Liberter Komunistlerin Orgutsel Platformu

 Genel bolum


1. Sinif mucadelesi: rolu ve anlami

 
Tek bir insanlik yoktur
Farkli siniflardan olusmus bir insanlik vardir:
Koleler ve Efendiler

Gunumuzun burjuva kapitalist toplumu, kendisinden once gelen diger tum toplumlar gibi, 'bir tek insanlik'tan olusmaz. Durumlari ve islevleri toplumsal olarak farklilasmis birbirinden farkli iki kampa bolunmustur: proleterya (sozcugun genis anlaminda) ve burjuvazi.

Bugun proleteryanin yazgisi, yuzyillardir oldugu gibi, meyvelerinden kendilerinin degil, mulkiyete, otoriteye, kultur urunlerine (bilim, egitim, sanat) sahip ayricalikli sinifin (burjuvazinin) yararlandigi emek surecinin fizksel ve sanci verici yukunu kendi omuzlarinda tasimaktir. Emekci yiginlarin toplumsal koleligi ve somurusu, modern toplumun uzerinde yukseldigi ve onsuz var olamayacagi temeli olusturur.

Bu durum, bir sinif mucadelesini dogurmustur; sinif mucadelesi, kimi zaman acik ve siddete dayanan bir nitelige burunur, kimi zaman ise, iscilerin gereksinimlerini, zaruretlerini, haklarini yansitan agir ve algilanmasi guc bir sureci andirir.

Toplumsal alanda, tum insanlik tarihi, emekci yiginlarin kendi haklarini, ozgurluklerini ve daha iyi yasam kosullarini elde etmek icin verdikleri mucadelelerin kesintisiz bir zincirini temsil eder. Toplumlar tarihinde, bu sinif mucadelesi, her zaman icin bu toplumlarin bicimini ve niteligini belirleyen temel faktor olmustur.

Tum devletlerin toplumsal ve siyasal rejimi, her seyden once sinif mucadelesinin urunudur. Herhangi bir toplumun temel yapisi, bize, sinif mucadelesinin yasandigi sahneyi gosterir. Siniflar arasindaki savasim surecindeki en kucuk degisim, sinif mucadelesindeki guclerin goreli yerleri, toplumun doku ve yapisinda surekli degisiklikler yaratir.

Bu soylediklerimiz, sinifli toplumlarda sinif mucadelesinin genel alan ve anlamini olusturur.

2. Siddete dayali bir toplumsal devrime duyulan gereksinim

Yiginlarin siddete dayali bir yoldan kolelestirilmesi ve somurulmesi, modern toplumun temelini teskil eder. Bunun varliginin tum gorunumleri (ekonomi, siyaset, toplumsal iliskiler) sinifsal siddete dayanir; devletsel otorite, polis orgutu, ordu, huhuk sistemi sinifsal siddete hizmet eden kurumlardir. Bu toplumdaki her sey, yani her bir kurum kendi basina ele alindiginda, tipki Devlet sisteminin butunu gibi, kapitalizmin iscilerin surekli gozetim altinda tutuldugu surlarindan baska bir sey degildir; bunlar, iscilerin o toplumun temelini tehdit eden her hareketlerini -ve hatta iscilerin sessizligini- bastirmak icin yaratilmis gucleri her an el altinda tutarlar.

Ayni zamanda, bu toplum sistemi, calisan yiginlari bilincli olarak cehalet ve zihinsel uyusukluk icinde tutar; onlardan daha cok ve daha kolay yararlanabilmek icin, onlarin moral ve entelektuel duzeyinin yukselmesini zor yoluyla engeller.

Modern toplumun gelismesi, sermayenin teknik evrimi ve kendi sisteminin kusursuzlastirilmasi, egemen siniflarin iktidarini pekistirir ve onlara karsi mucadeleye girismeyi daha da zorlastirir, boylece emegin kurtulusunun o umulan kesin aninin gelmesini erteler.

Modern toplumun cozumlenmesi, bizi, kapitalist toplumun ozgur iscilerin kuracagi bir topluma donusturulmesinin ancak siddete dayali toplumsal devrim yoluyla gerceklestirilebilecegi cikarsamasina goturur.

3. Anarsistler ve liberter komunizm

Iscilerin kolelestirilmesi sureci ve iscilerin ozgurluk ozlemi sonucu dogmus sinif mucedelesi, bu baski kosullarinda anarsizm fikrinin dogusuna yol acmistir: siniflara ve Devlet ilkesine dayanan bir toplumsal sistemin reddi ve bunun iscilerin ozyonetimine dayanan, ozgur, devletci olmayan bir sistemle yer degistirmesi fikri.

