Üzüntümüz Öfkemizin Tohumudur!
“Bu mesleğin kaderinde maalesef ölüm var.” RTE
2013 yılı madenlerde yine katliamla başladı. Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) ait bir maden ocağında 7 Ocak Pazartesi günü bir işçi katliamı yaşandı. Öğlen saatlerinde 630 metre derinlikte yaşanan metan gazı patlaması sonucu maden işçileri yine toprak altında kalarak yaşamını yitirdi. Zonguldak’ın Kozlu ilçesinde meydana gelen bu katliamda Ahmet Şekerci, Hasan Bozacı, Muharrem Yapıcı, Yüksel Koca, Hüseyin Kürekçi, Satılmış Arslan, Köksal Kadıoğlu ve Muhsin Akyüz yaşamını yitirdi. 8 işçinin ölümünü hükümet kader olarak değerlendirip çok üzgün olduğunu belirtirken muhalefet ise hükümeti eleştirecek bir koz olarak değerlendirip derin üzüntü içerisinde olduğunu belirtti. Ardı ardına süren bu açıklamalar ile 8 işçinin öldüğü bu maden katliamında, hükümetiyle muhalefetiyle devlet şaşırmadı, üzüldü!
Devlet bu ölümlere şaşırmıyor, zaten şaşırması da beklenilemez. Çünkü bu sonucun sebebi kendisi ve sebebi olduğu bu sonuca sahte üzüntüsü ise, bu gerçekliği görünmez kılma politikasıdır. Üzgünlük propagandası yaparak herkesin ölümlere alışmasını istemektedir. Bu alıştırma politikası içerisinde gazete ve televizyonların konumu devlet için önemli bir araçtır. Maden ocaklarında her yıl onlarca, yüzlerce işçi katlediliyor. Her maden katliamıyla beraber, maden sektöründe ölümün olağanlaşması artıyor. Sadece Türkiye’de de değil tüm dünyada maden ocaklarında ölüm olağanlaştırılarak, adeta iş sürecinin bir parçası haline geliyor. Yani bir maden işçisiyseniz işinizin gereği yerin yüzlerce metre altını, kömür çıkarmak için kazarsınız. Bazıları kazdıkları gün başına para alırken, bazıları ise kazdıkları metre başına para alır. Ve bu şekilde çalışmayı sürdürürken yaşamınızı yitirirseniz, bu olağandır. Adeta babadan oğula geçen bu mesleğin tüm incelikleri aktarılırken, ölmek de tüm olağanlığıyla aktarılmaktadır. Maden işçisinin yaşamını sürdürebilmek için metrelerce yerin altından çıkardığı bu kömür ne için çıkıyor?