafa karıştırmak istese de işçiler ve işçi örgütlenmeleri sürecin en başından beri yürüyüşlerle ve yayınladıkları bildirilerle tepkisini gösteriyor.
1936’dan bugüne işçiler kıdem tazminatını direnerek kazanıyor.
İşçinin emeğinin, işyerinde yıpranmasının kısmen karşılığı olarak görülen ve patronların keyfi işten atmalarının önünde bir engel olarak durduğu düşünülen kıdem tazminatı bu topraklarda ilk olarak 1936 yılında yasalaşıyor. 1940’lı yıllarda kurulan işçi örgütleri ve sendikaların mücadelesine karşılık yasal kısıtlama yapılmak istenirken kıdem tazminatındaki 5 yıllık süre, 1949 yılında çıkarılan yasada 3 yıla düşürülüyor. 60’lı yıllarda devletin ve patronların kabusu haline gelen grev ve direnişler 70’li yılların devrimci mücadelesiyle buluşunca kıdem tazminatında da 1975 yılında süre 1 yıla indirilirken, tazminat miktarı ise 30 güne çıkarılıyor. Ardından darbe sürecinde miktarı devletçe belirlenen bir tavan uygulaması getirilerek kıdem tazminatının önü kesilmek isteniyor.
77 yıllık bir mücadelenin sonucu olarak kazanılan kıdem tazminatında bugün geldiğimiz aşamada ise işçiler çeşitli bahanelerle kıdem tazminatı ödenmeden işten atıldı. Fabrika veya işyeri önüne kurdukları çadırlarla direnişe başlamayanların kıdem tazminatı ise yasal sürece, yani patronların yanına kar kaldı.
Kıdem Fonu işçilerin değil patronların “çözüm”üdür.
Patronların bir taktik olarak ödemediği kıdem tazminatında direniş arttıkça başta taşeron şirketler olmak üzere tüm devlet-şirket kanadında kıdem tazminatı bir sorun haline dönüştü. Bu sorun işçi ile patron arasında anlaşmazlık olarak dillendirilse de olayın özü patronların kıdem tazminatı ödememe taktiğini iflas göstererek, kaçarak, fabrikayı terk ederek sürdürmesidir. Yani bugün artık kıdem tazminatı patronlar için ayak bağından daha büyük bir sorun haline dönüşmüştür. Bu sorun ise geçtiğimiz ay gerçekleşen Çalışma Meclisi toplantılarında devlet yetkilileri, asıl işveren şirket patronları, taşeron şirket patronları ve işbirlikçi sendikaların bir kez daha tartıştığı ve kıdem tazminatının kalkmasının, yerine kıdem fonunun oluşturulmasının derhal yasalaşması gibi bir “çözüm”de anlaşmaya varıldı.
Bu anlaşmalar ve açıklamalar sonrası bir de “Kıdem Tazminatı Fonu Kanun Tasarısı” adıyla bir taslak yayınlandı. Taslağa göre artık işçi kıdem tazminatını patrondan söküp almak yerine, eğer muhatap bulunabilirse işçinin tazminatı, ya devletin denetiminde ortak kasa şeklinde ya da Bireysel Emeklilik Şirketleri’nde açılacak fondan ödenecek. Ancak eğer işçi 10 yıl içerisinde askere gitmek zorunda kalır ya da işten atılırsa, tazminat alamayacak. Kıdem fonuna yatırılacak para, her ay patron tarafından yatırılacak. İşçinin SGK girişini yapmayan yapsa da pirim yatırmamak için türlü hilelere başvuran patronlar, tazminat için fona ödeme yapacak patronlar! Aynı patronlar işçinin çok fazla kıdemi olduğu için işten atmakta tereddütte kalırken kıdem fonu ile beraber, işten çıkaramadığı işçisini işten çıkarabilecek. Çünkü artık patronların kıdem tazminatı gibi bir yükümlülüğü olmayacak. Taslak hali dahi kıdem tazminatının kimin için sorun, kıdem fonunun ise kimin için çözüm olduğunu ortaya koyuyor.