Su halde, anarsizm, bir aydinin ya da felsefecinin soyut dusuncelerinden degil, iscilerin kapitalizme karsi dolaysiz mucadelelerinden, iscilerin gereksinimlerinden, isci yiginlarinin kahramanca giristikleri mucadele donemlerinde ozellikle canlilik kazanan ozgurluk ve esitlik ozlemlerinden kaynaklanir.

Onde gelen anarsist dusunurler -Bakunin, Kropotkin ve digerleri, anarsizm fikrini kendileri icat etmediler; anarsizmi yiginlarin kendisinde buldular ve kendi dusunceleri ve bilgileriyle, anarsizmin netlesmesine ve yayginlasmasina yardimci oldular.

Anarsizm, ne kisisel ugraslarin bir urunu, ne de bireysel arastirmalarin konusudur.

Benzer sekilde, anarsizm insancil [humanitarian] ozlemlerin urunu de degildir. Tek bir insanlik yoktur. Anarsizmi gunumuz insanligina mal etmeye, ona genel bir insancil nitelik atfetmeye yonelik her girsim, kacinilmaz olarak statukonun ve yeni bir somurunun mesrulastirilmasina yol acacak tarihsel ve toplumsal bir yalani ifade edecektir.

Anarsizm, yiginlarin fikirlerinin insanlarin yasam kosullarini gelistirmeye yonelik oldugunu ve bugunun ya da yarinin insanliginin yazgisinin somurulen emegin yazgisindan bagimsiz olmadigini ileri surmesi anlaminda, yalnizca bu anlamda genel bir insancil karakter tasir. Eger emekci yiginlar zafere erisirlerse, tum insanlik yeniden dogacaktir; eger emekci yiginlar basarisiz kalirlarsa, siddet, somuru, kolelik ve baski, daha once oldugu gibi dunyayi yonetmeye devam edecektir.

Anarsist fikirlerin dogusu, gelismesi ve yasama gecirilmesi, koklerini isci yiginlarinin yasamindan ve mucadelesinden alir, kendi yazgisi kopmaz bir bicimde onlarin yazgisina baglidir.

Anarsizm, gunumuz burjuva kapitalist toplumunu, iscilerin kendi emeklerinin urunlerine sahip olmalarini, onlarin ozgurluklerini, bagimsizliklarini, toplumsal ve siyasal esitliklerini guvence altina alan yeni bir topluma donusturmeyi ister. Bu toplum, toplumsal dayanismanin ve ozgur bireyselligin icinde tam ifadesini kazanacagi, bu iki kavramin birbiriyle tam bir uyum icinde gelisecegi liberter komunizm olacaktir.

Liberter komunizm, toplumsal degerin biricik yaraticisinin fiziksel ya da zihinsel emek olduguna, dolayisiyla, toplumsal ve ekonomik yasami yonetme hakkinin yalnizca emege ait olduguna inanir. Bu nedenle, emekci olmayan siniflarin varligini hicbir sekilde savunmaz ve buna izin vermez.

Siniflar liberter komunizmle esanli olarak varliklarini surdurdukleri muddetce, liberter komunizm bunlara karsi hicbir gorev ve sorumluluk ustlenmeyecektir. Bu durum, ancak, emekci olmayan siniflarin uretken olmaya karar vermeleri ve komunist toplumda herkesle -yani, toplumun uretken bireyleri olarak ayni haklara ve gorevlere sahip ozgur uyeleriyle- ayni kosullarda yasamayi istemeleri durumunda son bulacaktir.

Liberter komunizm, ister bireylere ister yiginlara yonelmis olsun, her turden somuruye ve siddete son vermeyi arzular. Bu amaca ulasmak icin, toplumun tum kesimlerini birlestirecek, her bireyin toplumun diger uyeleriyle esit bir yere sahip olmasini guvence altina alacak, herkesin azami refaha ulasmasini saglayacak bir ekonomik-toplumsal temel insa edecektir. Soz konusu temel, tum uretim araclarinin (sanayi, ulasim, toprak, hammadde, vd.) kolektif mulkiyeti ve emekci siniflarin esitlik ve ozyonetim ilkelerine dayanan ekonomik orgutlerinin insasidir.

