The post Dünya Anarşistleri Korona Krizi’ni Değerlendiriyor – Uruguay appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Devrimci Anarşist Faaliyet’in (DAF) çağrısıyla dünyadan anarşist örgütler, Korona Krizi’nde kendi coğrafyalarında yaşananları, devletlerin kriz sürecindeki yanlış politikaları ve halkların dayanışmasını, çektikleri videolarda aktarıyorlar. Anarşistler arası örgütlü iletişim sayesinde, Korona Krizi ve devletlerin politikalarına karşı, halkların paylaşma ve dayanışmayla örgütledikleri yaşamların anlatıldığı ve DAF tarafından yayınlanan videoların beşincisi Uruguay Anarşist Federasyonu’ndan(FAU).
The post Dünya Anarşistleri Korona Krizi’ni Değerlendiriyor – Uruguay appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Uruguay’da On Binler Kayıplar İçin Sokaklardaydı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Güney Amerika ülkesi Uruguay’ın Montevideo kentinde on binlerce kişi askeri cunta yönetimi döneminde, devlet tarafından katledilen “kayıplar” için sokaklardaydı.Eylemciler gerçekleştirdikleri yürüyüşte,1973-1985 yılları arasında “faili-i devlet” cinayetlerinde yaşamlarını yitirenlerin fotoğraflarını taşıdılar.
Uruguay’da 1973 yılında gerçekleştirilen askeri darbe sonrası binlerce devrimci katledilmişti.Katledilenlerin yaklaşık 200’ü Uruguay kolluk güçleri tarafından kaçırılmış ve işkence görerek ya da infaz edilerek yaşamını yitirmişti.
Cunta rejiminin 1985’te sona ermesi sonrası,1989 yılında halk oylamasıyla kabul edilen ve “dokunulmazlık yasası“ olarak adlandırılan yasal düzenleme ile binlerce kişinin katilleri Uruguay devleti tarafından “dokunulmazlık zırhına” alınarak korunmuştu.
The post Uruguay’da On Binler Kayıplar İçin Sokaklardaydı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Sinema: ” Sıkıyönetim “ appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>“Olağanüstü zamanlarda ve durumlarda ülkede güvenliğin sağlanması için ordunun yardımıyla gerçekleştirilen yönetim, örfi idare.”
TDK, Güncel Türkçe Sözlük
“Görünmeyen Ayaklanma” ya da “Sıkıyönetim” adlarıyla Türkçeye çevrilen “Etat de Siege”, 1972 yılında Fransa’da çekildi. Filmlerinde politik suikastlerden, faşist çeteler ve devletler arasındaki işbirliğinden bahsetmesiyle öne çıkan Costa-Gavras’ın, senarist arkadaşı Franco Solinas ile beraber yazdığı film Gavras’ın “Sıkıyönetim Üçlemesi”nin üçüncü filmi. 1963 yılında, Gregoris Lambrakis’in öldürülmesi üzerine çektiği “Z” (Ölümsüz) ve daha sonra 1952 Prag Mahkemeleri döneminde Çekoslovakya’da yaşanılanları konu eden “L’aveu” (İtiraf)’nün ardından yönetmen, serinin bu son filminde 60’lı yılların sonunda Uruguay devletinin şiddetini artırmasıyla başlayan süreci ve sonrasında yaşanılanları anlatıyor.
Film, Ağustos ayında Uruguay’a postallar, tanklar ve uzun namlulu silahlarla gelen kış mevsiminde geçiyor. Otoyollara, sokaklara, caddelere serilmiş yüzlerce kolluk kuvveti, devletin yetiştirdiği yüzlerce ölüm makinesi bütün bir halkı denetimden geçirmektedir.
Uruguay’da Askeri Darbe
Film boyunca hiç yabancı olmadığımız görüntülerle karşılaşırız. Tek suçu yolu kullanmak olan, didik didik aranan şoförler, okullarına polisi sokmadıkları için saldırılan öğrenciler… Toplumun politiğinden, apolitiğine her bireyi darbenin kanlı çizmeleri altında ezilmektedir.
Devlet nereden, ne oranda saldırırsa saldırsın, direniş her daim varlığını sürdürür. Bir yerde iktidar varsa ona karşı direniş de mutlaka oluyor çünkü. Film ilerliyor… Tupamarolar, gerçekleştirecekleri bir eylem için yolda seyahat eden arabalara el koymaya başlıyor. El koydukları arabaların sahiplerini yoksul mahallelerde bir gezintiye çıkarıyorlar. Hemen sonraki sahnede ise bu sefer bir polis şefi, trafikte durdurduğu araçların birinden içeri kafasını uzatıyor ve konuşuyor; “Polis… Özel bir durum nedeniyle arabanıza el koymak zorundayım.” Film, iki el koymanın arasındaki farkları net olarak gösteriyor.
Tupamaros (Tupamaro Gerillaları)
1936’da Uruguay’da kurulan Ulusal Kurtuluş Örgütü’nün yaygın adı. “Söz ayrıştırır, eylem birleştirir” temel sloganlarıydı. İsimlerini Peru köylü direnişinin simgesi Tupac Amaru II’den alan şehir gerillası örgütü, bankaları ve işyerlerini soyup yoksulların ihtiyacını karşıladığı eylemlerle adını duyurdu. 1975’teki askeri darbeyle birçok üyesi zindanlarda tutsak edildi, 300 kadar Tupamaro bizzat devlet tarafından katledildi. 1985 yılında Uruguay’ın sözde “demokrasi”ye dönmesiyle, yasal bir zeminde, parti olarak siyaset yürütmeye başladılar.
Daha sonra Tupamaro’ların, uzun süre takip edip kaçırdıkları kişinin kim olduğunu öğreniyoruz. Philip Michael Santore… 1970’te Tupamaro gerillalarının rehin aldığı Uluslararası Gelişme Örgütü üyesi, Amerikalı Dan Mitrione’dan esinlenilerek yaratılan bu karakter, dönemin Latin Amerika siyasetinde ABD etkisini anlatan kilit rollerden birini üstleniyor. Uruguay polisine, halka gözdağı vermek için işlenen cinayetlerin inceliklerini, işkence tekniklerini öğreten Santore, cezaevlerinde kurşuna dizilen devrimcilerin, eylem yaptıkları için katledilenlerin faili oluyor.
Devletin şiddetini en sert uyguladığı darbe dönemlerinde, devletin propagandası, tetiğe dayalı parmağın sahipleri masum birer kurban, ateş altında olanlar ise “ülkesinin kalkınmasını istemeyen, vatanına milletine saygısı olmayan düşmanlar” olarak sunuyor. Costa-Gavras ise yalın bir hikaye içerisinde bu propagandanın gerçek dışılığını ortaya koyuyor.
Gürşat Özdamar
[email protected]
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.
The post Sinema: ” Sıkıyönetim “ appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>