Şirketlerin Yoluna TAŞ KOYACAĞIZ
Şirketler ve devlet, son zamanlarda bu toprakların gördüğü en büyük talan projelerine girişiyor. Bir yandan HES’ler (Hidroelektrik Santraller) bir yandan nükleer santraller bir yandan madenler derken, toprağın altını üstüne getirip, yaşamlarımızı talan ediyorlar!
Bu talan projelerinden biri de, taş ocakları. 2004’ten beri, 85 bin taş ocağına ruhsat veren devlet ve bunları işleten şirketler bu sefer de gözünü Yalova’ya dikti! Yalova’da halihazırda bulunan taş ocaklarında kapasite artırımına gidiliyor. Bu kapasite arttırımından sonra, Yalova’yı adeta bir felaket bekliyor:
-Çoğunluğu orman arazisinde ve tarım arazilerinin yakınında bulunan taş ocaklarının 550.000 m2 olan işletme izni 1.085.000 m2’ye çıkartılacak.
-Her ay 30 patlatma yapılacak. Her seferinde en fazla 2686 kg patlayıcı kullanılacak. Köy ve mahalle yollarını kullanan kamyon sayısı 98’den 238’e çıkacak!
-Yaz boyunca Ana Haber Bültenlerine konu olan ve kaygıyla suyu ha bitti ha bitecek diyerek kaygıyla izlenen Yalova gibi bir yerde, bu taş ocakları günde 117 ton suyu şehir ve köy şebekelerinden çekecek! Bu verilerin açığa çıkartacağı yıkım ise, gerek uzun, gerek kısa vadede artarak devam edecek:
-Taş ocaklarında yapılacak patlatmalar, belki de yüzlerce yılda oluşan yeraltı su yollarında çökmelere neden olur. Bu da bölgeyi kuraklığa götüren bir sürecin başlangıcı haline gelir!
-Taş ocaklarında yapılan her bir patlatma işlemi, küçük çaplı bir deprem etkisi yaratır. Üstelik bu sarsıntıların oluşturduğu enerji birikimi ise büyük bir deprem için tetikleyici unsur olabilir. Ortalama bir taş ocağında, haftada en az üç patlatma yapıldığı düşünülürse, yakındaki yaşam alanlarının böyle bir deprem dizisinden nasıl etkileneceği aşikar.
-Taş ocaklarının açığa çıkardığı kil ve toz, balıkların solungaçlarını tıkayarak toplu balık ölümlerine neden olur. Ayrıca bu kil ve toz, patlatmalar esnasında bulut oluşturarak, yerleşim yerlerinin ve tarım arazilerinin üstüne çöker. Bu çökme bir çok ciddi akciğer rahatsızlığına neden olduğu gibi, bitki yapraklarını kaplayarak solunumu ve fotosentezi engeller ve meyve oluşumunu zayıflatır.
-Taş ocakları arkalarında devasa çukurlar bırakır. Bu çukurlar da çöp ve atık maddelerin biriktiği ve lağım sularının boşaltıldığı bir alana dönüşür. Bu atıklarda yine yeraltı sularına sızarak, bu suyu zehirler!
Tüm bu projeler ve bunların yarattığı ve yaratacağı tahribat göz önüne alındığında, taş ocağı açana ve buradan nemalanacak olan şirketlere müsaade etmemek gerekiyor. Adı ister Bahadır Madencilik olsun, ister Gürer ya da Karayolları, biz bunların neye hizmet ettiklerini ve onlar ceplerini doldururken yaşam alanlarımızın nasıl talan edileceğini biliyoruz. Bu yüzden biz yaşam savunucuları ve Yalovalılar olarak, mücadeleyi sonuna dek sürdüreceğimizi belirtiyor ve herkesi yağmacı şirketlerin önüne TAŞ KOYMAYA çağırıyoruz!