The post Devletin Her Hali İşgal Rojava’nın Her Hali Özgür – İlyas Seyrek appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
Küresel düzeyde bir OHAL’in yaşandığı günümüzde Ortadoğu coğrafyası, Suriye ve Rojava yeni keşmekeş durumların ortasındadır. Devletlerin çıkarları doğrultusunda, siyasi ve ekonomik sorunlarına da çözüm olarak terörokrasi* uygulamalarını etkin bir araç olarak kullandığı şu günlerde bölgede artan bu karmaşıklığın, Rakka operasyonu sürerken Rojava’yı etkilememe ihtimali bulunmuyor.
ABD’nin Suriye’de daha etkin bir pozisyon almaya dönük politikalarının işaretleri olarak Rakka Operasyonu için Suriye Demokratik Güçleri (SDG)’ne silah yardımını arttırması ve Suriye uçağını düşürmesi, Suriye’de taraflaşmayı ve savaşı yeniden arttıracak emarelerdendir. Aynı zamanda Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Yemen’in Katar hükümetini teröre destek vermekle suçlayarak Katar’la tüm diplomatik ilişkileri kesmesiyle başlayan krizde; Türkiye’nin ve İran’ın Katar’ı destekleyen, Rusya’nın ise taraf tutmaktan ziyade krizin çözülmesine dönük tutumu, Ortadoğu’da yeni ve çok da kolay açıklanamayan ittifakları ve girift ilişkileri beraberinde getiriyor. Yine bölgede etkili olmaya çalışan TC de Rojava’yı tehdit eden girişimlerde bulunuyor. Böylece bunların hepsi giderek ısınan bir bölgenin parçası olan ve yeni bir operasyonu gündemine alan Rojava için belirleyici olma ihtimalini güçlü bir şekilde taşıyor.
TC’nin Rojava Düşmanlığı Sürüyor
Ortadoğu’yu da Rojava’yı da etkileyecek bu küresel keşmekeşin – yani küresel OHAL’in – bir yansıması da TC’de vuku buluyor. TC’nin OHAL’i de Rojava’yı etkileyen bölgesel gelişmelerden biri.
TC Rojava’ya olan düşmanlığını OHAL’de de arttırarak sürdürüyor. TC’nin Rojava’ya karşı düşmanca tutumu, savaş halinde olan Suriye’de yaratmak istediği nüfuza karşı Kürt halkının direnişi olduğu kadar, Kürt halkının Bakur Kürdistanı’ndaki direnişi ve TC’nin tarihsel Kürt düşmanlığıyla da bağlantılıdır. Kobanê Direnişi süresince TC’nin IŞİD’in insani ve lojistik kaynak bulmasında kolaylaştırıcı olması ve cihatçı örgütlerle yakın ilişkiler kurarak ortaya koyduğu düşmanca tutumu OHAL’in ardından içeride yarattığı milliyetçilik dalgasının da etkisiyle artmaktadır.
Fırat Kalkanı operasyonu öncesi ve sırasında kırmızı çizgi olan Fırat’ın batısına YPG’nin geçişi hakkında esip gürleyen TC, Fırat Kalkanı’nın bir başka hedefi olan Menbiç konusunda da başarısız olmuş ve TC’nin Rojava’daki her başarısızlığı da Rojava’ya olan düşmanca tutumunu daha da arttırmıştır. Yine operasyonun olduğu dönemde ve sonrasında TSK’nın Rojava’nın Tel Abyad ve Serekaniye şehirlerine girerek Kobane ve Cizire kantonlarının bağlantısını keseceği bir operasyonun olacağı iddia edilmekte; son zamanlarda ise TC’nin İdlib’in boşaltılması konusunda Rusya ile anlaşıp Afrin’e saldırı planları yaptığı iddialarının medyada genişçe yer alması TC’nin düşmanca tutumunun pratiklerini oluşturan tehditler olmaktadır.
