tutsaklar – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Mon, 26 Oct 2020 17:35:42 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Tutsakların Havalandırma Hakkı “Sakıncalısınız”Denilerek Gasp Ediliyor https://meydan1.org/2020/10/26/tutsaklarin-havalandirma-hakki-sakincalisinizdenilerek-gaspediliyor/ https://meydan1.org/2020/10/26/tutsaklarin-havalandirma-hakki-sakincalisinizdenilerek-gaspediliyor/#respond Mon, 26 Oct 2020 16:09:12 +0000 https://meydan.org/?p=65788 Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’nde kalan Maoist Komünist Partisi (MKP) dava tutsaklarının havalandırma süreleri bir saatle sınırlandırıldı. Diğer tutsakların üç saat olan haklarının kendilerine de uygulanmasını isteyen MKP tutsaklarına idare, “sizler sakıncalısınız, birçok eylemi siz örgütlüyorsunuz, o nedenle sizin iletişiminizi kestik” diyerek tutsaklara özel bir uygulamaya gittiği öğrenildi. Pandemiyle beraber artan hak ihlallerine karşı […]

The post Tutsakların Havalandırma Hakkı “Sakıncalısınız”Denilerek Gasp Ediliyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’nde kalan Maoist Komünist Partisi (MKP) dava tutsaklarının havalandırma süreleri bir saatle sınırlandırıldı. Diğer tutsakların üç saat olan haklarının kendilerine de uygulanmasını isteyen MKP tutsaklarına idare, “sizler sakıncalısınız, birçok eylemi siz örgütlüyorsunuz, o nedenle sizin iletişiminizi kestik” diyerek tutsaklara özel bir uygulamaya gittiği öğrenildi.

Pandemiyle beraber artan hak ihlallerine karşı tutsaklar sesini duyurmak istiyor. Salgın bahane edilerek tutsaklar çeşitli kısıtlamalara maruz bırakılıyor.

Konuyla ilgili bilgi veren tutsak Ekin Sabur’un babası Hıdır Sabur, “Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’nde tutuklu bulunan oğlum Ekin Sabur ve aynı koğuşta kaldığı Hıdır Bakır aylardır günde sadece 1 saat havalandırmaya çıkartılıyor. Aynı hapishanede diğer koğuşlardaki tutukluların havalandırma süresi 2-3 saate çıkartıldığı halde, oğlumun kaldığı koğuşta havalandırma süresi halen 1 saattir. Bu pandemi sürecinde bir saat olan havalandırma süresi bir insan için çok kısıtlı bir zamandır. Hakları olan havalandırma sürelerinin verilmesi gerekiyor. Talep edilen havalandırma ihtiyacı hapishane koşullarında bir insanın alması gereken haktır, lütuf değildir.” dedi.

The post Tutsakların Havalandırma Hakkı “Sakıncalısınız”Denilerek Gasp Ediliyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/10/26/tutsaklarin-havalandirma-hakki-sakincalisinizdenilerek-gaspediliyor/feed/ 0
Hapishane Grevleri Kapitalizmin Gerçeklerini Gösterdi* https://meydan1.org/2018/11/12/hapishane-grevleri-kapitalizmin-gerceklerini-gosterdi/ https://meydan1.org/2018/11/12/hapishane-grevleri-kapitalizmin-gerceklerini-gosterdi/#respond Mon, 12 Nov 2018 19:36:23 +0000 https://test.meydan.org/2018/11/12/hapishane-grevleri-kapitalizmin-gerceklerini-gosterdi/ Bir yıl önce, ABD tarihinin en büyük hapishane grevi gerçekleşti. 12 eyalet ve 29 hapishanede, 24,000den fazla tutsak, istismarı ve insanlık dışı koşulları protesto etti. Eylem, 46 yıl önce Attica Hapishanesi’ndeki tutsakların iyi yaşam koşulları ve siyasi haklarının talebi nedeniyle ayaklanmasının yıldönümüne denk getirildi. Attica tutsakları ayaklanarak, 42 personel rehin alıp hapishanenin kontrolünü ele geçirmişti. […]

The post Hapishane Grevleri Kapitalizmin Gerçeklerini Gösterdi* appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Bir yıl önce, ABD tarihinin en büyük hapishane grevi gerçekleşti. 12 eyalet ve 29 hapishanede, 24,000den fazla tutsak, istismarı ve insanlık dışı koşulları protesto etti. Eylem, 46 yıl önce Attica Hapishanesi’ndeki tutsakların iyi yaşam koşulları ve siyasi haklarının talebi nedeniyle ayaklanmasının yıldönümüne denk getirildi. Attica tutsakları ayaklanarak, 42 personel rehin alıp hapishanenin kontrolünü ele geçirmişti. Ayaklanma sona erdiğinde, 10 rehin personel, 33 tutsak olmak üzere en az 43 kişi yaşamını yitirmişti.

Bir yıl sonra, ABD’de ve Kanada’da ikinci haftasına girmiş olan, bir büyük grev daha yayılmaya başladı. Grev 21 Ağustosta başladı ve toplam 19 gün sürmesi bekleniyordu. Doğal olarak, ABD’deki ana akım medya tarafından haber yasağı getirildi; dolayısıyla grevin ilerlemesi hakkında güvenilir bilgi vermek zordu.

Grev düzenleyicileriyle ilişki kuran hapishane reformu savunucu grupları, üç eyalette protestoların teyit edildiğini ve Florida, Georgia, Güney Carolina ve Kuzey Carolina, Washington Eyaleti ve Kanada Nova Scotia’dan gelen daha doğrulanmamış raporların yayınlandığını bildirdi.

Tutsakların mevcut anlaşmazlıktaki isteklerinden biri, bazı eyaletlerde artık salgın hale gelmiş hapishane ölümlerinin ana akım medya tarafından duyulması ve kamuoyunun dikkatini çekmek. Geçtiğimiz üç hafta içerisinde, Mississippi’de 10 tutsak, kendi hücrelerinde ölü bulunmuştur ve ölüm nedenlerine dair hiçbir bilgi paylaşılmamıştır.

