The post Koronavirüste Son Durum appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Koronavirüs sebebiyle dünya genelinde vaka sayısı 4 milyonu aştı.
Ölümler 300 bine, iyileşen hasta sayısı ise bir buçuk milyona yaklaştı. Vakanın en çok görüldüğü ülkeler ise sırayla şöyle: ABD, İspanya ve İtalya.
Türkiye geçen hafta dünya sıralamasında 7. sıraya kadar yükselmişken bu hafta 9. sıraya geçti.
Son açıklanan verilere göre Türkiye’de hasta sayısı 137 bin 115, hayatını kaybedenlerin sayısı 3 bin 739, iyileşen hasta sayısı ise 89 bin 480 oldu.
The post Koronavirüste Son Durum appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post İzlanda’da Mutasyona Uğramış 40 Korona Virüs Tespit Edildi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Toplam 737 vakanın olduğu ve 2 ölümün gerçekleştiği İzlanda’da bilim insanları Covid-19 hastalarından aldıkları örnekler üzerinde yaptıkları incelemede, 40 adet mutasyona uğramış corona virüsü tespit ettiler.
Yapılan açıklamada, 9768 corona virüsü hastası, semptom gösteren ve risk grubundaki insandan örnekler alındığı, örneklerin bazılarında korona virüsünün mutasyona uğradığının gözlemlendiği ve bazılarında ise virüsün genomunda ufak değişiklikler yaşandığı belirtildi.
The post İzlanda’da Mutasyona Uğramış 40 Korona Virüs Tespit Edildi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post DAF: “Korona Krizine Dikkat! Paylaşma ve Dayanışmayla Beraberce!” appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Devrimci Anarşist Faaliyet, dünyada ve yaşadığımız coğrafyada giderek yayılan KoronaVirüs salgınının devletlerin ve kapitalizmin yanlış politikaları sonucu bir kriz haline gelmesine ve salgının etkilerinin giderek artmasına karşı toplumsal dayanışmanın örgütlenmesine yönelik bir çağrı yayınladı. İstanbul’un genelinde afişleme çalışmalarına bugün başlandı.
Çağrının tam metni:
Korona Krizine Dikkat! Paylaşma ve Dayanışmayla Beraberce!
Bir krizle daha karşı karşıyayız. Krizin adı Korona. Korona salgını bölge bölge, gün gün ilerliyor. Virüs elden ele, nefesten nefese bulaşıyor; camda, kumaşta, metalde, plastikte yaşıyor.
Virüsün belirtileri belli. Kuluçka süresini, hastalığın nasıl başladığını ve nasıl sonlandığını her gün dinliyor ve izliyoruz. Virüsü tanıyoruz, o da bizi tanıyor; yani yeni yeni tanışıyoruz. Yarın ne yapıp ne yapmayacağını bilmiyoruz. Değişecek mi? Değişmiş halleriyle insanlığı yenecek mi? Ya da insanlık virüsü durduracak mı? Virüsü yenecek mi? Bunlar şimdilik bilinmezler.
Aşı, Covid-19, hastalık, pandemik, salgın, tedavi gibi sağlıksal tanımları içeren bir terminoloji bir anda katıldı günlük konuşmalarımıza ve gündelik yaşantımıza. Bu sağlıksal sorun yavaş yavaş aştı kendisini ve yaşamsal bir krize dönüştü. Ekonomik ve sosyal tüm yaşamımız alt üst oldu.
Virüsü durdurmak için geçici uygulamalarla, genelgelerle tüm dünyada yeni bir yaşam yaratılıyor. Bencilliğin, rekabetin ve ihtirasın yani iktidarın dünyası perçinleniyor. Yalnızlık artıyor. Toplumsal dayanışma, bu yalnızlık yüzünden mahallelerde komşudan komşuya yapılamıyor. Toplumda yalnızlaşan birey, devletin-hükümetin kurumlarının ve kapitalizmin şirketlerinin adaletine kalıyor. Yani adaletsizliğe!