TC, Fırat Kalkanı Operasyonu’nun ardından bölgede tekrar etkin görünmeyi amaçlamıştı. Rakka’ya yönelik operasyonların başarılı olduğu bir dönemde SDG güçlerinin güvenlik oluşturmak için kuzeye çekilerek operasyona ağırlığını verememesini hedefleyerek Nisan ve Haziran aylarında Şengal’e ve Afrin kantonunun köylerine havan toplarıyla saldırılarda bulunmuş, yine Haziran ayında da Afrin sınırına tank sevkiyatı gerçekleştirmişti.
Rakka’ya sahip olan ya da Rakka’da etkili olan bir YPG, TC için hem enerji sahası olan bu bölgelerde etkili olamamak hem de oldukça güçlenmiş ve IŞİD’e karşı savaşta politik “meşruluğu” iyice kanıtlanmış bir YPG anlamına geliyor. Bu yüzden TC; Rakka Operasyonu’nda YPG’nin var olmamasını, etkin olmamasını veya YPG’nin Rakka’yı ele geçirmemesini istiyor. Aynı zamanda psikolojik veya politik açıdan güçlenen ve “meşruluğu” artan bir Kürt siyasetinin de kendi iç siyasetiyle doğrudan ilgili olduğunu biliyor.
Keşmekeşin Kıyısında Rojava
YPG/SDG’nin son birkaç aydır ağırlığını verdiği operasyonlar ile her geçen zaman Rakka şehir merkezine giderek yaklaştığı görülüyor.
Aylardır etkili bir mücadele veren YPG, TC’nin de saldırıları göz önünde tutulduğunda operasyonu bir an önce bitirmeye çalışıyor. TC ise ABD ve diğer güçlerle YPG hakkında süren anlaşmazlığında, ABD’nin operasyonun tamamlanmasına yönelik isteği ile doğrudan ilgili olarak YPG aleyhine büyük bir politika yürütebilmiş, buna cesaret edebilmiş değil.
Rakka operasyonuna dönük olarak var olan bu olumlu gelişmelerin yanı sıra operasyonu etkileyecek bölgesel ve küresel kaynaklı olumsuz gelişmeler de bulunuyor. TC’nin ciddileşmesi muhtemel saldırıları, küresel OHAL’in getirdiği şekliyle devletlerin şiddet kullanımını arttıran politikaları, ABD-Rusya gerilimleri ve yeni oluşan/oluşacak girift ilişkiler de göz önünde bulundurulmak zorunda.
Rojava’yı ve bölgeyi etkileyecek bir başka önemli mesele ise IŞİD’in geleceğinin ne olacağıdır. Musul Operayonları’yla Irak’ta, Rakka Operasyonu’yla da Suriye’de IŞİD’in giderek güç kaybetmesi; IŞİD’in bitip bitmeyeceği, biterse topraklarının nasıl paylaşılacağı sorularını akla getiriyor. Tabi bu sorular sorulurken terörokrasi süreciyle şiddeti daha da meşrulaştıran devletlerin IŞİD’i bitirip bitirmeyeceği, bitirecekse bunu nasıl yapacağı sorularının da göz önünde bulundurulması gerekiyor.
Artacak terörokrasi uygulamalarının bölgedeki şiddetin yükselmesine neden olacağı ya da üretilmiş şiddet aygıtlarını cesaretlendireceği gibi; karmaşık ilişkilerin kurulması da çıkarlara ve meselelere göre taraflaşmaların olduğu, IŞİD’e karşı koalisyonun ve birlikteliklerin bulunduğu bir coğrafyada daha fazla karmaşa demek. İşte tüm bu gelişmeler de öncelikle Rojava operasyonun seyrinde ve hızında etkili olacağı gibi bölgenin ve Rojava’nın geleceği için de önemli dış belirleyicilerden olacak.
*Terörokrasi: 11 Eylül saldırıları sonrasında, devletlerin güvenliği sağlama bahaneleriyle küresel düzeyde baskı politikalarını arttırdığı, “demokratik yöntemlerin” ortadan kalkmaya başladığı, şiddet araçlarının ve otoriterliğin artarak süreklileştiği yeni siyasal işleyişin ismidir.