Hapishane tutuklularının açıklanamayan ölümleri ile ilgili endişelere ek olarak, kendilerini Jailhouse Lawyers Speak olarak adlandıran tutsak eylemciler, rehabilitasyon hizmetlerine daha fazla yatırım ve akli dengesi bozuk tutsaklar için daha iyi bir tıbbi tedavi adına ABD’nin ceza sisteminin yeniden düzenlenmesi için 10 talepte bulundu. Listenin en başında, eylemcilerin modern kölelik olarak adlandırdığı, zorunlu ya da düşük ücretli emeğin sonlandırılma talebi bulunmakta. 

Grevde konuşlandırılan temel taktikler arasında, iş gücünün durdurulması, hapishane komisyonculuğunda alımların boykot edilmesi, oturma eylemleri ve açlık grevleri yer alıyor.

Hapishanelerin Doldurulması

2016 yılında 2.29 milyon insan, ABD hapishanelerindeydi. Bu da, nüfusun 100.000’de 716’sına tekabül eder. Bu rakam, dünya üzerindeki en büyük hapsetme rekorlarından biridir. (İngiltere ve Galler’de bu oran 100.000’de 144’tür) Cezaevlerindeki tutsakların büyük bir çoğunluğu ABD işçi sınıfından, Afrikan-Amerikalılardan ve İspanyollardan oluşmaktadır. Virginia ve Oklahoma gibi iki eyalette, her 15 Afrikan-Amerikan’dan biri hapsedilmiştir. Bu gruplar ABD’nin en yoksul kesimlerinden geldikleri için şaşırtıcı bir durum değildir. Aynı zamanda ABD burjuvasının bu grupları sistematik bir şekilde hedef göstererek hapishaneleri doldurmayı hedeflemeleri de bir kaza değildir. Bu politika, 1994’te Üç Grev Yasası (three-strikes law)’nın yürürlüğe konmasıyla hızlanmıştı. Bu yasaya göre, bir insanın ömür boyu tutsak edilmesi için, birden fazla şiddet suçu işlemiş ve öncesinde de tutukluluk geçmişinin olması gerekmektedir. California’da, bu suçlamalar çok daha ikincil suçlamalar olmasına rağmen insanlar ömür boyu hapisle cezalandırılmaktadır.

Bu şekilde, ABD, hapishaneleri ucuz emekle doldurmayı başarabilmektedir. Örneğin, 1982’den 2000’e kadar, California’da hapishane popülasyonu %500 artmıştır. Popülasyona ayak uydurmak zorunda kalan California, 280-350 milyon dolar kadarlık bir harcamayla, 23 yeni hapishane inşa etmek durumunda kaldı. Bu, California’nın hapishane popülasyonu ve hapishane sayısı artışında tek başına olduğu anlamına gelmiyor. California’nın hapishaneleri kamusal ve harcamaları kamu işlerine bağlı olmasına karşın; diğer birçok eyalet, özel hapishane binalarına onay vermektedir. New Mexico’daki tutsakların %40’ından fazlası özel hapishanelere yerleştirilmiştir. 2016’da ABD’de 128.063 kişi özel hapishaneye yerleştirilmiş, bu rakam toplam eyalet ve federal hapishane nüfusunun %8.5’ini temsil etmektedir. 2000’den beri özel hapishaneye yerleştirilen tutsakların sayısı %47 oranında artış göstermiştir.

Büyük şirketler lobisinden etkilenen Birleşik Devletler Kongresi, 1979’da ABD şirketlerinin hapishane emeği kullanmalarına izin veren Prison Industry Enhancement Sertifikasyon Programı’nı yürürlüğe koydu. Bu dönemde hapishane nüfusunun artmasıyla ve özellikle 1994’ten sonra, katılan şirketler için kârlar ve hükümetin ve onun özel yüklenicilerinin gelirleri yükseldi. Federal Cezaevleri Bürosu şu anda tutsaklara saat başı bir doların altında ödeme yapan Federal Hapishane Endüstrileri (UNICOR) adlı bir program yürütmektedir. Program, 2016 yılında, bu paranın hapishane çalışanlarına oldukça az aktarılmasıyla birlikte 500 milyon dolarlık bir satış gerçekleştirdi. California’daki hapishane işçiliği programı 2017 yılında 232 milyon dolar satış yaptı. ABD’deki hapishane emeği kaynak olarak görünmektedir. İş Fırsatı Vergi Kredisi (WOTC) kapsamında, işverenler, “riskli hedef grupları” için bir ödül olarak kullandıkları her *çalışabilir tutsak* formu için 2.400 dolar vergi kredisi almaktadırlar.

Sevdiğiniz Markalar

Hapishane emeği milyar dolarlık bir sektördür ve bu köle emeğinin faydalanıcıları en büyük şirketlerin ve en çok bilinen markaların bazılarından oluşmaktadır. Tam olarak yüzlerce şirket ve firma bu emeği sömürmektedir. Sol İş Gözlemcisine (Left Business) göre, federal hapishane endüstrisi, tüm askeri kaskların, savaş malzemelerinin ve diğer ekipmanların %100’ünü üretmektedir.

Hapishane çalışanları, ekipman montaj hizmetleri için tüm pazarın %98’ini tedarik etmektedir: boya ve boya fırçalarının %93’ü; soba takımının %92’si; vücut zırhının %46’sı; ev aletlerinin %36’sı; kulaklıkların/mikrofonların/hoparlörlerin %30’u; ve mobilyaların %21’i, uçak parçaları, tıbbi malzeme ve daha fazlası. Ayrıca tutsaklar kör insanlar için rehber köpekleri bile yetiştiriyorlar. Hapishane çalışanları bu kadar büyük bir miktarlarda artı değer üretirken, hapishane fabrikasına bağlı olarak günde sadece 90 sent ile 4 dolar arasında bir ücret alıyor. Mevcut federal asgari ücret saatte 7,25 dolar, yani hapis cezası asgari ücretin 1/15’i ile 1/65’i arasında ödeniyor. Aşağıda, bu sömürüden yararlanan en büyük ABD şirketlerinden bazıları bulunmakta:

UNICOR, 83 fabrikayı ve 12 binden fazla hapishane işçisini, çağrı merkezinde çalışan, saatte 23 cent kadar az bir ücret alan, askeri vücut zırhı gibi ürünlerin üretimini yönetmektedir. 2013 yılında federal tutsaklar, 100 milyon dolar değerinde askeri üniforma yaptılar. UNICOR aynı zamanda geçmişte, savunma müteahhitleri Raytheon ve Lockheed Martin için Patriot füze parçalarını, Boeing ve General Dynamics gibi diğerlerinin parçalarının üretimini de yönetmişti.

