Türkiye Haziran ayı boyunca Gezi Parkı direnişini konuşurken, Başbakan Erdoğan’ın sözlerinin ardından gündem bir anda değişti. Erdoğan “Çapulcular” diye nitelendirdiği gençlerin arkasında faiz lobisinin olduğunu söyleyerek, “Faiz lobisi kendine çeki düzen ver. Bu lobi yıllarca benim milletimin alın terini sömürdü bundan sonra sömüremeyeceksin. Olay sadece lobiyi oluşturan bir banka iki banka kim varsa. Hepsi için aynı şeyi söylüyorum, siz ki bize karşı bu mücadeleyi başlattınız bunun bedelini ağır ödeyeceksiniz. Utanmadan sıkılmadan borsayı çökertmeye çalışanlar, çökersen sen çökersin borsada benim param yok. Biz spekülatörlere fırsat vermedik yarında vermeyeceğiz. Eğer yakalanırsan ümüğünü sıkarız” dedi.
Faiz lobisi… Dünyada olamayan ve özellikle AKP kurmaylarının dünya literatürüne kazandırdığı ancak deve mi kuş mu olduğu belirsiz bu tanımlamanın orijinali “Interest lobby” dir ve İngilizce’de çıkar lobisi olarak kullanılır. Eğer faiz lobisi denilmek istenseydi “interest rate lobby” denilmeliydi. Nitekim Google’da “interest rate lobby” araması yaptığınızda karşınıza 26 bin 500 sonuç çıkacaktır. Sonuçlara göre 10 – 15 tanesi hariç tamamı Erdoğan ve Türkiye ile ilgili ve literatüre girişi 2010 yılındadır.
“Interest rate lobby” aramasında ilk yazıların AKP kurmayları “hık” dediğinde hemen “pık” diyen Sabah ve Zaman gazeteleri kaynaklı olduğu görünüyor.
Faiz lobisinin İktidar tarafından ilk dile getirilişi Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan tarafından olmuş. Gerçi halen televizyonlarda aynı istikrarını sürdürüp, “faiz lobisi bu güne kadar Türkiye’den 1.5 trilyon dolar sömürmüştür” diyor. Bu hesabın nasıl yapıldığı ise hala bir muamma. Biz bu olağan üstü cebir hesaplarını sadece Devlet Bahçeli yapıyor sanıyorduk ama Bakan Şimşek’te en az Bahçeli kadar bir matematik dâhisiymiş!
Mızrak çuvala sığmıyor
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de birkaç gün önce 24 TV’de yaptığı bir açıklamada; “Fed’in muhtemel politika değişikliğinin etkisi ile Gezi olaylarının etkisini birbirinden ayırmak zor, çünkü aynı döneme denk geldi ama mayıs başından bu yana, Gezi olayları mayıs sonunda oldu ama şöyle biraz daha gerisine gittiğimiz zaman, o gün finans piyasalarında, borsada vs. Türkiye, bir anlamda iyi noktaları yakalamış. Şimdi o günden bugüne borsadaki değer kaybı 62 milyar doların üzerinde. Yani bizim şirketlerin değer kaybı 62,2 milyar dolar oldu” demiş.
Bu da yetmemiş Gezi Parkı eylemleri yaşanmasaydı, Türkiye'nin, Fed'in söz konusu muhtemel politika değişikliği kararından daha az etkileneceğini belirten Şimşek, "Bu dönemde Türkiye'nin 10 yıllık tahvillerinin faizi 124 puan artmış, Meksika'nın 131, Polonya'nın 136, Güney Afrika'nın 141, Endonezya'nın da 166 baz puan artış göstermiş. Bu dönemde Türkiye'nin 5 yıllık CDS'i 67 puan artarken, Çin'de 66, Endonezya'da 78,5, Brezilya'da 85,8 puan artış olmuş. Türk Lirası yüzde 8'in üzerinde değer kaybederken, Güney Afrika parası yüzde 12 civarında, Brezilya'nınki yüzde 12,2 değer kaybetmiş" ifadelerini kullanmış.
Oysa durum Gezi Parkı eylemlerinden bağımsız bir seyir izlemektedir. ABD’nin aldığı “Parasal genişlemeyi durdurma” kararından sonra küresel kapitalizme eklemlenen tüm coğrafyaların ekonomileri gibi Türkiye piyasaları da büyük bir krizin eşiğinde zaten.
Borsa ve altın kafa üstü düşüşe geçti, döviz hızla yükselmeye başladı ve en büyük zararı dış borcu ve cari açığı yüksek olan ülke ekonomileri görecek... Tabii bir de altın ve Türk Lirası yatırımları olan halk...
Ekonomideki pembe bulutlar dağılıp, gittikçe güdük hale gelecek olan inşaat sektörüyle ve Erdoğan'ın “çılgın inşaat projeleriyle” dımdızlak kalmamız kuvvetle muhtemeldir.
Kaldı ki AKP’nin iktidar olduğu 2003-2012 döneminde yılda ortalama 33 milyar dolar cari açık açık verildi. Açık, başta milli gelirin yüzde 2,5’u iken 2011’de yüzde 10’una yaklaştı ve açığı kapamak için hızla borçlanıldı. Dış borç stoku aynı dönemde yüzde 134 arttı ve 340 milyar dolara çıktı. Kendi tabirleri ile “Faiz Lobisi”nin kucağına oturduklarında, bu dış borçlar alınırken faiz ödeyeceklerini bilmiyorlar mıydı? Ya da aldıkları bu borçları Bank Asya’dan mı aldıklarını sanıyorlardı?
AKP için sonun başlangıcı
Yatıp kalkıp ekonomi balonu uçuranlar henüz fark etmemiş olabilir ancak şu an itibariyle yabancı para borçlarımızı ödemeye yeterli olmayan döviz rezervlerimizin hızla erimesi, aynı zamanda büyük bir ekonomik krizi de kapımıza taşıyabilir. İşte tam da bu nedenle bilinçli bir propaganda kampanyası ile AKP hükümeti sözcüleri, bakanları ve jöle kafalı “gazetecileri” sabah akşam Gezi eylemlerinin dış mihraklar ve faiz lobisinin işi olduğunu sayıklıyor ve kendi politikalarından kaynaklanacak bir ekonomik krizi Gezi bileşeninin ve onları destekleyen “Siyonist sermaye çevrelerinin” üstüne yıkmaya çalışıyorlar. Ama yemezler. On yıllardır ülkeyi yöneten tüm iktidarlar gibi memleketi Sevr paranoyası ile, dahili ve harici mihraklar ile korkutmaya çalışan, kendi yağma düzenlerinin sonucunda meydana gelen tüm ekonomik ve politik krizlerin yükümlülüğünü toplumsal muhalefete ve ezilenlere yıkmaya çalışan Erdoğan ve şürekası için çanlar çalmaya başladı. Sonun başlangıcındayız artık tüm dünya halklarında olduğu gibi Türkiye halklarının uyanışını kimse engelleyemeyecek. Artık cin şişeden çıktı ve korku imparatorluğu yıkılmaya başladı.
M. Utku Şentürk
Meydan Gazetesi Sayı 11, Temmuz 2013