Bu kavrama ilişkin daha ayrıntılı bilgiye Meydan Gazetesi’nin 36. sayısında yayınlanan “Terörokrasi” adlı yazıdan ulaşabilirsiniz.
The post Devletin Her Hali İşgal Rojava’nın Her Hali Özgür – İlyas Seyrek appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post TSK Tel Abyad Karşısına Tank Konuşlandırdı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>TSK güçlerinin Tel Abyad (Gre Spi) karşısına yaptığı yığınakla birlikte askeri hareketliliğini sürdürüyor.Bugün TSK’ye bağlı birliklerin Akçakale sınır kapısı civarına mevzi kazdığı öğrenildi.Mevzilerin başına ise namluları Tel Abyad’a dönük şekilde tankların konuşlandırıldığı görüldü.
The post TSK Tel Abyad Karşısına Tank Konuşlandırdı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Urfa’da Tel Abyad’ın Karşısındaki Mahallelere Mevziler Kazılıyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>TC devleti Rojava’ya yaptığı saldırıların hemen ardından sınıra “güvenlik” bahanesiyle ördüğü duvarların bir kısmını bazı bölgelerde kaldırmıştı. Bugün de, Urfa’da Tel Abyad’a sınır olan Tatlıca, Hürriyet ve Öncül mahallelerine mevziler kazdığı görüldü. Sınır hattında kazılan bu mevzilerin askeri zırhlı araçlar,top,tank,howitzer ve hava sistemleri için oluşturulduğu belirtiliyor.
Sınır hattındaki bölgelerde ise edinilen bilgilere göre beton kulelerin inşaatı devam ediyor.
The post Urfa’da Tel Abyad’ın Karşısındaki Mahallelere Mevziler Kazılıyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Rojava’ya TSK Saldırıları Gece Boyu Devam Etti appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>TSK’nin 24 Nisan’da Şengal ve Rojava’ya başlattığı saldırlar sürüyor.Dün gece boyu TSK topçularının atışlarına YPG mevzilerinden karşılık verildiği öğrenildi.Sınır hattı boyunca TSK saldırları sürerken dün geceki çatışmaların Amude bölgesinde yoğunlaştığı ve sınıra örülen beton bloklardan bir kısmının Türkiye tarafından saldırı amaçlı kaldırıldığı gelen bilgiler arasında.Çatışmalar sırasında TSK’nin kayıplar verdiği belirtildi.
Dün TSK saldırılarının gerçekleştiği Tel Abyad’ın (Gire Spî) yanı sıra Dirbêsiyê semalarında da TC savaş uçaklarının gece boyu uçuş yaptığı öğrenildi.Öte yandan TSK topçu ateşleri sırasında dün akşam saatlerinde Afrin’den yayın yapan Afrin FM’in hedef alındığı ve radyonun yayınını durdurduğu belirtildi.
Halen sürmekte olan Rakka Operasyonu çerçevesinde bölgedeki gücünün önemli bölümü Rakka civarında bulunan YPG/YPJ’nin ise TSK saldırıları nedeniyle güçlerini operasyon bölgesinden sınır hattına kaydırmaya başladığı öğrenildi.
The post Rojava’ya TSK Saldırıları Gece Boyu Devam Etti appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Tel Abyad’da TSK YPG’ye Saldırıyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Rojava’nın Tel Abyad (Gre Spi) kenti sınırında TSK ile YPG arasında şiddetli çatışmalar yaşanıyor.
TSK Tel Abyad’ın 10 kilometre batısındaki Sosık ve Gıresor köylerinde konuşlu bulunan YPG mevzilerini obüs’lerle hedef alırken, YPG ise bu saldırlara füzelerle ve roketlerle karşılık veriyor. Sputnik’in bölgede bulunan muhabiri Hikmet Durgun’un aktarımına göre, şiddetli çatışmalar yaşandığı TSK’nin sınıra sevkıyatının sürdüğü öğrenildi.
