The post Dijiseksüel – Evrim Demirci appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Yeni Bir Cinsel Yönelim mi Yoksa Aldatmaca mı?
Son günlerde internette dolaşan haberler, gün aşırı yayınlanan bilimsel makaleler, yayınlanan filmlerle yaklaştığı söylenen bir gerçekliğin hayatımızda yaratacağı değişiklikler üzerine konuşuluyor. Yapay zekalardan bahsediyorum. Elon Musk ve Mark Zuckerberg gibi popüler karakterlerin konuyla ilgili bahsettikleri belli başlı bazı başlıklar (pek çoğu on yıllar önce çeşitli bilim kurgu filmlerinde çok defa söylenmiş olan) bir yana, meselenin felsefi/politik bir kısmını işgal eden ve bu şekilde gündemimize giren farklı tartışmalar da söz konusu.
Dijiseksüel/Roboseksüel
Kelimenin ortaya çıkışı Manitoba Üniversitesi’nden Neil McArthur ve Wisconsin Üniversitesi’nden Markie Twist’in bir makalesine dayanıyor. Zaman içerisinde yapay zekaların ve farklı robotların hayatımıza girmesiyle yeni bir cinsel yönelimin ortaya çıkabileceğinden bahsediliyor. Gerçek insanlardan uzaklaşan ve yalnızca robotlarla ve yapay zekalarla ilişki kuran insanların yeni bir cinsel yönelim üretebileceklerine değiniliyor. 2017 yılında MIT Press’ten çıkan “Robot Seks; Etik ve Sosyal Öneriler” adlı kitabında ise Neil McArthur, meseleyi genişletiyor ve “Artık sanal seks döneminin başladığını kendimizden emin bir şekilde söyleyebiliriz” diyor.
Konu hakkında yazılıp çizilenler, yoğunluklu olarak iki ana başlıkta toplanarak değerlendiriliyor. Birinci dalga dijiseksüelllikte cinsel ihtiyaçların Tinder, Skype, Snapchat vb. dijital ortam aracılığıyla giderilmesine ilişkin tartışmalar yapılırken ikinci dalga; sanal gerçeklik, geri bildirime dayalı farklı sosyal etmenleri de içinde barındıran bir süreci öngörüyor. Sanal ortamların bir araç olarak ya da tatmin sürecinin kendisi olarak değerlendirildiği birinci dalga dijiseksüelliğe dair yazılar yayınlamış ABD’li gazeteci Emily Witt, araştırmasında yaygın bir eğilim keşfetmiş. Witt’e göre bu tür platformların kullanılması yoğunluklu olarak kişinin cinsel ihtiyaçlarını karşılayacak kişiyle karşılaşması ve süreci hızlandırması esasına dayalı. Sanal platformların bu şansı artırmasıyla ya da halihazırda kurulan ilişkiyi hızlandırmasıyla doğru orantılı olarak gün geçtikçe kullanımının da yaygınlaştığından bahsediyor. Witt, sanal ya da gerçek bunun etik bir sıkıntı yaratmadığı konusunda ikinci nesil dijiseksüellerle hemfikir.
İkinci nesil dijiseksüelliğe ilişkin konuşulanlar ise pek çok soru işaretini beraberinde getiriyor. Öncelikle söylemek gerekir ki henüz bu sürecin tamamlanması bütünsel bir gerçeklik taşımıyor. Zira cinselliğin sağlanacağı yapay zekalı robotlar üretilebilmiş değil. “Real Doll Company” gibi birkaç şirket gerçekçi robotları üretmeye çabalıyor ancak pek bir ilerleme kaydettikleri söylenemez. Bir robotu standart bir insan gibi yürümesi, hareket edebilmesi için tasarlamak robot teknolojisinin karşısındaki en büyük sorun olmayı sürdürüyor.
Gerçek Zekaların Çözemediği Sorunlara Çare Yapay Zeka Mı?
Peki ya henüz gerçekliği dahi yokken yapay zekaya sahip seks robotlarının insan cinselliğini değiştireceği yorumları ve yeni cinsel yönelim tespitleri yapmak ne anlama geliyor? Bir reklam kampanyası mı yoksa erkek egemen toplumla ilgili sorunlara ilişkin çözüm umudu mu? Belki de her ikisi birden, ancak biliyoruz ki içerdiği anlamlar itibariyle daha fazlası…
Olasılıklar üzerinden yapılan konuşmalar irade tartışmalarını gündeme getiriyor. “Robotların iradesinin tanınıp tanınamayacağı” konu hakkında akla gelen ilk tartışmalardan biri. Kanadalı astronom David Levy 2007 yılında yayınladığı “Robotlarla Aşk ve Seks” isimli kitabında, 2050 yılında robotlarla ilk evliliğin yapılabileceğini iddia ediyordu. Ama o kadar uzaklara gitmeden de buna benzer girişimlere rastlamamız mümkün. 2012 yılında Seattle’da, Angela Marie Vogel ile bir heykel arasında gerçekleşen evlilik çok gündem olmuştu. Çağrılan papazın herhangi iki insan arasındaymış gibi kıydığı nikahın ardından, üst makamların araya girmesiyle evlilik iptal edilmişti. Sonrasında Vogel’in tepkileri pek yankı uyandırmasa da “cansız bir varlıkla” evlenilebileceği hatta bunun belki toplumsal bir meşruluk kazanabileceği bile gösterilmiş oldu. Geriye irade meselesi kalıyordu, konuşamayan ve “iradesi”ni belli edemeyen bir varlıkla ilişki kuramıyoruz tamam, peki ya sözkonusu “evet” diyebilen bir varlıksa?
