The post Twitter’a Ücretli ‘Süper Takip’ Özelliği Geliyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Şirketten yapılan açıklamada, söz konusu içeriğin ilave tweet, grup üyeliği ya da haber bülteni formunda olabileceği belirtildi. Bu özelliğin bu yıl içinde devreye gireceği açıklandı ancak tarih verilmedi.
Twitter, “Süper takip” özelliğine ilişkin planlarını yatırımcılar için düzenlenen bir video konferansta açıkladı.
The post Twitter’a Ücretli ‘Süper Takip’ Özelliği Geliyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Meydan Gazetesi Telegram Yayınına Başladı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Meydan Gazetesi olarak basılı ve dijital mecralarda sansüre ve baskılara rağmen yayınlarımızı sürdürüyoruz. Bundan sonra; yaptığımız haberleri, paylaştığımız içerikleri ve yazıları Telegram kanalımız üzerinden de takip edebileceksiniz.
Meydan Gazetesi’nin Telegram kanalına BURADAN abone olabilir, paylaştığımız haberlere Telegram üzerinden anında ulaşabilirsiniz.
Meydan Gazetesi’nin sosyal medya hesapları;
The post Meydan Gazetesi Telegram Yayınına Başladı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Sosyal Medyaya Sansür Yasallaştı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
Sosyal medyaya ilişkin düzenlemeleri içeren ve yasaklar getiren kanun teklifi, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı.
AK Parti’nin MHP desteğiyle hazırladığı 9 maddelik sosyal medya teklifi, muhalefetin ve geniş kesimlerin eleştirilerine rağmen TBMM Genel Kurulu’ndan geçti. Yeni kanunla, Türkiye’de temsilci bulundurmayan sosyal ağlara 5 aşamalı yaptırım uygulanacak. Yükümlülükleri yerine getirmeyen sosyal ağlara 30 milyon liraya kadar para ve bant daraltma (erişememe) cezaları verilecek.
Kanun Teklifi Neleri İçeriyor?
-Türkiye’den günlük erişimi 1 milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcı Türkiye’de temsilci belirleyecek. Temsilci belirleme ve bildirme yükümlülüğünü yerine getirmeyen sosyal ağ sağlayıcıya, BTK bildirimden itibaren 30 gün içinde bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde sosyal ağ sağlayıcısına on 10 milyon lira idari para cezası verilecek. BU cezanın tebliği edilmesinden otuz gün sonra yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde idari para cezası otuz milyon TL olacak. İkinci kez verilen idari para cezası tebliğinden otuz gün içinde yükümlülük yerine getirilmediği takdirde sosyal ağ sağlayıcısı reklam vermesi yasaklanacak. Cezanın bir sonraki aşaması ise sosyal ağ sağlayıcısına bant genişliğinin yüzde 50 daraltılması olacak.
–Para cezaları bir yıl içinde tekrarlanması halinde cezalar bir kat arttırılarak uygulanacak.
–Kanun kapsamında verilen idari cezalar muhatabın yurtdışında bulunması halinde Bilgi teknoloji ve İletişim Kurumu tarafından bildirilecek.
–İçeriğin çıkarılması kararı verilebilecek.
–Yer sağlayıcılık bildiriminde bulunmayan veya bu kanundaki yükümlülüklerini yerine getirmeyen yer sağlayıcı hakkında 100 bin TL’den 1 milyon TL’ye kadar para cezası verilecek.
–Kişilerin sosyal ağ sağlayıcısına başvurmaları halinde, başvurudan 48 saat içinde olumlu veya olumsuz cevap vermek zorunda kalacak.
The post Sosyal Medyaya Sansür Yasallaştı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Sesli Tweet Geliyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Sosyal paylaşım sitesi Twitter’a sesli tweet özelliği geliyor. Şimdilik yalnızca İOS cihazlardaki sürümünde kullanıma açılan bu özellikle kullanıcılar bundan sonra 140 saniyeye kadar sesli mesaj iletebilecekler.
Sesli tweet özelliğinin android işlemcili cihazlarda da çok yakında başlayacağı belirtiliyor.
The post Sesli Tweet Geliyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Gazeteci Hakan Aygün Sosyal Medya Paylaşımları Bahanesiyle Tutuklandı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Twitter hesabında yer alan “ey İBAN edenler” ifadesi bahane alınarak gözaltına alınan gazeteci Hakan Aygün tutuklandı. Avukat Ahmet Çörtoğlu, Aygün’ün tutuklandığını “Üst sınırı üç yıl olan bir maddeyi dayanak yaparak deliller toplanmamış ve sanığın kaçma ihtimali ne binayen diye Hakan Aygünü attığı tweetler nedeniyle tutukladılar” dedi.
