The post Trans Kadın Tutsak Diren Coşkun Kazanıyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>“Ölüm orucundan vazgeçirmek için hapishane yönetimi ceza ile tehdit ediyor sürekli. Ben de ‘Ölüme yatmışım, siz hangi cezadan bahsediyorsunuz?’ diyorum.”
Bu sözler, karşılaştığı baskının, tecridin, ayrımcılığın sonlanmasını, vegan beslenebilmeyi ve ameliyat olabilmeyi isteyen trans kadın tutsak Diren Coşkun’un ölüm orucuna başlamasının ardından kendisine yönelik artan baskıyı anlattığı cümlelerdi. Diren bu cümlelerle, ölüm orucuna dahi ceza vermek isteyen devletin LGBTİ’lere olan düşmanlığını tekrar gözler önüne serdi.
Diren Coşkun, Ağustos 2017’de kimlik kontrolü sırasında gözaltına alınmış, ardından “örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt propagandası yapmak” suçlamasıyla tutuklanmıştı. Tekirdağ 2 No’lu Hapishanesi’nde tabutlukta kaldığı dönemde Diren, yaşadığı tüm bu sorunlar nedeniyle 25 Ocak itibariyle ölüm orucuna başladı.
Ölüm orucuna başlamasının ardından muhalif ve devrimci basın tarafından Diren’in durumu gündem edildi, kadın ve LGBTİ örgütleri için Diren’le dayanışma süreci başladı. İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği’nden Kıvılcım Arat da Diren’in ölüm orucunun 13. gününde Diren’le dayanışmak için ölüm orucuna başladı.
Devletin saldırılarına karşı içerideki tutsaklarla dayanışmanın yıllardır kazanımlara yol açtığı, “dayanışma yaşatır” söyleminin gerçekliği bilindiği için Diren’in direnişiyle dayanışma örgütlendi. Farklı farklı şehirlerde destek açlık eylemleri, telgraf çekme ve basın toplantısı eylemleri yapıldı.
Diren’in ölüm orucunun 27. gününde Kıvılcım Arat, Diren Coşkun’un tedavisini, vegan beslenmesini ve ayrımcılığa uğrayıp maruz kaldığı şiddeti hapishane yönetimiyle görüştüklerini, süreci ortaklaşa yürütmek için uzlaşıya vardıklarını ve Diren Coşkun’un bu karar üzerine ölüm orucunu bir süreliğine durdurduğunu açıkladı.
“Dışarıdaki” LGBTİ bireylerin yönelimlerine hatta varoluşlarına karşı devletin ve ataerkil, homofobik algının her alanda uyguladığı baskı ve şiddetin, tutsak LGBTİ’lere daha sistematik ve daha fazla uygulandığı bir dönemde, “hapishane yönetimini uzlaşma zeminine çekmek” önemli bir kazanım olarak duruyor.
Kazanım ise Diren’in kararlı direnişinin yanında örgütlenen dayanışmanın önemini bir kez daha kanıtladı. Tutsak LGBTİ’lerin hapishanede yaşadıkları hak gaspı, istismar, taciz ve tecrite karşı verdikleri kararlı mücadeleleri nasıl bir varoluş mücadelesi ise bizim, yani “dışardakilerin” dayanışması; devletin saldırılarının, zulmünün, yürüttüğü savaşın gün geçtikçe yükseldiği bu dönemde, varoluşumuzun tek yolu olarak görünüyor.
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 44. sayısında yayınlanmıştır.
The post Trans Kadın Tutsak Diren Coşkun Kazanıyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Azerbaycan’da Tutuklanan Trans Birey İşkenceyi Anlatıyor: Saçlarımızı Kazıdılar appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Azerbaycan’da LGBTİ+ örgütleri, yapılan polis operasyonlarında 60’tan fazla LGBTİ+’nin tutuklandığını açıkladı.
Azerbaycan hükümeti ise tutuklamaların “kamu düzenini bozma” gerekçesiyle yapıldığını savunuyor.