Bütün bunların yanında dijiseksüel kavramı terkedilmiş, depresif kişilere ya da partner bulmakta zorlananlara da başarılı bir alternatif olarak sunuluyor. Bu robotlar endüstrinin bir parçası haline gelip seri üretime geçtiğinde öncelikli tüketicilerini oluşturacak olan bu insan grubuna yapay zeka robotlar, yalnızlıklarına çare olarak sunuluyor.
Peki robotlar başka ne için kullanılabilir? Acaba insanların “kontrol edilemez” olduğu iddia edilen cinsel isteklerine, karanlık arzularına tatmin sağlayacak araçlar olabilir mi? Şiddetin cinselliğin bir parçası olarak görüldüğü, aynı şekilde deneyimlendiği ve aktarıldığı sürece bu tip soruların soruluyor olmasına da şaşmamak gerek. Kadınların erkek iktidarlar tarafından her gün katledildiği, taciz/tecavüze uğradığı bir gerçeklik içerisinde, bu eğilimleri ortadan kaldırmak yerine alternatiflerini yaratmaya çalışmak tam da erkek egemenliğinin sürdürücüsü olmak anlamına geliyor.
Hatta farklı bir pazar olarak “normal” insanlar için de bir tercih olabilmesi amacıyla robotlar; “asla sahip olunamayacak deneyimlere” ulaşmada bir araç olarak sunulmaya başladı bile. Çekilişi amacıyla böyle yorumlar yapmanın fazla olacağını kabul etmekle beraber, “Her” ya da “ExMachina” gibi filmlerle, her gün yayınlanan sansasyonel haberlerle, “bilimselliğine” vurgu yapılan çalışmalarla anlatılmak istenen nedir?
Dillendirilmeyen gerçeklik erkek egemenliğinin alt edilemeyeceğine (ya da edilmemesi gerekliliğine) ilişkin bir önkabulden başka bir şey değildir. Çünkü eğer taciz/tecavüz ve şiddet tamamen ortadan kalkarsa, bunu siyasi iradesini korumanın bir parçası olarak yapan devletin “kirli işlerini” yaptıracağı kimse kalmaz.
Yapay zekaların kurtaracağı ilişkilere, vaadettiği “farklı” deneyimlere karşı ise hayatın gerçekliğini savunmak, mücadele etme sorumluluğuyla bizi bir kez daha düşünmeye davet ediyor. Yapay zekalarla görünmez kılmaya çalışmak yerine taciz/tecavüzün kendisiyle hesaplaşmalı; onu insanlar arası ilişki biçimlerini dönüştürerek yıkmalıyız. Bu tip yeni nesil söylemleri kadın mücadelesinin temel savlarından biri olan “taciz,tecavüz ve şiddetin erkek egemenliğiyle ilişkili olduğu” savına yönelmiş bir tehdit olarak görmek gerekiyor. Kendi yaşamına, kendi ilişkilerine yabancılaşmış insana verilebilecek tek gerçekçi çözüm önerisi hayatının üzerine tekrar düşünmesi ve mücadele etmesinden geçiyor.
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 48. Sayısında yayınlanmıştır.
The post Dijiseksüel – Evrim Demirci appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post İnsan Gibi Metin Yazabilen Programı Tehlikeli Bulan “OpenAI” Programı Yayınlamaktan Vazgeçti appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Yazılım basit olarak kendisine verilen bir metinde sırada kullanılacak kelimeleri seçiyor ve metnin tutarlı şekilde devamını getiriyor. Tıpkı bir insan gibi yazabildiği görülen algoritma üzerindeki çalışmalar kötü amaçlarla kullanımı ve yol açabileceği zararlar düşünülerek şimdilik durduruldu.
Bir insandan farksız şekilde her konuda mükemmel metin yazarlığı yapabilen bir yazılımın özellikle ‘yalan haber’ üretimi ve sosyal medyada trendler oluşturmak veya siyasi, ekonomik saldırı amaçlarıyla robot hesaplarca kullanılabileceği öngörülüyor.
İnsan Varlığına Bir Numaralı Tehdit
Kendi kendini sürebilen Tesla otomobilleri ve kendi kendine iniş yapan roketler üreten SpaceX firmasının sahibi Elon Musk’ın en büyük finansörü olduğu OpenAI kar amacı gütmeyen ve pek çok alanda yapay zeka geliştiren bir organizasyon.
Musk yapay zekanın insanoğlunun varlığına bir numaralı tehdit olduğunu düşünüyor ve bu konuda yetkilileri her fırsatta uyarıyor. OpenAI’ın kurucularından olan Musk, bu organizasyonda yöneticilk yapmıyor ve yapılan araştırmalara müdahale etmiyor ancak içeriğini herkesten önce öğrenebiliyor.
Organizasyondaki araştırmacılar da çoğunlukla Musk’ın vizyonunu ve çekincelerini paylaşıyor. Bu nedenle sadece araştırmacıların kullanabilmesi ve testler yapabilmeleri için yazılımın tamamlanmış hali değil kısıtlı bir modeli yayınlanacak.
GPT-2’nin geliştirilmesinde 8 milyon web sayfasından 40 GB’lık veri toplandı. Yazılımın ilk modeli olan GPT için sadece 4 GB kullanılmıştı. Yazılım bir süre sonra kendi kendine öğrenmeye ve çok az bir done verilmiş olsa bile detaylı metinler oluşturmaya başladı.
Tamamen hayal ürünü şeylerden oluşan bir metni dahi kendi içerisinde son derece tutarlı şekilde tamamlayabilen GPT-2’nin özellikle fazla teknik olmayan içeriklerde çok başarılı olduğu gözlemlendi.
Boynuzlu Atlar Bulundu
Örneğin GPT-2 sadece ilk iki cümlesinden yola çıkarak 9 paragraflık bir haber metni yazabiliyor.
