Normalleşme Sürecinde Virüsten ya da Açlıktan Ölmek – Atakan Polat

Yaklaşık 2 aydır süren korona krizine dair önlemler çerçevesinde kapatılan AVM’ler dün açıldı. İş bulabilen şanslılardansak eğer, dün işe gittik. Küresel bir salgın sürecinde yüzlerce kişiyle kapalı bir tüketim mabedinde kaldık 10 saat ama “şanslı” saydık kendimizi. Neden mi?

Biz hizmet işçilerine evden çalışma olanağı yoktu bu süreçte. Hak denilen güvence ise zaten ulaşılamaz bir lükstü çoğumuz için. Ücretli izin hayaldi, bize düşmedi. İzne ayrılabilenlerin şanslıları yıllık izinlerinden yediler bir süre, sonrası ücretsiz izin, işsizlik… İzni yedikten sonra ne yiyeceğimizi söylemedi patronlar.

Salgın bitince değil ekonomi batınca başlatılan “normalleşme süreci”nin ilk adımlarından biri AVM’lerin açılması olunca iki seçenek çıktı biz vasıfsızların karşısına; virüsten ölmek ya da açlıktan ölmek.

Koskocaman sağlık bakanı dün AVM’ler önünde oluşan kuyrukları “Çok yakınlık tez ayrılık getirir.” gibi kamyon arkası sözlerle yorumlarken ve koskocamanın bir küçükleri, Bilim Kurulu üyeleri “Gömlek mi alacaksınız? Nokta atışı yapacaksınız. Alıp çıkacaksınız.” gibi akıllar verirken topluma; akılları bize yetmedi. “Zorunda kalmadıkça gitmeyin.” dediler, her gün gitmek zorunda kalacak olan bizleri görmediler.

Evet #AVMlereGitmeyin ama yetmez. Müşteriler gelmese de biz işçiler aynı mağazanın içine, aynı dandik havalandırma sistemiyle kapatılmayı sürdüreceğiz. Sayıları İstanbul’da en az 93, Ankara’da 33, İzmir’de 21, Antalya’da 14, yaşadığımız coğrafyada toplamda en az 400’ü bulan AVM’lerin her birinde yüzlerce işçiyiz. Hal böyleyken “Birimiz taşıyıcı olsak toplu kıyım…” demeye yeltenirsek eğer, alınan önlemlerle susturulmaya çalışılıyoruz.

Müşteriler içeride 3 saatten fazla kalamayacakmış, biz 10 saat kalıyoruz. 10 metrekareye 1 müşteri düşecekmiş ve 2 metre fiziksel mesafe kuralı uygulanacakmış, biz takmayacakmışız bu metre metrekare hesaplarını. Ateşi ölçülmeyen ve maskesiz müşteri içeri alınmayacakmış, yok bir de alınsaydı diyecektik ki dün gördük kapıdan geçenin maskesini indirdiğini. Bebek arabası kiralanamayacakmış, zaten bebeklerin sokağa çıkma yasağı yok mu? Kabinlerin kullanımı 10 dakikayı geçmeyecekmiş, zaten yatıya mı gelecekti müşteriler? Asansörler ve merdivenler dezenfekte edilecekmiş, onu da biz yapmayacak mıyız sanki?

Alınan önlemlerin bizi virüsten korumaya yetmeyeceğini de biliyoruz, koruyup korumayacağının patronların umurlarında olmadığını da. Ne de olsa “Ortalık işsiz kaynıyor…” ve zaten “Genç işçinin biri gider, biri gelir…” iken bize yüklenenlerin ağırlığını 10 saat ayakta durmaktan şişen ayak bileklerimizle, maskelerin içinde nefessiz kalmaktan çatlayan başımızla, düşen maaşlar yüzünden guruldayan midemizle gün geçtikçe daha çok hissediyoruz. Biz normalleşmiyoruz.

Bugünkü anormalliğin sebebinin bir araya gelmememiz, omuz omuza vermememiz, karşılarına dikilmememiz için çabalayan sistemin normali olduğunu biliyoruz. Biz bu sömürü sisteminin normalini de anormalini de istemiyoruz.

Bu yüzden bugün ihtiyacımız olan, anormalin koşullarını da yok etmemizi sağlayacak olan şey normaliyle anormaliyle sistemin her halini yıkmaktır; örgütlenerek adil ve özgür dünyayı yaratmaktır.

 

Atakan Polat – Genç İşçi Derneği

GENÇ İŞÇİ DERNEĞİ