Kıdem fonunun ne zaman yasalaşacağına dair net bir tarih yok. Ancak yerel seçimler öncesi meclisten geçirilmesi tartışılıyor. Öte yandan kıdem tazminatının tek başına yasalaşmayacağı da yine Çalışma Meclisi’nin 9 yıl aradan sonra toplanması ile kesinleşti. Buradaki devlet patron ortaklığı taşeron işçiliği, esnek çalışma ve geçici işçilik ile ilgili bir paket hazırlayarak yeni saldırılara hazırlanıyor. Geçmişten bugüne kıdem tazminatlarını devlet ve patronlarla uzlaşarak ya da son yıllarda belli çevrelerin gerçekleştirdiği sınırlı imza kampanyalarıyla değil de sokakta barikatlarda yürüyüşlerle, fabrikalarda grevler direnişler ve işgallerle kazanan işçiler bu saldırılara da gereken cevabı verecektir.
Halil Çelil
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 14. sayısında yayımlanmıştır.
The post İşçinin Tazminatı Patronun Fonu appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Taşeron İşçileri İş Bıraktı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Bina önüne “Taşeron İşçileri Köle Değildir”, “Bu İş Yerinde Grev Var” yazılı pankartlar asan işçiler, çalışırken kullandıkları kazma, kürek, pense, kontrol kalemi gibi aletleri de bina önüne bıraktılar. 30 işçinin katıldığı eylemde, işçiler adına açıklama yapan Nevzat Uysal, DEDAŞ’ın 1 Temmuz’da özelleştiğini ve kendilerinin de Kılıçbey GAP Elektrik bünyesinde çalıştıklarını kaydetti. Uysal sözlerini şöyle sürdürdü: “Özelleşme sürecinden bu yana yapılan adaletsizlikler, haksızlıklar ve zulüm karşısında tek yürek olmaya karar verdik. Bizler işçiyiz ve her gün ölüme biraz daha yakınız. Sabahları evlerimizden çıktığımızda çocuklarımızla, eşimizle vedalaşarak çıkıyoruz. Özelleşme sonrası maaşlarımızda kesintiler yapıldı. Sosyal ve sendikal haklarımız ellerimizden alındı. Aile ve çocuk ücretlerini de kestiler. Bu haklarımız geri verilinceye kadar eylemimiz devam edecektir.”
Bu haber Meydan Gazetesi’nin 12. Sayısı’nda yayımlanmıştır.
The post Taşeron İşçileri İş Bıraktı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Taşeron Patronu, Maaşını İsteyen İşçiyi Öldürdü appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>TOKİ inşaatında çalışan işçiler, maaşlarını alamadıkları için, geçtiğimiz günlerde bağlı çalıştıkları taşeron şirketin ortaklarına ait eve gittiler ve ödenmeyen maaşlarını istediler. İşçilerin isteği üzerine patronlardan biri olan Osman Bekir Genç, işçilerin üzerine ateş açtı. Patronun silahlı saldırısı sonucu vücuduna kurşun isabet eden işçilerden Hayrettin Türkoğlu ve akrabası Mehmet Türkoğlu ağır yaralandı. Yaralanan içiler hastaneye kaldırılırken, dört patron kaçtı. Eskişehir Devlet Hastanesi’ne kaldırılan işçilerden Mehmet Türkoğlu ise, hastanede hayatını kaybetti.
TOKİ gibi birçok şirket, taşeron aracılığıyla işçiyi sömürmeye devam ediyor. Zaten ağır çalışma koşullarında, güvencesiz çalışmak zorunda bırakılan birçok işçi, taşeron sistem içerisinde çalışırken yaralanıyor, sakat kalıyor ve hatta katlediliyor. TOKİ’ye bağlı inşaatlarda yalnızca Temmuz ayı içerisinde hayatını kaybeden 41 işçi henüz hafızalardayken, patronun saldırısı soncu hayatını kaybeden Mehmet Türkoğlu’nun katilinin hem onu öldüren katil patronun hem de taşeronluk sistemin olduğunu unutmamak gerekiyor.
Bu haber Meydan Gazetesi’nin 12. Sayısı’nda yayımlanmıştır.
The post Taşeron Patronu, Maaşını İsteyen İşçiyi Öldürdü appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>