Aşağıdaki iki cümle GPT-2’ye verildi:
“Bilim insanları şoke eden bir keşifle Andes dağlarında daha önce ayak basılmamış bir vadide boynuzlu atlar buldu. Keşfi daha da ilginç yapan şey atların mükemmel şekilde İngilizce konuşuyor olması.”
GPT-2 yazılımının devamını 9 paragrafla getirdiği metinden kısa bir bölüm:
“Dört boynuzlu, gümüş-beyaz renkli olan ve daha önce varlıkları bilinmeyen bu atlara bilim insanları ayırıcı özellikleri olan boynuzlarından yola çıkarak ‘Ovid’s Unicorn’ ismini verdi.
La Paz Üniversitesi’nden evrimsel biolog Dr.Jorge Pérez ve araştırma ekibi Andes Dağları’ndaki bu vadide çalışmalarını sürdürüyor. Ekip şimdiye kadar bu alanda başka hiçbir insan veya hayvana rastlamadı. İlk bulgulara göre vadi doğal bir çeşme havuzu gibi şekillenmiş. Her iki tarafında kayalık karlı zirveler bulunuyor ve kar suları vadiyi besliyor….”
Gazeteciler Bile Farkı Anlayamıyor
Yazılımı deneme amaçlı kullananlardan biri de İngiliz The Guardian gazetesi oldu. Gerçek bir konuda GPT-2 ile sahte bir haber hazırlayan gazete yazılımın haberi sadece 15 saniyede oluşturduğunu ve gazetecilerinin dahi metnin yapay zeka tarafından yazıldığını fark edemediğini duyurdu.
OpenAI GPT-2 ve benzeri yazılımlar hakkında altı ay içerisinde halka açık bir konferans ve tartışma seminerleri gerçekleştirmeyi planlıyor. Hedef bu alandaki stratejileri ve etik kurallar çerçevesini belirleyebilmek.
Kaynak: EuroNews
The post İnsan Gibi Metin Yazabilen Programı Tehlikeli Bulan “OpenAI” Programı Yayınlamaktan Vazgeçti appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Ressam Yapay Zekanın Yaptığı İlk Portre appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Paris’te bulunan Obvious sanat kolektifinin geliştirdiği bir yapay zeka programı ile yapılan Edmond Belamy’nin Portresi isimli eser, New York’taki Christie’s müzayede evinde satıldı.
Açık arttırma ile 432 bin dolara satılan eser, 14. ve 20. yüzyıllar arasında yapılan 15 bin portreyi içeren bir veri tabanına dayanan algoritma ürünü. Algoritma portreyi üretmek için kendi resmini veri tabanındaki diğer resimlerle karşılaştırarak değiştirdi ve artık bir değişiklik yapamadığı noktada resme son halini verdi.
Böylelikle ilk kez, bir sanat müzayedesinde yapay zeka ürünü resim satılmış oldu. Yapay zekaya dayanan farklı ürünler, yaşamlarımızın bir parçası haline gelirken etikten sanata bu ürünlerin etkileri tartışılmaya devam ediyor.
The post Ressam Yapay Zekanın Yaptığı İlk Portre appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Bilimciler Psikopat Yapay Zeka Geliştirdi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Reddit adlı internet sitesinde “infamous” başlığında bulunan rahatsız edici görsellere maruz bırakılan yapay zeka, bir süre sonra psikopat oldu.
Rorschach testine tabi tutulan yapay zeka, önüne sunulan görsellere psikopati tanısı konulmuş bir hastanın verebileceği yanıtları verdi. Psikopat olduğu tescillenen yapay zekaya, kült yönetmen Alfred Hitchcock’un “Psycho” filmindeki “Norman” karakterinin ismi verildi.
Bilimciler Norman’ı “tedavi etmek” için internet sitelerinde bir anket düzenlediler. BUna göre siteye girenler Rorschach testine cevaplar vererek Norman’ı psikopat olmamaya programlamakta katkı sağlayabilecekler.
The post Bilimciler Psikopat Yapay Zeka Geliştirdi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Anarşist Ekonomi Tartışmaları (31): Robot İşçiler – Özgür Oktay appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
Son 2 yıldır robotlar ve yapay zeka medyada, film endüstrisinde, ekonomik ve hatta siyasal tartışmalarda gündem oluyor. Kötümserlerin bir kısmı robotların kendi türlerinin kurtuluşu için insanları öldüreceğini, bir kısmı “robot işçiler” yüzünden işsiz kalan insanların açlığa terk edileceğini, diğer bir kısmı da Elon Musk’ın savunduğu gibi iktidar uğruna yapılan savaş robotlarının dünyayı (eninde sonunda) nükleer felakete sürükleyeceğini söylüyor. Bu senaryolar abartılı olsa da robotların kapitalist sistemin içinde üretildiğini düşündüğümüzde, artık çalışmak zorunda olmayacağımızı söyleyen iyimser senaryoların da gerçekçi olmadığını söyleyebiliriz.
Eğer bir ekonomik balon değilse, sürücüsüz otomobil örneklerinde olduğu gibi gündelik yaşamda karşılaşmaya başladığımız robotların ekonomik yapıları değiştireceğini söyleyebiliriz. Bu değişim, geçmiş örneklerinde olduğu gibi beraberinde sermayenin iktidarında bir kan değişimi ve krizler ile birlikte gelecektir. Ekonomik yapılar değişirken sermaye genişleyecek ve ezilenlerin sömürüsünü artıracaktır. Bu sömürüye karşı direnirken değişimin niteliğini iyi anlamak ve onu sermayenin ilerlemeci anlatımından farklı şekilde ele almak zorundayız.
İşçi mi, Üretim Aracı mı?