Korona artık bir kriz. Bir virüs salgını olarak başlayan bu sağlıksal gündem, ekonomik ve sosyal bir adalet gündemine dönüşmüştür. Tarih, yüzlerce salgının kendini krize dönüştürmesini yazar. Her salgın, ilahi ve ilahi olmayan iktidarı kuvvetlendirir; bireyi hiçleştirir, hasta sayısı ya da yaşamını yitirmiş ölü sayısı olarak istatiksel bir sayıya indirger. Hiçleşen birey hiçleşen toplum demektir. Başta şaşıran ve saçmalayan iktidar da bir iktidarsızlık süreci yaşar. Önce ortadan kaybolurlar çünkü korkarlar. Yavaş yavaş bu süreç atlatılır ve sonra her şey kontrollerindeymiş gibi davranarak iktidarlarını perçinlemek isterler. Şimdi Korona krizinin hangi evresindeyiz bu bilinmez ama hükümet standart salgın sürecindeki iktidar davranışlarını yapıyor.
Korona tehlikeli mi? Tabi ki tehlikeli ve biz kazandığıyla yaşayan, katı yatı olmayanlar için daha da tehlikeli. Çünkü bizim için kriz arttıkça ekonomide olumsuz etkileşimler de artacak. Gündelik yaşamı idame ettirmeye çalışırken ihtiyaçlar karşılanamayacak. Sosyal yalnızlaşma, kaygı ve korkuyla artacak. Paranoyaklık ve umursamazlık paralel bir yükselişteyken toplumsal iletişim azalacak. Bunlar, salgın süreçlerinde örgütsüz toplumların yaşadığı gerçekler. Salgın süreçlerinde her şeyden daha çok ihtiyacımız olan şey örgütlülüktür.
Korona krizine örgütlü bir şekilde karşı koymalıyız. Adaletine inanmadığımız devletin ve kapitalist şirketlerin şefkatinde değil toplumsal paylaşma, dayanışma ilişkilerini kuvvetlendirerek yaşamımızı kazanabiliriz.
Öncelikle ödemediğimiz-ödeyemediğimiz için faturalarımız kesilmeden tüm arkadaş dostları aramak ve hal hatır sormakla başlayabiliriz. Buna ihtiyacımız yok mu? Var. Sonrasında tanıdığımız tanımadığımız tüm komşularımıza selamımızı vermeliyiz. Dikkatli davranarak belli mesafeleri koruyarak komşularımıza bir ihtiyaçlarının olup olmadığını sormalıyız. Sorunlara beraber cevaplar aramalıyız. Bireysel ekonomimize ve enerjimize paralel paylaşma dayanışma iletişimimizi planlamalıyız. Planlarımıza çevremizdeki arkadaş ve dostlarımızı çağırmalıyız. Korona krizi bilgilerini verileştirerek bireysel yorumlarımızı kuvvetlendirmeliyiz. Paranoyaklık ve umursamazlık hastalıklarına kapılmamalı, çevremizde kapılanları da uyarmalıyız. Bu iki hastalığın, salgını arttıran iki unsur olduğunu unutmamalıyız. Ekonomik sorunları çözemeyeceğimizi düşünmeden, kişiler arası ekonomik olandan olmayana köprüler kurmaya çalışmalıyız. Faturalardan dolayı elektrik, gaz, su gibi ihtiyaçların kapatılmasını veya kesilmesini beraberce engellemeliyiz (Şimdilik Ankara, İstanbul gibi bir kaç belediye gaz ve su kesilmeyeceğini açıkladı).
Bu özörgütlenme çabalarımız çalışmalarımız sonrasında toplumsal muhalefetin örgütlü topluluklarıyla ilişkilenmeliyiz. Biz Devrimci Anarşist Faaliyet olarak bu paylaşma dayanışma sürecinin örgütlenmesinin bir kuvveti olarak davranacağız. Biz birbirimize lazımız.
Kurtuluş yok tek başına! Ya hep beraber ya hiç birimiz!