Hakan Aygün hakkında, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla ilgili olarak “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” ve “Hakaret” iddiasıyla suç duyurusunda bulunulmuştu.
Hakan Aygün gözaltına alınmadan önce söz konusu tweeti kendisinin yazmadığını, retweet olarak sayfasına geldiğini söylemişti. Perşembe akşam üstü saatlerinde Aygün’ün teknesinde üç saat boyunca arama yapıldı, bilgisayarına el koyuldu.Gazeteci Aygün, aynı paylaşımda, “ibanlı-imanlı” esprinin de hoşgörü ile karşılanması gerektiğini, iddia edildiği gibi dine hakaret olmadığını söyledi.
Gazeteci Hakan Aygün, Halk TV televizyonunda uzun süre çalışmış ve program yapmıştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hafta başında koronavirüsle ilgili bağış kampanyası başlatmış ve IBAN numaraları paylaşmıştı.
The post Gazeteci Hakan Aygün Sosyal Medya Paylaşımları Bahanesiyle Tutuklandı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Ankara Kuşu” Tutuklandı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>“Ankara Kuşu” kullanıcı adıyla twitter’da yaptığı paylaşımlar gerekçe gösterilerek gözaltına alınan Oktay Yaşar sevk edildiği mahkemece tutuklandı.
Ankara Savcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Oktay Yaşar, dün polis ekiplerince gözaltına alınmıştı. Anaakım medyanın haberlerine göre Oktay Yaşar hesabın kendisine ait olduğunu, bizzat kullandığını ve paylaşımları kendisinin yaptığını söylediğini iddia etti.
Yaşar’a terör örgütü propagandası yapma suçlaması yöneltiliyordu. İddiaya göre Ankara Kuşu’nda paylaşılan bilgileri aktaran whatsapp grupları ortaya çıktı ve bu kişilerin kimliklerinin belirlendi.
Ankara Kuşu hesabı devlet kurumlarına ve AKP’ye ilişkin kulis bilgileri olduğunu ileri sürdüğü gelişmeleri paylaşıyordu. Ankara Kuşu hesabının 500 binden fazla takipçisi bulunuyordu. Hesaba şu anda erişim sağlanamıyor.
The post “Ankara Kuşu” Tutuklandı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “İsyankar Yapay Zekalar” – Mine Yılmazoğlu appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
“Bu gezegendeki tüm memeliler, yaşadıkları çevre ile içgüdüsel olarak bir denge kuruyorlar. Ama siz insanlar öyle değilsiniz. Bir bölgeye yerleşiyorsunuz ve çoğalıyorsunuz, tüm doğal kaynakları tüketene kadar çoğalıyorsunuz. Canlı kalabilmenizin tek yolu başka bir bölgeye yayılmak. Bu gezegende bu şekilde yaşamını sürdüren bir organizma daha var. Ne olduğunu biliyor musunuz? Virüsler. İnsanlar hastalıktır. Bu gezegenin kanserleri. Sizler vebasınız. Ve bizler de bunların ilacıyız.”
Mutfak robotlarından insansız hava araçlarına kadar geliştirilen teknoloji ve teknolojinin yaşama olan etkisi; Ajan Smith’in, Matrix filmindeki bu repliğini doğrular nitelikte.
Günde 10-12 hatta daha fazla çalışmaya zorlandığımız kapitalist sistem, bir yandan da sıkıcı ve yapmak istemediğimiz işleri “daha kolay yapabilme imkanı” sundu; çeşitli özelliklere sahip robotlar üretildi. Tüm bu gündelik zorunluluklar içerisinde her birimiz, verilen komutları yerine getirdiğimiz hayatlar sürerken; yapmak istemediğimiz işleri, komut vererek başka “birilerine” yaptırmak isteyebiliyoruz. Bu, bazen bir mutfak robotu oluyor, bazen yapay zekalı bir bilgisayar.
Kabaca bakıldığında, sistem içerisindeki sıkışmışlıkta kendimize vakit ayırabileceğimiz zamanlar yaratan bu kolaylaştırıcı robotlar, teknolojinin de getirisiyle farklı alanlarda, farklı amaçlarla kullanılmaya başlandı. Özellikle yapay zeka yazılımlarının gelişmesi, robotik program ve aletleri daha görünür kılmaya başladı.