2016’da yayımlanan ILGA-Gökkuşağı Endeksi‘ne göre 49 Avrupa ülkesi içinde, LGBTİ+ bireyler için yaşamın en zor olduğu ülke Azerbaycan.
Azeri bir trans, hapishanede yaşadığı işkenceyi anlattı. BBC Türkçe tarafından hazırlanan video yaşananları gözler önüne seriyor.
(*Güvenlik gerekçesiyle videoda gerçek işkenceye maruz kalan kişinin sesi kullanılmamıştır.)
Kaynak: BBC Türkçe
The post Azerbaycan’da Tutuklanan Trans Birey İşkenceyi Anlatıyor: Saçlarımızı Kazıdılar appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü Gerçekleşti appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>20 Kasım Uluslararası Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü’nde, bugün, Hande Kader ve nefret cinayetleriyle katledilen translar anısına Şişli’de Hande Kader’in katledilmek üzere kaçırıldığı nokta olan Fransız Lape Hastanesi karşısında bir araya gelindi. “Transfobi Karşıtları” nın bir araya geldiği anmada translara yönelik devlet politikaları ve nefret cinayetlerine karşı mücadele vurgusu yapıldı. Anma, sloganlar ve basın açıklamasının ardından yakılan mumlar ve karanfillerle sonlandırıldı.
Hande Kader İsyanımızdır!
Nefrete İnat Yaşasın Hayat!
Kaynak: Anarşist Kadınlar
The post 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü Gerçekleşti appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Trans Kadına Yapılan Saldırıya Ödül Gibi Ceza appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>İstanbul’da yaşayan trans kadın Zirve Soylu’ya pitbull cinsi bir köpeğin de kullanıldığı saldırıya ilişkin devam eden davada ödül gibi ceza verildi.
Saldırgan Emre Erdoğan’a kasten yaralama suçundan 2 yıl hapis cezası verildi. Saldırıda kullanılan köpeğin silah sayılması ile ceza 3 yıla çıkarıldı. Ancak mahkeme sanığın yargılama sürecindeki davranışlarını ve geçmişini dikkate alarak takdiren ceza indirimine gitti ve sonuç olarak 2 YIL 6 AY hapis cezasına karar verildi.
Kaynak : Pembe Hayat
The post Trans Kadına Yapılan Saldırıya Ödül Gibi Ceza appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Trans Tutsak Esra’yla Dayanışmaya appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Erkeklerin arasında yaşamaya mahkum edilmiş bir kadın, her daim tecavüz korkusuyla karşı karşıya bırakılan bir erkek, “açık” olmadığı için yok sayılan bir lezbiyen ya da bir gey… Hapishanelerdeki LGBTİ tutsakların yaşadıkları adaletsizlikler, hapishane yaşamları boyunca karşı karşıya kaldıkları baskı ve tehditler, maruz kaldıkları cinsel saldırılar artık çok daha görünür.
2013 yılının Temmuz ayında 79, 2014 yılının Mayıs ayında 95 olarak açıklanan LGBTİ tutsakların sayısının 2015 yılında ne kadar olduğu bilinmiyor. Adalet Bakanlığı 2015 yılına ilişkin yapılan başvuruyu “özel hayatın gizliliği”ni bahane ederek açıklamazken; bahsi geçen bu sayılarsa yalnızca kimliği “gözle görülebilen” LGBTİ tutsakları kapsıyor. Kimliği “gözle seçilemeyen”, maruz kalacağı sosyal ve psikolojik baskılar sebebiyle “açık” olmayan LGBTİ tutsakların hemen hepsi ise yok sayılıyor.
Hapishaneler, toplumsal ahlaka ve onun belirlediği normlara uygun bir şekilde tanınan “kadın ve erkek tutsaklar ya da heteroseksüeller” için bile işkencenin belki de en somutlaşan haliyken, bu durum LGBTİ bireyler içinse yok sayılmanın dayattığı görünmezlik, ayrımcılık ve nefretin kendisi oluyor.
