vatan – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Tue, 08 Sep 2015 14:00:22 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Vatan Sağolmasın – (Merve Arkun) https://meydan1.org/2015/09/08/vatan-sagolmasin-merve-arkun/ https://meydan1.org/2015/09/08/vatan-sagolmasin-merve-arkun/#respond Tue, 08 Sep 2015 14:00:22 +0000 https://test.meydan.org/2015/09/08/vatan-sagolmasin-merve-arkun/ Seçim meydanlarına konulan ve konuşurken üzerine el konulan, yani politikacıların sahnesinin ayrılmaz bir parçası olan kürsülerin yerini artık bayrağa sarılmış tabutlar aldı. “Sadece politikacılar siyaset yapsın diye öldüler” yakarışları, “Başkan seçilene kadar daha ne kadar kan dökülecek” soruları ve “Vatan değil evlatlarımız sağolsun” haykırışları altında birer birer defnedilenlerin tabutları… Suruç Katliamı’nın ardından giderek belirginleştirilen savaş […]

The post Vatan Sağolmasın – (Merve Arkun) appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
vatansagolmasınSeçim meydanlarına konulan ve konuşurken üzerine el konulan, yani politikacıların sahnesinin ayrılmaz bir parçası olan kürsülerin yerini artık bayrağa sarılmış tabutlar aldı. “Sadece politikacılar siyaset yapsın diye öldüler” yakarışları, “Başkan seçilene kadar daha ne kadar kan dökülecek” soruları ve “Vatan değil evlatlarımız sağolsun” haykırışları altında birer birer defnedilenlerin tabutları…

Suruç Katliamı’nın ardından giderek belirginleştirilen savaş politikaları; işkenceler, OHAL’ler ve sokak infazlarıyla, nihayetinde içine sürüklendiğimiz savaş hali söz konusu bugünlerde. İktidarını kaybetmenin yarattığı korkuyla, “etrafına korku salmak” isteyenler, her zaman olduğu gibi yine savaş çığırtkanlığına sığındı. Yıllardan bu yana işletildiği iddia edilen “Çözüm Süreci”nin yerini şimdilerde yine infazlar, katliamlar, günbegün artan cenazeler aldı.

“Düşük yoğunluklu çatışma” dönemlerinde yaşanan köy baskınları, sokak infazları, çatışmaların ardından, televizyonlardan hatırlarımızda kalan görüntüler yine ekranlarda bir süredir. Diyarbakır’da, Bingöl’de, Siirt’te ve Hakkari’de… zorunlu askerliklerini yaparken yaşamını yitiren askerler, feryat eden aileler, bayraklara sarılmış tabutlar var. Ancak tek bir farkla; yaşamını yitirenlerin aileleri bu kez “Bir çocuğum olsa yine gönderirim” demek yerine artık bakanları cenazeden kovuyor, askeri tören istemiyor, “Vatan değil, evladım sağolsun” diyor.

2014 yılında çıkarılan bedelli askerlik yasasının ardından 3 bakanın oğlu, 25 milletvekilinin yeğeni, 1 bakanın eniştesi, 6 vekilin damadı da dahil olmak üzere toplam 157 siyasetçinin yakını, söz konusu yasadan faydalanarak zorunlu askerlik hizmetinden muaf oldu. Hamasi nutuklarla “en kutsal hizmeti” salık verenler, önce en yakınındakileri bu kutsiyetten muaf ettiler. Tıpkı, 2006 yılında damadı Berat Albayrak, 2009’da da oğlu Bilal Erdoğan için bu bedeli ödeyen Erdoğan gibi.

Son dönemlerde yaşanan çatışmalar sonucu, yaşamını yitiren askerlerin sayıları da giderek artıyor. İktidar heveslileri ise dökülen kana doymak bilmez, kendi evlatlarını bu savaştan sıyırmanın yollarını tutmuşken; “bedelini ödeyemeyenler”e yüzünü dönerek “evlatlarımızı feda etmeye hazırız” diye buyuruyor.

Yıllar boyunca polis şiddetiyle, asker baskısıyla, işkenceyle, kısacası devlet terörüyle terbiye edilmek ve ölüme mahkum edilmek istenen bir halk, şimdi, yaratılan bu savaşta artık daha fazla ölen kimse olmasın, bu kan dursun diye birlikte haykırıyor; “Bu savaş Türk Kürt savaşı değil”.

Yaratılmak istenen düşmanlığın, artan savaş çağrıcılığının, bitmek bilmeyen ölüm arzusunun karşısında duranlar, eskiden olduğu gibi bugün de, “vatan haini” ilan edilip iktidarlar tarafından bir linç kültürüne maruz bırakılmak istense de, bu kez ölmeyi reddedenlerin sesi, her zamankinden daha çok duyuluyor; yaşamını yitiren bir askerin cenazesinden bir bakanın kovuluşunda, başka bir cenazeye cumhurbaşkanı tarafından gönderilen çelengin parçalanışında, başbakan yardımcısının katıldığı cenazeden kaçarcasına ayrılmasında…

Artık her bir ölüm, öfkeyi daha da büyütüyor; katıldığı cenazeden “organizasyon” izlenimlerini paylaşan milletvekiline, “Ağabeyin de bu mesleği seçmeseydi” diyenlere, katillere, kısacası ölmeyi ve öldürmeyi emredenlere olan öfkeyi.