Paylaşma Dayanışma için: 05531340334
DEVRİMCİ ANARŞİST FAALİYET
https://anarsistfaaliyet.org/sokak/korona-krizine-dikkat-paylasma-ve-dayanismayla-beraberce/
The post DAF: “Korona Krizine Dikkat! Paylaşma ve Dayanışmayla Beraberce!” appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Bangladeş’te Koronavirüs Duası’na 25 Bin Kişi Katıldı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Bangladeş’in güneyindeki Raipur kasabasında yaklaşık 25 bin kişi koronavirüsü önleyeceği inancıyla hep bir ağızdan dua etti.
168 milyonluk Bangladeş’de doğrulanmış 14 koronavirüs vakası var. Alınan önlemlerin yeterli olmadığı konuşulurken 25 bin kişinin bir araya gelmesi ve dua etmesinin virüsün yayılımını ne şekilde etkileyeceği bilinmiyor.
The post Bangladeş’te Koronavirüs Duası’na 25 Bin Kişi Katıldı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Virüslü Çin Bayrağına Pekin’den Tepki appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Danimarka’da yayın yapan Jyllands-Posten gazetesi, Çin bayrağındaki yıldızları korona virüsü şeklinde resmetti, Pekin yönetimi büyük tepki gösterdi. Çin, gazeteden ve çizerin özür dilemesini istiyor.
Jyllands-Posten gazetesinde çıkan bir çizimde, Çin bayrağındaki 5 yıldız yerine korona virüsü sembolleri kullanıldı. Çin bayrağında kırmızı zemin üzerinde, sol üst köşede büyük yıldızın etrafında dört küçük yıldız yer alırken, gazetenin dünkü sayısında yayımlanan çizimde, yıldızların yeni tip corona virüsün sembolüyle değiştirildiği görülüyor.
Çin’in Kopenhag Büyükelçiliği tarafından yapılan yazılı açıklamada, gazetede çıkan bu çizimden ötürü Çin’in “çok öfkeli olduğu” belirtildi.
The post Virüslü Çin Bayrağına Pekin’den Tepki appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post ABD Artık Ölümcül Virüsler Üzerine Laboratuvar Araştırması Yapabilecek appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Kuş gribi ve MERS (Ortadoğu solunum sendromu) gibi genetik üzerinde mutasyona neden olan, ölümcül virüslere yönelik olarak deney yapmak için ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü yasağı kaldırdı.
ABD’de 2014 yılı itibariyle bulaşıcı ve ölümcül etkisi olan virüslere yönelik araştırma yasağı getirilmiş ve yapılan araştırmalar durdurulmuştu. Bunun nedeni ise bu gibi virüslerin uygunsuz incelenmesiydi. Laboratuvar ortamı dışına çıkan bulaşıcı ve ölümcül olan bu virüsler hızla yayılabilir. Yasağın kalkması ile büyük bir risk alınırken küçük bir insani hata büyük olaylara neden olabilir.
The post ABD Artık Ölümcül Virüsler Üzerine Laboratuvar Araştırması Yapabilecek appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “İsyankar Yapay Zekalar” – Mine Yılmazoğlu appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
“Bu gezegendeki tüm memeliler, yaşadıkları çevre ile içgüdüsel olarak bir denge kuruyorlar. Ama siz insanlar öyle değilsiniz. Bir bölgeye yerleşiyorsunuz ve çoğalıyorsunuz, tüm doğal kaynakları tüketene kadar çoğalıyorsunuz. Canlı kalabilmenizin tek yolu başka bir bölgeye yayılmak. Bu gezegende bu şekilde yaşamını sürdüren bir organizma daha var. Ne olduğunu biliyor musunuz? Virüsler. İnsanlar hastalıktır. Bu gezegenin kanserleri. Sizler vebasınız. Ve bizler de bunların ilacıyız.”
Mutfak robotlarından insansız hava araçlarına kadar geliştirilen teknoloji ve teknolojinin yaşama olan etkisi; Ajan Smith’in, Matrix filmindeki bu repliğini doğrular nitelikte.
