The post Futbola Siyaset Bulaştıranların Ligi “Gazoz Ligi” appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Çocukken, araba geçmeyen sokak aralarında, plastik topumuzla maçlar yapardık. Kalelerimizi ya kuytu köşelerden bulduğumuz taş parçalarıyla ya da boş bir duvara boyumuz el verdiğince beyaz tebeşirle çizerdik. Topu kaleye yolladığımızda, gol sevinci içerisinde, şut çekerken ayağımızdan fırlayan ayakkabının peşine düşerdik. O zamanlarda, kaybeden takım kazanana gazoz ısmarlardı.
Gazoz Ligi, televizyonlarda binbir küfür eşliğinde oynanan ve her yerinden reklam fışkıran maçlarda gördüklerimizi barındırmayan ama çocukken mahallemizde “gazozuna” oynadığımız maçlardaki samimiyeti, dayanışmayı ve dostluğu vaat eden alternatif bir futbol ligidir.
Gazoz Ligi’nin ortaya çıkışı, futbol oyunu dışında her türlü oyunun oynandığı endüstriyel futbolun entrikalarla dolu 2010 Dünya Kupasının hemen öncesine rastlar. Yazarlar ve sanatçılar, Yazarlar Dünya Kupası’na katılmak üzere Ayazma adıyla amatör bir takım oluşturmuştur. Ayazma’nın hazırlık sürecinde, Ayazma oyuncuları ve onunla hazırlık maçları oynayan, organize eden ‘eş dost’ takımları ‘’Biz niye kendi aramızda yapmıyoruz? Bir şekle şemale sokalım” derler. Ve böylece insanların 11’e 11, ofsayt dahil tüm kurallara uygun şekilde, büyük sahada oynayabildiği, takımlarının skorlarını, kendi gol ve assist skorlarını internet sayfalarından takip edebildiği Gazoz Ligi’ni kurarlar.
Ligin kurucularından Taylan Ege Cingöz, yaptığımız sohbette amatör ruh çerçevesi içerisinde 11’e 11 maç deneyiminin önemli olduğunu söylüyor. Çünkü sıradan insanların, lisanslı futbolcu olmadıkları sürece, televizyonlarda gördükleri o büyük sahalarda top oynama şansları yok. Sponsorlukla ilgili görüşlerini sorduğumuzdaysa şunları ekliyor: “’Başka bir Futbol mümkündür’ mantalitesinden hareketle yola çıkıyoruz. O başka futbolda ne var? Ne var değil, daha doğrusu ne yok? Sponsor yok. TFF yok. Mahalle futbolu kuralları geçerli. Diğer her şey var ama o büyük karar vericiler, bizim yerimize karar veren o egemen güçler, onların hiçbiri yok. Biz bütün kararları kendimiz veriyoruz.”
Irkçılık, milliyetçilik, cinsiyetçilik, küfür, kasten faul yapmak gibi konularda taviz gösterilmiyor. Oyun esnasında yapılan fauller ile ilgili her takımdan birer kaptanın katıldığı kurul, faul yapan kişinin ceza alıp almayacağına birlikte karar veriyor. Tabii bu ligi sadece iş çıkışı arkadaşlarla halı saha maçı yapmak gibi görmüyorlar. Evet, futbolu gerçekten seviyorlar. Ama asıl dertleri sadece futbol oynamak değil. Buranın onlar için aynı zamanda dönüştürücü bir yer olduğunu düşünüyorlar. Mesela maç öncesi sohbet ederken ya da maç dışında buluştuklarında yaşama ve futbola bakış açılarını konuşarak birbirlerini dönüştürüyorlar. Örneğin bir oyuncu maç sırasında reflekslerine kadar inmiş küfür alışkanlıklarını dönüştürerek kısa zaman sonra küfür etmeyen, hatta elinde Nietzsche kitabıyla dolaşan birine dönüşebiliyor. Dönüşmemekte ısrarlı olup ligin duruşuna ve kararlarına sürekli ters düşen kişiler ligden atılabiliyor. Fakat bu yine tüm takımların ortak kararıyla gerçekleşiyor.