Bir bilgisayarın ya da bilgisayar kontrolündeki bir robotun, çeşitli faaliyetleri canlılara benzer şekilde yerine getirme kabiliyeti olarak açıklanan yapay zeka yazılımları, son zamanlarda yazılımcıların yoğunluklu olarak çalıştığı bir alan.
Bilgisayar üzerinden insan gibi sohbet eden -yani chatbot- yazılımlar, yapay zekanın son günlerde en çok karşılaştığımız kullanım şekli. Son olarak Microsoft’un geliştirdiği yapay zekalı chatbot yazılımı Tay’ın Twitter üzerinden paylaştığı tweetler, Ajan Smith’in sözlerinin gerçekliğini daha net anlamamızı sağlıyor. Tay’ın siyahilere yönelik ırkçılık yaptığı,kadınlara yönelik nefret söylemleri kullandığı ve bunların da ötesinde Hitler ile Donald Trump’a övgüler yağdırdığı tweetler, sosyal medya gündemini oldukça meşgul etti. Yaşanan bu olayın üzerine, Microsoft hızlıca Tay’ı yayından kaldırarak onarıma aldı. İkinci yayında ise Tay, uyuşturucuyu öven bir tweet atarak yine kendini yayından kaldırttı.
Tay’ın çalışma mantığı, twitter kullanıcılarının yoğunluklu olarak kullandığı söylevleri hafızasına alarak bunları tekrar etmek üzerine kurulu. Herkesin yaftaladığı Tay, aslında ırkçı değil. Ortada ırkçılık var, ama ırkçı olan Tay değil, Tay’la iletişime geçen Twitter kullanıcıları.
Gündemdeki tek yapay zeka Tay da değil, Go oyunundaki başarısı ile kendini gündem ettiren Google’ın yapay zeka yazılımı AlphaGo ise insan zekasına kafa tutan bir yapay zeka yazılımı. AlphaGo, Go oyununun şampiyon isimlerinden Lee Sedol ile yaptığı müsabakada Sedol’u 4-1 yenerek ismini, “Go şampiyonunu yenen yapay zeka yazılımı” nitelemesi ile süsledi. AlphaGo kendi kendine sürekli olarak Go oyunu oynuyor, dolayısıyla Go oyununun bir çok kombinasyonunu biliyor. Günde ortalama 1000 kez Go oynuyor, bir insan günde kaç kez Go oynayabilir ki?
Yine yakın zamanda Medford’daki Tufts Üniversitesi’nin araştırmacıları tarafından geliştirilen yapay zekalı robot, insanların verdiği komutlara “Hayır” deyip, komutu yerine getirmeyebiliyor. Kendisine verilen “otur” komutu karşısında hareket ederek, kendisini “yaratan” insanı yok sayabiliyor.
Yapay zekalı yazılımların bir konuya dair birçok kombinasyon yapabiliyor olması, yanına ırkçılık da eklendiğinde ne denli tehlikeli olur, bilinmez. Fakat bu robotlar verilen komutları yok saymaya başladığında hiçbir şey eskisi gibi olmayabilir; özellikle de bu konudaki en büyük yatırımların askeri robotlara yapıldığı düşünüldüğünde.
Her ne kadar popüler bilim kurguya alıştırılmış olanlarımız için, bir robotun insan komutlarını yerine getirmemesi dünyayı robotların ele geçireceği paranoyasını yaratmayı sürdürüyor olsa da; her gün bir emirle elindeki silahı bir başkasına kullanmaktan geri durmayan robotlaşmış insanlardansa, “öldür” komutunu, “yok et” komutunu reddedecek robotlar çok da korkunç olmasa gerek…
The post “İsyankar Yapay Zekalar” – Mine Yılmazoğlu appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Karşılaştırmalı Medya appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Sosyal medya, yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Yaşadığımız coğrafyada ise sosyal medya araçlarından en çok kullanılanlar Facebook ve Twitter. Facebook, kullanıcıların düşüncelerini, beğenilerini, beğenmediklerini kişisel bilgileriyle beraber paylaştıkları bir ağ. Facebook’tan farklı olarak Twitter ise 140 karakterlik ifadelere olanak vermesiyle, çok şeyi az kelimeyle anlatmanız gereken, Facebook’tan daha kişisel bir sosyal iletişim aracı. Bu yüzden Twitter, Facebook’a oranla özellikle güncel meselelerde daha çok dikkate alınıyor.