Öte yandan dün TSK saldırılarının yaşandığı bir başka Rojava bölgesi olan Dirbêsiyê kasabası karşısındaki güçlerini takviye eden TSK, sınıra daha önce ördüğü duvarların bir bölümünü de kaldırdı. Duvarların kaldırılması, Dirbêsiyê’ye yapılması düşünülen sınır ötesi kara harekatına hazırlık ihtimali olarak değerlendiriliyor.Türkiye devleti benzer bir uygulamayı bir süre önce Tel Abyad’da hayata geçirmişti. Dirbêsiyê bölgesinde dün yaşanan çatışmalarda TSK’ye ait bir tank YPG tarafından imha edilmişti.
The post Tel Abyad’da TSK YPG’ye Saldırıyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post İktidar Medyasından Al “Haberi” : Tel Abyad’a İşgal mi? appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Devlet politikaları çizgisinde yayın yapan gazeteler son günlerde ardı ardına Rojava’nın Tel Abyad (Girê Spî) bölgesine yönelik operasyon “haberleri” yapmaya başladılar.Geçtiğimiz günlerde Yeni Şafak Gazetesinin benzer içerikteki ve askeri kaynaklara dayandırdığı haberinin ardından bugün de Karar Gazetesinden Hilal Öztürk’ün özel haberinde, TSK’nin bölgedeki birliklerine bir ay içinde işgal harekatına başlayacak şekilde hazırlık yapmaları konusunda talimat verdiği iddia edildi.Bu iddialara paralel olarak söz konusu bölgede TSK hareketliliği gözlemlenirken haberde asıl amacın Cezire ve Kobané kantonları arasındaki bölgenin Cerablus’tan başlayıp Bab’a kadar uzanan ‘Fırat Kalkanı’na benzer bir operasyonla TSK tarafından işgal edilmesi olduğu belirtiliyor.Aynı işgal operasyonunda Kobané ve Menbiç’in de “hedefte olduğu” ifade ediliyor.
Bölgede bir yandan Suriye Demokratik Güçleri’nin yürüttüğü Rakka Operasyonu sürerken,TSK’nın böylesi bir işgal girişiminin dengeleri nasıl etkileyebileceği bir soru işareti.Söz konusu işgal girişimi ile Rakka’nın IŞİD’den temizlenmesi süreci uzayacağı için bu girişimin gerilimi artırma olasılığı yüksek.Diğer taraftan önümüzdeki ay içinde Rusya ve ABD ile görüşmesi gündemde olan TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu hamlelerinin, bölgedeki devletlerden yeni ödünler alma girişimi olduğu da değerlendiriliyor.
The post İktidar Medyasından Al “Haberi” : Tel Abyad’a İşgal mi? appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Tel Abyad Kapısında TSK Hareketliliği appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Rojava ile TC sınırlarını ayıran Tel Abyad (Girê Spî) kapısında askeri hareketliliğin gözlendiği belirtiliyor.TSK’nin bölgeye çok sayıda zırhlı araç konuşlandırdığı,alınan bilgiler arasında yer alıyor.Bölgede yaşanan rutin dışı askeri hareketlilik faaliyetini Hawar Haber Ajansı (ANHA) yerel kaynaklara dayandırırken,bölgeye sevkıyatın halen sürmekte olduğu öğrenildi.TSK bir süredir Rakka’ya operasyon gerekçesi olarak Tel Abyad’daki YPG varlığını da dile getiriyor.Tel Abyad’ın güneyinde yer alan Rakka halen IŞİD’in elinde bulunuyor.Bölgedeki TSK hareketliliği Rojava’ya yönelik askeri operasyon iddialarını da akıllara getirdi.