2011’den beri, Whole Food da hapishaneden yararlanmakta. 2016 yılında Amazon tarafından satın alınan bu şirket, Haystack Mountain Goat Dairy ve Quixotic Farming’den balık satın almak için ucuz hapishane emeği kullanan iki özel satıcıdan süt ve sürü keçi üretmektedir.

ABD’deki en büyük perakendecilerinden biri olan Walmart da, üretim amacıyla tutsakları kullanıyor. Şirket, ürünlerin yeniden satılabileceği şekilde UPC barkodlarının ürünlerini temizlemek için tutsakları “işe alıyor”. Aynı zamanda, kadın tutsakların kötü çalışma koşulları, yetersiz tıbbi bakım ve çok düşük maaşla karşı karşıya olduğu çiftliklerden ürün satın alıyor. Starbucks da maliyetleri düşürmek için hapishane emeği kullanıyor. Starbucks’ın taşeron firması Signature Packaging Solutions, Washington eyalet tutsaklarını tatil günlerine özel üretilen kahvelerini paketlemek için kiralıyor.

McDonald’s da aynı şekilde, dondurulmuş gıdalar üretmek ve köftesi için sığır eti işlemek için hapishane emeğini kullanıyor. McDonald’s restoranlarında hamburgerleri ve patates kızartmasını hazırlayan, minimum ücret karşılığında çalışan işçiler, hapishane işçilerinin ürettiği üniformaları giyiyor. Tutsaklar, McDonald’s için ekmek, süt ve tavuk ürünlerini de işliyor. McDonalds’ın rakibi Wendy’nin, operasyon masraflarını azaltmak için hapishane emeğine bağlı olduğu da tespit edildi..

Sprint, telekom şirketi, çağrı merkezlerinde telekomünikasyon hizmetleri sağlamak için hapishane tutsaklarını kullanıyor ve başka bir telekom şirketi olan Verizon da aynı şeyi yapıyor. Amerikan Havayolları ve araba kiralama şirketi Avis de, tutsakları rezervasyon almaları için kullanmakta.

Victoria’s Secret da, üretim maliyetlerini azaltmak için hapishane emeğini kullanıyor. Güney Carolina’da kadın tutsak ürünleri dikmek için kullanıldı. Hapishane işçilerinin “made in” etiketlerinin yerine “Made in USA” etiketleri yerleştirmek için kullanıldığı da bildiriliyor! Kmart ve J.C. Penney de, Tennessee hapishanelerinde tutuklular tarafından kot pantolon satıyorlar..

ABD kamuoyunun sahip olduğu emekli maaşı ve diğer yatırımların bir kısmı, Fidelity Investments tarafından hapishane emeği veya hapishane sanayi kompleksiyle sağlanmaktadır. Yatırım şirketi, tutsakların üretimde kullanımını yetkilendiren ve artıran yasalar oluşturan Amerikan Yasama Konseyi’ne (ALEC) kaynak sağlamaktadır.

Amerika’yı Yeniden “Harika” Yapalım (Make America Great Again)

Amerika’yı yeniden harika yapalım gayesinin bir yolu, ABD’deki ücretlerin, ABD burjuvazisi için yeniden üretime geçtiği noktaya kadar bastırılmasını sağlamaktı. ABD’de medyan reel ücret artışı küresel mali krizden önce durgunlaştı, o zamandan bu yana daha da geriledi, böylece ABD’deki ortalama ücretler on yıl öncesine göre daha da düştü. Hapishane emeği, ucuz emek ve çalışan adına geçmişe oranla çok daha önemli bir kaynak haline geldi. Tutsaklar yalnızca ucuz işçi değil, aynı zamanda kontrol edilmesi kolay çalışanlar. İş verenler tutsakların sağlık masraflarını karşılamak ya da onlara sigorta yapmak zorunda değil. Ücretli işten çıkarma, ailevi sorunlar ve maaş zamları gibi durumlar hakkında endişe duymaları da gerekmiyor. Hapishane emeği aslında teoride Stalin’in emek kamplarından (Gulaglar) çok da farklı işlemiyor ama tabii ki ABD bunu insan haklarının yararına yapmıyor. Federal Hapishane Endüstrisi bunun reklamını, tutsakların emeğiyle diğer endüstrilere fayda sağlanması “işleri yeniden kazandırmak” şeklinde yapıyor. Ücretsiz işçi çalıştırmak için bunu yaptıklarından elbette bahsetmiyorlar.

“Amerika’yı yeniden harika yapma”nın, ABD hapishanelerinde olduğundan daha kötü koşulların olduğu ülkelerde yabancı hapishane emeğinin kullanılmasını da beraberinde getirmesi hiç de şaşırtıcı değil. Çin, doğrudan ABD’ye ihraç edilen ürünlerin bir kısmını oluşturan malları üretmek için hapishane emeğini kullanıyor. Financial Times’ın araştırmalarına göre, 2.3 milyondan oluşan tutsak nüfusuna sahip olan Çin, yükselen ücretlerin neden olduğu azalan kârı dengelemek için hapishane emeğini kullanıyor. Sarımsak gibi tüketim ürünleri, el çantaları gibi ürünler ve endüstriyel ürünlere yönelik kablolama montajı, Çinli tutsaklar tarafından yürütülen iş türüne örnektir. Öte yandan ABD, hapishane emeğinin ithal ediliyor oluşunu asla kabullenmemektedir. Örneğin, Arizona’daki bir kadın, Walmart’tan satın aldığı el çantasının içinde Çince bir not bulmuştur. Notta şöyle yazmaktadır:

“Guanxi’deki Yingshan Hapishanesi’ndeki tutsaklar her gün 14 saat çalışmaktadır. İşini tamamlamayan her kim olursa, dayak yer. Çin’de bir tutsak olmak, ABD’de bir köpek olmaktan çok daha kötüdür.“