Liberter komunizm, iscilerin ozyonetimine dayanan bu toplumun sinirlari icinde, her bireyin ('genel olarak' bireyselligin, ya da 'mistik bireyselligin' veya bireysellik kavraminin degil, gercek ve yasayan bireyin) esit degere ve haklara sahip olmasi ilkesini yerlestirecektir.

4. Demokrasinin yadsinmasi:
Demokrasi, burjuva kapitalist toplumun aldigi bicimlerden biridir

Demokrasinin temeli, modern toplumun birbiriyle uzlasmaz bir celiski icindeki iki sinifinin varliginin korunmasina dayanir: isci sinifi ile kapitalist sinif -ve ozel kapitalist mulkiyet temelinde bu sinifla gucbirligi icindeki isbirlikciler.

Demokrasi, bicimsel olarak, dusunce ozgurlugu, basin ozgurlugu, derneklesme ozgurlugu, yasa onunde herkesin esitligi ilkesi vaat eder.

Gercekte ise, butun bu ozgurlukler son derece goreli bir nitelige sahiptir: Bunlara, egemen sinifin -yani burjuvazinin- cikarlariyla catismadiklari surece tolerans gosterilir. Demokrasi, ozel kapitalist mulkiyet ilkesini oldugu gibi muhafaza eder. Dolayisiyla, burjuvaziye, ulkenin butun ekonomisini, basini, egitimi, bilimi, sanati kontrol etme hakki tanir -bu ise burjuvazinin ulkenin butununun efendisi haline getirir. Ekonomik yasamda kendi tekelini kuran burjuvazi, siyasal yasamda da sinirsiz bir guc kurabilir. Demokrasilerdeki parlamentolar ve diger temsili organlar, gercekte burjuvazinin yurutme organlaridir.

Dolayisiyla, bunlar, siyasal ozgurlukler ve dussel demokratik guvenceler gibi aldatici bir ortunun ardinda gizlenen burjuva diktatorlugunun gorunumlerinden baska bir sey degildir.

5. Devletin ve otoritenin yadsinmasi

Burjuva ideolojileri, Devleti, modern toplumda insanlar arasindaki karmasik siyasal ve toplumsal iliskileri duzenleyen, toplumda yasa ve duzeni koruyan organ olarak tanimlarlar. Anarsistler bu tanimlamayla tam bir fikirbirligi icindedirler, fakat, bu tanimlamaya sunu eklerler: Bu duzenin ve bu yasalarin temeli, halkin ezici cogunlugunun kucuk bir azinlik tarafindan kolelestirilmesidir ve Devlet tam da bu amaca hizmet eder.

Devlet, ayni zamanda, burjuvazinin iscilere karsi orgutlu siddetidir ve burjuva sistemin yurutme organidir.

Basta Bolsevikler olmak uzere, sol sosyalistler de burjuva Devleti ve Otoriteyi sermayenin usaklari olarak gorurler. Fakat, Otorite ve Devletin, sosyalist partilerin elinde proleteryanin kurtulusu mucadelesinde guclu bir arac haline gelebilecegini savunurlar. Bu nedenle, bu partiler, sosyalist bir Otoriteden ve proleter bir Devletten yanadirlar. Bazilari iktidari bariscil yoldan ve parlamenter araclarla (Sosyal Demokratlar), digerleri ise devrimci yontemlerle (Bolsevikler ve Sol Sosyalist Devrimciler) ele gecirmek isterler.

Anarsizm, bunlarin her ikisini de temelden yanlis ve emegin kurtulusu sureci acisindan yikici gorur.

Otorite, her zaman icin halk yiginlarinin somurusune ve kolelestirilmesine dayanir. Bu somuruden dogar, ya da, bu somurunun cikarlari icinde yarartilir. Otorite, siddetin ve somurunun yoklugunda, kendi varlik nedenini yitirir.

Devlet ve Otorite, yiginlardan tum inisiyatifi alir, yaraticilik ve ozgur eylem ruhunu oldurur, yiginlarda kolelere ozgu bir itaatkarlik, beklenti, toplumsal basamaklarin ust kisimlarina tirmanma umudu, lidere koru korune baglilik, otoriteyi paylasma yanilsamasi yaratir.

Bu yuzden, emegin kurulusu, ancak, genis isci yiginlarinin ve bunlarin sinif orgutlerinin kapitalist sisteme karsi dogrudan devrimci savasimi ile mumkundur.

