The post ” Göçmen Hayatlar ” – Özgür Oktay appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Savaşın yaşamı doğrudan yok ettiği bölgeleri terk etmek zorunda kalan göçmenler, refah umuduyla gitmeye çalıştıkları Avrupa devletlerin sınırlarında hayatta kalma mücadelesi veriyor. Avrupa devletleri ise bir yandan, savaşla hiç ilgileri yokmuşçasına, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği gibi kurumlarla kurtarıcı rolüne bürünürken, diğer yanda Frontex gibi sınır polisi kurumlarıyla göçmen gemilerini batırarak katliam yapıyorlar.
Bu katliamların toplumda yarattığı huzursuzluk, kısmen Avrupa’da son dönemde yükselen ırkçılıkla, kısmen de kapitalizmin beyaz kölelerini daha fazla hırpalamaması için emek gücüne katılan ucuz göçmen emeği ile yatıştırılıyor.
Ana akım medyadaki haber ve yorumlar da kullandığı tanımla hangi işlevi gördüğünü belli ediyor. Son zamanlarda açıkça ırkçı olmayan bazı kesimlerin kullandığı göçer (migrant) terimi de, aslında genel olarak göç eden hayvan ve insan topluluklarını niteliyor. Diğer tarafın kullandığı kelime ise “mülteci”.
Avrupa’nın ahlaki mirasını aldığı Kilise ve Antik Yunan tapınaklarında bir uygulama olan iltica, devletlerin baskısından kaçan suçluların ve kölelerin “sığınması” anlamına geliyor. Yunan tapınakları kölelerin başka sahiplere satılmasını sağlarken, kilise ise bu kaçakları kendi kölesi olarak kullanmış.
Avrupa’da Yükselen Faşizm Avrupa’da göçmenlere yapılan faşist saldırılardan Romenler’in sınır dışı edilmesine gittikçe yükselen ırkçılık, artan “göçmen sorunu” ile tepe noktasına ulaştı. Nisan ayında Fransa’nın Sosyalist Partili Cumhurbaşkanı François Hollande’ın, Akdeniz’de göçmen kaçakçılığı için kullanılan botların tespit edilerek askeri kuvvetler tarafından imhası için BM Güvenlik Konseyi’ne verdiği teklif, Avrupa Konseyi’nin ilk taslağında yer alırken muhalif kesimlerden gelen tepkilerinden sonra geri çekildi. Ancak fiili durum teklif edilenden çok da farklı değil. Avrupa Komisyonunda konuşulan Akıllı Sınırlar Paketi ise fişlemenin artmasına, vize ihlalinin kolayca saptanmasına ve polise verilen kaynakların artmasına yol açacak. AB Devletleri, göçmenlere “kaçak girişi cezalandırma” gerekçesiyle baskı uygularken, “insan kaçakçığını engellemesi” dolaylı söylemiyle, doğrudan yaşamına saldırıyor.
Avrupa kapitalizmi ezilenleri en çok uzaktan sömürmeyi sever. Ancak bu sömürüyü mümkün kılan savaşın kaçınılmaz sonucu olarak yüz binlerce göçmen kapısına dayanmakta diretiyor. Kapitalizmin mülteci / göçmen yasaları ise, her zaman yaptığı gibi ezilenlerin direnişini kendi karına çevirmeye yarıyor. Göçmenler “yasadışı” olarak sınırlardan geçiyorlar ama hem an sınır dışı edilme tehlikesi altında, tüm işçi haklarından mahrum, düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalıyorlar.