Öyle olacak ki, tutsak ürettiği çantanın ABD’ye gönderildiğinin farkındadır, ancak ABD’de koşulların buna benzer şekilde olduğunun bilincinde değildir. Tonghua Hapishanesi’ndeki bir başka tutsak da Financial Times’a şöyle açıklama yapmıştır: “Genellikle sabah 5’ten akşam 9’a kadar çalışmamız gerekiyor ki hapishane çok daha fazla para kazanabilsin.”“

China Labour Watch sözcüsü Mr Li şöyle söylemiştir: “Hapishaneler, şirketler gibi satış ekipleriyle şirketler gibi işletilmektedir.“

ABD ve dünya işgücünün artan sömürüsünün altında yatan gerçek, kâr oranının düşme eğilimidir. İstihdam oranının artırılması, emekli maaşlarının azaltılması ve basit ücret kesintileri, kâr oranının, yeniden üretime geçme çabasıyla, düşme eğilimini telafi etmenin yollarıdır. Elbette bu eğilim fenomeninin tek kurbanı ABD değildir, aynı zamanda ABD’nin rakipleri de bu kapitalist krize dahil olmuştur. 2008’deki mali çöküş, kâr oranındaki düşüşün dolaylı bir ürünüdür, çünkü firmalar üretimde yatırımı azaltmaktadır, çünkü bu yeterince kârlı değildir ve bunun yerine spekülasyona yatırım yapmaktadır. Ve mali çöküşün üzerinden on yıl geçmiş olmasına rağmen, evrensel kapitalist sistem şimdi on kat daha zordadır ve 250 trilyon dolar çöküştedir.

Trump yönetimi açıkça, hapishane emeğinin sömürülmesinin devam etmesinin tek yol olduğunu düşünüyor. Obama dönemindeki planlanlarda yer alan özel hapishanelerin kapatılmasının tam aksine, hapishanelerin çoğalması ve hapishanelerin doldurulması hedeflenmektedir. Bu, kârları korumaya çalışmak adına işçi sınıfının daha da acımasızca sömürülmesi gerektiğini gösteren kanıttır.

Son zamanlarda solcu kampanyalar, bu hapishane emeğinin sömürüsünün bitmesi adına çalışmalar yürütmeye başlamıştır. Fakat bu diğer reformist kampanyaların çalışmalarından pek de farklı değildir. Çok bariz ki, bütün bu çalışmalar kapitalist bir sistem çerçevesinde gerçekleşemez. ABD’de Bernie Sanders ve Birleşik Krallık’taki Corbyn gibi sol politikacıların, kapitalizmin yeniden biçimlendirilebileceğine dair söylemlerine rağmen, sistem herhangi bir taviz vermeyi göze alamaz. Sanders’ın ve Corbyn’in sözleri hiçbir zaman tutulmayacaktır. ABD’de hiçbir zaman ücretsiz eğitim olmayacak, aynı şekilde Birleşik Krallık’taki harçlar da hiçbir zaman kaldırılmayacak.

Kapitalizm, krizin ileri aşamasındadır. Bu, ücretlerin oldukça düşürülmesi, istismarın artması, emeklilikteki indirimler, sosyal yardımlardaki azalma, konut ve sağlık hizmetlerinin ücretlendirilmesi anlamına gelmektedir.

ABD ve dünya işçi sınıfının günlük sömürüsünden ve aynı zamanda hapishane fabrikalarından kurtulmanın tek yolu, ücretli emeğe, emtia üretimine ve değer yasasına son vermektir. Yalnızca kendi kârlarını önemsedikleri bu çürümüş sistemi değiştirebiliriz. Kapitalizmin tarihe gömülmek üzere olduğunu fark edelim ve ücretli emek sistemini de devirelim!

*Kaynak: Libcom.org

https://libcom.org/blog/new-us-prison-strike-takes-us-dark-heart-capitalism-03092018

Çeviri: Mulungu Kitap Kolektifi

 

Bu çeviri Meydan Gazetesi’nin 47. sayısında yayınlanmıştır.

The post Hapishane Grevleri Kapitalizmin Gerçeklerini Gösterdi* appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/11/12/hapishane-grevleri-kapitalizmin-gerceklerini-gosterdi/feed/ 0
Röportaj: Sofya’da Tutsaklar Örgütleniyor https://meydan1.org/2018/02/16/roportaj-sofyada-tutsaklar-orgutleniyor/ https://meydan1.org/2018/02/16/roportaj-sofyada-tutsaklar-orgutleniyor/#respond Fri, 16 Feb 2018 09:31:19 +0000 https://test.meydan.org/2018/02/16/roportaj-sofyada-tutsaklar-orgutleniyor/ Meydan Gazetesi: Devletin seni Sofya Hapishanesi’nde tutmasının nedeni nedir? Ne zamandan beri Sofya Hapishanesi’ndesin? Jock P: Bir Neo-Nazi nefret suçunu engelledikten sonra tutuklandım. 15 Neo-Nazi bir Roman’ı döverken onları durdurdum ve kendimi korudum. Aslında bir insanı ve kendimi savunduğum için hapisteyim. Ocak 2018 itibariyle 10 yıldır hapishanedeyim ve yaklaşık 7 ya da 8 yılım kaldı. […]

The post Röportaj: Sofya’da Tutsaklar Örgütleniyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Sofya hapishanesinde, geçtiğimiz aylarda yoğunlaşan, tutsaklara karşı uygulanan şiddet bu alanda mücadele eden tüm insan hakları örgütlerinin gündeminde. Hala sürmekte olan bu adaletsizlikler, kimi zaman doğrudan hapishane yönetimince kimi zaman yönetimin kolladığı çeteler eliyle gerçekleşiyor.

Gazetemizi hazırladığımız sırada, Sofya Hapishanesi’ndeki tutsakların başlattığı açlık eylemi, durumun ne noktaya ulaştığını görmek açısından önemli. Hapishanedeki süreci, yaşananları ve tutsakların buna karşı verdikleri örgütlü mücadeleyi anarşist tutsak Jock P. ile konuştuk.

Meydan Gazetesi: Devletin seni Sofya Hapishanesi’nde tutmasının nedeni nedir? Ne zamandan beri Sofya Hapishanesi’ndesin?