Meydan Gazetesi’nin 23. sayısında Yalınayak bölümünde yayınlanan röportajının ardından sesini bizlere ulaştırabilmeyi başaran trans tutsak Esra Arıkan’ın yaşadıkları ve anlattıkları ise, hemen hemen tüm LGBTİ tutsakların yaşadıklarını, açıkça anlatır nitelikte.
Bundan önce kaldığı İzmir 1 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’nun ve Samsun E Tipi Kapalı Cezaevi’nin de dahil olduğu toplam 10 farklı hapishanenin her birinde benzer uygulamalarla karşı karşıya kalan Esra, henüz 4 ay önce sevk edildiği 11. hapishane olan Menemen T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda söz konusu olan insanlık dışı uygulamaları şöyle sıralıyor: Kendisine yönelik taciz ve tecrit, gerekçesi olmaksızın hücrede tutulması, revire çıkartılmaması, dilekçelerinin işleme alınmaması, kahvaltılıkların gece saat 02:00-03:00 arasında verilmesi…
Çıktığı son açık görüşünde, bugüne kadar maruz kaldığı insanlık dışı uygulamaların, Menemen T Tipi Kapalı Cezaevi’nde sistematikleştiği ve yoğunlaştığından söz eden Esra Arıkan, herhangi bir hücre cezası bulunmamasına rağmen, “tekli oda” adı altında bir hücrede tutulduğunu; bu mekanda yaşamak zorunda bırakılmanın sonucu olarak, kültürel çalışmalar, spor aktiviteleri, sohbet odaları gibi birçok hakkından mahrum bırakıldığını söylüyor. Aynı ünitede kalan diğer tutsaklarla birlikte havalandırmaya çıkma ve 1 saat sohbet etme hakkı olmasına rağmen bu uygulamadan da yararlandırılmayan Esra’nın İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı şikayetin ardından hapishane yönetiminin yaptığı savunma ise, bahsi geçen tüm bu insanlık dışı uygulamaların, temelinde nefret veayrımcılık barındırdığını apaçık bir şekilde gösterir nitelikte: “Cinsel eğilim farklılığı”.
Esra çıktığı açık görüşte aynı zamanda Menemen T Tipi Kapalı Cezaevi yönetiminin diğer tutsaklara yönelik bazı olumsuz uygulamalara da değinirken; tutsaklara Gündem ve Azadiya Welat gibi gazetelerin iletilmediğinden, tutsakların iletişim haklarının engellendiğinden bahsediyor.
Aynı cezaevi, Esra’nın yakın zamanda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı başvuruda bahsettiği “kahvaltıların gece 02:00-03:00 saatleri arasında verilmesi problemi”ni, “asılsız, gerçekdışı, kurumun güvenirliğine gölge düşürme çabası” olarak nitelendirmiş; Esra’nın tutulduğu hücreyi “tekli oda” olarak adlandırmış; kısacası yapılan tüm şikayetleri reddetmiş ve verilen tüm dilekçeleri karşılıksız bırakmıştı.
Geride bıraktığımız Aralık ayında bünyesindeki tutsaklara çıplak arama dayatan, bu dayatmayı kabul etmeyenlerin darp edilmesine zemin hazırlayan Menemen T Tipi Kapalı Cezaevi yönetiminin söz konusu uygulamaları ise hem trans kimliği gerekçesiyle tecritte tutulan Esra için hem de aynı hapishanedeki diğer tutsaklar için giderek yoğunlaşmakta.
LGBTİ bireylere “dışarıda” bile özgür bir yaşam neredeyse imkansızken, cezaevlerinde tutsak olan Esra ve diğer tüm LGBTİ bireyler içinse özgürlüğün hayali dahi imkansızlaştırılıyor. Adalet Bakanlığı yalnızca LGBTİ bireylerin kalacağı yeni bir cezaevi projesinden bahsederken ve aslında LGBTİ tutsakların tecritini kurumsallaştırmanın ve yeni sürgünlerin yolunu açarken; şu anda çeşitli hapishanelerde tutsak olan eşcinsel ve trans bireyler için söz konusu problemler artarak sürüyor.