Bugunku kosullarda iktidarin sosyal demokrat partiler tarafindan bariscil araclarla ele gecirilmesi, emegin kurtulusu gorevi acisindan ileri atilmis tek bir adimi bile ifade etmeyecektir; cunku, gercek iktidar, ve dolayisiyla gercek otorite, ulkede ekonomiyi ve siyaseti kontrol eden burjuvazinin elinde kalmaya devam edecektir. Bu durumda, sosyalist otoritenin rolu reformlara indirgenir: ayni rejimin iyilestirilmesi (Ramsey MacDonald, Almanya, Isvec, Belcika'da iktidara gelmis sosyal demokrat partiler bunun ornekleridir).

Ote yandan, toplumsal bir ayaklanma yoluyla iktidari ele gecirme ve "proleterya Devleti" denen bir devleti orgutleme, emegin gercek kurtulusu davasina hizmet edemez. Devrimi savunacagi dusuncesiyle kurulan devlet, kacinilmaz olarak, kendisine ozgu gereksinimler ve nitelikler tarafindan tahrifata ugrar; kendi basina bir amac haline gelir; ozgul, ayricalikli kastlar yaratir ve dolayisiyla kapitalist Devlet ve Otoritenin temelini, yani, yiginlarin siddet yoluyla kolelestirilmesi ve somurusunu yeniden insa eder (Ornek: Bolseviklerin "isci-koylu Devleti").

6. Toplumsal mucadelede ve toplumsal devrimde yiginlarin ve anarsistlerin rolu

Toplumsal devrimin temel gucleri sehirli isci sinifi, koylu yiginlari ve calisan aydinkesimdir [working intelligentsia]. (Not: Emekci aydinkesim, sehir ve kir emekcileriyle benzer sekilde somurulen ve ezilen bir sinif [class] olmakla birlikte, burjuvazinin onun icindeki bazi unsurlara bahsettigi ekonomik ayricaliklara bagli olarak, iscilere ve koylulere oranla goreli bir parcalanmislik icindedir. Toplumsal devrimin ilk gunlerinde aydinkesimin yalnizca halinden hosnutsuz kesimlerinin devrime aktif olarak katilmis olmasinin nedeni de budur.)

Anarsistlerin, yiginlarin toplumsal devrimde ve sosyalizmin insasindaki rolune iliskin kavrayislari, devletci partilerin kavrayisindan tipik olarak farklidir. Bolsevizm ve ona yakin egilimler, yiginlarin sadece yikici devrimci gudulere sahip olduklarini, bunlarin yaratici ve yapici aktiviteye sahip olmadiklarini dusunurlerken (bu, onlarin, yaratici ve yapici aktivitenin Devleti ve partinin Merkez Komitesi'ni olusturan insanlarin elinde toplanmasi ilkesinin temel gerekcesidir), anarsistler, emekci yiginlarin potansiyel olarak olaganustu yaratici ve yapici yeteneklere sahip olduklarina inanirlar ve onlarin bu yeteneklerinin aciga cikmasinin onundeki engellerin ortadan kaldirilmasini arzularlar.

Anarsistler, Devleti, yiginlarin haklarini gasp eden, onlardan ekonomik-toplumsal yasam uzerindeki insiyatiflerini calan temel engel olarak gorurler. Devlet, gelecegin toplumunda ve 'gunun birinde' degil, derhal ortadan kalkmalidir. Devlet, iscilerin zaferinin ilk gununde, isciler tarafindan yikilmalidir ve kilik degistirmis su ya da bu bicim altinda yeniden insa edilmemelidir. Devletin yerini, iscilerin uretim ve tuketim orgutlerinin olusturacagi, ozyonetim temelinde federatif olarak birlesmis bir federalist sistem alacaktir. Bu sistem, hangi bicim ve nitelikte olursa olsun parti diktatorlugu gibi otoriter yapilanmalari dislar.

1917 Rus devrimi, tam da, isci ve koylu sovyetleri ile fabrika komiteleri sisteminin yaratilisi temelinde, toplumsal kurtulus surecinin bu yonelimini sergiler. Devrimin en uzucu hatasi, uygun bir anda devlet iktidarini tasfiye etmemis olmasidir -ilkin gecici hukumeti, ardindan Bolsevik iktidari. Iscilerin ve koylulerin guvenini istismar eden Bolsevikler, o gunun kosullarina gore burjuva devlet aygitini yeniden yapilandirmis, devlet aygitini desteklemis ve muhafaza etmisler, boylece yiginlarin yaratici eylemini, devletci olmayan sosyalist bir toplumun insasinda ilk adimi temsil eden sovyetler ve fabrika komiteleri ozgur rejimini bogmuslardir.