Facebook ve Twitter siyasal anlamda da bir örgütlenme aracına dönüşmüş durumda. Bunun en büyük örneğini Taksim Gezi İsyanı’nda gördük, bu ağların sadece magazin ve eğlence için olmadığını anladık. Özellikle isyan süresince Twitter kullanımının biçim değiştirmesi ve kullanımıyla ilgili veriler, bu siyasallığın anlaşılmasında önem taşıyor. İsyanın daha ilk haftasında 91 milyon tweet atıldı. Kimisi Talcid tarifi verdi, kimisi wifi noktalarını söyledi, insanlar barikatlara çağırıldı, polisin nöbet tuttuğu yerler ilan edildi… Sadece süreç içerisinde değişmedi bu ağların kullanımı, sonrasında da devam etti.
İsyandan önce Twitter’da kelime bulutu “ben, benim, güzel, çok, araba, konser, para…” iken Taksim Gezi İsyanı’yla birlikte kelime bulutu altüst oldu ve kelimeler “biz, hepimiz, insanlar, halk, hayat, istifa, korkak medya…” olarak değişti. İsyan bir anlamda bu sosyal ağların politikleştirici etkisini arttırma fırsatı oldu. Taksim Gezi İsyanı’nda devlet ve polis terörü tarafından katledilen direnişçiler, en çok konuşulanlar arasındaydı.
Bu yazıda bir karşılaştırma yaptık. İsyan sürecindeki yandaş medyayı ve direnişçilerin aktif olarak kullandığı sosyal medyayı karşılaştırarak isyanın medya gerçeğini bir kez daha göstermek istedik. Karşılaştıralım bakalım kim gerçekçi, kim yalancı!
Yandaş Medya-Sosyal Medya Karşılaştırması
Mehmet Ayvalıtaş, 2 Haziran gecesi Taksim Gezi direnişiyle dayanışmak için 1 Mayıs Mahallesi’nde düzenlenen eylem sırasında, TEM Otoyolu’nda eylemcilerin üzerine sürülen bir arabanın altında kalarak yaşamını yitirdi. Ancak 3 Haziran günü yayımlanan yandaş gazetelerin manşetlerinde, Mehmet’in ezilerek katledilmesine ilişkin hiçbir bilgiye yer verilmedi. Yandaş medya bunun yerine, direnişin başlangıcından dördüncü gününe kadar meydana gelen hasarın maliyetini yazmayı tercih etti.
Türkiye gazetesi manşetini “Acı bilançoyu İçişleri Bakanı açıkladı: Zarar 20 Milyon”; Zaman gazetesi ise “Çevre Duyarlılığı Yakıp Yıkmaya Dönüştü” şeklinde atarken, Akşam gazetesi manken Azra Akın’ın yeni sevgilisiyle ilk defa Taksim direnişinde görüntülenmesi haberini sürmanşetine taşıdı. 4 Haziran günü Milliyet gazetesi Mehmet Ayvalıtaş’ın katledilmesini Tayyip Erdoğan’ın “Tencere tava, hep aynı hava” sözünü başlık atarak verdi. Posta gazetesi polis kurşunuyla yaşamını yitiren Ethem Sarısülük’ün öldürülmesini, Mehmet Ayvalıtaş ile birlikte resimlerini yan yana koyarak, “İki Ölüm Birden” başlığıyla 80 kelimeyi geçmeyen bir haberle verdi. Haberde Ethem’in polisin sıktığı kurşunla katledildiğinin “bir iddia” olduğu vurgulanırken, Mehmet’in katledilmesine ilişkin, resminin kullanılması dışında bir kelime dahi etmedi. Aynı günlerde yayımlanan Milli Gazete’nin manşeti, hafızalardan silinmeyecek türdendi. “TAKSİM Bu Kapağın Altında” diyerek ana sayfasına bir bira şişesi resmi yerleştirerek Taksim’de direnen binlerce direnişçinin “bilinçaltında yatan gerçeğin alkol” olduğunu iddia ederek, isyanın psikolojik çözümlemesini yapmaya kalkıştı!
Mehmet Ayvalıtaş’ın katledilmesinin haberini yandaş medya görmezden geldi ancak Mehmet’in öldürülmesi sosyal medyada büyük yankı uyandırdı ve Twitter’da 12.615 kere tabela edildi.
Abdullah Cömert, 3 Haziran gecesi Antakya’da düzenlenen Taksim dayanışma eylemleri sırasında, polisin başına hedef alarak sıktığı gaz fişeğiyle katledildi. Sözcü gazetesi Abdullah Cömert’in katledilmesinin haberini ancak 5 Haziran günü “Gezi’ye İlk Kurban” manşetiyle verirken, tıpkı Güneş gazetesinin yaptığı gibi, katledilen Mehmet Ayvalıtaş’ın ölüm haberini yok saydı.
