The post Tayland’da Asker Terörü appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Tayland’ın kuzeydoğusunda bir askerin şehrin farklı yerlerinde ateş açtığı ve sonucunda en az 10 kişinin öldüğü bilgisine uluslararası haber kaynaklarında yer verildi. Yerel basında 12 kişinin öldüğü ve askerin bir alışveriş merkezi yakınlarında araçtan inip sivillere ateş açtığı görüntüler paylaşıldı.
Katil askerin Facebook’tan yaptığı paylaşımda “Ölüm herkes için kaçınılmazdır” ifadelerini kullandığı belirtildi.
The post Tayland’da Asker Terörü appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post ” “Atan Alır” Kuralının En Eğlenceli Olduğu Saha: Panyee ” – Furkan Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
Kalenin iki taş arası olarak belirlendiği ve atılan her şutun ardından “direk”, “gol”, “dışarıda” tartışmalarının patladığı günleri hatırlar mısınız? Ya da nefesimizi tutarak “pis burun” abandığımız bir penaltı sonrasında, şangırt diye inen camı, “Keseyim mi la topunuzu?” diye bağıran amcayı? “Gidin başka yerde oynayın!” diye bağıran teyzeyi? “At at at at” diye bağıran mahalle abisini? “Üç korner bir penaltı” kuralını? Bitiş düdüğü yerine geçen akşam ezanını? Adım alarak oyuncu seçmeyi? İşte o efsane mahalle maçları, çocukluğumuzun büyük bölümünü kaplamıştı.
Sokak futbolu hikayeleri şimdilerde oldukça azaldı. Özellikle siteleşen kentlere bakacak olursak; A blokta oturanlarla C blokta oturanlar arasında bir futbol maçı yapıldığını görmek mucizevi bir şey olurdu herhalde.
Çocukluğumda mahalle maçları yaptığım için birgün kendimi “şanslı” göreceğim aklıma gelmezdi. Ama gelinen noktada bu kültür, sistemin dejenerasyonuyla yitip gitmekte; biz şanslıymışız.
Mahalle maçı organize etmek kolay bir şeydi, topu olan bir çocuk ve kale direkleri oluşturabileceğimiz birkaç taş yeterliydi. Ama imkanlarını yaratıcılıklarıyla aşan, iki direk – bir toptan daha fazlasını hayal eden çocuklar da varmış meğer…
İşte Futbol oyununu kendileri yaratan Tayland’ın Koh Panyee köyü
Koh Panyee, sular üzerine inşa edilmiş evlerden oluşan, Tayland’a bağlı bir ada-köy. Balıkçılar tarafından kurulmuş köyün tek ekonomik faaliyeti de balıkçılık. Zamanla balıkçı ailelerinin yerleşmesiyle bir çocuk nüfusu da oluşmuş.
Hikaye biraz eski tabi, sene 1986… Panyee köyünün çocukları, okuldan ve tek oyunları olan tekne yarışlarından kalan bütün vakitlerinde, televizyondan futbol maçları izliyorlar. Futbol maçlarını çok seviyorlar, fakat aralarında daha önce bu oyunu oynayan kimse yok. İşin daha kötüsü, köyleri sular üzerine kurulu olduğu için, futbol oynayabilecekleri boş bir alan yok.
O sene 1986 Dünya Kupası Meksika’da gerçekleşiyor. Finalde Arjantin Almanya’yı 3-2 eleyerek Meksiko City’de kupayı kaldırıyor. Panyee köyünün çocukları da “onların birsürü stadı var, bizim de bir tane olmalı.” diyerek işe koyuluyor hemen. Üstelik binlerce kişilik tribünlere de ihtiyaçları yok, düz bir alan ve iki küçük kale onlar için yeterli.
Önce köydeki bütün boş tahtaları toplamaya başlıyor çocuklar. Sonra buldukları eski balıkçı sallarını tamir ederek birleştiriyorlar. Birleştirdikleri salların üzerine, buldukları tahtaları çakarak düz bir zemin oluşturuyorlar. Toprak saha kadar olmasa da, oluşturdukları zemin onların futbol oynayabilmeleri için yeterli. Bazı çivilerin çıkıntılı kalması ve tahta parçalarının ayaklarına batması onları pek de rahatsız etmiyor.
Denizin üzerine kurdukları bu tahta sahada “atan alır” kuralının ne kadar evrensel olduğunu gösteriyorlar bizlere. Ama bizim mahalledekinden farklı; bahçeye kaçan topu almak eziyet gibidir bazen, Tayland’lı çocuklarsa auta attıkları topu almak için denize atlayıp serinliyor.