Merve Arkun – Esra’nın Vasisi
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 31. sayısında yayımlanmıştır.
The post Trans Tutsak Esra’yla Dayanışmaya appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Trans Tutsak Esra Yalnız Değildir appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu’nun hasta tutsaklar için her hafta Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirdiği F Oturması’nın 179. haftasında, travesti tutsak Esra’nın durumu gündem edildi. Esra’nın resimlerinin taşındığı eylemde son gönderdiği ve yaşadıklarına artık dayanamadığını, yaşamını sonlandırmak istediğini belirttiği son mektubu okundu. Mektubun okunmasının ardından basın açıklaması gerçekleştirildi. Yapılan açıklamada Esra’nın yaşadığı tecrit koşulları, taciz, tecavüz ve psikolojik baskı gündem edildi.
Açıklamanın ardından Travesti Tutsak Esra ile Dayanışma İnisiyatifi masa kurdu. Gündelik yaşamdan çektikleri resimleri kartpostal olarak bastıran inisiyatif üyeleri kurdukları masada, çevrede bulunan herkesi Esra’ya bir şeyler yazmak için çağırdılar. Kartpostallara yazılan notların ardından dayanışma çağrısında bulunarak eylem sonlandırıldı.
Bu haber Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.
The post Trans Tutsak Esra Yalnız Değildir appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post ” Trans Tutsak Esra İçin Dayanışma Sürüyor ” – Nergis Şen appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Travesti tutsak Esra (kimlik ismiyle Salih Arıkan), cinsel kimliğinden ötürü tüm tutsak LGBTİ bireyler gibi zor koşullarda yaşamını sürdürüyor. Yaklaşık 12 senedir cezaevinde olan Esra, ilk 4 sene erkek koğuşunda kaldı. Kendisi mektubunda şu şekilde yazmıştı: “4 yıl erkek koğuşlarında kaldım. 20 tane erkeğin arasında kadın ruhu taşıyan bir erkeğim, kimseye fark ettirmiyor, kendimi saklıyordum.” Daha sonra kaldığı koğuşta, onu kadın olarak tanıyan biri çıkınca durumunu daha fazla saklamadı. Kadın olduğunu idareye söyleyince tek kişilik odada, yani tecritte yaşamını sürdürmeye başladı.
Cinsel kimliği ve işlemediği bir “suç” sebebiyle hapishaneye girmesinin ardından, ailesi Esra ile görüşmek istemedi. Şimdi Samsun E Tipi Kapalı Hapishanesi’nde bulunan Esra, buraya 1 ay önce İzmir Kırıklar F Tipi Hapishanesi’nden nakledildi. Samsun Cezaevinde daha önce de kalmış ve burada birçok kötü muameleye ve tacize maruz kalmıştı. O süreçte yaşadıklarını “Taciz ediyorlar, devamını siz bilirsiniz, anlarsınız beni zaten” diye yazmıştı ve bu cümlelerin altı hapishane okuma komisyonu yetkilileri tarafından kırmızı kalemle çizilmişti.
Sürekli hapishane yetkilileri ve gardiyanlar tarafından tacize ve tecavüze uğrayan Esra, bir gardiyan tarafından uğradığı tacizden sonra sperm örneklerini kendi imkanlarıyla topladı ve şikayetçi oldu. Gardiyan bir sene tutuklu kaldı ancak davaya bakan mahkeme “ilişki zorla değil, gönül rızasıyla olmuştur” şeklinde karar verince gardiyan serbest bırakıldı ve görevine iade edildi.