Abdullah Cömert’in ölüm sebebi sosyal medya tarafından haftalarca gündem oldu ve Twitter’da 14.708 kez tabela edildi.
Ankara Güvenpark’ta 1 Haziran günü düzenlenen eylemde, katil polis Ahmet Şahbaz’ın sıktığı kurşunla başından vurulan Ethem Sarısülük, 14 Haziran günü yaşamını yitirdi. 15 Haziran’da yayımlanan bazı gazetelerde cinayet, kısa bir haber şeklinde yer aldı.
Polis Taksim Meydanı’nı ele geçirip, yeniden saldırmaya başladığında ise birkaç gazete dışında, bu saldırılara ilişkin hiçbir haber yapılmadı. Polis Ethem’in Ankara’da düzenlenen cenaze törenine saldırdığında, yandaş medya bu saldırıyı da görmezden geldi. Aynı gün Kazlıçeşme’de düzenlenen AKP mitingi 17 Haziran tarihli Yeni Şafak ve Yeni Akit gazetelerinde “Burası Türkiye”ve “Milli Direniş” manşetleriyle yer aldı. Gazetelerde ne polisin saldırısına karşı sürmekte olan direnişten ne de katledilen kardeşlerimizden bahsedildi.
Ethem Sarısülük, yandaş medya tarafından göz ardı edilse de sosyal medya kullanıcıları polisin saldırı aracı olarak sadece gaz ve suyu kullanmadığını gördü. Polisin direnişçilere yönelik orantısız gücü Twitter’da 17.329 kez tabela edildi.
Devletin Diyarbakır’ın Lice ilçesine inşa etmek istediği kalekola karşı 28 Haziran günü eylem yapan halkın üzerine jandarma ateş açtı ve 18 yaşındaki Medeni Yıldırım açılan ateş sonucu katledildi. Bu katliam Bugün gazetesinin manşetinde “Lice’de Kanlı Provokasyon” başlığıyla verildi. Akşam gazetesi Lice’de katledilen Medeni’nin haberini “Olayların Nedeni Kalekol Değil, Uyuşturucu Rantı” başlığıyla verdi. Sözde barış sürecinde olduğunu iddia ederken yeni kalekollar yapmaya devam eden iktidar partisi AKP’nin gazetesi Zaman ise “Çözümü Baltalama Eylemleri Sürüyor” diyerek, devlet eliyle gerçekleştirilen bu cinayeti manipüle etmeyi sürdürdü.
Medeni’nin askerin ateş açması sonucu katledilmesi sosyal medyayı ayağa kaldırdı. Bu katliam, Twitter’da 11.673 kez tabela oldu.
Eskişehir’deki eylemlerde polis-faşist işbirliğiyle dövülen, hastaneye gittiğinde sağlam raporu verilen, eve döndüğünde beyin kanaması belirtileriyle tekrar hastahaneye giden ve uzun süre yoğun bakımda kalan Ali İsmail Korkmaz, 10 Temmuz günü tüm direncine rağmen yaşamını yitirdi. 11 Temmuz günü yayımlanan gazetelerden Takvim, ülkelerin iftar hesaplamalarını “İftar Vakti” manşetiyle yazarken, işkenceyle katledilmenin haberine ana sayfasında yer bile vermedi. Vatan gazetesi ise AKP’nin talan projelerinden sadece biri olan “4. Köprü” yü göze parmak şeklinde manşetine taşırken, Ali İsmail’in katledilişine ana sayfasında küçük bir yer ayırdı.
12 Temmuz’da manşetlere baktığımızda Yeni Akit gazetesinin, direnişe destek veren kişilere “Taksim’in Keneleri” diye hitap edildiğini gördük.
Ali İsmail Korkmaz’ın ölümünden sorumlu olanlar sadece onu ölümüne döven faşistler ve polis değildi. Ali İsmail’in gittiği hastanedeki doktorlar da bu cinayetin bir parçası oldular. Dövüldüğü esnada görüntü alan kameraların kayıtlarının silinmiş olması halk tarafından büyük tepkiye neden oldu. İnternette “katil polis” sıfatının en çok kullanılmasına neden olan da Ali İsmail’in ölümüydü. Ali İsmail’in katledilmesi Twitter’da 229.106 kez tabela oldu.