Anarsistlerin faaliyeti iki doneme ayrilabilir: devrim oncesi ve devrim zamani. Anarsistler, her iki donemde de, ancak mucadelelerinin amaclarina ve kendilerini bu amaclarin gerceklestirimine goturecek yollara iliskin net bir kavrayisa sahip olmalari durumunda ustlendikleri rolun geregini yerine getirebilirler.

Anarsistler Genel Birligi'nin devrim oncesi donemdeki temel gorevi, isci ve koyluleri toplumsal devrime hazirlamak olmalidir.

Bicimsel (burjuva) demokrasiyi, otorite ve Devleti reddeden, emegin tam kurtulusunu savunan anarsizm, vurguyu sinif mucadelesinin temel ilkeleri uzerine yapar. Yiginlar arasinda sinif bilincinin ve sinifin devrimci uzlasmazliginin one cikmasi ve gelismesi icin calisir.

Yiginlarin liberter egitiminin yoneltilmesi gereken sey, tam da bu sinifsal uzlasmazlik ilkesi ve anarko-komunizmin demokrasicilik ve devletcilik karsiti fikirleridir. Fakat, egitim tek basina yeterli degildir; ayrica gereksinim duyulan sey, yiginsal bir anarsist orguttur. Bunun gerceklestirilebilmesi icin iki dogrultuda faaliyet yurutulmesi gerekir: bir yandan, devrimci isci ve koylu guclerinin secilip liberter komunist teorik temelde (ozgu bir liberter komunist orgut icinde) bir araya getirilmesine yonelik bir calisma; diger yandan, devrimci isci ve koylulerin uretim ve tuketim etrafinda ekonomik bir temelde yeniden bir araya getirilmesine (uretim etrafinda orgutlenmis devrimci isciler ve koyluler: ozgur isci ve koylu kooperatifleri) yonelik bir calisma. Uretim ve tuketim temelinde orgutlenmis, devrimci anarsist goruslerin icine nufuz ettigi bir isci-koylu sinifi, toplumsal devrimin birinci guc noktasi olacaktir.

Bu orgutler, daha bugunden itibaren anarsist bilincle ve anarsist tarzda orgutlendikleri olcude, devrim aninda daha uzlasmaz ve daha yaratici bir irade sergileyeceklerdir.

Rusya'daki isci sinifina gelince. Yiginlarin ozgur eyleminin dogal gereksinimlerini zincire vuran sekiz yillik Bolsevik diktatorlugun ardindan, bu iktidarin gercek niteligi her zaman oldugundan daha net olarak goruluyor. Isci sinifi, kendi icinde, yiginsal bir anarsist hareketin yaratilmasi acisindan muazzam bir potansiyele sahip. Orgutlu anarsist militanlar, isci sinifinin reformizmin (mensevizm) elinde soysuzlasmasini onlemek icin, derhal ellerindeki tum guclerle sinifin bu potansiyelini aciga cikarmaya girismelidir.

Anarsistler, ayni aciliyetle, devlet iktidari tarafindan ezilmis, sahip oldugu devrimci potansiyeli ortaya koymanin yolunu arayan yoksul koylulugun orgutlerine yonelmelidirler.

Anarsistlerin devrim donemindeki rolu, yalnizca liberter dusuncelerin temel ilkelerinin propagandasiyla sinirli tutulamaz. Yasam, yalnizca, su ya da bu dusuncenin propagandasinin yapildigi bir arena degildir; bunun yanisira, belli bir duzeye kadar, mucadelenin, stratejinin, bu dusuncelerin ekonomik ve toplumsal yasamin yonetiminde yasama gecirilmesi cabasinin gerceklestigi arenadir.

Toplumsal devrimin emegin tam kurtulusunu gerceklestirmesi ancak anarsizmin teorik temellerinde mumkun oldugu icin, anarsizmin devrimdeki onculugu herhangi bir teoriden daha fazla olmalidir.

Anarsist dusuncelerin devrimdeki oncu konumu, mantiksal olarak, toplumsal ve siyasal gelismelerin anarsist teoriye uyarlanmasini ongorur. Ne var ki, bu teorik itici guc, nihai olarak Devlet Iktidarina yol acan devletci partilerin siyasal liderligi ile karistirilmamalidir.