Günde 10-12 hatta daha fazla çalışmaya zorlandığımız kapitalist sistem, bir yandan da sıkıcı ve yapmak istemediğimiz işleri “daha kolay yapabilme imkanı” sundu; çeşitli özelliklere sahip robotlar üretildi. Tüm bu gündelik zorunluluklar içerisinde her birimiz, verilen komutları yerine getirdiğimiz hayatlar sürerken; yapmak istemediğimiz işleri, komut vererek başka “birilerine” yaptırmak isteyebiliyoruz. Bu, bazen bir mutfak robotu oluyor, bazen yapay zekalı bir bilgisayar.
Kabaca bakıldığında, sistem içerisindeki sıkışmışlıkta kendimize vakit ayırabileceğimiz zamanlar yaratan bu kolaylaştırıcı robotlar, teknolojinin de getirisiyle farklı alanlarda, farklı amaçlarla kullanılmaya başlandı. Özellikle yapay zeka yazılımlarının gelişmesi, robotik program ve aletleri daha görünür kılmaya başladı.
Bir bilgisayarın ya da bilgisayar kontrolündeki bir robotun, çeşitli faaliyetleri canlılara benzer şekilde yerine getirme kabiliyeti olarak açıklanan yapay zeka yazılımları, son zamanlarda yazılımcıların yoğunluklu olarak çalıştığı bir alan.
Bilgisayar üzerinden insan gibi sohbet eden -yani chatbot- yazılımlar, yapay zekanın son günlerde en çok karşılaştığımız kullanım şekli. Son olarak Microsoft’un geliştirdiği yapay zekalı chatbot yazılımı Tay’ın Twitter üzerinden paylaştığı tweetler, Ajan Smith’in sözlerinin gerçekliğini daha net anlamamızı sağlıyor. Tay’ın siyahilere yönelik ırkçılık yaptığı,kadınlara yönelik nefret söylemleri kullandığı ve bunların da ötesinde Hitler ile Donald Trump’a övgüler yağdırdığı tweetler, sosyal medya gündemini oldukça meşgul etti. Yaşanan bu olayın üzerine, Microsoft hızlıca Tay’ı yayından kaldırarak onarıma aldı. İkinci yayında ise Tay, uyuşturucuyu öven bir tweet atarak yine kendini yayından kaldırttı.
Tay’ın çalışma mantığı, twitter kullanıcılarının yoğunluklu olarak kullandığı söylevleri hafızasına alarak bunları tekrar etmek üzerine kurulu. Herkesin yaftaladığı Tay, aslında ırkçı değil. Ortada ırkçılık var, ama ırkçı olan Tay değil, Tay’la iletişime geçen Twitter kullanıcıları.
Gündemdeki tek yapay zeka Tay da değil, Go oyunundaki başarısı ile kendini gündem ettiren Google’ın yapay zeka yazılımı AlphaGo ise insan zekasına kafa tutan bir yapay zeka yazılımı. AlphaGo, Go oyununun şampiyon isimlerinden Lee Sedol ile yaptığı müsabakada Sedol’u 4-1 yenerek ismini, “Go şampiyonunu yenen yapay zeka yazılımı” nitelemesi ile süsledi. AlphaGo kendi kendine sürekli olarak Go oyunu oynuyor, dolayısıyla Go oyununun bir çok kombinasyonunu biliyor. Günde ortalama 1000 kez Go oynuyor, bir insan günde kaç kez Go oynayabilir ki?
Yine yakın zamanda Medford’daki Tufts Üniversitesi’nin araştırmacıları tarafından geliştirilen yapay zekalı robot, insanların verdiği komutlara “Hayır” deyip, komutu yerine getirmeyebiliyor. Kendisine verilen “otur” komutu karşısında hareket ederek, kendisini “yaratan” insanı yok sayabiliyor.
Yapay zekalı yazılımların bir konuya dair birçok kombinasyon yapabiliyor olması, yanına ırkçılık da eklendiğinde ne denli tehlikeli olur, bilinmez. Fakat bu robotlar verilen komutları yok saymaya başladığında hiçbir şey eskisi gibi olmayabilir; özellikle de bu konudaki en büyük yatırımların askeri robotlara yapıldığı düşünüldüğünde.