Esra maruz kaldığı adaletsizliklerden ve çaresizlikten dolayı bileklerini keserek ve hap içerek intihara teşebbüs etti. Hap içmesinden sonra ameliyat edilerek kurtarılan Esra, hem ilaçların etkisi hem de yaşadıklarının stresinden dolayı mide rahatsızlıkları geçirdi. Ülser hastalığı ve ilerleyen sağlık problemlerinden dolayı kolon kanseri riski taşıyan Esra, hastaneye gitmek için bir çok dilekçe yazdı ancak dilekçeleri her defasında görmezden gelindi. Keyfi olarak hastaneye gönderilmediği gibi aynı şekilde tutsaklara sağlanan kütüphane ve spor gibi aktiviteleri de engellendi.
Cinsiyet değişim operasyonu için verdiği dilekçeler sonucunda, şimdi tekrar Samsun’a nakledildi ve aynı saldırılara maruz kalmaya başlayınca çare olarak intiharı gördü. Esra, yolladığı son mektubuna “Umudum kalmadı, artık çok yoruldum.” diye başlıyor ve “Mektup alamazsan, canıma kıymışımdır. Nefes aldığım sürece yazarım.” diyerek son veriyor. Esra’nın son mektubunun ardından birçok kadın ona mektup yazmaya başladı. Esra’ya gönderilen bir mektup bile hayata tutunmasında çok etkili.
Kadınlar Esra’nın sesini duyurmak ve yalnız olmadığını bilmesi için bir kampanya süreci başlattılar. Anarşist Kadınlar’ın çağrısıyla İnsan Hakları Vakfı, İnsan Hakları Derneği, TODAP ve birçok anarşist, feminist, sosyalist kadın örgütlenmeleri, LGBTİ örgütleri ve bireylerin dahil olduğu Travesti Tutsak Esra ile Dayanışma İnisiyatifi oluşturuldu. Bu inisiyatif ilk olarak sosyal medyada başlattıkları kampanya ile herkesi Esra’ya mektup yazmaya çağırdı. İnisiyatifin çağrısıyla farklı kişilerin farklı bakış açılarıyla yazdıkları mektuplar Esra’yı içeride yalnız bırakmayacak.
Öte yandan Esra tutukluluğundan beri vasi konusunda sıkıntılar yaşıyor. Vasi olarak atanan akrabalarının, sorunlarıyla ilgilenmemesi nedeniyle vasinin değiştirilmesi için başvuruda bulunuldu. Anarşist Kadınlar’dan Merve Arkun, vasi olmayı kabul etti ancak mahkeme henüz dosyayı sonuçlandırmadığı için avukat konusunda sıkıntılar yaşayan Esra’nın vasi değişimi de, cinsiyet değiştirme ameliyatı da engellenmiş durumda. Son olarak İHD ile yapılan görüşmelerin ardından Samsun Barosu’ndan bir avukatın Esra’yla cezaevinde görüşmesi sağlandı. İnisiyatif ayrıca, İHD Cezaevi Komisyonu’yla birlikte 179. F Oturması’nda Esra’nın durumu ile ilgili Galatasaray Meydanı’nda bir eylem gerçekleştirdi.
Esra’dan alınan son haberlere göre durumu şimdi, özellikle aldığı mektuplardan sonra, daha iyi. Travesti Tutsak Esra ile Dayanışma İnisiyatifi, Esra’nın yaşadığı adaletsizlikleri, tacizi, tecavüzü ve psikolojik şiddeti gündem etmeyi sürdüreceklerini belirtiyorlar. İnisiyatif herkesi, “dayanışma yaşatır” şiarıyla Esra’ya mektup yazmaya çağırıyor. Ayrıca tüm kadın ve LGBTİ örgütlerini ve bireyleri inisiyatife katılarak Esra ile dayanışmayı büyütmeye çağırıyor.
Mektup yazmak isteyenler için Esra’nın adresi:
Salih Arıkan (Esra)
Samsun E Tipi Kapalı Cezaevi B-4 Koğuşu Canik/SAMSUN
Nergis Şen
[email protected]
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.