Sürekli “atan alır” kuralını işlettikleri için, maçın ilerleyen dakikalarında oynadıkları saha su içinde kalıyor. Bu da onların hem “dar alanda” hem de “kaygan zeminde” topla daha iyi oynamalarını gerektiriyor. Futbol oyununu hiç bilmeden, sadece televizyondaki endüstriyel futboldan görmüş olan Panyee çocukları, bir süre sonra futbolda çok yetenekli hale geliyorlar.
Hatta Tayland’da katıldıkları bir futbol turnuvasında çeyrek finale kadar yükseliyorlar. Sağanak yağmur altında oynadıkları bu maçın ilk yarısında 2-0 geri düşüyorlar; su dolan kramponları onları yavaşlatıyor. Panyee takımı bir karar alıyor; kramponlarını çıkarıp çıplak ayak oynuyorlar. Durumu 2-2’ye getiriyorlar, ancak son dakika golüyle maçı kaybediyorlar. Onlar, o maçı kaybetmiş olsalar da; futbolun endüstriyel bir “yarış” değil, çok daha keyifli bir “oyun” olduğunu bizlere hatırlatan bir hikaye yaratmış oluyorlar.
Bu arada ezan okundu, hava karardı. Yazıyı bitirip eve yetişmem lazım. “Golü atan maçı alır” kuralı girdi devreye. Top önüme düştü, abanıyorum:
“Kahrolsun endüstriyel futbol, yaşasın sokak futbolu!”
Vurdum, gol oldu…
Furkan Çelik
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 33. sayısında yayımlanmıştır.
The post ” “Atan Alır” Kuralının En Eğlenceli Olduğu Saha: Panyee ” – Furkan Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Faşizme Karşı MUAY THAi” – Furkan Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Tek başına düştüğümüz faşist bir pusuda, yasaklı yürüyüşlerde polis kalkanlarını tekmelerken, 7 kişilik sivil polis ekibi karşısında pankartımızla direnirken ya da elli metre dağılmış bir gaz bulutunda nefesimizi tutup koşarken, bayrağımızı dalgalandırdığımızda; Muay Thai dövüş tekniklerinin ve kondisyon antrenmanlarının ne kadar yararlı olduğunu kesinlikle anlarız. Bu deneyimi yaşamadan da anlamanız için, Muay Thai dövüş sistemini biraz inceleyip, eldivenlerinizi ve kaval koruyucularınızı hazırlayıp kondisyonunuzu arttırmak için hemen antrenmanlara da başlayabilirsiniz.
Günümüzde Tayland’daki dövüş sistemlerinin tümünün genel adı olan Muay Thai, “tayların boksu” anlamına gelmektedir. Muay Thai, yakın bölgelerdeki dövüş sistemleriyle de yakınlık gösterir. Mesela Myan Mar’daki Bando ve Lethwai, Kamboçya’da yapılan Khmer Boksu ile büyük benzerlikleri vardır.
Muay Thai’nin tam olarak nasıl ortaya çıktığı bilinmemekle birlikte, mitolojik olarak Çin’den güneye doğru inen Tay halkının kendilerini, halklarını ve topraklarını gelen saldırılara karşı korumak için oluşturdukları dövüş sistemi olduğu bilinmektedir. Krallıklar ise savaşlarda daha üstün olabilmek için savaşçılarına, mızrak, kılıç ve bıçak kullanarak, Muay Thai ile savaşmayı öğretmişlerdir. Gitgide yaygınlaşan bu dövüş sistemi, köy meydanlarında tay halkının kendini güçlendirmek ve dayanıklı tutmak için uğraştığı bir spor haline gelmişti.
Tarihi 1300’lere kadar dayanan Muay Thai, 1930’larda modernleştirilirken, ellerdeki sargı ve ip yerine, boks eldivenlerine geçilmiştir. Modern hale geçmeyen geleneksel Muay Thai sistemlerinin tümü ise “Muay Boran” şemsiyesi altında toplanmıştır. Muay Boran altında, Muay Lopburi (günümüzdeki Muay Thai’nin öncüsü), Muay Chaiyuth, Muay Korat, Muay Kochasarn, Muay Nakorn sistemleri bulunur. Geleneksel dövüş sistemleri günümüzde hala Myanmar, Tayland ve Kamboçya’da eldiven kullanılmadan yapılmaktadır.
