Karatahta’da “Sinemada Öteki Oyuncu Olmak” Aktarımı Yapıldı
- Posted: 17 Mart 2017
- Category: 26A ATÖLYE
Sinema oyuncusu Yılmaz Yalçın, “Sinemada Öteki Oyuncu Olmak” aktarımına sinemayla nasıl tanıştığını anlatarak başladı. Diyarbakır’da ciğercilik yaparken, ara ara gittiği İstanbul’da, filmlerinden hayranlık duyduğu Yılmaz Güney’i görebilmek için Güney’in üvey kardeşi ve yeğeniyle olan tanışmasından bahsetti. O sırada cezaevinde olan Yılmaz Güney’in Ecevit’in affıyla serbest kalmasıyla beraber, Kürt olması, kürtçeyi konuşabiliyor olması sayesinde Güney’in bundan sonra yaptığı Sürü ve Yol filmlerinde çalışmaya başladığını anlattı.
Aralarında “Çemberimde Gül Oya” ve “Hatırla Sevgili” dahil olmak üzere bugüne kadar 60’tan fazla dizide rol aldığını, Romen yönetmen Marian Crişan‘ın bir kürt mültecinin yaşamını anlatan bir film için bir oyuncuya gerek duymasıyla, Morgen(Yarın) filminde başrol oyuncusu olduğunu, bu filmin kendisine en iyi oyuncu ödülünü kazandırdığını söyleyen Yalçın, kendisinin hem sinemada hem de yaşamda “öteki” olarak nitelendiğini vurguladı. Kendisini her şeyden önce vicdanlı ve adalet arayan birisi olarak tanımlayan Yalçın, zaten bir sanatçının da böyle olması gerektiğini, ama günümüzde para için kendi değerlerinden uzaklaşan, sistemi alkışlayan, dünyaya gözlerini kapatan oyuncular ve sanatçılar türediğinden yakındı.
Bugün hala kirada oturan birisi olduğunun altını çizen Yalçın, bu duruma rağmen ilkeleri uğruna “Kurtlar Vadisi” gibi dizilere ya da TRT Şeş gibi kanallara gitmediğini belirterek, buzdolabında bekletilen çocukları biz dillendirmezsek kim dillendirecek diye sordu. Bu topraklarda insan yaşamına değer verilmediği gibi Yeşilçam’ın da farklı olmadığından yakındı. Morgen filmi çekimlerinde bir sahnede ağzına dere suyu kaçması nedeniyle setin o gün durdurulup kendisinin hastaneye götürülmesinden bahsetti.
Yılmaz Yalçın, soru cevap kısmında “öteki oyuncu olmayı anlattınız, peki setlerde bir kadın olmak nasıl bir şey” şeklindeki bir soruya verdiği cevapta yalnızca sette değil sokakta da kadın olmanın çok zor olduğundan, namus ya da töre diye kadınların kurşunlandığı bir dönemde, devletin de bunu besleyen bir tutum aldığından bahsetti. 2 saati bulan dizilerin setlerinde pek çok emekçinin katledildiğini, Zehra Sezgin ve Tülay Ergildi’nin bunlardan yalnızca ikisi olduğunu belirtti.