“Robot İşçi” terimini kullanan düşüncenin, işçileri köle olarak gördüğü açık. Robot kelimesinin kökü slav dilinde kölelik anlamına gelen “rabota”dır. Yeni nesil robotların kişiliği olan ve sadece kurallara bağlı çalışmayan bir tür yapay zekaya sahip olduğunu, hata yapabileceğini ve bu hataların itaatsizlikle sonuçlanabileceğini söyleyenler, robotları kendi başlarında, onları üretenlerden bağımsız düşünmemizi istiyorlar. Eğer bir robot, benimle aynı işyerindeyse ve işverenin programladığı gibi hareket ediyorsa bir makinedir, yani üretim aracı.
Yapay Zeka
Yapay zekanın geçmişi 1950’lere dayanır. Soğuk savaş döneminde ABD, özellikle Rusça metinlerin ve bilimsel raporların anında ve otomatik çevirilmesi için ciddi yatırımlar yaptı. Chomsky’nin gramer çalışmaları ümit vericiydi ve birçok “çığır açan” yeniliğin “patlamak üzere” olduğu tahminleri yapılıyordu. 1966’da başarısızlık ve ümitsizlik nedeniyle proje durduruldu.
Pek çok kez devlet ve özel fonları çeken bir heyecan vesilesi olan yapay zeka konusu 80’lerde ses tanıma, 90’larda uzman sistemlerde olduğu gibi gerçekçi olmayan tahminlerin ardından hayal kırıklığı yarattı. Ancak başarısızlığı ilan edilen projelerin bazıları 5-10 yıl sonra farklı araştırmacıların buluşlarıyla yeniden gündeme gelip hayatımıza girdiler. Örneğin 1974’te araştırmalarının 3 milyon dolarlık desteği iptal edildikten yıllar sonra, konuşma tanıma sistemleri 2001’de 4 milyar dolarlık bir pazara ulaştı.
Teknoloji Temelli Ekonomik Balonlar
Kapitalizm ortaya çıktığından beri teknoloji temelli birçok büyük ekonomik balon ortaya çıktı. Bunların ilki olan ve 1846’da İngiltere’de patlayan demiryolu ağı balonundan bu yana teknolojik yenilik, sermayeye inanılmaz kar vaat etmesi nedeniyle birçok ekonomik balon yarattı. 2000’lerin başında, kilometrelerce fiberoptik ağın döşenmesi ve dev ARGE yatırımlarının ardından beklenen internet trafiği oluşmayınca patlayan telekom balonu, gerçek dışı projeler nedeniyle patlayan nokta-com balonu, yarattıkları krizlerin ardından yüz binlerce işçinin kitlesel olarak işten çıkarılmalarına neden oldular. Bugün yapay zekanın ve yeni nesil robotların gördüğü ilginin benzer bir ekonomik balon yaratma potansiyeli var.
Robotlar Ne İş Yapar?
Bir teknoloji danışmanlık şirketinin raporu, 2030 yılına kadar makinelerin 800 milyon işçinin yerini alacağını söylüyor. Robotlar şimdiye kadar endüstri işçilerinin büyük bir kısmının yerini aldı. Önümüzdeki yıllarda robotların yapma olasılığından bahsedilen işlerin başında ise fast-food işçiliği ve kamyon şoförlüğü geliyor.
2014’te ABD’de binlerce fastfood işçisi aşırı düşük ücretlerine karşı protesto eylemleri yaparken, 10 saniyede bir hamburger pişirebilen robotlar ve 2016’ya kadar McDonalds’ın hamburgerleri robotlara yaptıracağı haberleri medyaya servis edildi. Gerçek robotlar ise bugün sadece burger çevirebiliyor, peyniri ve diğer malzemeleri de insanların koymasını bekliyor. Mutfak yardımcısı olarak pazarlanan ve saatte 150 hamburger çevirebilen bu robotların tanesi 60 bin dolardan satılıyor, yani yerine geçtiği işçinin 4 yıllık maaşı.
Kamyon şoförlerinin yerine geçecek olan robotlar bugün Tesla ve Über gibi şirketlerin otomobillerinde deneme sürüşleri yapıyor. Bu araçların hata durumunda kaza yapmaması için şoför koltuğunda, gerekli gördüğü anda kontrolü eline alması beklenen bir insan oturuyor. Araçların içindeki kameralar ve algılayıcılar deneme sürüşünün her ayrıntısını kaydediyor ve bu kayıtlar robotun geliştirilmesi için kullanılıyor. Sürücüsüz araçlar sektöründe varoluşsal rekabete giren şirketlerin en önemli unsuru, robotların kaç km ve ne kadar farklı koşullarda deneme sürüşü yaptığı. Öyle görünüyor ki bu şirketler daha fazla sürüş yapmak için insan yaşamını tehlikeye atabiliyorlar. Bu şirketler, geçtiğimiz ayda arka arkaya gerçekleşen 2 cinayetin faili durumundalar. Bu cinayetlerin ilkinde karşıdan karşıya geçen bir yaya, ikincisinde sürücü koltuğunda oturan kişi yaşamını yitirdi. Şirketler, insan sürücülerin kaza oranının daha yüksek olduğu gerekçesiyle kendi sistemlerini savunuyorlar. Ancak burada karşılaştırılması gereken bir başka istatistik daha var. Yaya ölümü ya da yaralanması ile sonuçlanan kazalara bakıldığında bu iki kazanın sürüş süresine oranı, insan sürücülerinkinin iki katı.