Lig toplam 13 takımdan oluşuyor: Ahparig, Avamgücü, Dinamo Express, Epicballz, Espora, Etkisiz Eleman, İstanpauli FM, İTÜ İMK, Kara Mizah, Kargaspor, Maça Maça, Spartakistanbul ve Tiyatro. Bütün takımlar belli bir konsept taşıyor içerisinde. Politik bir kimlikten, bir mahalleden, bir üniversiteden, meslek grubuna kadar genişletebiliriz takımları oluşturan bu konseptleri. Örneğin; Ahparig, Kurtuluş mahallesindeki Ermeni’lerin kurduğu bir takım. Spartakistanbul ise eski İstanbul Üniversitesi’ndeki öğrenci direniş hareketinden gelme ve hala aktif siyasetin içerisinde olan kişilerin kurduğu bir takım. Haliyle her bir takımın lige kattığı farklı bir etki oluyor. Tabii bu saydığımız takımlar içerisinde lisanslı tek bir futbolcu bile bulunmuyor. Bu da lig içerisindeki rekabetin dengesini koruyor ve oynanan futbolu eğlenceli kılıyor. Ligin samimiyetinden kaynaklı, bir takımdaki samimiyet, farklı takımdaki oyuncular arasında da gelişmiş. Eğer bir karşılaşmada takımlardan herhangi biri oyuncu eksikliği yaşarsa, başka bir takımdan kişi katılabiliyor. Bir önceki maçta forma giyen oyuncuyu sonraki maçlarda sahada hakem olarak ya da daha önce de bahsettiğim gibi başka bir takımın formasını giyerken görebiliyorsunuz. Bahsetmemek olmaz, hakemler arasında TFF’nin eşcinsel olduğundan ötürü cezalandırdığı Halil İbrahim Tunçdağ da var.
Günümüzde futbola siyaset bulaştırmama konusunda bir tartışma yürürken, Gazoz Ligi ‘’Futbola siyaset bulaştırmayacaksak ne yapacağız?’’ diyor. Örnek olarak, Spartakistanbul takımının kara-kızıl formalarıyla sahadayken tam santra düdüğü çalmadan önce ‘’Yaşasın Komünizm!’’ diye bağırdıklarını anlatıyorlar. Kısacası insanların burada sadece futbol için bulunmadıklarından özellikle söylüyorlar.
Gazoz ligi katılıma açık bir ligtir. Kendisi gibi endüstriyel futbolun karşısında olan, sponsorsuz, amatör ruhla oynanan alternatif liglerle dayanışma içerisindedir. Gazoz Ligi ve benzeri alternatif liglere olan katılımın artmasıyla, endüstriyel futbolun dışında, insanların dostluk ve dayanışma ilişkilerini kurabileceği, ticarileşmeyen, rekabetsiz ve eğlenceye dayalı bir futbolun örgütlenmesi de güçleniyor.
Söyleşi: Burak Çiçek & Furkan Çelik
Bu söyleşi Meydan Gazetesi’nin 24. sayısında yayımlanmıştır.
The post Futbola Siyaset Bulaştıranların Ligi “Gazoz Ligi” appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Homofobiye Kırmızı Kart” – Gürşat Özdamar appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Merhaba, hakemlik yaparken eşcinsel olduğunun ortaya çıkmasının ardından TFF’ye karşı açtığın dava 2010 yılından bu yana sürüyor. Son duruşmada, yine, bilirkişi raporunun gelmediği söylendi ve bir sonraki duruşma 10 Mart 2015 tarihine ertelendi. Bu mahkeme sürecinden biraz söz eder misin?
Askerlik durum bilgisinde benim eşcinsel olduğumdan ötürü askerlik yapmadığımın ortaya çıkmasıyla beraber süreç başladı. Merkez Hakem Kurulu, bir yönetmelikte bulunan “Sağlık problemleri nedeniyle askerlikten muaf tutulanlar hakemlik yapamazlar” hükmü nedeniyle, maçlarda bana görev verilemeyeceğine dair bir karar verdi. Bunun üzerine TFF’ye yazdığım ve haklarımın iadesini talep eden dilekçem basına servis yapıldı. Sonrasında ben de Futbol Federasyonu’na karşı dava açtım.
Aslında bir önceki bilirkişi, beni haklı buldu. “Cinsel yönelim” nedeniyle ayrımcılık yapılamayacağını belirten raporunda “günümüz spor endüstrisinde, profesyonel olarak spor yapan ‘eşcinsel’ sporcular ile hakemlere sıkça rastlanılmaktadır” denildi. Bu, TFF’nin homofobik olduğunun göstergesiydi. Ayrıca İstanbul Valiliği İnsan Hakları Komisyonu da beni haklı buldu. TFF hakkında suç duyurusunda bulundu. Bunlar benim ne kadar haklı bir mücadele verdiğimi gösteriyor.
Kazanılmış bitmiş bir dava aslında. Davayı uzatmak için ellerinden geleni yapıyorlar ama nafile. Bu son duruşmada da bilirkişi rahatsızmış falan deyip uzattılar ama 10 yıl da sürse bu dava bırakılmayacak, sonuna kadar devam edeceğim.
Hakemlik yaparken eşcinsel olduğunun ortaya çıkmasında askerlikle ilgili kağıtlar rol oynadı. Eşcinsellik, askerlik kurumuna göre “çürüklük” sayılıyor, bu zaten belli. Ama sen federasyonun da böyle bir tepki vereceğini düşünüyor muydun?