The post ” Göçmen Hayatlar ” – Özgür Oktay appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Şirket Tarımcılığına Karşı Kolektif Tarım Yöntemleri” – Çiğdem Artık appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
Boğaziçi Soma Dayanışması ve yapılan saha çalışmaları gösteriyor ki, tarımdaki neo-liberal dönüşümlerle yeni şehir tarzları oluşturularak, tarlalar ıssızlaştırılmaktadır. Özellikle de, sanayinin tarım alanlarını yok ederek genişlemesi, küçük çiftçiyi topraktan uzaklaştırmıştır, endüstriyel üretimde ve şehirlerde çalışacak ucuz iş gücü haline getirmiştir. Çiftçiliğe devam eden üreticiler ise, piyasa karşısında ne emeklerini ne de maliyetlerini karşılayacak bir alan bulamamıştır. Uygulanan bu neo-liberal politikalar karşısında ise, yerel örgütlenme ve yerel yönetim fikirleri tartışılmaktadır. Üniversiteler bu politikalar karşısında nasıl bir örgütlenme modeli oluşturabilir, oluşturmalıdır? Piyasadan tasfiye edilen küçük çiftçi ile nasıl bir ilişki kurmalıdır ki, alternatif ekonomi tartışmalarını hayata geçirebilsin?
Boğaziçi Üniversitesi’nde bulunan üç oluşum, Bu-Koop, Öğrenci Kooperatifi ve Tarlataban İnsiyatifi, bu sorulara cevaben, birer örgütlenme örneği oluşturmaktadır. Boğaziçi Tüketim Kooperatifi, piyasadaki aracıları ortadan kaldırarak örgütlenen, üreticilerden doğrudan ürünlerini alan bir tüketici örgütlenmesidir. “Bu ürünleri ürettik ama kime satacağız” sorusunu soran çiftçiye, ürünlerini satabilmesi için bir alan yaratmaktadır. Tüketiciler için de, tarım politikaları karşısında pratik uygulamaların yanında söylem ürettikleri, ayrıca yarı üretici konuma geçtikleri bir oluşumken, Tarlataban İnsiyatifi bir üretim ayağıdır. Toprak ile ilişiği kesilenleri, yeniden toprakla buluşturan, pratikte karşılaştıkları, tarımdaki dönüşümler ile yüzleşmesini sağlayan bir örgütlenmedir. Örneğin, insanlar nadir bulunan atalık tohumlar ile yapılan üretimde hibrit tohum gerçeği ve tohum yasası ile karşılaşır. Tarımda yok sayılan emek maliyetini ise birebir deneyimleyerek öğrenir. Şirketlerin kapitalist projelerine karşı, halkın kendi yaşam alanlarını savunması ve bunun üzerinden söylem belirliyor olması kadar doğal bir durum yoktur. Serbest piyasanın vicdanına sığınmadan üretilen ürünler, Bukoop ve Öğrencikoop aracılığıyla tüketici ile buluşur.
Öğrenci Kooperatifi, kampüsteki kolektif alanların sermaye tarafından işgali ile mekan, tarımdaki dönüşümler ile de adil, ulaşılabilir gıda ilkeleriyle oluşmuştur. Bu-Koop aracılığı ile gelen ve Tarlataban ürünleri ile bireylerin emek sürecine dahil olarak gıdaya müdahil olduğu, sağlıklı gıdaya ulaşmayı neredeyse imkansızlaştıran ve her geçen gün, güvenilir gıdaya ulaşma noktasında kapanmayacak yaralar açmaya çalışan kapitalist kurumlar tarafından değil, yine bu işin gönüllüleri tarafından işletildiği aracı konumdaki bir oluşumdur.
Çiftçiliği, her geçen gün ortadan kaldırmaya yönelik yasalar çıkaran, küresel bir politikalar zinciri ile karşı karşıyayız. Şirket tarımcılığını yaşamlarımıza sokan bu kapitalist düzende bizler, tarımda ve sistemin yaşamlarımızı kanserli hücrelere dönüştürme planları yaptığı diğer tüm alanlarda, öz örgütlenmeler ile, halka ulaştırılan besin maddelerinin kimler tarafından, nasıl üretildiğini bilmesine zemin sağlamalıyız.
Çiğdem Artık – Tarlataban Kolektifi
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 26. sayısında yayımlanmıştır.
The post “Şirket Tarımcılığına Karşı Kolektif Tarım Yöntemleri” – Çiğdem Artık appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>