Başkalarının ölümüyle kendilerine bir yaşam kurma, bu ölümlerle iktidarlarını daim kılma peşine düşenler bilsinler ki artık ne istemediğimiz bir savaş uğruna feda edecek ne de vatan uğruna toprağa verecek bir canımız daha yok.

Sağolması gereken, kanla sulanmış bir vatan değil, ölüme mahkum edilen Hakan, Ali, Recep ve nicesidir. Eğer kana doymayan iktidarlar, uğruna sayısız can feda edilecek bir vatanı ayakta tutmaya çalışıyorsa, sağ olması gereken şey vatan değil, zorunlu askerlikle zorunlu ölüme mahkum edilenlerdir.

Merve Arkun
[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.

The post Vatan Sağolmasın – (Merve Arkun) appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/09/08/vatan-sagolmasin-merve-arkun/feed/ 0
“Paranın Vatanı Olmaz”- Mercan Doğan https://meydan1.org/2013/03/09/paranin-vatani-olmaz-mercan-dogan/ https://meydan1.org/2013/03/09/paranin-vatani-olmaz-mercan-dogan/#respond Sat, 09 Mar 2013 10:56:20 +0000 https://test.meydan.org/2013/03/09/paranin-vatani-olmaz-mercan-dogan/ Ayın başından itibaren, o ayın sonunu nasıl getireceğini; evinin kirasını, elektrik-su-doğalgaz faturalarını, çocuğunun okul giderlerini nasıl ödeyeceğini düşünen insandır vatandaş. Terimle ifade edilmek istenen bu kişinin siyasallığıdır da aynı zamanda. Tabi bu siyasallık birkaç yılda bir kullanacağı oy, kendi gibi vatandaş diğerleriyle yapacağı siyaset konuşmalarından çok da öte birşey değildir. Vatandaşlık kavram ve kurumunun mucidi […]

The post “Paranın Vatanı Olmaz”- Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Ayın başından itibaren, o ayın sonunu nasıl getireceğini; evinin kirasını, elektrik-su-doğalgaz faturalarını, çocuğunun okul giderlerini nasıl ödeyeceğini düşünen insandır vatandaş. Terimle ifade edilmek istenen bu kişinin siyasallığıdır da aynı zamanda. Tabi bu siyasallık birkaç yılda bir kullanacağı oy, kendi gibi vatandaş diğerleriyle yapacağı siyaset konuşmalarından çok da öte birşey değildir.

Vatandaşlık kavram ve kurumunun mucidi Eski Yunan’da ise bir ayrıcalıktır vatandaş olmak. Kamusal alanın aktif öznesi olan vatandaş, içinde bulunduğu siyasal yapılanmayı kararlarıyla yönlendirebilen/belirleyen siyasi bir kişiliktir.

Vatandaşlık kavramı, şu an kullandığımız anlamıyla Eski Yunan’dakine benzer öğeler taşısa da, temelde Fransız Devrimi ürünüdür. 1789 Fransız Devrimi’yle vatandaşlık, hukuki bir kurum olarak devlete dayandırılmıştır. Bu kurumun gelişiminde ulusal bilincin doğmasının ve ulus-devletin varlık kazanmasının çok önemli bir yeri vardır. Yani vatandaşlık, ulus-devletin ortaya çıkmasından sonra, birey ve devlet arasında bir ilişki biçimi olarak kendini göstermiştir. Bireyin vatandaşlığından kaynaklı hakları ve sorumlulukları vardır. Bu ilişki biçimiyle birey siyasal alana katılım hakkı elde edebilmiştir. Ulus-devletin egemenliği altında bulunan topluluğa mensup olan vatandaş, ulus-devlete aidiyet üzerinden tanımlanır. Dönemin ünlü düşünürlerinden Rousseau sayesinde yeniden canlanan vatandaşlık düşüncesi, yeni bir topluluğun, yeni bir siyasal egemenlik ideolojisinin ve bu ideolojinin meşruluğunun yaratılmasını içeren bir süreçtir.

Burjuvazi, vatandaşlık kurumu aracılığıyla ezilenleri de kendi siyasal yapılanmasına ikna etmiştir. Vatandaşlık aracılığıyla “herkesin özgür ve eşit olduğu”nu iddia ederek, bunu da hukuka dayandırarak karşısında savaştığı soyluları altedebilmiştir.

1789’dan bu yana burjuvazinin oluşturduğu bir siyasal yapılanmayla varlığını devam ettiren ve meşruluğunu ise yarattığı vatandaşlık aldatmacasından alan Fransa’da, son birkaç aydır gündemde olan tartışmalar -tüm bu tarihsel sürece baktığımızda- vatandaşlığın çelişkilerini ortaya koyuyor.