Jock P: Bir Neo-Nazi nefret suçunu engelledikten sonra tutuklandım. 15 Neo-Nazi bir Roman’ı döverken onları durdurdum ve kendimi korudum. Aslında bir insanı ve kendimi savunduğum için hapisteyim. Ocak 2018 itibariyle 10 yıldır hapishanedeyim ve yaklaşık 7 ya da 8 yılım kaldı.

Bulgaristan Tutsaklar Birliği (BPRA)’nin tutsakların yaşadıklarına ilişkin bildirisini okuduk. Yaşadığın şiddeti örneklerle yazar mısın? Ve bu şiddet süreci ve hapishane yönetimi arasındaki ilişki nedir?

Bulgaristan hapishanelerindeki kitlesel ve sistematik şiddet, hapishane müdürüne göre değişiyor. Ancak sorun şu ki, şimdiye kadar tek bir gardiyan veya hapishane müdürü, Bulgaristan hapishanelerinde tutsaklara işkence yapıldığı için görevden alınmadı veya mahkum edilmedi. Onlar dokunulmazlık altında işlerine devam ediyorlar. 2014’te Sofya Hapishane Müdürü Peter Krestev, Sofya Hapishanesi’ndeki bir sürü işkence vakası nedeniyle görevden alındı. 2 yıl sonra Nisan 2017’de devlet eski müdür Peter Krestev’i Sofya Hapishanesi’ne geri gönderdi ve kısa sürede hapishane eski haline döndü. Özellikle koruduğu eroin satıcısı çete, güçlerini kullanarak diğer tutsaklara kötü muamele yapılmaya başlandı. Müdür geri döndükten sadece 3 ay sonra hapishanenin spor salonunda, bu eroin çetesi boyun eğmeyi reddeden birine tecavüz etti. Tecavüzcülere hiçbir yaptırım uygulanmadı. Yani hapishane yönetiminin bize uyguladığı iki tür şiddet var, doğrudan gardiyanların şiddeti ve korudukları çetelerin şiddeti. Gardiyan Mitko Ivailov Spasov örneğinde olduğu gibi sadist bir zevk için ya da bilgi almak için tutsaklara işkenceler yapılıyor.

Hapishanedeki şiddet ile hapishane idaresi arasındaki bağlantı şöyle; özellikle Müdür Peter Krestev, hapishanelerinde kaos ve bir korku havası olmasını sever ve bunu sürdürmek için gardiyanları ve koruduğu mahkumları, genel hapishane nüfusuna karşı rastgele bile olsa şiddet uygulamaları yönünde cesaretlendirir. Hapishane yönetiminin yalnızca gardiyanların suçlarını örtbas ettiğini söylemek yeterli değildir, çünkü aktif olarak teşvik ederler. Bu sebeple de “İşkenceyi Önleme Komitesi” Sofya Hapishanesi’ni tutsaklara işkence yapmak için kullandıkları odalara kamera koymaya zorladı.

Tutsakların bu şiddete karşı tepkisi nedir?

BPRA’dan önce işkence gören tutsaklar tecritte ve yalnızdı. 10 vakanın 9’unda işkence gören tutsaklar tecrit ediliyordu çünkü hapishane, tutsağın şiddet uyguladığını iddia ediyor ve bu nedenle işkenceyi yasal güç kullanımı adıyla meşrulaştırmaya çalışıyordu. Tutsak tecrit edildiğinde, yardım alamaz, hatta yardım isteyemez haldeydi. BPRA ile birlikte şimdi, ne zaman bir tutsak işkence görse, bir avukatın işkence gören tutsakla görüşmesini ve ona basit bir soru sormasını örgütledik; “yardım istiyor musun?”. Tutsaklar bazen çok korkuyor ve hukuki yardımı reddediyorlar, diğer durumlarda avukatın temsilini kabul ediyorlar. Aslında, işkence gördükten veya dövüldükten sonra avukat tutmak her zaman en iyisidir, çünkü hapishane yetkililerini korkutarak size daha fazla taciz etmelerinin önüne geçer. Bir avukat tarafından korunmayan tutsakların, başta aynı gardiyanlar tarafından tekrar taciz edilmesi muhtemeldir.

Fakat birçok tutsak şimdi dayanışmanın gücünü görüyor ve bir tutsak dövüldüğünde ya da işkence gördüğünde hemen BPRA’ya bilgi veriyor ve bir avukat o tutsağı gidip görüyor. Bunun önemini, BPRA sonrasında hapishanedeki zihniyet ve pratiklerde büyük bir değişim yaşandığını görerek anladık. Eskiden tutsakların yardım alabilecekleri hiç kimse yoktu ve tutukluların % 90’ı bireysel davranışlar gösteriyordu. Şimdi dayanışma ile şiddetten korunmak için birbirimize yardımcı olabileceğimizi gördük.

Bulgaristan Hapishaneleri Birliği/BPRA ne zaman kuruldu? Birliğin amacı nedir? Anladığımız kadarıyla anarşist bir oluşum değil mi?

Bulgaristan Hapishaneleri Birliği, 2012 yılında devlet kaydı ile yasal olarak kurulmuştur ve çok fazla anarşist özelliğe sahip olduğu halde “anarşist” değildir. BPRA’nın bir tüzüğü vardır ve tüzüğünün kapsamı “devlet tarafından alıkonulanların” haklarını korumaktır. Bu bakımdan bu ilgi alanının dışında politikalarımız veya etkinliklerimiz yok. Ayrıca tüzüğümüzde, bizim için önemli kurumlardan biri olan Avrupa Önerilen Hapishane Kuralları’nın Bulgaristan’da uygulanması destekleniyor. Yine de anarşist özelliklerimiz, sadece tutsakların ve eski tutsakların BPRA üyesi olabilmesi, bu yüzden kendimiz için mücadele eden tutsak işçiler olmamız ve tutsak olmayanlar tarafından yönlendirilmememiz veya yönetilmememizdir. Bu bağlamda BPRA bir sendikalizm biçimidir ve hatta birçok tutsak BPRA’ya “Sendika” diyor. BPRA’nın tüzüğünde yer alan resmi hedefleri olmasına rağmen, BPRA’nın kurucu üyelerin biri olarak tüzüğe katkıda bulunanlardan biri olarak BPRA’nın hedeflerine paralel, her zaman inandığım kişisel hedeflerim var. Örneğin, Bulgaristan’daki tutsaklar içinde bir sınıf bilinci yaratmak, ortaklığımızı oluşturmak ve onu tanınabilir bir kimlik haline getirmek. Sonuçta son derece etkili olsak da hala toplumsal bir hareket değiliz ve gücümüzün çoğu STK’lara verilen yasal haklardan kaynaklanıyor.