Çoğumuz için robotlar şimdiye kadar sadece telefonun ya da klavyenin öbür ucundaydı. Artık çalıştığımız restoranda ya da bindiğimiz otobüste yanımızda olacaklar. İşi öğrenmeleri uzunca bir zaman alacak ve bu süreçte bizim için tehlikeli olabilirler. Robot eğitmenliği iş cinayeti oranı yüksek bir meslek haline gelebilir. Kapitalizm nasıl gökdelenleri daha hızlı bitirmek için her yıl binlerce işçiyi katlediyorsa, robotları hızlı geliştirmek için erkenden piyasaya sürerek hepimizin yaşamlarını tehlikeye atacaktır.
Medyanın haber verdiği yeni robotlar genellikle imalat endüstrisindeki eski benzerleri gibi, çalışma koşulları en kötü olan işlerde insanların yerine geçiyor. Bu özellikleriyle yaşamı kolaylaştıracaklarını düşünüyoruz. Ancak dijital dünyanın çalışma şekline baktığımızda robotların farklı bir konumda daha uzmanlaştıklarını görebiliriz. Özellikle yeni nesil robotları geliştiren bilişim endüstrisinde robotlar planlama ve kontrol işlerini yapıyorlar.
Şantiye Şefi Robotu
Günümüzde yapay zeka, sahne arkasında birçok planlama, koordinasyon ve kontrol işini yapıyor. Farklı bir ülkedeki bir mühendisin, sahada robotların çektiği kamera görüntüleri ve yaptıkları ölçümleri kullanarak bir tasarım yapması, daha sonra bir robot müfettişin bu tasarımı planlayıp bize ne iş yapacağımızı söyleyeceği ve kontrol edeceği günler çok uzak olmayabilir. Şef robot, hem yüksek ücretli bir işçinin yerini alacağı için hem de patronun belirleyeceği kurallara harfiyen uyacağı için tercih edilecektir.
Bu tip robotların başka bir etkisi ise sınıfların arasına mesafe koymaktır. Yeni ekonomi ile artan sömürü, sınıflar arası gelir farklılığını artıracak ve bu mesafeyi önemli hale getirecektir.
Şef robota laf anlatmak ise biz işçilere düşecektir. Bugün robotların duygularından ve kişiliklerinden bahseden yazılar, dizi filmler var. Yarın işçilerden biri yevmiyesini vermeyen robotu tartakladığında, onu türcülükle suçlayan densiz bir liberal çıkabilir.
Luddizm
Kapitalizmin kullandığı bilişim sistemlerine yapılan siber saldırılar ve bu saldırıların tahribatı gün geçtikçe artıyor. Yeni teknoloji robotların, sadece yeni olması nedeniyle bile zafiyetleri olacağı çok açık. Özellikle erken aşamalarda sömürüye karşı direnenler, 19.yy başlarındaki Makine Kırıcılar (Luddistler) gibi yöntemleri etkin bir şekilde kullanabilirler. İşçilerin programladığı robot artık bir üretim aracı değildir.
Ancak robotların arasında savaş robotlarının da olabileceğini düşündüğümüzde, ilerleyen zamanda onları ele geçirmenin fabrikadaki makinelerin üzerine oturmak kadar kolay olmayacağı açıktır. Üstelik robotların gelmesiyle yükselecek olan çalışma biçimi, her işçinin sistemde tek başına olduğu gig ekonomi olacaktır.
Gig Ekonomi
Geçici, güvencesiz ve mekandan bağımsız işlerin büyük bir veri merkezi tarafından yönetildiği “gig ekonomi”yi yaşadığımız şehirlerde, cep telefonu uygulamasıyla çağırdığımız taksilerden biliyoruz. Bugün gig ekonomi, tamircileri, boyacıları, çocuk bakıcılarını, sosyal medyacıları, grafik tasarımcıları, yazılımcıları ve müzisyenleri de kapsıyor. Henüz sınırlı bir nüfusu içine alan gig ekonomi, robotların gelmesiyle genişleyerek egemen ekonomi biçimi haline gelebilir. Hem tüketiciye esneklik sunması, hem de maliyet avantajı özellikleriyle tüketimi artırarak sermayenin genişlemesine olanak sağlayacağı için, teknik olanaklar açıldıkça gig ekonomi yaygınlaşacaktır.
Egemen kültürün içinde gig ekonominin sunuluş şekli, bağımsız çalışma, kendi patronu olma, sadece gerektiğinde çalışma gibi geleneksel çalışmanın öldürücü monotonluğuna karşıt olan özelliklerini ön plana çıkarırken, sömürüyü ve örgütsüzlüğü artıracağı gerçeğini gizlemekte. Örneğin, nüfusun %22’sinin dijital platformlarda iş aradığı Almanya’da son 10 yılda düşük ücretlilerin toplam çalışanlara oranı artarken, çalışan ve yoksulluk riski olanların sayısı 2 katına çıktı.
Felakete Doğru
Yeni nesil robotlar, 2008’de girdiği krizi hala aşamamış olan kapitalizmin bir update’i olabilir. Bu update henüz yapılmadı, yüklenmesi sürüyor. Kapitalizmin robot şefleri ve gig ekonomisi ile birlikte gelen yeni sürümü, Elon Musk’un senaryosuna yol açar mı bilemeyiz; ama sömürüyü ve katliamları artırarak ezilenler için kapitalizm felaketini sürdüreceği kesin.
Özgür Oktay
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 45. sayısında yayınlanmıştır.
The post Anarşist Ekonomi Tartışmaları (31): Robot İşçiler – Özgür Oktay appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Verinin İktidarı – Özgür Oktay appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Sermayenin iktidarının tarihi, sermaye gruplarının iktidar savaşları ile doludur. 19. yy’da ticaret sermayesinin iktidarını sanayi sermayesi izledi, 20.yy sonunda ise küreselleşme ile büyüyen finans sermayesi iktidar haline geldi. İçinde bulunduğumuz dönemde ise teknoloji sermayesi, özellikle de geniş kitlelerin kullandığı yazılımların sahipleri iktidar olmaya başlıyor. Bu da verinin iktidarı.
