Tamam Efendim Demeyeceğiz
|- Diyalog
-Dıt… dıt… dıt…
+Biraz hızlı ol. Kuyruk uzadıkça uzuyor!
+Dıt. dıt. dıt.dıt.dıt
– Daha! Daha! Hadiii! ( 360 derece hızlı hareketlerle sürekli hararetli bir şekilde dönen eller)
- Diyalog
-Bu kız yeni galiba. Baksana yavaş. Tın tın yapıyor işlemleri.(Yanındakine yüksek ses ile söylüyor.)
+Hoşgeldiniz. (Gülümse!)
(İşlem biter. Ödeme yapılacağı esnada )
+348 lira 25 kuruş.
– Aa biraz yavaşlar mısın?! Parayı çıkarmadım. Müşteri alma, eşyalarımı toparlamadım daha.
+İyi günler, teşekkürler. (Gülümse)
- Diyalog
-Hoşgeldiniz. Sadece nakit ile ödeme alabiliyorum.
+ O niye? (Kızgın ve şaşkın)
– Sistemde arıza var hanımefendi, kredi kartıyla ödeme alamıyorum. Bu yüzden bu kasa nakit kasası.
+Beni ilgilendirmiyor, ben sıraya girmişim bir kere. Almak zorundasın. Nakit kasası ise yazsaydınız.
– Yazılı hanımefendi.
+Nereden göreceğim onu, anons geçin o zaman. Her şeye de cevap yetiştirme! Her şeye de bir cevabı var. Bu ne zıpçıktı, bu ne densiz kız. İşe ihtiyacı olan bir sürü insan var, çalışmak istemiyorsan niye çalışıyorsun? Adın ne senin?(!) Seni şikayet edeceğim, paramızla rezil oluyoruz, bu nasıl hizmet? Seni nereye şikayet edebilirim? Şefini göster bana!
(Nereye şikayet edebileceğini bile kasiyere soruyor.)
(Sırada bekleyenler hem bana hem müşteriye bağırır.)
-Hadi uzatmayın!
-Sizi mi bekleyeceğiz!
– Sen de alttan al biraz, saygılı ol müşteriye!
-İşimiz var,bu ne böyle! Hadi hızlan!
Kasiyer ilk zamanlarda bu tepkiler karşısında ya aşırı duygusallaşır ya da aşırı kızgınlaşır, ama çok bir şey söyleyemez, gerçi söylese bile “müşteri her zaman haklıdır” ilkesi suratına çarpar. “Eğer paraya ihtiyacı varsa her hareketi sineye çeker” diyen şefler, hiçbir zaman işçinin yanında olmaz. Eğer bir sorun varsa bunun sorumlusu işçidir, çünkü “tamam efendim, sepet efendim” dememiştir ya da yeterince dememiştir. Çünkü şefler başlangıçta hakaret yiyen, horlanan kasiyerlerken; “daha fazla çalışıp, dişini tırnağına takıp, müşteriye her zaman ‘haklı’ olduğunu hissettirip, müdüre dalkavukluk yapıp” şef olma şerefine nail olur. Tırnaklarıyla kaza kaza aldığı bu statüyü kaybetmemek pahasına her şeyi yapabilir.
- Diyalog
Şef: Hadi hızlan! Kasayı kapatma, molaya 1 saat geç çıksan ne olur, benim hatrıma. (yapmacık gülümseme)
Ben: Ama sabah 9’da geldim. Saat 3, zaten 6’da çıkacağım, daha hiçbir şey yemedim.
Şef: Öff be ne çıtkırıldım çıktın sen de! Tamam yarım saat daha çalış bari, bir kişi eksik çalışıyoruz, arkadaşınız hasta işe gelmedi bugün, onun yerine de çalışıyorsunuz, kaç defa dedim hasta olmayın diye!
Sıradakiler;
– Hadi ne çene çalıyorsunuz?
-Otopark saati geldi, hızlanır mısın biraz? Bak park parası ödersem sana ödetirim he! (sırıtır)
– Neymiş adın… Özge!, Özge Hanım lütfen müşterilerle ilgilenin!
…
Alınan müşteri sayısı: 646
Saat akşam 18.00
- Ben çıkabilir miyim?
- Hülya molaya çıktı, gelince çıkarsın.
1 saat sonra
- Aa sen çıkmadın mı? Hülya gelmedi mi? Bak görüyor musun arkadaşın seni hiç düşünmüyor. Molasına takmış, ben düşüneyim seni. Hadi çıkabilirsin, kasanı hızlı topla, oyalanma, fazla saat (mesai) çıkmasın.
Zamanımız bizim için değil, çalıştığımız iş yeri için harcanmalı. Zamanla yarışmalıyız, daha fazla müşteri geçirmeliyiz kasalardan, aynı maaşla (asgari ücret) daha fazla iş gücü, aldığımız maaşı “ hak etmeliyiz” , işe geç gitmemeliyiz, ama erken gidebiliriz. Niye? Patronlar daha fazla kazansın, şirket büyüdükçe büyüsün bir de biz daha fazla sömürülelim diye mi? Peki biz bu adaletsizliklere daha ne kadar “ tamam efendim” diyeceğiz?
Merve Demir – Süper Market Kasa İşçisi