Karşılaştığınız şiddetle ilgili Bulgaristan’daki platformların veya örgütlerin tepkisi nedir? Herhangi bir protesto veya hukuki destek var mı?

Örgütler ya da “platform”lar hiçbir şekilde Bulgaristan hapishanelerindeki şiddete tepki göstermedi. Bulgaristan Helsinki Komitesi adı verilen ve çok aktif olan ve tutsaklara yasal destek sağlayan bir liberal STK var, ancak onlar aynı zamanda genel bir insan hakları örgütü ve tutuklu haklarına gerekli dikkati veremiyorlar. Daha fazla hapishaneye ulaşabilmek için genişlemeliyiz. Fakat tutsakların haklarını savunmak isteyen avukatlar bulmak zor, çünkü çoğunlukla iş hukuku veya eşya hukuku çalışmak istiyorlar. İşin gerçeği Bulgaristan’da çoğu insan, diğerleri için özellikle de hapishanedeki işçiler için bir şey yapmak istemiyor.

En azından 10 yıllık hapishane hayatımda, dışarıdaki insanların veya örgütlerin Bulgaristan hapishanelerindeki işkence ve insanlık dışı muameleye herhangi bir eylem yaptığını görmedim ve böyle bir eylemi hatırlayan kimse yok. Ama bunun bu yıl değişeceğini umuyoruz, çünkü BPRA dayanışma ve eylem çağrısında bulundu ve “Otonom Fabrika” isimli bir kolektif, Sofya Hapishanesi Müdürü’ne karşı eylemler örgütlüyor ve görevden alınma talebimizi destekliyor. Hepimiz bunun, dışarıdaki insanların hapishanede neler olduğunu önemsemesi konusunda bir başlangıç olacağını umuyoruz. Elbette Bulgaristan’daki gerçek anarşistlerin hepsinin işkenceye ve tutsakların insanlık dışı muamelesine karşı dayanışma çağrımıza katılacağını biliyorum. Ancak şu ana kadar, buradaki anarşist bireylerin de örgütlerin de dayanışma noktasında açık bir eksikliği var.

BPRA ile uluslararası dayanışma eylemleri var mı?

Uluslararası destek hep oldu ve çok destek aldık. Bu alanda mücadele eden örgütlerin desteği olmaksızın BPRA, kağıt üzerinde bir isim olmaktan öte bir şey olmazdı. Şimdiye kadar ulusal hapishane yönetimine karşı hukuk savaşlarımız için maddi destek bulma ve gönderme konusunda çok etkili oldular. Bulgaristan devleti, hapishane müdürlerinin suçlarını unutturup, son derece olumsuz insan hakları sicilini irdelemeden Avrupa Birliği ile bütünleşmesi mümkünmüş gibi davranıyor. Bulgaristan şu anda Avrupa Birliği’nde kişi başına düşen en büyük insan hakları ihlalcisi ve BPRA bu gerçeğe dikkat çekmek ve özellikle de insan hakları ihlallerinin belgelenip kanıtlandığı Sofya Hapishanesi’ne dikkat çekmek istiyor. İnsanlardan dünyanın dört bir yanındaki Bulgaristan Büyükelçilikleri’nde ve mümkünse Avrupa Komisyonu ve Avrupa Delegasyonu ofislerinde protesto yapmalarını istiyoruz. Bu protesto gösterileri sırasında insanlar, büyükelçilikler vasıtasıyla Adalet Bakanlığı’na resmi şikâyetler sunarak, Sofya Hapishane Müdürü Peter Krestev’in insan haklarının kitlesel ihlallerinden dolayı derhal görevden alınasını talep edebilir.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Özellikle de son 2 yıldır Türkiye’deki hapishanelerin durumunun son derece kötüye gittiğini ve hatta Bulgaristan hapishanelerinden daha kötü durumda olduğunu biliyoruz. Bu bakımdan Türkiye’de hapishanede bulunan ya da onlara destek olan yoldaşların, Avrupa’daki en kötü hapishanelerde olduklarını söyleyebilirim. Türkiye’deki tutsak yoldaşlarımızdan daha iyi bir konuma sahip olduğumuzu biliyorum. Her ne kadar mücadelelerimiz farklı engellere sahip olsa da, (örneğin burada Bulgaristan tutsaklarının, geleneksel olarak halktan hiçbir desteği yok) kalbim oradaki hapishanelerde mücadele edenlerle birlikte. Bulgaristan devletine karşı düzenlenen uluslararası eylemlerin, son 2 yıldır şüphesiz açık ve resmi faşizm dönemine giren TC Devleti’ne karşı olacağından çok daha etkin olacağına inanıyorum. Türkiye’de tutsaklara yardım etmenin en iyi yolu devrimci hareketler aracılığıyla olacaktır.

Bulgaristan hapishanelerindeki tutsakların mücadelesini selamlıyoruz. Dayanışmayla.

Bu röportaj Meydan Gazetesi’nin 43. sayısında yayınlanmıştır. 