The post ” Trans Tutsak Esra İçin Dayanışma Sürüyor ” – Nergis Şen appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Faşizme Geçit Yok appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>4 Kasım 1936’da, faşistler Madrid girişinde bulunan Leganes, Alcorcon ve Getafe’yi almışlardı. Buraya kadar antifaşist milisler geri çekilmişti. Almanya ve İtalya destekli Franco’nun faşist orduları, ilerleyebildiklerini görünce Madrid’i kolayca alabileceklerini düşünmüşlerdi. Faşistler Madrid’i ele geçirmeden, kimleri kurşuna dizeceklerinin listesini bile çıkarmışlardı. Madrid’e kadar çekilen antifaşist milisler durdu. Madrid’de çocuk yaşlı demeden herkes, faşistlerin ilerlemesini durdurmak, Madrid’i savunmak için barikatlar kurmaya başlamışlardı. Direnmek, tek çözüm buydu.
Madrid hükümeti’nin başındaki Caballero, Valencia’ya çekilmeyi tavsiye ettiğinde, CNT’liler yanıt verdi; herkes Madrid’de kalmalı, barikatlarda savaşmalıdır. Hükümet üyelerinin bir kısmı Valencia’ya “özel görev” nedeniyle kaçıyorlardı. Ortada görev falan yoktu aslında.
Her geçen gün baskısını arttıran faşistler, 7’si gecesinde Madrid halkının görkemli direnişiyle karşılaştı. Hoparlörlerden CNT’nin sesi yankılanıyordu; Madrid faşizme mezar olacak. Madrid, korkak bakanlardan ve hükümet yetkilerinden temizlenmiştir. Madrid’i halk savunacaktır. Madrid faşizme mezar olacak. Yaşasın hükümetsiz Madrid, yaşasın toplumsal devrim!
Halk, Madrid’i savunuyordu. Gittikçe yoğunlaşan bombardımana ve silahların sınırlılığna rağmen… Sınırsız olan halkın cesaretiydi. Faşistler şehri yoketmek için uğraşıyordu. Antifaşist milislerin yoğunluktan bitap düştüğü 14 Kasım’da, Vallecas’ta bulunan ilk barikattan bir haber geldi, Durruti Birliği Madrid’deydi. İberya’daki devrim sürecinin bu efsane ismi, cesarete cesaret, güce güç katıyordu. 19 Kasım’da faşistler tarafından katledilene kadar, Madrid’de direnenlerle beraber, Madrid Direnişi’ni faşistlerin aklına mıh gibi kazıdı.
İktidarların kendisini güçlü ve daimi bir şekilde beslediği faşizm, hüküm sürdüğü tüm topraklarda ölümün, katliamın, soykırımın ve tüm bunların karşısında öfkenin adı oldu yıllar boyu. Var olduğu her coğrafyada, milliyetçilikten, etnik-dini-kültürel birlikten yararlanan iktidarların, kendinden olmayan her şeyi-herkesi ötelediği, yok saydığı, kimi zaman katlettiği bir düzenin adı oldu. İnandığından vazgeçmeyen, kimliğini savunup var olma mücadelesi veren, iktidarların karşısında pes etmeyip, söylediğinden vazgeçmeyen herkese bir tehdit oldu faşizm yıllar boyu. Tehdide boyun eğmeyenlerinse dillerindeki tek slogan: “Faşizme geçit yok!”
Henüz 12’sinde bir polisin mermisiyle, 16’sında askerin namlusunun ucunda katledilmek oldu faşizm. Sokakta, “nereden geldiği tespit edilemeyen bir merminin” kafatasına saplanması oldu, gizlenen otopsi raporları, aklanan katiller oldu dikildi karşımıza faşizm. 14 yaşındayken Kürdistan’da sokak ortasında, 8 yaşındayken Qamişlo sınırında savaştan kaçarken dikildi faşizm karşımıza, ölüm oldu.