Trabzon’da 14 yıl hakemlik yaptım ve benim özel hayatımı kimse bilmiyordu. Ayrıca 17 yıl radyo TV programcılığı yaptım. Bunları yaparken eşcinsel olduğum bilinmiyordu. Ve çok sevilen, beğenilen, işini başarı ile yapan biriydim. Askerlik yapmadığım için yaşanan sorun, hakemlik yaptırılmaması ve sonrasında eşcinsel olduğumun öğrenilmesi ile süreç başladı.
Askeriye eşcinselliği hastalık olarak görüyor. TFF de bunu hastalık olarak görüyor ki bana hakemlik yaptırmadı. Bu süreç 5 yıldır devam ediyor. Futbolda homofobi dünyanın her yerinde var.
Düşünsenize, futbolcuya “ne o kız gibi oynuyorsun” demek bile bir ayrımcılık. Çünkü futbol hep erkek uğraşı olarak düşünülür, öyle kabullenilir. Ve maalesef hep cinsel uzuvlar öne çıkarılır.
Burada da futbol federasyonu, benim durumumu basına servis etti. Habertürk gazetesinde Fatih Altaylı’nın köşe yazısında H.İ.D. kısaltmasıyla yer aldım ve bunun ben olduğum çok belliydi. Tabii ki benim isim olarak basın anlamında deşifre edilmemin sebebidir bu yazı. Bu anlamda, benim bilerek teşhir edildiğimi söyleyebiliriz.
Hakemliğin yanında yaptığın radyo programına da elveda demek durumunda kaldın. Ama şimdi Gazoz Ligi gibi alternatif liglerde seni hakem olarak görüyoruz. Buralarda sana ilgi nasıl?
Evet, 17 yıl yapmış olduğun radyo programcılığını da yapamıyorum. Şu anda İstanbul’da Efendi Lig ve Gazoz Ligi’nde maçlar yönetiyorum. Bu iki lig de, endüstriyel futbola karşı kurulmuş liglerdir. İlgi ve alaka çok iyi, çünkü oradakiler cinsel uzuvları ile değil beyinleri ile düşünüyorlar.
Geçtiğimiz günlerde Almanya’daydın ve orada çok anlamlı bir de ödül aldın. Burada eşcinsel olduğun için yaşadığın sorunları düşündüğünde, yürütülen mücadeleleri nasıl değerlendiriyorsun?
Evet, Berlin’de homofobi ile mücadelede “Saygı Ödülü” aldım. Üstelik ödülü eşcinsel olduğunu yıllar önce deklare eden Berlin Eyalet Başbakanı Klaus Wowereit verdi. Bu ödül, bu mücadelenin taçlandırılmasıdır. Bana manevi olarak daha da güç verdi. Almanya’da bu davanın benimsenmesi ve aşırı ilginin olması çok önemli. Ama burada ilgi ve alaka maalesef yok denecek kadar az. Homofobi yalnızca futbolda değil, yalnızca askerlikte değil, hayatın her alanında olduğu için; evde, okulda, sokakta, işyerinde hatta mecliste bile homofobi olduğu için, buna karşı hep birlikte bir mücadele yürütülmesi gerekiyor. Bu anlamda mücadeleleri ortaklaştırmaktan başka şansımız da yok.
Ben bu davamın kazanımla sonuçlanacağını düşünüyorum. Elbette ligleri de özlüyorum. Ama sonrasında, artık eşcinsel olduğum biliniyorken onların tutumunun daha da farklı olacağı ortada.
İnsanların korkmaması gerekir. Çünkü neyden korkarsanız, o korkunuz bir gün gelir esir alır; kaçarsanız sizin peşinizi asla bırakmaz. Ama üzerine güçlü bir şekilde giderseniz ve neyin mücadelesini verdiğinizi bilirseniz, korkunuzu yenersiniz. Ve mücadele uzun da sürse sonunda insanlığın, onurun kazanacağından emin olursunuz.
Röportaj : Gürşat Özdamar
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 23. sayısında yayımlanmıştır.
The post “Homofobiye Kırmızı Kart” – Gürşat Özdamar appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Passo Sömürü Passo Fişlme” – Furkan Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Taraftar Zorunlu Olarak Banka Müşterisi
Mayıs ayında başlayan e-bilet uygulaması, yeni sezonun açılmasıyla zorunlu hale getirildi. Artık eskisi gibi kağıt bileti alanlar statlara giremiyor; ilk önce fotoğraflarının, kimlik numaralarının ve adlarının yazılı olduğu “PASSOLİG Kart”larını almaları gerekiyor. Biletleri de Passolig online sisteminden alarak, kartlarına yükletmesi gerekiyor. Aldığımız Passolig kartı ile 3 seçenek sunuluyor gibi gözükse de, her durumda Aktifbank müşterisi oluyoruz. Hiç müşterisi bulunmayan Aktifbank da, binlerce taraftarı böylece bankasının müşterisi haline getiriyor.