Anarsizm, ne siyasal iktidara, ne de diktatorluge ozlem duyar. Onun esas ozlemi, toplumsal devrime, sosyalizmin insasina giden gercek yola yonelmelerinde yiginlara yardimci olmaktir. Fakat, kitlelerin toplumsal devrime giden yola yonelmeleri tek basina yeterli degildir. Devrimin bu yoneliminin ve hedeflerinin korunmasi da gerekir: kapitalist toplumun, iscilerin ozgur toplumu adina bastirilmasi. 1917 Rus devrimi deneyiminin de gosterdigi gibi, bu gorev, her seyden once sayisiz coklukta parti hareketi toplumsal devrime aykiri yonlere cekmeye calistigi icin, hic de kolay basarilir bir gorev degildir.

Yiginlar toplumsal hareket icinde kendilerini anarsist egilim ve ilkelerle buyuk uyum gosteren bir yoldan ifade ediyor olsalar da, bu egilimler ve ilkeler parcalanmis, koordinasyondan yoksun halde kalmaya devam ediyor ve, dolayisiyla, liberter dusuncelerin itici gucunun, anarsist uyarlanma ve toplumsal devrimin amaclarinin korunmasi acisindan varligi zorunlu orgutlulugune ulasilamiyor. Bu teorik itici gucun ifade kazanmasi, ancak, yiginlarin ozellikle bu amac icin yaratmis olduklari bir kolektifle mumkun olabilir. Orgutlu anarsist unsurlar, tam da bu kolektifi olustururlar.

Bu kolektifin teorik ve pratik gorevleri, devrim aninda buyuk onem kazanir.

Soz konusu kolektif, toplumsal devrimin tum alanlarina katilmali, devrimin yonelimi ve genel karakterinde, devrimin yapici gorevlerinde, yeni uretim ve tuketimin orgutlenisinde, tarim sorununda, vb. kendi inisiyatifini ortaya koymalidir.

Tum bu sorunlarda ve digerlerinde, yiginlar anarsistlerden acik ve kesin bir karsilik beklemektedir. Anersistler devrime ve toplumun yapilandirilisina iliskin bir gorus belirttikleri zaman, tum bu sorunlara acik bir yanit vermekle, bu sorunlarin cozumunu liberter komunizmin genel anlayisiyla iliskilendirmekle, tum guclerini bunlarin yasama gecirilmesi icin seferber etmekle yukumludurler.

Anarsistler Genel Birligi ve anarsist hareket, toplumsal devrimde teorik itici guc olma islevini ancak bu sekilde yerine getirebilir.

7. Gecis donemi

Sosyalist partiler, 'gecis donemi' ifadesinden, bir halkin yasaminda genel karakteristik ozelligi su olan kesin bir asamayi anliyorlar: seylerin eski duzeninde bir kopus ve yeni bir ekonomik-toplumsal sistemin bunun yerine ikame edilmesi -oysa, bu, henuz iscilerin tam kurtulusunu temsil etmeyen bir sistemdir. Bu anlamda, sosyalist siyasal partilerin tum asgari programlari (Bir asgari program, kapitalizmi butun olarak donusume ugratmayi degil, fakat kapitalizm kosullarinda yasayan isci sinifinin yuz yuze oldugu en yakici bazi sorunlarina cozumler getirmeyi amaclayan siyasal programdir), gecis doneminin programlaridir -ornegin, sosyalist oprtunistlerin demokratik programi, ya da komunistlerin 'proleterya diktatorlugu' programi.

Butun bunlarin temel ozelligi, iscilerin ideallerinin (kendi bagimsizliklari, ozgurlukleri ve esitlikleri) tam olarak gerceklestirilmesinin olanaksiz oldugunu dusunmeleri, dolayisiyla, devletin yaptirim ve zorlama ilkesi, uretim araclari uzerinde bireysel mulkiyet, burokrasi -ve parti programinin ongordugu digerleri- gibi kapitalist sistemin pek cok kurumunu muhafaza etmeleridir.

Anarsistler, ilkesel olarak, yiginlarin somurusu ve zorlanimi ilkesini muhafaza eden gecissel sistemlerin insasinin kacinilmaz olarak koleligin yeniden gelismesine yol actigi dusuncesinden hareket ederek, her zaman icin bu tur programlarin dusmanlari olmuslardir.