Geleneksel Muay Chaiyuth teknikleri daha çok, bize saldıranın vuruşlarını engellemek üzerine kurulu olsa da, diğer geleneksel sistemler ve Muay Thai’nin teknikleri, gelen darbeleri kabullenip hemen karşılık vererek bize saldıranı etkisiz hale getirmeye yöneliktir. Bu yüzden özsavunmada kullanabileceğimiz en iyi dövüş sistemlerinden biridir.
Nefes, Güç ve Hız
Muay Thai, sokaklarda faşizme karşı koymak için kullanabileceğimiz etkili bir dövüş sistemidir. Kısa süreli Muay Thai antrenmanlarıyla bile, seri şekilde yumruk, tekme, diz ve dirsek kombinasyonlarını uygulayabilir; kondisyona dayalı antrenmanlarıyla da vücudumuzu daha güçlü hale getirebiliriz. Diğer dövüş sporlarından ayırt edici olarak, diz ve dirsek vuruşları, sokakta kendimizi savunmamız için bize gerekli olan üstünlüğü de sağlayacaktır.
Muay Thai’de bir boksör gibi sağ, sol, sağ direkler çıktığımızda, karşımızdaki işi biraz biliyorsa sıradan bir gard ile yüzünü savunabilir iken; Muay Thaici boksör gibi girip karaciğere kroşe, yüze aparkat ve saldırganın sağ baldırına sert kavalı ile low kick’i oturttuğunda, karşımızdakinin ayakta durma şansı çok kalmaz. Bu yüzden bir mızrak gibi fırlayan sivri dizler, baltayı andıran dirsekler, Muay Thai yapan birini, bir boksörden fazlasıyla ayırıyor.
Muay Thai antrenmanlarında vuruşlarımızı güçlendirmemizin yanı sıra nefesimizi daha iyi kontrol etmeyi de öğrenmemiz gerekir. Bu da bizlere sokakta karşılaşacağımız kavgaların yanı sıra polisle yaşanan çatışmalarda da daha dayanıklı olmamızı sağlayacaktır. Kadınların da rahatlıkla yapabileceği Muay Thai, özsavunma yöntemleri arasında görülmekte, Avrupa’da da birçok anarşist örgütlenme tarafından yaygın bir şekilde yapılmaktadır. Muay Thai’nin vücudun bütün eklem yerlerini düşmana karşı bir silaha çevirmesi, diz, dirsek, tekme, yumruk tekniklerinin çok çeşitli olması, anarşistler arasında yaygınlaşmasını sağlamıştır.
Almanya, Rusya, İtalya ve Yunanistan’da Muay Thai ve Muay Thai’den çıkan ama daha sınırlandırılmış olan kick boks’un anti-faşist turnuvaları düzenlenmekte, bu turnuvalara hazırlanmak için de, özellikle gençlik örgütlenmeleri sürekli olarak Muay Thai antremanları yapmaktadır. Bu turnuvalarda kazanmak veya kaybetmek değil; yoldaşları faşizme karşı daha dinç ve dayanaklı hale getirmek amaç edinilmiştir.
Faşizme karşı mücadele ederken, özellikle sokak ayağında bizler için çokça katkısı olan Muay Thai, devletlerin kolluk kuvvetlerince de tabi ki kullanılmaktadır. Birçok devletin kolluk kuvveti, yakın dövüş sistemi olarak Muay Thai ve benzeri dövüş tekniklerini çalışmaktadır.
Tayland’ın Bangkok şehrinde, en büyük hapishanelerde, tutsaklara Muay Thai yaptırılmakta; tutsakların kazandığı maçlardan para almaları sağlanmaktadır. Devlet, bu projesiyle tutsakların da “rehabilite” edilmesini amaçlamaktadır.
Kısaca, çok etkili bir dövüş sistemi olan Muay Thai’yi devlet ya da çeşitli faşist yapılanmalar kullanıyor olsa da, bu spor dalı devrimciler için söz konusu olduğunda, Muay Thai’nin faşizme ve kolluk kuvvetlerinin türlü biçimine karşı bir direniş yöntemi olarak karşımıza çıktığı da aşikârdır.
Low kicklerle zindanları, yumruklarla faşizmi parçalamaya hazır mısınız?
Furkan Çelik
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 29. sayısında yayımlanmıştır.
The post “Faşizme Karşı MUAY THAi” – Furkan Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>