 

The post Röportaj: Sofya’da Tutsaklar Örgütleniyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/02/16/roportaj-sofyada-tutsaklar-orgutleniyor/feed/ 0
Açlık Grevinin 63. Gününde KCK’den Tutsaklara Çağrı https://meydan1.org/2017/04/18/aclik-grevinin-63-gununde-kckden-tutsaklara-cagri/ https://meydan1.org/2017/04/18/aclik-grevinin-63-gununde-kckden-tutsaklara-cagri/#respond Tue, 18 Apr 2017 12:59:27 +0000 https://seninmedyan.org/?p=1876 25 Hapishanede sürmekte olan açlık grevlerinde kritik günlere girildi. OHAL sonrası hapishanelerde artan hak ihlalleri ve baskılara karşı tutsakların başlatmış oldukları açlık grevinde Sincan ve Şakran hapishanelerinde tutsakların sağlığı açısından kritik günlere girildi. Sağlık durumu kritik aşamaya gelen ve birçok tutsağın kan kusmaya başladığı açlık grevlerine ilişkin, KCK’den bir açıklama geldi. KCK yaptığı açıklamada, ‘Bizler de […]

The post Açlık Grevinin 63. Gününde KCK’den Tutsaklara Çağrı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

25 Hapishanede sürmekte olan açlık grevlerinde 
kritik günlere girildi.

OHAL sonrası hapishanelerde artan hak ihlalleri ve baskılara karşı tutsakların başlatmış oldukları açlık grevinde Sincan ve Şakran hapishanelerinde tutsakların sağlığı açısından kritik günlere girildi. Sağlık durumu kritik aşamaya gelen ve birçok tutsağın kan kusmaya başladığı açlık grevlerine ilişkin, KCK’den bir açıklama geldi. KCK yaptığı açıklamada, ‘Bizler de halkımız da gündemleşen konuların takip edilmesi ve bu yönlü mücadelenin başka yol ve yöntemlerle verileceği inancıyla süresiz dönüşümsüz açlık grevinin bırakılmasını istiyoruz’ dedi

KCK: “300 civarındaki arkadaş ölüm orucunu sürdürürken, binlerce tutsak da dönüşümlü açlık grevi yürütmektedirler… Halkımız da demokratik kamuoyu da bizler de bundan sonra zindan direnişçilerinin gündemleştirdiği konuları takip edeceğiz ve bu yönlü gereken çaba içinde olacağız. Bu çerçevede halkımız ve demokratik güçlerden gelen talepler de dikkate alınarak ölüm sınırına gelen eylemler derhal sonlandırılmalıdır” diyerek tutsaklara çağrı yaptı.

The post Açlık Grevinin 63. Gününde KCK’den Tutsaklara Çağrı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/04/18/aclik-grevinin-63-gununde-kckden-tutsaklara-cagri/feed/ 0
“Devletin Tutsak ve Tecrit Politikalarına Karşı Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi” – Röportaj https://meydan1.org/2017/01/03/devletin-tutsak-ve-tecrit-politikalarina-karsi-tutsaklarla-dayanisma-inisiyatifi-roportaj/ https://meydan1.org/2017/01/03/devletin-tutsak-ve-tecrit-politikalarina-karsi-tutsaklarla-dayanisma-inisiyatifi-roportaj/#respond Tue, 03 Jan 2017 08:57:06 +0000 https://test.meydan.org/2017/01/03/devletin-tutsak-ve-tecrit-politikalarina-karsi-tutsaklarla-dayanisma-inisiyatifi-roportaj/   Meydan: Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi, kurulduğu günden bu yana, toplumsal muhalefet içinde önemli bir boşluğu dolduruyor ve hapishanelerde yaşananların bilgisini dışarıya taşıyor. Böyle bir inisiyatife niçin ihtiyaç duyulduğundan ve TDİ’nin kuruluşundan kısaca bahsedebilir misiniz? Zarife Çalaman: TDİ, özellikle 15 Temmuz’dan sonra oluşturduğumuz bir inisiyatif. Hapishanelerde artan baskı, FETÖ bahane edilerek daha da meşrulaştırıldı. Hapishaneler hedef […]

The post “Devletin Tutsak ve Tecrit Politikalarına Karşı Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi” – Röportaj appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
 

15857118_10211509776275611_1978150417_o

Hapishanelerde giderek artan baskı, şiddet ve işkenceye karşı tutsaklarla dayanışmak için geçtiğimiz Ağustos ayında kurulan Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi’nden Nihat Göktaş, Abdülmelik Yalçın, Sevgi Gülmez ve Zarife Çamalan ile inisiyatifin kurulma amaçlarını konuştuk. İnisiyatifin de düzenleyicileri arasında bulunduğu “19 Aralık’tan OHAL’e Direniş Sürüyor” etkinliği öncesinde, TDİ gönüllüleriyle yaptığımız röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

Meydan: Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi, kurulduğu günden bu yana, toplumsal muhalefet içinde önemli bir boşluğu dolduruyor ve hapishanelerde yaşananların bilgisini dışarıya taşıyor. Böyle bir inisiyatife niçin ihtiyaç duyulduğundan ve TDİ’nin kuruluşundan kısaca bahsedebilir misiniz?

Zarife Çalaman: TDİ, özellikle 15 Temmuz’dan sonra oluşturduğumuz bir inisiyatif. Hapishanelerde artan baskı, FETÖ bahane edilerek daha da meşrulaştırıldı. Hapishaneler hedef haline getirilmeye çalışılıyor. Devrimcilerin üzerindeki baskıyı arttırmak, dışarıyla ilişkilerini kesip tecrit uygulamak istiyorlar. Bu süreçte, içerdeki tutsakların her zamankinden daha fazla sesi olmamız gerekiyor.

OHAL’den sonra devrimci tutsaklara yönelik uygulamalarda değişiklikler oldu mu?

Nihat Göktaş: Evet, tecridin ağırlaştırılması; açık görüşlerin ayda birken, iki ayda bire çıkarılması; telefon görüşlerinin bir haftadan iki haftaya çıkarılması; arkadaş görüşlerinin iptal edilmesi ve avukatlarla yapılan görüşmelerin kameraya alınması gibi birçok uygulama değişikliği oldu. Bütün bunlar, OHAL ile beraber geldi. Hapishanelerdeki şartlar, OHAL bahane edilerek gittikçe zorlaşıyor.

Yakın zamanda düzenlediğiniz 19 Aralık etkinlikleri kapsamında, Sarıgazi Mezarlığı’nda anma ve basın açıklaması gerçekleştirmek isterken polis tarafından gözaltına alındığınızı biliyoruz. Yaşanan polis saldırısından ve gözaltından bahsedebilir misiniz?