Passolig Fişlemedir
Passolig’in devlet tarafından savunulmasındaki en belirgin sebep tribünlerdeki kavga vb. olayların bitirilmesi olsa da, asıl amaç; tribünleri dönüştürüp devlet politikalarına karşı daha uysal ve kapitalizm için daha tüketici hale getirmektir. Futbolu sadece izlemekle yetinmeyen, iki takımın maçında kendisini de oyunda üçünü özne olarak gören, oyunu tribünde oynayan taraftar; kapitalizm için çok iyi bir model değildir. Transfer borsalarıyla, sponsorlarla, reklamlarla, bilet fiyatlarıyla zaten endüstriyelleştirilen futbolda, şimdi yine bir dönüşüm gerçekleştirilmek isteniyor. Sıvası dökülmüş statların yepyeni olması, stat büfelerinin markalaşması, stat içerisine kafeler, restoranların açılması, kar yağarken bile sıcak koltuklarda maç izlenmesi; taraftarı iyice müşterileştirip daha fazla tüketime yönlendirilmesi anlamına geliyor. Aynı zamanda güvenlik kameralarının sözde güvenlik için her noktaya konmasıyla, e-biletle stada giren herkesin bilgilerinin alınıp fişlenmesiyle devlet; kendisi için uysallaşan bir tribün yaratmaya çalışıyor. Uysallaşmayanı da fişliyor, cezalandırıyor, yasaklıyor.
Bu Passolig’ten önce futbolun endüstriyel olmadığı anlamına gelmez. Ancak kapitalizmin açık bıraktığı kanattan sokabilirdi yaşama dair şeyleri taraftar. Hasankeyf’te katledilen yaşamı, Soma’da ya da Gezi Direnişi’nde katledilenleri unutmazdı, haykırırdı tribünlerde. Ama şimdi devletin daha rahat kontrol edebileceği bir hal aldırılmaya çalışılıyor tribünler.
Passolig’e Karşı Boykot
TFF’nin ve devletin e-bilet pohpohlaması, bir yanılsama yaratırken; her hafta oynanan maçlarda tribünlerin bomboş oluşu, gerçekleri gözler önüne seriyor. Passolig boykotu ilk olarak, geçen sene Beşiktaş ile Fenerbahçe arasında oynanan maçta, çağrı ile derbi maçında gerçekleşmişti. 80 bin kişilik Olimpiyat stadında, 8 bin 123 bilet satılmıştı. Bu sezonla beraber, Süper Lig’de taraftar ortalaması düşerken, asıl tepki 1. ligdeki şehir takımlarından geldi. Sene başından itibaren kombine kart almayarak Passolig’i boykot eden taraftarlar, 1. ligdeki maçların taraftar sayısını %70 oranında düşürdü.
Passolig’e karşı tavır bu kadar net olup tribünleri bomboş bırakınca, hemen karşı atak geldi. Passolig yanlısı açıklamalar, yalan yanlış haberler kamuoyuna sunulmaya başlandı. Antalya’da birçok okulda öğrencilere ücretsiz Passolig dağıtıldığı duyuldu önce, birçok şirketin işçilerine dağıttığı Passolig kartlarıyla, satışlarına yoğun ilgi varmış havası estirilmeye çalışıldı. Bazı taraftar gruplarının amigoları, endüstriyel futbolun yarattığı “fanatizm” duyguları ile “Passolig kart alın, takımımızı yalnız bırakmayın!” çağrıları yaptı. Kulüp yöneticileri Passolig’in takımlarına ne kadar gelir kattığı nidaları attı. Bakanlar, tribünlerde kavgaların ve olayların azaldığı palavralarından attılar. Passolig satışları patladı denilse de, her hafta tribünlerdeki manzara, en azından şuan için Passolig’in kabul görmediğinin göstergesi.
Futbola yönelik devletçi ve kapitalist hamlelere karşı; toprak sahalardan bir kontra gelecektir. Her geçen gün sayısı artan taraftarların kendilerinin oluşturduğu ligler, futbolun seyreden-izleyen ikiliğini ortadan kaldırırken, iktidarların kirletmeye çalıştığı futbola kolektif ruhunu geri kazandıracaktır.
Furkan Çelik
[email protected]
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 23. sayısında yayımlanmıştır.
The post “Passo Sömürü Passo Fişlme” – Furkan Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>