Her ne kadar popüler bilim kurguya alıştırılmış olanlarımız için, bir robotun insan komutlarını yerine getirmemesi dünyayı robotların ele geçireceği paranoyasını yaratmayı sürdürüyor olsa da; her gün bir emirle elindeki silahı bir başkasına kullanmaktan geri durmayan robotlaşmış insanlardansa, “öldür” komutunu, “yok et” komutunu reddedecek robotlar çok da korkunç olmasa gerek…
The post “İsyankar Yapay Zekalar” – Mine Yılmazoğlu appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Şehir Eziyeti Bahar Alerjisi” – Alp Temiz appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
Soğuk kış günleri sona erdi, geldi bahar. Aylardır hasret kaldığımız güneş, içimizi ısıtmaya başladı. Toprakta bin bir çeşit ot bitti, ağaçlar çiçeklendi, polenler uçuştu. Bu güzel havalarda elbette ki evde oturmak yerine, dışarı çıkmak tercih edilir oldu. Kimimiz açan güneşi hissetmek, yeşillenen toprağın keyfini çıkarmak için sokaklara atsak da kendimizi; bahar kimileri içinse kaşıntıyla, burun tıkanıklığıyla ve dayanılmaz bir baş ağrısıyla eziyete dönüştü.
Bahar alerjisi, diğer bir adıyla “mevsimsel alerjik rinit”, bahar aylarında en sık karşılaşılan alerjik hastalıktır. Ortaya çıkması için, baharla birlikte gelen herhangi bir alerji yapıcı etkene maruz kalmak ve bağışıklık sistemimizin bu alerjene duyarlı olması yeterlidir. Bağışıklık sistemi, vücudu, bakteri, virüs gibi zararlı olabilecek mikroorganizmalara karşı korur korumasına ancak bazı maddelere karşı duyarlı olabilir ve bu maddelerle karşılaştığında kontrolünü kaybedebilir. Alerji dediğimiz hastalık da zaten normalde zararlı olmayan maddelere karşı vücudun verdiği tepkidir.
Vücut, verdiği bu tepkiyle, alerjen maddelerin etki alanlarında -yani hedef organlarında- bir takım biyokimyasal reaksiyonlar oluşturur. Normalde zararlı olmayan maddeleri zararlı olarak algılayıp “histamin” adı verilen bir salgı üretir ve savunmaya geçer. Histamin, vücut sıvılarının damarlardan dokulara geçmesine neden olur ve salgının fazla miktarda üretilmesi sonucu yukarıda bahsi geçen alerjik belirtiler ortaya çıkar.
Günlük kullanılan tabletler ya da yıllık yapılan aşılarla hafifletilebilse de, alerjiye karşı henüz %100 işe yarayan bir tedaviden söz etmek mümkün değildir. Bahar alerjisi şikayetlerini azaltmanın en önemli yolu ise alerji etkisi olan maddeden kaçınmaktır. Polensiz bir ortam yaratılamayacağı için alerjisi olan kişilere açık alan gezintilerini azaltmak önerilir, eve gelindiğinde kıyafetleri değiştirmek gibi basit hareketlerin şikayetleri azaltacağı söylenir.
Bahar alerjisinde, baskın olarak dış faktörlerin yanı sıra, genetik yatkınlığın da payı vardır. Ancak genlerde var olan yatkınlık, hastalığın muhakkak oluşacağı anlamına gelmez. “Şehir çocuğu hastalıklarından biri” olarak da bilinen bahar alerjisinin doğadan tamamen ayrışmış, betonların arasına hapsedilmiş olanlarımızda daha sık görüldüğü, su götürmez bir gerçektir.
Ancak şunu da söylemeden geçmemek gerekir; bir kısmımızın yakındığı ve belki de yılın en güzel aylarını bir eziyete dönüştüren bu alerji, devletin “bahar alerjisi”nin yanında devede kulak kalır.
The post “Şehir Eziyeti Bahar Alerjisi” – Alp Temiz appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>