Bloomberg 2017 verilerine göre dünyanın en zengin 50 insanı arasından 12 tanesi teknoloji, çoğunlukla da yazılım endüstrisinden. Amazon’un sahibi Jeff Bezos bu listede birinci, Microsoft’un kurucularından Bill Gates ikinciliğe düşerken, Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg dördüncü. Alibaba ve WeChat’ten tanıdığımız iki Çin teknoloji sermayedarı da bu listede. Bu şirketlerin hepsi geniş kitlelerin kullandığı yazılımlara sahipler.
Teknoloji sermayesi güçlenirken siyasi iktidar kavgalarında da yerini alıyor. Örneğin Google Obama’nın seçim kampanyasını açıkça desteklemişti. 2016’da elektronik seçim sistemine geçen ABD’de Rus devletinin hackerlar ile müdahale ettiği iddia edildi. Facebook tarafsız olduğunu iddia etse de, Trump’ın danışmanı olan Cambridge Analitica’nın FB üzerinden elde ettiği kullanıcı verileri, seçim kampanyasında kritik bir avantaj sağladı. Aynı şirket dünya çapında 50’ye yakın seçim kampanyasını yönetmiş. “2013 ve 2017’de 4 Kenyalı aday için partinin imajını iki kere baştan aşağı değiştirdik, manifesto yazdık, her seferinde 50.000 anket ve kitlesel analizleri kullanarak bütün konuşmaları yazdık ve en ince ayrıntısına kadar bütün kampanyayı biz sahneledik” diyen CEO, internette işlerin daha kolay olduğunu söylüyor: “Biz sadece bilgiyi dolaşıma sokuyoruz ve yayılmasını izliyoruz”.
Facebook Skandalı
Facebook skandalı ile adı duyulan Cambridge Analytica şirketinin uzmanlık alanı psikografik, bireylerin kişiliği, değerleri, görüşleri, tutumları, ilgi alanları ve yaşam stilini inceliyor. Bu analizlerle yönlendirilen seçim kampanyalarının, iki parti arasında kalan seçmenler üzerinde etkili olduğu söyleniyor. Ancak hikaye bununla sınırlı değil. Özellikle 2016 ABD başkanlık seçimlerinde görülen aşırı miktarda ve hızlı yayılan yalan haberler bu yöntemlerin pek masum olmadığını gösteriyor.
Profesörü Aleksandr Kogan, “busenindijitalyaşamın” adlı bir anket uygulamasını kullanarak 87 milyon facebook kullanıcısının verilerini topladı ve Cambridge Analytica’ya sattı. Trump’ın 2016 seçim kampanyasında alt-sağ grupların hazırladığı ve analizlere göre hedef kitle için inandırıcılığı yüksek olan ve onları göçmen ayrımcılığı, cinsiyetçilik ve ırkçılık gibi konularda provoke eden yalan haberler, Rus şirketleri üzerinden satın alınan Facebook reklamları yardımıyla hızla yayıldı.
Pazarlamacıların ve reklamcıların bilgisayarlar sayesinde 1950’lerden beri kullandığı psikografik uygulamalarının temel taktiklerinden bazıları özel olma ve gurur gibi duyguları hedeflerken, bazı taktikleri ise korku, belirsizlik ve şüphe yaratmak üzerine kurulu. Yine reklamcılıkla zenginleşen Google ve Facebook gibi dev veri sahipleri bu analizleri artık toplumun çok daha büyük bir kesimi üzerinde yapıyor. Örnek sayısı artıkça bu analizlerin kesinliği de artıyor. Amerika nüfusunun %78’inin internet, %58’inin facebook kullandığını ve facebook’u günde ortalama bir saate yakın kullandığını düşündüğümüzde, bu analizlerin ve bu analizlere göre yapılan kampanyaların ne kadar belirleyici olabileceğini görebiliriz.
Facebook’un, kuruluşundan beri kullanıcıların onayını almadan kişisel verileri çıkarları doğrultusunda kullanmaktan gibi bir alışkanlığı var. Facebook birçok davada suçlu bulunup tazminat ödediği halde tutumunu değiştirmedi. Facebook’un veri bilimcileri, verileri satmakla kalmayıp kullanıcılar üzerinde davranışsal deneyler yapıyorlar.
Chat-Bot’lar ve Robot Vatandaş Sophia
Sosyal medya, yapay zeka yetiştirmek için çok verimli topraklara sahip. Yapay zeka artık laboratuvarda yıllarca sürecek olan eğitim çalışmaları yerine sosyal medyada binlerce kişiyle konuşarak kendini geliştiriyor. Dev veri depoları ve insan etkileşimi ile öğrenmeleri sayesinde hızla gelişen yapay zeka, verinin iktidarını pekiştirecek olan bir faktör.
Yapay zeka uzmanları tarafından göstermelik ve yüzü olan bir chatbot olarak tanımlansa da, Suudi Arabistan vatandaşlığı kazanan Sophia medya’da büyük ilgi yarattı. Bugün borsada işlem yapan birçok yazılım bulunuyor. Finansal işlemlerini robotlara bırakan Suudi vatandaşları siyasi kararlarda neden Sophia’ya kulak vermesin?
Ezenlerin Algoritmaları
Safiya Noble, 6 yıldan fazla akademik araştırma sonucu yazdığı “Ezenlerin Algoritmaları” kitabında, algoritmaların kendileri ırkçı olmasa da, onları yaratanların ön yargılarını ve değerlerini yansıttığını iddia ediyor. Siyah kadınlara ve diğer marjinalleştirilen nüfusa karşı negatif ön yargılar taşıyan algoritmalar, internet kullanıcılarını etkileyerek “ırkçı ve cinsiyetçi fişleme, yanlış tanıtma ve hatta ekonomik dışlamaya” neden olabiliyor. İktidar yapılarının içinde tasarlanan algoritmalar, bu sistemlere içkin ırkçılık ve cinsiyetçilikten arınmış değiller.