The post Tel Abyad Kapısında TSK Hareketliliği appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Devletten Hilafete IŞİD’den İslam Devleti’ne” – Emrah Tekin appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>IŞİD’in bu hilafet ilanını, radikal islamcı örgütlerin söylemsel ve eylemsel bütünlüğüyle doğru orantılı bir sonuç olarak değerlendirmekle birlikte, bu sonucun ileriki süreçlerde bölgeye nasıl bir etkisi olacağını görmek gerek. Bununla birlikte, örgütün azımsanamayacak bir coğrafyada ilan ettiği hilafet ve özellikle internetten propaganda amaçlı yayınladığı vahşi infaz videoları, kamuoyunda ılımlı İslam-radikal İslam ve buna bağlı olarak “Gerçek İslam nedir?” tartışmalarını beraberinde getirdi. Tüm bu tartışmalar süredursun, IŞİD zaten söz konusu bölgedeki defacto durumda her devlet gibi kan ve katliamlarla varlığını adım adım inşaa ediyordu. IŞİD’in katliamlarla inşa ettiği devlet son olarak, aslında çok da şaşırtıcı olmayan bir sonuçla “hilafet devleti”ne dönüştü.
Irak’ta Şeriat ve Hilafete Giden Yol
Irak’ta 2003 yılındaki ABD işgali sonrası, IŞİD’in şimdiki kadrolarının önemli bir kısmını oluşturan militanlar, işgale karşı direniş amacıyla, ama asıl önemlisi, yine ABD’lilerin iktidara taşıdığı Şiilere karşı mücadele için, iktidardan düşen BAAS kadrolarıyla işbirliği yaptılar. Bu işbirliğinin temelinde ise, iktidardaki Şiilere karşı bir Sünni isyanı örgütlemek yatıyordu. Bu doğrultuda Ninova, Diyala ve Anbar illerinden oluşan Sünni üçgeninde kurtarılmış bölgelerde şeriat devleti ilan etmeyi amaçlıyordu. Örgüt, Irak ve Suriye’deki bu hakimiyet savaşından dolayı, bağlı olduğu El-Kaide ile ters düştü. 2012 yılında El-Kaide lideri Eymen el Zevahiri’nin, örgütün elinde bulundurduğu ve Suriye’deki en zengin petrol kaynaklarına sahip kentlerden biri olan Rakka’dan çekilme çağrısına IŞİD’in olumsuz yanıt vermesi, yani “biat etmemesiyle” bu ayrılık gün yüzüne çıkmıştı. Bu süreç sonrası örgüt, 2013 yılı başlarında Irak Şam İslam Devleti ismiyle Irak ve Suriye’de, kuzeyde TC sınırındaki Tel-Abyad’dan, güneyde Irak’ın Felluce kentine ve doğuda Musul’a kadar olan bölgede hakimiyet kurdu. Ayrıca bu bölgelere çok yakın olan ve Kürtler, Araplar ile Türkmenler arasında tartışmalı bir statüye sahip olan Kerkük kenti de, IŞİD’in hilafeti yaymak istediği bölgeler arasında.
IŞİD’in Halifesi el-Bağdadi Hakkında: IŞİD’in halife ilan ettiği Ebu Bekir el-Bağdadi ile ilgili bilgiler örgütün hilafet ilanına dek aslında kısıtlıydı. Örgüt içerisinde Ebu Dua olarak da bilinen el-Bağdadi’nin, hilafetin ilan edildiği gün Musul’daki camide yaptığı konuşma sırasındaki görüntüsü dışında yayınlanmış bir fotoğrafı bulunuyordu. Ancak örgütün hilafet devleti ilan etmesinin ardından el-Bağdadi’nin etrafında yaratılan tüm bu “gizem” ortadan kalkmaya başladı. Örgüt, belki de halifeliğin mantığına uygun bir meşruluk amacıyla, el-Bağdadi’nin aslında İslam peygamberi Muhammed’in soyundan geldiği yönünde bilgiler vermeye başladı. Örgüte yakın internet sitelerinde el-Bağdadi’nin tam ismi İbrahim bin Avad bin İbrahim el-Bedri el-Radavi el-Hüseyni el-Samarrai olarak verilirken, Peygamber Muhammed’in soyundan geldiğine dair şeceresi yayınlanarak, kendisinin Kureyşi, Haşimi ve Hüseyni kökenli olduğu iddia ediliyordu. İslam kaynaklarına göre Peygamber Muhammed, Kureyş kabilesine mensup ve Haşimi soyundan geliyor. Torunu olan Hüseyin’in soyundan gelenler ise Seyyid yani Muhammed’in günümüzdeki devamcısı olarak görülüyor.