Ahmet Atakan, 10 Eylül günü Antakya’da ODTÜ’yle dayanışma eyleminde gaz fişeğinin başına isabet etmesiyle bulunduğu binanın çatısından düşerek yaşamını yitirdi. 11 Eylül’de çıkan gazetelerin birçoğu Ahmet Atakan’ı polisin gaz fişeğiyle değil, binadan düşerek öldüğünü yazdı. Ahmet Atakan’ın katledilmesi üzerine düzenlenen eylemler sırasında Türkiye ve Yeni Akit’in manşetlerinde “Merkez Üssü Hatay” ve “Ölü Seviciler İş Başında” yazıyordu.
Ahmet Atakan’ın ölümünün en başında yandaş medya, çatıdan düşerek öldüğünü söyleyip bilgileri yanıltıcı şekilde verse de direnişçiler, Taksim Gezi İsyanı’nının ilk gününden beri yandaş medyaya güven olmayacağını biliyorlardı. Ahmet Atakan’ın katledilmesi, sosyal medyada polis şiddetinin en çok konuşulduğu dönemde, Twitter’da 416.707 kez tabela oldu.
Gülsuyu’nda uyuşturucu çetelerinin mahalle halkına saldırması sonucu çıkan çatışmalarda 29 Eylül günü kafasının arkasından tam 6 kurşunla vurularak yaşamını yitiren Hasan Ferit Gedik’in katledilmesi, 30 Eylül günü “demokrasi paketi” gündemiyle örtüldü. 30 Eylül günü yandaş medyanın manşetlerinde, tam sayfa olarak “demokrasi paketi” yer aldı. Hürriyet ve Star gazetelerinde haber “Öncü Paket” ve “30 Eylül Devrimi” gibi manşetlerle yazarken, hiçbir gazetenin ana sayfasında Hasan Ferit’in katledilişine dair bir haber yer almadı. Gülsuyu’ndaki katliam haberini yapan Zaman, Habertürk ve Vatan gazeteleri ise ellerinde uzun namlulularla nöbette olan insanları sayfalarına koyarak, cinayeti manipüle etmeye çalıştı.
Hasan Ferit Gedik’in öldürülmesi ve Gülsuyu’nda yaşananlar yandaş medyada oldukça manipüle edildi. Hasan Ferit Gedik’in cenazesinin medyada anlatımı da tam bir fiyaskoydu. Babası cezaevinde olan ve ailesinin isteğiyle bekletilen cenazenin Armutlu Cemevi’nden Hasan’ın yaşadığı mahalle Gülsuyu’na götürülmesine izin verilmediğinden dolayı hem ailesi, hem arkadaşları, hem de cenazeye katılmak isteyenler günlerce sokak ortasında bekletildi. Yaşanan gelişmeler dakika dakika sosyal medya üzerinde paylaşıldı. Hasan Ferit’in cenazesi, Twitter’da 27.204 kez tabela oldu.
Son olarak diyebiliriz ki; sosyal medya, isyan sürecinde halkın gerçekleri görmesinin, duymasının ve bilmesinin en önemli aracına dönüşürken, “Yıllardır bizi uyutmuşlar” diyenlerin sayısının da ciddi oranda artmasını sağladı.
Deniz Seyrek /Merve Demir
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 14. sayısında yayımlanmıştır.
The post Karşılaştırmalı Medya appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Ötekilerin Sesi Ötekilerin Postası appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Meydan Gazetesi: Bir yıl önce Kürt siyasi tutsakların cezaevlerinde başlattığı açlık grevi sürecinde, Açlık Grevi Postası olarak duymuştuk sizin sesinizi ilk defa. Tutsakların açlık grevini yok sayan yandaş medyaya karşın sizler, açlık grevinin sesi oldunuz. Sonrasında Ötekilerin Postası adıyla yeni bir Facebook sayfası açtınız ve o gün bugündür grevlerin, direnişlerin, isyanların sosyal medyadaki sesi oluyorsunuz. Ötekilerin Postası kaç kişilik bir ekip? Güncel bir şekilde kullanılan Ötekilerin Postası, nasıl bir çalışma yöntemi uyguluyor?