Patronun daha fazla kar hırsı uğruna ölüme sürüklediği her bir işçi için, ölümün adı oldu faşizm. Yerin metrelerce üstünde bir gökdelenin çatısında, yerin metrelerce altında bir madenin karanlığında, bir filikanın ağırlığında, bir atölyede, fabrikada, bitmek bilmeyen bir sömürü oldu. Güvencesizlik, taşeron, “kaza” adı altında işlenen her bir cinayet giderek normalleştirilirken; faşizm, bu “normalleşme”nin kendisi oldu.
Yalnızca ten rengi farklı olduğu için, bir polis tarafından, sokak ortasında kimi zaman kurşunlanarak, kimi zaman boğazı sıkılarak katledilmek oldu faşizm. Yıllar boyu köleleştirilmenin, işkence görmenin, katledilmenin sesi bugünlere taşındı; faşizm 19. yüzyıldan bugüne soykırımın kendisi oldu. Daha iyi bir yaşam hayaliyle terk edilen topraklardan göç edilen her yeni coğrafyada kölelik, sömürü, zulüm oldu. “Avrupalılaşmaya” çalışan her bir göçmen için, inkar, tehdit, sınır dışı edilmek oldu.
Devletlerin yağdırdığı her bir bombayla, IŞİD gibi her bir çete ile gerçekleştirdiği katliamlarının adı oldu. Ortadoğu coğrafyasında yıllardır bitmeyen zulmün sürdürücüsü özgürlükleri için direnenlere durmaksızın saldırsa da, “faşizme geçit yok” diyenlerin çığlıkları bertaraf etti her bir saldırıyı, soykırımı, katliamı. Bu kez yeni bir yaşam dirildi faşizmin karşısında, umut oldu coğrafyanın dört bir yanına.
Erkek egemenliğinin hüküm sürdüğü her coğrafyada, kadın için ölümün adı oldu faşizm. Kimi zaman maruz kaldığı tacizin, yalnızca kadın olduğu için karşı karşıya bırakıldığı yok sayılmanın, kimliksizleştirmenin, kişiliksizleştirmenin adı oldu. “Erk”eğin iktidarına karşı pes etmeyen her bir kadına yönelik bir tehditte; baskıyla, şiddetle, işkenceyle çıktı kadının karşısına. “Ahlak” tanımına uymayanı, hissettiği gibi var olan herkesi yok saydı, “hasta/çürük” ilan etti. Yaşam alanlarını gasp ettiği her bir eşcinsel için, trans için, “intihar” denilen toplumsal soykırımların, nefret cinayetlerinin, ölümlerin adı oldu. Ezilenin ezilene iktidarı oldu çıktı karşımıza faşizm; şehir ortasında taşlanan-avlanan domuzun “kader”i oldu.
Faşizm, saldırsa da yaşamın dirildiği her yerde, 1936’dan bu yana durmuyor “Geçit Yok” diyenler. Sokaklara çıkıp hesap sorarak, “buradayız” diyerek, direnmeye devam ediyorlar faşizmin karşısında. Yasaklanan her greve inat patronlardan hesap sormayı sürdürüyor, katledilen her bir kardeşinin hesabını sordukça özgürleşiyor…
1936’nın İberyası’dan (İspanya-Portekiz-Fransa’nın güneyi) Kobane’nin özgürleşen topraklarına, İstanbul’un meydanlarına yankılanıyor bugün aynı slogan: “Faşizme Geçit Yok!” Yaşamları çalanlara, bizleri köleleştirenlere, yok sayanlara, katledenlere karşı öfkemiz büyüyor ve yaşam buluyor anarşizme olan inançla çarpan yüreklerimizde.
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 24. sayısında yayımlanmıştır.
The post Faşizme Geçit Yok appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post ” ‘Pembe Cezaevleri’ Devletin Trans Politikası ” – Nergis Şen appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, geçtiğimiz Nisan ayında LGBT bireylere mahsus bir “Müstakil Cezaevi” projesinin sürdürüldüğünü açıklamış, yeni bir gündem yaratmıştı.