IŞİD’in sözkonusu hilafet ilanıyla, Suudi Arabistan topraklarındaki Müslümanların kutsal kentlerinden Mekke’yi de içine alan bölgeyi Dar-ül Harp (Savaş Bölgesi) ilan ettiği, hatta hilafet ilanını izleyen günlerde örgüt sözcüsü Ebu Muhammed el Adnani’nin İstanbul’u da ileriki süreçte “fethedeceklerine” dair açıklamalar yaptığı medya organlarında yayınlandı.
IŞİD gerek Irak’ta, gerekse Suriye’de kontrol ettiği bölgelerde şeriat devleti uygulamaları gerçekleştiriyordu. Tekfirci bir selefi dünya görüşüne sahip olan, kendisi gibi düşünmeyeni kafir yani düşman gören örgüt; canlarını bağışlama karşılığında, müslüman olmayanlardan “cizye” adında ağır vergiler alıyor. Ayrıca zina, hırsızlık gibi olaylarda söz konusu bölgedeki kadıları aracılığıyla, adı geçen “suçların” Kuran’daki karşılığı ceza infazları uygulatıyor. Ayrıca yine bir şeriat devletinden bekleneceği gibi alkol ve sigarayı yasaklarken, kadınların da eşleri yanlarında olmadan evlerinden dışarı çıkmalarını yasaklıyor.
Yine Kuran kaynaklarına dayandırılarak, gerek Suriye, gerekse Irak’ta, savaş halinde olunan Şiilerin-Alevilerin canları ve mallarının (tabi ki eşleri ve kız çocukları da dahil olmak üzere!) IŞİD militanlarına “helal” olduğu yollu fetvalar çıkarılıyor.
IŞİD’in tavizsiz bir şekilde cezalandırdığı “suçlardan” biri de, örgütün isminin telaffuzu konusu. Bu konuda son derece hassas olan militanlar, örgütün ismini “Devlet” ya da “İslam Devleti” yerine, kısaltmasıyla ya da açılımıyla telaffuz edenlere 75 kırbaç cezası uyguluyor.
Aslında örgüt, tüm bu ve buna benzer şer-i devlet uygulamalarını 1,5 yılı aşkın bir zamandır sürdürüyordu. 29 Haziran’daki hilafet ilanından sonra ise, örgütün bölgedeki benzer tüm uygulamaları sosyal ve yazılı medyada daha çok yer almaya başladı.
Suriye’de 2011 yılından bu yana süren iç savaşta, seküler BAAS rejimine karşı bölgede rejime karşı savaşan ya da kendilerinden daha az cihatçı olarak gördükleri unsurları düşman ilan eden selefi örgütlerin varlığını ve IŞİD’in söz konusu tekfirci anlayışını göz önüne aldığımızda; haziran ayı sonunda gerçekleşen hilafet ilanını da beklenen bir gelişme olarak değerlendirebiliriz.
Hilafet Nedir, Halife Kimdir?
Hilafet ve halife kavramları, İslami siyasi terminolojide, İslam toplumu ve devletini vurgulamak için kullanılagelmiştir. Kuran’da da çeşitli bölümlerde Adem, Davut gibi dini şahsiyetlere atfen kullanılan halifelik kavramı, bu anlamıyla Allah’ın yeryüzündeki temsilcisini işaret eder. Halifeler; yetkilerini kullanmaya, İslam toplumunun, yani ümmetin “biatı” ile başlar. Arapça sözcük anlamı ile ise, “hak ettiği için Allah’ı adaletle temsil eden yetkili kişi”dir.