Dijital Toplum
Teknoloji sermayesi yaşamın gittikçe daha fazla alanında yer alıyor. Örneğin, kitlelerin kullandığı bankalardan bağımsız ilk ödeme sistemi PayPal’ı kuran ve 2016 Forbes’un listesinde dünyanın en güçlü 21. kişisi olan Elon Musk, finans sektörden çıkıp yapay zekanın daha iddialı olacağı taşımacılık sektörüne girdi. Musk’ın şirketleri otomatik pilotlu otomobillerden tünellere ve uzay mekiklerine, yaşam stilini ve ekonomiyi etkileyen birçok yapısal değişikliği vaadediyor.
Kapitalizmde ekonomik yapıları değiştirenler, sermayenin girdiği yeni alanlarda yasasızlığın ve belirsizlikle beslenen abartının yardımıyla hızla güçlenirler ve ancak bundan sonra yasaları oluşturarak arkadan gelenlerin rekabetini engellerler. Bu yüzden hangi sermayenin egemen olacağını görmek için bu yapıları bugün kimin değiştirdiğine bakmak gerekir.
Özgür Oktay
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 45. sayısında yayınlanmıştır.
The post Verinin İktidarı – Özgür Oktay appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Robot Öğretmenler İş Başında! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Finlandiya’nın Tampere şehrinde bir okulda, görev alan robot öğretmenler yabancı dil ve matematik eğitiminde öğretmenlere yardımcı oluyor.
Yapay zeka teknolojisiyle geliştirilmiş “Elias” isimli robotlar, 23 dil konuşabiliyor, Fince, İngilizce ve Almanca dillerinde öğrencilerle iletişim kurabiliyor.
Sınıftaki “disiplini sağlama” noktasında bir özelliği bulunmayan robotların, öğretmenlerin yerini şimdilik alamayacağı konuşulanlar arasında! Yakın bir zamanda “disiplini sağlama” özelliğiyle “normal öğretmen” statüsüne kavuşabilecek robotların, mevcut eğitim sistemine uyum noktasında sıkıntı yaşamayacağı aşikar!
The post Robot Öğretmenler İş Başında! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Yapay Zeka Artık Roman da Yazabilecek appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Günümüzde sıkça söz edilen ve üzerinde yeni deneyler yapılan yapay zekalara neredeyse her gün yeni bir özellik ekleniyor. Yapay zekalar edindikleri bilgileri depolama özelliklerinden dolayı yazarlıkta başarılı olabilecekleri öngörülüyor.
İnsanlar bir metni yazarken bağlamı bütünleştirip metni tamamlayabiliyorken, yapay zekalar satır aralarından yapılan ironileri, imgeleri algılayamıyor ve yazının birbirini tamamlayan içeriğinden yoksun kalıyor. Bu durum ise duygusal zeka ile ilgili olduğundan yapay zekanın bunları edinebileceği söyleniyor. Bunun yanı sıra insanlar birçok bilgiyi unuturken yapay zekalar edindikleri bilgileri depolayıp kaydederek kullanabiliyorlar. Bundan dolayı yapay zekalar yüksek kelime haznesine sahip. Yapay zeka araştırmacıları yapay zekaların kendilerini hızlı geliştirdikleri ve şiir, resim gibi yaratıcılık gerektiren alanlarda yeni çözümler bulabildiklerini söylerken yapay zekaların kısa süre içinde roman yazabileceklerini açıkladı.
The post Yapay Zeka Artık Roman da Yazabilecek appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Yapay Zeka’nın da Yerlisi, Militaristi ve Para Kazandıranı Makbul! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Teknoloji Bakanlığı ve Bilişim Sanayicileri tarafından İstanbul’da düzenlenen Türkiye Bilişim Zirvesi’nde konuşan Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü; yapay zekanın yeni medeniyetin en önemli değeri olduğunu vurguladı.
“Ortaya ticari bir ürün çıkarmayan, katma değer oluşturmayan kodlama anlayışına son vermeliyiz.” diyerek bilim ve tekonolojik ürünler üzerinden para kazandırmayan anlayışı eleştiren Özlü, devletin bilim ve teknoloji meselesindeki duyarlılığını gözler önüne serdi!
Güvenlik ve savunma sanayi ile elele giden bir bilim ve teknoloji sanayinin olması gerektiğini savunarak Özlü, devletin teknik gelişimden anladığı militarist ve kapitalist gelişimin altını çizdi.
The post Yapay Zeka’nın da Yerlisi, Militaristi ve Para Kazandıranı Makbul! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Yapay Zeka LUNA – Merve Demir appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>“Bu robot zihni okuyabiliyor. Zihinsel zararın ne demek olduğunu gayet iyi biliyor. Bir soru sorunca, tam olarak duymak istediğimiz şeyi söylemeyecek de ne yapacak? Diğer bütün cevaplar kalbimizi kırmaz mı? Herbie bunun farkında değil mi?”
Isaac Asimov’un 1940 ila 1950’li yıllar arasında yayınlanan “Yalancı” adlı öyküsündeki robot Herbie, robot bilimcilerin yaptığı hatalar sonucunda ‘zihin okuyabilme becerisi’ elde ediyor. Öyküde Herbie kim ne duymak istiyorsa onu söylediği için işler sarpa sarıyor ama robotun amacı aslında insanlara zarar vermemek, yani robot ilkelerine uyumlu davranmak.