Anarsistler, siyasal asgari programlar olusturmak yerine, her zaman, kapitalist sinifi sahip oldugu ekonomik ve toplumsal ayricaliklarindan yoksunlastircak, uretim araclarinin ve ekonomik-toplumsal yasamin tum islevlerini iscilerin kendi ellerine verecek olan dogrudan toplumsal devrim fikrini savunmuslardir.

Bugune degin, bu yaklasimi korumus olanlar anarsistlerdir.

Toplumsal devrimin komunist topluma degil, fakat eski sistemin unsurlarini muhafaza eden su ya da bu sisteme yol acmasi gerektigini ileri suren gecis donemi fikri, ozunde toplum-karsitidir. Potansiyel olarak, eski sistemin bu unsurlarini gelistirip pekistirme, onlari eskiden sahip olduklari boyutlara geri tasima, ve olaylari geriye dogru cevirme tehlikesini icerir.

Bunun en acik ornegi, Rusya'da Bolsevikler tarafindan kurulmus olan 'proleterya diktatorlugu' rejimidir.

Bunlara gore, rejim, tam komunizme geciste bir gecissel adimdan ote bir sey olmamalidir. Gercekte ise, bu adim sinifli toplumun yeniden insasi ile sonuclanmistir ve bu toplumun en altinda, daha once oldugu gibi yine isciler ve koyluler bulunmaktadir.

Komunist bir toplumun insasinin agirlik merkezi, daha devrimin ilk gununden itibaren her bireye kendi gereksinimlerini karsilamada sinirsiz bir ozgurluk getirmesinde degil, fakat, bu toplumun toplumsal temelinin fethedilmesinde ve bireyler arasinda esitlige dayali iliskiler ilkesinde yatar. Su ya da bu olcude bollugun yaratilmasi sorunu, ilkeler temelinde bir sorun degil, teknik bir sorun olarak gorulur.

Yeni toplumun uzerinde dikilecegi, kalici olarak yapilanacagi ve asla hicibr sekilde sinirlandirilmamasi gereken temel ilke, esitlikci iliskiler, iscilerin ozgurlugu ve bagimsizligi ilkesidir. Bu ilke, yiginlarin toplumsal devrimde one cikardiklari ilk temel talebi ifade eder.

Ya toplumsal devrim iscilerin yenilgisiyle son bulacaktir -ki bu durmda mucadeleyi, kapitalist sisteme karsi yeni bir saldiriyi yeniden hazirlamak zorundayiz; ya da, toplumsal devrim iscilerin zaferine ulasacaktir -bu durumda, ozyonetimi olanakli kilan toprak, uretim, toplumsal islevler gibi araclari kendi ellerine gecirmis olan isciler yeni ozgur toplumun insasina giriseceklerdir.

Komunist bir toplumun insasinin baslangicini karakterize eden sey budur ve, boyle bir toplum, bir kez insasina baslandiktan sonra, kendi gelisim sureci kesintiye ugramadan, kendisini surekli olarak gelistirip pekistirecektir.

Bu surecte, uretimsel ve toplumsal islevlerin isciler tarafindan yerine getirilmesi, devletci caglarla devletci olmayan cagi birbirinden ayirt eden ayrim cizgisini teskil edecektir.

Anarsizm, eger savasan yiginlarin sozcusu durumuna gelmek, tum toplumsal devrim caginin bayragi olmak istiyorsa, kendi programinda eski duzenin izlerine ve gecis sistemlerinin ve gecis donemlerinin oportunist egilimlerine yer vermemeli, temel ilkelerini kendisine saklamamali, aksine bunlari mumkun olan en ileri duzeyde gelistirmeli ve yasama gecirmelidir.

8. Anarsizm ve sendikalizm

Liberter komunizmi sendikalizmin karsisina yerlestiren egilimi yapay, bir temelden ve anlamdan yoksun buluyoruz.

Anarsizmin ve sendikalizmin dusunceleri iki farkli plana dayanir. Kendisinden ozgur iscilerin toplumunu anladigimiz komunizm anarsist mucadelenin hedefi iken, devrimci iscilerin kendi isyerlerindeki hareketi olan sendikalizm, yalnizca devrimci mucadelenin bicimlerinden biridir. Iscileri uretim temelinde bir araya getiren devrimci sendikalizm, meslege dayali diger gruplar gibi, belirleyici bir teoriye sahip degildir; cagdas gercekligin butun karmasik toplumsal-siyasal sorunlarina yanit getiren bir dunya gorusu yoktur. Her zaman, kendi saflarinda yogun olarak calisanlar basta gelmek uzere, cesitli siyasal gruplarin ideolojilerini yansitir.