Hilafet ve halifelik kavramları bu anlamlarıyla dini bir içeriğe sahipmiş gibi görünse de, fiiliyatta dünyevi bir karşılık bulmuştur. Bu dünyevi karşılığı, IŞİD’in söz konusu hilafet ilanında açıkça görmek mümkün. Örgüt; cizye vb. İslami argümanlarla, insanlardan paralar toplarken ve savaş ganimetleri statüsüne sokarak silah vb. gereçlere el koyarken, Kuran’daki ilgili ayetlere göndermelerde bulunuyor.
IŞİD gibi küresel cihadı benimsemiş bir örgütün öznesi olduğu söz konusu hilafet ilanında da, örgüt lideri el-Bağdadi, bu özelliklere sahip olduğu atfedilerek tüm dünya müslümanlarının halifesi ilan edildi. Bağdadi, örgütün hilafet ilan ettiği, Müslümanların kutsal ayı ramazanın ilk günü Musul’daki cami hutbesinde yaptığı konuşmada, hilafet ilanını “Allah’ın Vaadi” başlığı altında yaptı.
Genel olarak İslam kaynakları, hilafetin meşruluğunu tüm ümmetin rızası ve bir şuranın (kurulun) oluruna dayandırsa da; her dini uygulamada olduğu gibi yoruma son derece açık bir durumla IŞİD, hilafet ilanında da farklı İslamı kaynakların farklı yorumlarını kıstas almış durumda. Tüm ümmetin rızası ve yetkili bir kurulun onayı olmaksızın “İslam toplumu ve devletinin istikrarı” adına ikrah, yani zorlama yoluyla bir hilafet ilanının meşruluğunu salık veren kimi İslami kaynaklar, bu noktada IŞİD’in esin kaynağı olmuştur.
Özellikle Irak’taki ABD işgali sonrası ve Suriye’de yaklaşık 4 yıldır süren iç savaş sonrası bu bölgelerde halihazırdaki Şii ve seküler iktidarlar karşısında savaşan selefi-cihatçı örgütlerden son dönemlerde adı ön plana çıkan IŞİD’in, güçlenerek hilafet devleti ilan etmesi, beklenen bir sonuç olarak görülebilir. 2013 yılı 3 Temmuz’u da yaşanan bu sonucun bir miladı olarak yorumlanabilir. Mısır’daki darbe sonrası Mısır ve Suriye’de yasadışı ilan edilen Müslüman Kardeşler militanlarının önemli bir kısmının “cihat bölgesi” Suriye’ye geldikleri biliniyordu. Bu faktörlerin, IŞİD’i bölgede güçlendiren ve son olarak hilafet devleti ilanına giden süreçte etkilediği söylenebilir. Bunların haricinde hilafet devleti ilanı sonrası bazı lokal El-Kaide unsurlarının (Libya El-Kaidesi ve Suriye’deki bazı El-Nusra unsurları) IŞİD’e biat etmesiyle de; IŞİD ve “dünya müslümanlarının yeni halifesi” el-Bağdadi’nin, bir kaç yıl önce ölen Usame bin Ladin’in yeni varisi mi olacağı sorusu kafalarda beliriyor.
El-Kaide bağlantılı, “bölgenin yerlisi” El-Nusra’dan farklı olarak IŞİD, dünyanın çok farklı ülkelerinden militanları bünyesinde barındırıyor. Küresel cihadı benimsemiş bu militanların örgüte katılımlarından sonra, vatandaşı oldukları devletin pasaportlarını yakma videolarını sitelerinde propaganda amaçlı yayınlarken örgüt; küresel cihada olan yaklaşımına dair önemli ipuçları da veriyor. IŞİD’in hilafet ilanıyla, “küresel cihadın ve dünya müslümanlarının lideri”, yani halifesi Ebu Bekir el Bağdadi’ye biat etmesi beklenen “milletten soyutlanarak ümmetleşmiş” müslüman bir dünya mı tahayyül ettiği, önümüzdeki dönemde cevap bekleyen soru olarak önümüzde duruyor.
Emrah Tekin
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 20.sayısında yayımlanmıştır.
The post “Devletten Hilafete IŞİD’den İslam Devleti’ne” – Emrah Tekin appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>