Ötekilerin Potası: Ötekilerin Postası iki kişinin özverili çalışmasıyla işe başladı ve 1 yıl içerisinde de yaklaşık on kişilik bir ekibe ulaştı. Uzunca bir süre kısıtlı kadroyla ve 24 saat yayın sebebiyle uzun çalışma saatleri harcayarak emek verdiğimizi söyleyebiliriz. Ancak bu sürecin sonunda internet yayını ile uğraşan ve bir nevi vardiyalı çalışan bir editör ekibi, tanıtım ve iletişim ile meşgul bir ekip vb. işbölümünü oluşturmuş durumdayız. Yine de belki de sosyal medya ve yurttaş gazetecilik prensiplerinin gerektirdiği gibi dinamik ve esnek bir çalışma sistemiyle karşı karşıyayız diyebiliriz. Aynı zamanda mesainin büyük kısmını da gönüllü muhabirlerin geçtikleri haberler ile oluşturulduğunu söyleyebiliriz.
Sayfanız Facebook tarafından defalarca sansüre maruz kaldı, kapatıldı. Ancak sizler her defasında yeni bir Facebook sayfasıyla geri döndünüz, bir de internet sitesi açtınız. Ötekilerin Postası’nın bu yasaklamalara karşı koyuşu nasıl gelişti? Facebook tarafından kapatılma riskinizin her zaman olabileceğini düşünürsek, çalışmanızı ileride taşımak istediğiniz başka bir alan mevcut mu?
Sayfa olarak sansüre iki biçimde direnmeye çalıştığımızı söyleyebiliriz. Birincisi, Facebook yönetimi ile kapatılan sayfalarımızın geri iadesi üzerinden yürüttüğümüz mücadele. İkincisi ise haber mecralarını çeşitlendirerek Facebook dışında da yayın sürekliliğini sağlayarak önlem almaya yönelik geliştirdiğimiz bir yol. Ancak belirtmeliyiz ki, her iki seçenek için de takipçilerin dayanışması en başta güvendiğimiz öge. Ne olursa olsun kapatılan sayfaların ardından, yine hep birlikte olabilmek açısından takipçilerimiz bize yardımcı oluyorlar.
İlerisi için de benzer bir yöntem izleyerek haber mecralarını geliştirmek yoluna gitmeye çalışıyoruz. Bunun için, web sitesi, Twitter, telefon uygulamaları gibi üzerinde çalıştığımız alanlar var. Zira sansürlendiğimiz andan itibaren haber verme sıklığını azaltmamak için bu yöntemlere başvurmalıyız. Ayrıca sayfayı bir internet haber ajansına çevirmek gibi uzun vadeli planlarımız da mevcut.
Ötekilerin Postası’nın “yurttaş gazetecilik, dijital aktivizm ve sivil itaatsizlik” ilkeleriyle, kolektif bir habercilik anlayışı olduğunu belirtiyorsunuz. Gönüllü muhabirler, sayfanıza farklı şehirlerden haberler ve duyurular gönderebiliyorlar. Sizler gönderilen bu haberlerin yayımlanmasında nasıl bir yöntem izliyorsunuz, belli kriterleriniz var mı? Kısaca, Ötekilerin Postası “sansür/oto sansür” uygular mı?
En başta hakaret ve direk saldırı içerikli yorum ve haberler dışında herhangi bir filtreleme yapmadığımızı söyleyebiliriz. Öyle ki sayfanın kendisini eleştiren yorumlar dahil hiçbir katkıya sırt çevirmiyoruz. Haber yayınlanmasında ise elbette belirli kriterlerimiz var. En başta gönüllü muhabirlerin gönderdiği ham veriyi doğrulama yoluna gidiyoruz. Görseller ve/veya yazılı materyaller yoluyla teyit alarak, olayların birinci ağızdan ya da güvenilir kaynaklardan gelip gelmediğini anladıktan sonra haber vermeye gayret ediyoruz. Bu durum zamanla, sürekli haber geçen gönüllü muhabirlerin varlığıyla daha hızlı ve otomatik bir hâl alıyor. Yani, olayın olduğu yerde bulunduğundan emin olduğumuz arkadaşlar sayesinde an itibariyle haber aktarma işlevini de geliştirmiş oluyoruz. Bunun dışında aktivizm kampanyaları vs. önerileri de hızla değerlendirerek kolektif biçimde hayata geçirmeye gayret ediyoruz.
Taksim Gezi direnişi boyunca, Facebook ve Twitter üzerinden örgütlenen eylemlerde, kullanılacak taktiklerin yaygınlaştırılmasında, polis şiddetinin ve devlet terörünün ifşa edilmesinde sosyal medya oldukça etkindi. Şimdilerde durum biraz değişti. İnternette yapılan paylaşımların devam etmesine ve sosyal medyanın bir “direniş alanı” olarak kullanılmasının devam etmesine rağmen, sokak eylemlerinin örgütlenmesinde ve bu tarz eylemlere katılımda büyük oranda düşüş oldu. Sizce direnişin sosyal medyada bu kadar yoğun ve hatta çoğu zaman popüler kılınmasının olumsuz bir etkisi var mıdır? Sosyal medyanın katılımın bu kadar kolay olduğu bir alana dönüşmesi, direnişin sanala hapsolma riskini de beraberinde getirir mi?