Bizim devrimci sendikalizme yaklasimimiz, burada dile getirecegimiz bir dizi onerme tarafindan bicimlenir. Burada, devrimci sendikalarin devrimden sonraki rolu -ya da, bunlarin yeni uretim sisteminin orgutculeri olup olamayacaklari, veya bu rolu isci sovyetlerine ya da fabrika komitelerine birakip birakmayacaklari- sorununa bir cozum getirmeye girismeksizin, sadece, anarsistlerin, devrimci sendikalizmi devrimci isci hareketinin aldigi bicimlerden biri olarak gorerek, devrimci sendikalizm icinde faaliyet yurutmeleri gerektigini belirtecegiz.

Bugunun onumuze getirdigi sorun anarsistlerin devrimci sendikalizme katilip katilmalari gerektigi sorunu degil, bunu nasil ve hangi amaclara sahip olarak yapmalari gerektigidir.

Anarsistlerin sendika hareketine tek tek bireyler veya propagandacilar olarak girmis olduklari bugune kadarki donemi, profesyonal isci hareketine yonelik bir amator iliskiler donemi olarak goruyoruz.

Anarsist tipte sendikalarin yaratilmasinin bir araci olarak liberter fikirleri devrimci sendikalizmin sol kanadina asilamaya calisan anarko-sendikalizm, ileriye dogru atilmis bir adimi ifade eder; fakat, anarko-sendikalizm, sendika hareketinin 'anarsistlestirilmesi'ni hareketin disinda orgutlenmis anarsistlerle icice ormeyi mutlaka ve kendiliginden saglamadigi icin, henuz amprik bir yontemin otesine gecememistir. Devrimci sendikaciligin 'anarsistlestirilmesi', oportunizme ve reformizme yonelmesinin onlenmesi, ancak bu temelde, boyle bir iliskilendirme sayesinde olanakli olabilir.

Sendikalizmi iscilerin tutarli bir toplumsal-siyasal teoriden yoksun, dolayisiyla, toplumsal sorunu tek basina cozme gucu olmayan mesleki orgutlenmesi olarak goren bizler, sendikal hareketin saflarindaki anarsistlerin gorevinin su oldugunu dusunuyoruz: liberter fikirleri toplumsal devrimin aktif bir kolu haline donusturebilmek icin, liberter dusunceyi gelistirmek ve harekete liberter bir yonelim kazandirmaya calismak. Sunu asla akildan cikarmamak gerekiyor ki, eger zamani gelidiginde sendikacilik anarsist teoride kendisine aradigi destegi bulamazsa, hosumuza gitsin ya da gitmesin, yuzunu devletci bir siyasal partinin ideolojisine donecektir.

Devrimci isci hareketi saflarindaki anarsistlerin gorevleri, ancak, yuruttukleri calismanin sendikalar disindaki anarsist orgutun faaliyetleriyle icice orulmesi kosuluyla yerine getirilmis sayilabilir. Diger bir deyisle, devrimci sendikalara orgutlu bir guc olarak girmeliyiz ve bu orgutlu guc, sendikalardaki yuruttugu calismada genel anarsist orgute karsi sorumlu olmalidir.

Kendimizi yalnizca anarsist sendikalar yaratma amaciyla sinirlandirmadan, teorik etkinligimizi tum sendikalar uzerinde gerceklestirmeye calismaliyiz. Bunu, asla aralarinda ne orgutsel bir bag ne de teorik bir uzlasmislik olan kucuk, amprik gruplar olarak degil, fakat orgutlu anarsist kolektifler olarak ve yorulmak bilmez bir calismayla basarabiliriz.

Isletmelerde, fabirkalarda ve atolyelerde anarsist sendikalar yaratmak ve sendikalizm icinde liberter dusunceleri hakim kilmak uzere devrimci sendikalara onderlik etmek icin calisan anarsist gruplar, faaliyetleri genel bir anarsist orgut tarafindan orgutlenen gruplar: Anarsistlerin sendikaciliga yonelik tavirlarini belirlemesi gereken yontem ve araclar bunlardir.

 


Yapici [Constructive] Bolum

 


About Anarchism in Turkey: Turkiye'de Anarsizm

Texts in Turkish: Turkce metinler