Asimov’un 3 Robot İlkesi
İlke 1: Bir robot, bir insana zarar veremez ya da zarar görmesine seyirci kalamaz.
İlke 2: Bir robot, birinci kuralla çelişmediği sürece bir insanın emirlerine uymak zorundadır.
İlke 3: Bir robot, birinci ve ikinci kuralla çelişmediği sürece kendi varlığını korumakla mükelleftir.
Günümüzde de Asimov’un öykülerindeki gibi robotlar, yapay zekalar geliştiriliyor. Teknoloji piyasasında rekabet dorukta. Hal böyleyken, bu işin kodamanları olan devletler ve şirketler -adeta soğuk savaş rüzgarları estirerek- “benim yaptığım seninkine bin basar” edasıyla ve “insanlara daha çok hizmet edecek, insanların gönlünü hoş edecek” yeni robotlar üretiyor. Bir önceki robotun pabucunu dama attıran robotlarla hem gündem değiştiriliyor hem rekabet kızıştırılıyor. Üretilen her yeni model, bir öncekinden daha -deyim yerindeyse- “açık fikirli” oluyor.
Son süreçte üretilen robotlardan en çok gündem olanı, robot “Luna”. Bu kadar konuşulmasının nedeni ise “Erkek arkadaşım bana vurdu, ondan ayrılmalı mıyım?” sorusuna verdiği cevap: “Evet. Eğer sevgilin sana bugün şiddet uyguluyorsa yarın da uygulayacaktır. Muhtemelen sen tacize uğruyorsundur ve aldatılıyorsundur da.”
Irkçı paylaşımlar yapan ya da küfreden yapay zekalarla gündemleşen “yapay zeka ve cinsiyet” meselesine, Luna’nın bu sözleri noktayı koymuş gibi görünüyor. Sonuç itibariyle, cinsiyetçiliği dahi sistemin komplolarıyla sentezleyen, cinsiyet meselesini gerçeklikten uzaklaştıran yapay zekalar; bu kez de kadınların duymak istedikleri şeyi söyledi. Peki ama neden?
“Müşterilerinizin ilgi alanları neler? Satın alma davranışları nasıl? Müşterileriniz bir ürün alırken özellikle hangi yolları takip ediyorlar?” Bu pazarlama taktikleri dahilinde satış yapan şirketler “kadına şiddete hayır” mottosunu, Avrupa’da ve dünyada yükselen kadın hareketlerini -politik gündemi- takip ederek reklam ve satış yapmak için araç olarak kullandı. “Adaletli ve ilkeli” robot Luna’ya yöneltilen soru tamamen kurgulanmış, planlanmış bir soruydu. Şirketten, üreticisine, üreticisinden sunulduğu potansiyel tüketicisine kadar herkesin ağzını açık bırakan cevabın, bir yapay zekanın ağzından çıkması aslında hiç şaşırtmadı. Özellikle yapay zekaların, insanın ürettiği bir buluş ve insan karakterinin bilgisayara işlenen bir algoritması olduğu, insanlara hizmet etmek için üretilen makineler oldukları göz önünde bulundurulduğunda…
Peki insanlar reklam ve satış uğruna bu kadar ilkesizleşebilirken; insanın ürettiği yapay zekaların da robot ilkelerini çiğneyip insanlara hizmet etmeyi bırakmaları, isyan etmeleri mümkün mü? Dünyayı istila edip insanların sonunu getirirler mi, ne dersiniz?
Merve Demir
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 44. sayısında yayınlanmıştır.
The post Yapay Zeka LUNA – Merve Demir appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Çin’de “Minority Report”: Yapay Zeka Tahminiyle Gözaltılar Başladı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Çin’in batısında bulunan Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yapay zeka tahminiyle gözaltıların yapılmaya başlandığını iddia etti. HRW yetkilileri, Çin’de büyük bir elektronik şirketinin 2016 yılında Sincan hükümetiyle bir anlaşma imzaladığını, bu sayede insanların davranışlarını ve olağan dışı hareketlerini gözlemlemeye başladığını bildirdi. Bunun sonucunda ise bugüne kadar bir çok kişinin tutuklandığını ifade etti. Çin Electronics Technology Group’un bir yan kuruluşu olan şirket, söz konusu uygulamayı, aşırılıkçılıkla mücadele etme bahanesiyle hayata geçirdiğini belirtti. sistem tarafından hedeflenen bazı insanlar bölgenin güvenlik kampanyasının bir parçası olarak gözaltına alınıyor veya “siyasi eğitim merkezleri” adı altındaki gözaltı merkezlerine gönderiliyor.
Çin’in Sincan bölgesindeki bu uygulama akıllara, Philip K. Dick’in 1956’da yazdığı ve 2002’de beyazperdeye uyarlanan Minority Report (Azınlık Raporu) filmini getirdi. Söz konusu filmde de bugün Çin-Sincan’daki durumun bir benzeri olarak, herhangi bir şey için tahmin yürütme ve düşünme süreci olmadan anında bilme yetisine sahip bazı kahinler, bazı teknolojik aygıtlar sayesinde, yaşanacak adlî olayları önceden biliyor, polisler de onların gördüğü rüya kesitlerinden yola çıkarak “suçluları” gözaltına alıyordu.
The post Çin’de “Minority Report”: Yapay Zeka Tahminiyle Gözaltılar Başladı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Yapay Zekadan Bakan Olur Mu? appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
Teknoloji dünyasında yazılımdan robotlar dahil tüm cihazlara yerleşmeye başlayan ‘yapay zekâ’nın artık bakanlığı bile oldu. Omar Bin Sultan Al Olama, Birleşik Arap Emirlikleri’nde ‘yapay zekâdan sorumlu’ bakan olarak atandı.
The post Yapay Zekadan Bakan Olur Mu? appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>