Abdülmelik Yalçın: 19 Aralık Katliamı’nda yaşamını yitiren yoldaşlarımızı anmak ve devletin tutsaklara yönelik baskı ve işkencelerini protesto etmek için, inisiyatif olarak, 13 Aralık tarihinde Sarıgazi Mezarlığı’nda bir anma programı gerçekleştirecektik. Ancak mezarlık çevresini ablukaya alan polis, akrep olarak bilinen zırhlı araçlarla önümüzü kesti. Araçlardan inen maskeli özel harekat polisleri tarafından, ters kelepçe takılarak gözaltına alındık. Karakola götürüldüğümüzde, oradaki polislerden biri, tutulduğumuz bölüme iki defa kurşun sıktı. Gözaltı süresince avukatlarımızla görüşmemiz engellendi; çeşitli hakaretlere ve tehditlere maruz kaldık.

Devlet, bu saldırısıyla, 19 Aralık Katliamı’nda yitirdiğimiz yoldaşlarımızı anmamızı engellemek istedi; ama başaramadı. Bugün burada, bu etkinliği yapıyor oluşumuz, bizi engellemek isteyen devlete bir cevaptır.

19 Aralık’ın yıldönümünde düzenlediğiniz etkinliklerden haberdarız. İlerleyen süreçte buna benzer eylemlikler olacak mı?

Abdülmelik Yalçın: Mezar anmalarımız, tutsakların çizdiği resimlerin sergisi, bugün burada gerçekleştirdiğimiz 19 Aralık Katliamı’nı anma etkinliğimiz ve yapacağımız basın açıklamamızla bu haftanın etkinliklerini sonlandırmış olacağız. Ama elbette etkinliklerimiz, çalışmalarımız sürecek. Tutsaklara kart yollama, kitap gönderme gibi dayanışma eylemlerimiz sürecek.

19 Aralık Katliamı bu coğrafyada verilen devrimci mücadelede önemli bir yerde durmakta. Peki, 19 Aralık’ın sizin için önemi nedir?

Nihat Göktaş: 16 sene önce hapishanelerde yapılan saldırılar sonucunda, F tipi dediğimiz hücreleri hayata geçirdiler. Kendi politikalarını hayata geçirmek için hapishaneleri de kendi istedikleri düzene sokmak istediler. Devrimciler hapishanelerde çoğunluktaydı. Bu yüzden tecrit ve izolasyon politikalarını uyguladılar. Aynı zamanda devrimcileri düşüncelerinden de vazgeçirmek istediler. Ancak büyük bir direnişle karşılaştılar ve devrimci tutsakların iradesini kıramadılar.

19 Aralık sürecinde Adli Tıp, Wernicke Korsakoff hastaları için “yalan söylüyorlar, hasta değiller” demişti. Şimdi de hapishanelerde birçok hasta tutsak var ve tedavileri sağlanamıyor; Adli Tıp’ın hasta tutsaklara yönelik tavrı hala aynı mı?

Nihat Göktaş: Bizleri 6 ayda bir Adli Tıp’a gidip kontrol olma şartıyla serbest bırakmışlardı. Arkadaşlarımız daha iyileşmeden, Adli Tıp tarafından “sağlıklı” raporu verildi. Hemen arkasından da tutuklama kararı… Bugün de hasta tutsaklar için aynı uygulamalar söz konusu. Örneğin Güler Zere, ölüm sınırına geldiğinde serbest bırakıldı.

Adli Tıp, kendi mesleki etik kurallarına uymuyor. Sağlıklı ya da hapishanede kalabilir raporu verdiği birçok insan, şu anda ölüm sınırında ve hala serbest bırakılmıyor. Çünkü ölüm sınırında olan bir tutsak bile devlet için tehlikeli, sakıncalı…

Sevgi Gülmez: Benim kızım 130 gün yemek yemedi, 25 gün de su içmedi. Ölüm orucunda yaşamını yitirdi. Onlar yalan söylüyorlar. Yiyorlar dediler, hasta değil dediler. Ellerinden gelse herkesi tek seferde öldürürler. Ama insanlar direnmesini de bilir, yaşamasını da.

Nihat Göktaş, biliyoruz ki siz de 19 Aralık Katliamı’nı yaşayanlardansınız. Kaldığınız hapishanede neler oldu, bahsedebilir misiniz?

Nihat Göktaş: Ben Bursa Hapishanesi’ndeydim. 19 Aralık Gecesi ben nöbetçiydim. “Devrimci Tutsaklar Teslim Alınamazlar” sloganı, saldırının habercisiydi. Bütün nöbetçiler biliyordu. Saat 4 civarı geldiler. Ben de bu sloganı attım. Açlık grevimin 50’li günlerindeydim. Bursa’da 2 devrimci tutsak, yakılarak katledildi. Hastaneye kaldırıldık, bilincimiz kapalıydı.

Sonradan öğrendik ki ellerimizden ayaklarımızdan ranzalara kelepçelenmişiz, serumlar öyle takılmış. Çünkü bilincimiz yerine geldiği anda serumları koparıp atıyorduk; ellerimizi o yüzden kelepçelemişler ranzanın demirlerine… Bütün doktorlar biliyordu serumla müdahale edilirse sakat kalınacağını. Öldüremediklerini sakat bırakmak için bilerek yaptılar o müdahalelerin hepsini.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Nihat Göktaş: Her türlü saldırıda hapishanelerdeki devrimci tutsaklar direnmeyi biliyorlar. Biz kamuoyuna buradan çağrı yapıyoruz. Tutsakların daha fazla katledilmemesi, devletin saldırılarına maruz kalmaması için Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi ile birlikte hareket ederek bu saldırılar yaşanmadan önüne geçmeliyiz. Tutsaklar nasıl hapishanelerde üzerlerine düşeni yapıyorsa biz de dışarıda, tutsak yakınları, duyarlı insanlar olarak üzerimize düşeni yapmalıyız.

 

Gizem Şahin

[email protected]

Bu Röportaj Meydan Gazetesi’nin 35. sayısında yayınlanmıştır.

The post “Devletin Tutsak ve Tecrit Politikalarına Karşı Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi” – Röportaj appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/01/03/devletin-tutsak-ve-tecrit-politikalarina-karsi-tutsaklarla-dayanisma-inisiyatifi-roportaj/feed/ 0