Süpür Market
|
Hava yağmurluydu. Ayaklarım suyun içine bir girip bir çıkıyordu. İşe geç kalma telaşıyla olsa gerek botlarımın içine dolup boşalan suyu hiç umursamadan koşturuyordum. Birazdan markete -özellikle bu havalarda daha da rutubetlenen personel girişinden geçerek- girip bana söylenenleri yapmaya başlayacaktım. Süper markette çalışırken hızda, hizmette, sabırda süper (!) olmam gerektiğini, her sabah olduğu gibi, bu sabah da kendime hatırlatarak işe başladım.
Önce süper fırsat reyonunu düzenlemekten başladım işe. Her şey bir yana fırlatılmış, ürünler birbirine karışmıştı. Süper fırsat ürünlerini diğerlerinden ayırarak yerli yerine dizdim, diğerlerini de kendi reyonlarına götürdüm.
Sonra süper indirim etiketlerini eski fiyat etiketleriyle değiştirdim. Süper indirimli günlerden birine denk gelmek demek, o gün markete giren müşteri sayısının iki katına çıkması demek. Daha ürünleri yerleştirirken birilerinin gelip dağıtması, devirmesi, kimse görmediyse geçip gitmesi; gören varsa “duyarlı” olması demek. Yani süper!
İşte o gün, hava yağmurluydu. İnsanların ayakları suya bir girip bir çıkıyor; sonra hızlı adımlarla markete giriyor ve arkasında çamur izleri bırakıyordu. Bense elimde mop, market içinde bir o yana bir bu yana silip süpürüyor; temizleyip topluyordum. Ne fayda! Markete bir saat içerisinde bile yüzlerce kişi giriyorken benden beklenen yerlerin pırıl pırıl olmasıydı. Bir de mağaza sorumlusu yanıma gelip “Olmamış, bak burayı temizlememişsin, çamur kalmış” deyince söyleyecek hiçbir şey bulamadım.
Görünümüyle, ürün çeşitliliğiyle, büyüklüğüyle, kalitesiyle herkes için “süper”market; bizim gibi angarya işlere koşturulanlar için ancak derle-topla-sil ve “süpür” market olabilirdi.
Şeyda ( Bir Süpürmarket işçisi)