Herşey Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’un, yıllık geliri 1 milyon Euro’nun üzerinde olanlardan %75 gelir vergisi alacağını duyurmasıyla başladı. Euro Bölgesi Krizi’nin tehdidini her geçen gün hisseden Fransa, böyle bir uygulamayla nüfusun zengin %10’luk kesiminin vergileriyle bu tehdidi savurmaya hazırlanıyordu.

Tam da böyle bir dönemde Fransa’nın ünlü aktörlerinden Gerard Depardieu Belçika’ya yerleşti. Fransız vatandaşlığından çıktığını beyan ettiğinde Fransa medyası Depardieu’ya eleştiri oklarını yöneltti. Fransa Başbakanı Jean-Marc Ayrault, Depardieu’ya “sefil” dedi. Tüm bunların altında yatan neden, Depardieu’nun, Hollande’un zengin vergisinden kaçmak için vatandaşlıktan çıkmak istemesiydi.

Depardieu, Ayrault’a “Ben bir dünya vatandaşıyım.” diye cevap verdi. 2012 yılındaki gelirinin %85’ini vergi olarak ödediğini ve 45 yılda toplam 145 milyon Euro vergi ödediğini söyleyerek Fransız vatandaşı olduğu sürece “vatandaşlığı”nı layıkıyla yerine getirdiğini vurgulamak istedi.

Fransa medyası Depardieu’ya eleştiri tonunu sertleştirdiği bir sırada, Depardieu Rusya vatandaşlığına geçtiğini açıkladı (tabi devlet başkanı Putin de bu “vatandaşlık”tan memnuniyetini). Bu “sansasyonel” vatandaş transferi konuşulurken, 41 milyar Euroluk şahsi servetiyle dünyanın en zengin 4. kişisi Bernard Arnault, Belçika vatandaşlığı başvurusu yaptı. LVMH’nin sahibi olan Arnault, Fransa’nın en zengin kişisi olarak biliniyor. Belçika’dan vatandaşlık başvurusuna cevap gelmeden servetini bir vakıf aracılığıyla Belçika’ya aktardı. Fransa’dan bu vatandaş transferlerine bir de eski cumhurbaşkanı Sarkozy’nin İngiltere’ye yerleşeceği, 1.6 milyar dolarlık bir yatırım fonunu burada yöneteceği dedikodusu eklenince “Zengin Vergisi” tartışmaları iyice alevlendi. Zenginlerden alınması öngörülen varlık vergisi, Anayasa Konseyi tarafından iptal edilince Fransa’nın zengin vatandaşları biraz nefes aldılar. Ancak Hollande’un vergide ısrarlı olacaklarını ifade etmesinden sonra 50 binin üstünde Fransız vatandaşının, Belçika vatandaşı olmak için başvurduğu Fransa’da konuşulanlar arasındaydı.

Yüksek vergilerden kaçmak için vatandaşlıktan çıkma dünyanın önde gelen servet sahiplerinin arasında bir moda aslında. Yakın bir zaman önce Facebook’un kurucularından Eduardo Saverin (2012 yılında dünyanın en zengin 634. kişisiydi) ABD vatandaşlığından çıkıp, sermaye geliri vergisi uygulamayan Singapur vatandaşlığına geçti. Tupperware’ın kurucusu Earl Tupper vergilerden kaçmak için şirketi satıp ABD vatandaşlığından çıktı.

Fransız Devrimi’nin liberal düşünürleri, vatandaşlık kurumunu yeniden kullanıma sokarken, kavramı ilişkilendirdikleri “özgürlük”, “eşitlik”, “adalet” gibi değerlerle vatandaşlığı meşru kılmışlardır. Bu değerlerle ilişkilendirilen vatandaşlık dünya üzerindeki ulus-devletler tarafından kabul edilmiştir. Oysa ezilenleri, bu değerlerle aldatarak düzene uyumlu bir kişiye dönüştürmekten başka birşey değildir vatandaşlık. Ekonomik ve siyasi çıkarlarına uygun olmadığı takdirde yarattığı kurumu “satan” zenginler bunun en açık örneğidir. Satabilen zenginlerin aksine sömürünün odağında olan ezilenler ise halen daha “vatandaş” olamanın gerekliliğiyle aldanarak yaşamaya devam etmek zorundadır. Zamanında bu kuruma dayanıp kendi iktidarını meşru gösteren zenginler, bu kuruma yüklediği değerleri yok sayıp “sermayesinin evrenselliğinin” peşine düşmüştür ve tabi ki bu iktidarın tarihsel takipçisi yeni dönem zenginleri de. Çünkü, hepsinin değeri ortak: para, ezilenleri sömürmek ve bu sömürüye ikna etmek…

Mercan Doğan
[email protected]

 

The post “Paranın Vatanı Olmaz”- Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2013/03/09/paranin-vatani-olmaz-mercan-dogan/feed/ 0