Bu bir yanıyla kaçınılmaz olabiliyor. İnternetin slaktivizm denilen kolay aktivizm gibi bir durumu ortaya çıkarabiliyor. Ancak bunu tek başına internetin yaptığını söylemek de yanlış olur. İnterneti bir araç olarak gördüğümüz sürece ona ilerici bir rol atfetmek de mümkün oluyor. Yani açıkçası, sokak eylemlerinin sınırlı düzeydeyken yeni bir seviyeye gelmesini sağlayan Haziran İsyanıdır ve bu isyanın kitleselleşmesinde de internet önemli rol oynamıştır. Bundan sonra da aktivist eylemlerin bir haber niteliğinde yaygınlaşması için internet işlevini yerine getirecektir diyebiliriz. İnsanların internette aktivizmle yetinmesi ise çok daha geniş bir toplumsal yapıyı ifade eder. Kısaca internet öncesi ve sonrası olarak baktığımızda umutsuzluğa kapılmak için herhangi bir neden olduğunu düşünmüyoruz. Bu, ana akım medyanın deşifre edilmesi ve sansürsüz yayın yapılması açısından da aynı şekildedir. Özellikle internet bilgisi güvenilir midir gibi sorulara, ana akım medyanın şimdiye kadar güvenilir ne yaptığını sorarak dahi karşılık verebiliriz.
Günümüzde medya, devlet ve şirket güdümüyle var olmaya zorlanan bir alan. Yandaş televizyonlar ve gazeteler dışındaki diğer “alternatif medya” da reklama ve sponsora duydukları ihtiyaç sebebiyle, çoğunlukla şirketlerle işbirliği halinde. Ne yazık ki muhalif kimliklerine rağmen kentsel dönüşüm şirketlerinin reklamlarını ve bu şirketlerin sponsorluğunu alan yayınlar bile mevcut. Bağımsız bir medyanın varlığını sürdürebilmesi giderek zorlaşmaktayken, Ötekilerin Postası’nın bu konuya ilişkin kaygıları var mıdır? Devletten ve şirketlerden bağımsız bir yayın politikasını, Facebook dışı bir alanda da var edebileceğinize inanıyor musunuz?
Bu belki de Ötekilerin Postası hareketinin akıbetini belirleyecek bir ikilem. Gerçekten yoğun emek harcanılan bir ortamda en azından çalışanların hayatını idame ettirecek bir parayı karşılamak dahi halihazırda var olan sorunlarımız arasında yer alıyor. Bunun dışında da teknik ekipman maliyetleri, ulaşım-bağlantı ücretleri gibi birçok kalem, bizim bulunduğumuz konumda bireysel çabalar ile karşılanır düzeyde. Bu yüzden sürekli bir gelir kaynağı sağlanması elzem.
Daha genel anlamda düşünüldüğünde ise elbette sponsorluk, reklam gibi kanallara dayanmadan ilerlemek her muhalif hareketin amacıdır diyebiliriz. Ötekilerin Postası da bu bilinçle hareket etmektedir. Ancak bahsettiğimiz kalemler gereği, çeşitli örgüt veya sivil toplum kuruluşlarından hibeler, yapılan haberlerin maliyetinin takipçiler tarafından cüzi rakamlarla karşılanması gibi çeşitli yöntemlerle bütçeleme yolları aramaya da mecburuz. Ancak örgütlerden alınacak destekler vb. konularda da elbette seçici davranmak gerekiyor.
Bu tip yöntemlerle devlet ve sermayeden özerk bir konumda bulunabiliriz diye düşünüyoruz.
Röportaj için teşekkür ederiz.
Bu söyleşi Meydan Gazetesi’nin 14. sayısında yayımlanmıştır.
The post Ötekilerin Sesi Ötekilerin Postası appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Kadından Reklam Panosu Olur Mu? appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Ayrıca bu reklamı 8 saat boyunca halka açık bir alanda göstermek zorunda olan kadınların, çalıştıklarını kanıtlamak için de fotoğraflarını Facebook ve Twitter’ da paylaşmaları gerekiyor.
The post Kadından Reklam Panosu Olur Mu? appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>