Günümüzde hapishanelerde tecrit içinde tecrit yaşayan LGBTİ bireyler için bu projenin bir nebze olsun rahatlama olacağını, mesela kadın ve erkek koğuşlarında kalamayan transların tek kişilik hücrelerde tutulduğunu ve havalandırmaya bile diğer tutsaklarla beraber çıkamadıklarını söyleyerek savunanlar kadar; bu projenin LGBTİ bireylere yönelik -zaten her alanda var olan- ötekileştirmeyi ve yalnızlaştırmayı pekiştireceğini söyleyerek karşı çıkanlar olmuştu. On binlerce kişinin katıldığı anketleri, projeye olumlu bakanlar bir kafa boyu farkla (yaklaşık %4) önde tamamlamıştı. Aylar geçti…
Pembe Hapishane
Kasım ayında Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, İzmir’in Aliağa ilçesinde “Türkiye’nin ilk trans kadın cezaevi”nin kurulacağını açıkladı. Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan, şu anda meclis alt komisyonunda bulunan tasarının onaylanmasının an meselesi olduğunu söyledi.
Bir önceki hükümet döneminde Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı’nın bile “Eşcinsellik hastalıktır” dediği devlet, ne oldu da bir anda transları pek düşünür hale geldi, “pembe cezaevi” açmaya karar verdi? Translara ayrı hapishane kurulmasıyla hapishanelerdeki fiziksel – psikolojik – cinsel istismarın önüne geçileceğine gerçekten inanıyor ya da inandırabileceklerini düşünüyorlar mı?
Tam 14 yıl önce, yılın bu vakitlerinde devlet tarafından “Hayata Dönüş Operasyonu” adıyla gerçekleştirilmiş hapishane katliamlarının anısı hala tazeyken; pembe hapishane “Translara Tedavi Operasyonu” yapılmayacağının garantisini kim verecek mesela?
Bu “trans açılımı”nın altından ne çıkacak?
Hapishaneler, tutsaklık, kapatılma yeterince olumsuz olsa da, altından başka bir pisliğin daha çıkacağına emin olduğumuz projenin konuşulduğu günlerde, bir de yasa çıktı. “Aliağa’da açılacak olan hapishaneyi dolduracak kadar trans tutsak var mı bu topraklarda?” sorusunu kendine soran devlet, cevabı olumluya çevirmenin yolunu buldu. Yeni çıkan “hayasızca hareketler yasası”yla, birçok transı rahatlıkla kapatacak bahaneler bulabilecek. Yeni hapishane için yeni yasa çıkartıldı yani bir nevi. Suçlar yaratıldı, hapishaneler planlandı, translar tanındı. Yeni bir “suçlu profili” yaratıldı, işlem tamam.
Bir dönemin Kemal Sunal filmlerinden aşina olduğumuz bir hikâye vardır. Mekan Kürdistan’ın ücra bir köyü, zaman özellikle 80 öncesi. Köylüler devletin köye gelmesini isterler. Devlet demek, elektrik- su demek; hastane, okul, yol demektir ne de olsa. Sonra bir gün devlet gelir. Ardından askerlik kâğıtları, vergi borçları, faturalar, yükümlülükler… Devlet köyü tanır, ama hayrına tanımaz.
İzmir’de kurulacak olan hapishaneyle, devlet, yıllardır yok saydığı, katlettiği transları bir nevi “tanıdı”. Hapishanelerde uğradıkları ötekileştirmeyi “gidermek” için translara özel bir hapishane tasarladı. Tıpkı Kemal Sunal filminde olduğu gibi, devlet bu kez de transları tanıdı, ama hayrına tanımadı .
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, geçtiğimiz Nisan ayında LGBT bireylere mahsus bir “Müstakil Cezaevi” projesinin sürdürüldüğünü açıklamış, yeni bir gündem yaratmıştı.
Nergis Şen
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 23. sayısında yayımlanmıştır.
The post ” ‘Pembe Cezaevleri’ Devletin Trans Politikası ” – Nergis Şen appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>